• Sonuç bulunamadı

Yaşamın Kökleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşamın Kökleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

6 Bilim ve Teknik

Milyarlarca yıl önce iç kısımlarında mikroorganizmalar taşıyan kayalar Mars'tan yola çıkarak Dünya'da yaşa-mın başlamasına yol açmış olabilir ya da bunun tam tersi olmuş olabilir.

Finlandiya'da Turku'daki Turku Gözlemevi'nde gökbilimcilerden ve biyologlardan oluşan uluslararası bir ekip, ilkel yaşam biçimlerinin geze-genler arasında taşınmış olup olamaya-cağını araştırıyor. Araştırmacıların var-dığı sonuç, kuramsal olarak böyle bir yolculuğun olabileceği yönünde. Bu yıl Ocak ayının on ikisinde, Amerikan Gökbilim Derneği'nde düzenlenen ulusal bir toplantıda uzmanlar, yaptık-ları hesaplamayaptık-ların sonuçyaptık-larını açıkla-dılar. Bu sonuçlara göre eğer Mars'ta yaşam ortaya çıkmışsa, asteroid çarp-ması sonucu uzaya fırlatılan yaklaşık 5 trilyon kayadan bazıları bu yaşam bi-çimlerini Dünya'ya taşımış olabilir. Araştırmayı yürüten ekip aynı zaman-da Güneş sistemi dışınzaman-daki gezegen-lerden gelen ve mikroorganizma taşı-yan kayaların da Dünya’ya düşmüş ola-bileceğini, ancak bu olasılığın çok dü-şük olduğunu ileri sürüyor.

Stockholm'deki Royal Institute of Technology'de çalışan ve bu araştırma-yı yapan grubun liderlerinden biri, gökbilimci Kurt Mileikowsky, "Eğer Dünya'daki yaşam gezegene dışardan geldiyse bunun kaynağı kendi Güneş sistemimizdir" diyor. Bu ekibin gökbi-limcileri Mars'a çarptığı zaman kayala-rı uzaya fırlatacak denli büyük ve hızlı asteroidlerin ne sıklıkta çarptığını he-saplamışlar.

Her ne kadar Dünya'da Mars'tan geldiği anlaşılan çok az sayıda kaya bu-lunuyorsa da ekibin hesaplamaları da-ha bulunamamış tonlarca kayanın ol-duğu yönünde. Ekip yalnızca kayaların Mars'tan kopup Dünya'ya gelişleriyle ilgilenmiyor. Bir yandan da böyle bir yolculuk sırasında mikroorganizmala-rın, hangi düzeylerde basınç, sıcaklık, ivmelenme ve radyasyonun etkisinde kalacağı araştırılıyor. "Dünya'da tüm bu zorlu koşullara dayanabilen en az iki mikroorganizma biliyoruz: D e i n

o-coccus radioduran ve Bacillus subtilis.

Bu iki mikroorganizma da Mars'tan Dünya'ya ya da Dünya'dan Mars'a ta-şınmış olabilir. Laboratuvar deneyle-rinde her iki türün de sıcaklığa,

radyas-yona ve ivme etkilerine çok dirençli ol-dukları gözlendi" diyor Mileikowsky.

Mileikowsky'ye göre böylesi bir yolculuğa dayanabilmek için mikro-oganizmaların Mars'tan gelen kayaların en iç bölümünde bulunması gerekiyor. Ancak böylesi korunmuş bir durumda mikroorganizmalar, uzay boşluğuna çı-kar ve Dünya'ya düşerken sürtünmey-le oluşan yüksek sıcaklığa dayanabilir.

"Eğer gelen kaya bir futbol topun-dan daha büyükse ısı kayanın iç kı-sımlarına ulaşacak zaman bulamaz" di-yor Mileikowsky. Gökbilimciler böyle bir kaya içinde yolculuk etmiş mikro-organizmaların ancak altmışta birinin yaşamlarını sürdürebileceğini ileri sü-rüyor.

Bugün için Mars'ta yaşam olması olasılığı düşük. Ama gökbilimciler Gü-neş sisteminin ilk dönemlerinde kızıl gezegende su ve daha yoğun bir at-mosfer bulunduğunu, sıcaklığın da da-ha yüksek olduğunu biliyorlar. Bu ne-denle de Mars'ta bir zamanlar yaşam olduğuna inanılıyor. Hatta Houston'da Johnson Uzay Merkezi'ndeki bilim adamları böyle bir kanıt bulduklarını bile düşünüyorlar. Bu kanıt Mars'tan Dünya'ya geldiği sanılan bir meteoritin üzerinde gözlenen kurt biçimindeki bir yapı. Kimi gökbilimciler bunun çok eski dönemlerde yaşamış bir Mars mikroorganizmasının fosili olduğunu düşünüyor. Ama bu görüşe katılma-yanlar da var.

Öte yandan uzmanlar, beş trilyona yakın kayanın göktaşı çarpmaları sonu-cunda fırlatıldığını ve Mars'a gittiğini hesapladılar. Bu da Dünyalı mikropla-rın Mars'a gitmiş olabileceği anlamına geliyor. "Dünya ile Mars arasındaki bu yoğun kaya trafiğinde ilk hangi tarafın yola çıktığının saptanması olanaksız, o yüzden de yaşamın Dünya'ya Mars'tan mı geldiğini yoksa tam tersi mi

olduğu-nu bilemeyeceğiz" diyor Mileikowsky. Gökbilimcilerden oluşan bir başka ekip de en ilkel yaşam biçimleri üzeri-ne çalışıyor. Bu araştırmada da karma-şık organik kimyasal yapıların oluştur-duğu ilkel çorbanın içinde en ilkel ya-şam biçimlerinin yıldızların oluşmasın-dan çok kısa bir süre sonra ve çok hızlı bir biçimde oluşmuş olabileceğini orta-ya çıktı.

Amerikan Gökbilimciler Derne-ği'nin toplantısında konuşan gökbilim-ci Sun Kwok "Yaşam, daha önceden tahmin ettiğimiz tarihlerden çok daha önce başlamış olabilir" diyor. Kwok, Kanada'daki Calgary Üniversitesi'nde çalışıyor. "Kızılötesi Uzay Gözlemevi, büyük organik moleküllerin, kimi yıl-dızların oluşumundan yalnızca birkaç bin yıl sonra, onları bulut biçiminde sa-ran kimyasal maddelerden oluştuğunu ortaya çıkardı. Kızılötesi gözlemler so-nucunda kısa ömürlü, karbon yönün-den zengin ve gaz-toz bulutlarıyla sarı-lı yıldızların çevresindeki bulutların, uzayda bugüne değin gözlemlenebil-miş en gelişgözlemlenebil-miş organik molekülleri içerdiği anlaşıldı. Bu tür karmaşık mo-leküllerin uzayda bulunduğuna ilişkin hiçbir kuşku kalmadı artık. Yıldızların bu tür yapıları kolayca olşuturduğunu biliyoruz" diyor Kwok.

Bu tür gelişmiş moleküller uzayda yol alarak Dünya'ya gelmiş olabilir. Uygun koşullar altında da yaşam orta-ya çıkmıştır. Yıldızların çevresinde sap-tanan kimyasal maddelerden biri aseti-len. Asetilen, benzen ve başka aroma-tik moleküllerin yapıtaşıdır. Yaşamın kimyasal hammaddesi olan karmaşık hidrokarbonlara kolayca dönüşebilir.

Kwok’a göre aminoasitler de yıldız-ların çevresinde oluşmuş olabilir, ama bu moleküller ne yazık ki günümüz te-leskoplarınca daha saptanamıyor.

New Scientist 25 Aralık 1999

Mars’tan gelen kaya ve onun üzerinde görülen ve mikroorganizma fosili olduğu düşünülen yapı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sitoplazma: Hücre zarının çevrelediği, içinde organik ve inorganik maddeler bulunduran sıvıya denir.. Sitoplazma organelleri

Kreyn yollan keza prefabrike olarak imal edilmiş olup bunlar ilkel gerilmeye tâbi tutulduklarında yedi açıklıklı mütemadi kiriş haline gelmek- tedirler. Çatının her

olan olmayan, az olan ya da çok olan üyeler arasında eşitsiz ilişkilere temel olacaktır... Toplumsal

 Belirli kaynaklar bitmiş ama bazıları da oluşmuş (mikroorganizmalar, onların metabolik aktiviteleri bazı kaynakları tüketirken bazılarını üretmiş)...

Gözlem koşullarının çok iyi oldu- ğu ve batı ufku açık bir yerden bu iki gezegeni görmek mümkün ola- bilir.. Elbette Venüs çok daha parlak olduğundan öncelikle

Günümüz sanatında da yoğun biçimde yaşandığı düşünülen içeriğin alımlanması ya da çok anlamlılığı sorunsalının çözümüne ilişkin, insanın

Araştırmanın sonuçları değerlendirilirken Mezopotamya, Orta Asya ve Anadolu çerçevesinde anaerkil kültür sırasıyla kadına verilen değer, kadının

Devlet, bir yandan özelleştirmelere hız vererek ve ekonomiyi libere ederek, diğer yandan da devletin ekonomi üzerine kural koyucu niteliğini ortadan kaldırarak