• Sonuç bulunamadı

Alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatların kemoterapi alan hastaların kaygı düzeylerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatların kemoterapi alan hastaların kaygı düzeylerine etkisi"

Copied!
62
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

Alternatif Tedavi Yöntemleri İçerisinde Kullanılan Görsel Sanatların

Kemoterapi Alan Hastaların Kaygı Düzeylerine Etkisi

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan

Zeynep GÖNÜLAY ÇALIMLI

Ankara Ocak, 2014

(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

Alternatif Tedavi Yöntemleri İçerisinde Kullanılan Görsel Sanatların

Kemoterapi Alan Hastaların Kaygı Düzeylerine Etkisi

Yüksek Lisans Tezi

Zeynep GÖNÜLAY ÇALIMLI

Danışman: Prof. Dr. Alev Çakmakoğlu KURU

Ankara Ocak, 2014

(3)
(4)

i

ÖNSÖZ

Sanat ve sanat eğitimi kendilerine yüklenen anlamlardan çok daha fazlasını içinde barındırmaktadır. Özellikle sağlık anlamında, yüzlerce yıldır insanlar bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde sanatı iyileşmek için kullanmışlardır.1950’lerden sonra ise sanat ve sağlık ilişkisine dair bilimsel çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu bağlamda son yıllarda yurt dışında birçok araştırmadan elde edilen somut nitelik taşıyan veriler vardır. Çağımızın henüz çaresi bulunamamış, ciddi hastalılarından biri de kanser hastalığıdır. Türkiye de kanser tanısı almış birçok insan bulunmakla birlikte alternatif tedavi yöntemleri içerisinde görsel sanatların kullanımı yaygın değildir. Gelişmiş ülkelerde görsel sanatların tedavi edici boyutuyla kanser hastalarına kullanıldığını araştırmalar çok sık olmasına rağmen Türkiye de bu konuda uygulama ve araştırma anlamında eksiklik olduğu görülmektedir. Belirlenen bu eksikliğin ortaya konulması ve ileriye dönük çalışmalara alt yapı oluşturması bakımından çalışmanın gerekliliği fark edildi. Bu düşünce doğrultusunda bu araştırmaya başlanıldı. Başlanılan bu araştırma; başlangıç aşamasından sonuç aşamasına kadar birçok kişinin desteği alınarak tamamlandı.

Araştırmanın tüm aşamalarında gereksinim duyduğum desteği ve güveni hiçbir şekilde benden esirgemeyen, her sıkıntılı anımda cesaret, umut, ve güç veren, bana her aşamada yol gösteren danışmanım değerli hocam Prof. Dr. Alev ÇAKMAKOĞLU KURU’ ya; yönlendirici konuşmaları ve vermiş olduğu destek ile çalışmanın her aşamasında yanımda olan, yol gösteren ve bana destek olan Yrd. Doç. Dr. Bülent SALDERAY’a teşekkürü bir borç bilirim. Araştırmanın yapılmasına öncelikle imkan veren maddi olanaklar sağlayan ve manevi desteği ile beni onurlandıran Numune Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Nurullah ZENGİN ve Tıbbı Onkoloji Kliniği Baş Asistanı Uzman. Dr. Doğan UNCU’ ya, araştırma sürecinde yer alarak ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Uzman Psikolog Melek YILMAZER’e, ve Ankara Numune Hastanesi Gündüz Kemoterapi Ünitesinde çalışan tüm sağlık personeline teşekkürlerimi sunarım. Uygulama sırasında bana koşulsuz yardımcı olan değerli arkadaşlarım Merve MENEKŞE, E.Özge YURTSEVER’e tezin her aşamasında sergilemiş oldukları manevi destekle beni yücelten sevgili aileme, anlayış ve uyum gösteren sevgili eşim Selim ÇALIMLI’ya en içten duygularımla teşekkürlerimi sunarım.

(5)

ii

ÖZET

Alternatif Tedavi Yöntemleri İçerisinde Kullanılan Görsel Sanatların

Kemoterapi Alan Hastaların Kaygı Düzeylerine Etkisi

ÇALIMLI GÖNÜLAY, Zeynep

Yüksek Lisans, Resim-İş Öğretmenliği Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Alev ÇAKMAKOĞLU KURU

Ocak, 2014

Araştırma, kemoterapi tedavisi alan kanser hastalarının kaygısını dengelemek amacıyla yapıldı. Bu bağlamda alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisi yapıldı. Araştırmanın evreni, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği’ne bağlı olarak hizmet veren, Gündüz Kemoterapi Ünitesinde psikolog gözetiminde tedavi gören kanser hastalarıdır. Araştırmanın örneklemini ise, bu hastalar içerisinden gönüllülük esasına dayalı olarak belirlenmiş 20 hasta oluşturmaktadır. Araştırma verilerinin elde edilmesinde durumluluk–süreklilik kaygı envanteri kullanıldı. Bu verilerin istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla Wilcoxon testi kullanıldı. Analizlerin sonuçları aritmetik ortalama (x) ve p (anlamlılık) değerlerine dayalı olarak yorumlandı. Verilerin yorumlama aşmasında, uzman psikolog görüşünden yararlanıldı. Araştırma sonucunda;

1. Uygulanan çalışma, kemoterapi alan kanser hastalarının durumluk ve süreklilik kaygısının dengelemesinde yararlı oldu.

2. Uygulanan çalışma, hastaların durumluk kaygı ortalamasında önemli bir azalmaya neden olurken; sürekli kaygı oranında da istatiksel bir azalma oldu. Bunun sebebi sürekli kaygının dengelenmesinde psikoterapi ve bazen de ilaç tedavisine gereksinim duyulmasıdır.

3. Durumluk ve süreklilik kaygı arasındaki ilişkiden dolayı, durumluk kaygıdaki azalma sürekli kaygıyı da etkiledi.

Araştırma sonunda ortaya çıkan sorunlara dayalı olarak araştırmacı tarafından ortaya konulan önerilere yer verilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Sanat, görsel sanatlar tedavi, kanser, kemoterapi, kaygı (anksiyete).

(6)

iii

ABSTRACT

The effects of Visual arts as an alternative treatment method on the rehabilitation of cancer patients treated with chemotherapy

ÇALIMLI GÖNÜLAY, Zeynep Masters Degree, Department of Art Teaching Thesis Advisor: Prof. Dr. Alev ÇAKMAKOĞLU KURU

january, 2014

This research has been conducted with the aim of rehabilitating cancer patients. For this aim, visual art studies were applied as an alternative treatment method.The research universe consists of cancer patients being treated under the control of a psychologist in morning chemotheraphy unit in Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hospital oncology Department.

The research samples consist of 20 patients identified on a voluntary basis among the whole patients in this department. state-trait anxieyt inventory was used to obtain the data. Wilcoxon test was used to determine whether the data shows meaningful statistical difference or not. The results obtained were analysed using arithmetic average (x) and p (significance level) scores , the analysis process was conducted with expert opinions.

In this research it was found that;

1. This study helped cancer patients who were treated with chemotherapy to balance state-trait anxieyt.

2. This study helped to decrease both the state-trait anxieyt and continual anxiety of patients. The reason for this is the necessity of the application of medication and psychotherapy to balance continual anxiety.

3. Because of the relationship between the state-trait anxieyt and continual anxiety, the decrease in the state-trait anxieyt affected the continual anxiety.

What is more, on the basis of the problems arising as a result of this study, suggestions that are put forward by the researcher are also in this study.

(7)

iv

İÇİNDEKİLER

JÜRİ ÜYELERİ İMZA SAYFASI ...

ÖNSÖZ ... i ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv İÇİNDEKİLER ... v 1.GİRİŞ ... 1 1.1.Problem Durumu ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 6 1.3. Araştırmanın Önemi ... 6 1.4. Varsayımlar ... 7 1.5. Sınırlılıklar ... 7 1.6. Tanımlar ... 7 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 10

2.1. Görsel Sanatlar Eğitimi ... 10

2.2. Görsel Sanatlar ve Tedavi (Terapi) İlişkisi ... 11

2.2.1.Görsel Sanatların Tedavi Amaçlı Kullanılmasının Tarihsel Gelişimi ... 13

2.3. Kanser Tedavisi ve Ortaya Çıkan Ruhsal Etkileri………..16

2.3.1 .Kanser Hastalarında Anksiyete………18

2.4. Kemoterapi Alan Hastalar İçin Alternatif Tedavi Yöntemleri Arasında Kullanılan Görsel Sanatlar Terapisi ... 20

2.5. İlgili Araştırmalar ... 23

2.5.1. Yurtdışında Yapılan Araştırmalar ... 23

2.5.2. Yurtiçinde Yapılan Araştırmalar ... 25

3. YÖNTEM ... 27

3.1. Araştırma Modeli ... 27

3.2. Evren ve Örneklem ... 28

(8)

v

3.3.1. Durumluluk ve Süreklilik Kaygı Ölçeği ... 32

3.4. Verilerin Analizi ... 34

4. BULGULAR VE YORUM ... 35

4.1. Durumluluk Kaygı Ölçeği (Stai Form tx-ı) ve Sürekli Kaygı Ölçeği (Stai Form tx-ıı) Ön Test-Son Test Bulguları ... 35

4.2. Durumluluk Kaygı Ölçeği (Stai Form tx-ı) ve Sürekli Kaygı Ölçeği (Stai Form tx-ıı) Ön Test-Son Test Değerlendirme Bulgularının Yorumlanması ... 37

4.3. Durumluluk ve Süreklilik Kaygı Ölçeği Bulgu ve Yorumlarının Karşılaştırılması ... 41 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 43 5.1. Sonuç ... 43 5.2. Öneriler ... 44 KAYNAKÇA ... 45 EKLER ... 51

Stai Form Tx-I (Durumluluk Kaygı Ölçeği) ... 51

Stai Form Tx-II (Süreklilik Kaygı Ölçeği) ... 52

Etik Kurul İzni ... 53

(9)

1. GİRİŞ 1.1. Problem Durumu

Sanat, insanın yaşamında her zaman üzerinde çok tartışılan bir olgudur(San,2008: 25).Bu sebepten sanat kavramının tanımını yapmak oldukça zordur. Birçok bilim adamı, sanatçı ve sanat eğitimcileri tarafından farklı tanımlamalar yapılmaktadır. Laurie E. Hicks (2004) göre “sanat, bireyin yaşadığı toplumda etrafında olup bitenlere karşı kendini farklı biçimlerde ifade edebildiği dinamik bir süreçtir” diye tanımlamıştır (Mercin 2011:1). Herbert read ise sanatı, bir ucunda kişi, öbür ucunda toplumun yer aldığı zıt kutuplar arasındaki kıvılcım sıçramasına benzetmektedir (Read,1981:4). Sigmund Freud ise bu konuda “Sanat; kişisel bunalımları, karabasanları olumsuz etki yaratmadan boşaltma, bu yolla bir rahatlık ve ferahlık hissetme, hoşnutluk elde etme ve bütün bu işler nedeniyle de “güzel” diye tanımlanma işi” demektedir (Kar,2011:1).

Bu görüşlerden yola çıkarak sanatın genel tanımı için; çeşitli yöntem ve materyallerle yaratıcılığın ve hayal gücünün dışa vurulması yöntemi ile biçime, söze, müzik ve dansa vb. dönüştürülmesi yoluyla insanların kendini ifade etmesi ve deşarj olmasına olanak sağlayan vazgeçilmez bir gereksinim denebilir.

Görsel sanatlar, resim heykel, mimarlık, grafik sanatlar, endüstri tasarım uygulamalı sanatlar, sinematografi, fotoğrafı, tekstil, moda tasarımı, seramik, bilgisayar sanatları gibi geniş bir alanı kapsar. Görsel sanatlar insanın günlük hayatını etkileyen bir kuvvettir. Bu kuvvet farklı normlarıyla insan hayatının içerisinde kendini göstermektedir (Buyurgan S. ve Buyurgan U., 2007; 16).Bu özelliğinden dolayı görsel sanatların toplum yaşantısının ve aynı zamanda onu düzenlemenin bir parçası olduğu söyleyenebilir. Günlük dildeki yansımalarıyla kullanılan sanat, sanat öğeleri, sanat nesneleri, sanatsal eylemler, sanatsal dışavurum (ifade) gibi sanata ilişkin çağrışımlar yanında eğitim, öğretim ve tedavi gibi insan yetiştirme ve gelişimsel alanın çağrışımları da akla getirmektedir (Eracar, 2006:1).

Görsel sanatların farklılıkları kucaklayan ve birleştiren yapısı geçmişten günümüze kadar çeşitli yol ve yöntemler kullanılarak sağlık sıkıntısı yaşayan bireylerin sıkıntılarını giderme noktasında etkili bir unsur olabilmiştir. Bu doğrultuda görsel sanatların, insanların yaşam kalitesini yükselttiği, iyileştirici bir yapısı olduğu, grup

(10)

bağlarını geliştirdiği ve problem çözme sürecinde yararlı olduğu bilinmektedir (Salderay 2010; Kar 2011,Edward,2004).

“Görsel sanatların insan gelişimi ve sağlığı ile ilgilenen diğer alanlarla bir amaç doğrultusunda kaynaştırılması; görsel sanatların terapi boyutunu oluşturmaktadır” (Salderay,2010:137).Görsel sanatlar ile terapi, görsel imgelemin bütünleştirici ve iyileştirici potansiyele sahip olduğu inancı üzerine kurulmuştur ve genellikle, psikolojik iç görü ve duygusal olgunlaşmanın bir aracı olarak kullanılır. Birçok sanat terapisti yaratıcı sürecin kendisinin iyileştirici gücü olduğu görüşünde uzlaşmaktadır (Naumberk in Ulman, 2001; Aydın, 2012).

Hastalıkların iyileştirilmesinde sanatın kullanımı her ne kadar sanatla tedavi adıyla olmasa da çok eski zamanlara dayanır. “Şamanizm veya ruh çağırma eski çağ dönemlerinden beri var olan geleneksel iyileştirme ayinleridir. Bu ayinlerde çoğunlukla tüm sanatlar hep birlikte kullanılır” (Moreno, 2001: 47). Sanat terapisi yirmi birinci yüzyılın başında, psikolojik ve fizyolojik hastalıklar da kullanma amacıyla alternatif tıbbın parçası olarak kurulmuştur (Pratt,2004:827).

Amerikan sanat terapisi derneği, sanat terapisini hastalık, travma gibi zorluklar yaşayan yada kişisel gelişim arayan insanlara profesyoneller eşliğinde verilen, sanat yapmanın terapötik (tedavi edici) kullanımı olarak tanımlar (Edward,2004:3). Cathy Malchiodi ise: “sanat terapisi, her yaştan bireylerin fiziksel, zihinsel ve duygusal refahını artırmak ve geliştirmek için sanatta yaratıcı süreci kullanan ruh sağlığı uzmanlığıdır” tanımını yapar (Malchiodi,2013,parag 14).

Bu bağlamda sanat terapisi için, sanat materyalleri ile zihinsel, fiziksel ve duygusal varlıklarını iyileştirmek ve geliştirmek için resim, müzik, tiyatro, sinema, hareket ve dans gibi sanatın her alanındaki uygulamaları içeren alternatif tedavi yöntemlerinden biri denebilir.

Sanat sözcüğü basit anlamda düşünüldüğünde genellikle plastik sanatlar veya görsel sanatlarla ilişkilendirilir, ancak doğru kullanımda bu kavram edebiyat ve müzik gibi diğer sanat dallarını da kapsamaktadır (Read,1974: 17).Tüm sanat dallarını kapsayan kuramsal ve uygulamalı yaratıcı eğitim süreci sanat eğitimi olarak adlandırılır. Ancak kullanılan yaygın anlamında ise görsel sanatların (resim, grafik, heykel, seramik, tekstil vb.) eğitimi olarak anlaşılmaktadır (Tuncel,2009: 16).

(11)

Aynı durum sanat terapisi kavramının kullanımında görülür. Sanat, kavramının genellikle plastik sanatlar ya da görsel sanatları çağrıştırması durumundan dolayı sanat terapisinin de görsel sanatlar terapisi yerine kullanıldığı ve anlam kargaşasına neden olduğunu söylenebilir. Bu konu hala net olmamakla beraber görsel sanatlar terapisinin tanımı Salderay’ ya (2010) göre “her yaştaki bireyin bedensel, zihinsel ve duygusal durumunu olumlu anlamda artırmak ve geliştirmek için yaratıcı görsel sanatlar uygulamalarını kullanan bir tür zihinsel sağlık uzmanlığıdır”.

Görsel sanatlar terapisi çizim, resim, heykel ve kolaj gibi çeşitli görsel sanat formları kullanarak sağlık ve tıp arasında disiplinler arası bir uygulamadır. Yaratıcı sürecin psikolojik yönünü, özellikle farklı sanat materyallerinin duygusal özelliklerini anlama ile geleneksel psikoterapötik teori ve teknikleri birleştirir (Edward, 2004: 2-3).

Görsel sanatlar terapisi alanı için görsel sanatların ve psikolojinin temel taşlarını oluşturduğu interdisipliner bir alan denebilir. Bu kapsamda görsel sanatlar terapisinin, psikolojik desteğe ihtiyaç duyan astım, kanser, madde bağımlığı, travma (sarsıntı), kısmi felç ve diğer kronik hastalıkları olan hasta gruplarını tedavisine olumlu etkisi olacağı yapılmış araştırmalar doğrultusunda öngörülebilir.

Bu araştırmalardan Catherine, Cudney, Weinert (2012) yapmış olduğu kronik hastalığa sahip olan kırsal bölgede yaşayan bayanların tamamlayıcı tedavi olarak yaratıcı sanatların kullanılması isimli çalışmasının sonucu olarak yaratıcı sanatların kullanılması ve bu sanat dallarının yapılmasını geliştirmek kronik hastalıklarla mücadelede önemli faydaları olduğuna dair bulgular ortaya koyar. Salderay (2010)’da araştırmanın bulgularını desteklercesine, “görsel sanatlar, hastaların (kanser hastası... vb.) içinde bulunduğu zor durumu kelimelerle ifade edemedikleri koşullarda, başka bir yolla ifade etmelerine yardımcı olur” der. Özellikle kanser tanısı almış kişilerle yapılan alternatif tedavi içerisinde sanatla tedavinin olumlu etkileri olduğu saptanmıştır (Aydın, 2012: 79).

Kanser tanısı konulan bir hasta; yaşam tarzındaki, beden imgesindeki, rol performansındaki ve sosyal etkileşimlerindeki değişiklikler ile yüz yüze kalırken, aynı zamanda da kaygı, öfke, suçluluk, ümitsizlik, çaresizlik, belirsizlik, yalnızlık, korku, operasyon sonrası gelişebilen fiziksel, psikolojik ve ekonomik sorunlar, hastalığı kabullenmeme, libido (cinsel güdü) kaybı, radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapiye (kimyasal tedavi) bağlı yan etkiler gibi bir çok yönlü etkenler ile karşı karşıya kalır. Bu nedenle kanser, tıbbi-fiziksel bir hastalık olmasının yanında, ruhsal ve psikososyal açıdan birçok sorunu da kapsayan bir olgudur (Lafçı, 2009: 16).

(12)

Bu bağlamda görsel sanatlar terapisinin, kemoterapi, radyoterapi (ışın tedavisi) gibi tedavi yöntemlerinin uygulanmasının dışında kanser tanısı konmuş bireylerin kaygı ve stresle başa çıkması sağlanmasın da, bu tedavilerin başarıyla sonuçlanması için büyük önem taşıdığı söylenebilir.

Kanser hastalarında gözlenen ruhsal bozuklukların yaygınlığının göz ardı edilemeyecek kadar yüksek olduğu, yarattığı sonuçların ihmal edilemeyecek derecede olduğu belirtilmektedir. Yapılan araştırmalarda kanser hastalarının %47’sinde değişik düzeyde ruhsal bozuklukların ortaya çıktığı görülmüştür. Bu hastalıkların başında depresyon ve anksiyete (kaygı) belirtilerinin sık olarak yer aldığı uyum bozuklukları gelmektedir (Özer ve Kaya, 2009: 55).Anksiyete yasayan birey hastalığını olduğundan daha olumsuz algılayabildiği gibi, hastalığına ilişkin bilgileri öğrenmesi de güçleşebilir. Böylece, hastalığın belirtileri daha şiddetli yaşanabilir (Alacacıoğlu, 2007: 15).

Anksiyete (kaygı), tanım olarak kaygı, korku, sıkıntı ve üzüntü hisleridir. Kaygının yüksek olduğu durumlarda stres hormonlarının salgılaması artar. Kortizol, stres hormonu olarak da bilinir. Bu hormon, aşırı stresli ve yoğun kaygıya sahip kişilerin kanlarında yüksek konsantrasyonlarda bulunmuştur. Kortizol, kanda uzun süre yüksek konsantrasyonda kaldığında vücutta hücre hasarına yol açar (Kutlu, 2013, parag.11). Buna ek olarak psikolog Yılmazer stres hormonlarının mutluluk hormonu olan endorfinin baskılanmasına neden olduğunu belirtir (Melek Yılmazer, kişisel görüşme, 21 Aralık 2013).

Tüm bu olumsuzlukların yanında kanser tanı ve tedavileri, hastanın kaygı düzeyi ve psikolojik durumu ile etkinleşerek hastanın mevcut hastalığını kabullenme, hastalık ile mücadele etme, tedaviye uyum ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca Yılmazer’in dikkat çektiği bir diğer önemli husus psikolojide flash-back sendoromu olarak adlandırılan geriye dönüşlerdir. Kemoterapi tedavisi sırasında kaygının dengelenmemesi hastanın tedavi sonrasında gündelik yaşamında tedaviyi anımsatan bir koku, imge ya da durumla karşılaşması halinde tedavinin yan etkilerini tekrar yaşamasına neden olmaktadır (Melek Yılmazer, kişisel görüşme, 21 Aralık 2013).Bu nedenle hastaların kaygıları belirlenmeli ve tedavisi geniş bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Bu tedavi de kaygıyı dengeleyecek destekleyici tedaviler yapılması önem kazanmaktadır (Güleç ve Büyükkınacı, 2011; Alacacıoğlu ve diğerleri, 2007).

Bu sebeplerden dolayı tedavide başarıyı hedefleyen “ekibin amacı; sadece kanseri tedavi etmeye yönelik girişimleri uygulamak değil, aynı zamanda sık sık

(13)

beklenmeyen sonuçlarla, devam eden zor tedavilerin uygulandığı dönemlerde de bu sağlık durumuyla baş etmede insanlara yardım etmeye yönelik alternatif bakım opsiyonları(seçenekleri) geliştirmek olmalıdır” (Lafçı, 2009: 16).Bu opsiyonlardan biri de görsel sanatlar terapisi olabilir. Birgül Aydın görsel sanatlar terapisinin kanser hastalarında; hastalıkla ilgili fiziksel, duygusal, ruhsal deneyimleri birleştirdiği ve sanat ürünü aracılığıyla hastaya yeni yollar bulmasını sağlayarak hastalıkla mücadele kaynaklarının artmasını, kişisel sınırlarını fark etmelerini sağladığından bahseder (Aydın, 2012: 79).

Nains ve diğerlerinin (2006) yapmış olduğu “yenilikçi sanat terapisinin kullanılmasıyla kanser semptomlarındaki (belirtilerindeki) rahatlama” isimli çalışmadan çıkan sonuç ise; bir saat süren sanat terapisinin genel durum kaygısı ve belirtilerini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir. Aynı zamanda görsel sanatlar terapisinin; hastaların streslerini azalttığına ve iyileşme süreçlerini desteklediğine, ilişkin sonuçlar da araştırmada bulgu olarak ortaya konmuştur. Yine bu konuda yapılan başka bir çalışmada sanat terapisi uygulamalarının kadınların kaygı, depresyon ve yorgunluk hissini azalttığı, stres belirtilerinde belirgin bir azalma ve sağlıkla bağlantılı yaşam kalitesinde ise belirgin artışa neden olduğu saptanmıştır” (Aydın, 2012: 79).

Bu bağlamda, benzer araştırmalarda, kanser hastalarına uygulanan alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatlar terapisi, hastaların kaygı seviyesini dengelemek yoluyla tedavide olumlu etkilerde bulunacağı varsayılabilir.

Türkiye’de kanser hastalığı yaygın olarak görülmektedir ve bir çok hasta kemoterapi tedavisi almakta ve yan etkilerine maruz kalmaktadır. Bu yan etkilerden biri olan yüksek kaygıyı dengelemek için kanser tedavisinin geniş bir bakış açısıyla ele alınması uzmanlar tarafından önerilmektedir. Kanser tanısı ve tedavileri, hastanın anksiyete düzeyi ve psikolojik durumunu etkileyerek, yaşam kalitesi ve hastanın tedaviye uyumunda bozulmalara yol açabilir. Çözüm odaklı bu müdahalelerin hastaların yaşam kalitesini artırmasında önemli katkıları vardır (Güleç ve Büyükkınacı, 2011:349).

Kanser hastalarında anksiyete bozukluklarının tanınması ve düzeylerinin ölçülmesi önemlidir (Alacacıoğlu ve diğerleri 2007: 88).Bu önemle birlikte hastaların anksiyete düzeyi arttıkça yaşam kalitesinin düştüğü sonucuna varılabilmektedir. Bu nedenle hastaların anksiyete düzeylerinin düşürülmesine yönelik girişimlerin yapılması önerilmektedir (Toprak, Gürkan, Yıldırım, 2012:396).Türkiye koşullarında alternatif yöntemler içerisinde kullanılan görsel sanatlar terapisi, hastaların durumluk ve

(14)

süreklilik kaygı düzeylerinde anlamlı bir fark gösterip göstermeyeceği ve ne düzeyde bir katkısı olduğu konusunda bilgi edinilmesine gereksinim vardır.

Bu gereksinimden yola çıkarak hastaların tedavilerinde kaygı düzeylerinin ölçülmesi ve alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatların onların kaygı düzeylerine nasıl bir etkide bulunacağının belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaçtan hareketle “alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatların kemoterapi (kimyasal tedavi) alan hastaların kaygı düzeylerine etkisi nedir?” sorusu problem cümlesi olarak belirlenmiştir. Araştırma bu problem çerçevesinde, yapılandırılmış ve sonuçlandırılmaya çalışılmıştır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı; kemoterapi tedavi alan hastalara alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatların eğitim olarak verilmesinin, kaygı düzeylerinde nasıl bir etki yarattığı sorusuna yanıt aramaktır.

Bu çerçevede aynı zamanda aşağıdaki sorulara yanıt aranarak araştırmanın alt amaçlarına ulaşılmaya çalışılacaktır. Kemoterapi tedavisi alan hastalara alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan sanatla tedavi uygulaması;

1. Hastaların durumluluk kaygı düzeyinde anlamlı bir fark oluşturmuş mudur? 2. Sürekli kaygı düzeyinde anlamlı bir fark oluşturmuş mudur?

3 Hastaların durumluluk kaygı ve sürekli kaygı değişimleri arasında nasıl bir ilişki yaratmıştır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Bu çalışma kemoterapi ünitesinde ayakta kemoterapi tedavisi alan hastaların tedavi süreçlerini alternatif tedavi yöntemleri içerisinde sayılan görsel sanatlar terapisi ile desteklenmesi yoluyla hastaların yüksek kaygı seviyesinin dengelenmesine katkı sağlaması açısından önemlidir. Bununla birlikte; bu çalışma Türkiye’de daha önce yapılmadığı ve bu çalışma sayesinde alandaki açığın giderilebileceği düşünüldüğünde bu çalışma büyük önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra; dış ülkelerde yapılan görsel sanatlar terapisi araştırmalarıyla bu alanla ilgili Türkiye’deki durumun karşılaştırmasına olanak sağlamasından dolayı büyük önem taşımaktadır. Diğer bir deyişle bu araştırma; uluslararası düzeydeki çalışmalarla da karşılaştırma yapma imkanı vermektedir.

(15)

1.4. Varsayımlar

1. Uygulanan eğitimin hasta grubuna da olumlu sonuçlar vereceği varsayılmaktadır.

2. Araştırma gruplarından elde edilecek sonuçların, benzer grupları da ifade eder nitelikte olabileceği varsayılmaktadır.

3. Seçilen ölçme aracına katılımcılar tarafından verilen cevapların doğru ve gerçeği yansıtacağı varsayılmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

Araştırmanın kapsamı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kolej semt polikliniğinde Gündüz Kemoterapi Ünitesindeki Ayakta tedavi alan kanserli hastalar içerisinden psikolog gözetiminde olup çalışmaya gönüllü olarak katılan ve uygulama sürecini devam ettirebilenlerle sınırlandırılmıştır. Hastaların birçoğunun şehir dışından gelmesi ve tedavi sürelerinin değişiklik göstermesi sebebiyle çalışma hastane ortamı ve tedavi süreçleri ile sınırlandırılmıştır. Bu sınırlılıklar sebebiyle kısa süreli ölçekler kullanılmıştır. Uygulama haftada iki gün 3 saatlik seanslarla sınırlandırılmıştır. Görsel sanatlar terapisi sürecinde kullanılan malzeme akrilik boya ile sınırlandırılmıştır. Yapılandırılmış bir atölye ortamı ve kontrol grubu olmaması bu araştırmanın sınırlılıklarını oluşturmuştur.

1.6. Tanımlar

Sanat: Yaşamaktır ve insan bilincini yeniden düzenleyebilecek kazanımları

sağlayan ve bu sayede duygu birliği oluşturan; gücü ve insanın yaratıcı yönünü teşvik eden farklı bir etkinliktir. Bununla birlikte sanat, hayatta var olmak için sürdürülen bir deneyimdir(Dewey 19334’den akt. Mercin 2011:1)

Sanat Eğitimi: Görsel sanatların eğitimi ve öğretimi ile ilgilenen, araç-gereç ve

işlik (atölye) donanımı ile öğretim programları, çalışma düzeni, değerlendirme gibi yöntemsel konuları ve uygulamaya yönelik sanat etkinliklerini içine alan bir eğitim sürecidir (Kırışoğlu, 2005: 3).

Görsel sanatlar: Resim heykel, mimarlık, grafik sanatlar, endüstri tasarım

(16)

sanatları gibi geniş bir alanı kapsar. Görsel sanatlar insanın günlük hayatını etkileyen bir kuvvettir (Buyurgan S. ve Buyurgan U., 2007; 16).

Görsel Sanatlar Eğitimi: Görsel sanat dallarının tümüyle ilgili alanların,

içerisinde gerek amaç nitelikli çalışmasının oluşturulması, gerekse aracı görsel sanatlar uygulamaları ile bireyin gelişim alanlarına hizmet edilmesi olarak yasa ve teknikler kullanılarak bireye estetik kişilik kazandırmayı hedefleyen bir eğitim alanıdır. Görsel sanatlar eğitimi sürecinde; algılama, bilgilenme, düşünme, tasarlama, yorumlama, ifade etme ve eleştirme davranışları estetik ilkeler doğrultusunda insanların kendi yaşantılarını amaçlı ve yöntemli olarak olumlu yönde değiştirme, dönüştürme, geliştirme, yetkinleştirmesine katkı sağlayan bir eğitimdir (Uçan, 2002; Özsoy, 2003; Aykut, 2006; Buyurgan S. ve Buyurgan U.2007; Salderay, 2008).

Sanat terapisi (art therapy): Her yaştan bireylerin fiziksel, zihinsel ve

duygusal refahını artırmak ve geliştirmek için sanatta yaratıcı süreci kullanan ruh sağlığı uzmanlığıdır (Malchiodi, 2013, parag 14).

Görsel sanatlar terapisi: Her yaştaki bireyin bedensel, zihinsel ve duygusal

durumu olumlu anlamda artırmak ve geliştirmek için yaratıcı görsel sanatlar uygulamaları kullanan bir tür zihinsel sağlık uzmanlığıdır (Salderay, 2010:136).

Kanser: Vücut hücrelerinin farklı yönde yapılaşması ve kontrolsüz bir şekilde

çoğalması yoluyla anormal hücre yayılımı özelliği gösteren, insanı biyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik boyutları ile tehdit eden hastalıklar grubunu tanımlamak için kullanılan bir terimdir (Yeter, 2006;Yılmazer, 2006).

Kemoterapi: Kemoterapi, anti-kanser ilaçları kullanılarak yapılan bir tedavi ve

destek yöntemidir. Kelime anlamı ise ilaçla tedavidir. Hücrelerin kontrolsüz bölünmesini engelleyerek, var olan ve oluşması muhtemel tümörleri etkisiz hale getirir veya kontrol altına alır. Vücudu istila eden mikroorganizmaları ve parazitleri veya tümöral oluşumları vücuda zarar vermeksizin öldüren ilaçlarla yapılan tedavi biçimidir (Kanser daire başkanlığı, 2013; TDK 2013).

(17)

Kaygı (Anksiyete): İnsanı üzen ve sıkan bir bekleme hali ve güvensizlik

duygusu ile karışık bir heyecan durumudur. Dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike ihtimali ya da kişi tarafından tehlikeli olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum karşısında yaşanan içgüdüsel bir duygudur. Kaygı durumuna sahip olan kişi kendisini panik halinde ve sanki kötü bir şey olacakmış gibi hisseder, tedirginlik duyar (Coşkun ve Akkaş, 2009: 215). Kaygı, tehlikeyle baş etmek için uyum sağlayıcı bir mekanizma, temel bir insan duygusu ve çok yönlü bir duygu durumudur (Özgüven,1994: 323-324).

Durumluk kaygı: Bireyin içinde bulunduğu stresli (baskılı) durumdan dolayı

hissettiği tehlikeli koşulların yarattığı genellikle her bireyin yaşadığı geçici duruma bağlı durağan kaygıyı oluşturur. Bu kaygıya durumluluk kaygısı denir (Spielberger,1966’dan akt. Öner ve Lecompte,1985:1).

Sürekli Kaygı: içten kaynaklanan, bireye öz değerlerinin tehdit edildiği hissini

veren, bireyin içinde bulunduğu durumları stresli olarak yorumlamasına yol açan kaygı türü de “sürekli kaygı” olarak tanımlanmaktadır (Öner ve Lecomple 1985:1).

(18)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Görsel Sanatlar Eğitimi

Görsel Sanat Eğitimi, eğitim biliminin bir dalı olarak sanatın, estetiğin, sanat tarihinin, eğitim ve öğretimle ilgili bütün sorunlarıyla ilgilenen bireylerde var olan yaratıcı gücü geliştirme konusunda etkin bir disiplindir. Bu nedenle görsel sanat eğitimi, sadece sanatçı yetiştirmeyi değil; eğitim verdiği her bireyi yaratıcılığa yöneltip, onun bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor eğitim ihtiyaçlarını da karşılamayı amaçlar. Görülüyor ki, görsel sanatlar eğitimi, bireyin içinde yaşadığı dünyayı kavrarken karşılaştığı problemleri çözebilmesinde, gördüğü, hissettiği şeylere karşı reaksiyon gösterebilmesinde son derece önemli bir rol üstlenir. Çünkü genel eğitimin hem bilişsel, hem duyuşsal hem de psiko-motor alandaki bilgi ve becerilerin kazanımına hizmet verir. Böylece bireyin estetiksel, fiziksel, zihinsel, toplumsal gelişimlerine katkıda bulunur (Özsoy, 2003, Kırışoğlu, 2002).

Görsel sanatlar eğitiminde amaç insanın, içindeki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarmak yoluyla özgürleşmesi, bireylerin ruhsal gereksinimlerinin doyurulması dengeli çağdaş duyarlı bir toplum yaratılması çabası güdülür. Bu eğitimle sezgi, algı, psikolojik anlamıyla bilinçsizliğin alt katmanlarına uzanma, kendini daha iyi tanımalarına çoklu düşünmelerine, yaratıcı olmalarına, sentez ve analiz yapabilmelerine, var olanı değerlendirip problemleri çözebilmelerine, olanakları hayal güçleri ile zorlamalarına, eleştirel ve yapıcı olmalarına ve olaylara karşı duyarlı olmalarına olanak sağlayabilmektedir. Bu eğitimin önemli amaçlarından biri de insana yabancılaşmadan onu psikolojik çöküntüden kurtarmaktır. Bununla birlikte günümüzde dengeli sağlıklı bir toplumun en önemli koşullarından biri görsel sanatlar eğitimidir (Karayağmurlar ve Tan, 2003; Vural, 2011; Salderay, 2008).

Görsel sanatlar eğitiminin amacı sanatsal olana ulaşmak değil, bireyin kendisine ulaşabilmektir. Bu nedenden dolayı sanat eğitimi, bireyin ihtiyacına cevap verecek nitelikte oluşturulan ve uygulanan bir program ile bireyin mutluluğunu sağlayabilecektir. Mutluluğu sağlanan birey ise toplumda sağlıklı (bedensel, ruhsal vb. açıdan) bir birey olabilecektir (Salderay, 2008:5).

Sanat eğitimi ve alt kümeleri fertlerin kendini gerçekleştirmesinde, kendini ifade etmesinde ve çevre ile uyumunda mükemmel bir iyileştirme ve iletişim aracıdır Sanat

(19)

eğitimi insanları devamlı meşgul eden zararlı düşüncelerden de uzak tutar. Gizli güçlerinin ortaya çıkmasına yardım eder (Çelik, 2012: 203; Coşkun 2012:149).

Resim eğitimi yoluyla rehabilitasyon (iyileştirme) disiplinler arası işbirliğini gerektiren, uzun süreli uğraşmaktan yılmayacak, insancıl duyguları on planda olan, istekli, becerikli, sabırlı ve ekip çalışmasına uyum sağlayabilen bir takımla yürütülebilecek bir iştir (Çelik, 2012: 226).

Tüm bu görüşlerden yola çıkarak görsel sanatlar eğitiminin bireylerin tedavisinde kullanılabilecek unsurlardan biri olduğunu söylemek doğru olur.

2.2. Görsel sanatlar ve Tedavi (Terapi) İlişkisi

İnsan, doğası gereği, görsel sanatlarla iç içe yaşama durumundadır. İnsanlık tarihinin başlangıcından beri bu durum bu şekilde süregelmektedir. Görsel sanatlar, kimi zaman insanoğlunun korkularını, endişelerini, acılarını ifade etmede bir araç olarak kullanılırken; kimi zaman da insanoğlunun isteklerini, beğenilerini, hazlarını ve arzularını ifade etmede kullanılan bir araç olarak ortaya çıkmıştır (Salderay, 2010:134).

Görsel sanatlar ve tedavi ilişkisinin kaynağı doğal dünyadır. Kökeni evrenseldir ve antik medeniyetlere dayanmaktadır. Mağaraların duvarlarına hayvan resimlerini çizen veya doğurganlık sembolleri oyan tarih öncesi sanatçılar, mumyayı kötü durumlardan korumak için semboller çizen mısırlı ressamlar, ritüel (ayin) maskeleri oyan Afrikalılar, kutsal simgeler yapan Bizanslı ressamlar olduğu bilinmektedir. En dikkat çekicilerinden biri de Etiyopyalı sanatçılar tarafından yapılan resimli şifa yazmalarıdır. Bu kağıtlar Etiyopya kültüründe tıbbın ve sanatın ayrılmaz bir bağı olduğunu düşündürmektedir. Tüm bu tarih öncesi davranışlar bugün kullanılan sanatla tedavinin kökenini oluşturmaktadır (Rubin, 2012: 50).

İnsanoğlunun sağlığa dayalı ihtiyaçları ve arzuları giderme noktasında kullanıldığında görsel sanatlar rahatlatan ve güç veren bir aracı olarak görülmüş ve bu yönüyle ele alınmıştır. Sanat tarihçi ve psikanalist Ernst Kris (1952) “ resmin sihirli gücü olarak adlandırdığı olgu insanın var olduğundan beri olan bir gerçektir” der (Rubin, 2010; Salderay, 2010).

Sanat ve tedavi ilişkisine bilimsel bir perspektiften bakan nörofizyologlara (sinir sisteminin fizyolojisi ile uğraşan bilim adamları) göre, sanat ve iyileşme vücutta aynı kaynaktan geliştirilir. Her iki olgu, beynin benzer dalga kalıplarıyla bağlantılıdır. Bundan dolayı sanat duyuşsal ve düşünsel iyileşmenin anahtarı kabul edilebilir aynı

(20)

zamanda bedensel hastalığı olan kişilerin tedavilerinde, farklı boyutlarda yararları olduğu düşünülebilir (Coşkun, 2012:148).

Sanat yoluyla iyileşme içsel çatışmaların, (korkular, yetersizlikler, değersizlikler, öfke, suçluluk ve utanç yaratan duygular vb.) yani bilinçdışı bastırılmış ya da bölünmüş kabul edilemez kısımların ifade edilmesi (ekspresyonu) yoluyla bütünleşme ve işlevsellikte artış sağlar. Birikmiş negatif duygusal yüklerden arınma (katarzis) sağlar, sanatsal malzeme ile çalışmak, kronik hastalarda pasifize olmuş ve işlevselliğini kaybetmiş duyusal ve motor becerilerin gelişmesine, duygusal, algısal, işitsel, dokunsal, bilişsel uyaranlara cevapların artmasına olanak sağlar (Eren, 2012: 51).

Görsel Sanatların, bireyin tedavi edilmesinde bir aracı olarak kullanılması durumu ise, görsel sanatlarla tedavi (sağlık alanı) arasında bir köprü kurulmasına olanak sağlamaktadır. İnsan gelişimi ve sağlığı ile ilgilenen diğer alanlarla bir amaç doğrultusunda kaynaşması; görsel sanatların terapi boyutunu oluşturmaktadır (Salderay, 2010:137).

Sanat terapisi uygulaması, insan gelişimi, eğitim, psikodinamik, bilişsel, kişiler arası ve diğer duygusal çatışmaları çözmede yardımcı olan terapötik araçlar (farkındalık sağlama, sosyal becerileri geliştirme, davranış yönetimi, problem çözme, kaygıyı azaltma, gerçeklik oryantasyonu yardımı ve benlik saygısını yükseltme) hakkındaki psikososyal teorilere dayanır (Sayar, 2006’dan akt. Çelik, 2012:213). Freud ve Jung yaptıkları psikanalitik çalışmalar sonucunda. Freud, evrensel insan çatışmalarının, insanları sanatsal yaratıcılığa yönlendirdiğini, resimle anlatımın, insanın ruhunun iç dünyasını anlamaya giden bir yol olduğunu, yaptığı çalışmalar ile doğrulamıştır. Jung, hayal gücünün semboller yaratarak ruhu geliştirdiğini, travmaya maruz kalmış bireylerin bu yolla kendini iyileştirdiğini belirtmiştir (Keser ve Eren, 2012:382).

Görsel sanatlar terapisi yoluyla bireyin; duyusal ve motor (sensory-motor), algısal (perceptual), bilişsel (cognitive), duygusal (emotional), fiziksel (physical), sosyal (social) and ruhsal(spiritual) alanlarda çok yönlü çalışması mümkündür. Resim hem kendini ifade etme aracı olarak kişiyi iyileştiren hem de onun kendini en iyi ifade etmesini sağlayan bir yöntem olabilmektedir (Eren, 2012; Işıker ve Fırıncı, 2008).

Genel olarak görsel sanatlar tedavi, kişinin sağlık durumundaki değişiklikler (hastalanma) ile kişinin görsel sanatlara yönelik yaratıcı içerikli eylemlerini birbirine bağlamaktadır. Bu bağ ile kişi, sanatsal uğraş ile psiko-sosyal ve biyolojik görünürlüklerin bağını rahatlıkla kurabilmektedir. Gerçekleştirilen sanatsal uğraşılarda kişiler (hastalık), başkalarının bir şeyler yapmaya yönelik gerçekleştirdikleri çabaları

(21)

gözlemleyebilmekte ve kendi ruh hallerini, duygularını ve diğer psikolojik durumlarını olumlu anlamda geliştirebilmektedirler (Stuckey ve Nobel, 2010: 254).

Sanat faaliyetlerinde bulunma hastaların, dikkatini yıkıcı ve tehlikeli düşüncelerden olumlu yöne çeviren bir uğraş edinme imkanı verir. Hastalık ya da yeti kayıplarını unutturmakta, kısa bir süre yaratıcı etkinlikte bulunmalarına rağmen o kısa sürede normalliği ve kişisel güçlerini tekrar yaşayabilmelerini sağlamaktadır. Sanatsal faaliyetler hastaların teşhisine yardımcı olmakla beraber alternatif tedavi olarak iki yönden fayda sağlar (Aydın, 2011: 69-83;Akhan, 2012:132).

Özetlenecek olursa, sanatın insanlık tarihinin başından beri sağlıkla ilişkili bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Görsel sanatların bireylerin tedavisinde kullanılabilen bir unsur olup günümüzde sanat terapisi olarak adlandırılan alanın bilim adamları, psikologlar ve psikiyatrisler tarafından kabul gördüğünü söylemek doğru olur.

2.2.1. Görsel Sanatların Tedavi Amaçlı Kullanılmasının Tarihsel Gelişimi

Görsel sanatlar terapisi her ne kadar göreceli yeni bir alan olsa da, sanat ile kendini ifade etmenin tarihçesi oldukça geçmiş zamanlara dayanır. Resim, heykel ve benzeri görsel sanatlar insanlığın ortak tarihini, fikirlerini, hayallerini, acılarını, zaferlerini, düşünce ve özlemlerini ifade etmekte güçlü ve etkin bir yöntemi oluşturmuştur (Kar, 2011: 33).

Sanat eğitiminin ve sanatla ilgilenmenin insanlara psikolojik açıdan rahatlatma sağladığını ve insanlara pozitif duygular oluşturduğunu aynı zamanda alternatif ya da tamamlayıcı tedavilerde kullanılabilen yapısından dolayı sağlık alanıyla özellikle de ruh sağlığıyla bir bağı olduğundan bahsedilebilir.

Ruh sağlığının ve sanatın bağlantılı olduğu ilk kez psikologların ruh hastalarının resimlerine tanı koymada kullanmayı denediklerinde ortaya çıktığı düşünülmektedir.1922’de Prinzhorn’un “Ruh Hastalarının Resimleri” adlı kitabı yayınlandı. Bu kitap gerek sanat gerekse psikoloji çevresinde büyük ilgi çekti. Psikiyatristler hastaların yaptıkları resim ve çizimlerin tanı koymada kullanılabileceğini fark ettiler (Güney, 2011:125).

Frued ve Kris sanatın psikanalitik ve psikopatolojik yönü ile ilgilendiler ve bu konuda çeşitli kitap ve makaleler yazdılar. Ayrıca bir psikanalist olan Jung görsel sanatları kullanarak hastalarla ve kendi kendine sanatla çalışırken özellikle mandala ve çembersi formlar (magic circle/ büyülü çember) üzerinde durdu. Freud’dan farkı Jung

(22)

hastalarını sıklıkla rüya imgelerini desenlemeleri için yüreklendi. “Bizden önce olanı görmek için resim yap” ve“içselliğimizde gördüğümüzün resmini yapmak, alternatif sanattır” dedi. Sonuçta Jung imgelerle ruhun arasındaki bağlantıyı anladı. Freud ve Jung psikoterapiye başlarken dilin her zaman yeterli olmadığını belirtiler, hayaller ve sanatsal biçimlerin sözlere yardım eden bir iletişim aracı olarak kabul edip psikanalitik tedavilerinde kullandılar (Güney, 2011; Kar, 2011; Malchiodi, 2007).

Günümüzde sanatın tedavi boyutuyla kullanılması ise ilk olarak, Friedl-Dicker Brandeis isimli bayan sanat eğitimcisinin 1942-1944 yılları arasında Çekoslovakya da Prag’ın kuzeyinde Terezen toplama kampında çocuklar için görsel sanatları kullanmayı düşünerek bir takım faaliyetlerde bulunmasıdır. Dicker her ne kadar sadece bir resim öğretmeni olsa da, onun yaklaşımı görsel sanatlar tedavi uygulamaları yaklaşımlarında görülebilen sonuçlar vermiştir. Dicker’in modern felsefe ve uygulama çalışmaları için bıraktığı miras, estetik, özdeşleyim (empati) yönelik görsel sanatlar terapisinde bir temel oluşturmaktadır (Salderay, 2010:136).

Sanat (art) terapisi kavramının literatüre girişi ise 1950’lerin ortalarında olmuştur. Sanat (art) terapisinin erken zamanlarında gelişmesine en çok katkı sağlayan dört öncü isim olan Margaret Naumburg, Edith Kramer, Hanna Kwiatkowska ve Elinor Ulman dır.Naumburg, bir çok yazar tarafından Amerikan Art Therapy’ın kurucusu olmasından dolayı bu alanın annesi olarak anılır.Naumburg modelini oluşturmuştur. Bu model hastaya kendi sembolik tasarımlarını yaratmasına ve bu yolla terapistiyle iletişimini kolaylaştırmayı sağlıyordu (Rubin, 2010; Vick, 2012; Naumburg, 1955).

Kramer yaratıcı süreç yoluyla sanatın kendisinin bir tedavi metodu olduğu görüşüne dikkat çekmiştir yani yaratıcı olmanın iyileştirmekle eş anlamlı olduğunu ileri sürmüştür. Naumburg’un görüşündeki psikiyatrik teşhiste sembolik konuşma dili olarak sanatın kullanımının aksine Kramer’in görüşü eğitim ortamında kullanılması için daha uygundur, ilerleyen zamanda bu görüş daha çok kabul görmüştür. Ulman sanat öğretmeni olup Naumburgdan sanat terapisi kursları almıştır. Ulman alana daha çok yazar ve editör olarak yarar sağlamıştır.1961’de “Sanat Terapisi Bülteni” (The Bulletin of Art Therapy) dergisini çıkarmıştır ki bu bülten alanda çıkarılan ilk yayın olma özelliğini taşır. İkinci dünya savaşından sonra ise bugün bildiğimiz “Amerikan Sanat Terapisi Dergisi” (The American Journal of Art Therapy) adını almıştır. Kwiatkowska ise aileyle sanat terapisi görüşünü getirerek alanın tüm halka yayılmasına yardım etmiştir (Vick, 2012: Güney, 2011).

(23)

İngiltere de Adrian Hill sanat terapisi terimini ilk kullanan kişidir. 1942 yılında tüberküloz hastalarında resim ve çizimi kullanarak parmaklarla beyin koordinasyonunu sağlamış ve hastaların yaratıcı enerjilerini açığa çıkartmıştır (Hill, 1948’den akt. Demirel, 2012: 15). Kanda da sanat terapisinin öncüleri olan Marie Revai, Louise Annett ve psikiyatr Martin Fischer alana çeşitli katkılar sağlamışlardır (Rubin, 2010: 66).

Amerika’ya göre daha yavaş olsa da son yıllar içerisinde bir çok ülkede sanat terapisi gelişmeleri umut vericidir. Sanat psikoterapi yaklaşımının gelişmesini büyük ölçüde destekleyen ülkelerden biri Finlandiya’dadır. Hollanda’da 1950lerden beri uygulanan yaratıcı sanat terapisi 1980’de örgün eğitim programına dahil edilmiştir. Japonya’da 1950’lerden beri sanatla tedavi çalışma grubu oluşturan Dr. Tokuda gibi psikologlar vardır.1988’de Fransız art terapi federasyonu kurulmuştur. Daha birçok ülkede alanla ilgili gelişmeler görülmektedir (Rubin, 2012: 66-68).

Türkiye’de ise İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği, 1957’de Prof. Kazım Dağyolu tarafından psikopatolojik sanat laboratuarı kurulmuştur, bu laboratuar psikiyatr Süleyman Velioğlu tarafından 35 yıl boyunca yönetilmiş. Ancak Prof. Velioğlu’nun ölümünden sonra ardından yetişen kimse olmadığı için, laboratuvar kapanmıştır (Ntv-msnbc kültür sanat, 2004, parag.11-12).

1 Ekim 2012 tarihinde sanat psikoterapi derneği Nurhan Eren başkanlığında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda 2004 yılından beri “Sanat Psikoterapi Eğitim ve Atölye Çalışmaları”na katılan ve bu alandaki çalışmaları geliştirmek isteyen gönüllü bir grup ile kurulmuş olup çalışmalarını sürdürmektedir (Sanat psikoterapileri derneği, 2013, parag. 4)

(24)

2.3. Kanser Tedavisi ve Ortaya Çıkan Ruhsal Etkileri

Çağımızda kanser görülme sıklığı, tanı, tedavi ve sosyo-ekonomik yönleri ile tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli sağlık sorunlarından biri durumuna gelmiştir. Enfeksiyon hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığın kontrol altına alınması sonucu uzayan ortalama yaşam süresi, gittikçe artan kanserojen etkenler, daha iyi tanı yöntemleri ve hastalık hakkında toplumun daha ilgili olması çağımızda kanser görülme oranındaki artışın temel nedenleri olmuştur. 20.yy. başlarında ölüm nedeni olarak 7.- 8. sıralarda yer alan kanser, günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde kalp-damar hastalıklarından sonra 2. sırada yer almaktadır. Tedavi yöntemlerinin gelişmesine bağlı olarak, kanserli hastaların yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla genel olarak cerrahi tedavi, radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi (kimyasal tedavi), immünoterapi (bağışıklık terapisi) ve kemik iliği transplantasyonu gibi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır (Yeter, 2006:8-15).

Tedavi evresi ile birlikte bir yığın ileri tetkik ve tedavi yöntemleri gündeme gelir. Hasta bu dönemde tedavi yöntemleri (kemoterapi, radyoterapi, cerrahi) ve bunların yaratabileceği yan etkiler konusunda kaygı duyar. Cerrahi girişimler hastalarda özürlülük duygusu yaratır. Hasta kaybolan bir meme ya da bir bacağın yasını tutar. Hastalar o güne kadar yaşamını sürdürmekte, sorunlarını çözmekte kullandığı başa çıkma mekanizmalarının artık yeterli olmadığını fark eder. Bu nedenle duygusal, bilişsel ve fiziksel alanda dağılma, korku, kaygı, çaresizlik gibi duygular yaşar. Bu durum depresyon ve benzeri psikolojik sıkıntılara yol açabilir. Kanser tanısı almak gelecekle ilgili belirsizlikleri getirir, kemoterapi tedavisi ise çeşitli yan etkileri nedeniyle mevcut korkulara yenilerini ekler. Kemoterapiye bağlı yan etkiler, hastayı fiziksel olarak etkiler ve psikolojik durumunu daha da kötüleştirir. Bu sebepten kanser hastaları tanı tedavi ve yaşantıları yönünden psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik olarak çok nitelikli ve kapsamlı bir bakım gerektiren hasta gruplarıdır(Alacacıoğlu, 2007;Yılmazer, 2006; Öztunç, 2009).

Kanser ruhsal-toplumsal sorunların en sık görüldüğü önemli hastalıklardan biridir. Kanser tanı ve tedavisi alan hastaların bu yeni durumla beraber hayatlarında derinlemesine bir değişiklik söz konusudur. Yapılan araştırmalarda kanser hastalarının %47’sinde değişik düzeyde ruhsal bozuklukların ortaya çıktığı görülmüştür. Yapılan araştırmalarda yatan hastaların yaklaşık 1/3 ve ayakta tedavi alan hastaların ¼ oranında hastalıklarına ek olarak psikolojik sorundan muzdarip bulunmaktalar. İnsanın varoluş

(25)

çatışmalarını çok yoğun yaşadığı bir süreç olarak ciddi ruhsal sonuçlara yol açma potansiyeli taşımaktadır. Kanserin biyolojik tedavisi yanında eşlik eden ruhsal sorunların başında depresyon ve kaygı belirtilerinin sık olarak yer aldığı uyum bozuklukları ve depresyon gelmektedir (Özer ve Kaya, 2009; Geue, Richter, Buttstadt, Brahter ve Singer, 2013).

Kanser tanısı kaygı, stres, sıkıntı ve depresyona neden olması ile birlikte kanser tedavisinin doğrudan fizyolojik etkileri birbirinden ayrı fakat birbirini etkileyen bir ilişki ile bilişsel değişikliklere de yol açmaktadır (Güleç ve Büyükkınacı, 2011:364).

Uzman psikolog Melek Yılmazer’e göre kaygı anlık değişen bir olgudur. Sağlıklı bir kemoterapi tedavisi için kaygının dengelenmesi önemlidir. Kemoterapi tedavisinde yoğun yaşanan bulantı-kusma, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, anemi, saç dökülmesi gibi yan etkiler görülebilir (Yeter, 2006:5). Eğer hasta aşırı kaygılı bir kemoterapi kürü geçirirse o esnada yaşadığı yan etkileri her hangi bir görsel imajla, kokuyla veya sesle ilişkilendirebilir. Günlük hayatta bu öğelerden birisine rastlarsa tekrar kemoterapi seansında yaşadığı yan etkileri yaşabilir. Bu durum Flashback sendromu ile açıklanır.

Flashback sendromu akut travma kurbanlarında sıklıkla rastlanan bir tür kendiliğinden duygusal boşalmadır. Bazı vakalarda kişi birkaç saniyeden birkaç saate, hatta birkaç güne kadar değişen sürelerle çözülmeli durumlar yaşar; bu süre içinde travmatik olayın bileşenleri canlanır ve kişi, olayı sanki şu anda yaşıyormuş gibi davranır. Görsel, işitsel, davranışsal ya da duyusal olabilen geçmişe dönüşler dört genel gruba ayrılır.

i) Rüyalar veya kâbuslar;

ii) Kişinin, uyandığı ama rüya içeriğinin etkisinde kaldığı, gerçeklikle ilişki kurmakta zorlandığı rüyalar;

iii) Kişinin gerçeklikle ilişkisini koruduğu veya kaybettiği, birden çok duyuyu içeren halüsinasyonlar eşliğinde gelişebilen bilinçli geçmişe dönüşler;

iv) Kişinin, geçmişe dönüş ile geçmişte kalan travma arasındaki ilişkiyi o anda veya daha sonra göremediği bilinçsiz geçmişe dönüşler (Budak, 2006).

(26)

2.3.1 .Kanser Hastalarında Anksiyete

Kanser ruhsal ve fiziksel hastalığın bir arada görüldüğü bir hastalıktır. Hastalığın ve tedavilerin getirdiği zorluklara bağlı olarak maddi ve manevi kayıplar yaşanabilir. Genellikle hastalıktan kaynaklanan sağlığın kaybolması, fiziksel bütünlüğün bozulması, rahatsızlık ve fiziki şekil bozukluğu en sık izlenen kayıplardır. Bu kayıplar hastaların kansere verdikleri yanıtı etkilemektedir. Kanserli hastalarda psikiyatrik bozukluklar %29 ile %47 arasında değişmektedir. Özellikle anksiyete ve depresyon tedaviyi ve hastalığın gidişini olumsuz yönde etkilemektedir (Çapar, 2010: 30).

Anksiyete, tanım olarak sıkıntı ve üzüntü hissidir. Kanser hastalarında tanı, tetkik ve tedavi aşamasında kaygı sıklıkla saptanmaktadır buna rağmen sıklıkla göz ardı edilip, tedavi edilmeyen bir semptomdur. Hastalarda rastlanan bu kaygı bozukluğu hastalığın ya da tedavinin korkutucu yanlarından kaynaklanabilir, var olan hastalığın bir belirtisi olarak görülebilir. Tedavinin ve kullanılan ilaçların yarattığı bir istenmeyen durum olabilir ya da bireyde daha önce var olan bir anksiyete bozukluğu kanser süreci ile birlikte alevlenmesi sonucu ortaya çıkabilir (Özer ve Kaya, 2009; Alacacıoğlu ve diğerleri, 2007).

Kanserde anksiyeteyi etkileyen risk faktörlerini üç ana grupta toplayabiliriz; 1. Tıbbi Faktörler; Kanserin tipi, evresi, seyri, ağrı, bulantı gibi yan faktörler,

2. Psikolojik Faktörler; Daha önceki uyum, bas etme yetenekleri, gelişimsel olgunluk düzeyi, yas, yasam programı, amaç ve beklentilerini geliştirebilme potansiyeli,

3. Sosyal Faktörler; Aileden, çevreden, arkadaşlarından, tıbbi ekipten duygusal, psikososyal destek görebilme derecesi (Çapar, 2010: 30).

Kemoterapi uygulamaları doz ve süresi de fizyolojik faktörleri arttırmaktadır. Bu uygulamalar esnasında yaşanılan anksiyete; korku, endişe, dehşet, kaygı gibi terimlerle ifade edebileceği gibi, sürekli olarak tetikte bekleyiş gerginliği, bilinmeyen ve ayırt edilemeyen bir tehlike veya kötülük duygusu olarak da ifade edebilir (Alacacıoğlu ve diğerleri, 2007: 88).

(27)

Hastanın anksiyete düzeyi ve psikolojik durumu ile etkileşerek hastanın mevcut hastalığını kabullenme, hastalık ile mücadele etme, tedaviye uyum ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir (Güleç ve Büyükkınacı, 2009: 349).

Gelişen anksiyete atakları hastanın mevcut hastalığını kabullenme, hastalıkla mücadele etme, tedaviye uyum ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle hastaların anksiyetelerinin belirlenmesi ve bunu azaltacak destekleyici tedaviler yapılması daha fazla önem kazanmaktadır. Kanser hastalarında anksiyete ve depresyonun tedavi edilmemesi halinde, tanı aşamasından itibaren, tedavi ve takip dönemlerinde arttığı ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Kanser hastalarında özellikle anksiyete düzeyini belirlemek ve anksiyeteyi azaltmaya yönelik girişimlerin hastanın tedaviye uyumunu ve yaşam kalitesini olumlu yönde etkilemesi beklenir. Kanser hastalarında anksiyete bozukluklarının tanınması ve düzeylerinin ölçülmesi önemlidir (Alacacıoğlu ve diğerleri 2007: 88).

“Bu hastalarda kaygı bozukluklarının tedavisi geniş bir bakış açısı ile ele alınmalıdır” (Güleç ve Büyükkınacı, 2009: 350) Bu yüzden psikolojik destek servisleri kanser hastalarının tıbbı tedavi süreçlerinin temel bir parçasıdır. Tıbbı sürece yapılan müdahaleler geniş bir yelpazededir psikoterapiden yaratıcı terapiler olan resim, müzik, dans, şiir ve bibliyoterapi (kitaplarla terapi) gibi yöntemler kullanılmaktadır (Geue ve diğerleri, 2013:345).

Bu görüşlerden yola çıkarak kanser hastalarında kaygının dengelenmesinin önemli olduğu ve alternatif tedavi yöntemleri içerisinde kullanılan görsel sanatlar terapisi uygulamalarından yararlanılmasının hastalara bu konuda faydalı olabileceğinden bahsedilir.

(28)

2.4.Kemoterapi Tedavisi Alan Hastalar için Alternatif Tedavi Yöntemleri Arasında kullanılan Görsel Sanatlar Terapisi

Kemoterapi; uygulama süreci ağrılı, süresi uzun fiziksel yan etkileri çok yoğun bir tedavi olduğundan ve yoğun kimyasal alındığı için metabolizmada değişikliklere neden olur. Tedavinin doğasından kaynaklanan bu nedenlerle bireyde çok değişik psikolojik problemler ortaya çıkar. Hastaların birçoğu, kemoterapiye olumsuz tepki verir, reddeder, öfkeli ve sinirli olur, depresyona girer. Özellikle kemoterapi tedavisinde yoğun yaşanan bulantı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, anemi, saç dökülmesi gibi yan etkiler fiziksel iyilik ve yaşamın psikososyal yönlerine zarar vermekte ve yaşam kalitesinin etkilenmesine neden olmaktadır (Yeter, 2006: 34).

Birçok hasta alternatif tedavi seçeneklerine başvurmaktadır. Tıbbi tedaviyi engellemediği, olumsuz etkilemediği ve tedavi uyumunu bozmadığı sürece bu tür arayışların olumsuz bir etkisi olmadığı kabul edilmektedir. Aksine hastanın bu umut arayışlarının onu daha diri tutacağı, bağışıklık sistemini olumlu yönde etkileyerek tedaviye katkı sağlayacağı düşünülmektedir (Özer ve Kaya, 2009: 57).

Alternatif tedavi yöntemleri, tedavinin yan etkileri ile baş etme, bağışıklık sistemlerini güçlendirme, beden-vücutta iyilik sağlama, fiziksel uyum ve ruhsal onarım sağlama, sağlıklı davranışları güçlendirme ve konvansiyonel tedavilere destek sağlama amacıyla kullanmaktadırlar (Özçelik ve Fadıloğlu, 2009 : 48). Meyer ve Mark erişkin kanser hastaları için çeşitli psikososyal girişimlerin etkinliğini araştırmış, bağımlı değişkenler arasında önemli farklar bulurken psikososyal tedavilerin depresyon, kaygı, yaşam kalitesi ve umut gibi değişkenlerde deney ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklara yol açtığını bulmuşlardır (Yıldırım ve Gürkan, 2007: 38-39).

Psikososyal tedavilerden sayılan sanat terapisi kişinin kendine olan güveninin artırmasına travmatik tecrübeler ve semptomlarla baş etmesini ve pozitif değişimlerin gelişmesini sağlayabilir (Şişman, 2010, parag.16).

Rahatlama arayışı içindeki kanser hastaları alternatif ve tamamlayıcı terapilere yönelmesi gün geçtikçe artmaktadır. Bu da kanser ve onunla ilgili semptomlarla başa çıkmak için geniş kapsamlı bir tedaviye olan ihtiyacı daha fazla büyütmektedir. Birkaç araştırmada %80 den fazla kanser hastasının değişik formlarda alternatif terapileri diğer standart tıbbı tedaviler kemoterapi ve radyo terapi gibi tedavi yöntemleriyle beraber kullanılabileceğini önermektedir (Nainis ve diğerleri, 2006: 163).

(29)

Alternatif tedavi yöntemleri esas tedaviyi desteklemek için kullanılan tedaviler olmakla beraber geniş bir yelpazedir. Psikoterapi içinde yer alan yaratıcı terapiler olan resim, müzik, dans ve şiir gibi yöntemler kullanıldığını ifade edilir (Geue ve diğerleri,2013:345).Görsel sanatlar terapisi kanser semptomlarında rahatlamada kullanılan tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden biridir. Ulusal Sağlık Enstitülerinin bir parçası olan tamamlayıcı ve alternatif tıp ulusal merkezi 1993 yılında bir alternatif veya tamamlayıcı tedavi olarak sanat terapisi tanıdı (Rubin, 2012: 225).

Ağrı ve hastalıkla mücadele için zihinsel görüntülerin kullanılması alternatif veya tamamlayıcı tıbbın giderek artan girişimlerinden biridir (Rubin, 2012: 224).

Görsel sanatlar terapisi klinik olarak uygulanan sanatsal ifade gücü olarak tanımlanmıştır. Bedensel travma yaşayan, fiziksel olarak hasta olan ya da ameliyat veya kemoterapi gibi tehlikeli veya korkutucu tıbbi prosedürler geçiren bireylerin resimleri, tamamlayıcı ya da bütünleyici tıbbın bir formu olarak kabul edilir. Bu terapi, uygulanan hastalara ve ya onların ailelerine kendi farkındalıklarının artmasına, semptomların üstesinden gelmesine ve stresli yada travmatik deneyimlerine uyum sağlamasına yardım eder. Yaratıcı bir ürün ortaya çıkararak hastanın derin kişisel duygularını anlatmasına olanak verir. Hastalar için sözlü iletişim kurmak kolay bir olay değildir. Sanat, hastalara sanatsal malzemeleri kullanarak kendini ifade etme aracı olur (Nainis ve diğerleri, 2006:163-164; Malchiodi, 2003: 352).

Sanatla kendini ifade etme kanser hastalarına özelikle yararlıdır çünkü ciddi hastalıklara sahip kişiler kendilerini anlatmak için sözlü veya sözsüz olmak üzere iki yola sahiptirler. Sözlü açıklama genellikle onların tıbbı bilgileri içeren mantık dahilinde yapılan açıklamadır. Diğer taraftan sözsüz olan ise daha kişisel ve genellikle hastalıklarının daha özel bir perspektiften anlatımıdır. Bu kişisel açıklama bilinçli ya da bilinç dışı olabilir ve endişe, kafa karışıklığı, yanlış anlama, korku veya kaygı içerebilir. Ayrıca direk sözlü yapılan iletişimden ziyade sözsüz iletişim yöntemleri sanat gibi hastaların kendini ifade etmesinde daha faydalı bir yoldur (Malchiodi, 2003:352-354).

Adrian Hill’in kliniklerde hastalıklara karşı sanat ve boyayla hastalığın uzaklaştırılması isimli çalışmalarından beri, sanat terapistleri tarafından sanatın rahatlama, teselli ve iyileşme amacıyla kullanıldığı belirtilmektedir. Sanat, insan ruhunun bir ifadesi olmasına karsın hem de bir çeşit kendine özgü ölümsüzlük türüdür (Rubin, 2012: 226).

(30)

Sanat terapisini birçok uygulayıcı bireysel hastalığın psikososyal etkilerini anlamak için bir yol olarak görmektedir. Ancak tıbbı sanat terapisi gruplarına katılan hastalar için kişisel güçlendirme, stres azaltma, sosyal destek, ve kişinin kendi hayat hikayesini yeniden yazmasına fırsat vermek gibi ek yararları da vardır (Malchiodi, 2003).

Agresifliği resim yaparak nötralize (tarafsızlaştırmak) etmeyi teorisin de vurgulayan Kramer’e göre, resim yapmak olumsuz ve endişeli his ve düşünceleri, olumlu ve yapıcı düşünce ve hislere dönüştürebilir (Miyanyedi 2009: 33).

Kanser tanısı almış kadınlara odaklanan nitel bir çalışmada geleceğe yönelik korku, ağrı, uykusuzluk, rol kaybı, aktivite kısıtlaması, azaltılmış kendine güven ve değişen sosyal ilişkiler olarak devam eden kanserle ilişkili bu tür zorluklar açıklanmıştır. Görsel sanatların farklı türleriyle meşgul olmak (tekstil, kart yapımı, kolaj, seramik, suluboya, akrilik) bu kadınlara aşağıda açıklanan dört ana başlıkta yardımcı olmuştur. Bunlar:

1. Onları olumlu yaşam deneyimlerine odaklayarak, kanserle ilgili devamlı endişelerini hafifletmiştir.

2. Başarı göstermek için fırsatlar sunarak kendi öz-değer ve kimlik gelişmiştir

3. Kanser tanısı almasıyla yalnızlaşan hastalar sosyalleşme şansı yakalamışlardır.

4. Sanat terapisi uygulaması onları özellikle kemoterapi sırasında, sembolik bir şekilde kendi duygularını ifade etmesine için izin vermiştir (Stuckey ve Nobel, 2010: 257).

Sanat terapisi herhangi bir hastalık için her derde deva olmasa da, Yapılan araştırmalarda zihin gücü ve sanatsal imgelerin insanın bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtilmektedir. Sanat yapmak ölümcül hastalığı olan hastaların yaşama şansları az olsa bile, sanat yapmanın yaratıcı süreci örneğin kanser hastalığı ve onun zihin, beden, kişilerarası ilişkiler ve ruh üzerindeki zararlı algıları ve tepkileri üzerinde olumlu etkiler sağlar. Sanat yapmak ölümcül hastalığı olan hastaların güçlü bir iradeye sahip olmasına yardımcı olur ve bu ruh hali içindeki hastaların ölümcül hastalığın ilerlemesini yavaşlatabileceklerine dair çok güçlü kanıtlar vardır. Bu bağlamda sanat terapisi hastaların yaşam sürelerini uzatmada yarar sağlayabilir (Malchiodi, 2003; Rubin, 2012 ).

(31)

2.5. İlgili Araştırmalar

Görsel sanatlar terapisinin kökenini çok eskilere dayanmasına rağmen bugün bilinen anlamda kullanılması 1950’lerin ortalarında Amerika Birleşik Devletlerinde literatüre girmiştir. Yeni bir alan olmakla beraber ilgi çeken bir konudur. Özelikle gelişmiş ülkelerde kanser hastalarına uygulanan görsel sanatlar terapisi yaklaşımlarına dair çeşitli araştırmalara rastlanmakta ama yeni bir alan olmasından dolayı eksiklerinin de olduğu göze çarpmaktadır. Türkiye’de ise bu alan daha çok yenidir ve kaynaklar ciddi bir sınırlılık içindedir. Görsel sanatların tedavi edici boyutunu ele alan araştırmalar olmakla birlikte kanser hastaları için yapılmış araştırmalar yok denecek kadar azdır.

2.5.1.Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar

Gunter (2000) “ kemik iliği nakli geçiren çocukların savunma sistemini sağlamlaştırmak için sanat terapisi uygulaması” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda, bu çocuklarda stres reaksiyonunun (tepkisinin) azaldığını bulmuştur.

Favara-Scacco Smirne, Schiliro ve Di Cataldo (2001) “ Ağrılı işlemler sırasında lösemili çocuklara destek olarak sanat terapisi” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda, ağrılı tıbbi müdahaleler sırasında işbirlikçi davranışları desteklediğini ortaya çıkartmıştır.

Borgmann (2002) “ kanser tanısı almış üç kadınla sanat terapisi” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda Kanser hastaları ile bireysel sanat terapisi, sağlıkla ilgili ikilemlere yeni kararlar sağladığını ve hastalıkla etkili başa çıkma becerileri repertuarının(dağarcığının) artırdığını bulmuştur.

Shapiro, Bootzin, Figueredo, Lopez, and Schwartz (2003) “Meme kanseri olan kadınlarda uyku bozukluğunun tedavisinde farkındalık tabanlı stres azaltma etkinliği, bir araştırma çalışması” isimli araştırmasında Sanat terapisi uygulanan grupla kontrol grubu arasında depresyon ölçülerinde, durumluk kaygı, endişe olumlu duygu kontrolünde yaşam kalitesinde, duygular arasındaki tutarlıkta gruplar arasında farklılıklar bulunmuştur.

Monti ve diğerleri (2006) “kanser olan kadınlar için farkındalık temelli sanat terapisi seçkisiz bir çalışma” isimli araştırması da çeşitli kanser tanısı almış yüzonbir

(32)

kadına yaşa göre eşleştirilmiş sekiz haftalık farkındalık temelli sanat terapisi gruba uyguladı ve bir kontrol grubu oluşturdu. Doksan üç katılımcı (%84) ön test ve son test ölçümlerinin ikisini de tamamladı. Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında, sanat terapisi uygulanan grup stres semptomlarının önemli derecede düştüğü ve sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin önemli yönlerinde anlamlı gelişmeler görülmüştür.

Nainis ve arladaşları (2006) “yenilikçi sanat terapisi kullanarak kanser semptomlarında rahatlama” isimli çalışmasının özel amacı, yetişkin yatan kanser hastalarında yaygın olarak görülen ağrı ve diğer belirtiler üzerine bir saatlik sanat terapisi seansının etkisini belirlemektir. Esas (Edmonton Semptom Tanılama Ölçeği) ile ölçülen dokuz semptomdan sekizinde istatistiksel olarak anlamlı azalma bulundu. Ayrıca öncesi ve sonrası kaygı ölçeğine ilişkin olarak stai-s (kaygı envanteri) ile ölçülen etki, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Buna ek olarak katılımcıların %92 si tekrar sanat terapisi yapmak istiyorum demiştir.

Puig, Minlee, Goodwin ve Sherrard (2006) “bir ön çalışma olarak, tanısı yeni konulmuş birinci evre ve ikinci evre meme kanseri hastalarının duygusal ifade, maneviyat ve psikolojik refahını artırmak için yaratıcı sanatların tedavi etkinliği” isimli çalışmasında; sanat terapisi, kadınlara iletişim kurup duygularını paylaştığı bir forum sağlamıştır. Bu durum psikolojiyi etkileyen olumsuz özellikleri azalttığı belirlenmiştir, rapor edilen faydaların benzer istatistiksel bulgular ile uyumlu olduğu saptanmıştır.

Bar-sela, Atid, Danos, Gabay ve Epelbaum (2007) “Sanat terapisinin, kemoterapi alan kanserli hastalarda yorgunluk ve ilerlemiş depresyon düzeyleri üzerine etkisi ” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda uygulama grubunda yorgunluk ve depresyon belirtilerinde istatiksel olarak anlamlı değişmeler görüldü ancak kaygı düzeylerinde bir değişme görülmedi. Bunun nedeni grubun önceden yapılan ölçümlerde herhangi bir anksiyete bozukluğu olmamasıdır.

Slayton, D’archer ve Kaplan (2010) “Sanat Terapisi Etkinliğinin üzerinde sonuç Çalışmalarının bulgularını inceleme” isimli araştırmada 1999-2007 yılları arasında ölçülebilen çıktıları olan sanata terapisi araştırmaları incelemeye alan bir literatür taraması yapmışlardır.

Catherine ve diğerleri (2012) “ kronik hastalığa sahip olan kırsal bölgede yaşayan kadınlara tamamlayıcı tedavi olarak yaratıcı sanatların kullanılması” isimli

Şekil

Tablo 2:  Ortalama  Std.  Sapma  Wilcoxon Testi  p  Durumluluk  Öntest   51,75  15,04  -3,502  0,000*  Sontest  30,35  6,67  *p<0.05

Referanslar

Benzer Belgeler

Quelques méthodes conviennent pour une tendance linéaire d’une série, par exemple comme la méthode des rapports des moyennes mensuelles à la moyenne

manya’nın Solingen kentinde, ressam Gül Derman’ın serigrafi (ipek baskı) ve litografi (taş bas­ kısı) tekniğiyle çoğalttığı özgün baskıları

Weight control and risk factor reduction in obese subjects treated for 2 years with orlistat: a randomized controlled trial. The effect of the gastrointestinal

Bu nedenle gerek sürekli ve gerekse her bir sayı için değişebilen yerli ve yabancı çok sayıda alanında uzman hakemlerimiz bu çalışmalara destek veriyorlar.. Normal periyodunda

Bu bilgiler ışığında güncel pratikte özellikle aferez ünitesi olmayan hastanelerde göz ardı edilebilen terapötik aferez işleminin farkındalığını arttırmak

For this reason, it is important for women’s health to identify the sleep disorders and related risk factors of women in the menopause period and to cure properly (10).. It

Parotisin Primer Yassı Epitel Karsinomu (Olgu Sunumu) Parotisin primer yassı epitel karsinomu ender görülen ve kötü prognozlu bir tümördür.. Bu nedenle olgumuzu

Çalışmamızda psikolojik destek alan çocukların annelerinin kaygı düzeylerinin, çocukları psikolojik destek almayan annelere göre daha az olduğu, annelerin