• Sonuç bulunamadı

Görsel sanatlar terapisinin kökenini çok eskilere dayanmasına rağmen bugün bilinen anlamda kullanılması 1950’lerin ortalarında Amerika Birleşik Devletlerinde literatüre girmiştir. Yeni bir alan olmakla beraber ilgi çeken bir konudur. Özelikle gelişmiş ülkelerde kanser hastalarına uygulanan görsel sanatlar terapisi yaklaşımlarına dair çeşitli araştırmalara rastlanmakta ama yeni bir alan olmasından dolayı eksiklerinin de olduğu göze çarpmaktadır. Türkiye’de ise bu alan daha çok yenidir ve kaynaklar ciddi bir sınırlılık içindedir. Görsel sanatların tedavi edici boyutunu ele alan araştırmalar olmakla birlikte kanser hastaları için yapılmış araştırmalar yok denecek kadar azdır.

2.5.1.Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar

Gunter (2000) “ kemik iliği nakli geçiren çocukların savunma sistemini sağlamlaştırmak için sanat terapisi uygulaması” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda, bu çocuklarda stres reaksiyonunun (tepkisinin) azaldığını bulmuştur.

Favara-Scacco Smirne, Schiliro ve Di Cataldo (2001) “ Ağrılı işlemler sırasında lösemili çocuklara destek olarak sanat terapisi” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda, ağrılı tıbbi müdahaleler sırasında işbirlikçi davranışları desteklediğini ortaya çıkartmıştır.

Borgmann (2002) “ kanser tanısı almış üç kadınla sanat terapisi” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda Kanser hastaları ile bireysel sanat terapisi, sağlıkla ilgili ikilemlere yeni kararlar sağladığını ve hastalıkla etkili başa çıkma becerileri repertuarının(dağarcığının) artırdığını bulmuştur.

Shapiro, Bootzin, Figueredo, Lopez, and Schwartz (2003) “Meme kanseri olan kadınlarda uyku bozukluğunun tedavisinde farkındalık tabanlı stres azaltma etkinliği, bir araştırma çalışması” isimli araştırmasında Sanat terapisi uygulanan grupla kontrol grubu arasında depresyon ölçülerinde, durumluk kaygı, endişe olumlu duygu kontrolünde yaşam kalitesinde, duygular arasındaki tutarlıkta gruplar arasında farklılıklar bulunmuştur.

Monti ve diğerleri (2006) “kanser olan kadınlar için farkındalık temelli sanat terapisi seçkisiz bir çalışma” isimli araştırması da çeşitli kanser tanısı almış yüzonbir

kadına yaşa göre eşleştirilmiş sekiz haftalık farkındalık temelli sanat terapisi gruba uyguladı ve bir kontrol grubu oluşturdu. Doksan üç katılımcı (%84) ön test ve son test ölçümlerinin ikisini de tamamladı. Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında, sanat terapisi uygulanan grup stres semptomlarının önemli derecede düştüğü ve sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin önemli yönlerinde anlamlı gelişmeler görülmüştür.

Nainis ve arladaşları (2006) “yenilikçi sanat terapisi kullanarak kanser semptomlarında rahatlama” isimli çalışmasının özel amacı, yetişkin yatan kanser hastalarında yaygın olarak görülen ağrı ve diğer belirtiler üzerine bir saatlik sanat terapisi seansının etkisini belirlemektir. Esas (Edmonton Semptom Tanılama Ölçeği) ile ölçülen dokuz semptomdan sekizinde istatistiksel olarak anlamlı azalma bulundu. Ayrıca öncesi ve sonrası kaygı ölçeğine ilişkin olarak stai-s (kaygı envanteri) ile ölçülen etki, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Buna ek olarak katılımcıların %92 si tekrar sanat terapisi yapmak istiyorum demiştir.

Puig, Minlee, Goodwin ve Sherrard (2006) “bir ön çalışma olarak, tanısı yeni konulmuş birinci evre ve ikinci evre meme kanseri hastalarının duygusal ifade, maneviyat ve psikolojik refahını artırmak için yaratıcı sanatların tedavi etkinliği” isimli çalışmasında; sanat terapisi, kadınlara iletişim kurup duygularını paylaştığı bir forum sağlamıştır. Bu durum psikolojiyi etkileyen olumsuz özellikleri azalttığı belirlenmiştir, rapor edilen faydaların benzer istatistiksel bulgular ile uyumlu olduğu saptanmıştır.

Bar-sela, Atid, Danos, Gabay ve Epelbaum (2007) “Sanat terapisinin, kemoterapi alan kanserli hastalarda yorgunluk ve ilerlemiş depresyon düzeyleri üzerine etkisi ” isimli araştırmasında alternatif tedavi yöntemleri arasında kullanılan görsel sanatlar terapisinin uygulanması sonucunda uygulama grubunda yorgunluk ve depresyon belirtilerinde istatiksel olarak anlamlı değişmeler görüldü ancak kaygı düzeylerinde bir değişme görülmedi. Bunun nedeni grubun önceden yapılan ölçümlerde herhangi bir anksiyete bozukluğu olmamasıdır.

Slayton, D’archer ve Kaplan (2010) “Sanat Terapisi Etkinliğinin üzerinde sonuç Çalışmalarının bulgularını inceleme” isimli araştırmada 1999-2007 yılları arasında ölçülebilen çıktıları olan sanata terapisi araştırmaları incelemeye alan bir literatür taraması yapmışlardır.

Catherine ve diğerleri (2012) “ kronik hastalığa sahip olan kırsal bölgede yaşayan kadınlara tamamlayıcı tedavi olarak yaratıcı sanatların kullanılması” isimli

çalışmasın da semptom yönetimi için tamamlayıcı tedavi olarak sanat yapmanın birçok potansiyel faydaları olduğunu belirlemişlerdir.

Geue ve diğerleri (2013) “Ayakta tedavi edilen kanser hastaları için tamamlayıcı tedavi olarak sanat terapisi müdahalesinin rastgele olmayan kontrollü bir çalışmanın sonuçları” isimli araştırmasında uygulamanın başında ölçülen anksiyete değerlerinin düştüğü ve depresyon skorlarının azaldığını bulgulamıştır.

2.5.2.Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar

Işıker ve Fırıncı (2008) Terapide psikodrama ve resmin kullanılmasının savunma tarzları ve sosyal ilişkiler ağı üzerine etkileri isimli araştırmasında sanat terapisi ile psikodramanın birlikte uygulandığı grupta fantezi ve saldırgan savunmalar azalırken yüceltme mekanizmasının artığını, insanlara yardım etme ve onlara güvenme düzeyinin artığını, insan ilişkilerinin sayısı ve kalitesinin artığını gösterirken, sadece psikodramanın uygulandığı grupta da aynı şekilde saldırganlıkla ilgili sorumluluğunun azalmasına karşın yaşam sorumluluğunun arttığını ve gruptakilerin sahip oldukları ilişkileri daha gerçekçi boyutta değerlendirmeye başladıkları ortaya konulmuştur.

Salderay (2010) Görsel sanatlar ve tedavi isimli makalesinde görsel sanatlar ve sağlık alanı arasındaki bağlantının ne olduğu, görsel sanatlar alanının tedavi amaçlı nasıl kullanılabildiği ve görsel sanatların hastalar ve engelliler üzerinde nasıl bir etkisi olduğu, araştırmacıların görüşlerine dayalı olarak değerlendirilmiştir.

Kar (2011) yılında yapmış olduğu “sanat ve heykel terapi” adlı yüksek lisans tezinde, kille uygulanan sanat terapisinin özellikle hastanede tedavi gören çocuk hastalar açısından avantajları ve olumlu etkileri olduğunu ortaya koymayı amaçlanmıştır. Çocukları tedavi eden hekimlerin; heykel yoluyla sanat terapisi uygulamalarının çocukların hastaneye ve tedaviye uyumlarını belirgin olarak arttırdığını gözlemledikleri ifade edildi. Sonuç olarak bu çalışmada heykel yoluyla kil ile uygulanan sanat terapisinin; Sözel olarak ifade edilemeyen duygu ve düşüncelerin, kil kullanarak yaratım sürecinde dışavurumu kolaylaştırdığı, diyalog kurma, yardımlaşma, işbirliği ve sosyalleşme özelliklerinde belirgin olarak olumlu gelişmelere neden olduğu, hastane korkularında azalmaya ve tedaviye uyumda artmaya yol açtığı ortaya çıkmıştır.

Aydın (2012) tıbbı sanat terapisi isimli araştırmasında kanser hastalarıyla yürüttüğü sanat grup terapisi çalışmalarında; sanat terapisi hastaya sanat içinde sembolik ve metaforik bir yolda hem kendiyle iletişim için bir fırsat sundu, hem de

nesne ilişkileri ile ilgili duygularını ifade etme fırsatı sundu ve kullandığı savunma mekanizmasını fark edebilmesini sağladı. Yapılan çalışmalar sonucunda da bedensel hastalığı bulunan kişilerde sanat yapmanın, onları hastalığın varlığından bir süreliğine uzaklaştırdığı, hastalık ya da yeti kayıplarını unutturduğu, kısa bir süre yaratıcı etkinlikte bulunulmasına rağmen o kısa sürede normalliği ve kişisel güçlerini tekrar yaşayabildikleri gözlenmektedir. Bunların sonucunda da kazanılan hâkimiyet duygusunun özsaygıda, kendine güvende artışa ve uygun başa çıkma biçiminin gelişmesine neden olduğunu öne sürülmektedirler.

Demirel (2012) “diyaliz hastalarının tıbbi tedavi süreçlerine ek olarak gerçekleştirilen görsel sanatlar çalışmalarına ilişkin bir araştırma” isimli yüksek lisans tezinde, hemodiyaliz hastaları içerisinden gönüllülük esasına dayalı olarak belirlenmiş 12 hastaya görsel sanatlar çalışmaları rehabilitasyon amaçlı uygulanmış ve uygulamaya ilişkin hastaların düşünce ve duygu yapılanmaları ele alınarak değerlendirilmiştir.

Görüşme formu kullanılarak elde edilen bilgiler SPSS for Windows 10.0 paket programına aktarılmıştır ve aktarımı yapılan verilerin tanımlayıcı istatistiksel analizi için kullanılan frekans tekniği, dört madde için ayrı ayrı uygulanmış ve istatistiksel bilgileri yansıtan tablolar oluşturulmuştur.

Köçkar ve Gürol (2013) “ kanserli çocukların anksiyete, agresyon (saldırganlık) ve benlik saygısının resim yoluyla analizi” isimli çalışmasında, kanserli çocukların ve aynı yaş grubunda olan sağlıklı çocukların resimleri incelendiğinde; uzun süre tedaviye maruz kalan kanser hastası çocukların kaygı, saldırganlığın (agresyon) daha yüksek olduğu ve aralarında istatiksel farklılık olduğu görülmektedir. Benlik saygısı açısından hasta ve sağlıklı grup karşılaştırıldığında hasta olan çocukların benlik saygısının düşük olduğu göze çarpmaktadır. Bu çalışma sonuçlarına bakıldığında çocukların duygu durumlarının resimleri inceleyerek değerlendirilebildiği ve uygulamanın daha kolay ve zevkli olduğu görülmektedir.

Benzer Belgeler