• Sonuç bulunamadı

Başlık: ÖZETLERYazar(lar):Cilt: 13 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Vetfak_0000002128 Yayın Tarihi: 1966 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ÖZETLERYazar(lar):Cilt: 13 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Vetfak_0000002128 Yayın Tarihi: 1966 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZETLER

Gaskell, E. (I 965): ELi eski doğum kitabı.. The Veterinarian, Vol. 3. 147-15°.

Eberhard (I 793) ilk veteriner doğum kitabı yazarlarından biri dir.

Eberhard'ın kitabı dört bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde;. gebe ineklerin anatomi ve kodisyonlarından bahsedilmekte ve inek bakıcılarının gebe hayvanların kulaklarına soğuk su dökmelerinin veya alkol ve buna benzer şeyleri hayvanlara içirmelerinin tehlike-leri belirtilmektedir. Bundan başka bu bölümde gebe hayvanların uygun bir şekilde beslenmelerine ve fazla sıcaktan korunmalarına dikkati çekmektedir. İkinci bölümde; gene hayvanların gemtal organlarının anatomisi ilenormal doğumlarda yavrunun uterus içindeki pozisyonundan sözedilmektedir. Üçüncü bölümde; güç doğumlardan, bunlara yapılacak müdahale şekillerinden ve kullanı-lacak aletlerle ilaçlardan, dördüncü bölümde ise doğumdan sonra belirecek hastalıklar için kullanılacak ilaçlardan bahsedilmektedir.

17° küsur yıl önce yayınlanmış bu kitapta ileri sürülen fikirlerin bugünkü ilmi buluşiarla yer yer bir çelişme hali göstermemesi bek-lenemez. Ancak bizi hayrete düşüren ve hayran bırakan husus Eber-hard'ın bir hamlede, bilhassa anatomi bahsinde, veteriner doğum bilgisine ilmi bir itibar kazandırmış olmasıdır.

Hüseyin Erk Preston, E. C. (1966): Bir dişi eşekle ulerıts bumlmasının düzeltil-mesi. Yet. Rec. Vol. 78, No: 4, 150.

Büyük cüsseli ileri gebe dişi bir eşek, 6 saattenberi sancı belirti-tilcri gösterdiği içi~, çok kötü barınak yerinde muayene edildi. Yaşlı olan hu hayvan yerde yatıyor ve şiddetli san cı belirtileri gösteriyordu. Vücudun çeşitli yerlerinde dikkati çeken sıyrıklar hayvanın yattığı yerde yuvarlandığı kanısını uyandırıyordu. Yapı-lan muayene hayvanda bir uterus burulmasının şekillenmiş olduğu sonucunu verdi. Ahırın alçak ve dar oluşu sebebiyle hayvanın dışarı-ya çıkarılması imkansızdı. Hayvanın dört ayağı karın altında top-lanacak şekilde kösteklendikten ve arka kısmı da yukarı doğru

(2)

kal-T

dirıldıktan sonra kol. vagınaya sokulmuş ve ani hir şekilde yardımcı-lara döndürtülmüştür. Bu esnada vaginadaki el hurulrhanın gideril-diğini belirli bir şekilde hissetmiştir. Bundan sonra kol uterus içinde kolaylıkla ilerliyebilmiş ve muayene tainamlanmıştlr. Muayenede geliş ve position'un normalolduğu anlaşıldığı için başka bir müda-hale yapmadan sonucu beklerneğe karar verilmiştir. 20 dakika için-de yardıma ihtiyaç duyulmadan canlı bir yavru doğmuş ve anası

da rahatlamıştır. i

Hüseyin Erk

'" Popesco, P.,-- Paraipan, V. (1965):1 Uterus prolapsusunda kas içi o:ı:ytocin enjeksiyonul1un değeri. Rec. Med. Vet. CLXI. ı007.

Yazarlar inek, keçi, köpek ve kedilerin prolapsus u terilerinin, oxytocin tatbiki ile, tedavileri üzerinde bilgi veriyorlar. Küçük hay-vanlarda hysterotomilerden sonra uter~s kasları içine oxytocin enjekte edilmekle kısa zamanda orgarıın involution'u sonucunu al-dıkları ileri sürülüyor. Bu hal uterus prölapsusu tedavisinde büyük bir değer taşımaktadır.

Her mL. sinde 5 oxytocin ünitesi bhlunan "Glanduitrin CIF." sıvı halinde bir solusyondur. Bundan ineklere 50-60 O.U., keçilere

ı2-20, köpeklere 5-10 ve kedilere ise :> enjekte edilmiştir. Enjeksiyondan hemen sonra uteru~ duvarı büzülüp, kıvrımh bir hal aldığı ve peristaltik hareketler gösterdiği ileri sürülüyor. Yak laşık olarak 5 dakika içinde prolapsussa ,uğramış uterusun hacminde

%

3° bir küçülme meydana geliyor ve red işi bir hayli kolaylaşıyor. Redden sonra da peristaltik hareketleri devam ettiği için nüksetme tehlikeside bahis konusu olmuyor ve vulva dudaklarına dikiş koy-mağa da ihtiyaç duyulmuyor.

Hypocalcaemia'dan şüpheli vak'alarda evvela intravenöz ola-rak calcium verilmelidir. Uterus duvarıddaki yara veya perforasyon-lara iki kat süı:je dikiş tatbik edilmeli4ir.

Qxytocin'in etkisi 3-4 saat kadar devam etmektedir. Bu süre içinde uterus bir hayli küçülmektcdir. Bu süre sonunda uterusta to-nus kaybolduğu için intra venöz calciJm, glucose veya vitamin C. vermek suretiyle antişok bir tedavi sağlanmış olur. Bu son tedbir bilhassa keçiler için önemlidir. '

Uterus hacmindeki küçülme sayesiıiıde inekıhde lavaj yaparken rornu uterulcre kadar ulaşmak imkan dahiline girer ve bu sayede tam bir involusyon kısa zamanda sağlanmış olur.

(3)

Matİn, 'vV. B. (I 966): İneklerde Herpes virusu etkeni ile şekillenen ülserli memeha$ı yangısı. The. V ct. Rec. Vol. 78 No: 14, 494,

i8 sağmal inek sürüsünde memebaşlarında ülserli bir memebaşı

yankısı enfeksiyonu tavsif edilmektedir. Lezionlar laktasyonda olan inekıCı'in çoğunlukla memebaşlarında ve nadiren memebezi deri-sinde görülmektedir. Meme başı derisinin fazla miktarda şişmesi en çok raslanan şeklini teşkil eder. 48 saat içinde yangıya uğrayan de ..i yumşar ve düşer. Yerinde değişik görünüşte, ağrılı derin, yavaş iyileşen bir ülser belirir.

İ nku basyon devri 5-io gün arasında değişir. Klinikman tesirli

bir tedavisi yoktur. Hastalıklı sürülerde enfekte olan inek sayısı orta-lama

%

50 civarında idi. Bunların

%

22 sinde Mastitis de şekillen-mişti. Bir sürüde bir yıl sonra hastalık yeniden görülmüştür.

Bir vak'adan alınan marazi maddeden doku kültürü ile bir virus izole edilebilıniştir. Ekspcı imental olarak tipik Iezionlar mey-dana getirilebilmiş ve virustekrar izole edilmiştir. Virus karekterleri bakımından Herpes virus grubuna girmekte ve "Sığır memebaşı virusu" olarak isimlendirilmrktedir.

Hüseyin Erk Afshar, A.- Stuart, P.- Huek. R. A. (1966): Sığırlarda Mycoplas-ına bovigel1italum'a ilgili olarak şekillenen Granular vulvovaginitis. The. Vet. Rec. Vol 78, No: 15, 512.

Granular vulvovaginitis (G. V. V.); hasta inekıCı'in vulvovagi-nal epitelyumundan alınan marazi madde ile düğelerde seri halinde meydana getirilmiştir. İkidüğenin vaginal müközünden (akıntı) 5 defa, dana böbrek doku kültürü ilc, Mycoplasma bovigenitalium ve tabii surette enfekte bir düğeden ise Mycoplasma medium izole edilmiştir. Eksperimental enfeksiyondan sonra organismler düğelcr den kolayca sağlanabilmiştir.

Dana böbrek doku kültürü ile üretilmiş Mycoplasma aplikas-yonu ile düğelcrde Granular vulvovaginitis husule getirildiği halde vulvovaginal epitelyumunun teması ile hastalık şekillendirilemez. ~e normalolarak hastalanmış. nede eksperimental olarak hastalan-dırılmış (G. V. V.) düğelerin serumlarında Mycoplasmalara karşı bir antikor tesbit olunarnamıştır.

Hüseyin Erk Schjerven, L. (I 966): Sa/!,mal ineklerde kistik ovrırium'Ull tedavisi. The Vet. Rec. Vol. 78, No: ı, 29.

(4)

i

242 sağmal ineği n kistik ovariumları rektal yolla patlatılarak tedavi edildi. Teşhisde esas Graaf [olikülünden daha büyük tek veya daha çok sayıda fluktuan bölgelerin bJlunmasıydı. Yaşı bilinen

222 inekten iro u bir tedavi sonucu iyileştiler. İneklerin yaşı ilc

(2-14 yaş arası) tedaviden elde edilen başarı arasında bir ilgi bulun-namamıştır. İneklerden 8 i düğe ve 234 idekten 176 (%75,2) si do-ğumu müteakip 3 ay içinde tedavi edildiler (6 sı birinci ayda, 87 si ikinci ayda, 83 ü üçüncü ayda). Doğum ve tedavi arasındaki ortala ma zaman, yeni kist teşekkül edenler içini 83 gün iken bir tedaviyi müteakip iyileşenler için 7i gündü. X2 testine göre bu sonuçlar ista-tistikman önemli bulunmuştur. (P

<

0.0ı).

i

Hüseyin Erk Krebs, H. A. (1966): Sı/f,ırlarda acefo~aemia (Kefosis). The Vet. Rec. Vol. 78, No: 6, 187.

İneklerde ve diabetes mcllitus da görülen ketosis'in ağır şekil-leri daima gluconeogenesis'in ilerlemiş deiecesi ilc sıkı sıkıya müna-sebettedir. Karaciğerdeki gluconeoggenesis'in yüksek oranı, kandaki keton cisimciklerinin miktarı ile sıkı sıkıyaı bağlantılı olduğunu araş-tırmalar göstermiştir. Sığırların acentonaemialarının rasyonel teda~ vilcrinde parenteral olarak yüksek dozlarda glucose kullanılmaktadır Bu suretle yüksek derecedeki gluconeogeııesis'in meydana getirdiği noksanlık karşılanmış olur. Dozun tayinin<;l.e süt verimi ile sarfedilen glucosc miktarının dikkate alınması gerekmektedir.

(5)

M urdaoch,

J.

C. (I 965): çayırın çeşitli olgunluk devirlerinde ppıli n silajının süt miktar ve bileşimi üzerine tesiri.

J.

Dairy Res., 32, 219-227.

Erken biçilmi~ çayırdan yapılan silaj Friesian ineklerinde süt verimini yükseltmiş, fakat sütteki yağ ve yağsız kuru madde (YKM) miktarını, aynı tarladan daha geç biçilerek yapılan silajın yedirilmesi ile elde edilensüttekine kıyasla azaltmıştır. Sütün yağ ve YKM miktarları otun erişkinliğinin ilerlemesiyle artmıştır. Silajın melas ile beraber yedirildiği zamanki süt verimi yalnız yedirildiği zamanki süt veriminden ehemmiyeli olarak f~ızla ve yağ

°

derecede az idi. Melas ol~aksızın ycdirilen silaj sütün YKM miktarını önemli dere-cede azaltmıştır.

Erken biçilmiş ottan yapılan silajla yedirilen konsantre yem miktarı artırıldığı zaman, süt veriminin değişmediği, fakat YKM muhteviyatının arttığı görülmüştür. Ayni silaja 2 kg kadar kuru

ot ilave edildiğinde yağ muhteviyatı arttı, fakat süt verimi ve YKM (~tkisiz kaldı.

H. Servet Şenel

Huber,

J.

T., Graf, G. C. ve Engel R. \IV. (1965): Olgunluk de-recesinin mısır silIJjmıil besleyici değai üzerine tesirinin süt iııeklerinde ince-lenmesi.

J.

Dairy Sci., :)8, 1121-1123.

Yumuşak, orta ve katı kıvaında iken hasat edilip silaj yapılan mısır 3 gruba ayrılmış 6 Holstein ırkı ineğe kaba yem olarak verilip iki yedirme denemesi yapıldı. Her denemede iki dönem vardı. Dö-nemin birinde ineklere, ilave yem olarak soya bsulyesi unu, diğerin-de ise

%

i6 ham proteinli konsantre yemden her 1,6 kg süt verimi

için 450 g verildi. Silajların kuru madde muhteviyatı sırasıyle

%

25,4, 30,3 \'C 33,3 idi. Kuru madde muhteviyatının artış'vle süt

verimi önemli derecede bzlalaştı. Sil~j kuru maddesi tüketimi ergen-Jik devresinin ilerlemesiyle arttı ve bu muhtemelen yüksek verİmİn sebebi idi. Ergenlik devresi dolayısiyle f~irk, ineklcrc yalnızca soya fasulyesi unu yemlendiği zaman en büyüktiL Silaj yapılan mısırın ergenlik durumunun sütün kompozisyonuna, ağırlık artışına, SÜl verimindeki yararlılığa, silajların kuru maddesindeki lıazmolabilen besin maddeleri tümüne tesiri olmadı.

(6)

325

Miller, W.

J.,

Clifton, C.M., Miller,J.

k.

ve Fowler, P.R. (r965): Çeşitli kaba yemleriri yalnız veya beraberce yemlenmesinin süt inek-lerinde ihtiyari kuru madde tüketimi ve pe~formansı üzerine etkilerİ. J. Dairy Sci., 48, r046-royı.

Üç gruba ayrılmış 6 baş inek çayırotu ve baklagiller silajı, taze mera yahut günde bir saat meradan sami silaj ile beslenerek yedir-mc denemesi yapıldı. Süt verimi, ağırlık artışı ve kaba yem tüketi-mi, bu kabayemler beraber verildiği zaman beklenenden ehemmi-yetli derecede fazla idi. Yararlı interaksi~onların çoğunluğu kaba yem tüketiminin yükselmesine atfedilmiştir. HazrnaIma derecesi etkilenmedi, fakat hazmolmuş besin maddelerinin kullanılmasındaki yararlılık derecesinde biraz artış vardı. Bit başka denemede 24 baş

i

süt ineği ne Coastal Bermuda otu silajı, Tift Sudan otU silajı yahut her ikisi birden bir çift dönüşlü (double reversal) deneme modeline göre yemlendi. Sudan otu silajı yiyen inekler, Bermuda otu silajı yiyenden daha fazla süt verdi. Silo yemlJri beraber yedirildiğinde

i

kuru madde tüketimi ehemmiyetli olarak fazla, fakat süt verimi ve ağırlık artışındaki fark ehemmiyetli değildi.

H. Servet Şenel

Palmquist, D. L., Smith,.L. M. ve ~onning M. (r964):

KOi/-santre yem ve öğülülüp peletlenmiş kuru yoncanın, yemleme zamamnın süt yağı yüzdesi ve ,yağ asidi bileşimi üzerine tesiri. J.i Dairy Sci. 47, 5 16-520. Deneme, tekrar değiştirme (Changeover) metoduna göre 6 şar' haftalık üç dönemde yapıldı. Her grup iki! ayrı mua.mcleye tabi tu-tuldu. 3 Jersey ve 3 Holstein ineğinden müteşekkil gruplar peletlen-miş kuru yoncayı saat 6 .00 ve 18.00 de yoğun yemle ayni zamanda yahutsaat 2 .00 ve 14.00 te yemeğe başl~dılar. Denemenin başlan-gıcında ineklerin uzun yonca otu yediği 6 haftalık bir ön dönem

var-i

dı. Her iki deneme tarzı da yoğun yem, <!lHanayrı olarak verildiği zaman daha az olmak üzere süt yağını ehemmiyetli derecede azalt-tı. Yoğun yem ve ot beraber yedirildiği zarJan süt yağındaki Kaproik

i

ve Palmitik asidIerde bir düşme ve olcik ile linoleik asidIerde onlar ayrı olarak verildiği zamankine kıyasla bir yükselme vardı. Yoğun yem ve otun ayrı ayrı olarak yedirilmesi srt yağının sentezi için lü-zumlu fermantasyon ürünlerinin daha yeknesek olarak meydana gel-mesini temin ettiği farzolunmuştur.

(7)

326

Jorgensen, N. A. ve Schultz, L. H. (1965): Rasyonun rumen asidleri, ketojen maddelerin oluşumu ve süt bileşimi üzerine tesiri .

.J.

Dairy Sci., 48,

1040-1045.

Peletlenmi~ mısır, öğütülmü~ mısır, mısır ve koçanı unu ile bir yoğun yeni karışımı olmak üzere dört ayrı yoğun yem çeşiti inek-lere yoğun yem: kaba yem oranı 3, 3,5 ve 4 olmak üzere yediriidi. Bütün rasyonlar rumende asetik asidi azaltıp propiyonik asidi yük-seltmişlerdir. Peletlenmiş mısır kanda ketonları artırmıştır. Bütün rasyonlar süt yağı yüzdesinde bir düşmeye sebep olmuştur. Süt yağı yüzdesi ve diğer ilgili değişiklikler üzerine istinat eden süt yağının azal-masına sebep olan yemler sırasıyle peletlenmiş mısır, öğütülmüş mısır, yoğun yem karışımı, mısır ve koçanı unudur. Peletienmiş mısıra

%

2 nisbetinde ilave edilen üre bu etkileri hafif/etmemiştir.

Kapsül içinde verilen s~)dyum bikarbonat süt yağı yüzdesinin biraz yükselmesine sebep olmuşsa da kuru ınadde tüketimini azaltmıştır. Bu seviyede yoğun yem yedirmede, yoğun yemin çeşidi rumendeki fermentasyona ve onunla ilgili değişiklilere yoğun yem: kaba yem oranındakinden daha büyük etki yapmıştır. Yoğun yem: kaba yem oranının büyümesiyle rumendeki uçucu yağ asitlerinin nisbetlerinde, en dar oranda daha yüksek olan bütirik a'iit hariç az bir değişme olmu~tur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Summary: This study was conducted in order to eliminate multicollinearity between body measurements of Tuj lambs and to estimate their live weights in the beginning and the end

Tüm olgularda önce huzağı sahiplerinden hastalığın geçmişi ile ilgili ananınez alındı. Daha sonra klinik ımı- ayeneleri yapıldı. Klinik muayenede topailık. eklemin

IV no'lu i~Jetmede ise, i ya~ından küçük sığırlarda aylara göre benzer seropozitillik oranlarınm tespiti (Tablo 3), keza söz konusu işletmede hir ya~ından büyük ve

ganglion' daki hoğumlanmanın lateral' inden çıkan ür,: kolun arteria carotis communis'in son kısmına gittiği, distal kısmın lateral'inden ayrılan bir sinirin ise kısa bir

Bu araştırmada perikardiyal emzyonun en iyi saptandığı yer olarak bildirilen (8) sol vent- riki.iIün 2D ve M-mod yöntemiyle yapılan eko- kardiyografik muayenesinde perikardiyal

A single center, prospective and randomized controlled study: Can the prophylactic use of lamuvidine prevent hepatitis B virus reactivation in hepatitis B s-antigen

Our results suggest that focusing on HA-IMRT in near future treatment planning systems with op- timization and delivery of arcs and static IMRT fields in the

As is evident, a substantial body of research has demonstrated that organizational ethical climate could very well be an important factor in influencing employee