• Sonuç bulunamadı

Başlık: GERİ ZEKÂLILIK VE ŞAHSİYET MESELESİNE DAİRYazar(lar):SAMURÇAY, NerminCilt: 6 Sayı: 0 Sayfa: 111-120 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000062 Yayın Tarihi: 1968 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: GERİ ZEKÂLILIK VE ŞAHSİYET MESELESİNE DAİRYazar(lar):SAMURÇAY, NerminCilt: 6 Sayı: 0 Sayfa: 111-120 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000062 Yayın Tarihi: 1968 PDF"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MESELESİNE DAİR

Neriman SAMURÇAY

Geri zekâlılık konusunun bugünkü durumu, meselenin artık yalnız zihin seviyesi açısından değil, geri zekâlının şahsiyeti açısından da ele alınması gereğini önümüze koymaktadır.

Zihnî yetmezlik, başka bir deyimle, zekâ geriliği, ferdiyetin belli başlı çizgileridir. Burada kullandığımız ferdiyet kavramı, insanı bir bütün olarak telâkki eden görüşümüzle bir çelişme teşkil etmez. İnsanın temsil ettiği ve tek başına ulaşabildiği bir birliğe "şahıs"; şahsın gerçek­ leşmesine de "şahsiyet" diyoruz. İnsan gerçek olarak, bir ferttir. Bir şahıs olmak için potansiyel hazırlıklara sahiptir. Giderek, şahsiyetini kazanmak için çeşitli savaşlar, mukavemetler ve acılar içinde kararlar alabilir ve bu kararları aksiyon haline getirebilir. Bunu yapabilmesi için gerekli şart, belirli bir zekâ seviyesidir. Görülüyor ki bu anlamda, zihin geriliği içinde bulunan bir kimse, bir şahıs olmaya müstaittir, fakat zihnî yetersizlikler, onun, gerçek şahsiyetini kazanmasını engeller. Bundan dolayı içinde yaşadığı medenî dünyada ve cemiyette daima ayrı bir yeri vardır. Bu durum da, bir dönüşümle, yine onun ferdiyeti üze­ rinde rol oynar. Geri zekâlı, bir şahıs olarak telâkki edilmek ve eğitilmek hakkına sahiptir". Fakat zihnî zafiyeti, onu, şahıs olarak özellikle pasif bir role mahkûm eder." (Busemann, 1966, s. 698).

Çevremizde şöyle konuşulduğuna çok rastlamışızdır: "Falan kimse, tembel ya da istikrarsız olduğu için mesleğine intibak edemedi. Oysa bir diğeri, daha az kabiliyetli olduğu halde, uysal, işbirlikçi, istikrarlı karakteri dolayısıyle mesleğine intibak etti ve daha başarılı sonuçlar aldı". Bu ve buna benzer itiraz götürmez konuşmalar, bizzat yapılan işin randıman plânına psikolojinin müdahale ettiğini, mesleğe uyum ile şahsiyet nitelikleri arasında sıkı bir ilişki olduğunu gösterir. İş böyle

(2)

olunca, insanın sadece istemesi muktedir olması demek değildir. İnsan her alanda, her zaman, fizikî yapısına ve içinde angaje olduğu evrenin kendisine empoze ettiği fiil şekillerine (mode d'action) katlanmak zo­ rundadır.

Mesele, geri zekâlılar açısından alınınca, tecrübe bize, zihnî yetmez­ lik ile karakter ve davranış bozukluklarının % 50'ye yakın vak'ada, bir arada olduğunu gösterir (Heuyer, 1966, s. 133). Eğitilebilir geri zekâ­ lılar için mediko-pedagojik ve yatılı mükemmelleştirme kurumları; keza karakteriyel ya da psikopat çocuklar için yatılı psikoterapi ve ree-dükasyon merkezleri mevcuttur (Fransa'da). Fakat karakter teşevvüş­ leri (istikrarsızlık, aşırı heyecanlılık, sapıklık gibi) ile müterafık gerilik gösterenler için hemen hemen yok denecek derecede pek az müessese mevcuttur. Meselâ İstanbul Bakırköy Akıl Hastahanesinin oligofren-lere mahsus bölümünde eğitilebilir geri zekâlı , eğitilemez geri zekâlı, psikopat ve çeşitli karakteriyel güçlükler gösteren çocukların hep bir arada muhafaza edildiklerini gördük. Bu, gerçekten muhakkak bir çare bulunması gereken üzücü bir olaydır. Heuyer ve Lebovici bu konuda da­ ha çok evvel ilgililerin dikkatini çekmiş ve mediko-sosyal bir problem teşkil eden meseleye hal çaresi aramışlardır (Heuyer ve Lebovici, 1948). Böylece, geri zekâlılık problemini sadece zihin seviyesi, zihnî yet­ mezlik açısından alamayacağımız gerçeği açıkça ortaya çıkıyor. Aynı zihni yetmezliği gösteren ve aynı mahiyetteki testlerle aynı zihin sevi­ yesine sahip oldukları tesbit edilen iki süjenin, birbirlerine benzedikleri ve aynı ölçüyü ifade ettikleri söylenemez. Her zihnî gerilik, sosyal adap­ tasyon açısından, ferdî bir hal çaresi isteyen bir vak'adır.

Geri zekâlılara hasredilmiş literatürü incelediğimiz zaman, onların şahsiyet problemlerine hemen hemen yer verilmediğini görüyoruz. 24-29 Temmuz 1960'da Londra'daki "Conference on the scientific study of mental deficiency" konusundaki kongrede lOO'e yakın komünikasyon­ dan birkaçı, geri zekâlıların sosyal ve affektif adaptasyonundan, iki veya üç tanesi de ortak psikiyatrik bozukluklardan söz ediyor. Fakat hiçbiri şahsiyet meselesi üzerine eğilmiş değildir. Acaba bu ilgi eksikliğini nasıl açıklamalı? Kanaatimizce sebeplerin en önemlisi, şahsiyete ilgili tek­ nik olanın ihtiva ettiği güçlüktür. Şahsiyetin araştırılması metodları ve ve eprövleri, hem az sayıda hem de uygulanması son derece nazik, elde edilen sonuçlar da bazen şüphelidir. Özellikle geri zekâlılık yönünden, bu testlerin çoğu ancak zekâ seviyesi iyi olan süjelere uygulanabilir.

(3)

Me-selâ projektif testleri ele alalım: Bu testler, herşeyden önce süjeden bir bilgi zenginliği zihnî bir kıvraklık (fluidité) ve geri zekâlıların çoğunda bulunmayan hayal etme gücü taleb eder.

Fakat meseleye ilgi gösterilmemesinin daha derin sebepleri de vardır. Şüphesiz, bu derin sebepler, oldukça eski araştırma gelenekleri ve vaziyetalışların kaynağında dır: 1- Zekâ geriliği (débilité mentale), bir zekâ eksikliği olarak tanımlanmıştır. Böyle olunca da, araştırma ilgisi zihnî ve parazihnî fonksiyonlar üzerine temerküz etmiştir; 2- Şah­ siyet kavramının bütün, heyeti mecmua yapılara dayandığı, zekânın ise daha çok, parça (fragment) mekanizmalara mahsus olduğu iddia edil­ miştir. Böyle olunca şahsiyet zekâyı da ihtiva eder telâkki edilmiştir. Meşru olmayan bir anlam kayması ile, bu yapısal hiyerarşi bazan jene-tik bir devam ihtiva eder olarak idrak edilmiştir. Oysa, şahsiyetin, ze-kâdan sonra inşa edildiği iddia edilebilir ve bundan da "zihnî gelişme nin erken bir safhada duraklamasından dolayı, şahsiyetin inşa edilse bile fakir olacağı" sonucu çıkarılabilir; 3- Üçüncü olarak, zekâ ve şahsiyetin birbirine karıştırılması hususu popüler kaynaklıdır: şahsiyete çok veya az sahip olmak. Bu durumda şahsiyet kavramının biri heyeti mecmua yapılara, diğeri de orijinalite (kendisinin şahsiyetini tasdik etmesi) tipindeki bir değişkene dayanmak üzere iki anlamı olmak lâzım gelir. Şayet bu karıştırma, psikolog için de varit olacaksa, geri zekâlılık zekâ­ nın hipo hali olarak tanımlandığına göre, aynı şey de şahsiyet için yapıl­ maya teşebbüs edilecektir. Burada, şu hususu belirtmek ilginçtir: Şayet psikologlar tamamen pratik yönden geri zekâlıların şahsiyet meselesine biraz olsun ilgi gösterseler, pedagoglar, sosyal asistanlar gibi uzmanların sosyal entegrasyon ve karakteriyel bozukluklar meselesine, psikiyatrla­ rın ise diferansiyel teşhis ve tedavi meselelerine, onlarla müterafık ola­ rak ilgi göstereceklerine inanıyoruz. Nitekim, B. Fau affektif açıdan az çok bozukluğu uğramış geri zekâlılar için psikoterapiyi, pedagojik metodlara ilâve edilmesi gerekli bir unsur olarak görüyor. (B. Fau, B. Andrey, J. Le Men, H. Dehaudt, 1966).

Geri zekâlıların şahsiyetini nasıl incelemeli? Kanaatimizce bunun üç yolu vardır: 1- Geri zekâlılık meselesi üzerinde merkezîleşerek, zekânın tasvirine geri zekâlı şahsiyetinin organize bir tasvirini ilâveye teşebbüs 2- Önce, şahsiyetle ilgili araştırmaların genel alanındaki kav­ ram, problem ve hipotezlerden hareket edilebilir ve onların özel formü-lasyonu, geri zekâlılık hallerine uygulanabilir. 3- Bu iki yolun

(4)

faydala-rından bazılarını birleştiren ve daha sonra açıklayacağımız bir üçüncü yol.

Şimdi bu üç noktayı biraz daha derinliğine işlemeye çalışalım: 1- Fransız klinik geleneğinin, geri zekâlılık konusundaki araştırmaları uzantısında, geri zekâlıların şahsiyetine dair, bazı tablolar bulunabilir. Bu geleneği temsil edenler, zihnî eksikliğin kategorilerini, biçimlerini ve tiplerini araştırırken, çalışmalarının daha ileri safhasında, zihnî eksik­ liğe has karakterleri de aydınlatmaya çalıştılar (C. Daurat, H. Santucci, M. Stambak, M. Hurtig, R. Perron, 1957, s. 233 - 34). Bu araştırmalar genel olarak zihnî özellik mihveri etrafında olmakla beraber yine de süjelerin şahsiyeti ile ilgili özel karakteristikler bütününü ortaya koy­ maya çalışmakla iyi bir yol izlenmekte olduğunu ifade eder. Zihnî dü­ zende olan bu karekteristikler arasında, zihnî olanları çıkarmak, hiç olmazsa şahsiyet meselesine biraz olsun yaklaşmak demektir.

Birçok yazarlar heyeti mecmua yapılardan bazı karakteristikleri çıkarmaya çalıştılar. Örneğin. K. Lewin bildiğinden şaşmazlıktan (rigi­ dité), B. Inhelder jenetik yapışkanlıktan (viscosité), Zazzo entegrasyon eksikliğinden söz ettiler (K. Lewin, 1935; B. Inhelder, 1943; R. Zazzo, 1956). Geri zekâlılar için hazırlanacak şahsiyet tablosuna şüphesiz daha az zihnî şahsiyet çizgileri eklenebilir. Hatta yeni bir çalışma, bazı geri zekâlıların kompülsif düzende bir ihtiyaç gösterdiklerini ortaya koy­ muştur (J. Tobias, J. Gorelick, 1959, s. 761-764). Şahsiyetin araştırıl-masındaki bu yol bizi, geri zekâlının şahsiyeti, ya da geri zekâlıların farklı tipleri için farklı şahsiyetlerini tasvire götürür. Ancak, bu yolu izleyen çalışmaların statik bir metod uyguladıklarını da unutmamak gerekir. 2- Geri zekâlılık konusundaki araştırmalar, sadece geri zekâ­ lılık üzerinde değil, ona refakat eden şahsiyet tipi üzerinde de teksif edilmelidir. Örneğin onlara Rorschach testi uygulandığı takdirde kines-tezinin nadir oluşu, zekâ seviyelerinin aşağı oluşuna mı tekabül ediyor, yoksa çok zekî süjelerde de mevcut karakteriyel bir anlam mı taşı­ maktadır? Geniş bir ölçüde, adaptasyon kapasitesi çok zayıf olan geri zekâlının güven ihtiyacı ve güvensizliğe karşı savunma mekanizmaları incelenebilir. Früstrasyona reaksiyoner saldırganlığın, (agressivité) incelenmesi tarzındaki araştırmalara gösterilen rağbet, -süjelerin geri zekâlılardan seçilmesi sebebiyle- dolaylı bir biçimde geri zekâlılarda şah­ siyet meselesine müncer olmuştur denebilir. Genel bir biçimde aşağı yukarı zihnî seviyenin, şahsiyet çizgilerini nasıl değiştirdiği ya da - daha

(5)

dinamik bir açıdan düşünülürse onları özel bir biçimde organize ettiği, geri zekâlı olmayanlardaki aynı mekanizmalara göre ve aynı unsurlardan hareket ederek, araştırılabilir. Mesele açıkça geri zekâlıya ait şahsiyetin fakirliği ya da zenginliği olarak da ortaya konabilir. Bu yolda teknik yetersizliklerle karşı karşıya kalınacağı muhakkak olmakla beraber iki alanın aktüel olarak ilerlemeye müsait olduğunu da söyleyebiliriz: Bun­ lardan biri zihnî patoloji, diğeri de sosyal ilişkiler alanıdır. Patolojinin bu konuya temin edebildiği hizmete, daha doğrusu kontribüsyona en iyi örnek, Wolfensberger'in yeni bir makalesidir (W. Wolfensberger, 1959, s. 704-706). Bu yazar geri zekâlılarda şizofreniyi inceleyerek özel­ likle iki nokta üzerinde ısrar ediyor: 1— Zihnî yardım kaynaklarının aşa­ ğı oluşu, geri zekâlının, normal süjeden daha çok fantazyalardan kurtul­ masını güçleştiriyor; 2- Yine bundan dolayıdır ki, bir geri zekâlıda or­ ganize bir hezeyana rastlamak güçtür. Onda hezeyan halinde unsurlar mevcuttur. O halde, bu yazara göre, geri zekâlı "majik düşünce sevi­ yesindeki" tehdit edici ve garip hadiseleri lojik düşüncenin yüksek plânında açıklama imkânlarına sahip değildir. Bu anlamda şahsiyet gelişmesinin, zihnî yetersizlik şartına bağlı olduğu söylenebilir mi ? Böyle bir açıklamanın faydası, aynı filân cemiyette şu ya da bu gelişme sevi­ yesinde yaşayan normal bir insan ile bir geri zekâlı arasında kurulacak bağdır. Nitekim, Lévy-Bruhl şöyle iddia ediyordu: "ilkel cemiyette normal olan, daha gelişmiş bir cemiyette patolojik oluyor." (Lévy-Bruhl,

1922). Burada özellikle geri zekâlı ile çevresi arasındaki dekalaja işaret edilmek istenmiştir.

Geri zekâlının çevresi ile ilişkisi, gitgide bir yandan psikanalizin, diğer yandan sosyal psikolojinin araştırmalarına konu olmaktadır. Geri zekâlıların ana-babaları ile, kardeşleri ile, öğretmenleri ile ilişkileri, sı­ nıfta ve atölyede davranışları gibi meseleler, birkaç yıldan beri sayısız araştırmalara hedef olmuştur. Fakat normal alana ait kavramlardan ve hipotezlerden hareket ederek, geri zekâlı şahsiyetinin özünü şart­ landıran hususu yani zihnî aşağılık duygusunun yarattığı durumu, bu yoldan giderek yakalayabilmemizden şüphe etmek gerekir. 3- Üçüncü yol R. Zazzo'nun "Geri zekâlının orijinalliği, Z. Y. nin T. Y. den aşağı olmasıdır." tarzında alaylı bir şekilde ifadeye çalıştığı belli başlı bir olay üzerine dayanır (Zazzo, 1966, s. 5-18). Zazzo'nun sözü şunu açıklamaya çalışmaktadır: geri zekâlı, içinde yaşadığı fizik ve sosyal çevre gibi, üzerinde ağır basan gereklilikleri T. Y. ye göre düzenlemeye çalışır. Bu

(6)

gereklilikler, onun adaptasyon imkânlarının çok üstündedir. Bu imkân­ ları aşan gereklilikleridir.

Geri zekâlı, zaten tarifi itibariyle, zillin bakımından aşağı demektir. T. Y. eşleriyle karşılaştırılırsa onun, eşyaya, olaylara, sosyal durumlara uygun cevaplar vermesi bakımından daha az muktedir olduğu görülür. Arkadaşları ile oyunları, okul başarısızlığı, özel bir sınıfa ya da müesse­ seye yerleştirilmiş olması gibi haller böyle bir karşılaştırma yapmanın kaçınılmazlığını ortaya koyar. Şayet her çocuğun erginlere nisbetle bir aşağılık duygusu içinde bulunduğu söylenecek olursa, bu durumun geri zekâlılar için daha uzun süreli ve bariz olduğunu söylemeliyiz. Başarısız­ lık deneyleri ve früstrasyonlar daha çok sayıda ve daha uzun vadelidir. O halde, geri zekâlının, aşağılık durumunda olmak diye adlandırabile­ ceğimiz bir karakteristiğini tesbit etmiş oluyoruz. (A. Beley, 1956). Durumun gerekirlikleri ile süjenin imkânlarını şöyle formüle edebiliriz: Durumun gerek.

münasebeti geri zekalı için, geri zekalı olmayandan Süjenin imk.

daha yüksektir. R. Perron, "Etude génétique des éstimations a priori de réussite" adlı makalesinde bu münasebeti incelemiştir (R. Perron, 1961). Acaba geri zekâlı durumundan haberdar mıdır, durumunun şuuruna sahip midir ? Meselâ bir geri zekâlı kendisi için pek güç bir iş ile karşıla­ şınca "bu kolay" diye düşünür. Bu vaziyetalışı belirleyen hususlar ne­ lerdir? Geri zekâlı kendisine özgü imkânları nasıl idrak etmektedir? Bu sorulara cevap verebilmek için genel olarak testlerle mücehhez psi­ kologun, geri zekâlılıkta zihin fonksiyonunu analiz etmeye çalışması yeterli değildir. Süjenin kendisine özgü görüş açısından ve bizzat süjenin kendi içinde meydana gelen vaziyetalışları ve sözlü beyanları vasıtasıyla psikologun ortaya koyduğu neticeyi karşılaştırmak lâzımdır. Böy­ lece zekâ ile karakter arasında, uzun süreden beri zaman aşımına uğramış ve bilimsel olarak tehlikeli bir antinomiye düşülmemiş olacaktır. Bu yu­ karıda söylediğimiz hususlar bizi ikinci bir meseleye götürüyor: Zihnî yetmezlik, durumun şuuruna sahip olma seviyesinde hangi tip davranış­ ları geliştirir? Deneyin tahkik edebileceği bazı muhtemel reaksiyon tip­ leri çizilemez mi ? Adler'in mekanizmalarına az çok benzer telâfi meka­ nizmaları en muhtemel olanlarıdır (A. Adler, 1926). Bu anlamda gözlem­ ler, literatürde olduğu kadar günlük klinik pratikte de sayısız denecek kadar çoktur. Geri zekâlılar araçsız hafıza, tarihlerin hesabı, zihnî

(7)

he-sap, müzikal icra konularında şaşırtıcı başarılara ulaşır ve çevrelerinin hayranlığına sebep olurlar (A. Anastasi, R. F. Levee, 1959, s. 695 - 703). Bu başarılara asla, nisbeten basit zihnî operasyon tipleri ya da otomatiz­ min gelişmesiyle ulaşılmış değildir. Gerçekten, bazı zekâlılarda gözlenen hiçlik, yetmezlik, budalalık muhtemelen birçok hallerde içinde bulun­ dukları aşağılık durumuna yaptıkları reaksiyonel vaziyetalışlardır (R. Perron, 1960, s. 403).

İkinci tip reaksiyon, çocuğun etrafı için geliştirdiği düşmanlık, kin, saldırganlık gibi (Kurt Lewin'de enkystement) gibi duygulardır. Ni­ tekim bu duyguları früstrasyon-agresyon gibi klâsik bir şemaya göre ge­ liştirmiştir denebilir, (Rosenzweig, 1953). Geri zekâlılarda görülen karak-teriyel bozuklukların muhtemelen bu kategoride yer aldığı söylenebi­ lir.

Tamamen zıt bir şemaya göre, aşağılık duygusu, daha kabiliyetli olana hayranlık ve onun gibi yapabilmek dileği yönünde gelişebilir (1). Geri zekâlılarda enfantil bir idantifikasyon mu (sihirli bir şekilde modelin yerini almak, modelin aynı olmak), yoksa daha ergin bir idantifikasyon mu (onun gibi yapmasını öğrenmek) söz konusu olduğu araştırılmaya değer. Burada özellikle, devamlı bir aşağılık durumunun, normalin jenetik incelenmesi sonucu söz konusu olan stadları ve mekanizmaları hissedilir derecede değiştirir.

Diğerinin vaziyetalışlarına dolaysız, doğrudandoğruya reaksiyon­ lar da ayrıca gözönüne alınmaya değer. Meselâ, geri zekâlılar, onların çalışmalarını motive edebilmek ve ayakta tutabilmek için kullanılan çeşitli isteklendirmelere karşı nasıl reaksiyon gösterirler? Bu soru ger­ çekten incelenmeye değer. Ne yazık ki, isteklendirme uyaranları açısın­ dan, geri zekâlılar konusunda literatür çok az çalışma ihtiva etmekte­ dir. Meselâ onların eğitilmesi yönünden, övgü ve yerginin sonuçlarını özellikle incelemek gerekir, (R. Perron, 1956; Daurat, Santucci, Stam-bak, Hurtig ve Perron, 1957; Perron, 1959). Muhakkak ki, bu tip araş­ tırmalar geri zekâlıların özel eğitimi bakımından ihmal edilmemesi ge­ reken çalışmaları teşkil ederler.

Aşağılık duygusu, genellikle bir, pasiflik durumu yaratır. Süje ken­ disine teklif edilen bütün işler karşısında ya hareketsizliğe (inertie)

sığı-1 Geri zekâlılarda idantifikasyon prosesini incelemek herhalde fadalı olur kanısın­ dayız.

(8)

nacak, ya da performans yönünden aşağı seviyede bir faaliyet göstere­ cektir. Bu da, aydınlatılması gereken bir husustur. Süje, karşılaştığı güçlük karşısında tecrit (isolement) ve geriye dönüş (regression) gibi savunma mekanizmaları kullanmış olabilir. Belki de, geriye dönüş mekanizmasından daha çok, primitif ilgiler ve davranışlar seviyesinde bir duraklama (stagnation) söz konusudur. İşte bu seviyede yapılacak olan araştırmalar geri zekâlıların istikrarsızlık, heyecanlılık, güvensiz­ lik, saldırganlık gibi davranışlarını aydınlatacaktır.

Geri zekâlılarda - sebep ne olursa olsun- gözlediğimiz aşırı faaliyet (hyperactivité), tahripkârlık, saldırganlık ve anksiete gibi karakteriyel bozukluklar çocuğun aile çevresini rahatsız ettiği gibi, bizzat kendisinin özel eğitim alanında göstereceği başarıyı da etkiler (S. Kadıoğlu, 1965, s. 449 - 457). Normal çocuklar için bile okul ve meslek hayatında başarı­ nın zekâdan, fikrî istidatlardan başka faktörlere de tâbî olduğu bir ferçektir. "Filhakika insan yalnız fikirlerden ve düşüncelerden müte­ şekkil basit ve tek cepheli bir varlık değil, belki muhtelif temayüllerden, hislerden, alâkalardan, ihtiraslardan müteşekkil muhtelif cepheli, mû­ dil bir varlıktır. Hayat, zekâlar arasında olduğundan ziyade karakterler arasında bir mücadeledir (Binet). Bazı karakter bozukluklarının zekî talebelerin mektebi başarısızlıklarında amil olduğu, meslekî faaliyet sa­ halarında muvaffakiyetin, zekâdan başka karakter vasıflarının da mev­ cudiyetini zarurî kıldığı anlaşılmıştır. " (C. Antel, 1955, s. 45).

Geri zekâlı bir çocuğun ailesi ile gerçek işbirliği yapması çok güç­ tür. Aile onun gerçek seviyesini bilmediği için kendisinden çok şey taleb. eder. G. Nissen'in çalışmalarına göre aile çevresinde ıstırap çeken debil veya embesil çocukların, uygun mediko-pedagojik müesseselere yer­ leştirilmeleri, çoğu zaman onların bu yanını mükemmelleştirmektedir (G. Nissen, 1955).

Geri zekâlı çocuk, normal bir okulda, tıpkı aile çevresine benzer bir durum içindedir. Çocuk için olması emredilen husus "zekî ol!" dur. Özel eğitimin, onun gösterdiği geriliğe uygun olması keyfiyeti hiçkim-senin inkâr edemeyeceği bir husus olmakla beraber, onun karakter for­ masyonu için hangi yolun daha doğru olduğu hususu da pek münakaşa edilmiştir.

E. Muggenthaler'in çalışmaları bu tarz incelemelere hasredilmiştir. 48 çocuktan müteşekkil (ikisi özel eğitim sınıfından Z. B. 76 ve 72), bir sınıfın öğrencilerine "gelecek yıl beraber oturmak istediğin

(9)

arkadaş-larından üç tanesinin ismini yaz." sorusu sorulmuştur. Sonuç: İki geri zekâlı çocuk birbirinin adını vermiş ve diğer çocuklar tarafından nadiren, o da kendilerine hizmet etmeleri gerekçesiyle seçilmişlerdir. İkinci soru "Gelecek yıl beraber oturmak istemediğin arkdaşlarının ismini yaz"dır. Bu soruya verilen cevapların çoğunda geri zekâlı iki çocuk çoğunluk tarafından reddedilmiştir (Muggenthaler, 1955). E. Höhn ve M. Kockk da sosyometrik yoklamalarla aynı sonuca vardılar.

Bütün bu araştırmalar gösteriyor ki, zihnen geri durumda bulunan çocuklar, normal zekâda bulunan çocukların çevresinde, birbirlerine yak­ laşmak suretiyle bir kompansasyon aramaktadırlar.

İşte bu hususlar, ele aldığımız konunun aktüel cephesidir. Bugün artık geri zekâlı çocuk çocuk yalnız zihnî kabiliyetleri ve bu kabiliyet­ leri kesinlikle ölçtüğü sanılan Z. B. açısından değil, kendisini kuşatan ve içindeki durumu, diğerleri ile olan ilişkileri ve kendi durumunun şuu­ runa varmış ya da varmamış olması açısından ele alınmalıdır. A. Buse-mann'ın "Psychologie des défficiences intellectuelles" kitabının XIV. bölümünün münhasıran bu konuya ayrılmış olması, meselenin aktüel önemine bir kere daha işaret etmektedir.

BİBLİYOGRAFYA Adler A., Le tempérement nerveux, Payot, Paris, 1926.

- L'enfant difficile, Petite Bibliot. Payot, Paris. 1962.

Anastazi A., Levee R. F./'Intellectual defect and musical talent: a case report", Amer. J. Ment. Def., 64, 4, 1959, s. 695-703.

Antel S. C, Terbiyede Ölçü, Matbaacılık Okulu, İstanbul, 1955.

Beley A., "Dynamique de l'enfant oligophrène", La Raison, No: 16, 1956.

Busemann A., Psychologie des déficiences intellectuelles, P.U.F., çev. G. Rustin, Paris, 1966.

Daurat C, Santucci H., Stambak M., Hurtig M., Perron R., "Contribu­ tions expérimentales à l'étude des caractères spécifiques de la debilité mentale", Psychol. Franç. 2, No: 4, 1957, s. 233 - 234. Fau. R., Andrey B., Le Men J., Dehaudt H., Psychotérapie des débiles

(10)

Grieger P., Uintelligence et l'éducation intellectuelle. Investigation carac-térologiques., P.U.F., Paris. 1950.

Heuyer G., Introduction à la pschiatrie infantile, P.U.F., Paris 1966. Heuyer G., Lebovici, Débilité mentale et troubles du caractère, Groupe fran­

çais d'études de psychopathol. Infant., 1948.

Inhelder B., le diagnostic du raisonnement chez les débiles mentaux, De-lachaux et Niestlé, Neuchatel, 1943.

Kadıoğlu S., "Zekâ geriliklerinde davranış bozuklukları ve spesifik ma-nejman", Ankara Numune Hast. Bülteni, C.V.,4 (28) Temm.-Ağ. 1965.

Lewin K., A dynamic theory of personalty, Mc Graw Hill, 1935. Levy—Brühl L., La mentalité primitive, Alcan, 1927.

Muggenthaler E., "Die Soziologische Stellung Hilfsshulbedürftiger Kinder in Einer Volkschulklasse", P. K. Pt., 4, 1955.

Nissen G., "Über Auswirkungen von Milieuschaden auf Schwachsinnige kinder", Z. P. Pt., 22. 1955.

Perron R., "Problèmes de personnalité chez les débiles mentaux", En­ fance, 4-5. Numéro spéc, 1960, s. 397-418.

-"Motricité et motivations A propos de la notion du contrôle", Enfance, No: 1956, s. 35-55.

-"Les effets de la réussite et de l'échec sur l'effort de contrôle Ann. Psychol., 1959, 59, No: 2, s. 407-426.

-"Etude génétique des éstimations a priori de réussite", 1961. Rosenweig S., "La mesure expérimentale des types de réaction à la

frustration", Murray H. A.'nın Uexploration de la personnalité''si içinde, P. U. F., 1953, s. 585-599.

Tobias J., Gorelick J., "An Investigation of orderliness as a Characteris­ tic of mentally retarded adults", Amer. J. Men. def., 64, 4. 1959. s.

761-764.

Wolfensberger W., "Schzophrenia in mental retardates: three hypot­ hesis", Amer. J. Men. Def, 64, 4, 1959, s. 704-706.

Zazzo R., "Qu'est-ce que débilité mentale?", La Raison, No: 16, 1956. s. 5-18.

-Manuel pour l'examen psychologique de l'enfant, Delachaùx et Niestlé, Neuchatel, 1960.

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, by stating the importance of job satisfaction in terms of establishments, the influence of employer education statuses over job satisfaction and also employer

Institutional/structural factors: openness, trade concentration, dummies for multiple exchange rates, exchange controls, duration of the fixed exchange rate periods,

Tkachenko, A Schauder and Riesz Basis Criterion for Non-Self- Adjoint Schr¨odinger Operators with Periodic and Antiperiodic Boundary Conditions, Journal of Differential Equations,

The second observation is that for the large eigenvalues the perturbated results obained by asymptotic methods decrease linearly with respect to

The Periodic Multidimensional Schrodinger Operator, Part 1, Asymp- totic Formulae for Eigenvalues, University of Texas, Mathematics Department, Mathemat- ical Physics Preprint

Sonuç olarak, broyler rasyonlanna humat (far- magülatör dryTM) veya probiyotik (proteksin™) ilavesinin canlı ağırlık artışı, yem tüketimi, yemden yararlanma oranı ve

8 Use of office machinery–equipment Improper manner of stance and working Neckache, backache 9 Use of tea houses Hygiene and cleaning deficiency Microbic illness 10 General office

Gezginin salkım içerisindeki müşterilerden sadece bir tanesine uğradığı problem Seçici Genelleştirilmiş Gezgin Satıcı Problemi (SGGSP), salkım içerisindeki