• Sonuç bulunamadı

Vera'ya selam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vera'ya selam"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

17

ANKARA... ANKA

MÜŞERREF HEKÎMOĞLU

Vera'ya Selam

Kaç gündür saçları saman sarısı, kirpikleri mavi bir kadınla birlikteyim. Önce Moskova’da, Ekber Ba-

bayef ile birlikte büyük ozanımızın yaşadığı evde.

Sonra Ankara'da, Cinnah Yokuşu’ndaki evimizde. Anılar, çağrışımlarla mutluluğun ve mutsuzluğun re­ simleri oluşuyor gözümde. Sovyetler Birliği’ne iki kez gittim. Birinde yalnız ve iki hafta, ötekinde Başbakan

Ecevit'e eşlik eden gazetecilerle birlikte. İlk gidişim­

de ev sahipleri güzel ağırladı beni. Moskova’da Nâ- z ım ’ın çok sevdiği, yakın dostu Ekber Babayef eşlik etti, ünlü yazar Simonof ile buluştuk. Eliyle boyadı­ ğı tahta mantarlar armağan etti. Güzel bir söyleşide Nâzım Hikmet ve Abidin Dino’yu dinledim.

Elbet çok ilginç, ama Ekber Babayef i dinlemek baş­ ka bir olay. Büyük bir konutun son katında oturuyor Babayef. Kapısında yeşil saksılar, içeride başka bir bahar. Nâzım çarpıyor birden! Şiirleri, kitapları, mek­ tupları, kocaman resimleriyle güzel birlikteliğin anı­ ları. Köşede bir divan. “Nâzım bu divanda otururdu” diyor Babayef. Ben de oturuyorum, ama yalnız bir­ kaç dakika. Çünkü kapı çalıyor. Vera geldi, diyor Ba­ bayef. Kalbim çarpıyor, bunca yıldır şiirlerde tanıdı­ ğım, saçlan saman sansı, kirpikleri mavi kadınla kar­ şılaşıyorum sonunda. Coşkuyla sarılıyorum Vera’ya. Elbet böyle sarılacağız, diyorum. Kirpiklerinde mavi parıltılar, çok içten gülüyor, öpüyor beni.

Ekber Babayef öğle yemeğine, mantar çorbası iç­ meye çağırdı, ama yemek uzadı. Rakılar, votkalar, Er­ meni kanyağı, tavşan kanı Gürcü çayı içerek uzadı saatler. Karpuz reçelleri, ev ürünü peynirler yedik. Vera da çok hoşlandı, duygulandı bu buluşmadan.

Saatler çabuk geçti, sabaha dek uzadı konuşma­ mız, dahası tartışmamız. Gün ağarırken Kızıl Mey- dan’a gitik, Babayef’in arabasıyla. Nâzım’ın mezarı­ na birlikte gitmemizi istedi Vera. Ertesi gün yeniden daldık Nâzım söyleşisine. İçimden gelen, aklımdan geçen, belli röportajlardan esinlenen her şeyi sordum. Neredeyse sorguladım onu. Nâzım’ı gerçekten sev­ di mi? Yeteri kadar tanıdı mı? Niçin bir çocuk doğur­ madı Nâzım’dan, sevdiği erkekten, birliktelikten bir ürün istemedi mi? Birlikte geçen yıllan gölgeleyen olay­ lar, örneğin kıskançlık, yaş farkından kaynaklanan sorunlar var mı? Şiir dünyasında Vera’nın seçkin, da­ hası tarihsel bir yeri var, en güzel aşk şiirleri ona ya­ zılıyor yıllar boyunca. Ama o nasıl bakıyor bu olaya? Nâzım’ın sevgisini, coşkusunu yeteri kadar payla­ şabilmiş mi? Kocaman bir yüreğin çarpıntılanna ko­ caman yanıtlar verebilmiş mi?

Vera önce şaşırdı, durakladı beni dinlerken, şöyle dedi sonra:

- Bana kimse böyle şeyler sormadı, yanıtlamak kolay değil, seninle yeniden buluşalım, uzun konu­ şalım.

Ören’de bir tatile çağırdım onu. Artık saçlan saman sansı, kirpikleri mavi değil, ama mavi günlerde anı­ lara açılır, Nâzım’a ulaşırız diye düşledim. Bu düş gerçekleşmedi. Benim bu olaya bakışım da açıklığa kavuşamadı doğrusu.

Vera’nın aşkı Nâzım’dan sonra başlıyor bence. Ölümünden sonra tanıyor onu. Halkı için taşıdığı öne­ mi, ölümünden sonra öğreniyor. Birlikte bir yaşamı ölümünden sonra değerlendiriyor. Şiirler, öyküler, söyleşiler giderek ulaşıyor gerçek anlamına. Belki de yanılıyorum, ama sevmeyi, sevilmeyi bilen, yaşayan bir kadın olarak Vera-Nâzım birlikteliğini böyle yorum­ luyorum ben. Vera’nın sevgisi ölümden sonra tırma­ nıyor, boyutlanıyor.

Vera’yı Ankara’da gördüm bir süre sonra, Sovyet Elçiliği’nde karşılaştık. Kırk yıllık dostlar gibi sevinç­ le kucaklaştık. Büyükelçi Ç em içev’den izin aldım, ye­ meğe çağırdım ertesi akşam. Geldi, çok duygulan­ dı. Her kuşaktan diplomatlar, bilim adamları, sanat­ çılarla hayli kalabalık bir akşam. Tüm dostlanm Nâ- zım’dan bir dizeyle selamladı onu. Saçları saman sa­ rısı bir sevgilinin çağnşımıyla. Anılar anlatıldı, Vera da sevindi, coştu, boynuma sarılarak “Nâzım ülkesinde ne çok seviliyor” dedi.

Elbet çok seviliyor. Ama mezarı orada hâlâ, Mos­ kova’da. Novodeviçi’de bir sabahı anımsıyorum. Ek­ ber Babayef ile Nâzım’a saygı duruşundayız. Meza­ rın çevresinde küçük öğrenciler var.

- Burada bir Türk ozan yatıyor, diyor öğretmen. Rüz­ gâra karşı giden adam.

Sevinç ve hüzün birbirine karışıyor mezar başın­ da.

Yıllar geçiyor aradan, kirpikleri mavi sevgili de uçu­ yor dünyamızdan. Nâzım’ın kollarına ulaşıyor. O da nasıl karşılıyor kim bilir, ne güzel şiirlerle, ne sıcak söz­ cüklerle, sarmaş dolaş nasıl bir sabaha uyanıyorlar. Ancak özlem dinmiyor. Mezarı orada hâlâ, Mos­ kova’da.

Bu utanç bize yeter!

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir çok renk mütehassısları esas renkleri kır- mızı sarı ve mavi kabul ederek Newton'un tasnifini takip etmişlerdir; Bu esas renklerden ikinci dere- cede renk olarak turuncu,

Akciğerleri olduğu için nefes almak üzere su yüzeyine yakın yerlerde yaşarlar ve belirli aralıklarla atmosferden soluk alıp verirler. Al- dıkları nefesle uzun süre

Leonardonun Milano'da çalıştığı sırada köylülerin Parma ve Piacenza dağlarının çevresinden toplayıp, Leonardo'ya getirmiş oldukları fosillerin hangi

Mavi Ay denince, Ay’›n bu sayfadaki foto¤rafta oldu¤u gibi, gerçekten de ma- vi göründü¤ü zamanlar olabilece¤i akla geliyor.. Ancak, bu foto¤raf,

Sıvı kristal molekülleri sadece kiral olduk- larında (ayna görüntülerinden farklı olduklarında) mavi fazlar oluşturabi- lir.. Sıradan kolesterik sıvı kristallerde

Bugün geliştirilme aşamasında olan bazı büyük birleşik kuramlar, stan- dart modelden farklı olarak baryon sayısının korunmadığını söylüyor.. Yani bu kuramlara

DİİH hastalığının tanısı lateral servikal grafi, la- rengoskopi, özofagoskopi, bilgisayarlı tomografi, man- yetik rezonans inceleme, baryumlu faringo-özefageal pasaj

We aimed to assess the oxidative stress levels in patients with and without DM who under- went knee replacement surgery using a pneumatic tourniquet and investigate whether