• Sonuç bulunamadı

Malatya'da yapılan soruşturma:Katil, ocak ayında Almanya'ya gitmek için pasaport almıştı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Malatya'da yapılan soruşturma:Katil, ocak ayında Almanya'ya gitmek için pasaport almıştı"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A D R E S ; Nuruosm aniye C ad d e si

B U G Ü N

N o : 6 5 İSTANBUL

TELG R A F. MİLLİYET. İstanbul

14

P O S TA KU TU SU : 4 9 2 İstanbul

S A Y F A

T E L E F O N : 2 2 4 4 1 0 (S a n tra l)

500

Y IL : 30, S A Y I : 11387

KURUŞ

« İSTEK ÜZERİNE»

Ü.H. Genel Yetenek yaz Kursları

^ Î T L A R B A Ş L ^oT ^

"başarıya adres»

kızılay dersanesi

MERK:l/mtf Cod. Turtes Han N o 34 Kat 1 K ı*ıloy-A N K . Tel 1876 8 0 ŞUBE : Dem *»epe Fevz. Çakmak Sok N o 30/1-2 ANK Tel 295096

■W

i 12^, t

ı TEMMUZ/

j-' s —

< 9 T S

BURADA ÖLDÜRDÜ

Sanık olay yerine siyah bir minibüsle

getirildi. Çevrede çok sıkı güvenlik önlem­

leri alınmıştı. Elleri kelepçeli, koyu renk

tişörtlü ve pantalonlu katil zanlısı,

polisle-Katil zanlısı, «Onu bir hafta

takip ettim ...»dedi

Ağca:« İpekçi

bu düzeni

savunduğu için öldürdüm»

Katil Mehmet Ali Ağca, 1. Şube’de gazetecilere

olayı anlatırken...

Durakta bir süre bekleyen Mehmet Ali Ağca, Abdi Ipekçi’nin otomobilinin Karakol Bostan Sokağa dönmek için

yavaşladığı sırada yerinden fırladı ve otomobile yaklaşarak silahını çekti, otomobilin sağ ön camından içeri ateş

etmeye başladı. 5 el ateş ettikten sonra geri dönde ve Ruje Nuar’ın önünde kendisini bekleyen Yavuz Çaylan’ın yanına

koşarak geldi. Beyaz Anadol arabaya binen katil zanlısı Divan Oteli yönüne doğru kaçtı. Ipekçi’nin otomobili ise

yönetimsiz kalarak Karakol Bostan Sokağın köşesindeki bayrak direğine çarparak durmuştu...

[Bu sayfadaki fotoğraflar M İLLİYET'ten izin alınmadıkça hiçbir şekilde kullanılamaz]

50'yi aşkın gazeteci önünde cinayeti itiraf eden Ağca,

«Herkesçe sevilen, korunma imkânı olmayan

Abdi İpekçi'yi seçtim, gazetelerdeki

fotoğraflardan tanıdım, adresini rehberden aldım» dedi

PUSUYU BURADA KURDU...

Katil zanlısı Mehmet Ali Ağca, Emniyet Müdürlüğü’nde gazete­

cilere Abdi ipekçi’yi neden öldürdüğünü anlatıyor... Yanında

yüzünü kapayan da şoför Yavuz Çaylan...

Şoför Yavuz Çaylan, fotoğraf çekilirken yüzünü gazetecilerden

saklamaya çalışıyor...

• Katil yazılı ifadesin­

de, “Olayda kullan­

d ığ ım ta b a n c a y ı

MHP il binasında

bulunan hangi katta

olduğunu hatırlaya­

madığım Mehmet

Şener’e teslim et­

tim” dedi

• Olay sırasında oto­

mobili kullanan san-

nık Yavuz Çaylan,

savcılıktaki ilk ifade­

sinde, “Olayı planla­

yan Mehmet Şener

ile Mehmet Ali Ağ-

ca’dır, 'ben bu işe

alet edildim. Ipekçi’-

nin

öldürüleceğini

olaydan ancak kısa

bir süre önce öğren­

dim” dedi

9

Çaylan, ikinci ifade­

sinde, “Ağca ile Mar­

mara Kıraathanesin­

de

randevulaştık.

Olay günü Teşviki­

ye’ye geldik. Araba­

yı Ruje Nuaiın önü­

ne parkettim. Ağca

gitti. 4-5 el silah

sesi duydum. Ağca

geldi ve kaçtık” dedi

• Sanığın Malatya’da­

ki

evinde

yapılan

aramada MHP ve ül­

kücülerle ilgili çeşit­

li tebrik ve broşürler

bulundu

9

Katilin annesinin Zi­

raat Bankası’ndakl

h e s a b ın a

o c a k

1979’da 100 bin lira

yatırıld ığ ı bundan

zaman zaman para

çekildiği, halen he­

sapta 75 bin lira

bulunduğu saptandı

öteki fotoğraf ve yazı­

lar

7-8-9 sayfadadır.

Katil zanlısı Mehmet Ali Ağca ile kaçtıkları otomobilL kullanan

Yavuz Çaylan tatbikat için dün sabah olay yerine getirildiler. Bu

arada Ipekçi’nin arabasını temsilen de Anadol marka bir polis

otomobili Ruje Nuar’ın karşısına park edildi. Katil zanfısı da

otobüs durağına gelerek pusu kurdu ve Ipekçi’nin otomobilinin

gelmesini bekledi.Fotoğrafta,bu eylemin tatbikatı yapılırken...

GÜNÜN ÖTEKİ

HABERLERİ

Skylab, Hint

Okyanusu'na

düştü

Ana parçası okyanusa gömü­

len uzay laboratuvarının küçük

parçalarının düşüşü Avustral­

ya’nın batısında gözle izlendi.

Ik belirlemelere göre can kaybı

olmadığı, uzmanlarca rotada

yapılan değişikliğin başarıya

ulaştığı belirtiliyor

li

Veli Can Oduncu

ve arkadaşları

cezaevinde

1 tutukluyu

öldürdü

Gardiyanı etkisiz duruma ge­

tirdikten sonra karantinayı ba­

san Oduncu ve arkadaşları

Maden-lş üyesi 3 kişiyi de ağır

yaraladı

Atatürk Eğitim

Enstitüsü'nde

bomba patladı,

1 öğretmen öldü

9 Ders kürsüsünün altına konan

bombanın patlaması sonucu

Coğrafya öğretm eni Recep

Taşçı parçalandı, 14 öğrenci de

yaralandı

(2)

S a y f a

y

#

12 TEM M U Z 1979

önceki gece sabaha karşı Teşvikiye’de Emlâk Caddesi’nde Abdi Ipekçl'nin öldürüldüğü yerde yapılan tatbikat sırasında sıkı güvenlik önlemleri alınmıştı. Emniyet Siyasî Şube müdür muavinlerinden Mete Bozbora yönetimindeki güvenlik kuvvetleri sanık getirilmeden önce olay

A

B D I katil zanlısı Mehmet İpekçi'nin Ali Ağca ile suç ortağı Yavuz Çaylan dün sabah Teşvikiye’de cinaye­ tin işlendiği Emlak Cadde- s i’ ndeki olay yerine götürülmüş, Toplum Suçla­ rı Savcısı Ahmet Karaoğlu gözetiminde yer gösterme ve tatbikat yapılmış, zanlı ve suç ortağı cinayeti ve kaçışı nasıl gerçekleştirdik­ lerini anlatmışlardır. Sabah saat 06.25’de yapılan tatbi­ kat sırasında çevrede çok sıkı güvenlik önlemleri alın­ mıştır.

# Ö n c e çevre

g ü v e n liğ i

Tatbikat ve yer gösterme işleminin başlamasından kısa süre önce olay yerine gelen Siyasi Şube Müdür ı'ardımcısı Mete Bozbora yönetimindeki polisler ve jandarm a komandoları çevrede geniş güvenlik ön­ lemleri almışlardır. Emlak Caddesi’ne giriş ve çıkışlar jandarma komandolarınca kesilmiş, polisler çevredeki­ lerin pencereden bakmala­ rını bile engellemişlerdir.

# M inibüsle

g e tirild i

Abdi Ipekçi’yi öldürdüğü iddiasıyla yakalanan Meh­ met A li Ağca ile suç ortağı Yavuz Çaylan saat 06.20’de Abdi İpekçi'nin oturduğu K arakol B ostan Soka­ ğı’nda olay yerine getiril­

mişlerdir.

Uzun boylu üzerinde la­ civert uzun kollu bir fanila, siyah pantalon ve siyah ayakkabı bulünan Mehmet Ali Ağca etleri kelepçeli olarak polis minibüsünden

Katil zanlısı

,

cinayet yerinde olayı anlattı

Ağca: tfAbdi İpekçi'yi

işte burada

Katil, İpekçi'yi nerede beklediğini, arabaya nasıl yaklaştığını,

nasıl ateş ettiğini gösterdi

Sabah saat 06.20'de yapılan tatbikat sırasında Ağca'nın,

suç ortağı Çaylan da nasıl kaçtıklarını anlattı...

Zanlı ve suç ortağının olay yerindeki tüm hareketleri

Ankara'dan özel olarak getirilen bir video-teyp ile tespit edildi

indirilmiş, otomatik silahlı polislerin arasında cinayeti işlediği yere getirilmiştir.

• D u ra k ta

b eklem iş

Cinayet zanlısı Mehmet Ali Ağca, Abdi ipekçi’nin otomobilinin gelmesini bu­ gün yeni adıyla “ Abdi ipekçi” otobüs durağının altında beklemiştir. Dura­ ğın altında Toplum Suçları Savcısı Ahmet Karaoğlu’na olayı anlatan Mehmet Ali Ağca, hangi yoldan geldi­ ğini, nasıl bir araştırma yaptığını, durakta ne kadar beklediğini büyük bir rahatlıkla söylemiştir.

Katil zanlısı Mehmet A li Ağca olay yerinde soruşturma­ yı yürüten İstanbul Toplum Suçları Savcısı Ahmeı Karaoğlu ve Siyasî Polis yetkililerine cinayeti anlatıyor.

• O la y ı

y e n id e n

yaşad ı

Abdı ipekçi’nin saldırıya uğradığı yere ipekçi’nin otomobilini temsilen 34 LY 477 plakalı bir polis otomo­ bili getirilmiş, sanık Ağca bu otomobilin üzerine nasıl ateş ettiğini anlatmıştır. Beklediği duraktan ayrılıp, ateş açtığı yere doğru yürü­ yen Mehmet Ah Ağca, oto­ mobile yaklaştı ve ateş ediş biçimim aynı soğukkanlı­ lıkla anlatmış, 5.5 ay sonra aynı yerde cinayeti yeniden yaşamıştır. Kelepçeli el­ leriyle Abdi ipekçi’nin olay sırasında otom obilinin durduğu yeri işaret ederek cinayeti tüm ayrıntılarıyla gösteren Ağca daha sonra kaçış olayını da anlatmıştır.

• Kaçış

Katil zanlısı Mehmet A li Ağca, İpekçi’nin otomobi­ lin yanından ayrılmasını, kendisini bekleyen Anadol marka otomobilin beklediği yeri ve otomobile nasd bi­ nerek kaçtıklarım söylemiş­ tir.

Kaçış sırasında Anadol marka otomobili kullanan Yavuz Çaylan da Mehmet Ali Ağca’nın söylediklerini doğrulamış, , kaçış konu­ sunda aynı bilgileri vermiş­ tir.

• İpekçi'nin

sokağında

Cinayetten önce Abdi ipekçi’nin otorduğu Kara­ kol Bostan Sokağı nda da incelemeler ve hazırlıklar yaptığını kaydeden Meh­ met Ali Ağca, minibüsün içinde bir kez daha aynı sokaktan geçirilmiştir. Bu arada polis minibüsü Abdi ipekçinin oturduğu evin önünde durdurulmuş, sanık taşıttan inmeden dahi, önce yaptığı hazırlıkları anlat­ mıştır.

Abdi ipekçi’nin nasıl öl­ dürüldüğünün saptanması amacıyla olay yerinde yapı­ lan tatbikat ve yer göster­ me çalışmaları filme alın­ mıştır. Ankara’dan İstan­ bul’a özel olarak getirilen kamera ile Mehmet Ali A ğ ­

ca’mn tüm hareketleri film çekilerek saptanmıştır.

# M l l l l y e t

e k ib i

o ra d a y d ı

Milliyet İstihbarat Ser­ visi ve foto muhabirle­ rinden oluşan bir ekip, sa­ baha karşı saat 06.20’de yapılan tatbikat ve yer gösterme çalışmalarını so­ nuna kadar izlemiştir.

Ancak daha sonra fotoğ­ raf çekilmesini engellemek isteyen güvenlik güçleri olay yerinin hemen karşı­ sında bulunan Milliyet eki­ binin çalıştığı daireye gire­ rek bir süre fotoğraf çekil­

mesini önlemişlerdir. Polis aracından indirilen katiI olay yerinde.

(BU SAYFADAKİ FOTOĞRAFLAR MİLLİYET’-

TEN İZİN ALINMADIKÇA HİÇBİR ŞEKİLDE

KULLANILAMAZ)

MALATYA'DA YAPILAN SORUŞTURMA

M A L A T Y A , ÖZEL

M

e h m e t a h Ağca, Yeşiltepe kasabası Gazi Mahallesi A y ­ çan Sokak 14’ de iki katlı bir evin alt katında ailesiyle birlikte kiracı olarak otur­ maktaydı. Babası 15 yıl ön­ ce Zonguldak maden ocak­ larında işçi olarak çalışır­ ken ölmüştü. Halen annesi Müzeyyen Ağca, kız karde­ şi 19 yaşında lise mezunu Fatma Ağca ve erkek kar­ deşi Adnan Ağca bu kasa­ bada oturmaktadır.

# P asaport

M a la ty a 'd a n

a lın d ı

Katil, ocak ayında

Almanya'ya gitmek

için pasaport almıştı

> Mehmet Ali Ağca'nın annesinin bankada 75.000 lirası

olduğu saptandı. Anne önce bu parayı Belçika'daki bir

yakınının gönderdiğini söyledi, daha sonra da

15 bin lira olan 3 aylığıyla biriktirdiğini söyledi

M. A li Ağca, Abdi İpek çi’ nin ölümünden bir ay ön ce 2.1.1979 tarihinde Ma latya Em niyet Müdür lüğü’ııden Almanya’ya git mek üzere 407861 numara ile turist pasaportu almış­ tır. Sanığın yakalanması için İstanbul polisi bir ay önce telsiz çekerek Ağ- ca’nın Beyazıt semtinde ba­ zı olaylara karıştığını be­ lirtmiş, bunun üzerine Ma­ latya’daki evinde arama yapılmış ancak herhangi bir suç unsuru bulunamamış-

Bankadaki paranın kendisine Belçika’daki bir yakının- tır. önceki gün de Sıkıyö-

dan gönderildiğini söyleyen katil sanığının annesi netim Komutanlığı ndan

Müzeyyen Ağca... üst rütbeli bazı subaylar ile

Em niyet Müdürü Selim Ayşil sanığınYeşiltepe ka­ sabasındaki evinde bir ara­ ma yapmış, annesi ve kız- kardeşinin ifadelerine baş­ vurmuştur. Sanığın militan ülkücü olarak tanınan lise öğrencisi kardeşi Adnan Ağca’ nın 15 gün önce ağa­ beyinin yanına gittiği anla­ şılmıştır. M. A li Ağca M a l a t y a ö ğ r e t m e n Lisesi’ni bitirdikten sonra Dil-Tarih ve Coğrafya Fa­ kültesine girm iş, daha sonra da İstanbul İktisat Fakültesi’ne kaydını yap­ tırmıştır. 2 yıldan beri İs ­

tanbul’da bulunduğu an­ laşılmıştır.

Emniyet Müdürü Selim Aysıl, sanığın evinde yapı­ lan aramada annesi Müzey­ yen Ağca’ya ait Ziraat Bankası hesap cüzdanında kabarık rakamlara rastlan­ dığını açıklamıştır.

# B an kaya

75 bin lira

nasıl kondu

Verilen bilgiye göre, ban­ kaya 1978’ in ocak ayında

4.500, nisan ayında 5 bin, aralık ayında 7 bin, 1979 ocak ayında 100 bin lira ya­ tırılmıştır. Cinayetin işlen­ diği ay aynı hesaptan önce 50 bin sonra da 1800 lira çe­ kilmiştir. Hesaptan nisan ayında tekrar 2 bin lira çe­ kilmiş, mayıs ayında 22 bin lira y a tırılm ıştır. Halen banka hesabında 75 bin lira bulunmaktadır.

Malatya Emnivet Mü­ dürü Selim Aysıl dün yaptı­ ğı açıklamada, Mehmet A li Ağca’ııııı annesinin önce bu parayı Belçika'dan bir ya­

kınının gönderdiğini bildir­ diğini, ancak daha sonra kendisinin biriktirdiğini söylediğini bildirmiştir.

Emniyet Müdürü, M. A li Ağca’nın annesinin banka­ daki hesabına mahkeme karan ile el konulduğunu sözlerine eklemiştir.

# . . . V e 3 a y d a

15 bin

lira

g e lir

Katil zanlısının annesi ölen kocasından dolayı 3 ayda bir 15 bin lira işçi emekli ailesi maaşı almak­ tadır.

Öğretmen Lisesi’ndeki öğretmenleri M. A li Ağ- ca’nın psikolojik yapısında bozukluk olduğunu belirt­ mişler, herkes tarafından kullanılabilen bir yapıya sahip olduğunu söyle­ mişlerdir. öğretm en Lisesi’ndeki arkadaşları' sağcılarla gezdiğini, ancak o zaman militan olmadığını söylemişlerdir.

Evde yapılan aramada ise jVIHP ve ülkücülükle il­ gili çeşitli tebrik ve broşür­ lerle kitaplar bulunmuştur. Anne Müzeyyen Ağca, “ M. A li’ nin değil de küçük oğlu Adnan’ ın bu işlere ka­ rıştığını” belirterek “ Abdi İpekçi'nin öldürüldüğünü televizyondan işittiği za­ man M. A li Ağca Malat­ ya’ daydı” demiştir.

(3)

S a y f a

a

D AM LA

S

USAMIŞIZ.

Bereketti yağmur getireceğini umduğu­ muz bulutlar üstümüzden geçip gitmiş, yönü belirsiz esintilerle ufuklarda dolaşır olmuş.

Ayaklarımızın altında kupkuru toprak, çatlak çatlak...

Gözümüzün önünde ay yüzeyi gibi tüm insan­ lığa düşman bir boşluk görüntüsü...

Kulaklarımızda iskelet didikleyen akbabaların gaklamaları...

İnsan sesine susamışız.

Uygar bir toplumun tüm nimetlerine, güvenli­ ğe, adalete, onura özlemimiz boğazımızda dü­ ğümlenmiş.

Tam hepsinden umut kesip, bu sonsuz kuraklı­ ğı lanetlemek için gözlerimizi göğe kaldırırken alnımıza bir damla düşüyor.

Tek bir damla!

Ama bir kurtuluş rahmetinin habercisi, olabilir. Arkası gelirse eğer...

Gelmeli! Arkası gelmeli bu daklanın. Güvenli­ ğe, adalete, onura susamış topraklarımızın üstü­ ne insanca bir yağmur boşalmalı.

Hava temizlenmeli.Yeniden nefes alabilmeliyiz. Boşlukta çevrili olmadığına, dünyada üstüne sağlamca basabileceği dayanaklar bulunduğuna bir kez daha inanmalı bu çilekeş ulus.

Seraplaşmış akgünler umudu hiç değilse “Tür­ kiye’de insanın değeri” konusunda yine ağırmalı. Her kuyrukta bekleriz, her sıkıntıya katlanırız, her belayı göğüsleriz.

Ama yürümeyen bir onur kuyruğunda bekle­ meye dayanılmıyor.

Kümesten tilkiye tavuk kaptırır gibi toplumda en değerli insanları zorbalık kurmaylarının kukla­ larına kurban vermek... Şaşkınca telaşımıza on­ ların inlerinden sırttıklarını bilmek... Hiçbir şey, hiçbir şey yapamamak...

Çekilir acı değil bu.

Şimdi alnımıza düşen umut damlası seraplaş- mış kişiler için de bir kurtuluşu başlatabilir. Sa­ yılı olan iktidar hastalarında, adaletin ışığını kan­ lı kuklalardan kurmaylara kaydırabilirlerse, bek­ lenmedik yeşillikler fışkırabilir çatlak topraktan. Ve bu esenlik başlangıcı Abdi ipekçi’nin son­ suzluktan ulusuna gönderdiği bir armağan olabi­ lir.

İLİŞİK KESME

Şirketimiz Memurlarından

KADRİ AKYÜREKLİER

31 M art 1979 tarihinde emeklilik nedeni ile işinden ayrılmış olup, Şirketimizle her türlü ilişiği kesilmiştir.

Bu nedenle üçüncü kişiler nezdinde iş takibi ve özellikle yurt dışına işçi gönderilmesi gibi konularda adı geçenin hiç bir temsil yetkisi yoktur. Bu konularda yapabileceği işlem ve eylemlerin Şirketimizi ilzam etmeyeceğini, görülen lüzum üzerine ilgililere duyururuz.

Başkent: 717-10537

BİMAŞ

Birleşik İnşaat ve Mühendislik A.Ş. Büyükdere Cad. Fargo Han No: 147/4 Zincirlikuyu İstanbul

EMNİYET MÜDÜRÜ NÜN AÇIKLAMASI

K ozakçıoğlu:

« O la y ın

g e ris in d e k lle r

h a k k ın d a e lim iz d e

b ilg i ve d e lil v a r»

J S T A N B U L Emniyet I Müdürü Hayri Ko- zakçıoğlu , A b d i Ipekçi'nin öldürülmesi olayı ile ilgili iki sanığın yakalan­ ması için yapılan operasyon ve çalışmalarla ilgili bilgi vererek, “ Sorgulamalar sı­ rasında kesinlikle baskı ve işkence yapılmadı, bunu her merci önünde ispatla­ maya hazırız” demiştir.

Emniyet Müdürü Kozak- çıoğlu , yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları söyle­ miştir:

“ D eğerli yazar A b d i îpekçi’ nin öldürüldüğü 1 şubat 1979 tarihinden bu yana yapılan sıkı çalışmalar sonucunda Türk polisi için iftihar edebileceği bu sonu­ ca ulaştık. Emniyet örgütü, tüm ihtimalleri değerlendi­ rip. her ihtimal için ayn e- kipler görevlendirdi.

Olaydan bu güne kadar 1. Şube Müdürlüğü’müze tam 245 ihbar geldi. Bu ih­ barlardan 143 tanesi bir ön incelemeden geçirildikten sonra incelenmedi. Geriye kalan 102 ihbar ise tüm ay­ rıntılarına kadar incelendi. 102 ihbarın değerlendiril­ mesi sırasında 80 zanlı 120 gün süreyle gözaltında tu­ tuldular. Tüm operasyon ve çalışmalar sırasında 71 ele­ manımız görev yaptı ve zanlıların yakalanması için tam 30 bin kilometre kate- düdi. Marmara ve Ege böl­ geleri gibi yakın bölgelerin yanı sıra Trabzon, Antak­ ya, Adana, Batman, Bingöl ve Danimarka’dans sanık­ lar getirildi.

Abdi Ipekçi’ nin öldürül­ mesinden önce ve sonra, olaylara karışan 250 ta­ banca, 2439 kovan ve 456 mermi laboratuvarlanmız- da incelendi ve polisin onur duyacağı bu sonuca ulaşıl­ dı.

• K im le r v a r

Olayın şimdüik birinci a- şamasmdayız. Tetiği çeken ve kendisine birinci derece­ de yardımcı olan iki sanık yakalanmıştır. İkinci aşa­ mada, olayın gerisindeki

kişilerin yakalanması gel­ mektedir, Bu konuda da e- limizde yeterli bilgi ve delil­ ler vardır. Ancak, bu ko­ nuda şimdilik bir açıklama yapmayı sakıncalı buluyo­ rum.

Şurasını kesinlikle belirt­ mek isterim ki, yakalanan iki sanığm poliste ifadeleri­ nin alınması sırasında ke­ sinlikle bir baskı ve işkence söz konusu olm am ıştır. Sorgulamalarda Batı polisi­ nin yararlandığı modem teknik ve uygulamalardan yararlandık. Sanıklara bir baskı ve işkence yapılma­ dığını herkesin, her merciin önünde rapor ve belgelerle kanıtlamaya hazırız. Daha önce tıp bu tip ithamlarla polisin çalışmalarına gölge düşürülmek istenmiştir. Bu nedenle bu olay teknik olarak değerlendirilmiştir.”

• A d a n a 'd a k ı

so rg u lam a

Abdi İpekçi’nin öldürül­ mesinden sonra Mehmet A li Ağca’yı beyaz renkli bir Anadol otomobille olay ye­ rinden kaçıran Yavuz Çay- lan’ ın Adana Em niyet Müdürlüğü’ nde yapılan sorgusu sırasında, “ Ülkücü görüşü benimseyip, inandı­ ğını” söylediği öne sürül­ müştür.

• Ü stündağ'ın

ku tla m a s ı

CHP Genel Sekreteri Mustafa Ustündağ, İstan­ bul Emniyet Müdürü Hayri Kozakçıoğlu’nu bir telgraf­ la kutlamıştır.

Ustündağ, telgrafında Ipekçi'nin katüinin yaka­ lanması olayının Türk poli­ sinin çok kurnazca ve sinsi­ ce düzenlenen cinayet tu­ zaklarını bile başarıyla çö­ zebilmekte olduğunun önem­ li bir kanıtını verdiğini, Türk halkının millî birliği parçalıyıcı, demokrasiyi katletmeye yönelik saldırı­ ların perde arkasındaki temsilcilerinin yakalanması ve cezalandırılmasını sabır­ sızlıkla beklediğini belirt iniştir.

r

12 TEM M U Z 1979

TÜM AYRINTISIYLA

ABDİ İPEKÇİ

OLAYI

İpekçi

'

ye daha önce de

Mecîdiyeköy'de

tabanca çekilmişti...

şubat. 1979 günü saat 19.00'u

20 geçiyordu, ipekçi iki arkadaşıyla merdivenden indi. Gazetenin kapısında yardımcısına:

“ — Gel” dedi. “ Beraber gidelim” dedi.

Yardımcısının yanında Dış Haber­ ler Servisi Tefi Sami Kohen de vardı. Yardımcısı:

“ - Abdi Bey” dedi, “ Ben Sami Kohen’le gideceğim. Yarın görüşü­ rüz.”

- Peki, ama bu gece az iç...” dedi.

Bu. Abdi Ipekçi'nin, eğer öldürü­ lürken konuşmadıysa son sözleriydi, ipekçi, arabasına bindi ve uzaklaşıp gitti.

Tedhiş olaylarının artması ve özel­ likle Prof. Bedri Karafakioğlu'nun öl­ dürülmesinden sonra birçok dostu Ona:

Abdi, sen de bir koruma görev­ lisi alsana...” önerisinde bulunmuştu. Ama o bütün bu konuşmaları gü­ lümseyerek atlatıyor, ne yanma bir tabanca ne de bir koruma görevlisi alı­ yordu. Halbuki 1 şubat olayından kısa bir süre önce başından şöyle bir olay da geçmişti.

Gecenin geç bir saatinde Mecidiye- köy’ünden otomobiliyle evine gidi­ yordu. Birdenbire karşısına silahlı bir adam çıkmıştı. Birkaç kez silahını ona doğru hedeflemiş ve sallamıştı, ipekçi de bu sırada gaza basarak olay ye­ rinden uzaklaşmıştı. Ertesi gün olayı anlatırken:

Sarhoş biri olsa gerek...” demişti.

Ertesi gün olayın tartışmasını yap­ mış, polise haber vermeye gerek duy­ mamıştı.

ipekçi, hemen hemen her gün bir tehditle karşılaşırdı. Ya telefonla ya mektupla ya da telefonla...

Önceleri tehdit mektuplarını kendisi de okur ve üzülürdü. Sonraları bu mektupları kendisine vermemeyi ka­ rarlaştırmıştık. Ama yine kendisine söyler ya, “ Tehdit etmişler” veya “ Sana yine küfür etmişler” derdik.

Sık sık telefonlarla da tehdit edi­ lirdi. Olaydan önceki son telefon teh­ didi bir hafta kadar önce olmuştu. T e ­ lefondaki ses:

" - Abdi Ipekçi’yi istiyorum. Onu öldüreceğim” demişti.

Ama bu tehdit telefonu daha sekre­ terine bağlanmadan kapanmıştı.

Olayı kendisine anlattığımız zaman başını kararsız şekilde sallamış ve “ Kaderimiz bu" demişti.

O uğursuz 1 şubat günü Ankara’ ­ dan 18 uçağıyla gelmişti. Halbuki 16.30 uçağıyla gelmeyi düşünmüş, fakat uçakta yerde bulamamıştı. Ga­ zeteye gelince:

“ —Ne var, ne yok” demişti.

• Mektupla, telefonla

yapılan tehditler

karşısında Abdi İpekçi,

«Kaderimiz bu» derdi

" —Siz Ankara'dan geliyorsunuz haberler siz de” demişti.

“ —Daha ‘Durum’ yazımı yazma­ dım. Ne olur bana yardım edin...”

Sonra Sami Kohen ona İran'daki karışık durumu, Humeyni’nin İran’a döndüğünü ve on binlerce insan tarafından karşılandığını ayrıntılarıy­ la anlatmıştı.

Humeyni’nin İran’a dönüşünü Du­ rum yazısı olarak yazmış, bizlere okumuş ve çok sevdiği eşine telefon ederek:

“ — Şimdi gazeteden çıkıyorum” demişti.

Sonra da beraberce gazeteden ay­ rılmıştık.

• T e ş v ik iy e 'd e k i

e v d e

Teşvikiye’de Karakol Bostan Soka- ğı’nda bir “ Hayat” apartmanı vardı. Abdi İpekçi burada otururdu. Bu evde doğmuş, bu evde büyümüş, bu evde evlenmiş ve bu evde çocukları olmuş­ tu. Kısaca burası baba eviydi.

Bu evde şimdi eşi Sibel İpekçi onu bekliyordu. Yanında çocukluk arka­ daşları Leyla Umar vardı. Yatak odasında oturmuş konuşuyorlardı. Birden bire bir silah sesi duydular. Sibel Hanım:

“ —Abdi’ yi vurdular!” diye hay­ kırdı. Halbuki hiçbir şey görmemişti. Şuursuzca salona doğru koşarak pen­ cereden dışarı bakmış, fakat karan­ lıkta bir şey seçememiştiler. Leyla Umar da sokağa fırlamıştı, önüne ilk çıkan kişiye:

“ —Kim i vurdular?” diye sordu. Adam:

‘‘ —Mavi bir BM W arabada göz­ lüklü ve bıyıklı birini öldürdüler” yanıtını verdi.

Leyla: “ Abdi’ciği vurdular” diye inledi.

Sibel İpekçi de sokağa fırlamıştı. “ Abdi Ipekçi’yi vurdular” sözünü o da duymuştu. «Arabaya doğru koştu. Ama geç kalmıştı. Ipekçi’yi Teşvikiye Karakolu’ndan bir polis memuru bir taksiye koymuş ve Şişli Çocuk Has- tanesi’ne götürüyordu.

Arabada konuşamadı. Artık öl­ müştü.

Y A R IN : H A S T A N E ’DE VE

G AZETED E

K A TIL GAZETECİLERE C İN A Y E Tİ A N LA TTI

« Öldürülecek kişilerin listesini

yaptım, içinde İpekçi de va rd ı»

• Mehmet Ali Ağca, hiçbir örgüte bağlı

olmadığını tek başına terör yaratmak için bu

cinayeti işlediğini söyledi ve “Elimde liste

vardı. Listede Amerikan, Rus, İsrail konso­

losları ile Halit Narin ve İbrahim Bodur’un

adları vardı. Bunlar arasında en kolay

bulunabilen Ipekçi’ydi” dedi

• Katil zanlısı: “Ipekçi’yi tanımıyordum. Fo­

toğraflardan görmüştüm. Bir defa da evinin

önünde beklerken gördüm”

M N IY E T Müdürü H ayri Kozakçı- oğlu’nun dün sabah düzenlediği basın toplantı­ sını izlemeye giden gazete­ ciler, özellikle Abdi İpek­ çi’nin katil zanlısı Mehmet Ali Ağca’yı görmek ve kendisiyle görüşmek isti­ yorlardı,

,..Emniyet Müdürü Kozak- çıoğlu, basın toplantısını bitirdikten sonra, bu olanağın sağlanacağını ve 1. î'ube Müdürlüğü’nde sanıkların gazetecilere gösterileceğini açıkladı. Gerçekten Emniyet Müdü­ rü açıklamasını yaptıktan sonra tüm gazete, radyo ve TV muhabirleri 1. Şube’ye gittiler. Buradaki bir salona alındılar. Salona ilk olarak olayda otomobili kullanan Yavuz Çaylan girdi. Fo­ toğrafların peşpeşe çekil­ diği sırada, salon kapısında katil zanlısı Mehmet Ali Ağca görüldü. Sanık iki eliyle yüzünü kapatmıştı ve mütemadiyen, “ Yasal hak­ kımdır, resim çektirmek istemiyorum” diyordu. Sonra, sanığı bir sandal­ yeye oturttular. Gazeteciler sorulan ile Ağca’nm cina­ yeti neden işlediğini öğren­ mek istiyorlard ı. A ğca, şunlan söyledi:

Baskı ve sömürü düzenine karşı çıktığım için öldürdüm. İsyan ettiğim i- çin öldürdüm. Bakanın söz­ leri gerçeği yansıtmıyor. Hayır, hükümete karşı de­ ğil, düzene karşı olduğum için öldürdüm.”

Bir gazeteci, Abdi İpek- çi’nin de düzenin aksak yönlerini yazdığım hatırla­ tınca, sanık şu karşılığı verdi:

“ — Hayır! ^Abdi İpekçi sömürü düzeninin savunu­ cusuydu.”

Bundan sonra gazeteci­ lerin sorulan birbirini iz­ ledi.

A ğca’ya yöneltilen soru­ lar ve verdiği cevaplar aynen şöyle:

— Cinayeti neden işledin açıklar mısın?

— Açıklayacağım tek şey, silahlı sağ ve sol eylemci olmadığımdır. Ba­ ğımsız ve tek başıma, te­ rörist olduğumdur.”

— Tek başma terör olur mu? Hangi örgüte bağlısın?

— Kesinlikle hayatımda hiçbir siyasî kuruluşa üye olmadım.

— Tanıyor muydun Abdi

İpekçi’yi, görmüş müydün daha önce?

— Elbette resimlerinden tanıyorum.

— Şahsen tamyor mu­ sun?

— Şahsen bir kere gör­ müştüm.

— Sana görev veren oldu mu?

— Kesinlikle hayır. Tek başıma düşündüm ve yap­ tım.

— Daha önce nerede gör­ müştün Abdi İpekçi’yi? — Evinin önünde görmüş­ tüm. — Ankara’dan geleceğini nereden biliyordun? — Ankara’dan geleceğini falan bilmiyordum. Bir haf­ tadan beri takip ediyor­ dum.

— Başkalarının yaptır­ mış olmasını açıklamak çok mu zor?

— Hayır! Kesinlikle hiç­ bir tarafın uşağı olmadığımı isbat için tek başıma yap­ tım bu eylemi.

— Amacın nedir? — Ben size amacımı söy­ ledim. İster bana faşist deyin, ister goşist deyin, ister anarşist, isten mace­ raperest deyin, haksızlıkla­ ra karşıyım. Düzene isyan ettiğim için yaptım.

— Abdi İpekçi’yi niye seçtin? Böyle değerli bir arkadaşımızı?

— Abdi İpekçi’yi seç­ memdeki neden, birkaç ta­ ne isim vardı elimde. Rus Başkonsolosu, A B D Baş­ konsolosu , İsrail Başkan - solosu, Halit Narin, İbra­ him Bodur. Araştırın hep­ sini, en kolay kim bulu­ nuyor, o zaman bana hak vereceksiniz.

— O listeyi eline kim verdi senin?

— Ben kendimi seçtim efendim. O zekaya, yete­ neğe, cesarete sahibim.

— Silahı kim verdi sana? Silahı iki günlüğüne

bir arkadaşımdan aldım. — Hangi arkadaşından? — Mehmet Şener. Sav­ cılıktaki ifadem kesin Ka­ demdir.

— Mehmet Şener biliyor muydu bu cinayeti işle­ yeceğini?

— Kesinlikle bilmiyordu. Emniyetteki ifademi tümü ile reddediyorum, bunu a- çıkhyorum.

— Silahı sonra ne yaptm? — Silahı Kasımpaşa yo­ lunda attığımı savcılık ifa­ demde belirttim.

— Emniyetteki ifaden al- baskı altında mı alındı?

— Evet. Baskı altmda alındı. Psikolojik baskı al­ tındaydım. 18 gündür bura­ dayım.

— Ama şimdi itiraf edi­ yorsun öldürdüğünü.

— Öldürmek ayrı, ay­ rıntıları ayrı. Başka şeyler eklemek istediler. Gidin 9 numaralı hücrede ölmek is­ teyen var. A li Bilir adı. Günlerdir işkence görüyor. Ölmek istiyor. Ölmek için attı kendisini aşağıya.

— A li Bilir M H P ’li neden savunuyorsun onu?

— .O beni ilgilendirmez. Ben kendi iddiamı açık­ lamak için söyledim.

— Peki, böylece amacına eriştin mi?

• 1. Şube

M ü d ü rü 'n ü n

açıklam ası

1. Şube Müdürü Mustafa Kuşsan, sanığın A li Bilir’le ilgili iddiası üzerine ga­ zetecilere şunları söyledi:

“ Sanığın, A li Bilir dediği kişi aslında Burak Türk- oğlu’dur ve Fatih Akıncılar Derneği Şubesi eski Baş­ kanı Metin Yüksel’in öldü­ rülmesi ile ilgili olarak yakalanmıştır, iddiaları a- sılsızdır.”

(4)

S a y f a

9

ir k ir k

12 TEM M U Z 1979

CİNA YETLE

İU

j

İL İ YAPILAN RESMÎ AÇIKLAMA

Katile şoförlük yapan Yavuz Çaylan cinayette kullanılan tabancanın Aksaray'da MHP'nin

bulunduğu binada Mehmet Şener'e verildiğini söyledi

KATİL TABANCA

KONUSUNDA

DEĞİŞİK İFADE VERİYOR...

# Mehmet Ali Ağca polise verdiği ilk ifadede

tabancayı Kasımpaşa'da attığını söyledi. Sonra

ifade değiştirerek Aksaray'da Mehmet Şener'e

verdiğini bildirdi. Savcılıkta ise ilk ifadesinin

doğru olduğunu söyledi

# İstanbul'u bilmediği için şehir rehberinden

yararlandığını söyleyen katil, «Cinayetten sonra

kaçarken yolumuzu kaybettik, arabaya bir adam

alarak Unkapanı'na gittik» dedi

# Halen yakalanamayan Mehmet Şener'in

arabasını Sultanahmet'te bir garajda üzerinde

kontak anahtarı olduğu halde bıraktığı saptandı

AZETEM İZ Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı A b d i ipekçi' nin katıl zanlısı dün İstanbul Emniyet Müdür­ lüğü rde, “ Abdi îpekçi’yi öldürdüğünü” 50'yi aşkın ga$tecinin önünde itiraf etmiş ve “ Abdi Ipekçi’ yi, baskı ve sömürü düzenine karşı olduğum için ö l­ dürdüm. Abdi İpekçi bu düzenin savunucusu idi” demiştir.

Abdi Ipekçi’nin öldürül­ mesi ile ilgili resmî açıkla­ ma, dün İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yapılmış­ tır. Açıklam ada, “ A bdi İp ek çi’ yi İstanbul Ü n i­ versitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Mehmet Ali Ağ- ca’nın öldürdüğü ve kendi­ sine Adana İktisadî Ticari İlimler Akademisi öğrencisi Yavuz Çaylan’m yardım ettiği” belirtilmiştir. Polis, ayrıca, “ Olaya adı karışan ve katil zanlısına silah v e r d i ğ i ” g e r e k ç e s iy le İstanbul Üniversitesi Fen' Fakültesi öğrencisi Mehmet Şener’ in de arandığını açık­ lamıştır.

# B e y a z ıt' ta

y a k a la n d ı

İs ta n b u l E m n iy e t Müdürlüğü tarafından ya­ pılan açıklamada, İpekçi’yi öldürmekten sanık Mehmet A li Ağca’nın alınan bir ihbarın değerlendirilmesi sonucu 25 haziran 1979 gü­ nü Beyazıt’taki Marmara Kıraathanesinde yakalan­ dığı, belirtilerek şöyle de­ nilmiştir:

“ Abdi ipekçinin 1 şubat 1979 günü evine giderken “ 34 SL 001” plakalı otomo­ bili içinde öldürülmesinden sonra yurdun çeşitli yörele­ rinden olayla ilgili olarak gelen ihbarlar önem sıra­ sına göre değerlendirilmeye başlanmıştır. Soruşturma­ nın devam ı sırasında, Emniyet 1. Şube tarafından alınan bir duyuma göre, 25.6.1979 günü B eyazıt Marmara Kıraathanesinde daha önce belirtilen eşgale çok yaklaşım gösteren bir kişi yakalanmıştır. Abnan bu kişinin yapılan ilk üst aramasında Kemal Mıhçı- oğlu adına tanzim edilmiş bir nüfus cüzdanı, yine Mehmet A li Ağca adına düzenlenmiş bir nüfus cüzdanı, yine Mehmet Ali Ağca adına düzenlenmiş İstanbul Üniversitesi öğ­ rencilerine mahsus kimlik belgesi ve 6 bin lira para bulunmuştur. Ele geçen kimlikler doğrultusunda yapılan çalışmalar sonucu, yakalanan kişinin Malatya 3i Hekimhan ilçesi nüfu­ suna kayıtlı olduğu ve İstanbul Üniversitesi İk ti­ sat Fakültesi 1. sınıf öğren­ cisi 11744 numaralı Ahmet oğlu, 9.4.1958 yılında Mü­ zeyyen’den doğma Mehmet Ali Ağca adlı kişi olduğu saptanmıştır.

Yapılan açıklamada, sa­ nığın ilk ifadelerinde “ Olayla ilgisinin olmadığı­ nı” söylediği, “ Ancak gör­ gü tanıklarının kendisini

-kesin tanımalarından sonra Abdi İpekçi’ yi öldürdüğü­ nü” itiraf ettiği belirtilmiş­ tir.

Sanığın itirafından sonra İstanbul Cumhuriyet Sav­ cılığından 7 gün süreyle gözaltında bulundurma ka­ ran alınmıştır.

0 K endi el

yazısı ile

ifadesini

y a zıy o r

Gözaltında bulundurma karan alındıktan sonra sa­ nık Mehmet A li Ağca’nın soruşturmasına başlanmış­ tır. Sanıktan olayın gerçek­ leşmesi, kaçması ve sonuç­ ları konusunda kendi el ya­ zısıyla ifadesini yazması is­ tenmiştir. Bunun üzerine Sanık 30 haziran 1979 günü kendi el yazısı ile şu ifadeyi yazmıştır:

“ Lise yıllarından başla­ mak üzere T ü rk iy e ’ nin- şartları içerisinde kendimi sağ ve sol denilen fanatik grupların arasında buldum. Ancak, gerek sağ, gerekse .sola angaje olmadım. Sağ görüşlü bir çevre olan A n ­ kara Yüksek öğretm en Okulu’nda okumama rağ­ men benimsediğim bu gö­ rüşe saygı duydum. Olayla­ rı çarpıtan objektiflikten uzak, yansızlıktan uzak, mUleti kamplara bölen ya­ yın organlarına karşı anti- patim başladı, ö y le bir ey­ lem yapmalı idim ki, toplu­ mun, bazı gerçekleri gör­ mesi gerekirdi. Bu görüşten hareket edip, yapacağım eylem için tüm devlet ve tarafsız, demokrat ve sevı- tarafsız demokrat ve sevi­ len bir şahsiyet olarak ni­ telendirdiğim, kendini ko­ ruma imkânı olmayan Abdi tpekçi’ yi seçtim. Maktulü gazetedeki fotoğraflarından tamdım. Adresini telefon rehberinden buldum. E vi­ nin ve gazetenin önündeki otolardan kendisine ait “ 34 SL 001” plakalı B M W mar­ ka özel otoyu saptadım. Geliş ve gidiş yollarını be­ lirledikten sonra Emlak Caddesi Ue Karakol Bostan sokak köşesinde eylemi yapmayı kararlaştırdım.”

0

B e le d iy e 'n in

şehir

re h b e rin d en

y a ra rla n ıy o r

Polis tarafından yapılan açıklamada, “ Sanığın olayı gerçekleştireceği yeri daha iyi tanıyabilmek için İstan­ bul Belediyesi tarafından düzenlenen Şehir Rehberi adlı kitabın Teşvikiye bölü­ münü gösteren sayfayı yır­ tarak aldığını itiraf ettiği” ' belirtilmiştir.

Yapılan aramalar sonu- „

cunda sanığın belirttiği Şe­ hir Rehberi polis tarafın­ dan bir akrabasının evinde sayfası kopuk olarak ele ge­

çirilmiştir.

Sanığın ifadesinin bun­ dan sonraki bölümü de ay­ nen söyledir:

‘ ‘ E y l e m y e r i n i kesinleştirdikten sonra, olayın bitiminde kaçmak için hemşehrim olan Yavuz Çaylan ile arkadaşlık kur­

dum. Kendisini uzun süre­ den beri görm üyordum . Arabasından yararlanmak için arkadaşlığı ilerlettim. Eylemde kullanmak üzere yine hemşehrim olan, Cağaloğlun’nda İnan Iş- hanı’nda çay ocağı işleten Mehmet Ş ener’ den can güvenliğimin tehlikede olduğunu belirterek taban­ ca istedim. Kendisinden 9. mm. lik 8 fişek alan gestapo tipi horozlu bir tabanca al­ dım. Olay günü akşam 18.00 sıralarında daha önce, Yavuz Çaylan’a bu öğrenci ve işçi katliamları aşırı bo­ yutlara ulaştı, bunun son bulması için düzenin ileri gelenlerinden birini vuraca­ ğımı söylemiştim. Birlikte 34 EV 301 plakalı otomobü üedaha önceden tesbit etti­ ğimiz yere geldik. Yavuz Çaylan’a otoyu park etme­ sini söyledim, ben de be­ lirlediğim yere çıkıp bir müddet bekledim . A bdi tpekçi'nin otosunu görünce ağırlam asından istifade edip fırladım ve 4-5 el ateş edip olay yerinden kaçarak Yavuz Çaylan'm kullandığı oto ile ayrıldık. Divan Oteli yönünden inip, yolu kay­ b ettik . Bir şahsa yol sorduk. Kendisini de otoya alıp, şu anda hatırlayama­ dığım bir yerde indirdikten sonra, bu şahıs t» otoyu te rk ettiğ i sırada 'bize' Unkapı yönünü tarif etti. Kasımpaşa'ya inerken, boş bir arazide, bir bezle sildi­ ğim, olayda kullandığım ta­ bancayı attım. Aksaray’a geldik. Ben Yavuz Çay- lan’dan ayrılıp Dali Oteli'ne yatmaya gittim .” ,

# İkinci y a zılı

ifa d e y i

v e riy o r

Polisin yaptığı açıklama­ ya göre, Mehmet Ali Ağca ilk yazılı ifadesinden sonra 6 temmuz 1979 günü ye­ niden kendi el yazısıyla

ipekçi'nin öldürülme ola­ yına adı karışan ve güven­ lik kuvvetleri tarafından aranan Mehmet Şener. ..

ikinci bir ifade vermiştir. Olaya değişik boyutlar ka­ zandırdığı belirtilmiştir.

Ağca'nm ikinci el yazısıyla verdiği bu ifadesi de şöyle- dir:

“ Olayın planlanmasmda tabancayı aldığım Mehmet Şener adlı kişinin de katkısı vardır. Yavuz Çaylan’ın bUgisi de bulunmaktadır. Olayın işleniş tarzında bir değişiklik yoktur. Ancak tab an cayı A k s a r a y ’ a döndükten sonra, M H P il Binasın'nda bulunan hangi katta olduğunu hatırlaya­ madığım yerde Mehmet Şe­ ner’e teslim ettim ”

# S a v c ılık 'tâ k i

ifadesi

■ «

Sanık Mehmet Ali Ağca 10 temmuz 1979 günü İstanbul Cumhuriyet Sav­ cılığın da verdiği ifadesinde ise şunları söylemiştir:

“ Mehmet Şener ile İstan­ bul’ da tan ıştım . Yavuz Çaylan’ı Malatya'dan tanı­ rım. Dünyada vuku bulan terörist hareketleri takip ettim. Terör için bazı şahıs­ lan da seçtim. Bu nedenle Malatya ilinden pasaport

aldım. Yurt dışına çıkıp te­ rörist olmak için okula dahi gidecek idim. 15 ocak 1979 günü Malatya Ziraat Ban- kası’ nda annemin adına 22533 nolu hesaba yatırılan ve şubat ayı içinde 50 bin li­ rası çekilen 100 bin lira be­ nim ve annemin uzun süre­ den beri biriktirdiği para­ dır. Olay günü üzerimde kot pantolon, gri renkli ba­ lıkçı yaka kazak, gıri renkli ceket, siyah renkli palto bulunuyordu. Bunlarla ola­ yın ertesi günü Malatya’ya gittim. Oradan Ankara'ya gidip MalatyalI hemşehrim olan İlahiyat Fakültesi 5. snıf öğrencisi Yılmaz Sal­ manın evine gidip elbiseleri oraya bıraktım. Olayı işle­ diğimden dolayı üzüntülü­ yüm ancak pişman değilim .

0

Yavuz

Çaylan

y a k a la n ıy o r

Sanık Mehmet Ali Ağ- ca'nın itirafları doğrultu­ sunda çalışmalarını sürdü­ ren polis, olayda “ 34 EV 301” plakalı Anadol marka özel otomobili kullanan Y a­ vuz Çaylan adlı kişinin Adana’da eniştesinin ya­ nında kaldığını saptamıştır. Bunun üzerine enişte­ sinin evine baskın yapan polis Yavuz Çaylan’ı yaka­ layarak uçakla İstanbul’a getirmiştir. Daha sonra İs­ tanbul Sıkıyönetim Komu­ tanlığı tarafından verilen bir kararla iki sanığın göz­ altına bulundurulma süre­ leri uzatılmıştır. Soruştur­ ma sırasında Yavuz Çay­ lan'dan da el yazısıyla, ifade vermesi istenmişti»- Yavuz Çaylan 6 temmuz 1979 gü­ nü poliste kendi el yazısı ile verdiği ifadesi ile yine aynı konuları kapsayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı’na ver­ diği ifadesinde şunları söy­ lemiştir:

"Malatya ilinde okudu­ ğum orta tahsil çağlarında, alevî ve sünnî meselelerin­ den ötürü okul içerisinde bazı sürtüşmeler oluyordu. Alevîler çoğunlukla sol gö­ rüşlü,sünnîler de sağ görüş­ lü kişilerdi. Ben de sünnî olduğumdan elimde olma­ yan nedenlerden ötürü sağ görüşü benimseyen arka­ daşlarla birlikte idim. Daha sonra Adana İktisadî Ticarî ilimler Akademisi’ne gir­ dim. Burada da aynı fikri benimseyen gruplarla bir­ likte oldum. İstanbul’ da bulunduğum süre içinde babama ait trikotaj atölye­ sinde çalışmakla birlikte, yine babamın adına kayıtlı olan 34 EV 301 plakalı Anadol marka özel otomo­ bil ile taksicüik yapıyor­ dum. Mehmet A li Ağca’yı Malatya'dan tanırım. İs­ tanbul’da görüştük, arka­ daşlığımız vardır. Mehmet Şener hemşehrimdir. Gün­ düzleri otomu çay ocağının bulunduğu işhamnın karşı­ sına parkederdim, kendisi

ile konuşurduk. Olaydan 3-4 gün önce yine Mehmet Şener'in çay ocağında, Meh­ met Ali Ağca’nın bulundu­ ğu bir sırada siyasî konular konuşulurken, Mehmet Şener’in sağdan büyük ka­ yıp var, soldan da büyük bir başın gitmesi gerek de­ di. Daha sonra Mehmet Ali Ağca ile buluştuk. Benim arabamla birlikte maktülün evi civannda dolaştık. Olay günü Mehmet Ali Ağca ile saat 18.00 sıralarında Be­ yazıt Marmara Kıraathane­ si'nde buluştuk. Daha önce gittiğimiz Teşvikiye Emlak Caddesine geldik. Mehmet Ali Ağca indi ve ayrıldı. Ben de arabanın başında, Ruje Nuar’ın karşısına park ettim ve bekledim. Kısa bir süre sonra 4-5 el silah sesi geldi. Arkasından Mehmet Ali Ağca koşarak gelip ara­ baya bindi. Buradan Divan Oteli istikametine gittik. Bu arada Mehmet Ali A ğ ­ ca, tabancasını yere atıp "çabuk uzaklaş" dedi. Bu sırada yolu kaybettik, bir şahıs otoya aldık. Nerede indirdiğimizi hatırlamıyo­ rum. Şahıs bize Unka- panı'na giden yolu tarif etti.’ Aksaray'a geldik, ben otoyu parkettim. M H P 11 binasında kaçıncı katta ol­ duğunu hatırlamadığım te­ levizyon bulunan bir odaya çıktım. Mehmet Şener ile Mehmet A li Ağca orada oturuyorlardı. Kısa bir süre oturduktan sonra dışarıya çıktım. Merdivende ar­ kamdan gelen Mehmet Ali Ağca bana 1000 T L . verdi. Silahı ne yaptığını sordum. Mehmet Şener ile halletti­ ğini söyledi. Ben de ayrıl­ dım, ertesi günü Adana’ya gittim. Olayı planlayan Meh met şener ile Mehmet Ali Ağca’dır. Ben bu işe âlet edildim. Abdi tpekçi’ nin öldürüleceğini olaydan an­ cak kısa bir süre önce öğrendim.”

0 İfad esin i

re d d e d iy o r

Sanık Yavuz Çaylan, 10 temmuz 1979 günü İstan­ bul Cumhuriyet Savcısı’ria verdiği ifadesinde, bir önce­ ki ifadesini kısmen reddet­ miştir. Savcılıktaki ifade­ sinde şöyle demiştir:

“ Olaydan bir gün önce M. A li Ağca’yı Marmara Kıraathanesi’nde rastla­ dım. Ertesi gün için rande­ vulaştık. Olay günü Mar­ mara Kıraathanesinden 34 EV 301 plâkalı otom ile Mehmet A li Âğca’yı alıp Teşvikiye'ye geldik. Ben a- rabayı Ruje Nuar’ m önüne parkettim. Mehmet A li A ğ ­ ca, arabadan indi, aradan bir müddet geçti, 4-5 el si­ lah sesi duyuldu. Arkasın­ dan Mehmet A li Ağca gel­ di, farlar sönük olarak o- lay yerinden kaçtık. Ka­ sımpaşa civarında Mehmet A li tabancayı attı. Aksa­ ray’ a geldik, burada araba­ dan inen Mehmet A li Ağca,

POLİTİKA KAZANI

•ÖRSAN ÖYMEN

KİM ,NİÇİN,NASIL?

G

AZETECİ ile gazeteci olma­ yan arasındaki fark... Hiç düşünmemiştim bu so­ ruyu.

Yanıtını bıyıkları yeni yeni terle­ yen Sedat’tan dinledim:

—Sizler, diyordu, bizlerden 24 saat öncelikle yaşıyorsunuz. Sedat, Abdi ipekçi’nin oğludur...

Geçen hafta birkaç saat beraber olduk... Annesiyle, kız kardeşini karşılayacaktık, Yeşilköy Havaala- nı’nda... .

Ulusal hava yollarımız, bizim öncelikli yaşamımızın tersine “ ge- cikme” li düzenin izin simgesi haline g eldiğ in d en İz m ir’den beklenen uçak, takriben iki saatlik bir gecik­ me ile limana inecekti...

Böyle bir duyuruya da gerek duyulmamıştı ama, dedik ya gazete­ ciyiz. Önceden almıştık haberi.

Alanda beklemektense Florya’ya gitmeyi önerdim... Sevindi, simsi­ yah gözleri parladı...

Sedat, yazları Florya’da otururdu, anası ve babasıyla birlikte...

Abdi İpekçi’nin ölümünden sonra ilk kez seyrediyordu Florya’nın deni­ zini... Birden durgunlaştı:

" —Sizce” dedi, “ Bulunacak mı babamın katili?”

Sustum... O da sustu.

Dün gece Sedat’ların evine yakın bir yerdeydik, güvenlik örgütleri, babasının katil zanlısını yakalamış­ lardı... Olay yerinde uygulama yapılacak diye bekliyorduk... Resmî ağızların bildirdiklerine göre, “ suçu­ nu itiraf” etmişti, zanlı...

Görgü tanıklarıyla yüzleştirilmiş, tanıklar da “ Evet, ipekçi'ye ateş açan budur” demişlerdi. Böylece 3 şubat günkü gazetelerin kara başlık­ larında gümbürdeyen “Abdi ipekçi öldürüldü” haberinin “ Kim?” sorusu yanıtlanmış mı oluyordu?

Bence hayır!

ipekçi’yi toprağa verdiğimiz gün şunları not etmiştim, “ Politika Kazani’na:

★ ★ ★

“Saygı duruşu... İpekçi’ye gerçek saygı, anısı önünde başlan eğmek değil, bir suçlu gibi susmak değil, bir savcı gibi dik tutabilmek olmalı başları... Ve dikine dikine gitmek olmalı olayların üzerine... Yılma' dan, usanmadan, ürkmeden, yürü mek olmalı odak noktalanna.. Kanlı ırmağın kaynak noktalanna.. Yoksa günlerdir radyolarda, televiz yon ekranlannda, gazete sayfalann da yayınlanan “Abdi ipekçi öldürül dü” haberi, gazetecilik deyimiyle daha doğrusu Abdi İpekçi’nin deyi miyle eksik haber olarak kalacak...

Buna da en başta, gazetecilik okulunun bir öğretmeni olan, Abdi İpekçi usta kızacak... Nedir “eksik haber”, gazetecilik öğretisinde?

"—Kim, ne zaman, nasıl, niçin, nerede,” sorulannın yanıtsız kalma­ sı... Ya da yanıtlannın noksan kalması.

“Abdi İpekçi öldürüldü” haberinin yanıtsız kalan soruları var:

—Kim, niçin, nasıl?

Abdi Ipekçi’yi kim öldürdü? Kim­ ler öldürdü? Niçin öldürdü? Nasıl öldürdü? Tetiği çeken ve gazeteler­ de kara kalemle çizilmiş suratına milyon vaad edilen kişi de değil, “kim” sorusunun gerçek yanıtı... Otomatik tabancayla, otomobilin camını kırarak sıkılan beş kurşun da değil “nasıl” sorusunun yanıtı...

Cinayet, uzun dönemli bir plânın sonucudur. Ama bu sonuç, bir son değil, başlangıçtır aslında... Asıl canlı hedefi paramparça edip yere serme eyleminin başlangıcı... Asıl canlı hedef? Hep söylüyoruz, üze­ rinde her birimizin ayrı ayrı yaşam savaşı verdiğimiz bu ülkedir canlı hedef... Bu cinayet plânını bozmak gerek... Gerçek hedefin yıkılmasını önlenfek gerek... Bunu önlemenin yolu da, haberin'eksik kalmamasıy­ la, tüm soruların yanıtlanmasıyla olanaklı...

Haydi bakalım, bir zamanlar Abdi İpekçi Okulu’nda gazetecilik yapmış olan Başbakan Bülent Ecevit... Oturduğunuz koltukta, bir nebze payı olan hocamız, şimdi sizi sınava sokuyor... Gazetecilik sınavına...

İlk soru:

“—Abdi İpekçi öldürüldü haberini tam olarak yazmak.”

Haberin temel sorularını eksiksiz yanıtlamak... “Kim, niçin, nasıl?”

Bu soruları boş bırakırsanız çaka­ caksınız...

Ve sayenizde hep birlikte çakaca­ ğız o zaman...”

★ ★ ★

Ipekçi’yi toprağa verdiğimiz gün­ kü notlarımdan aktardım bu satırla­ rı...

Beş ay sonra, bir gece yarısı, Teşvikiye kavşağında şimdi aynı soruları düşünüyorum...

Gazetenin büyük puntolu başlık­ ları, az sonra, dev makinanın merdanelerinden haykırmaya başla­ yacak:

“ —İpekçi’nin katili yakalandı...” Ve sizler bu satırları okurken, belki resmî ağızların resmî açıkla­ maları da yayınlanacak...

Ama, “ Abdi İpekçi” haberi gene de “eksik haber” niteliğini koruya­ cak.

Neden?

“ Kim,” sorusunun gerçek yanıtı, tetiği çeken eli kelepçelemekle bitmiyor ki...

Bu eli tıpkı bir mermi gibi, karanlık emellerin namlusuna süren eller var... Onlar kimler?..

. Neredeler?

Abdi İpekçiden de büyük bir hedefe, yani bu güzelim ülkenin kara bağrına, nişan alma eylemleri sürdüğüne göre...

İpekçi dosyasının izini sürdürme­ ye devam...

Belki o zaman, tünelin ucundaki karanlık suratlar aydınlığa çıkacak...

Ve belki o zaman, “ Abdi İpekçi öldürüldü” haberinin noksan sorula­ rı yanıtlanmış olacak...

Onun için Sayın Başbakan... Sınav bitmiş değil...

Fazla sevinmeyelim... Coşkuya kapılmayalım...

bana 1000 lira verdi ve Abdi İpekçi’ yi vurduğunu da o anda söyledi. Daha önceden haberim yoktu. Mehmet Şener’ in olaydan haberi o- lup olm adığını b ilm iy o ­ rum.”

0

Firarda

Polisin açıklamasında, Mehmet Şener’ in gerek iş­ yeri ve gerekse evine he­ men baskınlar yapıldığı an­ cak, Ağca’ nın yakalanma­ sından bir gün önce Şe­ ner’in her iki yeri de terkettiği belirtilmiştir. Ça­ lışmalar sırasında Mehmet

Şener’ in kardeşi Haşan Hü­ seyin Şener adına kayıtlı “ 34 C 124” plakalı oto­ mobilin Sultanahm et’te garajda olduğu saptanmış­ tır. ilk günden beri kontak anahtarı üzerinde bulunan ve içinde bazı özel eşyalar olan otomobüi almaya kim­ se gelmemiştir. Otomobü ve eşyaların zaptedüdiği, kaçan Mehmet Şener üe kardeşinin aranmasına devam edildiği belirtilmiş­ tir.

Yakalanan Mehmet A li Ağca üe Yavuz Çaylan. so­ ruşturma sonucunda hazır­ lanan soruşturma evrakı ve

İstanbul Cumhuriyet Sav- cüığı’nm üst yazısı üe bir­ likte “ Taammüden a- dam öldürmek, bu suça yardım ve azmettirmek ve 6136 Saydı Yasa’ ya aykırı harekette bulunmak ” suç­ larından dün 1. Orda ve İs ­ tanbul Sıkıyönetim Komu­ tanlığı’na gönderilmişler­ dir.

Sıkıyönetim M ahke­ mesinde sanık Mehmet A li Ağca üe sanık Yavuz Çay­ lan dün tutuklanmışlardır. Mehmet Şener hakkında da gıyabî tutuklama karan verilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Akyaka 'da kaldığı evden ge- çen Perşembe günü çıkan ve bir daha haber alınamayan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İİBF son sınıf

Projenin ikinci ayağında 15 iş koçu istihdam edilmiş, 450 engelli bireyin sürdürülebilir istihdamı sağlanmış olup, projenin ikinci ayağı 15 Mart 2018 tarihinde

d) İsteklinin alım konusu malı ürettiğine ilişkin olarak ilgili mevzuatı uya- rınca yetkili kurum veya kuruluşlarca düzenlenen ve isteklinin üretici veya imalatçı

After years of defeat and despair, the Empire could find respite while the Great Powers of Europe were battling each other. 79 Mustafa Aksakal, The Ottoman Road to War in 1914:

Şimdi bizler bu esasları bütün eski m e s - kenler için vaz eder ve bilâ istisna bunları tat- bik cihetine gidersek, plânlı bir tarzda yeni ve iyi şehir semtlerinin

[r]

İlkokul binası olarak kullanılan bu bölüm lojman ve diğer bölümlerde dersliğe çevrilmiştir 5 derslik (1.2.3.4. sınıf ve anasınıfı) ve 1müdür yardımcısı odası

31. Yirmi bir yaşındaki annenin ilk gebeliğinden 35 hafta 2000 gr olarak doğan bir erkek bebek anne yanında izlenirken, ilk gününde uyandırılmakta zorlanma