r . S - 9
41
K ____________________________ r —
£
Maziden Canlı Masallar
Yedikule ve A nem as
Zindanlarının
Efsaneleri
Istanbulu çerçeveleyeni sûrla rın iki ika ra başındaki Anamas ve Yedikule zindanları iki impara torluğun, daha doğrusu iki impa ratorluk ailesinin siyasî, İçtimaî ve ahlâkî ¡tereddilerini hâlâ hay kıran ve sesini daha Lir çok asır lara yetiştirecek kadar sağlam kalan iki tarih yadigârıdır.
Bu kulelerin bindir efsanesi vardır. Fakat içlerinde oynanan hakikî dramlar, efsaneler, rah met okutacak kadar çok ve acı dır.
Bugün okuyucularıma buraları gezdireceğim. Yedikulenin kapı sından giriyorum. Kanlı burçların çatlaklarından hâ.!â; boğulan ve boğazlanan insanların son hırıltılı nefesleri sızar gibi..
Mermer kulenin altındaki bo dur kapının kalın kapağım gıcır datarak açıyorum. Sağır ve ağır duvanarın ördüğü kan kokulu ve karanlık bir dehlizden kıvrıla kıvrıla yürüdükten sonra kanlı odaya geldim. Bu odanın; yuttu ğu insan başlarına doymamış gibi hâiâ ağzı açık duran kapısını ve onun üstünde insan iskeletleri gi, bi hâiâ yaşayan şırvanlarını, kara taşlara belki tırnaklarla kazılan eski yazıları ıg'irdükten sonra ku laklarımda körpe bir erkek sesi nin yağh Ikem’endden sızarı İnilti leri canlandı.
Sadrazam Davut Paşanın Ce becisi; 16 inci Osmanlı padişahı Genç Osm an m boğazına yağlı kemend atmış «Kelende,r uğru su» da husyelerini sıkmış, onu
t
luzellıgr zamanının Kaarıı.arı ağ onuyorlar ve öldürüyorlardı. zında iştiha açıcı sihirli bir sakız gibi çiğnenen ‘Genç Osman Sad razam Davut Paşaya yalvarıyor du:— Behey zalimi Ben sana neyi e d im. İki defa mucibi katil cürmünü affedip |öîdürmedim. Mansap verdim. Bana adavetin nedir?
Bu yalvarmalar (mütecavizle rin ve isyancıların taş kalplerini yumuşatamamıştı.
Genç Osmanın kulakları, bur nu kesildi. Valide Sultana, yeri ne geçen amcası Deli Mustafaya ölüm nişanesi olarak götürüldü. Bu facia sarayın ve Yeniçerilerin ruhî ve ahlâkî tereddisini ¡göste ren bir örnekti. Valide Sultan deli oğlunu tahta oturtmak için on sekiz yaşının baharını yaşayan torununu boğduruyordu. Bir gün1 evvel tahtının eteklerini öpenler, Genç Osmanı pazar aıabasile Ortacamie ve Yedikuleye götü rürlerken :
— Canım Osman çelebi! Mey hane basıp, Yeniçeri ve Sipahi den tutulanları taş gemisine hap setmek, denize atmak nice imiş? diye alay ediyorlardı.
Altıncıoğiu adlı zebeijâ gibi bir Yeniçeri ¡kuduran şehvetini susturmak için bir gün evvelki hükümdarının ve Imetbuunuıı fe lâket yolunda bile yırtılan elbise sinden taşan bacaklarını sıkıyor, «salyalarını akıtıp damağım çat latarak» :
— Ah! Ne körpe but!., diyor du.
Yedikule zindanlarında bir çok ecnebi sefirler, kişizadeler, prens ler de hapsedilmişlerdi. Bozgun cu ve mütereddi bir ocağın genç hükümdarı Osman Burgaz su kemerlerini yeniden yaptırmıştı. Buradaki su kulelerini ilk yaptı ran. Bizans İmparatoru Androni- kos Komncn idi. Bu imparato run feci akıbetini bilen bazı
ta-boğuıduğu Yedikule
rihçiler Burgaz kemerlerinin uğur suziuğunu söylerler.
Hakikaten bu iki hükümdarın fecj akıbetlerinde o kadar çok benzeyiş var k i... Ko.rnnen de tereddi etmiş bir ailenin çocuğu idi. Bu.nun akıbeti de tarihe kan lı Bizans saraylarının en feci- bir örneği olarak geçmişti. Bu impa rator bir saray entrikası netice sinde hal edilimişti. Androniikos Komin en binbir hakaret ve işken- , ce alcında gözlerine mil çekerek Aleksi Komoen’i öldürttüğü He- layiye . şimdiki Bebek civarında - götürülüyordu. Ellerine ve boy nuna taşınamıyacak kadar ağır zincirler takılmıştı. Yeni İmpara, tor Isak da Andronikos’u sürük leyen kafilenin önünde; tekme, yumruk atanların arasında idi.
Kocalarını kör bıraktığı kadın. 1ar eski hükümdarın yanına so kuluyorlar, onun saçlarım yolu yorlar, dişlerini kırıyorlardı. İş kence devam ediyordu: Ansızın inen bir balta hükümdarın bir elini kopardı. Kızgın bir şiş bir gözünü çıkardı. Hükümdar böy- lece öküzler gibi böğürere-k Via- ı herne sarayındaki Anemas. danına getirildi ye atıldı. r aç ve susuz bırakıldı. L. gün sonra öbür gözü de çıkarıl dı. Halkın alayına ve hakaretine maruz ¡bırakılmak için bir ‘gün zindanın önüne çöktürülen bir uyuz deveye bindirildi. Şehrin sokaklarında dolaştırıldı. Halk topuzlarla başına vurdular.
Uvuz deve sokaklardan ge çerden itduıııım aouesınaııeıeıe koştular, idrar doldurdukları şi şeleri uyuz devenin yarı ölü sü varisinin- üstüne ¡boşalttılar. Ba zıları üç gün evvelki imparator larının ağzına pisliğe bulaşmış süngüler soktular. Andronikos böyiece İpodıoma getirildi. Diş kurt ve aslan heykellerinin ara sına kollarından asıldı. Bağırıyor du:
— Tanrım bana acı. Zaten kı rılmış bir dalı büsbütün kırma!..
Coşan halk onun elbisesini de soydu. İki Lâtin; kılıçlarının çe liğini onun bacaklarında dene diler. Bir Bizanslı böğüren hü kümdarın gırtlağına bir harbe sapladı, barsaklarına kadar ba tı idî.
Mahlû imparator aıtık işken ceye dayanamıyordu. Kolundaki yarasını ağzına aldı ve kendi ‘ka nını aç bir sülük gibi emerek ha yatını tamamladı.
Bunlar Yedikule ve Anemas zindanlarında oynanan binbir fa cianın iki perdesidir. Efsanelerini de -bir başka gün okuruz.
İbrahim Hakkı KONYALI
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi