• Sonuç bulunamadı

Hepatik Ensefalopati

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hepatik Ensefalopati"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

‹ntravenöz Uygulama

Komplikasyonlar›

Zülbiye ÇEL‹K1, Cüneyd ANIL2

Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dal› Hemfliresi1

, ‹ç Hastal›klar› Uzman›2, Ankara

ntravenöz (úV) yol, hastaneye kabul edilen has-talarda en sık baüvurulan tedavi uygulama yollarındandır; dolayısıyla damar yolu açma, en sık uygulanan giriüimlerdendir. úV yol kullanma endikasyonları arasında; sıvı-elektrolit kayıplarının yerine konması, oral alamayan hastalarda paren-teral (PE) beslenme, úV yoldan ilaç verme, kan ürünü transfüzyonu gelir ().

úV sıvı tedavisi, hastaların gıda ve sıvıları oral ola-rak alamadıkları ya da almamaları gereken du-rumlarda uygulanır. Sıvıların direkt olarak intra-vasküler sıvı kompartımanına giriülerinin saùlan-ması ve elektrolit kayıplarının yerine konması için etkin bir yoldur. Özellikle kritik hastalarda, uzun sü-recek tedavilerde tercih edilir. úV tedaviler, genel-de hekim tarafından önerilir. Hemüire; tedavinin verilmesi, idamesi, tedavi sırasında ortaya çıkan komplikasyon ve yan etkilerin monitorizasyonu ve eùer gerekiyorsa evde tedaviye nasıl devam edi-leceùinin öùretilmesinden sorumludur ().

úntravenöz (úV) tedavi uygulamalarının majör komplikasyonları; infiltrasyon, tromboflebit, sıvı yüklenmesi, kanama, hematom, tromboembo-lizm, hava embolisi ve enfeksiyondur.

‹NF‹LTRASYON

úV sıvıların ven ponksiyon bölgesinden subkütan boüluùa girmeleri ile ortaya çıkar. Artan doku sıvı-sına baùlı olarak ortaya çıkan üiülik ve meydana gelen dolaüım bozukluùuna baùlı olarak oluüan solukluk ile kendini belli eder. Sıvının akıü hızı ya-vaülamıü ya da durmuü olabilir. Ödeme baùlı ola-rak aùrı da ortaya çıkabilir ve infiltrasyon miktarı

ile orantılı olarak artar. únfiltrasyon ortaya çıktıùın-da, infüzyon durdurulmalı ve gerekirse, baüka bir yerden tekrar damar yolu açılmalıdır. únfiltrasyo-nun neden olduùu rahatsızlıùı azaltmak için, ekstremite yukarı kaldırılır ve 20 dk. kadar ılık bir havluya sarılır. Böylece dolaüım düzelir ve aùrı, ödem azalır ().

Periferik úV infüzyon infiltrasyonuna baùlı cilt ve cilt altı dokuda nekroz geliüimi çok nadir bir komp-likasyondur. Sitotoksik ilaçlara ve noradrenalin in-füzyonuna baùlı geliüen infiltrasyon nekrozu iyi bi-linirken, hipertonik dekstroz ve kalsiyum infüzyo-nuna baùlı olanı göreceli olarak tanınmamakta-dır. Washington’daki bir cerrahi kliniùinden yapı-lan 8 vakalık bir bildiride, %0 dekstroz ve kalsi-yum tuzları içeren infüzyonların neden olduùu in-filtrasyon nekrozları ortaya konmuütur. Vakaların hospitalizasyon süreleri uzadıùı gibi, 5 vakada cid-diüekil bozukluùu ya da ekstremite fonksiyon kay-bı ortaya çıktıùı bildirilmiütir. Tedavide debridman, cilt greftleme ve duruma göre sekonder rekonst-rüksiyon uygulanmıütır (2).

Kalsiyum klorür gibi yüksek konsantrasyonlarda kalsiyum tuzları, proteini çöktürerek direkt sitotok-sik olabilmektedirler. Kalsiyum klorürün cilt altına enjeksiyonu ya da ekstravazasyonu, aùrılı bir cilt dökülmesine neden olur. Klinikte kullanılan diùer kalsiyum tuzlarından kalsiyum glukonat ve kalsi-yum glukeptat çok daha az irritandırlar; ancak on-ların da nekroza neden olabildikleri bildirilmiütir. Hipertonik glikoz solüsyonlarının ekstravazasyon-larının nasıl nekroza neden olduùu tam olarak an-laüılamamıütır. Ancak, interstisyel ozmotik

(2)

leri deùiütirerek, intrasellüler ve ekstrasellüler sıvı-lar arasındaki dengeleri bozarak hücre fonksiyon-larını etkileyebilecekleri bildirilmiütir. Bu tabloya, göreceli olarak kapalı bir doku kompartımanında artan basıncın neden olduùu iskemi ve hücre ölü-mü eklenmektedir. úV alimentasyon ya da kalsi-yum tuzu uygulaması çok sık klinik endikasyon bulmakla birlikte, ekstravazasyonlarının nadir de olsa ciddi sekellere neden olabileceùi akılda tutul-malıdır. únfiltrasyon nekrozunun engellenmesi için, bu tip sıvı infüzyonları sırasında yakın monitorizas-yon ve infiltrasmonitorizas-yonun ilk bulgusu ile birlikte infüz-yonun durdurulması gerekir (2).

TROMBOFLEB‹T

Periferik ven infüzyon tromboflebiti, venin bir infla-masyonudur; patogenezi tam olarak ortaya kona-mamıütır. Kimyasal, mekanik irritasyona baùlı ya da enfeksiyöz mekanizmalarla oluüabilir. únflamas-yonla birlikte bir trombüs oluüur ve tablo trombof-lebitle sonuçlanır (, 3). Bazı kaynaklar infüzyon tromboflebitini, enfeksiyöz ve non-enfeksiyöz (irri-tan) olarak sınıflandırmaktadır; ancak trombofle-bit insidansları ile kültür pozitifliùi oranları arasın-daki farklar, durumun daha çok steril bir inflama-tuar olay olduùunu düüündürmektedir (4). únfla-masyonla trombüs geliüimi arasındaki spesifik iliüki ve hangisinin daha önce oluütuùu açık deùildir (5). úntraluminal tromboz, ven inflamasyonunun sonu-cu olarak geliüebileceùi gibi, ortaya çıkan bir tromboz kan akımını bozarak flebite neden olabi-lir. únfüzyon tromboflebitinin patogenezini incele-mek için yapılan bir ultrasonografik çalıümada, tromboflebit geliüiminde trombozun öncülük ettiùi yönünde sonuçlar elde edilmiütir. Tromboflebit ge-liüiminde can alıcı olayın endotel hasarına sekon-der geliüen intraluminal tromboz olduùu bildirilmiü-tir. Bu olay ven ponksiyonunun kaçınılmaz bir so-nucu olmasına raùmen, kateter yapılarındaki geli-üimlerle endotel travmasının ve erken trombozun, antiinflamatuvar ve antikoagülan ilaçlarla geç trombüs geliüiminin azaltılabileceùi bildirilmiütir (6). Venin; infüzata, kateter materyaline, ya da ka-teterin intravasküler segmentinin bakteri koloni-zasyonuna baùlı irritasyonunun, inflamatuar kas-kadın prostaglandin aracılı aktivasyonuna neden olduùu düüünülmektedir. Endotel inflamasyonu-nunüiddetli olduùu yerlerde koagülasyon sistemi ak-tive olabilir ve diùer eùilim yaratan faktörlerle birlikte trombozu baülatabilir. únflamasyon, fibrin ve trombüs olu-üumu histopatolojik çalıümalarda gösterilmiütir (5).

Tromboflebit, úV tedavilerin en sık görülen, majör komplikasyonudur (5). Literatürde insidansı %25 ile %43 arasında bildirilmektedir (5, 7). 56 periferik venöz kateterin dahil olduùu bir çok-merkezli çalıü-mada tromboflebit insidansı %2.5 olarak bildiril-miütir (8). únsidans oranlarındaki bu büyük farklılık-ların tanısal kriterlerin standardize edilememesin-den kaynaklandıùı belirtilmektedir (5). úntravenöz Hemüireler Derneùi’nin 990 yılında oluüturduùu rehberde, periferik ven infüzyon tromboflebitinin kabul edilebilir insidansının %5 ve altı olduùu bildi-rilmiütir (9). Yayınlanan hemen hemen tüm çalıü-malarda bu oran aüılmıütır (5).

Tromboflebit geliüimini etkileyen baülıca faktörler üunlardır:

. Kanülasyon ve infüzyon süresi: Tromboflebit sık-lıùı kateterin damarda kalıü süresi ve infüzyon sü-resi ile direkt iliükilidir (7, 0, ). Kanülasyon süre-si, infüzyon tromboflebitinin primer belirleyicisidir (4, 5). Bazı yayınlar, .günden sonra riskin rölatif olarak sabitleütiùini bildirmektedir. Ancak kümüla-tif risk gün sayısı arttıkça artmaktadır (Bir çalıüma-da;.gün-%2, 2. gün-%30, 3. gün-%40 olarak sap-tanmıü) (0). Sürekli infüzyonlarda bir kanülün ay-nı damarda 24 saatten fazla tutulmaması gerekti-ùi bildirilmektedir (7). 72 saatten daha uzun süre damarda tutulan periferik kateterlerin %2-5 oran ın-da sepsis riski yarattıùı bildirilmektedir (4). Bazı ya-yınlar ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention), flebit riskini minimuma indirmek için her 48-72 saatte bir kateterlerin ve ven giriü yerlerinin deùiütirilmesini önermektedir (5, 0). Flebit eùilimi yüksek olan riskli hastalarda, yüksek flebitojenik karıüımların uygulandıùı durumlarda kateter deùiüimi 24 saat-te bir yapılabilir (0). Bir çalıümada, Vialon kasaat-tesaat-te- katete-rin 3 ya da 4 günde bir deùiütirilmesinin, Teflon ka-teterin 2 günde bir deùiütirilmesinden daha az oranda flebite neden olduùu bildirilmiütir (0). Hes-sov ve arkadaülarının çalıümasında, sürekli úV in-füzyon alan hastalarda tromboflebit geliüme riski-nin her infüzyon günü %2. ile %2.6 arasında arttı-ùı bildirilmiütir. Günlük infüzyon süresinin 8 saat ile sınırlandırılmasının tromboflebit insidansını %3’ün altına indirdiùini, hatta ortadan kaldırdıùını bildi-ren yayınlar vardır. Birçok yazar, günlük infüzyon süresini 8-2 saatin altında tutmayı önermektedir (7).

2. Ven ponksiyon yeri:úV tedavi için ekstremitenin hareketini kısıtlayacak bir ven seçilmemelidir. Da-marı irrite edici ilaçlar için mümkün olduùunca

(3)

ge-%30-%45 azalma saùladıùını bildiren yayınlar var-dır (5). Bir çalıümada, Vialon®

kateterlerin Teflon®

kateterlerden daha az tromboflebite neden oldu-ùu ve daha kolay yerleütirildikleri bildirilmiütir (2). Bu bulgu baüka yayınlarda da desteklenmiütir (0). Teflon®’un yeni bir versiyonu piyasaya

sürül-dükten sonra, Vialon® ile karüılaütırmalı bir

çalıü-ması yapılmıütır. úki grup arasında tromboflebit in-sidansı açısından ilk 24 saatte anlamlı fark bulun-mamakla birlikte, Vialon® kateterlerin. günden

sonra anlamlı olarak daha az tromboflebite neden olduùu saptanmıütır. 200 vakayı içeren bu çalıü-mada, tek ve çift kat flasterleme tekniklerinin (Op-site®kullanılarak) tromboflebit insidansı üzerindeki

etkileri de incelenmiü ve bir fark bulunmamıütır. Ancak, çift kat flasterlemenin kanülasyon süresini anlamlı olarak arttırdıùı saptanmıütır. Bu vakaların hiçbirinde bakteremi saptanmamıütır. Kateter cin-sinin ve flasterleme tekniùinin kanül ucu kültür so-nuçlarını etkilemediùi bildirilmiütir (4). Kapamada steril gazlı bez ya da transparan materyal kullanı-mının tromboflebit oranını etkilemediùini bildiren yayınlar vardır. Gazlı bezleri 48 saatten daha sık aralıklarla deùiütirmenin riski arttırdıùı gösterilmiü-tir (5, 0).

Uzun kateterlerde kısalara göre, kalınlarda incele-re göincele-re tromboflebit riskinin daha yüksek olduùu bildirilmektedir (5, 7, 0, ). Uzun ve kısa kateter-lerin her ikisi de infüzyon tromboflebitine neden olabilmektedir. Ancak, kalın kateterlerde inceler-dekine göre artmıü risk; muhtemelen bunlar rölatif olarak kısa, küçük lümenli venlere yerleütirilirken ortaya çıkan fiziksel travmaya baùlıdır (5). Katete-rin küçük seçilmesinin, damar içinde iùne çevre-sindeki kan akımını daha az engelleyerek trom-boflebit olasılıùını azalttıùı belirtilmektedir (). 5. Kullanılan sıvının akıü hızı: únfüzyon sıvısının hızlı gidiüi, damar endotelinde devamlı ve hafif bir travmaya neden olabilmektedir (0, ). Ayrıca ir-rite edici bir sıvının yavaü damlaması da damar endotelini uzun süreli bir travmaya maruz b ıraka-bilir ().

6. Katetere baùlı enfeksiyon: Periferik kateterlerin %5-%25’i çıkarılmaları sırasında cilt mikroorganiz-maları ile kolonize olmaktadır. Kolonize olmuü teterlerde infüzyon tromboflebiti riskinin 6 kat ka-dar artabileceùi bildirilmiütir (5, 0). Kateter mater-yalinin katetere baùlı enfeksiyon patogenezinde önemli rol oynadıùı görüüü yaygındır. Teflon yapı-sındaki intravasküler kateterlerin, polivinilklorür ya da polietilen yapılı kateterlere göre mikroorga-niü bir ven seçilmelidir (, 3, 7, ). Üst ekstremite

venleri, alt ekstremiteye tercih edilmelidir. El bileùi ve üst kol damarlarının, ele göre daha fazla risk ta-üıdıùı da bildirilmiütir (0). Ponksiyon bölgesinde enfeksiyon bulunmaması da, geliüebilecek trom-boflebit açısından önemlidir (5).

3. Uygulanan sıvı tipi: úV tedavide kullanılan sıvı-lar damar endotelini irrite edici olabilir (7, 0, ). Hipertonik (glikoz gibi) ve düüük pH’lı sıvılar bu ni-teliktedir. Sıvılara eklenen potasyum klorür, B ve C vitamin kompleksleri, tetrasiklin, vankomisin, am-foterisin B, çoùu β-laktam grubu antibiyotikler, bar-bitüratlar, fenitoin, çoùu kanser kemoterapötik ajanlar, vazoaktif pressör aminler (norepinefrin gi-bi) de damar endotelini irrite ederek tromboflebite neden olabilirler (5, 0, ). Bu ilaçlardan bazıları (norepinefrin, adriamisin, fenitoin gibi), ekstravaze olurlarsa ciddi nekroza neden olabilirler. Antibiyo-tiklerin, özellikle içerdikleri mikropartiküller nedeni ile flebite neden oldukları, kullanılan filtrelerle fle-bit risklerinin azaldıùı bildirilmiütir. Ancak bu bul-guyu desteklemeyen çalıümalar da mevcuttur. Pa-halı olmaları, belli aralıklarla deùiütirilmelerinin gerekliliùi filtrelerin rutin kullanımlarını sınırlandır-mıütır ve bu konuda daha ileri çalıümalara ihtiyaç vardır (0). Hessov ve arkadaülarının yaptıkları bir çalıümada, 96 vakada 529 infüzyon günü sonun-da infüzyon tromboflebiti oranı %6. iken, mayile-rinde %0 invertoz içeren bir grubunda bu oran %9.7’ye, potasyum içeren bir grubunda %0.9’a, %20 intralipid ve %0 aminosol içerenlerde %23.’e çıkmıütır (7). Hiperalimantasyon sıvıları ise bakteri ve fungus kontaminasyonu için uygun vasat nite-liùindedir. únfüzyon sıvısına eklenen sodyum bikar-bonat ve antikoagülan ilaçların tromboflebit insi-dansını azaltıcı etkileri olduùu bildirilmektedir (). Glikozlu solüsyonların fosfat tamponlarla nötralize edilmesinin de tromboflebit olasılıùını azalttıùı bil-dirilmiütir. Damar irrite edici solüsyonlar mümkün olduùunca hızlı ve büyük damarlardan verilmeli-dir (2). Ancak hızlı infüzyonun da flebitojenik ola-bildiùi bildirilmiütir (0).

4. Uygulamada kullanılan materyal: Damara gir-mek için kullanılan kateterin cinsi, uzunluùu ve ka-lınlıùı da tromboflebit görülme sıklıùı üzerinde etki-lidir. Damar lümeninin çapına uygun kateter seçil-melidir. Bazı çalıümalarda, tromboz geliüimi açısın-dan çelik iùnelerin en az riske sahip oldukları, po-lietilen kateterlerin teflon kateterlerden daha fazla tromboz riski taüıdıkları bildirilmektedir (7, 0, ). Yeni poliüretan kateterlerin, teflon kateterlere göre periferik ven infüzyon tromboflebiti oranlarında

(4)

nizmaların adheransına daha dirençli oldukları ve kolonizasyon ile enfeksiyona sebep olma eùilimle-rinin daha az olduùu bildirilmiütir. Benzer üekilde Vialon materyali içeren kateterlerin polivinilklorür ve polietilen kateterlerden çok daha güvenli oldu-ùu, Vialon ve Teflonun enfeksiyon riski yönünden yakın oldukları bildirilmiütir (0).

7. Hastaya özgü faktörler ve diùer faktörler: Kadın cinsiyet, alt ekstremitenin kullanımı, altta yatan tıbbi hastalık varlıùının (kanser, immün yetmezlik) infüzyon tromboflebiti riskini arttırdıùı bildirilmekte-dir. Diùer faktörler arasında kateter uygulayıcısının deneyimi, acil üartlarda yapılan giriüim sayılabilir. Sisteme yapılacak tüm müdahelelerin (üiüe ve set deùiütirme, hazneden ilaç uygulama gibi), olası kontaminasyonu engellemek için aseptik teknik-lerle yapılması gerekir (5, 0, ). Ayrıca, genç eriükinlerde riskin yaülılara göre daha fazla olduùu bildirilmiütir (0). Tam olarak açıklanamayan bir kiüisel eùilim/hassasiyetten de bahsedilmektedir (0).

Katkı dereceleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, tromboza eùilim yaratan durumlar tromboflebit geliüme olasılıùını arttırabilirler. Bunlar arasında; endotel bütünlüùünün bozulması (vene giren iù-ne, kateter, enfeksiyon gibi), kan akımının yavaü-laması (hareketsizlik, cerrahi müdahele, kalp yet-mezliùi, üok gibi), pıhtılaüma proteinleri ile ilgili bo-zukluklar (Faktör 5 Leiden, protrombin gen mutas-yonları, hiperhomosistinemi, antitrombin 3, protein C ve protein S eksiklikleri gibi kalıtsal trombofililer) bulunur (5, ). Bu tablo emboli ile de sonuçlana-bilir (, 3).

Periferik intravasküler kateterlerde trombotik komplikasyonları önlemek için heparin kullanımı çok yaygın bir uygulama olmasına raùmen, ge-rekliliùi konusunda fikirbirliùi yoktur. Periferik ve-nöz uygulamalarla ilgili 3 randomize çalıümayı içeren bir metaanalizde; kullanım aralarında ka-palı tutulan kateterlerde periferik ven infüzyon tromboflebiti riskinin, 00 U/ml’lik sulandırılmıü he-parinle aralıklı yıkamalar ile sadece SF kullanımı-na göre daha fazla azalabileceùi ve kateter açıklı-ùının artabileceùi bildirilmiütir. Yine sürekli  U/ml heparinli infüzyonların, SF’li yıkamalara göre riski anlamlı olarak azaltabileceùi ortaya konmuütur. Her iki uygulamanın daha ileri çalıümalarda tekrar deùerlendirilmesi gerektiùi vurgulanmıütır. 0 U/ml’lik heparinli yıkamaların ise, SF’li yıkamalar-dan daha yararlı olmadıùı ve terkedilmesi gerekti-ùi belirtilmiütir (3).

úV kateteri olan ve aralıklı ilaç tedavisi uygulanan hastalarda damar yolu açıklıùını sürdürmek ama-cı ile, kanama riski gözardı edilerek, yıllardır birçok klinikte heparin kullanıldıùı bilinmektedir. Hepari-nin komplikasyonları arasında, kateterin damar-dan çıkarılmasını gerektiren flebit ve osteoporoz da yer almaktadır. Uygulamada iki solüsyon ara-sındaki tedavi maliyeti de dikkate alınmalıdır. SF’in heparin kadar etkili olduùunu kanıtlayan ça-lıümalar mevcuttur (4).

Marmara Üniversitesi’nden ûelimen ve arkadaüla-rının yaptıkları bir çalıümada, úV kateteri olan ve aralıklı úV tedavi uygulanan hastalarda kateter açıklıùını sürdürmede SF ve heparinli solüsyonların etkileri ile úV kateterin damardan çıkma nedenleri incelenmiütir. Bu amaçla, 2 ay süre ile tümü stan-dart dozlarda olmak üzere, 75’ine heparin, 76’sına SF uygulanan toplam 5 úV kateter incelemeye alınmıütır. Elde edilen sonuçlar; damar yolu açıklı-ùını sürdürme yönünden heparin ve SF arasında fark olmadıùını, úV kateter için en riskli bölgenin baü bölgesi olduùunu, vialon kateterlerin kompli-kasyon geliüme yönünden teflon kateterlerden da-ha az riske sahip olduklarını ve kateter uygulama sayısı arttıkça komplikasyon geliüme oranının art-tıùını ortaya koymuütur. úV kateterlerin açıklıùının sürdürülmesinde SF kullanımının, kateterlerin da-marda kalıü süresini uzattıùı bildirilmiütir. Ayrıca kateter numaraları (22 G ve 24 G kateterler kulla-nılmıü) ve kullanılan ilaçların (amikasin, sulbak-tam-ampisilin, klindamisin, gentamisin, vankomi-sin kullanılmıü) komplikasyon geliüme riski yönün-den fark yaratmadıkları belirlenmiütir (4).

Tromboflebit oluüumunda ilk belirtiler giriü yerinde kızarıklık ve aùrıdır. Daha sonraki safhada bu böl-gede bir üiülik ve palpe edilebilen, ven trasesine uyan bir kordon oluüur. Giriü yerinde ısı artıüı olma-sı, lokal enfeksiyonu gösterebilir (, 3). Periferik ven infüzyon tromboflebitinin kesin tanısal kriterleri be-lirlenememiütir. úlk defa 957 yılında úngiliz Tıbbi Araütırma Konseyi tarafından ‘venin kızarıklıùı, hassasiyeti ve ödemi’ olarak tanımlanmıütır. Ayrı-ca, konsey bir klinik deùerlendirme aracı olarak bir derecelendirme sistemi de önermiütir. Son 20 yılda bu sistemde varyasyonlar ortaya çıkmıütır. Bütün skalalar, periferik ven infüzyon tromboflebi-tini fizik bulgular ve semptomların üiddetine göre derecelendirir. Tablo ’de bir skala örneùi verilmiü-tir. Derecelendirme sistemlerinin önemli bir k ısıtla-ması, bahsedilen bütün bulguların geliümeyebile-ceùi, ya da belirtilen sıra ile geliümeyebileceùidir. Sonuç olarak, birçok araütırmacı periferik ven

(5)

in-rı riski de yüksektir. úV katerere baùlı kan enfeksi-yonu bulunan hastaların %50’ye yakınında perife-rik ven infüzyon tromboflebiti olduùu saptanmıütır (5).

Doùru teknik ve sıkı günlük kateter bakımı riski azaltabilmektedir (7). Ayrıca aseptik giriü teknikle-rine önem verilmelidir (). Giriüim yerinde ortaya çıkan kızarıklık, hassasiyet ya da üiülik, lokal venöz reaksiyonları düüündürür ve kanülün çıkarılmasını gerektirir. Bu ven baüka uygulamalarda kullanıl-mamalıdır. Bu basit müdahele daha ileri kompli-kasyonların ortaya çıkmasını önleyebilir. Trombof-lebit geliüen ekstremitenin hareketi kısıtlanarak dinlenmesi saùlanmalıdır. Bölgeye ılık kompres uygulanır. Analjezik, non-steroidal anti-inflamatu-ar ilaç, antibiyotik baülanabilir. Venöz dönüüe yar-dımcı olabilecek elastik bandaj, elastik çorap kul-lanılabilir. (, 3, ). Heparinoid kremlerle tedavi-nin semptomatik ve profilaktik olarak yarar saùla-dıùı bildirilmiütir. Kortikosteroid, organoheparinoid, ve asetilsalisilik asit içeren bir krem olan Movelat, tromboflebit sıklıùını azaltmıütır. Spontan ve infüz-yon tromboflebitli hastalarda hirudoid krem ve pi-roksikam jelin plasebo ile karüılaütırmalı bir çalıü-masında, her üç grupta da tedavi periyodu bo-yunca semptom ve bulgularda anlamlı gerileme olmuü, ancak üç grup arasında anlamlı fark orta-ya çıkmamıütır (5). Randomize kontrollü çalıüma-larda; infüzata hidrokortizon, heparin ya da ikisi-nin birden eklenmesiikisi-nin, ya da topikal kortikoste-roid veya transdermal gliseril trinitratın, infüzata baùlı flebit riskini azaltabildiùi gösterilmiütir. Ancak kortikosteroidlerin, büyük ölçekli randomize çalıü-malarda ciddi yan etkilere neden olmadan (art-mıü kanama riski, trombositopeni, hemoliz, oste-oporoz, adrenokortikal supresyon, kateter iliükili enfeksiyon gibi) kesin olarak yararlı oldukları gös-terilmeden rutin kullanımları önerilemez (0). úV uygulamalar, kesin endikasyonu konduktan sonra planlanmalıdır; gereksiz úV giriüimlerden ka-çınılmalıdır ().

Sıvı yüklenmesi: Hastaya çok hızlı sıvı infüzyonu yapıldıùında ortaya çıkar. Deùerlendirmede disp-ne, akciùerlerde raller ve taüikardi saptanabilir. Hemüire infüzyon hızını yavaülatmalı, hekime ha-ber vermelidir. Diüretik uygulamak gerekebilir. Du-rumun ilerlemesini önlemek için erken ve doùru müdahele gereklidir ().

Kanama ve hematom oluüumu: Kanama, ven ponksiyon bölgesinde infüzyon sırasında, daha sık-lıkla kateter çekildikten sonra ortaya çıkabilir. He-füzyon tromboflebitini üunlardan iki ya da daha

fazlasına dayanarak tanımlarlar: aùrı, hassasiyet, sıcaklık hissi, eritem, üiülik, ve palpe edilebilen bir kordon (5).

únfüzyon tromboflebiti, santral kateterlerin neden olduùu komplikasyonlara göre (pnömotoraks, ha-va embolisi, kateter embolisi, derin tromboflebit, kateter sepsisi gibi) çok daha masum bir kompli-kasyondur (7). Ancak hastaya ciddi rahatsızlık ve-rebilir, genelde kateterin çekilip baüka bir bölgeye yeni bir tanesinin yerleütirilmesi ile sonuçlanır. Tek-rarlanan kateter deùiüimleri ven ulaüım güçlükleri-ne güçlükleri-neden olabilir ve santral ven kateteri gibi daha invaziv, komplikasyon riski yüksek giriüimleri ge-rektirebilir. Sonuçta, PE tedavilerin verilmesi geci-kebileceùi gibi, hospitalizasyon süresi de uzayabil-mekte ve beraberinde getirdiùi maliyet de artabil-mektedir (5, ). Damarın trombüsle oklüzyonu sı-vının çevre dokulara ekstravazasyonuna ve buna baùlı ileri komplikasyonlara neden olabilir (venöz-arteryel dolaüım bozukluùu, infiltrasyon nekrozu gibi) (5). úntravasküler trombüsün enfekte olması ile %0.2-2 oranında süpüratif tromboflebit geliüebi-lir; periferik ven infüzyon tromboflebitlerinin en ciddi lokal komplikasyonları arasındadır. Sonuçta oluüan intravasküler abse, kateter çıkarıldıktan sonra bile bakteremi ve sepsise neden olabilir (5). Kanül çıkarıldıùında giriü yerinde püy görülebilir. Bu durumda gerekli kültürler alınmalı ve hekim kontrolünde gerekli antibiyotik ve diùer tedaviler acilen uygulanmalıdır (, 3). Yapılan bazı çalıüma-larda damara girilen iùne ve kateter kültürlerinde en sık üreyen mikroorganizmaların stafilokokus al-bus, stafilokokus aureus, psödomonas türleri ve ko-liform bakteriler olduùu bildirilmiütir (). Trombof-lebitli hastalarda, katetere baùlı kan

enfeksiyonla-Derece Klinik kriterler 0 Semptom yok

 Ven giriü bölgesinde aùrı ya da eritem

2 Ven giriü bölgesinde eritem ya da üiülik ile birlikte aùrı

5 Ven giriü bölgesinde eritem ve üiülik ya da palpe edilebilen bir venöz kordon ile birlikte aùrı 4 Ven giriü bölgesinde eritem, üiülik ve palpe

edilebilen bir venöz kordon ile birlikte aùrı 5 Derece 4’teki tüm bulgularla birlikte giriü böl

gesinde pürülan akıntı

Tablo. Periferik Ven únfüzyon Tromboflebiti için Derece-lendirme Skalası (5)

(6)

parin verilen ve pıhtılaüma bozukluùu olanlarda sıktır. Kanama kontrolü için bölgeye baskılı ban-daj uygulanabilir. Venöz kanamalar yavaü, sürek-li bir sızıntı tarzındadır ve genelde fatal deùildir. Hematom, kanın venden giriü yerini çevreleyen dokulara sızması sonucu oluüabilir. Kanül yerleüti-rilmesi sırasında venin uygun biçimde ponksiyone edilmemesi sonucu ya da kanülün çıkarılması sıra-sında veya úV uygulamalar sırasıra-sında oluüabilir. Hematomdan sakınmak için yeterli venöz dönüüü saùlamak ve ven ponksiyonunu özenle planla-mak gerekir. Tam olarak tanımlanamayan bir da-mar ponksiyone edilmemelidir. Turnike çözülme-den iùne çıkarılırsa veya kanül takılırken dikkat edilmezse hematom oluüabilir. Bu durum iülemden sonra 3-4 dk. baskı uygulanarak önlenebilir. Ekst-remitenin elavasyonu da yararlı olabilir (, 3). Tromboembolizm: Kateter üzerindeki ya da ven duvarındaki bir kan pıhtısının koparak venöz akım ile kardiyopulmoner dolaüıma taüınması ve obst-rüksiyon oluüturması ile ortaya çıkar. Bir infüzyon, kateter ucunda oluüan pıhtı nedeni ile durmuüsa kanül ve yeri deùiütirilmelidir. Kanülün yıkanması, pıhtıyı yerinden oynatarak dolaüıma girmesine ne-den olabileceùinden, bundan kaçınılmalıdır (3). Hava Embolisi:úV tedavinin tüm formları sırasında olası bir tehlikedir. úV katetere baùlanmadan ön-ce, tüm uygulama setlerinden, uzatma yollar ın-dan ve muslukların-dan hava dikkatle çıkarılmalıdır. Sıvı haznesi tamamen boüalmadan önce infüzyo-nun sonlandırılması saùlanmalıdır (, 3).

Enfeksiyon:únfüzyona baùlı enfeksiyonlar úV siste-min, ven ponksiyon bölgesinin, ya da solüsyonun

kontaminasyonu ile ortaya çıkarlar. Klinik olarak; sepsis, pürülan tromboflebit, sellülit ve eritem, üiü-lik, aùrı ile ortaya çıkan diùer ven ponksiyon böl-gesi enfeksiyonları üeklinde kendini gösterir. Bu enfeksiyonlar dört üekilde önlenebilir:

. Uygulama öncesi etkin el yıkama tekniklerinin kullanımı,

2.úV solüsyonların en az her 24 saatte bir deùiütiril-mesi,

3. Tüm periferik venöz kateterlerin en az her 72 sa-atte bir deùiütirilmesi,

4.únfüzyon setlerinin, solüsyonların, úV kateterin ve flasterlerin deùiütirilmesi sırasında steriliteye dikkat edilmesi ().

Yapılan birçok çalıümada, uzun kateterizasyon sü-resinin, genelde en sık görülen tromboflebitle bir-likte diùer komplikasyonların da oranını anlamlı olarak arttırdıùı ortaya konmuütur. Nice Üniversite-si HastaneÜniversite-si’nde acil serviste yerleütirilen 630 peri-ferik venöz kateterli hasta ile yapılan bir çalıüma-da, hastaların %34’ünde kateterlerin gereksiz oldu-ùu saptanmıütır. Komplikasyon oranları, santral venöz kanülasyonlara göre düüük olmasına raù-men, periferik úV kateterlerin rutin kullanımı bir di-zi olaylarla birlikte personel kazalarına da neden olmaktadır. Acil serviste úV kateter yerleütirilmesi, genellikle bir kan örneùi alırken ikinci bir giriüim-den doùacak rahatsızlıùı azaltmak için rutin olarak yapılmaktadır. Ancak, úV kateterlerin neden oldu-ùu komplikasyonlar hastalar için önemli rahatsızlık kaynaùıdır (6).

KAYNAKLAR

1. In: Potter, Ferry, Editors. Fundamentels of Nursing. Con-cepts, Process and Practice. 4thEd. 1997; 1334-51.

2. Yosowitz P., Ekland D. A., Shaw R. C., Parsons R. W. Perip-heral Intravenous Infiltration Necrosis. Ann Surg 1975; 182: 553-56.

3. Uyguner G. İntravenöz Girişimler Hakkında. Hemşire Eği-tim Bülteni 2001; 1: 5-7.

4. Myles P. S., Buckland M. R., Burnett W. J. Single Versus Do-uble Occlusive Dressing Technique to Minimize Infusion Thrombophlebitis: Vialon®and Teflon®Cannulae

Reasses-sed. Anaesth Intens Care 1991; 19: 525-29.

5. Tagalakis V., Kahn S. R., Libman M., Blostein M. The Epi-demiology of Peripheral Vein Infusion Thrombophlebitis: A Critical Review. Am J Med 2002; 113: 146-51.

6. Everitt N. J., Krupowicz D. W., Evans J. A., McMahon M. J. Ultrasonographic Investigation of the Pathogenesis of In-fusion Thrombophlebitis. Br J Surg 1997; 84: 642-45. 7. Hessov I., Allen J., Arendt K., Gravholt L. Infusion

Throm-bophlebitis ın a Surgical Department. Acta Chir Scand 1977; 143: 151-54.

8. Tager I., Ginsberg M., Ellis S. An Epidemiologic Study of the Risks Associated with Peripheral Intravenous Cathe-ters. Am J Epidemiol 1983; 118: 839-51.

9. Campbell L. IV-Related Phlebitis, Complications and Length of Hospital Stay. Br J Nurs 1998; 7: 1305-11. 10. Maki G. D., Ringer M. Risk Factors for Infusion-related

phlebitis with Small Peripheral Venous Catheters. Annals of Internal Medicine 1991; 114: 845-54.

(7)

14. Şelimen D., Aslan F. T., Gürkan A., Zora A. İntravenöz Ka-teterlerin Damardan Çıkarılma Nedenleri. Hemşirelik Fo-rumu Dergisi Nisan 2002; 5: 22-7.

15. Bergqvist D., Brunkwall J., Jensen N., Persson N. H. Treat-ment of Superficial Thrombophlebitis. Annales Chirurgiae et Gynaecologiae 1990; 79: 92-6.

16. Vandenbos F., Basar A., Tempesta S., et al. Relevance and Complications of Intravenous Infusion at the Emergency Unit at Nice University Hospital. Journal of Infection 2003; 46: 173-76.

11. Bedük T. İnfüzyon Tromboflebitleri Üzerine. Türk Hemşire-ler Dergisi 1987; 37: 32-5.

12. Gaukroger P. B., Roberts J. G., Manners T. A. Infusion Trombophlebitis: A Prospective Comparison of 645 Vi-alon® and Teflon® Cannulae in Anaesthetic and Postope-rative Use. Anaesth Intens Care 1988; 16: 265-71. 13. Randolph A. G., Cook D. J., Gonzales C. A., Andrew M.

Be-nefit of Heparin in Peripheral Venous and Arterial Cathe-ters: Systematic Review and Meta-analysis of Randomized Controlled Trials. BMJ 1998; 316: 969-75.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde damar içi kateter kaynaklı kan dolaşımı ve kateter giriş yeri enfek- siyonu etkenleri ile

Kalp yetersizliği (KY), miyokart hasarı yapan bir sebep (miyokard iskemisi veya infarktüsü, infeksiyon, toksinler, genetik anormallikler, hipertansiyon, kapak hastalıkları

Kuramın genel olarak amacı şu şekilde özetlenebilir: “Liderleri büyük yapan şeyi bulmak ve şu anda bu özellikleri sergileyen veya bunun için eğitilebilecek tipteki

Plana göre, 2013 yılı nisan ayına kadar Afet Yasası * kapsamında 75 bölge riskli alan ilan edildi, 1 milyon kişi dönü şüme tabi tutuldu; yıl sonunda 200 bin

Bir kalibrasyon metodunun özgünlüğü kesinlik, doğruluk, bias, hassasiyet, algılama sınırları, seçicilik ve uygulanabilir konsantrasyon aralığına

[r]

DEAC: Depth and energy aware cooperative routing protocol for underwater wireless sensor networks. SMIC: Sink mobility with incremental cooperative routing protocol for

Ay, sabit alan yıldızlarına göre Dünya’nın et- rafında her 27,3 günde bir tam tur atar ancak Dünya da kendi yörün- gesinde Güneş’in etrafında dolandı- ğından