• Sonuç bulunamadı

Yıldız Sertel'in tanıklığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yıldız Sertel'in tanıklığı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SÖYLEŞİ

İ

; J -

J

ATTİLÂ İLHAN

Yıldız Sertel’in Tanıklığı’!..

T

B M M Hükümeti’nin Hâriciye Vekilliği’ni yapmış

Yusuf Kemal bey, Meclis’in 16 Ekim 1336 (1920) tarihli ‘hafi/gizli’ celsesinde, şu ilginç sözleri söyle­ mişti:

“...bunu da arzedeyim ki, Rusya’da çok esiri­ m iz varmış: bunlardan bir kısmı Rus kızılordu- su’nda hizm et etmiş. Rus inkılâbı’nın husûlün- de büyük kahram anlıklar yapmışlardır. Rus kı- zılordu’sunda yüksek m evkiler tutm uş birçok onbaşı ve çavuşlarımız vardır.” (Erol Kaymak, ‘Sul­

tan Galiyefve Sömürgeler Enternasyonali’, s. 204,

İrfan Yayınevi, 1993.)

Yanılmıyorsam, ‘Sarı’ Mustafa (Börklüce), bu ‘ça-

vuşlarımız'dan birisiydi; eski Mecidiyeköyü’nün dut

ve incir ağaçlan arasındaki çay bahçelerinde, neden­ se bunu ona, asla söyletemedim; piposunun duma­ nına dalıp, sadece ‘-M ustafa Suphi’nin neferiyim’ diyor, başka bir şey demiyordu ama, hissim budur; ondan dinlediğime göre, Ovsif Visaryanoiç Stalin, Türkleri ne sever ne de güvenirmiş; rivayete göre,

Şerif M anatof, M ustafa Suphi’yi ‘Türkiye’de/«

adamımız’ diye kendisine takdim edince, işi şaka­

ya vurarak demiş ki: “-...eski bir zâbit, daima mil­

liyetçidir, hele bu bir Türk, ya da Iranlı zâbit ise!” ‘Sarı’ M ustafa, yanlış bilmiyorsam, ‘komünist’ öl­ dü, ama daima, Mustafa Suphi’ye, sâdık kaldı- ki o da, Stalin’in zannı hilâfına subay değildi, ama Sul­

tan Galiyef’e bağlıydı.

Oysa Stalin’in Türklere düşmanlığı çok açıktır;

Rusya Komünist (bolşevik) Partisi’ Merkez Komi- tesi’nin, Millî Cumhuriyetler ve Bölgeler Sorumlu İş­ çileriyle 4. Konferansı’nda, söz almış ‘deiegat’ Sov­

yet Türklerinin, hemen hepsine verip veriştirir: Ris-

kolof, Enbayef, Firdevs ‘fırçalanmaktan’ kurtula­

mazlar; güya ‘beğendiği’ Hocanof ile Ikram of’a gelince, onların besbelli ‘haklı’ bir ‘festo/i’inden, fev­ kalâde rahatsız olmuştur; çünkü, demişlerdir ki, ‘Sov­

yet Türkistanı ile Çarlık Türkistanı arasında hiç­ bir fark yoktur, yalnızca tabelâ değişmiştir: Tür­ kistan, çarlık zamanında ne idiyse, öyle kalmış­ tır’; Stalin, sözde beğendiği bu ‘delegatlar’a, ‘-N i­

ye Basmacı’ olmuyorsunuz?’ diye soruyor. Ya Sul­

tan Galiyef’e yönelttiği suçlama, o ‘Türk Büyükel­

çisini, Parti’nin M erkez Kom itesi’ne tercih edi- yor’muş! (Benningsen/VVimbush. ‘Sovyetler’de Millî

Komünizm’, Anahtar Kitaplar, s. 187 ve sonrası.

1995.)

Oysa, 30 Nisan 1990’da aldığı bir kararda, SSCB Yüksek Mahkemesi ‘76 yoldaşıyla birlikte kar-

şı/devrimci örgüt kurmakla suçlanarak, baş düş­ man ilan edilen Sultan Galiyef ve arkadaşları hakkında’ şöyle demektedir: “...komisyon incele­

m eler sonucu, böyle bir organizasyonun ger­ çek olmadığı ve olayın GPU (zamanın gizli servi­ si) tarafından uydurulduğunu tesbit ederek, M ah­

keme Heyeti Sultan Galiyef’in beraatine karar ver­ miştir / SSCB Yüksek M ahkem esi Savcısı: A lek- siy Yakolef.”

İşte Stalin/Brejnef çizgisi, SSCB’ni böyle bir sos­ yal ‘şizofreni’ sarmalına sokmuştu; ‘sovyet’, ‘halk

şûrası’ anlamına geliyordu öyle mi, nasıl ‘ayncalıklı’

bir nomenklatura yarattığını, dünya âlem biliyor; ama meraklısı, Mihayıl Voslenskiy’in kitabını alsın okusun; o ‘ayrıcalıklılar’öan birisi, ‘durumu’ açıkça anlatıyor: “La Nom enklatura/Les Privlegies en URSS’, Belfond, 1980).

Mihayıl Sergeyeviç Gorbaçof ise, ‘Inkılâb ’ı ger­ çek rayına oturtarak, onu kurtarmaya, -deyim yerin­

de ise- yeni bir ‘inkılâp’ gerçekleştirmeye uğraşıyor­ du. Geçenlerde değindiğim soruna, Yıldız Sertel de gönderdiği faks mesajı ile değerli ‘tanıklığını’ katmış oldu.

Lütfen bakar mısınız?

Devlet, toplumun ‘elinde’ değilse...

“...Attilâ Ilhan, Gorbaçof hakkındaki görüşle­ rinize katılıyorum. Hem diyalektiği, hem de Sov­ yet Tarihi’ni incelemiş; üstelik, uzun süre o ülke­ de yaşayarak, durumu içerden görmüş bir insan olarak, bazı noktaları da belirtm ek istiyorum...”

“...teorik açıdan, bir tarihi sürecin ötekinin d e­ vamı olduğu, zıtların bir arada yaşadığı elbette ki doğru! Bu görüşünüze, şunu da eklem ek ge­ rek: M arks ile Engels, üretim araçlarının sosyal­ leştirilmesi gerektiğini ileri sürdükleri vakit, bun- lann toplumun malı olması gerektiğini düşünmüş­ lerdi. Üretim araçlarının toplumun elinde olm a­ sı için de, devletin toplumun elinde, -en azından kontrolünde- olması gerekir. Bu nedenle sosya­ list ekonominin, halka dayanan dem okratik bir m ekanizm a içersinde gerçekleşm esi gerekir: sosyalizm, ‘totaliter devletçilik’ anlamına gel­ mez!...”

“...Rusya’da, zaten daha burjuva dem okratik (liberal) süreç yaşanm adan, yarı/feodal bir dü­ zenden ‘sosyalizm’e geçiş deneyi yapıldı. Henüz proleterya’nın idaresini kurabilecek bir işçi sını­ fı dahi oluşmamıştı. Sonunda, değişik iç ve dış baskılar yüzünden; ve de, Stalin’in idaresinde, re­ jim, ‘kanlı bir diktatörlüğe’ dönüştü. Sosyalizm le hiçbir ilgisi olmayan bir düzen kuruldu...”

“...bu gerçek, 1950’lerde, Huruşçof’un iktidar­ da olduğu sırada ortaya çıktı. Ben o sırada o ül­ kedeydim , çevrem deki bütün aydınlar (yazar, gazeteci, araştırm acı, profesör vb.) Gorbaçof gibi düşünüyorlardı. Yâni ‘Sovyet Devrim i’, ra­ yından çıkmıştı; onu ‘rayına oturtm ak’ için yeni bir devrim gerekiyordu. İşte Gorbaçof’un yap­ m ak istediği de buydu. Kanımca hatası, başarı­ sız ‘totaliter devletçiliği’ liberalleştirmekte, fa z­ la acele etmesi; ‘Batı’ yardımlarından fazla m e­ det ummasıydı. Bu da, geçmişte uygulanan ‘dev­ let kapitalizmi’nin halka yüklediği ağır ekonomik sıkıntıların, baskının tepkisiydi...”

O akşam, bir kere daha düşündüm...

O akşam, yıldızların avuç avuç savrulduğu, açık bir kış akşamı; bilinmez kaç defa düşündüğüm gi­ bi, bir kere daha düşündüm: neden -sağcı ya da sol­ cu- Türk aydınının kafası, daima ‘totaliter’ olana ya­ tarda, ‘demokratik’ olana yan çizer? Sosyalist Sol’da, ya ‘liberal Sol C ephe’ meraklısı ‘alafranga’ takımı­ na bol rastlarsınız; ya da, Stalin’e takılmış kalmış,

‘alaturka ’ totaliterlik heveslilerine! Neden böyle olu­ yor? ‘M eşrûti’ Ç arlık Rusya’sında da böyleydi,

‘meşruti’ Devlet-i Aliyye’de de; ‘devrim’den son­

ra, her iki ülkede de, durum pek değişmedi; her iki­

si de, kırsal yarı/söm ürge, feo d al/ üm m et top- lumlarıydı, acaba ondan mı?

Ne denilmiştir? Alt/yapı kolay değişmez! Alt/ya-

pı değişse de, üst/yapı ona uymakta gecikebilir!

http:// w w w .prizma.net. tr/ A ILHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm

Referanslar

Benzer Belgeler

7 sıra numaralı proje nisbeten sakin olan Maliye Vekâ- leti cihetine kadar uzanan bir otel holü olmasına rağmen otel girişinin bu taraftan olmaması ve otel servislerinin

Sonuç olarak başta sorulan soruya geri dönüp, konuyu toparlayacak olursak; geçtiğimiz haftalarda bu sayfalarda tartıştığımız gibi ortada sosyal medya

Si Yüksek Mimar ve Yüksek Mühendis odaları kanun pro- jesi yüksek mühendis ve yüksek mimarlar birliklerinden iş- tirâk eden murahhaslar tarafından tetkik edilmektedir.. Müessif

Ve onlar Arif beyin âdetini çok iyi bildikleri için hayvanını da alırlar, ilerlerler, uzaklaşırlar, sa­ natkârı kendi kendine bırakır­ lardı. Arif bey

Büyük bir teessürle haber aldığı­ mıza göre büyük Türk vatanseveri Mehmet Sabahattin, yarım asırlık bir mücadele hayatından ve yirmi dört yıldır

Onlarda asıl olan, bütün hara­ rete memba olan, bütün şahıslara mihrak ve cazibe olan o kadındır.. O kadınların nabzındaki hararet da­ ima 40 dereceden fazladır; onlar

Olgumuz; ‹TP’da ‹V‹G tedavisi ve tromboz birlikteli¤ine dikkat çekmek, yaflam› teh- dit eden masif pulmoner tromboemboli durumun- da kanama diyatezi aç›s›ndan gerekli

Petersburg Bale Tiyatrosu, bu yıl- ki Genç Pamukbank etkinliklerin- de Olga Spessivtseva’nm Bolşevik devrimi öncesi Rusya’sında şan- şöhretle başlayan ve New York’ta