• Sonuç bulunamadı

Edebiyat:Türk edebiyatının bütünlüğü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyat:Türk edebiyatının bütünlüğü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t

SAYFA ALTI e

¡CUMHURİYET:

Türk edebiyatının

bütünlüğü

— Uzun süredir yurt dı­ şında çalışıyorsunuz. Hangi sebeplerle bn durum içinde­ siniz ve şimdi emeğinizi ne­ relerde değerlendiriyorsu­ nuz?

— 1938 de Ankara Dil ve Ta­ rih Coğrafya Fakültesi öğretim programına, Türk Dili ve E do biyatı bölümüne bağlı olarak bir Halk Edebiyatı dersi konmuş­ tu. 1948 e kadar süren on yülık çalışma sonucunda bu ders bir Halkbilim kürsüsüne dönüştü, programı gelişti ve zenginleşti ama ayni ders yılının sonunda kaldırıldı. Kürsü kadrosunun lâğvı üzerine açığa çıkarılmış oldum; o günden beri sürer bu durum, önce Amerikada çalış­ tım. Califomia’dakl Stanford Ü- niversitesinin Türkçè bölümü kitaplığım kurdum. 1952 den be ri de Fransadayım. Müsteşarlık seviyesinde bir örgüt olan Bi­ limsel Araştırmalar Ulusal Mer kezinde (Centre Nationale de la Recherche Scientifique) araş­ tırma uzmanıyım. Son beş yıl­ dan beri de Ecole Pratique des Hautes Etudes’de Halk Edebi­ yatı profesörü olarak çalışıyo­ rum. Bu arada Osmanlı arşiv vesikaları üzerinde uğraşanlar için seminerler yürütüyorum.

— Halkbilimi ve Halk E- debiyatı alanına nasıl yö­ neldiniz? Biliyorsunuz İs­ tanbul tiniversitesinde hiç kurulmadı böyle bir kürsü; Ankara Üniversitesindekinin serüvenini de siz özetledi­ niz. Üniversitelerimizde halk edebiyatını inceleyen kürsü­ lerin kaldırılışım ve eksikli­ ğini nasıl yorumlarsınız? — Baştan başlıyayım. Ben üniversite öğrencisi iken folk­ lor ve halk edebiyatı gibi bir disiplin yoktu. Prof. Fuat Köp- rülü’nün ne kadar geniş bir a- landa araştırmalar yaptığını bi­ lirsiniz; Türk folkloruna ilk e- ğilen de o oldu. Bu alanda

ça-Profesör Pertev Nailî Boratav, arkadaşımız Rauf Mutluay ile yaptığı konuşma sırasında..

Rauf MUTLUAY

lışmak için Köprttlü’nüıl des­ tek ve teşvikini gördüm. 1930 da Edebiyat Fakültesini bitir­ diğim zaman mezuniyet tezle­ rinden ilk basılan eser benim . çalışmam oldu: Köroğlu Destanı (1931). Halk edebiyatına üniversi telerde yer verilmeyişi konusu­ nun benim için iki yanı var... İlki duygu tarafı: Batı üniver­ sitelerinde de nadir rastlanan bir durumu değerlendirerek yur dumuzda ilk folklor kürsüsünü kurmak fırsatı bana verilmişti. Doçentliğimden başlıyarak on yıl süreyle bu görevde kaldım. O günlerin politik değişiklikleri arasında şahsım ve adımla il­ gili bir kargaşaya sebep olan yanlış değerlendirmeler yüzün­ den, gelecek için çok vaadi! bir durumda iken, büyük bir hayal kırıklığına uğratıldım. Türk folkloru bugün Batı üniversite­ leri için dolaylı bir uğraş ala­ nıdır. Kendi ulusal kaynakları­ mızın üniversitelerde işlenme- yisi ise.. —ne diyeyim— anla­ şılmaz bir eksikliktir. 1948 1er- deki havayı bir yana bırakalım sonradan da halk edebiyatına ve folkloruna önem verilmeyi­ şi, 1946 dan bu yana toplumun kültürüne de yön vermek isti- yen politikacıların etkisi yü- zündendir.

— Türk folklor ürünleri ve Türk Halk Edebiyatı a- raştırnıaları niçin önlenmiş olabilir sizce?

— Türk halkbilimi araştırma­

larım kendine amaç edinen ilk örgüt Ankarada 1927 de kurul­ du: Türk Halkbilgisi Demeği. Onun yayın organı olan «Halk- bilgisi Mecmuası» ancak bir tek sayı çıkabildi. «Halkbilgisi Ha­ berleri» dergisi ise 1933 ten son ra Eminönü Halkevinin eline geçti. C.H.P. nin kültür örgü­ tü olan Halkevleri başta Anka­ rada çıkan «Ülkü» olmak üzere kırka yakın dergi çıkarıldı. Halk bilimi konularına geniş ölçüde yer veren bu dergilerde zengin malzeme yayımlandı. 1945 de sayısı 400 ü bulan Halkevleri ve Halkocakları, bütün bu çalış­ malarında gurur veren parlak bir geçmişin değerlendirilmesi açısından yola çıktılar. Folklor ve Halk Edebiyatı da bu amaç­ la «kullanıldı», hâlâ da böyle. Resmî politikaca ha'K ürünleri­ nin reel plânda anlasılmâsı za­ rarlı sayıldı. Türk Halk Edebi­ yatının Türk halkının gerçeğini gösteren kaynak olduğunu iddia edişim ters düştü bu tutuma. Anadolu halkını Alevi ve Sün­ ni diye bölme tehlikesi getire­ ceği ileri sürüldü. Burada bir adı anacağım: Hikâyeci olarak çok başarılı olan Memduh Şev­ ket Esendal (M.Ş.E.) politika­ da ortaçağ ölçüleriyle hareket ediyordu. Zenaat düzeyinde mut luluğun korunabileceğini iddia ediyor, Anadolunun eski köy nizamım, feodal geleneklerine sadık kalmanın gereğini savunu yordu. 1946 seçimlerinde

nıe-Pertev Nailî Boratav ile konuşma

H

ALKBİLtMt (folklor) ve Türk Halk Ede­biyatı konularında Türkiyenin dünyaca tanınmış en yetkili bilim adamı olan Profesör Pertev Naili Boratav’m (doğ. 1907) son yıl içinde iki yeni eseri daha yayım­ landı: «Az Gittik Uz Gittik» (Masallar, Bilgi Yayınevi) ve «Türk Halk Edebiyatı» (Ger­ çek Yayınevi, 100 Soruda Dizisi). 1939 da basılan «Folklor ve Edebiyat» eserinden bu yana (2. cilt 1945), «Halk Edebiyatı Dersle­ ri» (1942), «İzahlı Halk Şiiri Antolojisi» (Ha­ lil Vedat Fıratlı ile birlikte (1943), «Pir Sultan Abdal» (Abdülbaki Gölpınarlı ile birlikte.

19431, «Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği» 9,

(1946), «Zaman Zaman İçinde» (Tekerlemeler, | Masallar, 1958) kitapları bellibaşlı Batı dil- gj lerine çevrilen Boratav’m bir çok yazısı da : Fransa ve Almanyada yayımlandı. Aşağıdaki ¡j konuşmada «Üniversitelerimizde halk edebi- : yatına niçirt yer verilmediği» konusundaki ilginç soruşturmaya Boratav’m kendi hayat İjj serüveninden çıkardığı cevabı; «Şiirimizin p Divan Edebiyatından yararlanması» üzerine i çeşitli sanatçıların görüşlerine yetkili bir bi­ lim adamının eklediği objektif yargılan bu- lacaksınız.

bus olanların büyük çoğunluğu onun onayından geçmiştir bu açıdan. İşte böylece 1948 de Ankara Üniversitesindeki Halk Edebiyatı kürsüsü de kaldınldı, ortalık duruldu.

— Millî Edebiyat akımı günlerinden sonra edebiyatı­ mızın halk kaynağına yas­ lanmaya çalışması ne gibi yararlar sağlamıştır? — İki bakımdan faydalanıldı: Bir geleneği kırmak ve dil bi­ lincine varmak açılarından. A- ma yirminci yüzyılın bu yolda­ ki şairlerinin çoğu önemli ba­ şarılara eremediler. O kuşaktan yalnız Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirsel değerlerinden söz edile­ bilir.

¥

Geçen yıl İngiliz yönetmeni Petcr Collinson’un yurdumuzda çevirdiği «Paralı Askerler» filminde Fikret Hakan ve Salih Güney...

Yabancı sinemada ikinci randevu

Turhan GÜRHAN

%

G

EÇEN yıl Fikret Hakan’­la beraber rol aldığı «Pa­ ralı Askerler» filmiyle lünya sinemasına çıkan Salih iüney, önümüzdeki haftalarda 'eni bir yabancı filmle ikinci iinavım vermeğe hazırlanmak- âdır. «Sanat hayatının dönüm ıoktası» diye nitelendirdiği bu ilmdeki sürekli çalışması yü- ründen Güney, kadrosunda bu- unduğu Dormen Tiyatrosu’n- tan ayrılmak zorunda kalmış- ır.

ROLÜ BAŞA BAŞ

S

ALİH GÜNEY’in bir mor­finmanı canlandıracağı «\Yhen One Door Shuts» (Bir Kapı Kapanınca) adlı

Salih Güney İn giliz film inde

oynam ak için tiya tro yu bıraktı

— Bugünkü şiirimizi, uğ­ raşını ve sorumlarım yurt dışında gereğince izleyebil­ diniz mi?

— Özellikle şiiri iyi lzllyeme- dim. Üzülürüm, benim için çok acı bir itiraftır bu. Orhan Veli grupundan sonraki şiir için bü­ tünlükle bir yargıya varamam. Çünkü her şeyden çok şiir ala­ nında bağları hiç bir zaman, hiç bir ölçüde koparmamış ol­ mak gerekir.

— Peki siz yurt dışında bu­ lunduğunuz sürede Türk ede­ biyatının lıangi değerleriyle yaşadığına, Batı dünyasında etkiler ve ilgiler bulduğuna tanık oldunuz?

— Hem topluma yararlığıyla a ğırlığı olan, toplumumuzu an­ latan, onu ilerleten; hem de an­ latım dilleriyle taze ve güçlü olan yazarların ilgiyle izlendiğini gördüm. Örneğin, başta Nazım Hikmet olmak üzere Yaşar Ke­ mal ve Kemal Tahir. Aragon’un tavsiyesiyle çevrilen «Köyün Kanburu», Türk toplumunun bir hareketim anlatıyor diye değerlendirildi. Çevirisi iyi ol­ madığı halde Yunus Emre’nin şiirleri de etkili oldu.

— Çağdaş Türk şiirinin Halk Edebiyatından çok Di­ van Edebiyatım kaynak e- diıımesi gerektiğini ileri sü­ ren savların gerçekliği ne­ dir sizce? * - 1 '■’■"c 11 1

— Halk Edebiyatı İle Divan Edebiyatını bir bütün sayıyo­ rum. Hiç birini afaroz edemem. Geçmiş kültürü bilmek ve de­ ğerlendirmekle çağdaş ülküler çatışma halinde olmaz ve ol­ mamalıdır.

— Peki Divan şiirinin, za­ manının toplumsal gerçekle­ rini yansıttığına inanır mı­ sınız?

polisiye filmi, İngiliz Hardy Productions firmasıyla Sine - San Ltd. Şirketi ortaklaşa çe­ vireceklerdir. Türk sinema ve tiyatro oyuncusunun İngiliz fil­ mindeki rolü bu kez başa baş olup, Dirk Bogarde ile oymya- cağı sanılmaktadır. Tümü Türki­ ye’de çekilecek filmin senar­ yosunu uzun yıllar İstanbul'da İngiliz Konsolosluğunda çalış­ mış, çok iyi Türkçe bilen Mic- hael Prereria hazırlamıştır. İn ­ giliz rejisörü Robin Hardy yö­ netecektir. Çekimi on hafta sü­ recek film, yaklaşık olarak yir mi milyon liraya çıkacaktır.

Salih Güney, yeni filmiyle

11-Salih Güney, geçen ya* çevirdiği «Sevgili Babam» filminde Figen Han’la..,

gili olarak şöyle demektedir: «Paralı Askerler’de iddiam yoktu. Zaten bir rtimle insan dünya sinemasında söz sahibi olamaz. Fakat bu filmdeki bü­ yük oyunculuk isteyen morfin­ man rolüyle göze çarpacağıma inanıyorum..»

ALTMIŞ FİLM

ÇEVİRDİ

B

UGÜNE kadar altmışın üstünde filmde rol alan Salih Güney, Ekim ayı başında Ekrem Bora ile Arzu Film’in çevireceği «Dikkat Kan Aranıyor» filmine başlıyacak ve İngilizlerle çevireceği ilim­ deki morfinman rolüne yakın tımarhaneden kaçmış bir deli­ yi canlandıracaktır. Sinema o- yuncusu Tanju Gürsu’nun uzun yıllar reji asistanlığı yapan kar deşi Temel Gürsu’nun yönete­ ceği bu filmde Salih Güney’in eşi tiyatro oyuncusu Zeynep Tedü ile Semra Sar’m da rol­ leri1 bulunmaktadır. 1970 Eylü­ lüne kadar sekiz film bitirmiş olan Güney, Yücel Çakmak­ çının yöneteceği «Huzur Soka­ ğı» adlı yeni filminde Türkân Şoray’la oynamaktadır.

1966’da çevirdiği «Bozuk Dü­ zen» le sinemaya başlıyaû Salih Güney, seks ve gençlik sorun­ larına eğilen «Yasak Sokaklar», «Şehvetin Esiriyi»» filmleriyle kendini kabul ettirmişti. Baş­ lıca filmleri şunlardır: «O Ka­ dın», «Talihsiz Babam», «iki Yetime», «Tatlı Sevgilim», «Ağ layan Bir ömür», «Aşk Eski Bir Yalan», «Karanlık Yollar», «Ademle Havva», «Yıldız Tepe», «Kelepçeli Bilekler», «Korku­ suz Yaşayanlar». ,

TİYATROYU BIRAKTI

S

ALİH GÜNEY, yabancı sinemaya çıkış konusunda aldığı karardan sonra, on yılım verdiği tiyatrodan da uzun bir süre ayrıldığım açık­ lamıştır. Devlet Tiyatrosu Ti­ yatro Bölümünde okuyan, 1966 ta Ankara’da «Tarla Kuşu» o- yunuyla ilk kez sahneye çıkan Salih Güney, 1964’te Gen - Ar* da oynadığı «Aşk Zinciri» ila

profesyonel olmuştu. Güney’in başlıca piyesleri «Kaplan», «Yer Demir Gök Bakır», «Bit Yeni­ ği», «Şeytanın Oyunu», «Rus Ge lir Aşka» dır. Yirmiyedi ya­ şındaki sanatçının son kararıy­ la tiyatro büyük bir kayıp ver­ miş, sinema dünyası İse büyük bir kazanç sağlamış olmakta- 1, dır. Salih Güney, tiyatrodan ay­ rılışım, sinemaya daha çok ya­ rarlı olmak amacına bağlamak ta ve şöyle demektedir:

«Yabancı filmdeki çalışma­ larım, tiyatro mevsiminin baş­ langıcına rastlıyordu. İkisi bir arada yüriimiyeceği için para yönünden daha elverişli olan si nemayı seçmek zorunda kal­ dım. Bir süre istemiyerek ti­ yatrodan uzak kalacağım için

üzülüyorum.» m «100 soruda Türk halk ede­Profesör Pertev Naili Boratav’- biyatı» isimli kitabının kapağı»

İ LÂN

Bayındırlık Bakanlığından!

1971 yılı inşaat işlerine ait birim fiatlara esas olan yapı malzemesi rayiçlerinin tespiti için gerekli çalışmalara başlanmıştır.

Yerli yapı malzemesi sanayiimizi teşvik bakımın­ dan. her türlü yapı malzemesinin durumunun göz- önünde tutulmasını teminen sanayici ve imalâtçıla­ rın; malzemelerinin atölye veya fabrika fiatı ile. şan­ tiye teslim fiatlanm, malzemeye ait deney raporla­ rım ve malzeme niteliklerini belirten belgeleri en geç '15 Ekim 1970 gününe kadar Bakanlığımız Yüksek Fen

Heyeti Reisliğine göndermeleri ilân olunur.

(Basın: A. 13217-20828/9034)

Çatalca Belediye Başkanlığından

1 — Yapılacak iş, kasap dükkânları inşaatı İle şehir lçl kanali­ zasyon İnşaata olup 2490 sayılı kanun hükümleri dahilinde açık eksiltme pazarlık usulü İle İhaleye konulmuştur. 2 — Dükkân inşaatının keşif bedeli 206.453.42 TL. sı olup ge­

çici teminatı 11572.67 TL., kanalizasyon İnşaatının keşif be­ deli 157955.89 TL. sı olup geçici teminatı 9147.79 TL. sidir. 3 — İhale 22.9.970 salı günü saat 15.00 de kasap dükkânları, saat 16.00 da kanalizasyon İnşaatı İhalesi Belediye Encümeni huzurunda yapılacaktır.

4 — Her lld işin keşif bedellerinin yansı 970 yılı bütçesinden, diğer yansı da 971 yılı bütçesinden ödenecektir.

5 — iştirakçilerin 970 yılı ticaret belgesini haiz olmalan, dük­ kânlar İçin 400.000.00 liralık, kanalizasyon için 250.000.00 liralık belge İbra* etmeleri ve teknik teçhizatı haiz olma­ ları şarttır,

8 —• Bu işe ait şartname Fen İşlerinde görülebilir.

— Pek az; bu bir suçlama ola­ bilir, isterseniz. Divan şiiri dar çevrede bir takım zevkleri an­ latır. O da toplumun bir parça­ sıdır, onu yansıtır. Ama ben Erzurumdakl köy odasında Fu- zuli’nin Divanını gördüm. As­ lında halk şiirleri de Divan şiir leriyle ayni şeyleri söylemişler­ dir, onun için ayırmıyorum. — Halk Edebiyatı ile Divan Edebiyatı arasındaki ballıca ayrım nedir sizce?

— Dilleri dışında büyük bir ayrılık yoktur. Ayrıca halk e- debiyatını da gereğince ayır­ mak gerekir; Anonim ürünler, anonim ürünlere yakın kişisel ürünler, kalem şuarası. Her de­ virde Divan edebiyatından halk lebiyatına doğru bir sızma ve ve etki vardır. Bunun için es­ ki kültürümüz 4>ir bütündür di­ yorum. Öğrenmesi, izlemesi, ya rarlanması çok zorsa da kop- manialıyız oradan. Bu alanda Halk şiiri bir köprü görevi ya­ pabilir. «Yerine göre» şiir söy- llyen, kendisini herkese beğen­ dirmek istiyen halk şairi bu noktada biraz ayrüır Divan şai­ rinden.

,T1 — Kendi kültür değerleri­ mizi ve benliğimizi bulma açısından Divan Edebiyatına eğilmenin ne gibi yararlar sağlıyacağma inanıyorsunuz? — Taklid, hayır. Geçmiştir hepsi; Hem Karacaoğlan, hem Fuzulî. Onların yaşama gücü çağlarına aittir. Bugün ayni yo­ la gidenler, aynen tekrarlıyan- lar ya sahtekârdırlar, ya eski değerleri piyasa kullanımıyla harcarlar. Aslında hiç bir mem­ lekette örneğini görmediğimiz bir problem var önümüzde. Dil sorunu. Gene de eski Türk şii­ rini okumak, bilmek lâzım. Çünkü Türk Edebiyatı rönesan- smı yapamamışsa da ortaçağda da kalmamıştır. îstanbulun fet­ hinden sonra —Rönesans’ta na sil eski Yunan ve Lâtin kay­ naklarına yönelinmişse— Türk Edebiyatı da Arap ve daha çok Fars kaynaklarına yönel­ miştir. Belki paradoksal bir gö­ rüş ama, Islâm öncesinin kültür değerlerini de yaşatan Iran e- debiyatma gidiş, gerçek bir zo- runluktur aslında, sağlıklı bir gelişim için. Fransız okulların­ da Lâtince, Yunanca okutuldu­ ğu gibi bizde de Arapça, Farsça öğretilmiş uzun süre. Bilir mi­ siniz Fransada Fransızca da an cak 1789 dan sonra konabilmiş- tir okul programlarına; çünkü uluslaşma da burjuva sınıfının ülküsüdür.

— Şiirin günümüz insanı­ na hangi yönden etki sağlı- yabileceğini düşünürsünüz? Şairlerin toplumdan uzak ve ona yabancı inceliklerde; ken­ dilerini yenilemeye çalışma­ sını doğru bulmalı mıdır? — Sanatın sosyal görevine 1- nanırım tabii" öteden beri bu düşüncedeyim. Ama sanat, sos­ yal ortamların anlatım aracı­ dır. Bu açıdan yerini seçen, 1- şini yapan her kişiye saygım vardır.

Özgürlüğe karışmanın bir suç olduğuna inanırım. Sansür dü­ şünmem, güdüm istemem. A- ma bir sanat eserinin sesini du­ yurduğu ölçüde yararlı, güçlü, başarılı olduğuna İnanırım. ÇUn kü sanatta her yenilenme da­ ha önceki görüşlere isyan duy­ gusu ile, başkaldıran aşırılıklar la başlar, sonra durulur, oyar yatağım yeniden. Yerleşmiş de­ ğerleri inkârla başlıyan her ye­ nilenmeden İyi sonuçlar bekle­ nebilir. «Garip» hareketi de sos yal görevle başlamamıştı İşe, Yaratıcılar, belki bir aşamada toplumun hoşuna gitmiyecek bir sınavdan geçmeye mecbur­ dur; böylece toplum ne kadar hesap sorarsa sorsun sanat e- serinin galip çıktığı zaferler o- lacaktır. Sanatçı, oyuna ve bas­ kıya gelmemelidir. D o k t o r Operatör ürolog

Süreyya ATAMAL

.(OB&Rin: 20584/9039), j u Sıraselviler 69- 3 T A K S İ M T e l . i 44 87 «4 IM M IM M IH H n m iH W IM IIIH W W

Referanslar

Benzer Belgeler

Sağlar, ilk kez 1992 yılında “90,Yılında Nâzım Hikmet Aram ızda” gecesinde dev­ letin Nâzım’a yaptığı haksızlıklar için Kül­ tür Bakanı olarak Nâzımdan

Kemal Fikret Arık’m bir münasebetle çekmiş olduğu telgrafa cevap olarak üstadın iletmiş olduğu mesajın, Türkçe tercümesini aşağıya alıyoruz:.. Bu

Nörofibromatozis tip 1 (von Recklinghausen hastal›¤›) histolojik olarak benign karakter- de bir hastal›k olmas›na karfl›n, hastam›zda mediastinal yerleflimli büyük

[r]

Oysa, tiyatroya gelindiğinde, ister tek kişilik, ister çok kişili oyunlar ol­ sun, tiyatronun kolektif bir sanat ol­ duğu söylenilegelmekte, yazılagel- mektedir.. Sizce

Tanzimat’ın ikinci nesli sanatçıları arasında yer alan Ekrem’in ilk edebi denemeleri eski edebiyat anlayışı içinde olmakla birlikte, daha sonraki dönemlerde

DENETİMDE HATA VE HİLE Recep GÖKLERGİL Yüksek Lisans Dönem Projesi.. İşletme Ana Bilim Dalı Muhasebe Ve

Yani, yeni bir meslek ¿ak istiyen ve saat tamirciüği- iıeveslenen bir vatanadş, saat a“ ’ İlcilerini camdan gözetler.. Bü~ bilgisi bu kaçamak