• Sonuç bulunamadı

Eski vapurlarımıza dair

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski vapurlarımıza dair"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ei t C J - : -

: iı 0 9 9

ihten Saııfalar

Eski vapurlarımıza dair

Tersanemizin satın aldığı ilk iki vapurdan biri (Sağır), diğeri (Kebîr) isimleriyle anılıyordu. Bunlar için 1831 yılında (İngil­ tere canibinden Ponskot na­ mında) bir çiliı gir getirilmişti. Bu mütehassısa altı aylık ücret olarak sekiz bin dokuz yüz yir­ mi beş kuruş veriliyordu.

IX. Mahmut Teısanede bu­ harlı gemilerin çoğalmasını ve bunların mütehassıslar tara­ fından çalıştırılmasını istiyor­ du. Bu maksadla Amerikadan ve İngiltereden mühendisler, çarhçılar getirilmeye başlan­ mıştı.

İngiliz subaylarından Voker bey ise, Türk tabiiyetini kabul etmiş ve kendisine Bahriye fe ­ rikliği rütbesi verilmişti. Voker, Yaver paşa ismiyle bahriyemiz- de ve ordumuzda başarılı hiz­ metler görmüştü. 1840 yılında Yaver paşanın aylık tahsisatı yirmi bin beş yüz kuruş bulu­ nuyordu.

1851 senesinde Kadıköyüne bir İngiliz vapuriyle bir Tersa­ ne vapuru işletiliyordu. Sonra­ dan Tersane vapurunun ikiye çıkarılması düşünüldü ise de o sırada üç vapurun köy ihtiyacı­ na fazla geleceği hesaplanarak bu tasavvurdan vaz geçilmişti.

Geçen asırda Boğaziçir - n > Kadıköyüjıden ve A d a lıd a n ge len vapurların Köprüde yana­ şacakları iskeleler daima anla- şamamazlıklar doğuruyordu.

Umumî kaide olarak bir va­ purun (ekseri müşterisi ne ca­ nipte) :se vapurun o tarafa ya­ naşması kabul olunmuştu. Fa- |kat vapurlar ekseriya bu kaide­

yi ihlâl ederlerdi.

1851 yılında Bahriye Meclisi âzalarından Yusuf ve Süleyman beyler vapur kaptanlarım top- ' iayarak yanaşılacak iskeleleri jtesbit etmişlerdi. (Vükelâ vapu­

ru) için daimi bir yer ayrılmış ve diğer vapurların buraya ya­ naşmaları manedilmiştı.

Büyükadaya işleyen vapurlar da iskelenin gayri müsait yerde ¡olmasından güçlük çekiyorlardı. ¡Tersane tarafından Adaya bir j iskele yaptuulmasmr ve buraya ¡gelenlerle, gidenlerden müna­

sip bir akçe alınmasına 1851 yılında irade çıkmıştı.

f "

Yazan

ı

I

Şehsuvaroğla

Halûk Y.

İstanbuldaki Rüştüye mektep­ lerine devam eden şakirdanın emsali gibi mutedil navul ile kabul edilmeler;) Fevaifc idare­ sine yazılmıştı.

Artık şehir hatlarında işleyen vapurların biletçileri bilhassa Şirketi Hayriye müstahdemleri kıyafet meselesine ehemmiyet veriyorlar ve ibarelerinin kabul ettiği formaları giyiyorlardı.

1870 de (ŞiiKeti Hayriyede müstahdem biletçilerin telebbüs etmekte oldukları elbiseler asa- kiri bahriye zabüan. mühendis, müiazim ve yüzbaşılara mahsus elbiselere) benzer bulunduğun­ dan bunları giymemeleri hak­ kında Kaptan paşalıktan Sada­ rete tezkere yazılmıştı.

1876 da rüsumat memurları­ nın da yarım ücretle (İdarei Mahsusa) vapurlarında seyahat etmeleri kabul olunmuştu.

II. Abdülhamut devrinde va­ purlar hakkında yeni kararlar alınıyordu. 1891 tarihli bir ka­ rarla ((hafiyeler tarafından gö­

türülen şahısların mecoaneıı ve ya nısıf ücreti» vapurlara kabul edilmeleri) uygun görülmüştü.

1895 senesinde mülâzımdan, binbaşıya kadaı olan zabitler de (İdarei Mahsusa) vapurla­ rında sivillerin verdikleri ücre­ tin yarısı kadar biı para ile seyahat ediyorlardı.

O tarihlerde vapurlardan bazı vergiler de kesilirdi. 1395 de A- dalar ve Kadıköy hattına işle­ yen vapurların biletlerinden Da rülâceze parası namiyıe bir ver­ gi almıyordu.

O yıllar halüm sinirlerinin rahat olduğu, ferahlı ve asude yıllardı. Vapurlar âdeta tenez- züh gemileri neşesi içinde gelip giderlerdi. İnsanlar birbirlerine karşı daha saygılı ve nazikti. Vapurlara girip çıkışların âda­ bı, kamaralardaki sohbetlerin usulü vardı. Bağırarak konuş­ mak, başkalarını rahatsız etmek bütün yolcuların hayıctini çe­ ken acayipliklerdendi.

O devirde Îstaııbuıa gelmiş bir yabancı seyyah Boğaziçi vapurlarında gördüğü temizlik­ ten bilhassa vapurlardaki satı­ cıların terbiyelerinden ve süku­ netle dolaşışlanndan sitayişle bahsetmektedir.

Diğer taraftan Adaya göste­ rilen rağbet dolayısiyis Tersane tarafından iskele yanında bir dekahvehane inşası kararlaştı­ rılmış ve Büyükadamn iskele­ deki bu ilk gazinosunun fazla

hasılât getireceği hesaplan-

|

mıştı.

Bu yıllarda İstanbulla, civar '.iskeleler araşma Tersane va­

purlarından başka İngiliz, Rus, Fransız vapurları da yolcu ta­ şırlardı.

O zamanlar İstanbulun civar köyleri arasında Kadıköy sefer­ leri güç olan seferlerden birisi idi. Sert havalarda bilhassa ak­ şamları bu hattın seferleri tatil olunurdu. Tersane Kadıköyüne Hümapervaz vapurunu İşletiyor ve bu gemide bir arıza olursa, diğer bir vapuru tahsis ediyor- :du. 1855 de Hümapervazm ta- 1 miri münasebetiyle Kadıköy i hattına Eseri ticaret vapuru ve- irilmişti.

j O yıllarda kalabalık nüfusu ile, sık vapur seferleriyle İstan- I bulun en hareketli semti Üskü- dardı. (Üsküdar bir beldei cesi­ me olup müteaddit vapurlar iş­ lem ekte ise de uzak mahaller­ den gelen ahali iskelede izdi­ ham ve :neşakkat( çekiyorlardı. Bunu önlemek üzere 1859 da Salacak ve Ayazma iskelelerine de Iıer gün vapur İşletilmesi uy gun görülmüştü.

Geçen asırda zırhlı gemilerin inşasından evvel vapurların al­ tına bakır kaplanıyordu. 1868 de Triestede tamir edilen Vasıtai Ticaret vapurunun altına (ba­ lkır kaplanmayıp bir müddetten .beri sefaini harbiye ve tica- iriyede istimal olunmakta olan

nevicad maden) kaplanmıştı. | Artık zırhlı gemilerin sipari­

şine, hattâ İstanbul Tersane­ sinde de bunların imal tecrübe­ lerine girişilmişti. 1869 da (İn- gilterede inşa olunan iki kıta zırhlı vapur) miralaya Haşan ben kumandasında getirilmişti.

İstanbul vapurlarında yarım ücretler, pasolar usulü de daha bu devirlerden başlamış bulu­ nuyordu.

1869 yılında (Kadıköy'ünden

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun so­ nucu olarak, sanat galerileri azalma­ ya; nitelik olarak da profesyonel, sorumlu, başarısı kadar saygın bir yeri olan, başarısızlığı kadar da ça­ buk

Yaşı 70'i geçmiş ama yaptığı heykeller sayesinde ayakta duran Helen İçin Yıldız Kenter, “Helen biraz da benim” diyerek başarılı bir oyun

Anma törenine, sanatçının tüm mal varbğını bıraktığı Türk Eğitim Vakfi’nın Genel Müdürü Ünal Somuncu, ses sanatçısı Mustafa Sağyaşar ve sevenleri

Türkan Şoray’la birçok filmde birlikte olan yönetmen A tıf Yılmaz da onun etkileyici kişiliğinden, onun karizmatik ve herkesi etkileyen büyülü yamndan, onunla

Merhum Meşrutiyet inkılâbına ka­ rışarak İstanbul’da fevkalâde komi­ serlik vazifesinde bulunmuş, bilâha­ re İsveç’te jimnastik ihtisasını yapa­ rak memlekete

Bağdat Mektupçuluğundan emekli Suphi Bey ve Raziye Hanım’ın oğlu olan Ali Çelebi, 1904 yılında İstanbul’da do­ ğar.. Baba Suphi Bey döneminin

f Mahmut Esat Bozkurd’u Türk inkılâp tarihinde çivileyen mü­ him vaka’lardan en kuvvetlisi, Adliye vekâletinde bulunduğu zaman Lotüs hâdisesi dolayısile

Muhar- 'ir, Mahmud Ragıb’ın Türk edebiyatı çinde musikiden ilham alarak yazıl- nış yazılar hakkında yapmakta oldu­ ğu bir etüd dolayısile şöyle bir