• Sonuç bulunamadı

Benlik yapılarına göre başa çıkma stratejileri ve yaşam doyumunun incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Benlik yapılarına göre başa çıkma stratejileri ve yaşam doyumunun incelenmesi"

Copied!
103
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK ANABİLİM DALI

BENLİK YAPILARINA GÖRE BAŞA ÇIKMA STRATEJİLERİ VE YAŞAM

DOYUMUNUN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Hilal KARATEKİN

Ankara

Şubat, 2013

(2)

T.C

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK ANABİLİM DALI

BENLİK YAPILARINA GÖRE BAŞA ÇIKMA STRATEJİLERİ VE YAŞAM

DOYUMUNUN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hilal KARATEKİN

Danışman: Prof. Dr. Hasan BACANLI

Ankara

Şubat, 2013

(3)
(4)

ÖNSÖZ

“Yapabilen yapar, yapamayan oynar, oynayamayan hayal kurar, hayal kuramayanın yapacak hiçbir şeyi kalmamıştır (Hasan BACANLI, Çağdaş Gelişim ve Kişilik Kuramları dersi, 7 Ekim 2009). Bu çalışmada, benim hayallerimin, oynadıklarımın ve yapabildiklerimin her aşamasında yanımda olan ve beni yönlendiren değerli hocam Prof. Dr. Hasan BACANLI’ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Yüksek Lisans süresince ders aldığım Prof Dr. Yaşar ÖZBAY, Prof. Dr. Galip YÜKSEL, Doç Dr. Adnan KAN ve diğer tüm hocalarıma, uygulamalarımı tamamlamamda bana yardımcı olan Arş. Gör. Nazife ÜZBE’ye ve diğer arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Kendimi çaresiz, yorulmuş veya mutlu, istekli hissettiğim tüm iyi ve kötü zamanlarımda bana destek olan ev arkadaşım Av. Dilara KARAGÖZ’e çok teşekkür ediyorum.

Sosyal ve akademik sorunlarıma cevap vermekte sonsuz sabır gösteren, beni yüreklendiren değerli arkadaşlarım Psk. Dan. Canan AKDENİZ, Arş. Gör. Ayça SARAÇ ve Psk. Dan. Tuğba ÜRKÜTEN’e teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Nihayet benim bugünkü varlığımın sebebi, bana emek veren, ömrümce maddi manevi desteklerini benden esirgemeyen Annem ve Babama sonsuz şükranlarımı sunuyorum…

Son olarak da kendime teşekkür ediyorum, “I” olmasa, olmazdı “ME” ☺

Hilal KARATEKİN Ankara, 2013

(5)

ÖZET

 

Aynı kültürde yetişen bireylerin farklı benlik yapılarına sahip olabileceği, bu özellikleri doğrultusuna farklı başa çıkma stratejileri geliştireceği ve bu durumun yaşam doyumlarını etkilediği düşünülmektedir. Bu çalışmanın temel amacı benlik yapılarının başa çıkma stratejileri ve yaşam doyumu açısından incelenmesidir.

Araştırmada Gazi Üniversitesi ve Ankara Üniversitesinin çeşitli fakültelerinde okuyan 147 erkek ve 247 kız öğrenci olmak üzere toplam 394 katılımcı yer almaktadır. Bu çalışmada veriler Benlik Yapıları Ölçeği, Başa Çıkma Stratejileri Ölçeği Kısa Formu ve Yaşam Doyumu ölçeklerinden elde edilmiştir.

Benlik yapıları Özerk Ayrık Benlik, Bağımlı İlişkisel Benlik, Özerk İlişkisel Benlik ve Bağımlı Ayrık Benlik olarak işleme alınmıştır. Araştırma bulgularına göre, Özerk İlişkisellik, katılımcılar arasında en çok görülen benlik yapısı olmuştur. Araştırmada benlik yapılarının cinsiyete, yerleşim biçimine ve öğrenim görülen bölüme göre anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit edilmiştir. Başa çıkma stratejisi olarak Araçsal Sosyal Destek Kullanmak, Kendini Sınırlandırma, Olumlu Yeniden Yorumlama ve Planlama Stratejileri benlik yapıları açısından anlamlı bir şekilde farklılık göstermektedir. Araştırmada ele alınan bir diğer değişken olan Yaşam Doyumu benlik yapıları açısından farklılaşmaktadır. Özerk İlişkisel bireyler, Bağımlı Ayrıklardan daha yüksek yaşam doyumu göstermektedir. Benlik yapılarına göre başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisinin araştırıldığı bulgular, Özerk Ayrık Benlik sahibi kimselerin Mizah kullanması ile Yaşam Doyumu arasında negatif, Planlama Stratejisi ile Yaşam Doyumu arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bağımlı İlişkisel Benlik sahibi kimselerin Dine Yönelme, Duygusal Sosyal Destek Kullanma ve Planlama Stratejisi ile Yaşam Doyumu arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki vardır. Bağımlı Ayrık Benlik yapısına sahip kimselerin Araçsal Sosyal Destek Kullanma, Madde Kullanımı ve Davranışsal Olarak İlgiyi Kesme ile Yaşam Doyumu arasında negatif, Dine Yönelme ile Yaşam Doyumu arasında pozitif yönlü anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir.

Ayrıca Benlik Yapıları Ölçeği ve Yaşam Doyumu Ölçeğinin güvenirlikleri hesaplanarak ölçek bilgilerine dahil edilmiştir.

(6)

ABSTRACT

 

It is thought that people who has been living in the same culture, may have different self construals so that they can use different coping strategies and these strategies may have an impact on life satisfaction. The aim of this study was to examine the self construals in terms of coping styles and life satisfaction.

At the study, there were 394 participants: 147 male and 247 female students at various faculties at Gazi University and Ankara University. Data were taken from Self Construal Scale, Coping Strategies Scale Brief Form and Life Satisfaction Scale.

Self Construals were analized as Autonomous-Separete Self, Autonomous-Related Self, Heteronomous-Separete Self, Heteronomous-Related Self. As regards of study findings, the Autonomous-Related Self was the most common one among participants. Significant differences were found on self construals according to gender, residential area and educating department. Seeking Instrumental Social Support, Self Restraint, Positive Reinterpretation and Planning as coping strategy have differed significiantly in terms of self construals. Life Satisfaction, the other variable of study, has differed significiantly among self construals. The Autonomous-Related Self has more life satisfaction than Heteronomous-Separate Self. Findings which were studied the correlations coping strategies with life satisfaction according to self construals, Autonomous-Related Self indicated negative significiant correlation between using of humor and life satisfaction; and positive significiant correlation between Plannig and life satisfaction. There were positive significiant correlation between turning to Religion, Seeking Emotional Social Support and Plannig with life satisfaction of Heteronomous-Related ones. Also negative significiant correlation were found between Seeking İnstrumental Social Support, Alcohol-Drug Disengagement and Behavioral Disengagement with life satisfaction; positive significiant correlation turning Religion with life satisfaction.

The reliabilty of Self Construal Scale and Life Satisfaction Scale were incorporated to scale knowledge.

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ………...i ÖZET……….ii ABSTRACT……….iii İÇİNDEKİLER………...……….iv TABLOLAR LİSTESİ…………..………..vii GRAFİKLER LİSTESİ……….……viii I. BÖLÜM GİRİŞ………..………..………….1 Amaç………..………..5 Sayıtlılar……….……….….7 Sınırlılıklar………...8 Önem………...………8 Tanımlar………...9 II. BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR……….10

Benlik Kavramı ve Kültür……….10

Benlik Yapıları………..………12

Özerk Benlik……….………15

İlişkisel Benlik………...17

Benlik Yapıları Kuramına Genel Bakış………...20

Benlik Yapılarının Psikolojik İşlemler Üzerindeki Etkileri…….………25

Biliş.…………...…….………25

Duygu……...………..25

Motivasyon………..……...………26

Eyleyicilik………..………....26

İletişim………...………...27

(8)

Ülkemizde Yapılan Çalışmalar……….………32

Benlik Yapılarına Yönelik Eleştiriler…….………..34

Başa Çıkma Stratejileri………….…...……….………...36

Benlik Yapıları ve Başa Çıkma………....38

Yaşam Doyumu………..………...39

Benlik Yapıları ve Yaşam Doyumu………...41

III. BÖLÜM YÖNTEM....………44

Araştırma Modeli………44

Çalışma Grubu………...….44

Veri Toplama Araçları………...……….45

Benlik Yapıları Ölçeği (Self Construal Scale)……….45

Başa Çıkma Stratejileri Ölçeği Kısa formu (BÇS-KF)………46

Yaşam Doyumu Ölçeği (Life Satisfaction Scale)……….48

Verilerin Toplanması………...49

Verilerin Analizi.………..………..49

IV. BÖLÜM BULGULAR VE YORUM………...51

Betimsel İstatistikler………...……….51

Benlik Yapılarının Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi…...……..61

Kullanılan Başa Çıkma Stratejilerinin Benlik Yapılarına Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi ……….………..…….67

Yaşam Doyumunun Benlik Yapılarına Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi..………..……….………...71

Benlik Yapılarına Göre Başa Çıkma Stratejilerinin Yaşam Doyumu ile İlişkisi..72

V. BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER………..76

Sonuçlar………...76

(9)

KAYNAKÇA……….….80

EKLER………90

Benlik Yapıları Ölçeği (Self Construal Scale)………...………90

Yaşam Doyumu Ölçeği (Life Satisfaction Scale) ………...…………...…..92

(10)

TABLOLAR

Tablo 1: Kültürel Bağlamda Özerklik ve İlişkisellik. Benlik Türleri ………..………23 Tablo 2: Çalışma Grubunun Cinsiyete, Yerleşim Biçimine ve Öğrenim Görülen

Bölümlere Göre Dağılımı………..………..……45

Tablo 3: BÇSÖ-KF’nin İç Tutarlık Katsayıları, Test Tekrarı Korelâsyon Katsayıları.48 Tablo 4: Cinsiyete Göre Benlik Yapıları, Başa Çıkma Stratejileri ve Yaşam Doyumu

Ölçeğinden Alınan Puanların Dağılımı………...…………....52

Tablo 5: Yerleşim Biçimine Göre Benlik Yapıları, Başa Çıkma Stratejileri ve Yaşam Doyumu Ölçeğinden Alınan Puanların Dağılımı……….…...54

Tablo 6: Öğrenim Görülen Bölüme Göre Benlik Yapıları, Başa Çıkma Stratejileri ve Yaşam Doyumu Ölçeğinden Alınan Puanların Dağılımı………..…..57

Tablo 7: Özerk-Ayrık, Bağımlı-İlişkisel, Özerk-İlişkisel, Bağımlı-Ayrık Benlik…….61 Tablo 8: Cinsiyete Göre Benlik Yapılarının Dağılımı …………...……...62 Tablo 9: Yerleşim Biçimine Göre Benlik Yapılarının Dağılımı ………...64 Tablo 10: Öğrenim Görülen Bölüme Göre Benlik Yapılarının Dağılımı ……….66 Tablo 11: Benlik Yapılarına Göre Kullanılan Başa Çıkma Stratejileri Puan Dağılımları………...……….68 Tablo 12: Benlik Yapılarına Göre Yaşam Doyumu Dağılımları………...71 Tablo 13: Benlik Yapılarına Göre Başa Çıkma Stratejilerinin Yaşam Doyumu ile

İlişkisi………..……….……73

   

(11)

GRAFİKLER  

Grafik 1: Cinsiyete Göre Benlik Yapıları Grafiği ………..………..62 Grafik 2: Yerleşim Biçimine Göre Benlik Yapıları Grafiği ………..……...64 Grafik 3: Öğrenim Görülen Bölüme Göre Benlik Yapıları Grafiği ……….66

(12)

I. BÖLÜM

“Eğer kendim için değilsem, kim benim için olacak? Eğer sadece kendim içinsem, neyim ben?”

(Hillel, Ethics of the Fathers, 1:14)

GİRİŞ

 

“Ben neyim?, Nasıl bir insanım?” gibi bireyin özüne ilişkin bilgi edinmeyi sağlayan sorulara verilen cevaplar sosyoloji, psikoloji, felsefe ve antropoloji gibi disiplinlerarası düzeyde ilgi görmüştür. Bireyin kendini algılama biçimi ve kendine ilişkin farkındalığını ifade eden benlik kavramı, üzerinde uzun yıllardır çalışılan bir konu olmakla birlikte, sosyal ve kültürel psikolojide temel bir kavram olarak ele alınmıştır.

Benliğin sosyal etkileşimler sonucunda oluşması ve sosyal bir konumda yer alması (Kağıtçıbaşı, 2010), kültürle benlik arasındaki ilişkinin yadsınamaz olduğunu göstermekte, hatta pek çok araştırmacı benlik ve kültürü ayrılmaz bileşenler olarak değerlendirmektedir (Kağıtçıbaşı, 2005; Markus ve Kitayama, 1991; Triandis; 1989). Bireyin sosyal etkileşimleri ve konumu, ilişkilerini dolayısıyla ilişkilerine yönelik geliştirdiği düşünce ve eylemlerini ifade eder. Bireyin kendine özgü geliştirdiği bu işlem örüntüleri, benlik yapılarını oluşturur.

Benlik yapılarının psikolojik işlemler üzerindeki etkisi kültürel bağlamlar kapsamında bireyleri tanımlayan bir kavram olarak ele alınmasını sağlamıştır. Markus ve Kitayama (1991) Amerika ve Japon kültüründeki benliğin anlam ve değerine göre iki tür benlik yapısı tanımlamışlardır:

(13)

Avrupalı ve Amerikalı bireylerin diğerlerinden ayrışmış birey olarak yapılandırılmasını önermişlerdir ve bunu “Özerk Benlik Yapısı” olarak adlandırmışlardır (Markus ve Kitayama, 1991). Bireyci toplumlardaki kimseler iyi-ayrışmış ve kabul edilir bir özerk benlik yapısına sahiptirler (Markus ve Kitayama, 1991; Triandis, 1989). Sosyal gruplardan veya ilişkilerden ayrı, önemli davranışlar, yetenekler, yaklaşım ve tutumlar gibi karakteristikler bu benlik yapısının temel bileşenleridir.

Buna karşılık, araştırmacılar “İlişkisel Benlik Yapısına” sahip kimselerin, benliği esas olarak bireylerin diğerleriyle olan kaçınılmaz ilişkisine ve sosyal rollerine yönelik atıfta bulunarak tanımlama eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir (Cross, 1995). Sonuç olarak bir kimsenin duygu, düşünce ve davranışları diğer kimselerle olan ilişkilerinin bir fonksiyonudur.

Triandis (1995) benlik yapılarındaki bu farklılıklara ek olarak Yatay Toplulukçuluk, Dikey Toplulukçuluk, Yatay Bireycilik ve Dikey Bireycilik olmak üzere dörtlü bir sınıflandırma yapmış (Markus, Uchida, Omoregie, Townsend ve Kitayama, 2006), ayrıca Yamada ve Singelis (1999) İki Kültürlü Örüntü, Batı, Geleneksel ve Kültürel Yabancılaşma adı altında dörtlü bir kalıp önermiştir.

Ülkemizde benlik yapısı ile ilişkili olarak Kağıtçıbaşı (1994) tarafından yetkinlik ve kişilerarası mesafe boyutları ölçüt alınarak “Karşılıklı Duygusal Bağlılık Modeli” oluşturulmuştur. Modelde özerklik ve ilişkisellik birbirinden bağımsız boyutlar olarak ele alınmıştır. Buna göre kişi her iki benlik yapısına da sahip olabilmektedir. Her iki boyutun özelliklerinin yüksek düzeyde taşınması Özerk İlişkisel Benliği, düşük düzeyde olması ise Bağımlı Ayrık Benliği ifade etmektedir. Bu çalışmada benlik yapılarına yönelik yapılan bu ayrım dikkate alınarak analiz yapılmıştır.

Ülkemizde bu alana ilişkin bir diğer model ise İmamoğlu (1998) tarafından geliştirilen “Dengeli Ayrışma Bütünleşme Modeli”dir. Her iki modelde de benlik yapılarının ülkemiz için iki boyuttan fazlasını gerektirdiği belirtilmektedir.

Sosyal ilişkiler, bireysel ve toplumsal hedefler, roller ve değerler benlik yapılarının pek çok psikolojik işlemde devreye girdiğini, önemli işlevlere sahip olduğunu ve birtakım sonuçlar içerdiğini göstermektedir. Benlik yapıları fikri Markus ve Kitayama (1991) tarafından geliştirildiğinden bu yana duygu, düşünce, motivasyon

(14)

ve iletişimde kültürel farklılıkları yordamanın ve açıklamanın genel bir yolu olarak görülmektedir. Benlik yapıları, hem batılı hem batılı olmayan toplumları kapsayan bir kuramdır. Dolayısıyla özerk ve ilişkisel benlik yapılarının geniş bir ilgi dağılımına sahip olduğu görülmektedir.

Benlik yapılarını ölçmek için Benlik Yapıları Ölçeği (Self Construal Scale) (Singelis, 1994), Bireycilik-Toplulukçuluk Ölçeği (IND-COL Scale) (Gudykust ve diğerleri, 1996), Individual, Relational and Collective Self Construal Scale (Kashima ve Hardie, 2000) ve İlişkisel, Özerk ve Özerk-İlişkisel Benlik Yapıları Ölçeği (Kağıtçıbaşı, Baydar ve Cemalcilar, 2006) gibi pek çok ölçek geliştirilmiş, teorik ve deneysel çalışmalar yapılmıştır. Cinsiyet, yaş ve sosyoekonomik düzey gibi özlük niteliklerinin yanında benlik yapılarının, narsizm (Foster, Campbell ve Twenge, 2003; Konrath, Bushman ve Grove, 2009; Le, 2005), utangaçlık (Singelis ve Sharkey, 1995), taklitçilik (Ashton-James, van Baaren, Carthrand, Decety ve Carremans, 2007), kaygı (Moscovitch, Hofmann ve Litz, 2005), evlilik kalitesi (Gündoğdu, 2007) ve benlik algısı (Gezici ve Güvenç, 2003) gibi pek çok değişken üzerindeki etkisi araştırılmıştır.

Kadınların diğerleri ile ilişki ve iletişim kurup bunları sürdürmeye daha istekli ve bağlamsal sınırlarda kendilerini tanımlamaya daha eğilimli olduğu bilinmektedir. Erkekler ise kişisel başarı, rekabet ve doğrudan iletişim (Oyserman, Coon ve Kemmelmeier, 2002; Singelis, Triandis, Bhawuk ve Gelfand, 1995) gibi özerklik tutumlarını sergilemeye ve kendilerini bireysel ölçülerde tanımlamaya daha eğilimlidir. Bu açıklamalarla tutarlı olarak yapılan araştırmaların pek çoğunda erkeklerin kadınlardan daha özerk, kadınların erkeklerden daha ilişkisel olduğu (Ashton-James ve diğerleri, 2007; Cross ve Madson, 1997; Guo, Schwartz ve McCabe, 2008; İmamoğlu, Günaydın ve Selçuk, 2011) bulunmuştur. Ancak ülkemizdeki genel kanı, eğitim düzeyi ve sosyoekonomik düzey yükseldikçe kadınların daha özerk bir yapı sergilediği yönündedir (Çileli, 2000; Göregenli, 1997; İmamoğlu, Karakatipoğlu ve Aygün, 1999). Bu açıklamalar cinsiyetler arasında benlik yapıları açısından herhangi bir farklılık olup olmadığını araştırmayı gerekli kılmıştır. Kişinin "psikososyobiyolojik gelişiminin kökünü aile ile ve diğer önemli sosyal ortam ya da çevrelerle olan karşılıklı etkileşiminde arama” (Gürkaynak, l979’dan Aktaran, Bacanlı, 1990) ve benlik yapıları ile meslek seçiminin uyumlu olması (Körükçü ve Oğuz, 2011) gerekçesi ile araştırma grubu olarak belirlenen üniversite öğrencilerinin yerleşim biçimi (köy, ilçe, şehir, büyük

(15)

şehir) ve öğrenim gördükleri bölüm çalışmaya dahil edilen diğer demografik değişkenlerdir.

Aynı kültürde yetişen bireylerin farklı benlik yapılarına sahip olması, stres verici durumlar karşısında farklı başa çıkma yollarını deneyebileceğini düşündürtmektedir. Söz gelimi, insanlar tehdit karşısında durumu inkar edebilir, ilgisini farklı bir etkinliğe yönlendirebilir, mizahi yaklaşabilir veya dua ederek yardım isteyebilir. İlişkisel bireyler diğerlerini dahil ederek sorunlarına çözüm ararken, özerk bireyler daha bireysel girişimlerde bulunabilirler. Kısacası, farklı benlik yapılarına sahip kimselerin farklı başa çıkma yollarını tercih edebileceği düşünülmektedir. Başa çıkmak, stres verici durumlar karşısında geliştirilen duygusal, düşünsel veya davranışsal bir işlemdir (Lazarus ve Folkman, 1984). Bir stratejinin diğerinden daha iyi olmadığı konusunda araştırmacılar hemfikirdir, doğru olan, stres yaratan duruma karşı stratejinin belirlenmesi gerektiğidir. Bilinen en yaygın başa çıkma stratejileri sınıflandırması Folkman ve Lazarus’un (1985) yaptığı, hem bilişsel hem davranışsal stratejileri içeren, duygu odaklı ve problem odaklı başa çıkma stratejileridir. Olah (1995) ve Sinha, Wilson ve Watson (2000) toplulukçu kültürlerde daha çok duygu odaklı stratejilerin, bireyci kültürlerde ise daha çok problem odaklı stratejilerin kullanıldığını belirtmişlerdir. Scheier ve diğerleri (1989) ise, bu sınıflandırmanın daha dikkatli bir şekilde incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Söz gelimi, bazı duygu odaklı stratejiler reddetmeyi içerirken, diğerleri olayların pozitif yeniden yorumlanması ve sosyal destek aranmasını içerebilir. Bu tepkilerin her biri diğerinden çok farklı ve bir kimsenin başa çıkmada başarılı olması ile ilgili farklı etkiler gösterebilir. Aynı şekilde problem odaklı yaklaşımlar da kendi içinde farklı boyutlar içermektedir. Dolayısıyla Carver, Scheier ve Weintraub (1989) başa çıkma stratejilerinin iki boyuttan fazlasını gerektirdiğini savunmuştur. Carver (1997), Lazarus ve Folkman’ın (1984) Başa Çıkma Modeli ve Carver ve Scheier’in (1981) Davranışsal Kendini Düzenleme Modeli’ne dayanarak başa çıkma stratejilerini Araçsal Sosyal Destek Kullanma, Mizah, Duygulara Odaklanma ve Ortaya Koyma, Madde Kullanımı, Kabullenme, Diğer Etkinlikleri Bırakma, Dine Yönelme, Yadsıma, Davranışsal Olarak İlgiyi Kesme, Zihinsel Olarak İlgiyi Kesme, Kendini Sınırlandırma, Olumlu Yeniden Yorumlama, Duygusal Sosyal Destek Kullanma ve Planlama olarak 14 boyutta yapılandırmıştır. Carver’ın (1997) bu sınıflandırmasında yer alan başa çıkma stratejilerinin benlik yapılarına göre farklılaşıp farklılaşmaması değişkenler arasında daha spesifik bulgular elde edilmesini sağlayacaktır. Bu çalışmada, problem odaklı ya

(16)

da duygu odaklı yaklaşımlar gibi belirli davranışların genelleştirilmiş ifadesini kullanmak yerine belirli özelliklere sahip kimselerin net olarak hangi tepkiyi verdiğini bulgulamanın araştırma açısından daha faydalı olacağı düşünülmektedir.

Bireyin kendisine ve ilişkilerine yönelik geliştirdiği örüntüler, yaşamını algılama biçimi üzerinde etkiye sahip olabilir. Nitekim yurt dışında yapılan çalışmalar yaşam doyumu ve benlik yapıları değişkenlerinin birbiri ile bağlantılı olduğunu göstermiştir (Bettencourt ve Door, 1997; Kwan, Bond ve Singelis, 1997; Suh, Diener, Oishi ve Triandis, 1998). Bundan başka ülkemizde ve yurt dışında yapılan çalışmalarda yaşam doyumu ve başa çıkma stratejileri arasında anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir (Aysan ve Bozkurt, 2004; Bacanlı, Sürücü ve İlhan, 2013; Gümüşbaş, 2008; Paschali ve Tsitsas, 2010).

Benlik yapıları her ne kadar üzerinde pek çok çalışmanın yapıldığı bir konu olsa da, hem metodolojik hem teorik açıdan eleştirilmiştir. Yine de Markus ve Kitayama’nın bu kavramsallaştırması geniş bir kitle tarafından kabul edilebilir ve tartışmalara açıklık getirebilir niteliktedir (Cross, Hardin, Gerçek-Swing, 2011).

Özetle, insanların ilişkilerine yönelik kurguları algılanan tehdit karşısında verdiği tepki şekline ve dolayısıyla yaşamını değerlendirme biçimine etki edebilir. Verilen bilgiler ışığında Türk kültüründe başa çıkma stratejileri ve yaşam doyumunun benlik yapıları açısından farklılaşıp farklılaşmadığı, benlik yapılarına göre başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisi ve benlik yapılarının cinsiyet, yerleşim biçimi ve öğrenim görülen bölüm açısından incelenmesi araştırılmaya değer olarak görülmüştür.

Amaç

Bu çalışmanın temel amacı benlik yapılarının başa çıkma stratejileri ve yaşam doyumu açısından incelenmesidir. Bu temel amaç doğrultusunda 4 alt amaç belirlenmiştir:

1. Benlik yapıları demografik değişkenler (cinsiyet, yerleşim biçimi, öğrenim görülen bölüm) açısından farklılaşmakta mıdır?

(17)

1.b. Benlik yapıları yerleşim biçimine göre farklılaşmakta mıdır? 1.c. Benlik yapıları öğrenim görülen bölüme göre farklılaşmakta mıdır?

2. Kullanılan başa çıkma stratejileri benlik yapılarına göre farklılaşmakta mıdır? 2.a. Başa çıkma stratejisi olarak Araçsal Sosyal Destek Kullanmak benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.b. Başa çıkma stratejisi olarak Mizah kullanmak benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.c. Başa çıkma stratejisi olarak Duygulara Odaklanma ve Ortaya Koyma benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.d. Başa çıkma stratejisi olarak Madde Kullanımı benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.e. Başa çıkma stratejisi olarak Kabullenme benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.f. Başa çıkma stratejisi olarak Diğer Etkinlikleri Bırakma benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.g. Başa çıkma stratejisi olarak Dine Yönelme benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.h. Başa çıkma stratejisi olarak Yadsıma benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.ı. Başa çıkma stratejisi olarak Davranışsal Olarak İlgiyi Kesme benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.i. Başa çıkma stratejisi olarak Zihinsel Olarak İlgiyi Kesme benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.j. Başa çıkma stratejisi olarak Kendini Sınırlandırma benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

(18)

2.k. Başa çıkma stratejisi olarak Olumlu Yeniden Yorumlama benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.l. Başa çıkma stratejisi olarak Duygusal Sosyal Destek Kullanma benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

2.m. Başa çıkma stratejisi olarak Planlama benlik yapıları açısından farklılaşmakta mıdır?

3. Yaşam doyumu benlik yapılarına göre farklılaşmakta mıdır?

4. Benlik yapılarına göre başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisi var mıdır?

4.a. Özerk Ayrık Benlik yapısına sahip olan kişilerde başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisi var mıdır?

4.b. Bağımlı İlişkisel Benlik yapısına sahip olan kişilerde başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisi var mıdır?

4.c. Özerk İlişkisel Benlik yapısına sahip olan kişilerde başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisi var mıdır?

4.c. Bağımlı Ayrık Benlik yapısına sahip olan kişilerde başa çıkma stratejilerinin yaşam doyumu ile ilişkisi var mıdır?

Sayıltılar

Araştırma verileri katılımcılardan 2011-2012 eğitim öğretim yılı bahar dönemi final sınavları sırasında toplanmıştır. Bu yüzden görece öğrencilerin sınav kaygısı yaşadıkları için ölçek sorularını cevaplama performanslarının olumsuz etkilendiği düşünülebilir. Ancak ölçme araçlarının öğrencilerin yaş ve eğitim düzeyine uygun olması, uygulama ortamlarının elverişliliği ve uygulama süresinin 10-15 dakikalık kısa bir zaman diliminde gerçekleşmesi nedeniyle öğrencilerin ölçek sorularına verdikleri yanıtlarının gerçeği yansıttığı varsayılmıştır.

(19)

Sınırlılıklar

1. Araştırmada öğrenciler dışında meslek grupları arasında veri toplanmamıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar üniversite eğitimi almakta olan kimselerle sınırlıdır.

2. Çalışma grubu olarak belirlenen kimseler 19-27 yaş grubunda yer almaktadır. Dolayısıyla çalışmadan elde edilen sonuçlar genç yetişkinlik döneminde yer alan kimselerle sınırlıdır.

Önem

Bir toplumun içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar o toplumda işlevsel olan benlik yapısını etkilemektedir. Türkiye’deki bireylerin ilişkisel bir yapı sergilediği konusunda araştırmalar mevcut ise de, son yıllarda hem özerkliği hem ilişkiselliği bir arada bulundurması görüşü baskın hale gelmiştir. Çünkü Türkiye’de hem modern kurallar hem geleneksel değerler bir arada yer almakta, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve batıdan aktarılan değerler bireysel tabandan geniş sosyal tabakaya doğru duyuşsal, düşünsel ve davranışsal boyutlarda etki alanı oluşturmaktadır. Benlik yapılarının pek çok psikolojik değişkenle bağlantılı olduğu bilindiğine göre sosyal ve kurumsal olarak günlük yaşamdaki etkisi yadsınamazdır. Pek çok televizyon programları, reklam filmleri, marka sloganları veya tüketim ürünleri hedef kitlenin benlik yapıları ölçüt alınarak oluşturulduğunda daha yüksek kazançların sağlanması muhtemeldir. Eğitim açısından değerlendirme yaptığımızda, söz gelimi bir öğretmenin öğretim stratejisi veya eğitimde önemli bir yere sahip olan motivasyon faktörleri öğrencilerin benlik yapıları göz önünde bulundurularak belirlenebilir; öğretmen öğrencilerin grup çalışmalarını destekleyebilir veya bireysel ödevlere daha çok yer verebilir. Ayrıca benlik yapılarına göre farklı değer ifade eden kişisel ve toplumsal hedefler, kurumsal başarılar üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir.

Bireyin kendisine ve ilişkilerine yönelik bilişsel temsilleri, yaşamını algılama biçimi ve başa çıkma tepkileri üzerinde etkiye sahip olabilir. Nitekim yurt dışında yapılan çalışmalar benlik yapıları, yaşam doyumu ve başa çıkma stratejileri değişkenlerinin birbiri ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Ülkemizde ise benlik yapılarının başa çıkma stratejileri ve yaşam doyumu açısından incelendiği görgül bir

(20)

çalışma bulunmamaktadır. Bu anlamda araştırmanın teorik olarak ilgili alana ve gelecek çalışmalara, uygulamada ise, psikolojik danışma sürecinde danışma yaklaşımının belirlenmesine katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Daha spesifik düzeyde, araştırma bulguları, psikolojik danışma sürecinde benlik yapılarının dikkate alınmasının problemli durumlarda uygun başa çıkma stratejisinin kullanılarak danışanın yaşamına ilişkin olumlu değerlendirmelerin artışını sağlayabilir.

Ülkemizde benlik yapıları, cinsiyet, sosyoekonomik düzey ve yaş gibi demografik değişkenler açısından incelenmiştir. Bu çalışmada araştırmaya katılan üniversite öğrencilerinin cinsiyetler arası karşılaştırmalarına ek olarak, yerleşim biçimi ve öğrenim gördükleri bölüme göre farklılaşma durumları ele alınmıştır.

Benlik yapılarına göre başa çıkma stratejilerinin ve yaşam doyumunun incelendiği bu çalışma belirli bir özelliğe sahip bir kimse hakkında bilişsel ve davranışsal açıklamalar yapma olanağı sağlamaktadır.

Tanımlar

Benlik Yapısı: Bir kimsenin benliğinin bilişsel temsilleridir (Cambridge Dictionary of Psychology, 2009).

Başa Çıkma: Stres oluşturan durum, olay veya etkenlere karşı geliştirilen bilişsel, duyuşsal ve davranışsal tepkilerdir.

Eyleyicilik: Kendi seçimlerini yapma, uygulama ve sonuçlarının sorumluluklarını üstlenme kapasitesidir.

     

(21)

II. BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Benlik Kavramı ve Kültür

Bireyin yaşamı boyunca anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı, kim olduğu, nerde ve nasıl durması gerektiğini belirlemeyi sağlayan sorulara verilen cevaplar sosyoloji, psikoloji, felsefe ve antropoloji gibi disiplinlerarası düzeyde ilgi görmüştür. Söz gelimi, septik görüşün temel taşlarından olan Descartes “düşünüyorum, o halde varım” ilkesi ile tüm şüphelerden arınarak var olmanın ve benliğin kesinliğine vurgu yapmaktadır. Bir başka perspektiften 13. yy mutasavvıf halk şairi ve ünlü Türk düşünürü Yunus EMRE ;

“ İlim ilim ilmektir, ilim kendini bilmektir,

sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır.”

dizeleri ile bütün bilgilerin temelinin ancak benlik bilgisi ile gerçekleşebileceğini ifade etmektedir. Benlik bilgisi, hayatta kalmanın devamı için gerekli olan su kadar gerçek ve önemli ihtiyaçtır. Kavramın psikoloji ile tanışması William James ile 20.yy’ın sonlarında gerçekleşmiştir. Epstein (1973) James’ten başlayarak benliğe ilişkin literatürde yer alan bilgileri şu şekilde özetlemiştir: James’e göre benlik, “kişinin ne olduğuyla ilgili bilgilerin toplamıdır. Kişi ne olduğunun farkında olması yönüyle bilen benliği (I), bu farkında oluşu gerçekleştiren olması yönüyle bilinen benliği (Me) ortaya koyar. Buna göre benlik, hem aktif bir eyleyici hem de öz farkındalığını oluşturandır. James’in çalışmaları ve özellikle Principles of Psychology adlı kitabı psikoloji tarihinde uzun yıllar etkisini sürdüren bir başyapıt niteliğindedir. Cooley, benliği “Ben”, “Bana”, “Benim”, “Benimki”, “Kendim” gibi birinci tekil şahıs zamirleriyle ilgili kurulan bütün cümleler olarak ifade etmiştir. Mead’e göre ise benlik, diğerlerinden bağımsız

(22)

düşünülemez, doğduğumuzda var olmayan ve sosyal eylemlerle meydana gelen bir olgudur. Yani hem Cooley hem de Mead için benlik, bir sosyal etkileşim ürünüdür. Kişilik psikolojisine önemli katkılar sağlayan Amerikan psikolog Gordon Allport, James’in görüşlerinden ilham alarak benlik tanımlaması yapmıştır. Allport, benlik yerine proprium (bildiğim ben) kavramını kullanmayı tercih etmiştir. Proprium, kişilik üzerinde merkezi bir önem taşıyan ve içsel bütünlük duygusuna katkı sağlayan bireysel özellikler olarak tanımlanmıştır. Proprium 8 ayrı özellik taşır: a) fiziksel benlik farkındalığı b) zamanda süreklilik bilinci c) benlik gelişimi veya benlik saygısı ihtiyacı d) benlik uzantısı veya fiziksel sınırların ötesinde benliğin tanımlanması e) rasyonel işlemler veya içsel ihtiyaçlarla dışsal gerçekliğin sentezi f) benlik imajı, kişinin kendisini bilinen bir nesne olarak algılaması ve değerlendirmesi g) yetkili bir eyleyici olarak bilen benlik h) “benlik arayışı” veya gerilimi azaltan, farkındalığı artıran ve çelişkileri ortaya çıkaran motivasyon. Allport görünürde James’in benlik görüşlerine katılıyor gibi gözükse de “bilen benlik” kavramının psikolojiye değil, felsefeye ait olduğunu belirtmiştir (Greenwald ve Pratkanis, 1984).

Eric Ericson (1968) kişilik yaklaşımına göre “Benlik Psikolojisini” oluşturmuştur. Benlik, doğumdan itibaren aşamalı olarak kazanılan psikolojik işlemleri içerir. Benliğin birinci işlevi bir kimlik duygusu oluşturmak ve bunu korumaktır. Kimlik gelişimi, kişinin kendisi hakkında kendi algısı ve diğerlerinin algısının uzlaşmasını ifade eder. Kimlik, benlik ve bağlam arasındaki işbirliği, bireysel istekler ve sosyal roller arasındaki bir denge olarak gelişme gösterir.

Açıklamalardan anlaşıldığı üzere benlik, sosyal dayanaklı bir kavramdır; kasıtlı davranışları düzenler, kişinin sosyal dünyasında etkili bir şekilde ilişki kurmasına izin verir (Banaji ve Prentice, 1994; Markus ve Wurf, 1987). Evde, okulda, markette ve diğer sosyal çevrelerde bireyler kim olduklarını, kim olmaları gerektiğini ve kimliklerini nasıl oluşturduklarını ortaya koyarlar. Sosyal çevrede şekillenen birey, mensup olduğu toplumun dil, din, ırk, cinsiyet gibi özelliklerle bağlantılı farklı değer yargılarını, inanç ve tutumlarını benimser. Kağıtçıbaşı (2010), Herskovits’in “çevrenin insan yapısı olan bölümü” (s. 36) olarak tanımladığı kültürün psikologlar arasında en yaygın tanım olduğunu belirtmektedir. Buna göre kültür, benliği etkileyen ve benlikten etkilenen bir olgudur.

(23)

Bireyler kendi özel dünyalarındaki anlayış ve uygulamalara bağlı olarak kendi türettikleri kültürel sistemleri koruyan ve çoğaltan araçsal bir yapı sergilerler. Bir kültürün diğerinden farklı olması benlik kavramını içeren psikolojik işlemlerde farklılaşmaya neden olur (Heine, Lehman, Markus ve Kitayama, 1999). Diğer bir deyişle benliğin içeriği ve yapısı kültür aracılığıyla dikkate değer bir şekilde değişiklik gösterir (Markus ve Kitayama, 1991).

Ancak her nasılsa kültürün şekillendirdiği benlik biçimleri uzun yıllar göz ardı edilmiştir. Bununla ilgili girişimlerden birisi Triandis’in (1989) özel, kamusal ve toplulukçu benlik arasında yaptığı ayrımdır. Özel benlik, kişinin davranış ve özellikleriyle ilgili düşünceleri; kamusal benlik, diğer insanların kişi hakkındaki düşünceleri ve toplulukçu benlik, aile, iş ortamı, aşiret gibi bir topluluğun kişi hakkındaki düşüncelerini ifade eder. Kültürün baskın olduğu benlik, kişinin sahip olduğu benliği doğrudan etkilemektedir. Triandis (1989: 506), benliği “farklı örneklemeleri organize eden, çevreden gelen bilgileri değerlendiren ve bunları değişik sosyal davranışlara dönüştüren aktif bir eylemci” olarak tanımlamıştır. Sosyal ve kültürel benlik tanımlamaları 1980’lerden bu yana psikolojide önemli bir konu olarak ele alınmaktadır.

Benliğin sosyal etkileşimler sonucunda oluşması ve sosyal bir konumda yer alması (Kağıtçıbaşı, 2010), kültürle benlik arasındaki ilişkinin yadsınamaz olduğunu göstermektedir. Hatta pek çok araştırmacı benlik ve kültürü ayrılmaz bileşenler olarak değerlendirmektedir (Kağıtçıbaşı, 2005; Markus ve Kitayama, 1991; Triandis, 1989). Bireyin sosyal etkileşimleri ve konumu, ilişkilerini, dolayısıyla ilişkilerine yönelik geliştirdiği düşünce ve eylemlerini ifade eder. Bireyin kendine özgü geliştirdiği bu işlemler, “benlik yapılarını” oluşturur. Çalışmanın bundan sonraki aşamaları “benlik yapıları” kapsamında sürdürülecektir.

Benlik Yapıları

Amerika’da “gıcırdayan tekerlek yağlanır” Japonya’da ise “dışarı fırlayan çivi geri çakılır” (Markus ve Kitayama, 1991: 224).

Amerikalı bir anne bebeğine bir nesne gösterirken onunla konuşması şöyle olabiliyordu: ‘bu bir araba, arabayı gördün mü? Sevdin mi? Ne güzel tekerlekleri var.’ Japon bir anne

(24)

ise şöyle söylüyordu: “işte! Bu bir düt düt. Onu sana veriyorum. Şimdi sen bana ver. Evet! Teşekkür ederim. “ Amerikalı çocuklar dünyanın genelde nesnelerle dolu bir yer olduğunu öğrenirken, Japon çocuklar dünyanın genelde ilişkilerle ilgili olduğunu

öğreniyorlar (Nisbett, 2003: 120-121).

‘Niçin’ sorusu Amerika sınıflarında, “Nasıl” sorusu ise Japonya’da sıklıkla kullanılan soru kelimelerdir. Tarihçi Masako Wataneba Amerikalıların tarihsel analizini neden-sonuç ilişkisi içerisinde sunduklarını belirtir (Nisbett, 2003: 105). Wataneba Japonya’da İngilizce dersi veren bir Amerikalı öğretmenin şu sözlerini aktarır: “Japon öğrencilerin kompozisyonlarını anlamak Amerikalı öğretmenler için çok zordur, çünkü onlarda herhangi bir nedensellik göremeyiz ve…Neden- Sonuç ilişkisi ABD’de temel mantıktır (Nisbett, 2003: 106).

Benzer örnekler Amerika ve Japonya’da benliklerin dikkat çekici bir şekilde birbirinden ayrı yapılandırıldığını göstermiştir. Amerikan benliği, kendisine hizmet edilmesini, diğerlerinden farklı olmanın takdir edilmesini ve öne çıkarılan benliğin önemini vurgular. Japon benliği ise diğerlerine hizmet edilmesini, onlara uyum sağlanmasını ve uyumlu bir etkileşimin önemini vurgular (Markus ve Kitayama, 1991).

Markus ve Kitayama (1991) Avrupa, Amerika ve Asya kültürlerinde yapılanan farklı benlik biçimlerini incelemiş ve “Benlik Yapıları (Self Construals)“ kuramını benliğin Amerika ve Japon kültüründeki anlam ve tanımlamalarına göre oluşturmuşlardır. “Yapı” (construal), (kelimeyi veya eylemi) belirli bir şekilde yorumlama; (bir konu, cümle veya kelimenin) sözdizimini inceleme anlamına gelir (Oxford Dictionary, 2012). Benlik yapıları, kişilerin benliği nasıl anlamlandırdığı ve betimlediği ile ilgilenir. Antropologlar ve psikologlar benlik yapılarının yaşam deneyimlerinin doğasını etkileyebileceğini ve pek çok durumda belirleyeceğini varsayarlar (örn. Markus ve Kitayama, 1991; Smith, 1985; Triandis, 1989). Ashton-James ve diğerleri (2007: 532) araştırmacıların, benlik yapılarını “etkileşimde sadece belirleyici bir faktör değil, etkileşimlerin etki ettiği bir sonuç” olarak da değerlendirdiğini belirtmiştir.

Markus ve Kitayama (1991) özerk ve ilişkisel olmak üzere iki benlik yapısı tanımlamışlardır. Her ne kadar bunların olası pek çok benlik yapılarından sadece ikisi olduğunu belirtseler de, “benlik yapıları” kavramı özerklik ve ilişkisellikle neredeyse özdeşleşmiştir. Bu yüzden benlik yapısı tipik olarak kişinin kendisi ile ve diğerleri ile arasında gelişen ilişki örüntüleridir (Markus ve Kitayama, 1991). Bir başka tanımda ise

(25)

benlik yapıları, “bireyi diğerlerinden ayıran ve diğerleri ile olan ilişkilerine yönelik duygu, düşünce ve davranışlarının takımyıldızı” olarak kavramsallaştırılmıştır (Singelis, 1994: 581). Markus ve Kitayama (1991) ve diğer araştırmacılar (örn; Singelis, 1994; Triandis, 1989) bireylerin her iki benlik yapısına da sahip olabileceğini ancak içinde bulunulan kültürün tipik olarak bir yapıyı daha baskın desteklediğini belirtmişlerdir. Amerika ve Japonya özerkliği ve ilişkiselliği geliştiren birer prototip kültür olarak değerlendirilmektedir. Özerklik, batılı kültürlerde, ilişkisellik ise batılı olmayan kültürlerde iyi ayrıntılandırılmış ve dikkat çekmiştir. Markus ve Kitayama’nın kavramlarının kapsayıcı olması bu yüzdendir. Özerk benlik yapısı ile bireycilik, ilişkisel benlik yapısı ile toplulukçuluk arasındaki ayrım oldukça açıktır. Kavramsal olarak bireycilik ve toplulukçuluk, kültürleri tanımlayan birer boyut olarak kullanılırken, benlik yapıları bireyleri tanımlar. Bireycilik ve toplulukçuluk, bireysel farklılık değişkeni değildir. Benlik yapıları, bireyci ve toplulukçu kültürleri ayıran birkaç bileşenden sadece birisidir.

Markus ve Kitayama (1991) Avrupalı ve Amerikalı bireylerin diğerlerinden ayrışmış birey olarak yapılandırılmasını önermişler ve bunu “Özerk Benlik Yapısı” olarak adlandırmışlardır. Amerikan toplumundaki ve diğer bireyci toplumlardaki kimseler iyi-ayrışmış ve kabul edilir bir özerk benlik yapısına sahiptirler (Markus ve Kitayama, 1991; Triandis, 1989). Sosyal gruplardan veya ilişkilerden ayrı; önemli davranışlar, yetenekler, yaklaşım ve tutumlar gibi karakteristikler bu benlik yapısının temel bileşenleridir.

Buna karşılık, araştırmacılar ilişkisel benlik yapısına sahip kimselerin, benliği esas olarak bireylerin diğerleriyle olan kaçınılmaz ilişkisine ve sosyal rollerine yönelik atıfta bulunarak tanımlama eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir (Cross, 1995). Dolayısıyla bir kimsenin duygu, düşünce ve davranışları diğer kimselerle olan ilişkilerinin bir fonksiyonudur. Ancak ilişkisel benlik içsel davranışlara, özelliklere veya tercihlere sahip olmamak anlamına gelmez Daha çok, bunların pek çok durumda davranışı yönlendiren veya rehberlik eden temel ölçütler olmaması demektir.

Özerklik ve ilişkisellik psikoanalitik düşünceden evrimsel psikolojiye farklı kuramsal perspektiflerde değişerek temel psikolojik bir ihtiyaç olarak tanımlanmaktadır (örn. Ericson, 1968; Kağıtçıbaşı, 1994). İki benlik yapısı arasındaki farkları daha net görebilmek için bu yapıları aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

(26)

Özerk Benlik

Özerk Benlik, içsel özelliklerin (kişilik özellikleri, yetenekler, güdüler ve değerler) eşsiz bir donanımını içeren ve bunların ışığında öncelikli davranışların belirlendiği benlik yapısıdır (Geertz, 1975; Sampson, 1989). Özerkliğin kelime anlamı kendi kendini idare edebilmeyi içerir (Türk Dil Kurumu- Güncel Türkçe Sözlük, 2006).

Pek çok batı kültüründe ayrışmışlığın insanların doğasında olduğuna dair bir inanç vardır. Bir hedefe ulaşmak davranışsal kaynak olarak diğerlerinin duygu, düşünce ve eylemlerini göz önünde bulundurmaktan ziyade kendi duygu, düşünce ve eylemlerinin düzenlediği ve anlamlandırdığı bir yapıyı gerektirir. Benliğin bu yönü içsel özelliklerin her bir bireydeki donanımının bütünlüğü ve biricikliğine dair inançtan türemiştir (Sampson, 1985; Waterman, 1981). Markus ve Kitayama’ya (1991) göre bu durum “kendini gerçekleştirme”, “kişinin ihtiyaçlarının, doğrularının ve kapasitesinin eşsiz donanımını ifade etme” veya “farklı potansiyellerini geliştirme” gibi işlemlerin artışını sağlar. Bu yapı ile ilgili diğer benzer kavramlar bireyci, bağımsız, ben-merkezci ve otonom kavramlarıdır (Markus ve Kitayama, 1991). Kağıtçıbaşı (2005), eyleyici (agency1) ve ayrık-benlik kavramlarını da özerkliğin yerine kullanmıştır.

Başlıca bireyci tutumlar şu şekilde sıralanmıştır (Oyserman ve diğerleri, 2002; Singelis ve diğerleri, 1995):

a) Özerklik b) Kişisel başarı c) Benlik bilgisi d) Biriciklik

e) Gizlilik, mahremiyet (privacy) f) Doğrudan iletişim

g) Rekabet

Tarihçiler ve filozoflar, genel olarak özerkliğin, Batı toplumlarının eleştirel bir ögesi olduğunu ve Descartes’ın, Locke’un ve Kant’ın görüşlerini içeren pek çok

      

1Agency kavramı Türkçeye, yetkinlik (Kağıtçıbaşı, 2010: 224), eyleyicilik (Miller, 2008: 258), eyleyenlik (Nisbett, 2003: 20) ve ajans (Burger, 2006: 566) olarak çevrilmiştir. Bu çalışmada “eyleyicilik” çevirisi tercih edilmiştir. Çünkü yetkinlik y-et-meyi; eyle-meyi değil, yet-meyi ifade etmekte ve competency, efficacy gibi terimler için kullanılmaktadır. Ajans, Türkçe değildir. Eyleyenlik, durumsallık ifade etmektedir. Eyleyicilik ise, durumlar üstü bir yeterliğin ifadesidir.

(27)

kaynağının bulunduğunu kabul etmişlerdir (Heine ve diğerleri, 1999; Markus ve Kitayama, 1994). Cahoone, ıslahat hareketleri, sanayi devrimi, bilimsel devrim, kapitalizmin yaygınlaşması ve Protestanlık ahlakının her birinin dünya üzerinde eylemde bulunan bir eyleyici olarak benlik modelinin gelişmesine ve yayılmasına katkıda bulunduğunu belirtmiştir (Heine ve diğerleri, 1999). Bu çerçevede birey doğrucu ve sorumluluk sahibidir. Yeterli, kontrollü ve başkalarından ayrışık olmak ahlaki bir yükümlülüktür. Anayasa sistemi gibi pek çok kurum kültürel fikirlere şekil verir ve her bireyin kendi doğrularını oluşturması ve koruması için ortam oluşturur. Eyleyici, ayrışık ve biricik olma düşüncesi resimlere, atasözlerine, kendi yollarını çizen erkeklere, kendi gemilerinin kaptanlarına, yalnız kovboylara, daha az seyahat edilen yollara ve bunun gibi önemli sosyal göstergelere yansımıştır. Çağdaş Kuzey Amerika kültürel yaşamın temelinde cesaretlenmeye ve yalnız yapabilmeye değer verme bulunmaktadır. Çocuklar bağımsızlık ve kendini belirleme konusunda cesaretlendirilir. Küçük çocukların özerkliğini beslemek ve cesaretlendirmek için kendilerine ait bir oda ve bir yatak verilir (Heine ve diğerleri, 1999). Evde ve okulda çocuklar kademeli olarak bireyselleştirilir ve bağlamdan ayrıştırılır. Hedef, bağımlı bir çocuğun eşsiz özellikleri ve farklı tercihleri ile bağımsız bir insan olmasını sağlamaktır. Oturmak, yürümek, yemek yemek gibi pek çok aktivite tek başına yapılır. Kuzey Amerika çocukları kendilerini ortalamanın üstünde bir star, kazanan ve özel niteliklere sahip biri olarak düşünürler (Markus, Mullally ve Kitayama, 1997). Bireycilik bilincindeki kişi eyleyici ve eylemlerinin yapımcısıdır (Markus ve Kitayama, 1991).

Cross ve diğerleri (2011) yüksek özerk benlik yapısı gösterenler için “Ben Kimim?” sorusuna verilen cevapların, durumlara karşı kararlılık gösterir nitelikte ve içsel özellikler (kişilik özellikleri, yetenekler, güdüler ve değerler) referans alınarak veya diğerlerinden ayrı bir kurgu ile oluşturduğunu belirtmişlerdir. Bireyin eşsizliği benlik saygısının önemli bir şartıdır. Farklı durumlarda “aynı insan” olmak bir olgunluk işaretidir. “Kişilik özellikleri, tutumlar ve değerler sabit, çevre değişime elverişlidir” (Triandis ve Suh, 2002: 141). English ve Chen (2011) çalışmalarında Avrupa kökenli Amerikalıların kendilerini farklı zamanlarda tutarlı olarak algılama isteklerini doğrulamışlardır. Kendini doğrulamak, bağlamdan bağımsız olduğunu göstermenin bir yoludur. Kişilerarası ilişkiler bireye yarar sağladığı ve gelişmesine yol açtığı ölçüde önemlidir. Ayrıca diğerleri, bireyin biricikliğini ve içsel özelliklerini onaylatması için

(28)

sosyal karşılaştırmaların bir kaynağıdır (Cross ve diğerleri, 2011; Markus ve Kitayama, 1991).

Nisbett’e (2003) göre insanlar kişisel ilişkilerinde eşitliği, ya da ilişkiler hiyerarşik ise daha üstün bir konumu tercih eder ve aynı kuralların herkes için geçerli olması gerektiğine inanırlar; kişisel özellikleri veya önemli kimselerle bağlantıları yüzünden bireylere ayrıcalık tanınmamalıdır. “Adaletin gözü kör olmalıdır” (s. 50). Hazel Markus üniversite değişim programı ile Osaka Üniversitesinde akademisyen olarak yer aldığı dönemdeki gözlemlerini Shinobu Kitayama ile birlikte şöyle kaydetmiştir:

Amerikalı öğrenciler için birisinden diğerinin aklını okumasını beklemek oldukça anlamsız. Başarmak için öne çıkmalı, diğerlerinden farklı ve üstün olduğunu göstermelisin…Benlik saygısı soyut bir kavram değil “ekmek ve tereyağı” gibi psikolojik bir gerçektir…Amerikalılar için topluma ayak uydurmamak bir vatandaşlık hakkı olarak kabul edilir (Markus ve Kitayama, 2003: 278-282).

Avrupa ve Amerika kültüründe baskın olarak görülen özerk benlik yapısının aksine, Asya kültürlerinde ise ilişkisel benlik yapısı hakimdir. Aşağıda ilişkisel benlik yapısı ele alınmaktadır.

İlişkisel Benlik

Pek çok batılı olmayan kültürde benlik, diğerlerinin duygu, düşünce ve eylemlerini dikkate alarak davranışlarını belirlemeyi ve kendini sosyal ilişkilerin bir parçası olarak görmeyi ifade eder. Böyle bir yapıda benlik, sosyal ilişkilerle uyum içinde olduğunda daha anlamlı ve tamamlanır hale gelir; sosyal bağlamdan ayrıştırılmamış, daha çok bağlanmış ve diğerlerinden daha az farklılık göstermektedir. İnsanlar, diğerleri ile ilişkilerinde uyumlu olmanın bir yolunu bulmak ve kişilerarası ilişkilerin bir parçası haline gelmek için motive edilir (Cross ve diğerleri, 2011). İlişkisel benlik, ancak bireyin geniş bir toplumda işlev görmesiyle tamamlanır. Sosyal bağlamdan ayrı, olumlu bir öz değerlendirme ve tek başınalık, tipik bir ilişkisel yapı sergileyen Japon kültürü için öncelikli olamaz (Heine ve diğerleri, 1991). Aileler, ulusal simgeler, ilişkisel yansımalar ve toplulukçu bildiriler ilişkisel benlik yapısının göstergeleridir (Moss, 2011).

Benliğin önemli özellikleri etkileşimsel bileşenlerdir. ilişkisel benlik yapısı olarak adlandırılan bu yapı, toplum merkezli, bütüncül, kollektif, ortaklaşacı, toplulukçu

(29)

(Markus ve Kitayama, 1991) gibi kavramlarla da ifade edilmektedir. Ayrıca Kağıtçıbaşı (2005) kaynaşma (fusion), bağımlılık (dependency), ve birlik (union) kavramalarının da ilişkisellik yerine kullanılabileceğini belirtmiştir.

Bağlam, ilişkisel benliğin tanımında aktif ve sürekli olarak yer alır. Kişilik özellikleri, yetenekler, görüşler ve yargılar gibi içsel özellikler duruma göre değişkenlik gösterir. Sosyal yaşamın pek çok alanında yetenekler, görüşler ve özellikler ikincil rol oynar, ilişkilere bağlı olarak düzenlenir ve kontrol edilir. İçsel özelliklerin kontrol altında tutulması, olgunlaşmanın kültürel bir ifadesidir (Markus ve Kitayama, 1991). Egonun tehdit edilmesi saldırgan davranışların ortaya çıkmasını gerektirmez (Konrath, Bushman ve Campbell, 2006). Diğerleri, benliğin tanımlanması için bir kaynak ve sosyal karşılaştırmalar kişinin ilişkilerindeki sorumluluklarını yerine getirip getirmediğini belirlemek için kullanılan bir ögedir (Cross ve diğerleri, 2011).

Başlıca toplulukçu tutumlar şu şekilde sıralanmıştır (Oyserman ve diğerleri, 2002; Singelis ve diğerleri, 1995):

a) Gruba karşı sorumluluk bilinci b) Diğerleri ile ilişkililik

c) Grup içi çalışma ve uyum d) Bağlamsallaşmış benlik e) Hiyerarşiye değer vermek

Bu bireylerin genelde kişisel hedefler ya da kendi önemini abartmak ile daha az ilgilendikleri varsayılır. Kendine özgülük, özellikle arzulanan bir şey değildir. Kendinden hoşnutluk, mensup olduğu grubun istekleriyle uyumlu olduğunu ve grubun beklentilerini karşıladığını hissetmeye bağlıdır. Bireylere eşit muamele beklenmediği gibi, mutlaka istendik bir şey de değildir (Fiske, Kitayama, Markus ve Nisbett, 1998; Markus ve Kitayama, 1991).

Gore ve Cross’a (2011) göre İlişkisel Benlik sahibi kimseler için ilişkiler, kendini ifade etmek, geliştirmek ve doğrulamak için olmazsa olmazlardandır. İlişkisel bireylerin empati düzeyleri yüksektir (Konrath ve diğerleri, 2009). Bu yüzden bu kimseler yakın ilişkilerinde fedakârlık yapmaya daha eğilimli ve isteklidirler (Gore ve Cross, 2011). Miller, Bersoff ve Harwood (1990) Hinduların Amerikalılara göre

(30)

diğerlerinin ihtiyaçlarına cevap vermenin ahlaki bir sorumluluk olduğunu düşündüklerini tespit etmişlerdir.

“Ben kimim?” sorusu önemli ilişkileri ( kızı, arkadaşı, iş arkadaşı,…) veya grup üyeliği referans alınarak cevaplanabilir (Cross ve diğerleri, 2011). Kişinin yeteneğinin benlikle uyum sağlaması benlik saygısının önemli bir şartıdır. Benlik saygısı, belki de ilk bakışta batılı bir olgu gibi gözükebilir, ancak bu kavram daha çok kültürel olarak verilen görevleri tamamlama işleminin gerçekleşmesini ifade eden bir terimdir (Markus ve Kitayama, 1991).

Hamilton ve Biehal’e (2005) göre ilişkiselliği kabul eden bir kimse başarı ve gelişimden ziyade güvenliğini garanti altına alan etkinlikleri tercih eder. Türkiye’de “devlete sırtını daya, rahatsın!” ifadesi muhtemelen bu görüşle paralel anlam taşımaktadır. Kazanca ulaşmaktan daha önemlisi problemlerin en aza indirilmesi ve görevlerin tamamlanmasıdır. Risk daha az tercih edilen bir durumdur. Ancak finansal konularda risk alma oranları yüksektir. Bu, muhtemelen kişilerin başarısız olurlarsa çevrelerinden destek alacaklarını düşünmelerindendir.

İlişkisellik, sürekli bağlılığı gerektirir. Yani Mead’in dediği gibi “düşünme ve hissetme istekliliği ve yeterliği diğerlerinin duygu ve düşüncelerini içerir” (Epstein, 1973: 405). Hsu, iletişimi korumanın, ben(I)’i yasaklamayı, yerine sen(thou)’i işleme sokmayı gerektirdiğini belirtmiştir (Markus ve Kitayama, 1991). Bunun koşulu ise diğerlerinin “aklını okumak” ve böylelikle ne düşündüğünü veya ne hissettiğini bilmektir.

Benlik yapılarındaki bu farklılık dilbilimsel olgulara yansıyarak doğu ile batı arasında sosyo-psikolojik bir uçurum oluşturmuştur.

“Çincede bireycilik terimini karşılayacak en yakın sözcük bencilliktir. Japoncada ise ben sözcüğünün konuşma dilinde kullanımı pek tercih edilmez. Bunun yerine dinleyene ve bağlama bağlı olarak değişen durum ötesi, genelleştirilmiş ben in pek çok karşılığı kullanılır“ ( Nisbett, 2003: 53).

Güney Afrika Bantu dillerinden gelen ubuntu sözcüğü, insanların birbirine bağlılık ve ilişkilerine odaklanmasını ifade eder. Desmond Tutu ubuntuyu şu şekilde açıklamıştır:

“Ubuntu'ya inanan bir insan diğerlerine açıktır, diğerlerine olumludur, diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda tehdit altında hissetmez, onun daha büyük bir bütünün parçası

(31)

olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır ve diğerleri aşağılandığında, küçük düştüğünde, zülüme uğradığında ya da ezildiğinde kendini de aşağılanmış hisseder."  (Forster, 2006a: 252)

Japonlarda benlik kelimesi jibon bir kimsenin paylaşılan yaşamı anlamına gelir (Hamaguchi, 1985). Japon kültüründe aidiyet, güven, bağımlılık, empati ve karşılıklılık önemli kavramlardır. Diğerlerinin ilgili olduğu bir amaçtan başarısız olmak Japonlar için bir kabustur. Kabullenmek, zayıflığın değil hoşgörü, uyumluluk ve olgunluğun işaretidir. Hsu’ya göre “üstün Çin erdemi jen sözcüğü, bir kimsenin içtenlik, kibarlık ve terbiye öncülüğünde diğerleri ile etkileşim içinde olma yeteneğini ifade eder” (Markus ve Kitayama, 1991: 228). Markus ve Kitayama’nın Japon öğrencilerle ilgili bir anekdotu şu şekildedir:

Japon öğrenciler tipik olarak sadece dinlerler, soru sormaz ve tartışmazlar. Hatta soru soracakları zaman önce ‘Bu soru sorulabilir mi?’, eğer öyleyse ‘Ben bu soruyu sormak için uygun kişi miyim?’ dedikten sonra sorularını yöneltmelidirler…. Dışa fırlayan çivi incinmeye mahkûmdur…. Diğerlerinin bir parçası olmak uyumluluk ve onların sempatisinden emin olmak önemlidir…. Konuşmaya başlamadan önce özür dilemek düşük benlik saygısı demek değil, diğerlerinden ayrı olmadığını gösterme çabasıdır. Çok sayıda insanın kullandığı yol en iyi yoldur. Sıradanlık ve beraberlik pozitif fikir ve görüşlerin açık ifadesidir. Japonya’da en iyi saç, sıradan kesilen saçtır…. Diğerleri ile aynı yemeği yemek memnun edici bir durumdur ve günün en iyi şekilde nasıl değerlendirileceği ev sahibinin sorumluluğundadır (Markus ve Kitayama, 2003: 278-283).

Bu yapıda diğerlerinin rolü, diğerlerine daha çok rol atfedilmesi ve görece diğerlerinin davranışlarına odaklanılması şeklinde özetlenebilir.

Markus ve Kitayama (1991) bu yapının doğrudan sonuçlarını şu şekilde belirtmiştir:

1. İlişkiler, çeşitli bireysel hedefleri gerçekleştirmek için birer araç olmaktan ziyade, onların sonucu ve sonu olur.

2. İletişimi sürdürmek, diğerlerinden sürekli olarak haberdar olmak ve onların ihtiyaç, istek ve hedeflerine odaklanmak anlamına gelir.

Benlik Yapıları Kuramına Genel Bakış

Bazı araştırmacılar özerk ve ilişkisel benliği bir sürekliliğin zıt kutupları olarak değerlendirirken, bazıları bu yapıların birbirinden ayrı boyutlar olduğunu ileri

(32)

sürmektedir. Markus ve Wurf (1987) Benliğin basit bir bilişsel yapı olmadığını, daha ziyade birbiriyle ilgili, bazen çok yönlü çelişen ve çatışan benliklerin sistemi içerdiğini belirtmişlerdir. Hem özerk, hem ilişkisel benliğin bir arada bulunduğunu düşünerek benliğe ilişkin dört tip tanımlanmıştır (Yamada ve Singelis, 1999) :

İki Kültürlü Örüntü: Özerk ve ilişkisel puanlarının her ikisinin de yüksek olmasıdır. Kendi kültürel alışkanlıklarını koruyabilen ve yaşam stilleri ile yeni kültürel durumları kaynaştırabilen bireyleri ifade eder.

Batı: Güçlü özerklik, zayıf ilişkiselliği ifade eder.

Geleneksel: Zayıf özerklik, güçlü ilişkiselliği ifade eder. Yeni kültüre direnç göstermek ve geleneksel değerleri korumakla ilgilidir.

Kültürel Yabancılaşma: Hem özerklik hem ilişkisellikteki zayıflığı ifade eder. Bu kişiler eylemlerinin sonuçları ile çok az ilgilidirler, kendilerini bulundukları kültüre ait hissetmez ve yeni bir kültürü kabul etmezler. Bu grup ‘marjinal’ bir kalıp sergiler.

Yamada ve Triandis (1999) kişinin davranışını belirleyen benlik yapısı, hedef kültürde kendi kültürünün benlik yapısına ayna tutuyorsa, yeni norm ve kurallara adaptasyonun daha kolay olacağını belirtmiştir.

Triandis (1995) ise benlik yapılarının ikili sınıflandırmasına ek olarak yatay bireycilik, dikey bireycilik, yatay toplulukçuluk ve dikey toplulukçuluk olarak 4’lü bir sınıflandırma yapmıştır (Akt., Markus ve diğerleri, 2006) :

Yatay Toplulukçuluk (Horizontal Collectivizm) H-C: Bireyin kendisini tam olarak diğerleri ile aynı görmesi durumudur. Eşitlik, bu kalıbın temelidir.

Dikey Toplulukçuluk (Vertical Collectivizm) V-C: Bireyin kendini kolektivist olarak görmesine karşın, grup içinde her bireyin diğerinden farklı olduğunu düşünmesi söz konusudur. Bu bağlamda eşitsizlik, kabul edilebilir bir durumdur. Gruba adanmak ve hizmet etmek önemlidir.

Yatay Bireycilik (Horizontal Individualism) H-I: Bu kalıpta birey özerk olarak kabul edilir, ancak diğerleri ile daha az eşittir. Kişi kendisini diğerleri ile aynı görür.

(33)

Dikey Bireycilik (Vertical Collectivism) V-C: Özerkliğin kabul edildiği bu boyutta bireyler kendini diğerlerinden farklı görür. Rekabet ve özgüven önemli kavramlardır.

Triandis ve Gelfand’a (1998) göre buradaki önemli nokta, bu kültürel kalıpların hiçbirisinin diğerinden iyi veya kötü olarak düşünülmemesi gerektiğidir. Çünkü her biri duruma göre işlevsellik gösterebilir. Özellikle H-I kalıbı grup etkisinde kalmadan kişinin kendi düşüncesini oluşturmasını sağlar. V-I kalıbı yaratıcılık ve yüksek çaba ile sonuçlanan rekabeti vurgular. Buna karşılık H-C kalıbı daha çok sosyalleşmeye ve sosyal destek edinmeye yol açarken, V-C grupta, onu oluşturan parçaların toplamından fazlasını ifade etmesini sağlar. Bu kalıp korunma ve güvenlik ihtiyacını karşılar ve insanlarda kaygı yaratan kişisel karar verme ihtiyacının azalmasına neden olur. Triandis ve Gelfand (1998: 126) bu kalıbı Eric Fromm’un “özgürlükten kaçış” deyimi ile benzeştirmişlerdir.

Benlik yapılarına ilişkin ülkemizde İmamoğlu (1998) ve Kağıtçıbaşı (1994) tarafından iki model geliştirilmiştir.

İmamoğlu ve Edwards (2007) Türk kültürünün sosyal yükümlülükleri olduğu gibi, özgür bir şekilde seçim yapma ve davranma kaçınılmazlığına vurgu yaptığını belirtmektedir. Dolayısıyla hem İmamoğlu’nun (1998) hem de Kağıtçıbaşı’nın (1994) modeli ülkemizde benlik yapılarının iki boyuttan fazlasını gerektirdiğini gösterir niteliktedir.

Dengeli Ayrışma-Bütünleşme Modeli’nde (Balanced Differentiation Integration Model) (İmamoğlu, 1998) benlik yapısı, bireysel-gelişim yönelimi ile ilişkisel yönelim açısından iki farklı boyut olarak tanımlanmaktadır. Her iki temel yönelimin kendi içinde iki kutbu mevcuttur. Bireysel gelişim yöneliminin birinci kutbu toplumdan farklılaşmayı ve özerkleşmeyi- bireyleşmeyi, ikinci kutbu toplumdaki normlarla uyumlu davranmayı ifade ederken, diğer boyut olan ilişkisel yönelimin birinci kutbu duygusal yakınlığı ve bütünleşmeyi, ikinci kutbu ise insanlardan kopuk hissetmeyi ifade etmektedir. Model, söz konusu boyutlarda alınabilecek yüksek veya düşük puanların birleşimlerinden oluşan dört benlik tipi önerir: Bunlardan kopuk-kalıplaşma ve ilişkili kendileşme, sırasıyla en dengesiz ve dengeli benlik tiplerini oluşturur, çünkü ikinci tipte hem ayrışma hem de bütünleşme gereksinimleri tatmin edilebilirken, ilkinde her ikisi de karşılanamamaktadır. Diğer yandan, bu iki ucun arasında yer alan kopuk-kendileşme

(34)

tipinde yalnız kişisel ayrışma gereksinimi; ilişkili-kalıplaşma tipinde ise yalnız kişilerarası bütünleşme gereksinimi tatmin edilebilmektedir (İmamoğlu ve Edwards, 2007).

Benlik yapıları ile ilgili ülkemizde geliştirilen bir diğer önemli model ise Kağıtçıbaşı’nın (1994) “Karşılıklı Duygusal Bağlılık Modeli”dir. Burada benlik yapıları, aile modelleri çerçevesinde örneklendirilmiştir. Yetkeci ve itaate yönelik çocuk yetiştirme ilişkisel benliğin gelişmesini sağlarken, görece daha serbest ve öz yeterliliğe yönelik çocuk yetiştirme ayrışmış benliğin oluşmasını sağlamaktadır. Yetkinlik ve kişilerarası mesafe boyutları ölçüt alınarak özerklik ve ilişkisellik, birbirinden bağımsız iki boyut olarak değerlendirilmiştir. Yetkinlik, bir uçta özerklikten diğer uçta bağımlılığa kadar uzanır. Kişilerarası mesafe boyutu, ilişkilerle, başkalarına olan bağlılığın derecesi ile ilgilidir, bir ucunda ilişkisellik, diğer ucunda ayrıklık vardır. Boyutların birbirinden bağımsız olması kişinin herhangi birinin üzerinde nerede durduğu diğerinin nerede durduğunu etkilemeyecektir. Yani kişi hem ilişkisellikte hem özerklikte yüksek olabilir. Böylece Özerk-İlişkisel Benlik geçerliği mümkün hale gelir (Kağıtçıbaşı, 2005, 2010). Aşağıda kültürel bağlamda özerklik ve ilişkiselliğin yer aldığı modele ilişkin tabloya yer verilmiştir:

Tablo 1

Kültürel Bağlamda Özerklik ve İlişkisellik. Benlik Türleri

YETKİNLİK Özerklik

KİŞİLER ARASI Özerk-Ayrık Benlik Özerk-İlişkisel Benlik MESAFE

Ayrıklık İlişkisellik Bağımlı-Ayrık Benlik Bağımlı-İlişkisel Benlik

(35)

Psikoloji ile ilgili çalışmaların pek çoğu Batı kökenlidir. Ancak dünya nüfusunun %70’ini batılı olmayan toplumlar oluşturur (Triandis, 1996). Dolayısıyla “Eğer psikoloji evrensel bir disiplin haline gelecekse, teorik ve deneysel tüm çalışmalar insanlığın çoğundan elde edilmelidir” (Triandis, 1996: 407). Bu yüzden Markus ve Kitayama’nın (1991) Özerk ve İlişkisel Benlik ayrımı pek çok çalışmada kullanılan kültür ve benlik alanındaki en önemli başarı olarak betimlenmiştir (Lu ve Gilmour, 2007).

Özerk ve ilişkisel benlik yapılarının geniş bir ilgi dağılımına sahip olma nedenleri birkaç faktöre bağlanabilir (Singelis ve diğerleri, 1999):

1. Bireyci olarak tabir edilen Batı, dünyanın %28’ini, toplulukçu olarak belirtilen Asya ülkeleri ise dünyanın çoğunluk nüfusunu oluşturmaktadır. Sadece Çin ve Hindistan bile dünya nüfusunun %35’ini kapsar.

2. İspanyol ve Asyalılar gibi pek çok Amerikalı azınlıkları bireyci olmaya eğilimlidir.

3. Modern, endüstriyel-kentsel, hızlı değişim gösteren kültürler bireyci olmaya eğilimli iken, geleneksel, tarımsal-kırsal, durağan kültürler toplulukçu olmaya eğilimlidir.

4. Statü farkı dikkate alındığında daha yüksek sınıflar bütün kültürlerde bireyci olmaya, orta ve düşük sınıflar ise toplulukçu olmaya eğilimlidir.

5. Kurumsal alanlarda kişilerarası ilişkilerin farklı şekilleri, sağlık istatistiklerinin farklı kalıpları ve siyasi sistem farklılıkları gibi pek çok sosyal fenomen ile bu yapı arasında bağlantı kurulabilir (Triandis, 1995’den Aktaran, Singelis ve diğerleri, 1995).

Benlik yapıları geçmişte olduğu kadar şimdiki ve gelecek zamandaki davranış kalıplarını da tanımlamaktadır (Markus ve Kitayama, 2003). Benliğin etki ettiği psikolojik bir işlem devreye girdiği zaman benlik sisteminin doğasından etkilenen birbirini takip eden işlem ve sonuçların meydana gelmesi olasıdır. Benlik yapıları fikri Markus ve Kitayama (1991) tarafından geliştirildiğinden bu yana duygu, düşünce, motivasyon ve iletişimde kültürel farklılıkları yordamanın ve açıklamanın genel bir yolu olmaya başlamıştır.

(36)

Benlik Yapılarının Psikolojik İşlemler Üzerindeki Etkileri

Benlik yapılarındaki ayrımın genel sonucu biliş, duygu ve motivasyon, iletişim gibi psikolojik işlemler üzerindeki etkisidir.

Biliş: İlişkisel benlikle ilgili olarak, biliş üzerinde 3 etki bulunmaktadır: Bireylerin diğerleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları, bir sosyal bağlamı daha çok içermeleri ve sosyallikle ilgili bilişsel işlemlere (ulusalcı düşünme ve soyut kavramlar üzerinde akıl yürütme gibi) daha eğilimli olmaları (Cross ve diğerleri, 2011). Sözel olmayan ipuçlarını anlama yeteneği, diğerlerinin istek ve ihtiyaçlarına etkili bir şekilde cevap vermeyi kolaylaştırabilen bilişsel bir işlemdir. İlişkisel bireyler sözel olmayan ifadelerin anlamlarını özerk bireylere göre daha doğru tahmin etmektedirler (Eisenberg, 1983). Bu yüzden ilişkisel bireylerin daha empatik olabileceği yorumu yapılabilir (Cross ve Madson, 1997). Özerk bireyler ise bilişsel strateji gerektiren testlerde (The Rod ve Frame Test, Embedded Figures Test, Stroop Test) daha başarılı performans sergilemişlerdir (Konrath, Bushman ve Grove, 2009).

Duygu: Markus ve Kitayama’ya (1991: 235) göre “duygusal tecrübeler benliğin yapısı ile sistematik olarak çeşitlilik gösterebilir.” Duyguların algılanması, yaşanması ve ifade edilmesi ilişkisel ve özerk bireyler arasında farklıdır (Cross ve Madson, 1997). Ego odaklı duygular (kızgınlık, gurur gibi) özerk bireylerce, diğerleri odaklı duygular (utanç gibi) ilişkisel bireyler arasında daha çok yaşanıp ifade edilmektedir (Cros ve diğerleri, 2011; Markus ve Kitayama, 1991). Olumlu duygusal ifadeler ilişkisel bireyler arasında ilişkisel uyumu korumaya hizmet eden genel eylemler olarak kullanılır, olumsuz duygular ise ilişkilere zarar verdiği için ketlenir. Örneğin Levy, Tahiti’de “kızgınlık” belirten yüz ifadesine yer olmadığını belirtmiştir. Bu, onların kızgınlık duygusu yaşamadığı anlamına gelmez, diğerlerini önemsemeyi ve her durumda nazik olmayı öğrendiklerini gösterir (Markus ve Kitayama, 1991).

Özerk bireyler suçlulara karşı daha katı bir yaklaşım içindedir, affedicilik eğilimleri İlişkisel bireylerden çok daha düşüktür (Neto ve Mullet, 2004). Ayrıca Chen, Ny ve Rao (2005) Kuzey Amerikalıların Doğu Asyalılardan daha az sabırlı olduklarını bulmuşlardır.

Kitayama, Markus ve Kuruokawa’nın (2000) yaptığı bir çalışmada benlik yapılarına göre Amerikalı ve Japonlar üzerinde duygular ve iyi olma arasındaki ilişki

Şekil

Tablo 4    Cinsiyete Göre Benlik Yapıları, Başa Çıkma Stratejileri ve Yaşam Doyumu Ölçeğinden Alınan Puan Dağılımları ve T Testi Sonuçları
Tablo 6  Öğrenim Görülen Bölüme Göre Benlik Yapıları, Başa Çıkma Stratejileri , Yaşam Doyumu Ölçeğinden Alınan Puan Dağılımları ANOVA Sonuçları
Grafik   3                                                                                                                      Öğrenim Görülen Bölüme Göre Benlik Yapıları Grafiği

Referanslar

Outline

Benzer Belgeler

Bi-Sr-Co içerikli nanoliflerlerin çaplarına göre dağılımı, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı ġekil 7.3‟de, bor katkısız ve bor katkılı Bi-Sr-Co içerikli

Bu olgu sunumunda nadir görülen bir vaka olarak böbrekte komplike kist içinde solid nodüler renal hücreli karsinom olgusu literatür eşliğinde sunulmuş- tur.. Anahtar

Ülkenizde yaklaşık on altı manastır ve kilise ile “evangelist ve havarisel yaşam’’ adı altında ihtiyaç duyulan her alana girerek misyonerlik faaliyetlerine

Sonuç olarak persülfatlar ve hidrojen peroksit gibi etkin yükseltgen reaktifler kullanılarak uygulanacak bir basınç liçi prosesi ile kalkopirit konsantresinden

aşamaya katılan adayların sınav verilerinin alanlarına göre yapılan karşılaştırmasında; farklı alandan adayların A O Ö B puanı spor alanından gelen adaylara

Pazartesiler, salılar ve sair günler hep başkalarına aittir.” (s. 53) Zamanın içinde yaşayan insanın zamanı ele geçirme uğraşının “boşuna”lığını göstermesi

For this calculation, a time period of 5 years and monthly returns are used, as suggested in Fama and French (1992). This time period starts from January 2000 and ends at

Sivil savunma örgütüde yine üyelerini seeerken mükellef rolünü iyi yapacak üyeelr seernek zorundadır. Memurlar özellikle ilçe teşkilatlarında mükellef olarak