T
~P-S>£>LÇ>Qİ
TÜRK TİYATROSU HAKKINDA
ESKİ SIR DOSTUN DOŞfiNGELERI
★
i---
Y a z a n
Ord. Prof. HERBERT D U D A
Viyana Şarkiyat Enstitünü Müdürü
Türk Tiyatrosunun menşei halk sanatına dayanır. Kara yoz ve orta oyunu, hurlesk vasıflarına rağmen, Türk Titayrosu nun orijinal bir nevini teşkil eder. Fakat batılı mânasıyla biı Türk Tiyatrosuna ilk defa ancak geçen asırda rastlıyoruz. Iia din rollerini Türklerden gayrı unsurların deruhte ettiği mııh telif temsil heyetlerinin Türk umumî efkârında Tiyatroya karsı bir alâka uyandırmağa başlaması o tarihe rastlar. Gerçi yerli sahne edebiyatının yokluğu kuvvetle hissediliyordu amma Türk temaşa tarihiyle ismi sıkı sıkıya alâkalı olan Ahmet Vefik Pa şaya borçlu bulunduğumuz Molier adapteleri bıı boşluğu biı dereceye kadar dolduruyordu.
Fakat bence Türk Tiyatrosunun en mühim inkişaf devresi ni 25-30 yıl önce Muhsin ErtuğruVun balı ve Rus sahnelerinin en modern örneklerine dayanarak yaptığı hamleye borçlu bu lunuyoruz. Muhsin Ertuğrul, o tarihe kadar hüküm süren ve ikinci derecede artistlerin arasında bir büyük aktör esasına dayanan eski tarz tiyatro anlayışı yerine, tam bir ahenk içinde oyıııyan temsil tarzını bilhassa tercih ediyordu. Islanbulda bu tündüğüm o tarihlerde Dariilbedayi’de seyrettiğim ve Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konulmuş olan Shakespeare’in Hamlet’ini, Schiller’ in Haydutlar’ mı, Pirandello’nun 6 şahıs muharririni arıyor’unu ve Aptülhak Hamid’ in Tezeriyle Yakup Kadri’nin Sagnak’ ını hâla zevkle hatırlarım. Boğaziçi kıyıların da yepyeni bir tiyatronun böylece kurulmağa başlamış olması o sırada sadece Türklerde değil, fakat tiyatro ile alâkadar batılı hır arasında da heyecan uyandırmıştı.
Muhsin Ertuğrul ve arkadaşları, ço k şey başarmışlardır. Kültür müesseselerinin en mühimlerinden biri olan tiyatroyu Tiirkiyede yerleştirmek ve milli bir tiyatro edebiyatı yaratılma sına zira memleketin klasik edebiyatında o tarihe kadar dram nevi henüz tam manasıyla anâneleşmiş değildi - pek çok hizmette bıılıınmuşdnrlar. Yirmi yıl evvel ilk sayısı çıkmış olan Darülbe dayi . Türk Tiyatrosu mecmuasının oynadığı terbiyeni rolü de bu
vesile ile hatırlatmak yerinde olur. Bıı mecmuayı genişlemiş ve inkişaf elmiş bir şekilde aynı kıy,metli vazifesini ifaya de vam eder görmekten pek sevindim.
Benim gibi çok uzun zamanlanberi çok uzaklarda bulunan birisinin Tiirk Tiyatrosundaki yeni inkişafları takibetmesi pek güç. Bıı iş için, burada bulunmaya ve tanınmış Alman Tiyatro bilgini Max Herrmann’ ın zarurî gördüğü bedeni bir iştiraka lii zum var. Böyle olduğu içindir ki, fslanbuldaki kısa ikametim den faydalanarak Tiirk tiyatro atmosferiyle yeniden temas ede bilmekten büyük bir zevk duyuyorum.
î
V t
1918 yılında Avusturya - Macaristan imperatorluğunun bir Ulan süvarisi olarak ve he nüz 18 yaşında memleketimi
ze. ilk defa ıgelmiş bulunan
Dr. Duda, Birinci dünya har
bini müteakip Alm anya’ya
dönünce Şarkiyat tahsil et
miş ve doktorasını verdikten sonra 1927 de tekrar İstanbul
a dönmüştür. O sırada A l
manca olarak çıkan Türkisc he Post gazetesinde Tiyatro tenkidleri yazdığı zaman, Da- rülbedayi için bir tiyatro mec muası lüzumunu ilk defa o belirttiğine göre, bu satırları okuduğunuz T Ü R K T İY A T ROSU dergisinin fikir baba sı da odur. 1927 - 1939 ara sında memleketimizi miitead dit defalar ziyaret etmiş olan Prof. Duda türkçeye mükem melen vakıftır ve Türk ede biyatindan bazı eserleri A l mancaya çevirmiştir. Geçen ay şehrimizde toplanan M üs teşrikler Kongresi dolayısıyla tekrar ve kısa bir müddet i çin aramıza karışmış bulunu
yor.
7
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi