• Sonuç bulunamadı

Anadolu dilinde dünyayı dolaşıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolu dilinde dünyayı dolaşıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Anadolu

Çalışmalarını yurtdışı ağırlıklı sürdüren, 60 lardan bu

yana ses ve yorumuyla hep sıra dışı olan Esin Afşar

ozanları, bilgeleri, şairleri müzikle birleştiriyor

HATİCE TUNCER

Esin Afşar, sesi kadar özgün yorumu, sıra dışı çalışmalarıyla yıllardır Anadolu ezgilerinde dolaşıyor. Anadolu ozanlarını, bilgelerini, şairlerini müzikle birleştiriyor ve dünyayı dolaşıyor. 60’lı yılların sonunda birden rüzgâr gibi esmeye başladı ve 40 yıldır varlığını hiç unutturmadan sıcak bir esinti gibi müzik çalışmalarım sürdürüyor.

Diplomatlıkla yazarlığı bir arada

yürüten Nushet Haşim

Sinanoğlu’nun kızı olan Esin Afşar, İtalya’da doğdu. Ankara Devlet Konservatuvarı piyano bölümünü bitirdi.

Diplomatik sanatçı

Şan dersleri de alan Afşar, 12 yıl Devlet Tiyatrolan’nda oyuncu- müzisyen olarak birçok oyunda rol aldı. Batı müziği eğitimine

karşın Ruhi Su ile tanışmasının,

müzik yaşamının akışına büyük

etkisi oldu: “Ruhi Su’dan folkloru

öğrendim. Repertuvanmı onunla yapmaya başladım ve neredeyse tamamen modemize folka

döndüm. Dönemin bakanlarından

Ihsan Sabri Çağlayangil benim

tiyatroyu bırakıp şarkı söylememi hoş karşılamamıştı. ‘Cevabımı size başka türlü vereceğim, lütfen

gelin dinleyin’ dedim. Dinledi ve

‘Seni diplomatik sanatçı olarak Macaristan’a parlamenterlerle

göndermemi ister misin’ dedi.

Pencere, pencereleri açtı ve derken dünyada pek çok konserin yolu açddı.”

‘Bayan Yok Yok’

--- --—

“Modern Folk Üçlüsü” ile de bir

süre çalışan Afşar, Kul Ahmet’ten

söylediği “Yok Yok” ile Türkiye’de bir anda büyük üne

kavuştu ve hep “Bayan Yok Yok”

olarak anıldı. Ancak bu ün maddi kazanca dönüşmemiş korsan

plakçılar kârlı çıkmış: “Yok

Yok’tan başımıza pek çok şey geldi. Ana kayıt, korsan plakçıların eline geçti ve ne Kul Ahmet ne plak şirketi ne de benim bir kazancım oldu.”

1969’dan sonra “Diplomatik

Sanatçı” unvanı ile Macaristan, Avustralya, Bulgaristan, İtalya, Japonya, Ingiltere, Belçika, Tunus gibi ülkelerde düzenlenen çeşitli festivallerde konserler veren Afşar için, Fransa’da Theatre de Ville’deki konserin ayrı bir yeri var:

“Eski adı Sara Bemard olan Şehir Tiyatrosu’nda konser vermek müzikal açıdan çok önemliydi. Olimpia’da parayı bastıran konser verebilir, ama orada ancak müzik otoritelerinin saptadığı kişiler konser verebiliyordu. Benim oraya

çıkabilmemin nedeni bizim

folklorumuzdur. Ney, kemençe gibi Doğu enstrümanlarıyla Batı enstrümanlarım harmanlayarak yaptığım müziği ilginç buluyor ve çok beğeniyorlardı.”

Kelaynaklar

Çalışmalarım yurtdışı ağırlıklı sürdüren Afşar, çocukları da unutmadı ve

İngilizceden çevirdiği “Kırmızı

Pabuçlar” oyununu Ankara ve İstanbul’da 4 yıl boyunca sergiledi.

Bilgesu Erenus’un yazdığı tek kişilik

oyun “Kelaynaklar”ı 1982-1983 yılları

arasında oynadı.

Afşar’ın Yunus Emre’ye

yönelmesi Adnan Saygun’un etkisiyle

olur: “Saygun’un ‘Yunus Emre

Oratoryosu’ çok etkilemişti beni.

‘ilk öyle mi başladı’ diye düşünüyorum.

Ilhan Başgöz’ün kitapları da çok

etkiledi. Yunus Emre’nin hümanist yönünden, bilgeliğinden etkilendim. Fransa’da ‘dünyanın ilk hümanisti’

olarak niteliyortar.

Kendi dönemindeki şairler

Arapça, Farsça yazarken Yunus Emre an dil kullanmış. Din konusunda da hiçbir zaman bağnaz olmayan bir büyük kişi.”

Y

unus Emre Fransa’da çok

ilgiyle karşılanırken Mevlana da Amerika’da ilgiyle karşılandı. ‘Gel kim olursan ol gel’ yaklaşımıyla dünyanın pek çok ülkesinde ilgi gördü.

Müziğimizi ve kültürümüzü dış ülkelerde tanıtmak önemlidir. Değerlerimizden yararlanmamız lazım. Dünyanın en zengin folkloruna sahibiz. Hiçbir ülkede bu dengeli, çeşitli ve zengin ezgilere rastlayamazsınız.

T

ürkçenin bu denli güzel bir

dil olduğunu Nâzım Hikmet okuyarak anladım.

Çocukken Nâzım kitaplarını, annemin nasıl sakladığını anımsıyorum. Şiirlerinden besteler yaptım ama bazen tedirgin oluyorum. Nâzım’ın şiirinin kendi müziği, ritmi var zaten. Dilimizi öylesine kullanmış ki bestelerken belki de

bozuyoruz.

K

onservatuvarda

öğrenciyken Âşık Veysel bir konser vermişti. Ben de onun şiirlerini okudum.

Tanışmamız da öyle oldu. Yıllar sonra da onun türkülerini ilk olarak çok sesli yapanlardan biriyim. Çok ileri fikirliydi, ‘aferin, ağzına sağlık’ derdi. Ben caz yorumuyla Âşık Veysel yaptım, ama bozmadım.

G

eçen dinlediğim bir

albümde sadece bir parçada şarkıcının sesinin iyi olduğunu fark ettim. Gençleri de suçlayamıyorum. Bunlar müzik şirketlerinin dayatmasıyla melodik niteliği olmayan şeyler yapıyorlar. Benim anlamadığım benim dönemimde konservatuvar çıkışlı daha azdı ama kalite daha yüksekti. O zaman ‘kızım ya da oğlum o eğitimi niye aldın’ demek geliyor içimden.

Yunus Emre ve Mevtana

Yunus Emre temalı albümü 1990 yılında yapan Afşar’ın bu çalışması, 1991 ’in Yunus Emre yılı ilan edilmesiyle Avrupa ve Uzakdoğu’da da satışa

sunuldu. 1992 yılında da “Mevlana”

albümünü hazırladı ve yurtdışı

konserlerine devam etti: “Yunus Emre

Fransa’da çok ilgiyle karşılanırken Mevlana da Amerika’da ilgiyle karşılandı. ‘Gel kim olursan ol gel’

yaklaşımıyla dünyanın pek çok ülkesinde ilgi gördü. Müziğimizi ve kültürümüzü dış ülkelerde tanıtmak önemlidir. Değerlerimizden yararlanmamız lazım. Dünyanın en zengin folkloruna sahibiz. Hiçbir ülkede bu dengeli, çeşitli ve zengin ezgilere rastlayamazsınız.”

“Değerlerimizin en yücesi” dediği

Mustafa Kemal Atatürk için de bir

albüm hazırlayan Afşar, Aşık Veysel’i caz

-

+

tarzında yorumladı:

“Konservatuvarda öğrenciyken Âşık Veysel bir konser vermişti. Ben de onun şiirlerini okudum. Tanışmamız da öyle oldu. Yıllar sonra da onun türkülerim ilk olarak çoksesli yapanlardan biriyim. Çok ileri fikirliydi, ‘aferin,

ağzına sağlık’ derdi. Ben caz

yorumuyla Âşık Veysel yaptım, ama bozmadım. Bir tek parçada blues kullandım çünkü bozmaya hakkım yok. Önemli olan Âşık Veysel’in söyledikleri...”

Esin Afşar bu yıl ABD’de

Atlanta’da ve İstanbul’da AKM’de Nâzım Hikmet’in şiirlerinden bestelenen parçalarla konserler verdi. 2 Aralık’ta

Kocamustafapaşa’daki Semaver Tiyatrosu’nda ve 28 Aralık’ta ODTÜ’de Nâzım’dan şarkılarıyla yapacağı konserinde tiyatro oyuncuları da şiirleri

seslendirecek: “Nâzım Hıkmet’e

tutkuluyum. Türkçenin bu denli güzel bir dil olduğunu Nâzım Hikmet okuyarak anladım. Çocukken Nâzun kitaplarım annemin nasıl sakladığım

anımsıyorum. Şnrlerinden besteler yaptım ama bazen tedirgin

oluyorum. Nâzım’ın şiirinin kendi müziği, ritmi var zaten. Dilimizi öylesine kullanmış İd bestelerken belki de bozuyoruz.”

Arabeske karşı

Esin Afşar’ın arabesk müziğe karşı tutumu hep net oldu ve

“uyuşturucudan farksız” olarak nitelediği bu müziğe hep karşı

durdu. “Yasakçı” anlayışın doğru

olmadığını kabul ediyor ama suçun “ dinleyende değfl dinletende” olduğunu söylüyor:

“Ucuz ve kötü şeyleri beyin yıkama yöntemiyle insanlara enjekte ediyorlar. Aynı sistemle iyi şeyleri de enjekte edebilirler. ‘Halk bunu istiyor’ diyorlar ama halkın dinleyeceğini kendileri belirliyorlar. Halk kolaya, ucuza, seviyesizliğe alıştırılıyor.”

Genç sesler

Genç sesler arasından Kubat’ı

beğendiğini söyleyen Afşar’a göre melodik yapı açısından niteliksiz çalışmalar arasında iyi sesler de

kaybolup gidiyor: “Geçen

dinlediğim bir albümde sadece bir parçada şarkıcının sesinin iyi olduğunu fark ettim. Gençleri de suçlay amıyorum. Bunlar müzik

şirketlerinin dayatmasıyla melodik niteliği olmayan şeyler yapıyorlar. Benim

anlamadığım benim dönemimde konservatuvar çıkışlı daha azdı ama kalite daha yüksekti. O zaman ‘kızım ya

da oğlum o eğitimi niye aldın’ demek

geliyor içimden. Kolay bir eğitim değfl ki. Eğitimine saygı duy, çizgini bozma. Her şey para değil ki.” Annesi masal kitapları yazan Afşar, 2000 yılında çocuklar için

“Pembe Uçurtma” adlı bir albüm hazırladı. Âynca çocuklar için her hafta sonu oynanacak bir tiyatro oyunu düşüncesi var. Mardin’de 13 Şubat’ta vereceği Yunus Emre-Mevlana konseri Afşar’ın 2003’teki projelerinden biri. Avrupa’ya vereceği Mevlana ve Atatürk konserine semazenlerin de eşlik etmesini

düşünüyor ama “sponsor” bulursa...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

U luslararası üne sahip araştırmacı yaza­ rımız Pars Tuğlacı, Dadyan Aile- si’nden sonra bu kez de ünlü Balyan Ailesi’ni anlatıyor yeniden ve çok çok

O sırada Osmanlı Ordusunda tercüman olarak kullanılan ve İstanbul’da kahve tiryakiliği ile tanınan bir Polonya’lı bu kokuya dayanamadı.. Ordumuzdan kaçarak

Sonuç olarak, Tombul fındık çeşidinde birçok kalite parametresi ile verimin incelendiği bu çalışmada, sulamanın verim, kabuklu meyve ağırlığı, kabuk kalınlığı,

Fransa’da yayınlanan bir diğer gazete olan Le Temps gazetesinin Atina muhabiri 10 Şubat 1934 tarihli haberinde Yunanistan temsilcisi Maximos ve Yugoslavya temsilcisi

benzetmeli daha YÜzlerce çiçek adı vardır.. Ayrıca böylesi çiçek adlan oyalara,

Bu çalışmada grafiti ve sokak sanatının kuramsal çerçeveye göre tanımı, farklılıklar ve benzerlikleri; sanat tarihsel arka plan geçmişine göre teknik ve

Başlıklarıyla anımsatmak gerekirse, Bildirgenin tüm insanların hiçbir yönden ayrım gözetilmeksizin yararlanacaklarını tüm insanlığa duyurduğu haklar ve

İlk Osmanlı Meclis-i Meb’usanı Dolma­ bahçe sarayının büyük merasim salonunda açılmıştı; aynı salon geçen bir asır içinde birçok muhteşem