• Sonuç bulunamadı

TARAMA SÖZLÜĞÜ İLE OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BİTKİ VE HAYVAN ADLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TARAMA SÖZLÜĞÜ İLE OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BİTKİ VE HAYVAN ADLARININ KARŞILAŞTIRILMASI"

Copied!
491
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

TARAMA SÖZLÜĞÜ İLE OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BİTKİ VE HAYVAN ADLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ Şeyma BORAZAN

Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı

(2)
(3)

T.C

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

TARAMA SÖZLÜĞÜ İLE OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BİTKİ VE HAYVAN ADLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ Şeyma BORAZAN

Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı

Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi Sıla Gen KAYA

(4)
(5)
(6)
(7)

ONUR SÖZÜ

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum "Tarama Sözlüğü ile Oğuz Grubu Türk Dillerinde Bitki ve Hayvan Adlarının Karşılaştırılması” adlı çalışmanın, tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurulmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin Kaynakça'da gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim (…/…/2020).

(8)
(9)

ÖN SÖZ

Doğanın bir parçası olan insan ve hayvan arasındaki ilişki kuşkusuz insanlık tarihi kadar eskidir. Milletlerin tarihi gelişim sürecinde yer alan ilkel toplayıcılık, hayvancılık ve tarım gibi kültür basamaklarında oldukça yoğun olan insan hayvan ilişkisi topluma ve doğal olarak dildeki kavram dünyasına da yansır.

Bozkır kültürünün kurucusu kabul edilen Türkler doğayla her zaman iç içe olmuşlar ve doğadaki unsurlara kutsallık atfetmişlerdir. Doğanın bir parçası olan bitkiler de Türkler için önem arz etmektedir. Türklerin gözlem yeteneğini kullanarak bitkilere ad vermesi ve günlük hayatta yeme-içme, hekimlik ve daha birçok çeşitli şekillerde hayatlarının her alanında bitkilerden yararlanmaları da bunu kanıtlar niteliktedir.

Hayvanlar, Türklerin içinde yaşadıkları coğrafyaya hakim olma sürecinde yaşam tarzlarının önemli bir unsuru hâline gelmiştir. Türkler coğrafyalarında bulunan hayvanlardan mümkün olduğunca yararlanmışlardır. Bir dilin söz varlığı o dilin kavram alanını yansıtır ve o dili kullanan milletin hayata bakış açısını da yansıtır. Hayvanlarla ilgili söz varlığı da dilin kavramlar dünyası içerisinde geniş yer tutmaktadır ve hayvan kavramı ile ilişkili sözcükler, söz varlığının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bitki adları da hayvan adları gibi dilin ve kültürün önemli unsurlarındandır. Yüzyıllardır tabiatla iç içe yaşayan Türkler, tabiatın bir parçası olan bitkilerden çeşitli şekillerde yararlanırken onları duygu, düşünce ve inanışların sembolü olarak da görmüşlerdir. Söz varlığımızda önemli oranda yer tutan bitkilerden gıda olarak tüketimde, eşya yapımında, tedavide ve daha birçok alanda yararlanılmaktadır. Söz varlığı çalışmaları bir dilin konuşurlarının yaşayışı ve kültürüne ışık tutar. Biz de çalışmamızda Türk kültürü ve yaşayışı ile iç içe olan bitki ve hayvan adlarını ele aldık.

Çalışmamızın amacı Tarama Sözlüğü’nden yola çıkarak Oğuz grubu Türk dillerinde hayvan ve bitkilerle ilgili söz varlığını ortaya koymak ve Türklerin yaşayışlarında bitki ve hayvanların yerine dair fikir edinebilmektir.

Yüksek lisans tezimin konusunun belirlenmesi, kaynakların tespiti, temin edilmesi ve hazırlanması sürecinde yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen danışmanım Sayın Dr. Öğr. Üyesi Sıla Kaya’ya yürekten teşekkür ederim.

(10)
(11)

İÇİNDEKİLER

Sayfa ONUR SÖZÜ ... iii ÖN SÖZ ... v İÇİNDEKİLER ... vii KISALTMALAR ... ix ÇİZELGE LİSTESİ ... xi ÖZET ... xiii ABSTRACT ... xv I. GİRİŞ ... 1 A. Oğuzlar ... 3

B. Eski Oğuz Türkçesi... 5

C. Türk Dillerinin Tasnifinde Oğuz Grubu Türk Dillerinin Yeri ... 7

D. Türkiye Türkçesi ... 8 E. Azerbaycan Türkçesi ... 9 F. Türkmen Türkçesi ... 10 G. Gagauz Türkçesi ... 11 H. Yararlanılan Sözlükler ... 12 1. Tarama Sözlüğü ... 12 2. Gagauz Türkçesinin Sözlüğü ... 14

3. Azerbaycan Türkçesi’nden Türkiye Türkçesi’ne Büyük Sözlük ... 16

4. Türkçe Sözlük ... 16

5. Türkmence Türkçe Sözlük ... 17

II. TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDEN OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNE HAYVAN ADLARI ... 19 A. CİLT I (A-B)... 19 B. CİLT II (C-D) ... 28 C. CİLT III (E-İ) ... 35 D. CİLT IV (K-N) ... 41 E. CİLT V (O-T) ... 47 F. CİLT VI (U-Z) ... 53

III. OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BULUNAN ANCAK TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDE BULUNMAYAN HAYVAN ADLARI ... 57

A. Azerbaycan Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Hayvan Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 57

B. Gagauz Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Hayvan Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 124

C. Türkiye Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Hayvan Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 151

D. Türkmen Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Hayvan Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 223

(12)

IV. TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDEN OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNE BİTKİ ADLARI... 253 A. CİLT I (A- B) ... 253 B. CİLT II (C-D) ... 257 C. CİLT III (E-İ) ... 259 D. CİLT IV (K-N) ... 262 E. CİLT V (O-T) ... 267 F. CİLT VI (U-Z) ... 270

V. OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BULUNAN ANCAK TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDE BULUNMAYAN BİTKİ ADLARI ... 273

A. Azerbaycan Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Bitki Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 273

B. Gagauz Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Bitki Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 332

C. Türkiye Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Bitki Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 350

D. Türkmen Türkçesinde Bulunan Ancak Tarama Sözlüğü’nde Bulunmayan Bitki Adlarının Diğer Oğuz Grubu Türk Dilleriyle Karşılaştırılması ... 432

VI. SONUÇ ... 449

A. Hayvan Adları ile İlgili Tespit Edilen Sonuçlar ... 450

B. Bitki Adları ile İlgili Tespit Edilen Sonuçlar ... 460

KAYNAKÇA ... 465

(13)

KISALTMALAR

bkz : Bakınız

Az. T. : Azerbaycan Türkçesi

EDPT : An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, G. Clauson (1972)

Gag. T. : Gagauz Türkçesi s : Sayfa

TaS : Tarama Sözlüğü Trkm. : Türkmen Türkçesi TT. : Türkiye Türkçesi

(14)
(15)

ÇİZELGE LİSTESİ

Sayfa Çizelge 6.1: Tarama Sözlüğü ve Oğuz Grubu Türk Dilleri Arasında Biçim ve

Anlam Açısından Aynı Olan Hayvan Adları ... 455 Çizelge 6.2: Oğuz Grubu Türk Dilleri Arasında Biçim ve Anlam Açısından

Aynı Olan Hayvan Adları ... 458 Çizelge 6.3: Tarama Sözlüğü ve Oğuz Grubu Türk Dilleri Arasında Biçim ve

Anlam Açısından Aynı Olan Bitki Adları ... 461 Çizelge 6.4: Oğuz Grubu Türk Dilleri Arasında Biçim ve Anlam Açısından

(16)
(17)

TARAMA SÖZLÜĞÜ İLE OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNDE BİTKİ VE HAYVAN ADLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

ÖZET

Bir dilin söz varlığı o dilin zenginliğinin önemli bir göstergesidir. Söz varlığı içerisinde o dilin konuşurlarının hayat tarzları, inançları, geçim kaynakları vb. unsurları yansıtan kelimeler bulunur. Diğer bir deyişle dil, konuşurlarının hayat tarzını yansıtan kelimeler aracılığıyla kültürü gelecek nesillere aktarır ve o dili konuşan halkın söz varlığını ortaya koyar.

Tezimizde iki ana başlık altında incelediğimiz bitki ve hayvanlar da yaşamımızın her alanında daima iç içe olduğumuz varlıklardır, bu bakımdan söz varlığımızda önemli bir yer tutarlar. Bu çalışmada Tarama Sözlüğü’ndeki bitki ve hayvan adları tespit edilmiş ve Oğuz grubu Türk yazı dillerinin sözlüklerinde yer alan bitki ve hayvan adları ile karşılaştırılmıştır.

Türk dilinin söz varlığını ortaya koymaya yönelik pek çok değerli çalışma yapılmıştır. Bunlardan biri de Tarama Sözlüğü’dür. Bu çalışmanın ilk aşamasında Anadolu sahasında yazılmış eserlerin söz varlığını yansıtması bakımından büyük önem taşıyan Tarama Sözlüğü’nde bulunan bitki ve hayvan adları fişlenmiştir. Bir sonraki aşamada Oğuz grubu Türk yazı dillerinin sözlüklerinde yer alan bitki ve hayvan adları taranmış, elde edilen veriler alfabetik olarak düzenlenmiştir. En son aşamada ise Tarama Sözlüğü’ndeki bitki ve hayvan adları Oğuz grubu Türk yazı dillerinin sözlüklerindeki bitki ve hayvan adları ile karşılaştırılmıştır. Çalışmada Oğuz grubu Türk dillerinde bulunan ancak Tarama Sözlüğü’nde bulunmayan bitki ve hayvan adlarına da yer verilmiştir. Oğuz grubu Türk dillerindeki bitki ve hayvan adlarını karşılaştırmalı olarak ortaya koyan çalışmamız bu alanda çalışan araştırmacılara kolaylık sağlayacak ve kaynak vazifesi görecek bir çalışmadır.

Giriş bölümünde tezin amacı, kapsamı, yöntemi anlatılmış, çalışmada yararlanılan sözlükler tanıtılmış, Eski Oğuz Türkçesi ile Batı Türkçesinin bugünkü kollarını oluşturan Azerbaycan Türkçesi, Gagauz Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve Türkmen Türkçesi hakkında bilgi verilmiştir.

Çalışmanın ikinci ve dördüncü bölümleri; Tarama Sözlüğü’nde tespit ettiğimiz bitki ve hayvan adlarının; Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagauz Türkçesi ve Türkiye Türkçesi yazı dili sözlükleriyle karşılaştırılmasını kapsar. İkinci ve dördüncü bölümler, Eski Oğuz Türkçesinde tespit ettiğimiz hayvan ve bitki adlarının Oğuz grubu Türk dillerine nasıl yansıdığını gösterir. Tarama Sözlüğü’nde tespit edilmiş olan hayvan ve bitki adlarının Sir G. Clauson’un An Etymological of

Pre-Thirteenth-Century Turkish adlı etimolojik sözlüğünde aranmasından elde edilen

bulgular da bu bölümde yer almıştır. Clauson’un yararlandığı kaynaklardan biri

Tarama Sözlüğü olduğu için, çalışmadan elde edilen verilerin Clauson’un etimolojik

sözlüğü ile karşılaştırılmasının faydalı olacağı düşünülmüştür. Çalışmanın üçüncü ve beşinci bölümlerinde Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagauz Türkçesi ve Türkiye Türkçesi yazı dili sözlüklerinde yer alıp Tarama Sözlüğü’nde olmayan hayvan ve bitki adlarına yer verilmiştir.

(18)

Sonuç bölümünde, Eski Oğuz Türkçesinin söz varlığını yansıtan Tarama

Sözlüğü’nden elde edilen verilerin Oğuz grubu Türk dillerinde ne ölçüde korunduğu,

ne şekilde görüldüğü ve bu alandaki sayısal veriler değerlendirilmiştir. Ayrıca bitki ve hayvan adlarının Oğuz grubu Türk dilleri arasında ne ölçüde ortaklık gösterdiği üzerinde de durulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Oğuz Grubu Türk Dilleri, Tarama Sözlüğü, Söz Varlığı, Bitki Adları, Hayvan Adları.

(19)

COMPARISON OF PLANT AND ANIMAL NAMES IN OGHUZ GROUP OF TURKIC LANGUAGES THROUGH SCANNING DICTIONARY

ABSTRACT

Vocabulary of a language is an important sign to richness of that language. There are words which reflect such elements as lifestyles of speakers of that language, their beliefs and sources of livelihood etc. within vocabulary. Put it differently, language hands culture down next generations through words which reflect speakers’ life style (way of life) and it exhibits vocabulary of people (folk) who speak that language.

Also plants and animals which we examined in our dissertation under two main headings are concepts (terms) that we are always living together in every part of our life and in this respect, they have an important place in our vocabulary. In this study, we detected plant and animal names in scanning (screening) dictionary and compared them with those which appear in dictionaries of written language of Oghuz group of Turkic languages.

A lot of valuable studies were carried out for revealing vocabulary of Turkish language. One of these is Tarama Sözlüğü. In the first stage of this study, plant and animal names were tagged (carded) in Tarama Sözlüğü which is of great importance in that works which were written in Anatolia area reflect vocabulary. In the next stage, plant and animal names in dictionaries of the written language of Oghuz group of Turkic languages were scanned and data obtained were arranged in alphabetical order. In the final stage, plant and animal names in The Scanning Dictionary were compared with those in dictionaries of the written language of Oghuz group of Turkic languages. In the study, we gave a place to plant and animal names which appear in Oghuz group of Turkic languages but do not appear in The Scanning Dictionary. Our study which presented plant and animal names in Oghuz group of Turkic languages comparatively is a study that will provide researchers who are studying in this field with convenience and that will serve as a source.

In the introduction chapter, we explained purpose, scope and method of the dissertation; introduced Tarama Sözlüğü; and gave information about Azerbaijani Turkish, Gagauz Turkish, Turkey Turkish and Turcoman Turkish, which constitute today’s branches of Old Oghuz Turkish and West Turkish (Western Turkic language).

Second and fourth chapters of the study includes comparison of plant and animal names that we detected in Tarama Sözlüğü with dictionaries of the written language of Azarbaijani Turkish, Turcoman Turkish, Gagauz Turkish and Turkey Turkish. The second chapter shows how plant and animal names that we detected in Old Oghuz Turkish have reflected on Oghuz group of Turkic languages. We also gave a place to data, obtained from searching plant and animal names which were detected in The Scanning Dictionary in etymological dictionary titled An

Etymological of Pre-Thirteenth-Century Turkish by Sir G. Clauson. Since one of the

sources that Clauson benefited from was the Tarama Sözlüğü, it was thought that it would be useful to compare the data obtained from the study with Clauson’s Etymological dictionary. In the third and fifth chapters of the study, we gave a place

(20)

to plant and animal names which appear in Azarbaijani Turkish, Turcoman Turkish, Gagauz Turkish and Turkey Turkish, but do not appear in Tarama Sözlüğü.

In the final chapter, we evaluated to what extent data, obtained from Tarama

Sözlüğü which reflect vocabulary of Old Oghuz Turkish, have been preserved in

Oghuz group of Turkic languages; how they were seen; and digital data in this field. It is also emphasized to what extend the names of plants and animals are shared between the Oghuz group Turkish languages.

Keywords: Oghuz Group of Turkic Languages, Tarama Sözlüğü., Vocabulary, Plant Names, Animal Names.

(21)

I.

GİRİŞ

Oğuz grubu Türk dillerinde yer alan bitki ve hayvan adları üzerinde durulan bu çalışmanın amacı Tarama Sözlüğü’nde yer alan ögelerden olan bitki ve hayvan adlarını belirleyerek bu dillerin sözlüklerindeki bitki ve hayvan adları ile karşılaştırmak, tespit edilen sözcüklerin hangi dilde ne şekilde kullanıldığını ve anlamlandırıldığını ortaya koymaktır. Böylelikle Batı Türkçesinin ilk evresi olarak kabul edilen Eski Oğuz Türkçesinde tespit ettiğimiz hayvan ve bitki adlarının Oğuz grubu Türk dillerine nasıl yansıdığının, Oğuz grubu Türk dillerinin hayvan ve bitkilerle ilgili söz varlığı bakımından ne ölçüde ortaklık gösterdiğinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Yaptığımız tarama sonucunda bitki ve hayvan adları ile ilgili pek çok çalışma yapıldığını ancak Oğuz grubu Türk dillerinin tamamındaki bitki ve hayvan adlarının karşılaştırıldığı bir çalışma olmadığını gördük. Hayvan ve bitki adlarının Eski Oğuz Türkçesinden Oğuz grubu Türk dillerinin üyeleri olan Azerbaycan Türkçesi, Gagauz Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Türkiye Türkçesine nasıl yansıdığının ortaya çıkacağı kapsamlı bir çalışmaya ulaşmayı hedefledik.

Çalışmamızda incelediğimiz sözlüklerden bir tanesinde mevcut olan ve diğer sözlüklerde anlam ya da biçim bakımından karşılığı olmayan bitki veya hayvan adları gerekli madde başlarında “veri bulunamadı” şeklinde ifade edilmiştir.

Çalışmada Tarama Sözlüğü ile Oğuz grubu Türk yazı dillerini temsil eden Azerbaycan Türkçesi, Gagauz Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Türkiye Türkçesinin karşılaştırılması esas alınmıştır. Horasan Türkçesi, Harezm Oğuz ağızları, Kaşkay ve Eynallu ağızları, Tebriz ağzı ve kimi kaynaklarda Oğuz grubu Türk dilleri içerisinde yer alan Salar Türkçesi çalışmaya dahil edilmemiştir.

Bu çalışmada Oğuz (Batı) Grubu Türk dilleri olarak kabul edilen Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagauz Türkçesi yazı dili sözlükleri kaynak alınmış; Tarama Sözlüğü’ndeki hayvan ve bitki adları bu dillerin sözlüklerinde aranmış söz konusu hayvan ve bitki adlarının bu dillerde ne ölçüde ve hangi biçimde yaşadığı üzerinde durulmuştur. Çalışmada Tarama Sözlüğü,

(22)

Sözlüğü, Türkçe Sözlük ve Türkmence Türkçe Sözlük’ten yararlanılmıştır. Çalışmada

iki dilli ya da Türkiye Türkçesine aktarılmış olan sözlükler kullanılmıştır. Tarama

Sözlüğü tam bir tarihsel bir sözlük niteliği taşımaz ancak Batı Türkçesinin tarihsel

söz varlığını bütünüyle yansıtan bir kaynak henüz mevcut olmadığı için bu çalışmada

Tarama Sözlüğü’nden yararlanılmıştır. Tarama Sözlüğü’nden elde edilen veri Sir G.

Clauson’un An Etymological of Pre-Thirteenth-Century Turkish adlı sözlüğünde taranmış ve edinilen bilgiler çalışmamıza eklenmiştir. Clauson’un yararlandığı kaynaklardan biri Tarama Sözlüğü olduğu için, çalışmadan elde edilen verinin Clauson’un etimolojik sözlüğü ile karşılaştırılmasının faydalı olacağı düşünülmüştür. Tarama Sözlüğü’nde olmayan fakat Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagauz Türkçesi ve Türkiye Türkçesi yazı dili sözlüklerinde tespit edilen hayvan ve bitki adları da çalışmamızda belirtilmiştir. Çalışmamızın ikinci bölümünde Tarama

Sözlüğü’ndeki hayvan adları taranmış, Oğuz Grubu Türk dillerindeki hayvan adları

ile karşılaştırılmış, Clauson’un söz konusu etimolojik sözlüğünden edinilen veriler ile birleştirildikten sonra alfabetik sıraya göre çalışmamıza eklenmiştir. Çalışmamızın üçüncü bölümünde Tarama Sözlüğü’nde bulunmayan ancak Oğuz Grubu Türk yazı dillerinde bulunan hayvan adları tespit edilmiş diğer Oğuz Grubu Türk dillerindeki hayvan adları ile karşılaştırılmıştır. Çalışmamızın dördüncü bölümünde Tarama Sözlüğü’ndeki bitki adları taranmış, Oğuz Grubu Türk yazı dillerindeki bitki adları ile karşılaştırılmış, söz konusu etimolojik sözlükten edinilen veriler ile birleştirildikten sonra alfabetik sıraya göre çalışmamıza eklenmiştir. Çalışmamızın beşinci bölümünde Tarama Sözlüğü’nde bulunmayan ancak Oğuz Grubu Türk yazı dillerinde bulunan bitki adları taranmış, diğer Oğuz Grubu Türk yazı dillerindeki bitki adları ile karşılaştırılmıştır. Çalışmanın ikinci ve dördüncü bölümleri Tarama Sözlüğü’nde yer alan hayvan ve bitki adlarının Oğuz Grubu Türk dilleri ile karşılaştırılmasını içermekte; üçüncü ve beşinci bölümleri ise Tarama

Sözlüğü’nde yer almayan ancak Oğuz Grubu Türk yazı dillerinin en az birinde

görülen hayvan ve bitki adlarını ortaya koymaktadır. Çalışmanın ikinci ve dördüncü bölümlerinde kullanım kolaylığı olması bakımından Tarama Sözlüğü’nün her bir cildi için ayrı başlık açılmıştır.

Çalışmamızda incelediğimiz sözlüklerden birinde mevcut olan ve diğer sözlüklerde anlam ya da biçim bakımından karşılığı olmayan bitki veya hayvan adları için ilgili madde başında “Veri bulunamadı.” ifadesi kullanılmıştır.

(23)

Azerbaycan Türkçesi’nden Türkiye Türkçesine Büyük Sözlük’te aynı madde

başının birkaç kez tekrarlandığı tespit edilmiş ve tekrar eden madde başlarından sadece biri çalışmamıza madde başı olarak dahil edilmiştir. Örneğin atçibini,

atmilçeyi sözcüklerinin Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine Büyük Sözlük’te birlikte iki kez madde başı olduğu görülmektedir.

Az. T. atçibini, atmilçeyi “büve”, “sığır sineği”, “büvelek”, “at sineği” (s. 39). Az. T. atmilçeyi, atçibini “at sineği”, “sığır sineği” (s. 41).

Çalışmamızda alfabetik sıra gözetilerek “atçibini, atmilçeyi” madde başı olarak tercih edilmiştir.

Çalışmada yararlanılan sözlüklerin çeviri yazı işaretlerine uyulmuştur. A. Oğuzlar

Oğuz adının etimolojisi hakkında birçok görüş ileri sürülmüştür. Gy. Németh, 1930 yılında yayımlanan eserinde Oğuz kelimesinin “ok” ve çoğul eki “uz” olmak üzere iki morfemden meydana geldiğini söyler. “Ok”un boy anlamına geldiği Oğuz elinin boy teşkilatında da görülmektedir. Oğuz eli Boz Ok ve Üç Ok olmak üzere iki kola ayrılmıştır. Ancak başta W. Bang olmak üzere bazı bilginler, eski devir Türkçesinde kelime içinde q-ğ fonetik değişmesinin meydana gelmemiş olması sebebiyle Németh’in görüşüne karşı çıkmışlardır (Choi, 1992: 1). 1965 yılında Oğuzlar (Türkmenler) adlı önemli eserini yazmış olan Faruk Sümer ise Németh’in görüşünü savunmuştur (Sümer, 1972:1).

Oğuzlarla ilgili ilk bilgilere Müslüman tarih ve coğrafya yazıcıları sayesinde ulaşırız. Oğuzlar, ya da onlardan bir kısmı en geç VII. yüzyıl ortalarından beri Moğolistan’da Ötüken çevresinde yaşamışlardır. Öbür yandan İslâm müelliflerince kaydedilen bilgilere göre Oğuzların Karahanlı (912-1212) devletinin batısında Seyhun nehri (Sirderya) boylarında ve Aral Gölü civarında yaşadıklarını anlıyoruz. Bu dönemde Oğuzlar etraflarındaki Türk ve Türk olmayan boylarla mücadele etmişlerdir. Çoğu kaynakta Müslüman Oğuzlar, ‘Türkmen’ olarak bilinir (Uğurlu, 2011: 124-126).

(24)

Oğuzların, Oğuzeli’nde 8-11. yüzyıllar arasında tarihi bir geçmişleri vardır. Oğuzların yaşadıkları alan, üç büyük coğrafyaya ayrılabilir: Türkmenistan, İran ve Anadolu.

1) Türkmenistan bölgesi; Özbekistan’ın kuzeybatı bölgelerinden başlayıp Türkmenistan’ın siyasi sınırlarına kadar olan bölgeyi kapsamaktadır.

2) İran bölgesi; Hazar denizinin güneyinden batıya doğru bugünkü Türkiye sınırlarına ulaşan alanı; kuzeye doğru Kafkas dağlarına kadar uzanarak bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti’nin toprakları ile Güney-doğuda Afganistan’ın orta ve kuzey kısımları, bugünkü İran’ın Güney-batısındaki Kirman, Şiraz ve Isfahan gibi bölgeleri kapsar.

3) Anadolu bölgesi; İran sınırlarından başlayıp, batıya doğru uzanan bu bölge Türkiye, Suriye, Kıbrıs’ın kuzeyi, Ege adaları, Balkanlar ve Batı Avrupa ülkelerini kapsar (Uğurlu, 2011: 124-126).

“X. yüzyılın birinci yarısında Oğuzlar, Hazar Denizi’nden Seyhun, İnci ırmağının orta yatağındaki Fârâb ve İsficâb yörelerine kadar olan yer ile bu ırmağın kuzeyindeki bozkırlarda yaşıyorlardı. X. yüzyılın başlarında Siyah Kûh (Kara-Dağ) yarımadası Oğuzlar tarafından işgal edilmiş, bundan dolayı bu yarımada Türkçe Mangışlağ adını almıştır. Güneyde İslâm ülkeleriyle olan sınıra gelince, güneybatıda yani Harizm ülkesinde sınır Curcan (Gürgenç) ve bilhassa bu şehrin kuzey batısındaki Cit (Jit) kasabasından başlıyordu. Sir Derya’nın sol kıyısında, Karaçuk dağlarının eteğinde ve Yesi’ye bir günlük mesafede bulunan Savran (Sabran), Müslümanların Oğuzlara karşı sınır şehri idi. Sir Derya Savran’dan az ilerde Oğuzlara ait bozkır bölgesine giriyordu”. “Oğuz ülkesinin kuzey sınırına gelince X. yüzyıl İslam coğrafyacılarından İstahrî Oğuz sınırını bu yönde İtil ırmağının meydana getirdiğini söylüyordu. Bizanslı müellif İmparator Constantin’in sözleri de bunu doğruluyordu. Fakat İbn Fadlan 921 yılında Bulgar’a giderken Cim (Emba) ırmağının ötesinde Oğuzları görmemiş, buna karşılık Yayık’ın batısında Peçeneklerle karşılaşmıştı. Aşağı Seyhun ile Aral’ın çöl bölgesine Belhi’ye bağlı coğrafyacılar Oğuz çölü (Mefâzâtu’l-Guzziyye) adını verirler. Oğuzlar ise bu çöl bölgesine Karakum demekte idiler” (Sümer, 1972: 33-34).

Orta Asya’dan Anadolu’ya XI. yüzyılda başlayan Oğuz-Türkmen akını XIII. yüzyıl Moğol akınının etkileri altında Anadolu’yu genel yapısı itibarı ile bir iki

(25)

yüzyıl içinde bir Türk ülkesi hâline getirmiştir. Bu durum Anadolu’ya sözlü edebî geleneklerini getiren Oğuzların XIII. yüzyıldan itibaren bir yazılı edebiyat ortaya çıkarmasını sağlamıştır (Choi, 1992: 37-38).

Kâşgarlı Mahmut Oğuzlar ve Oğuz Türkçesi hakkında bilgi veren ilk Türk yazarıdır. Oğuz Türkçesi 11. yüzyılda (Kâşgarlı Mahmut’un yaşadığı yüzyıl) henüz yazı diline sahip değildi ama Kâşgarlı Mahmut Divanü Lügati’t Türk adlı eserinde, Oğuz Türkçesine dair bazı genel bilgiler vermektedir. Hatta bu eserdeki haritada Oğuzların iç coğrafyası hakkında da değerli bilgiler verir. Yaklaşık 200 yıl sonra yazı dili hâline gelen Oğuzcanın Kâşgarlı Mahmut’un verdiği temel bilgilerle paralellik gösterdiği görülmektedir. Oğuzca ilk dönemlerde tek bir yazı diline sahip idi fakat zamanla oluşan belirgin ağız farklılıklarından dolayı diğer Oğuz dilleri oluşmuştur. Oğuz Türkçesi günümüzde Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagauz Türkçesi olmak üzere dört ayrı yazı diline sahiptir (Banguoğlu, 1959: 3-7).

B. Eski Oğuz Türkçesi

Önceleri konuşma dili olarak kullanılan Oğuz ağzı 13. yüzyılda Azerbaycan ve Anadolu’da yazı dili haline gelmiştir. Batı Türkçesi yazı dili 13. yüzyıldan 15. yüzyıl sonlarına dek Azerbaycan, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkanlarda tek yazı dili olarak kullanıldı. Bu döneme araştırıcılar çeşitli adlar vermektedirler. Başlangıçta özellikle bazı Avrupalı bilginler “Altosmanische” (eski Osmanlıca) terimini kullandılar. Türkiye’de “Eski Osmanlıca” terimi Saadet Çağatay tarafından kullanıldı. Ancak bu terim yaygınlaşmadı. Bu dönem için kullanılan en yaygın terim “Eski Anadolu Türkçesi” terimidir (Ercilasun, 2014: 429-430).

Korkmaz, X. yüzyıldan itibaren Orta Asya’dan Batıya göç eden Oğuzların, XIII. yüzyıldan itibaren kendi lehçelerine dayalı olarak Anadolu ve civarında kurup geliştirdikleri edebi yazı dilini “Eski Anadolu Türkçesi” olarak adlandırır. XV. yüzyılın ikinci yarısına kadarki metinlerin dili bu şekilde adlandırıldığını ifade eder (Korkmaz 2017: 537). 15. yüzyıldaki Balkanlar sahasını içine almadığı için bu terime Faruk. K. Timurtaş’ın itiraz ettiğini ve 15. yüzyılın gramerini yazdığı eserinde “Eski Türkiye Türkçesi” terimini kullandığını belirten Ercilasun, Azerbaycan’ı dışarda bıraktığı için bu terime de itiraz eder ve “Eski Oğuz Türkçesi” terimini teklif eder. Oğuz Türkçesinin yazı dili olmadan önceki dönemine de “Ana Oğuz Türkçesi”

(26)

demenin yerinde olacağını ifade eder (Ercilasun, 2014: 429-430). Ercilasun’un görüşlerinden yola çıkarak, bu çalışmada da “Eski Oğuz Türkçesi” terimi tercih edilmiştir.

13. yüzyılda Oğuz ağzına dayanan yeni bir yazı dili yaratılmıştır. Bu yazı dilinin yaratılmasının çeşitli sebepleri vardır. Oğuzların Anadolu’ya yaptığı göçler, sözlü edebiyat geleneklerinin bulunması ve Anadolu Selçuklularının yerine beyliklerin ortaya çıkması gibi “tarihî, coğrafî, siyasî, demografik ve lengüistik” şartlar, Anadolu’da yeni bir yazı dili olan Eski Oğuz Türkçesi’nin meydana gelmesine yol açmıştır (Ercilasun, 2014: 433-438).

Muharrem Ergin Batı Türkçesini “Eski Anadolu Türkçesi”, “Osmanlıca” ve “Türkiye Türkçesi” olmak üzere üç döneme ayırır. Eski Anadolu Türkçesi; Osmanlıca ve Türkiye Türkçesinden bazı yönleriyle farklılık teşkil eder. Çünkü Eski AnadoluTürkçesi bir taraftan Eski Türkçenin izlerini taşırken diğer yandan köklerde ve eklerde bazı yeni şekil ayrılıkları görülür. Eski Anadolu Türkçesinin yabancı unsurlar bakımından Batı Türkçesinin en temiz devri olduğu söylenebilir. Bu dönemde Türkçeye Arapça ve Farsça unsurlar girmeye başlamış fakat bu unsurlar bir zaman sonra istila halini alarak Osmanlıcanın doğuşunu hazırlamıştır. Eski Anadolu Türkçesi, Türkçe hususiyetleri bakımından devrini ancak Osmanlıcanın başlarında tamamlamıştır. Eski Anadolu Türkçesinin cümle yapısı ise başlangıçtan bugüne kadar normalin dışına çıkmamıştır (Ergin, 2009: 17-18).

Korkmaz, Anadolu bölgesinin geçirdiği siyasi ve sosyal gelişmelere paralel olarak, Eski Anadolu Türkçesini kendi içinde üç alt döneme ayırır. Bunlar: Selçuklu dönemi Türkçesi, Anadolu beylikleri dönemi Türkçesi ve Osmanlıcaya geçiş dönemi Türkçesidir (Korkmaz, 2017: 537).

1) Selçuklu dönemi Türkçesi: XI. yüzyıl sonlarında, 1071 Malazgirt meydan muharebesi ile Anadolu’nun fethinden sonra, Anadolu’ya büyük dalgalar halinde çeşitli Türk boyları yerleşmiş, yerleşen Türklein en büyük kısmı Oğuzlara dayandığı için, Anadolu’da kurulup gelişen yazı dilinin temeli de genellikle Oğuzcaya dayanmıştır. 2) Beylikler dönemi Türkçesi: Anadolu Selçuklu devletinin yıkılıp parçalanmasından oluşan Anadolu beylikleri dönemini temsil eden Türkçedir. Zaman bakımından XIII. yüzyıl sonlarından XV. yüzyıl başlarına, yani Osmanlı Beyliğinin öteki beyliklerin varlığına son veren güçlü bir devlet hâline geçişine kadar uzanır. 3)

(27)

Osmanlı Türkçesine geçiş dönemi: XV. yüzyılın 2. yarısı, Anadolu Türkçesinin gelişme tarihinde bir geçiş dönemi durumundadır. İstanbul’un fethinden sonra Türk dilinin yol alışında da şimdiye kadarkinden farklı bir gelişme ve değişme baş göstermiştir. XIV. yüzyılda Türkçe, Arapça ve Farsçaya karşı mücadele göstermiştir. Bu dönemde Türkçe yer yer varlığını korusa da yetersizliğinden yakınılmış, avam dili olarak kabul edilmiştir (Korkmaz, 2017: 544).

C. Türk Dillerinin Tasnifinde Oğuz Grubu Türk Dillerinin Yeri

Bilim adamlarınca yapılmış farklı sınıflandırmalar bulunmakla birlikte genellikle Oğuz grubu Türk yazı dilleri olarak adlandırılan grupta Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagauz Türkçesine yer verilmiştir.

Kâşgarlı’dan sonra Türk dillerinin tasnif tecrübelerinden toplu olarak ilk bahseden İ. N. Berezin olmuştur. Berezin’in, tasnifinde Çuvaşça, Yakutça, Kazakça vb. gibi birçok Türk dili yer almamıştır. Berezin, “Türk ya da Batı Grubu” adı altında Dağıstan, Azerbaycan, Kırım, Anadolu, Rumeli (İstanbul) dillerini toplamıştır (Choi, 1992: 19).

W. Radloff, tasnifinde Türk diyalektlerini dört gruba ayırmıştır. Oğuz grubu Türk dillerini Güney diyalektleri başlığı altında toplamıştır. Bu grupta şu diyalektler yer alır: 1) Türkmen, 2) Azerbaycan, 3) Kafkasya diyalektleri, 4) Anadolu diyalektleri (Hüdavendigar diyalekti, Karaman diyalekti), 5) Kırım diyalekti (Karain), 6) Osmanlı diyalekti (Tekin, 1989: 143).

Ramstedt’in Güney grubu başlığı altında topladığı grupta şu diyalektler yer almaktadır: (taà>daà, dā, d>y) Türkmen (Türkmenistan, Stavropol), Türk ya da Osmanlı (Tekin, 1989: 145-146).

Samoyloviç’in tasnifinde dayandığı ölçütler şunlardır: 1) z>r değişmesi (toúuz tǐhǐr “g”) 2) d> r/d/y değişmesi (aêak>ura “ayak”) 3) bol>ol değişmesi 4) –aà> -ǐv/u,/aà, -aw değişmesi (taà>tǐv/tu taw>taà/daà) 5) –ıà> -ı, -ıà, -ıú, ı değişmesi (çok heceli sözler’in sonunda) 6) –àan> -nǐ, -àan, -an, değişmesi (úalàan>yulnǐ, úalan) (Tekin, 1989: 147).

Samoyloviç bu altı seslik ölçüte dayanarak Türk dillerini altı gruba ayırmıştır. Oğuz grubu Türk dillerini “ol- grubu” (Türkmen, Güney-Batı) başlığı altında

(28)

toplamıştır. Bu gruba şu diyalektler girer: Hive Cumhuriyeti halkı, Buhara Cumhuriyeti halkı, Afganistan Türkistan diyalektleri, Türkmenistan Cumhuriyeti, İran (Azerbaycan, Esterabad, Horasan vb.), Ermenistan Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti, Anadolu, Kuzey Suriye, İstanbul, Balkan yarımadası, Besarabya, Kırım (güney kıyıları), (Türkmen Stavropol, Kuzey Kafkasya, Astırhan) (Tekin, 1989: 147-148).

Räsänen, tasnifinde Oğuz grubu Türk dillerine “Güney-Batı grubu” başlığı altında yer vermiştir. Güney-Batı grubu şu diyalektlerden oluşur: Türkmen, Azerbaycan, Osmanlı, Gagauz (Tekin, 1989: 151).

Arat, tek zamanlı tasnifinde “Oğuz grubu Türk dillerini “Türk Şive Grupları”nın içinde daàlı- grubunda toplamıştır (Tekin, 1989: 154).

Doerfer, tasnifinde Türk dillerini 7 gruba ayırmıştır. Oğuz grubu Türk dillerine “Güney-Batı veya Oğuz grubu” başlığı altında yer vermiştir (Tekin, 1989: 160).

T. Tekin 12 gruba ayırdığı Türk dil ve diyalektlerinde Oğuz grubu Türk dillerini “dağlı grubu” başlığı altında toplamış ve belirli seslik ölçütlere göre alt gruplara ayırmıştır. Bu gruba şu dil ve diyalektler girer: 1) qāl- alt grubu: Özbekçenin Harezm Oğuz diyalektleri. 2) àāl- alt grubu: Türkmence veya Türkmen yazı dili, Truhmen diyalekti, Horasani veya Horasan Türkmencesi. 3) àal- alt grubu: Azeri Türkçesi veya Azeri dili, Kaşkay ve Eynallu diyalektleri, Tebriz diyalekti, Doğu Anadolu diyalektleri. 4) úal- alt grubu: Türkçe veya Türkiye Türkçesi, Gagauzca veya Gagauz yazı dili (Tekin, 1989: 166-167).

Lars Johanson, tasnifinde Türk lehçelerini başlıca altı gruba ayırmıştır. Seslik ve coğrafi ölçütler gözetilerek yapılan bu tasnifte Oğuz Grubu Türk dilleri Güney-Batı kolunda yer almaktadır. Johanson, tasnifinde bu kolu kendi içinde üç gruba ayırır. Batı Oğuz grubunda Türkçe, Gagauzca, Azerbaycan Türkçesi; Doğu Oğuz grubunda Türkmence ve Horasan Türkçesi; Güney Oğuz Grubunda ise İran (Kaşgay, Sonkori, Aynallu) ve Afganistan (Afşar)’daki Oğuz grupları yer alır (Johanson: 1998: 82-83).

D. Türkiye Türkçesi

Türkiye Türkçesi, Anadolu’da gelişen Oğuz Türkçesinin 1908’den itibaren olan dönemine verilen isimdir. Coğrafi özellikleri esas alan sınıflandırmaya göre ve

(29)

gelişme seyri itibarıyla Batı Türkçesinin son devresi olarak kabul edilir. Yer aldığı temel lehçe grubunda en çok konuşura sahip olan Oğuz dilidir. Türkiye, Batı Trakya, Bulgaristan, Makedonya, Yugoslavya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kuzey Irak’ta kullanılır (Ergin, 2009: 23; Kartallıoğlu & Yıldırım, 2007: 33).

Korkmaz, Türkiye Türkçesini geniş anlamıyla, Anadolu ve Rumeli bölgesinde kurulup gelişmiş olan ve XII. yüzyıldan günümüze kadar uzanan tarihî dönemleri de içine alan dönemin adı; dar anlamıyla, XX. yüzyıl başlarında Millî Edebiyat akımı içindeki Yeni Lisancı’ların dil anlayışından (1911-1912) başlayıp günümüze kadar uzanan dönemin yani Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki yazı dilinin adı olarak tanımlar. Korkmaz geniş anlamda Türkiye Türkçesini 3 döneme ayırır.

1) Eski Anadolu Türkçesi (Eski Osmanlıca, XIII-XV. yüzyıllar arası); 2) Osmanlı Türkçesi (XVI-XIX yüzyıllar arası.);

3) Türkiye Türkçesi (Yeni Türkçe, Yeni Türkiye Türkçesi, XX. yüzyıl) (Korkmaz, 2009: LXXIX)

20. yüzyılın başlarından itibaren Türkçe yabancı dillerin gramer kurallarından arındırılmaya başlanmıştır. Osmanlı Türkçesi döneminde çok kullanılan Arapça ve özellikle Farsça yapılı tamlamalar yerini Türkçenin kurallarına göre oluşturulmuş tamlamalara bırakmışlardır (Kartallıoğlu &Yıldırım, 2007: 33).

E. Azerbaycan Türkçesi

Yüzyıllarca Arap sülalelerinin egemenliğinde kalan Azerbaycan’a 10. yüzyıldan sonra Türkler hakim olmuşlardır. Yüzyıllarca değişik kültürlere beşiklik yapmış olan Azerbaycan’ın soy birliğinin sağlanması ve kalabalık bir Türk yurdu haline gelmesi bu döneme rastlar. Bu farklı kültürel etkiler Azerbaycan’ın dilini şekillendirmiştir (Alışık, 2002: 361).

Azerbaycan Türkçesinin yazımı için 1922 yılına kadar Arap kökenli alfabe kullanılmıştır. Günümüzde ise Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Latin ve Kiril, Güney Azerbaycan ve Irak’ta ise Arap kökenli alfabe kullanılmaktadır. Azerbaycan’da, 19. yüzyılın ikinci yarısında aydınlar arasında ana dili bilincinin oluşması sonucunda dil ve yazı kavramları değişik yönleri ile tartışılmıştır. Alfabe konusunda ilk ciddi çalışmayı, Mirza Fethali Ahundzâde yapmıştır. Modern Azeri yazı dilinin temelleri

(30)

ise 19. yüzyılın sonunda Ekinci gazetesinin bu fikri savunması ile atılır (Alışık, 2002: 362-363).

1921 yılında yeni Azerbaycan alfabesini oluşturmak üzere “Elifba Komitesi” kurulmuştur. Bu komite tarafından Latin alfabesi esas alınarak hazırlanan, Azerbaycan alfabesi 1922 yılında kabul edildi ve uygulamaya konuldu. 32 harften oluşan bu alfabe 1924 yılında okullarda ve resmi yazışmalarda Arap alfabesinin yerini aldı. 1928 yılında Türkiye’nin de Latin kökenli alfabeyi kabulü ile Türk coğrafyasının büyük bir kısmında yazı birliği sağlanmış oldu. 1940 yılından itibaren Slav kökenli alfabe kullanılmaya başlanmış ve 1958’e kadar dört defa değişikliğe uğrayarak bağımsızlık dönemine kadar devam etmiştir. Sovyetler Birliği’nin çöküşünü takiben 1991’de Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilmiş, 2001’de resmi olarak basın ve yayında Latin kökenli Azerbaycan alfabesinin kullanımı zorunlu hale gelmiştir (Alışık, 2002: 363-366).

F. Türkmen Türkçesi

Günümüzde esas olarak Türkmenistan Türkleri için kullanılan “Türkmen” kelimesini ilk defa Kâşgarlı Mahmut zikretmiştir. Başlangıçta bu kelime daha ziyade Müslümanlığı kabul etmiş Oğuzları ifade etmek için kullanılmıştır (Kara, 2007: 233). Türkmenler, 11. yüzyılda Oğuzların, Batıya doğru gitmelerinden sonra onların geride bıraktıkları boylardan ibaret bir Türk topluluğudur (Saray, 1997: 661).

Türkmen Türkçesi, Türk dilleri içinde güney-batı Oğuz grubunda yer almaktadır. Türkmen ulusunun anadilidir. Türkmenistan nüfusunun büyük çoğunluğu tarafından konuşulmaktadır. Aynı zamanda Türkmenistan dışında da Özbekistan, Karakalpakistan, Kazakistan ve Tacikistan Cumhuriyetleri ile Rusya Fedarasyonu’nun bazı bölgelerinde de Türkmen Türkçesi konuşan topluluklar vardır (Tokatlı, 2004: 271).

Türkmen Türkçesi, ülkede yaşayan ve kendi ana dillerini konuşan çoğunluğun etkisinden dolayı kültürel ve dilsel bakımdan farklı etkilere maruz kalmıştır. İslam kültürü içerisinde ise Türkmen Türkçesine çok sayıda Arapça ve Farsça söz dahil olmuştur. Türkmen Türkçesi yüzyıllar boyunca Arap alfabesine göre düzenlenmiş bir alfabe ile yazılmıştır. 1928 yılında Latin esasına göre düzenlenmiş yeni bir alfabe kabul edilmiştir. 1940’ta Türkmen Türkçesinde Kril alfabesine göre düzenlenmiş

(31)

yeni bir alfabe kullanılmaya başlanmıştır. Rus alfabesine Türkmen Türkçesinin beş özel sesinin eklenmesiyle oluşan bu alfabe 38 harften oluşmaktadır (Tokatlı, 2004: 271-272).

Türkmenler, 18. yüzyıla kadar Çağatay Türkçesi ile yazmışlardır. Türkmen Türkçesinin 18. yüzyılda Mahdumkulı’nın şiirleri Türkmencenin edebi dil olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır (Kara, 2000: 4). Türkmen Türkçesi 1928’e kadar Arap alfabesiyle, 1928-1940 yılları arasında Latin alfabesiyle 1940’tan sonra Kiril alfabesiyle yazılmıştır. Latin alfabesi temelli çağdaş Türkmen alfabesi ise 1 Ocak 1996’da resmen kullanılmaya başlanmıştır (Kara, 2000: 2).

G. Gagauz Türkçesi

Selçuklu-Osmanlı Türkçesinin Anadolu’ya girişi gibi Gagauz Türkçesi de Oğuz Türkçesinin ayrı bir kolu olarak Hazar denizinin kuzeyinden Karadeniz’in Kuzey kıyılarını aşarak Güney Rusya bozkırları boyunca Batıya göç etmiş ve Tuna’nın aşağı bölgelerinde yerleşmiş, hatta Makedonya’ya kadar uzanmıştır. Gagauz Türkçesi, Hazar denizinin kuzeyinde Oğuz kitlesinden ayrılan Türk boylarının ilerleme alanları boyunca Kıpçak unsurları ile karışmıştır. Dobruca’ya ve diğer Balkan topraklarına yerleştikten sonra, bu bölgeleri yurt tutan Selçuklular ve Osmanlılardan geçen Anadolu ağız unsurları ve Arapça Farsça kelimelerle yeni bir çehre kazanmıştır. Bu sebeplerle bugün Gagauz Türkçesi, bir taraftan Eski Oğuz Türkçesine, diğer taraftan Bulgar, Kıpçak, Karay, Kırım Türkçelerine yakınlık gösterir (Özkan, 2019: 69).

18. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti Balkanlar’dan çekilmeye başlayınca Gagauzların dini ve kültürel hayatında Rusların etkisi artmaya başlamış, Kiril alfabesi ile tanışmışlardır. 1919’dan sonra Gagauz çocukları Rumen esaslı Latin harfleri ile ders görmüş 1993 yılında Latin esaslı alfabe kabul edilmiştir (Özkan, 2019: 79-82)

Gagauzlar, bugün başlıca Moldova’nın güney kısımları ve Ukrayna’nın Odesa bölgesinde yaşamaktadırlar. Moldova’da yaşayan Gagauzlar 1995’te yapılan bir referandumla özerkliklerini kazanmışlar ve yaşadıkları yere Gagauz Yeri adını vermişlerdir (Özkan, 2014: 140).

(32)

Gagauz Türkçesinin günümüze kadar kendini koruması ve Gagauz dilinin yeniden canlanması için Gagauz aydınları çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. Tarihi açıdan bakarsak bu etkinlikler ‘yeniden yapılanma’ (Rus perestroyka) döneminde siyasi gelişmelerle artış göstermiştir. Gagauzca, Gagauz Yeri'nin resmi dillerinden biri olarak ilan edilmiştir. 1995’te kazanılan özerklikten sonra Gagauz dili tüm öğrenciler için okul müfredatında yerini almış, radyo ve televizyon yayınları başlamıştır. Ekonomik sistemdeki değişiklikler de Gagauzcanın korunmasına katkı sağlamıştır. Uzun süreli karar aşamasından sonra Latin temelli alfabe Ocak 1996’da kullanılmaya başlanmıştır. Latin alfabesinin uygulanmasıyla Türkiye’nin basın ve edebiyatı ulaşılabilir hale gelmiştir (Menz, 2013: 153).

H. Yararlanılan Sözlükler

1. Tarama Sözlüğü

Tanıklariyle Tarama Sözlüğü 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Türkiye

Türkçesiyle yazılmış 227 eserin taranmasıyla ortaya çıkan bugün kullanılmayan ya da anlamı, şekli değişik olarak kullanılan Türkçe kelimelerin sözlüğüdür. Türk Dil Kurumunun ortaklaşa hazırladığı Tarama Sözlüğü 1963 yılındaki ilk baskısından günümüze kadar çeşitli düzenlemelerden geçerek son halini almıştır.

İlk aşamada XIII. yüzyıldan Günümüze Kadar Tanıklariyle Tarama Sözlüğü ismiyle Ömer Asım Aksoy ve Dehri Dilçin tarafından 1943-1957 yılları arasında dört kitap halinde basılmıştır. Fakat bu dört kitaptan her biri sadece 30-50 eserin tarama verilerini içine alan ayrı ayrı sözlükler idi. Birinde bulunmayan bir sözcüğü diğerinde aramak gerekiyordu. Kimi zaman da aynı sözcük bu kitapların hepsinde, ayrı ayrı anlamları vurgulamak için tekrarlanmış oluyordu. Bu dört kitapta toplam 160 eserin taramaları vardı (Yavuzarslan, 2004: 200).

Sözlük 8 ciltten meydana gelmektedir. 1.-6. ciltlerde kelimeler bulunurken 7. ciltte ekler, 8. ciltte ise dizin vardır. İçerik bakımından Oğuz Türkçesi yazı dilinin söz varlığını yansıtan Tarama Sözlüğü Türkçenin söz varlığının zenginliğini ortaya koymaktadır.

(33)

Tarama Sözlüğü tek dilli bir sözlüktür. Genel sözlük kategorisine girer fakat

içerdiği malzeme bakımından aynı zamanda bir tarihî dönem sözlüğüdür. Artzamanlı bir sözlüktür. Madde başları günümüz Türkçesinde kullanılmayan ya da farklı anlamda kullanılan eskicil sözlük birimlerinden oluşmaktadır. Hem basılı/kitabîdir hem de yakın zamanda sözlüğün veri tabanı elektronik ortamda (Türk Dil Kurumunun ağ sayfasında) kullanıcılara sunulmuştur. Alfabetik sıralanmıştır. Tanıklı bir sözlüktür. Daha çok dil konusunda araştırma yapan uzman ve öğrencilerin faydalandığı özel amaçlı bir sözlüktür (Akyıldız, 2017: 3-4).

Tarama Sözlüğü Eski Oğuz Türkçesinin yazı diline dayalı söz varlığını yansıtması bakımından tarihsel sözlük niteliği taşımaktadır ancak yalnızca Türkçe olan ya da Türkçe olduğu varsayılan ve bugün kullanılmayan ya da farklı anlamda kullanılan kelimeleri içermesi bakımından Eski Oğuz Türkçesinin söz varlığını bütünüyle yansıtmaz. Bu bakımdan tam bir tarihsel sözlük niteliği göstermez.

Tarama Sözlüğü birtakım eksik ya da hataları olduğu gerekçesiyle çeşitli eleştirilere

maruz kalmıştır. Mustafa Canpolat, sözlükte taramaların amatör kişilerce yapılmış olmasından kaynaklanan birtakım hatalar olduğu görüşündedir. Canpolat’ın eleştirileri aşağıdaki gibi özetlenebilir:

Eserde bir kelimenin çeşitli fonetik şekilleri saptanmışsa, bunlardan birisi esas olarak alınmış, öteki şekillerden buna göndermeler yapılmıştır. Ancak taramalar amatör tarayıcılar tarafından yapıldığı için bu şekillerden bazıları yanlış okunmuş, kelimenin başka bir şekli imiş gibi gösterilmiştir. Örneğin bendeş (“bağdaş, beğdeş, bekdaş, bekdeş, bektaş”) şeklinde sözlüğe alınmış olan kelimenin beğdeş, bekdaş, bekdeş, bektaş” şeklindeki okunuşları tanıklardaki Arap harfleri ile gösterilen imlâlardan da anlaşıldığı gibi tarayıcıların hatasıdır (Canpolat, 1963: 179).

Eski metinlerin pek çoğunda b ve p sesleri ayırdedilmeksizin be harfi ile; c ve ç sesleri de cim harfi ile gösterilmektedir. Bu bir fonetik sorunu değil doğrudan doğruya bir imlâ sorunudur. Sözlükte cim harfi kullanılan yerlerde c, çim harfi kullanılan yerlerde ç okunmuştur. Bu yüzden “açuk” şeklinde okunması gereken kelime acuk şeklinde madde başı olarak alınmıştır. Sözlükteki tanıkların imlâsında uyulan esaslar anlaşılamamaktadır. Bugün Türkiye Türkçesinde kapalı é ile telaffuz edilen ve eski metinlerde genellikle i şeklinde geçen birinci hece vokalleri, bazı yerlerde e, bazı yerlerde i okunmuştur (Canpolat, 1963: 182).

(34)

Tarama Sözlüğü’nü oluşturmak için taranan eserlerin 81’ini Kilisli Rıfat Bilge

taramıştır. 81 eserin bir kişi tarafından taranmış olması, taramaların oldukça acele ve üstünkörü yapılmış olduğunu gösteririr. Taramaları yapacak kişilerin bu konuda yetkili uzmanlar olması, çeşitli eserlerin taranması ile bir araya gelen fişleri değerlendirerek sözlüğü hazırlayacak olan kimselerin bu işi titizlikle yapmaları gerekirdi (Canpolat, 1963: 185).

Talat Tekin ve Andreas Tietze’nin de Tarama Sözlüğü’ne ilişkin birtakım eleştirileri bulunmaktadır. Bunlar şöyle özetlenebilir:

Tarama Sözlüğü önce Tanıklariyle Tarama Sözlüğü adı ile dört cilt olarak

yayımlanmıştı. Ancak sözlüğün ilk baskısı bilimsel bir yayın olmaktan oldukça uzaktı. Çünkü, bu baskıda madde başı olan kelimeler Arap harfli asıl yazılışları ile değil Latin harfleri ile ve hiçbir transkripsiyon işareti kullanılmaksızın veriliyordu. Ayrıca, kelimeler için verilen tanıklarda kaynak eserdeki sayfa numaraları da belirtilmiyordu. Tarama Sözlüğü’nde Türkçe sanılarak alınmış birçok kelime yanında şüpheli veya yanlış, yani yanlış okunmuş, yanlış anlamlandırılmış önemli sayıda örnek kelime ve deyim de var. Ayrıca, bu sözlükte eşsesli fakat apayrı bazı kelimelerin ayrı maddeler halinde değil de aynı maddede verilmiş olması gibi yöntem yanlışlarına sıkça rastlanıyor (Tietze & Tekin, 1989: 285).

Sözlükte madde başlarında verilen kelimelerin bazılarının anlamları birbirleri ile uyuşmamaktadır ve madde başlarında verilen bazı kelimelerin kökeni belli değildir (Tietze & Tekin, 1989: 288-289).

2. Gagauz Türkçesinin Sözlüğü

Gagauz dilbilimcileri L.A Pokrovskaya, B.P Tukan, E.K Koltsa ve G.A Gaydarji 1956-1962 yılları arasında Moldova ve Ukrayna’daki Gagauz köylerine dil araştırmaları için geziler düzenlemiş, bu esnada büyük bir sözlük malzemesi derlemiş ve bu sayede ilk çağdaş Gagauz dili sözlüğünün düzenlenmesine zemin hazırlamışlardır.

Bu sözlüğün hazırlanmasına N.A Baskakov başkanlık yapmıştır. Gagauzların çoğunluğu Moldova’da yaşadığı için eserin Gagauzca-Rusça-Moldovca şeklinde üç dilli olarak yazılmasının gerekli olduğu düşünülmüştür. Sözlüğün üç dilde yazılmasındaki temel düşünce Gagauzların önce SSCB halkları arasındaki ilişkileri

(35)

sağlayan Rusçayı ve sonra Moldova’nın milli dilini benimsemelerini kolaylaştırmak olmuştur. Ukrayna, Kazakistan, Özbekistan ve diğer Sovyet Cumhuriyetlerinde yaşayan Gagauzların da bu sözlükten yararlanabilmesine olanak sağlamak da bu tercihte etkili olmuştur (Baskakov, 1991: XI).

Bu sözlük şartların elverdiği derecede Gagauz Türkçesinin söz hazinesini içine alır, Gagauz halkının konuşma ve yazı dilinde yer alan kelimeleri içerir. Sözlükte etnografik ve geleneksel folklorda rastlanan çeşitli sözlere de yer verilmiştir. Ayrıca Gagauz Türkçesi’nde sıklıkla kullanılan deyimler ve atasözleri de sözlüğe eklenmiştir (Baskakov, 1991: X).

Gagauz Türkçesi, söz varlığında Türkçe kelimelerin yanında tarihsel süreç içerisinde birlikte yaşadığı ve yakın temasta olduğu çeşitli halkların dillerinden kelimeler de barındırmaktadır. Gagauz Türkçesine en çok Slavcadan (Bulgarca ve Rusçadan) kelime geçmiştir. Bundan sonra gelen yabancı kelimelerin çoğu Romen dillerinden olan Moldovca ve Romence kökenlidir. Sovyetler birliği devrinde Gagauz Türkçesine önemli sayıda Rusça ve Moldovca kelime girmiştir. Gagauz Türkçesinin Sözlüğü bütün bu söz varlığını içermektedir (Baskakov, 1991: XI).

Rusçadan Türkiye Türkçesine İsmail Kaynak ve Mecit Doğru tarafından aktarılan bu sözlük 1991’de Kültür Bakanlığı Yayınları arasında basılmıştır. İsmail Kaynak ve Mecit Doğru sözlüğü Türkiye Türkçesine aktarırken birtakım tasarruflarda bulunmuşlardır. Çevirmenler eserin ön sözünde Batı dillerinden Gagauz Türkçesine girmiş ve Türkiye Türkçesinde de aynı şekilde bulunan birçok kelimeyi, eserin hacmini büyütmemek için sözlüğe almadıklarını ifade ederler. Sözlükte, ana dilin erimemesi için büyük bir çaba gösterilmiş ve bu yüzden bilinen birçok kelime, terim ve deyim bol bol verilmiştir. Dolayısıyla bunların büyük bir kısmının Türkiye Türkçesiyle aktarılmasına gerek görülmemiştir. Çevirmenler Gagauz Türkçesinin Sözlüğü’nün harfi harfine bir tercüme olmaktan ziyade bir “Tercüme ve düzenleme” şeklinde sunulduğunu belirtirler (Baskakov, 1991: VI).

Sözlüğün sonunda Gagauzların yaşadığı ülkedeki yerlerin adları sıralanmıştır. Bunun toponomik incelemeler bakımından yarar sağlayacağı düşünülmüştür. Ayrıca antroponomi araştırmalarına katkı sağlayacağı düşüncesiyle Gagauz soyadları ve lakaplarına da yer verilmiştir (Baskakov, 1991: VI).

(36)

3. Azerbaycan Türkçesi’nden Türkiye Türkçesi’ne Büyük Sözlük

Azerbaycan Türkçesi’nden Türkiye Türkçesi’ne iki dilli olarak hazırlanan bu sözlük Prof. Dr. Yaşar Akdoğan tarafından yazılmıştır. İki ciltten oluşan sözlük 1991’de Beşir Yayınevi tarafından basılmıştır. Sözlüğün yazımında Azerbaycan Türkçesi imlasına uyulmuştur. Sözlüğün hazırlanmasında kullanılan çeviriyazı alfabesi eserin başında belirtilmiştir. Sözlük 60.000’e yakın madde başı içermektedir (Akdoğan, 1999: V-VII).

4. Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük’ün birinci baskısı 1945 yılında tamamlanmıştır. Hazırlanış

amacı yazıda ve konuşmada geçen yabancı sözlerle birlikte dilimizde kullanılmakta olan Türkçe sözcükler için başvurulacak bir kaynak ortaya koymaktır. Aradan geçen zaman içerisinde sürekli geliştirilen ve yenilenen Türkçe Sözlük’ün 2010 yılında yayımlanmış olan on birinci baskısına ulaşılmıştır. Türkçe Sözlük’ün bu son baskısı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’ın başkanlığında Prof. Dr. Recep Toparlı, Prof. Dr. Nevzat Gözaydın, Prof. Dr. Hamza Zülfikar, Prof. Dr. Mustafa Argunşah, Doç. Dr. Nurettin Demir, Doç. Dr. Melek Özyetgin, Uzm. Belgin Tezcan Aksu ve Uzm. Beyza Gültekin, Uzm. Burçak Okkalı, Uzm. Adem Terzi, Uzm. Yrd. Abdullah Durkun, Şener Mete ve Safa Tekeli’den oluşan Güncel Türkçe Sözlük ve Yazım Kılavuzu Çalışma Grubu’nun katkılarıyla hazırlanmıştır (Türkçe Sözlük, 2011: XXI).

On birinci baskı Türkçe Sözlük söz, terim, deyim ve anlamdan oluşan 122.423 söz varlığına sahiptir. Sözlükte 77.005 madde başı, 15.287 madde ii olmak üzere toplam 92.292 söz bulunmaktadır. Bu sözlerin 53.541’i isim, 12.666’sı sıfat, 3.312’si zarf, 88’i zamir, 40’ı edat, 299’u ünlem, 50’si bağlaç, 9,912’si ise fiildir. Türk edebiyatından seçilmiş 34.664 örnek cümleyle sözcüklerin tanıtlandığı sözlük metni ise 1.454.903 sözden oluşmuştur. Türk Dil Kurumunun mevcut Türkçe Sözlük veri tabanına anlam ve örnek eklenmesi için yazar ve şairlerin eserlerinin bilgisayar ortamına aktarılması ile oluşan derlemden (corpus) ilk kez bu baskıda yararlanılmıştır. Bu yol ile veri tabanında bulunmayan sözcükler belirlenmiş ve oluşturulan derlemdeki sözcükler örnekleriyle Sözlük’e aktarılmıştır. Türkçe derlem oluşturma çabası birkaç yıl içinde sonuçlanmış ve Türkçe Sözlük tamamen derleme dayalı olarak hazırlanıp yayımlanmıştır (Türkçe Sözlük, 2011: XXI).

(37)

5. Türkmence Türkçe Sözlük

Türkmenceden Türkçeye iki dilli olan bu sözlük Prof. Dr. Talat Tekin’in genel yönetimi altında Hacettepe Üniverstesi öğretim elemanlarından Doç. Dr. Mehmet Ölmez, Yard. Doç. Dr. Emine Yılmaz Ceylan ve Yard. Dr. Zuhal Kargı Ölmez ile Harp Okulu öğretim üyesi Yüzbaşı M.A Süer Eker’den oluşan akademik bir kurulca hazırlanmış 1995’te Simurg Kitapçılık ve Yayıncılık tarafından basılmıştır (Tekin & Ölmez, 7: 1995).

Madde başlarının büyük harfle yazıldığı sözlükte Türkmen Türkçesinde korunan uzunluklar belirtilmiştir. Sözcükte uzun ünlü varsa sözcüğün uzun ünlülü söylenişi ayraç içinde küçük harflerle gösterilmiştir: ABADAN (abada:n) (Tekin & Ölmez, 8: 1995).

Çeviriyazı alfabesi ile hazırlanan sözlükte birleşik sözcükler Türkmen yazım kurallarına uyularak bazen bitişik yazılmış bazen de kısa çizgi ile birleştirilmiştir. Örneğin ACÖZE (a:cö:ze) bel. aç karnına. AÇ-AÇAN (aç-aça-n) s. içten, samimi (Tekin & Ölmez, 8: 1995).

(38)
(39)

II. TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDEN OĞUZ GRUBU TÜRK DİLLERİNE HAYVAN ADLARI

A. CİLT I (A-B)

ağ kurdu: Ağ ören böcek, tırtıl (s. 24). Az. T. Minici: Tırtıl (kurtçuk) (s. 581); Az. T. Tırtıl: Tırtıl (s. 736); Az. T. Torgeneciyi: Ağ kurdu (s. 742). Trkm. Kebelek Gurçukı: Tırtıl (s. 310). TT. ağ kurdu: Elma, erik vb yemiş ağaçlarına zarar veren bir kurt (s. 49). EDPT ağı: From xı onwards consistently translated ‘silk brocade’ and the like; earlier contexts suggest the meaning ‘treasure’, and cf. agı:çı:, ağı:lık; ‘silk brocade’ as the main component of early Turkish treasures, may, however, have been the original meaning. N.o.a.b the word ağ/ağı prob. used only in such phr. as ağı kurdu ‘caterpillar’ noted in Osm. xvı TaS. II 9 and surviving in xx. Anat SDD 74, 76, 78, 131, 1602 prob. Has nothing to do with silk (worm); it seems to be a Sec. f. of ağu: Cf. barçın (s. 78).

ağaç delegen, (ağaç delen): Ağaç kakan denilen kuş (s. 27). Az. T. Ağaçdeşen (delen): Ağaçkakan (s. 7); Az. T. Ağacdüğen: Ağaçkakan (s. 7); Az. T. Ağacovanlar: Ağaçdelen (s. 7); Az. T. Deleyen: Ağaçkakan (s. 184). Trkm. Daşdeşen: Ağaçkakan (s. 136). Gag. T.Aaç kakan: Ağaç kakan kuşu (s. 1). TT. ağaçdelen: Yuva yapmak için ağaçları oyan böcek (s. 37); TT. ağaçkakan: Serçegillerden, gagasıyla ağaçları oyabilen ve ağaç kurtlarını yiyerek beslenen, uzun gagalı kuş (s. 37).

agu kurdu: Panbul kurdu, kuduz böceği (s. 59). TT. bambul: Kurtçuk evresinde ekinlerin kökünü, engin evrede başakları kemiren, kahverengi kın kanatlı böcek (s. 249); TT. kuduz böceği: Kın kanatlılardan, hekimlikte yakı yakmak için kullanılan, 2 santimetre uzunluğunda, parlak yeşil renkli bir böcek, kunduz böceği (s. 1517); TT. kunduz böceği: Kuduz böceği (s. 1527).

ak çakır: Ak doğan (s. 70). ak sunkur: Doğan cinsinden bir kuş (s. 75). koygun: Ak doğan (s. 2683). sungur, (sunkur, sungar, suknur): Akdoğan (s. 3577). Az. T. Şungar: Akdoğan, sungur (s. 710). Trkm. Elguş: Akdoğan, sungur (s. 199); Trkm. Şunkar: Sungur, akdoğan (s. 611). TT. akdoğan: Kartalgillerden bir tür doğan,

(40)

aksungur (s. 61). TT. aksungur: Akdoğan (s. 75); TT. sungur: Doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş (s. 2171).

ak kuyruk: Kanatları siyah ve kuyruğu ak olan güvercin (s. 72). Veri bulunamadı. ak sunkur: bkz. ak çakır.

ak tavşan: Ada tavşanı (s. 79). suğur: Ada tavşanı (s. 3571). Az. T. Çöldovşanı: Ada tavşanı (s. 159). Trkm. Yabanı Tovşan: Yabani tavşan (s. 633). TT. ada tavşanı: Evcil cinsleri de olan, tavşana yakın bir kemirici memeli, yaban tavşanı (s. 27); TT. aktavşan: Bir cins iri çöl sıçanı (s. 77); TT. yaban tavşanı: Ada tavşanı (s. 2498). alaca karga, (ala karga): Saksağan (s. 82). saksıkan, (sağsıkan): Saksağan (s. 3261). Az. T. Alagarğa: Alakarga (s. 18); Az. T. Dolaş: Saksağan, alacakarga (s. 218); Az. T. Dolaşa: Alacakarga, saksağan (s. 218); Az. T. Dolaşan: Saksağan (s. 218); Az. T. Ġécele: Saksağan (s. 337); Az. T. Göycegarğa: Saksağan (s. 393); Az. T. ẖocaẖoca: Ala karga (s. 465); Az. T. Sağsağan: Saksağan (s. 657); Az. T. Zağca, Zağça: 1) Ala karga 2) Saksağan (s. 818); Az. T. Zeğen (Ar.): Saksağan (s. 821); Az. T. Zıhzıh: Saksağan (s. 827). Trkm. Ala Karga: Ala karga (s. 232); Trkm. Zakca: Alaca karga (s. 232); Trkm. Zakıca: Alaca karga (s. 716). Gag. T. Garagatsa: Saksağan (s. 100); Gag. T. Saksan: Saksağan (s. 207). TT. alacakarga: Saksağan (s. 81); TT. alakarga: Kargagillerden, iri gövdeli, ötücü, tüyleri gövdeli bir tür kuş, kestane kargası 2) Saksağan (s. 82); TT. saksağan: Kargagillerden, karnı beyaz, kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak, kara uzun kuyruklu kuş, alacakarga, alakarga (s. 2015); TT. kestane kargası: Alakarga (s. 1401). EDPT sağızğa:n: ‘magpie’ an old animal name ending in -ğa:n (s. 818).

alaca serçe: İspinoz kuşu (s. 83). Az. T. Payızbülbülü (2): İspinoz (s. 630). TT. ağaç serçesi: Dağ serçesi (s. 38); TT. dağ ispinozu: Sırtı kara benekli, karnı beyaz, erkeğinin gerdanı portakal renginde, ağaçlık yerlerde yaşayan ispinozgillerden bir kuş. (s. 579); TT. ispinoz: İspinozgillerden, gagası kısa ve koni biçiminde, sırt tüyleri yeşilimtırak mavi, boynu ve karnı kırmızı renkte, güzel sesli bir kuş (s. 1210).

ala kuş: Tavus kuşu (s. 86). gelin kuşu: Tavus kuşu (s. 1627). Tañrı kuşu: Tavus kuşu (s. 3736). Az. T. Gızguşu: Tavus kuşu (s. 370); Az. T. Gızdarguşu, Gızlarguşu (2): Kız kuşu, tavusçuk kuşu (s. 370); Az. T. Gızlarguşu (2): Kız kuşu, tavusçuk (s. 372); Az. T. Tovuz: Tavus (s. 743). Trkm. Tavus: Tavus (s. 619). Gag. T. Paun: Tavus kuşu (s. 193). TT. tavus: Tavus kuşu (s. 2290); TT. tavus kuşu:

(41)

Sülüngillerden, erkeğinin tüyleri uzun, kuyruğu parlak, güzel renkli, acı ve tiz sesli, süs hayvanı olarak beslenen bir kuş, tavus (s. 2290).

ala sığırcık: Çekirgeyi kıran bir çeşit sığırcık kuşu (s. 88). Az. T. Arıyéyen, caylag, sarguşu: Sığırcık (s. 32); Az. T. Sar (Far.): Sığırcık (s. 661); Az. T. Sığırçın: Sığırcık (s. 674). Trkm. Sar: Sığırcık kuşu (s. 559); Trkm. Gara Sar: Siyah sığırcık kuşu (s. 562). Gag. T. Kara kuş: Sığırcık. (s. 157); Gag. T. Sıırcık: Sığırcık (s. 216). TT. sığırcık: Serçegillerden, siyah renkli, uzun gagalı, serçeden iri, ötücü bir kuş, çoğurcuk, çekirge kuşu (s. 2090).

alıcı, (alıcı kuş): Avını kaçırmayan, avcı (s. 101). TT. alıcı kuş: Avcı kuş (s. 92); TT. avcı kuş: Şahin, doğan, kartal, atmaca gibi başka hayvanları yakalamakta usta olan kuş, alıcı kuş (s. 191).

alnı çakal: Alnı sakar (s. 110). çakal (at): Alnı veya ayakları beyaz olan (at) (s. 798). sakar: Alnında uğursuz sayılan nişan ve kendisinde bu nişan bulunan (s. 3253). Trkm. Mañlayı depel at: Alnı sakar at (s. 148); Trkm. Sakar: Alnı beyaz lekeli hayvan (s. 554). Gag. T. Brezu: Alnında beyaz leke bulunan hayvan (s. 40); Gag. T. Çakal: Alnında beyaz bulunan at (akbaş) (s. 49); Gag. T. Doru çakal: Alnı beyazlı doru at (s. 49); Gag. T. Kara çakal: Alnı beyaz siyah tüylü at (s. 49); Gag. T. Sakar: Alnında beyaz leke bulunan öküz, boğa (s. 206). EDPT oğar at: al-farasu’l ağarr ‘a horse with a white blaze on its forehead’; this word agrees with the Ar. In sound and meaning except that in Ar. the alif carries a fatha and in Turkish a êamma Kaş I 53 ; a.o I 335 (bol) (s. 89).

anduk, (andık, anduḫ): Sırtlan (s. 148). yalılı kurt: Sırtlan (s. 4235). Az. T. Erdeva, Erdov: Sırtlan (s. 269); Az. T. Ġebiréşen, Ġoréşen: Sırtlan (s. 336); Az. T. Ġebirgazan: Sırtlan (s. 336); Az. T. Goréşen: Sırtlan (s. 384); Az. T. Kaftar: Sırtlan (s. 520). Trkm. Sırtlan: Sırtlan (s. 579). TT. andık: (hlk) Sırtlan (s. 123); TT. sırtlan: Sırtlangillerden, genellikle leşle beslenen, etçil, postu benekli bir hayvan, yeleli kurt (s. 2103).

anıt, (ankıt, ankut): Bir çeşit su kuşu (s. 158). Az. T. Angut: Angut (s. 27). TT. angut: Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşu (s. 125). EDPT anıt: ‘a rather large bird predominantly red’ originally the ruddy goose (Anas çasarsa)’ but lather used for other large birds (s. 176).

(42)

Arap tavşanı: Tarla faresi (s. 185). Az. T. Çölsiçanı: Tarla faresi. (s. 160); Az. T. Geleni: Geleni, tarla faresi (s. 342) Az. T. Yéreşen: Tarla faresi (s. 805). Gag. T. Keleme sıçanı: Bir sıçan türü (s. 216). TT. tarla faresi: Sıçangillerden, on santimetre uzunluğunda, toprağı oyup yuva yapan, ekinlere zarar veren bir tür fare, tarla sıçanı. (s. 2272); TT. tarla sıçanı: Tarla faresi (s. 2272).

arayıcı it: Av köpeği (s. 185). Az. T. Alabaş: Av köpeği (s. 17); Az. T. Merez: Tazı (altı aylık) (s. 573); Az. T. Oviti (tulası): Av köpeği (s. 617). Trkm. Tazı: Tazı (s. 621). Gag. T. Kopoy: Avcı köpeği (s. 162); Gag. T. Tazı: Tazı (s. 240). TT. av köpeği: Tazı, kopoy, zağar vb ava yardımcılık etmeye alıştırılmış köpek (s. 191); TT. tazı: Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek (s. 2292). EDPT tayğa:n: ‘greyhound, borzoi’; prob. an old animal name ending in –ğa:n (s. 568).

aru: Arı (s. 241). Az. T. Zenbur (Ar.): Arı (s. 823). Trkm. Arı: Arı (s. 32). Gag. T. Arı: Arı (s. 16). TT. arı: Zar kanatlılardan, bal ve balmumu yapan, iğnesiyle sokan böcek (s. 148). EDPT ar:ı: a large stinging insect, ‘bee, wasp, hornet’ (s. 196).

arvana, (avrana): Dişi deve (s. 242). Trkm. Köşekli Düye: Yavrulu dişi deve (s. 424); Trkm. Düye Gurruk: Sağılmayan dişi deve (s. 185); Trkm. Maya: Bir deve türü (s. 449). TT. maya: Damızlık dişi hayvan (s. 1637). EDPT inge:n: ‘female camel’ (s. 184). EDPT titir: ‘female came’; the difference in meaning, if any, between this word an inge:n is not apparent (s. 458).

as (I), (ars): Gelincik denilen hayvan (s. 243). (gelincik), (gelüncük): Ars denilen hayvan (s. 1627). Az. T. Mışovul: Gelincik (s. 579). Gag. T. Gelincik sıçanı: Gelincik (s. 216). TT. gelincik: 1) Sansargillerden, ince uzun yapılı, sivri çeneli, küçük bir hayvan (s. 921). EDPT arğu:n: ‘weasel or the like’ (s. 216). EDPT a:s: properly ‘ermine’, occasionally used for ‘weasel’ (s. 240). EDPT sarsa:l: There is no widely distrubuted Turkish word for ‘weasel’ (s. 854).

aygur, (aykur): Aygır (s. 317). Az. T. Aygır, Ayğıran: Aygır (s. 47). Gag. T. Aygır: Haygır (s. 22); Gag. T. Haygır: Aygır (116). TT. aygır: Damızlık, erkek at (s. 203). EDPT aḏgır: ‘stallion’. A very early (First period) 1. -w. İn Mong as acirğa s.i.a.m.l.g., usually as ayğır or the like, see Shcherbak, p,87 Acırğa is listed in San. 32 v. 5 specifially as a Mong. word meaning nar ‘meal’ that is ‘faḥl’ stallion; the

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu vakada, renal kafes kullanılarak yapılan birincil DYKG ile tedavi edilen, genişlemiş sağ koroner atardamarı olan ivegen alt duvar yürek kası infartüslü bir

The study is concerned on the factors influencing health insurance buying decision Data was collected from the people who has purchased health insurance policies..

Cümledeki eksikliği, hem cümlelerin dil bilgisi yapılarındaki eksikliğini hem de eksik öğenin anlamını göz önünde bulundurarak gidermek gerekir

Karaman’da yapılan bir çalışmada Pseudomonas BA–8 ve Bacillus OSU–142 bakteri ırklarının Starkrimson ve Granny Smith elma çeşitlerinde; gövde kesit alanı,

Ayva: Gülgillerden, çiçekleri iri ve pembe, yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikte bir ağaç ve onun büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe, ufak

Buna göre katılımcıların karizmatik liderlik algılarının artması durumunda örgütsel özdeşleşme ve iş tatmini düzeylerinin artacağı, işten ayrılma niyeti

tolonuna, sigara tablasından bir tutam saçma kadar herşey müzede teşhir ediliyor. Müzenin ilk katında Atatürk’ün Selâ- nik’te doğduğu ev ve odayı

Şöyle ki madde başı kelimelerin doğru ve yanlış yazılışları, yazılışı aynı anlamı farklı ve benzer olan kelimeler tek tek yukarıda açıkladığımız işaretlerle gösterilmiş,