• Sonuç bulunamadı

Yıldız Kenter'le konuşma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yıldız Kenter'le konuşma"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

biz k e n l o y u n c u l a r ı . . . OL z NJ D —ı >-A d ı ... Doğum yılı ve yeri Öğretimi . . . İşi . . . . Başka İşleri . Önemli Oyunları Kazandığı Armağanlar Medenî Hali

Adı ... Yıldız Kenter Doğum yılı ve yeri 1928, İstanbul

Ö ğ re tim i...Ankara Devlet Konservatuarı 1948 Rokfeller Bursu 1957

İ ş i ... Oyuncu, Rejisör

Başka İ ş l e r i ... A. D. Konservatuarında öğretmenlik İ. B. Konservatuarında öğretmenlik Önemli Oyunları . . . . Peer Gynt, Lady Frederick, Mary

Stu-art, Miras," Threrese Raquin, Ramak Kaldı, Finten, Çöl Faresi, Yağmurcu, Öfke, Salıncakta İki Kişi, Evdeki Ya­ bancı, Antigone, Yarın Cumartesi, Ra- şomon, Büyük Sebastiyanlar, Aptal Kız, N alınlar.

Kazandığı Armağanlar . . 1959-1960 yılı İlhan İskender Arma­ ğanı. 1961-1962 İlhan İskender Arma­

ğanı. •

Medenî H a l i ...Evlenip, ayrılmış. Bir kızı var. Müşfik Kenter.

1931, İstanbul.

A. D. Konservatuarı, 1955. Oyuncu, Rejisör

Yok.

Yağmurcu, Dünkü Çocuk, Çöl Faresi, Öfke, İki Başlı Kartal, Finten, Evdeki Yabancı, Kapıcı, Antîgone, Şarkının Sonu, Yarın Cumartesi, Raşomon, Ap­ tal Kız, Büyük Sebastiyanlar, N alınlar, Aşk Efsanesi, Tahta Çanaklar, Baharın Sesi.

1959-1960 yılı İlhan İskender Arma­ ğanı.

Evli.

/

Adı ...Şükran Güngör. Doğum yılı ve yeri . . . 1926, Çine. Ö ğ re tim i...İ. Ü. Hukuk Fakültesi. İ ş i ... Oyuncu.

Başka İ ş l e r i ... Yok.

Önemli Oyunları . . . . Fareler ve İnsanlar, Karakolda, On İkinci Gece, Babayiğit, Hamlet, Örüm­ cek, Her Yerde Bulut, Bir Ümit İçin, Godo'yu Beklerken, Öfke, Tahta Ça­ naklar, Burada Gömülü, Şarkının So­ nu, Kapıcı, Antigone, Yarın Cumartesi, Raşomon, Aşk Efsanesi, Aptal K'z, Na­ lınlar.

Kazandığı Armağanlar . . Yok. Medenî Hali . . . Bekâr.

M Ü Ş F İK K E N T E R

(2)

S a h ip siz d e ğ il, b iliyorsu n u z. Konan ku şlar sizi a ld a tıy o r. Am m a da çok korkuyorsunuz. Yolun sonunda bir a ğ a ç .

Bu ad am so kakta geçirm iş g e ce y i, bir şe y le r a n la tm a k istiyor. Susuyorsunuz sımsıkı d ü şlerin izd e b ile. U m utlarınız a v u ç la rın ız d a böyle b en ekli. Kim boğdu bu ka ra rm ış ç a rp ık m um da, Bu güzelim m avi böceği.

S a h ip siz d e ğ il, b iliyo rsu n u z. B akm ayın kuşların konduğuna. İri koca a d a m la r.

A y a k la r sın ırla r b a y ra k la r d u rm ad an g eçiyo r. K irli bir ç a n a k içinde güneş. Ç a b a la rın büyüğü.

K a rıştırıy o r bir çocuk ke y ifle k a rın c a la rı. Hele u za t bir kez elini diyorum

Y a z ık , hep bir a ğ ız d a n ko n u şu yo rlar.

M ü ştak Eran u s

(3)

— İlk sahneye çıktığın piyes ? — Devlet Tiyatrosunda mı ? Yoksa

Çocuk Tiyatrosu mu ne bileyim ben, kırksekizde çıktıydım. — Hatırlamıyor musun adını ? — Altın Bilezik’ti galiba. Ağaç rolü

oynamıştım.

— Devlet Tiyatrosunda ?

— Oğuzata, Selâhattin Batu’nun. — Peki oynamaktan en çok zevk

duyduğun oyun ?

— Bir sürü var. Meselâ Öfke, Sa­ lıncakta İki Kişi, Antigone, San­ dalyeler, Kapıcı.

— Rol ayırımı yapar mısın ? — Yok.

— Şu ara yeni bir oyun sahneye ko- _ yuyorsun. Epik bir oyun bu. An­ latımcı Tiyatro hakkında ne dü­ şünüyorsun açıklar mısın ?

— Ben herşeyden önce Tiyatroyu düşünüyorum. İyi oyunu epik, klâsik filân gibi bir ayırım için­ de düşünmedim hiç. Bence ken­ di ölçülerinde, bir oyun iyi ise,

yazarı başarılı demektir. O oyun­ daki ödevime göre de bana, ya­ zarın istediklerini seyirciye ulaş­ tırmak düşer. Ele aldığımız ya­ pıtı, seyircinin gözüne kulağına en iyi biçimde ulaştırmak bizim işimiz.

(4)

Geçenlerde bu yılın İlhan İsken­ der armağanları dağıtıldı. Sonuç­ ları nasıl buluyorsun?

Bunu sorma yahu, ne olacak ? Peki, bu çeşit armağanların ya­ rarlı olduğuna inanıyor musun ?

— Çünkü okul yok önce ve mevcut okullarda da öğrenciyi yetiştire­ cek ortamda öğretmen yok. — Devletin Tiyatroyu gerektiği ka­

dar önemsediğine inanıyor mu­ sun ?

— İnanmıyorum. — Jüri üyelerinin bütün oyunları

görmesi şartı ile yararlı tabii. — Yerli oyun mu ? Yabancı oyun

mu ?

— Ne yapmalı öyleyse.

— Devlet yalnız kendi tiyatrolarına bakıyor Kâmran. Kaldı ki onlara bile bakmıyor yani. Bir ülkenin — Yerli tabii. Sual mi

bu yahu. Kendi Ti­ yatromuza kendi o- yunlarımızla ulaşaca­ ğız ancak.

— Yaklaştı mı dersin ? — Yaklaştı, yaklaştı. Her yıl oynanan on onbeş yerli oyunun içinde en az ikisi o- turaklı, sağlam, bü­ tün ölçüleri ile iyi oyunlar.

— Eleştirmenin fayda­ sına inanıyor musun? — Nerde ?

— Bizde tabii.

— Tiyatroyu bilen biri eleştirirse evet.

— Sen okuldan yetiştin. Alaylılarla da çalıştın. Yine bizde tabii. Okul­ lu oyuncularla, alaydan yetişmiş­ lerin arasında ne farklar gördün?

(

— Türkiye’de alaylı ile okuldan ye­ tişenler arasında çok fark yok. Başarı insanın kişisel çabasına kalıyor.

— Bunun nedeni sence ?

tiyatrosu bütündür, ödenekli ve özel tiyatrolarla, geceleri oyna­ maktan yoksun tiyatroların yarı­ yı geçtiği memlekette, Devlet ö- devini bilmiyor ya da biliyor da rahatmı bozmamak için kulakla­ rını tıkıyor derim ben.

— Bana iyi oyuncuyu tarnmlıyabi- lir misin ?

— Önce lâfı anlaşılır. Seziş kabili­ yeti çok, seyirciyi unutacak ka­ dar dürüst ve ölçülü.

(5)

I

Sizi cazip gösterecek gözliik çerçeve modellerini ancak

GÖZL0K

DETİNCE

AKLA

OPTİKER

GELİR.

BULACAKSINIZ

B e y o ğ l u , İ s t i k l â l C a d . N o . 159 - İ t i l T e l : 4 4 1 7 9 2

(6)

YILDIZ KENTERLE KONUŞMA

— A slında bu çalışm a çizgisi iki p a ra lel bence. B irbirine çok y a k ın iki p a ra lel çizgi T ek gibi h a tta B iri T iy a tro ­ n u n b ü tü n ü ile çalışm a plânı ve disiplini, İkincisi de re p e rtu a r’ı İkisini de bu im k ân lar içinde dilediğim iz gibi gerçekleştirem iyoruz.

— P ek i K en t O yuncuların ın re p e r­ tu a rı nasıl olm alıdır sence ? — T iyatro san a’tın ın istediği ş a rt­

ları taşıyan oyunlar öncelik k a­ zan acak tır rep ertu arım ızda. B unun yanında; T iy atro y u d ar bir açıdan görm enin karşısınd a olduğum için, eğlendirici diye küçüm senen bazı oyun ların da iyi bir çalışm a ile değer kazana­ cağına inanıyorum . T iy a t­ royu d u rm adan parm ak sallayan bir öğretm en olarak görm üyorum . T iyatro v arolduğu an d an b eri — O yun ve oyuncu sıkıntısı. sence ? öğretici ve eğlendirici özelliğini y an y an a y ü rü m ek ted ir. — T iyatroda, ya da T ü rk T iyatrosund a en çok neyin sıkıntısı çekiliyor

(7)

YILDIZ KENTERLE KONUŞMA

— O yu n lard a m eselâ on sene evveline göre b ir çoğalm a b ir olgunlaşm a yok m u ?

— Pekçok çoğalma, biraz da olgunlaşm a v ar. Tabii bunu okuduğum ve görebildiğim o y u n lar için söylüyorum . B un un aksi olduğu gün T ü rk T iyatrosu için gerçekten v a r denilebilir.

— O yuncu sıkıntısı nasıl oluyor anlam adım ?

— O yuncu yetişm iyor. O yuncu y etiştirecek k u ru m la r y e­ tersiz. O yuncu olm ak istey en ler «artis» olm ak istiyor­ la r aslında. M aalesef b una çok u yg u n b ir o rtam da b u ­ luyorlar. Sahnede iki küçük p arıltı, biraz d o stlu k de­ dikodu sü tu n la rın d a n m agazin say falarının

boş köşelerine fırla- tıv eriy o r oyuncu nam zedini. O zam an da oyunculuk ölçüsü altü st oluveriyor. Ve ü zü lerek söy­ lüyorum yetişm e yolunda olan b ir oyun cu nun zam an­ sız ve ölçüsüz poh­ pohlanm ası ile başının dönm esinde önem li ro ­

lü yine zam ansız ve ölçüsüz m eth etm ele­

ri ile bazı y a ­ z a rla r oyna­ m ak tad ır. Ü lkem izde b ir insan y ük seltilirk en d eğerlerine ve im k ân ların a

(8)

ba-k ılm ad an y ü ba-k seltili­ yor sonra en ufak bir sebeple ay n ı insan yine değ erlerin e ve im k â n la rın a b a k ıl­ m ad an y erd en y ere çarpılabiliyor.

— Son okuduğunuz ki­ tap ?

— M arat - Sade. News R epublic T iyatro e- leştirm ecisi R obert B ru ste in ’in «Seasons of Discontent« (Mem­ n u n E tm eyen Sezon­ lar) diye tercü m e edebileceğim iz yaza­ rın a ltı yıld a yazm ış olduğu eleştirm eleri to p lıy an kitabı. — O kum ak istediğin k i­

ta p la r ?

— Çok. Yoğun b ir ça­ lışm a dü zeninin için­ de o k a d a r vakitsiz, o k ad ar doluyuz ki okum aya ayırdığım ız saatler, hiç b ir za­ m an istediğim iz k a­ d a r olam ıyor. Hele gelen piyesleri, yani oynanm ak için gön­ derilen piyesleri o- kum a zo runluğu in­ sana okum ak istedik­ lerin in içinde iste r is­ tem ez b ir seçme y ap ­ tırıyor.

Y ıld ız K e n le r Ş. G ü n g ö r'le M a rtı’da

Y ıldız K e n le r, M. K e n le r 'le K im K o r k a r H a in K u r td a n ’d a

(9)

Referanslar

Benzer Belgeler

Duru- ma olumlu yönden bakacak olursak, bu tak›my›l- d›z gökyüzüne en çok bakt›¤›m›z, havalar›n en çok aç›k oldu¤u yaz aylar›nda gökyüzünde yer al›r..

Nitekim arkıs Balyan bahsinde belirtildiği gibi, babasının ölümün­ den (1866) sonra her iki kardeş HAGOP ve SARKİS BAL- YAN’lar Hassa Mimarı olarak

Bunu yaparken esas amacının, kah­ ve ve kahvehanelerden öte çağdaş Yunanlılar'ın ırkçılığına karşı çıkmak olduğunu vurgulayan Petropoulos, Yunanis­ tan'da

Müfessirler, genelde eserlerinin mukaddimelerinde tefsir usûlü hakkında bilgi verirler. Elmalılı da, tefsirinin baş tarafına yazdığı mukaddimede, tefsirini yazarken izlediği yol

In regard to writing skills, sessions such as web 2.0 tools for writing (web-based projects for writing-IATEFL 2002, blog-based projects- IATEFL 2008; blogs for peer

Küçük yaşında babasını kaybedince ağabeyisiyle Tunayı dolaşmış ve daha sonra Tuna valiliği esnasında Mitat Paşanın maiyetine girerek onun çıkardığı

[r]

Kendisini Türkiye’nin Zati Sungur’dan sonra en önemli illüzyonisti olarak niteleyen Sermet Erkin, “Kendime sihirbaz demek is­.. temiyorum, çünkü sihirbazlığı bir