( T A R İ H İ
î ---
---T E ---T K İ K L E R )
17. Asırda İstanbul Sanayii
Fatihten sonra Istanbulda kurulan 1 Türk el sanatları kısa bir zamanda I gelişmiş, bilhassa 17. asırda her sa hada çeşidli ve güzel eşya yapılma ğa başlanmıştı.
O devirlerde giyim ve ev eşyası yapan ustalar, imalâthaneler Istan- I bul halkının ihtiyacını karşılıyor, bu , ihtiyacın fazlası İmparatorluğun muh i telif yerlerine de ihraç olunuyordu, j 17. asırda îstanbulda muhtelif cins i kumaş, örtü, peşkir, kuşak, peştamal, seccade, halı ve kilimler dokunu yordu; gümüş, bakır eşya imal olu nuyor, saat, kaşık, tarak, ayna, şişe; fağfur, makas, kâğıd, mürekkeb ya pılıyor, kuyumculuğa aid de pek gü- | zel eserler vücude getiriliyordu. j
O devirlerde îstanbulda, Bursada j yapılanı gibi kırmızı, al ve mor ka. j difeler dokunuyor ve bu kadifelerin ; bir zirai üç yüz kırk akçeye satılı yordu.
îstanbulda ayrıca (telli ve nakışlı eni yedi rubu gelir kadife) ile (sade nakışlı eni altı rubu bir küre zirai otuz dirhem gelir kadife) de dokunu yordu. îstanbulda bu cins kadife ku maşlardan başka (telli, nakışlı puzl- ri şibi), (çok alaca telliheft renk şi- bi) isimli kumaşlarla, el kemhası, beyaz, siyah ve mavi buğasileri, be yaz astarisi vardı.
Çeşidli kavuklar için pek fazla kullanılan tülbendler de îstanbulda yapılır ve bu ince bezlerin muhtelif nevileri olurdu. Süsi ferhadi denilen boyu yirmi buçuk, eni bir zira ge len tülbendler yedi yüz akçeye sa tılır, hamamı ismi verilenlerin ölçüsü 1 yirmi zira' idi ve iki zira* ende olur
du. Ayrıca şerbeti muhkerkârlu fer- hadî, mermerşabî mutalla, hassa, destar, uçları kırmızı d es t avî tensuh, şahgül ferhadhanî, destar baharî, destar kıyımhanî, al hindi ve diğer isimlerde muhtelif tülbendler vardı.
Buğası’larda buğasii hümayun, be yaz buğasi, celâl şahî, alaca buğasi, alaca kâşanî gibi nevilere ayrılıyor du.
İstanbullular şehirlerinde dokunan bu kumaşlardan başka dünyanın her tarafından gelen kumaşları da kul lanır, güzel renkli, iyi dokunmuş kaftanlar, zarif ve vakur kavuklar giyerlerdi.
O devirlerde kavukların nevileri
[
Halûk
y .
Y a z a n :
Şehsuvaroğlu
■mve fiatları da tesbit edilmiş bulunu yordu. İstanbul ve Bursa kadifesi nin bir ziramdan ikisi bir kesim, tepesi negendelû bir kavuk iki yüz yirmi akçeye, ikisi bir kesim tepesi terekli kavuk iki yüz yirmi akçeye, iki ziradan beş kesim dallı ve bek- taşi kavuğu iki yüz akçeye, biı- zi radan üçü bir kesim bektaşi kavuğu yüz yetmiş akçeye, dallısı yüz yet miş beş akçeye, Bursa kadifesinin bir ziramdan ikisi bir kesim dallı bektaşi kavuğu iki yüz akçeye, iki kesim namında olan kavuğun tepesi kadife aşağısı miskali, içi taftadan olursa yüz akçeye, içi börlüden olursa doksan akçeye, ikisinde beş kesim namında olan kauğun tepe si aşağısı miskali olursa seksen ak çeye, üçü bir kesim namında olan kavuğun tepesi kadife aşağısı buğasi olursa yetmiş beş akçeye satılırdı.
İstanbul işi peştamalların da envai vardı. İstanbulun kırk beş kalem kenarlı ve beyazları ibrişim, boyu iki
zira’, yedi rubu, eni iki zırh peşta malların çifti üç yüz altmış akçe,
İstanbulun kırk kalem boyu iki zira’, yedi rubu. eni iki zira’ peşta mallarının çifti iki yüz yetmiş ak çeydi. Ayrıca îstanbulda muhtelif boylarda, diğer peştamallarla Kara Buğra isimli bir peştamal da doku
nurdu.
Peşkirlerin satranç nakışlı, mavi, ! alaca renkli, kırmızı renkli çeşidleri
j vardı. îstanbulda ayrıca arakiyelik 1 kumaş da yapılıyordu. Seccadeler, ha j lılar imparatorluğun bu sahada şöh
ret yapmış yerlerinden getirtiliyordu. Fakat 17. asrın birinci yarısında ls- , tanbıılda üstad Ahmed işi , seccadeler ve keçeler dokunuyordu. Bu devirde I îstanbulda yapılan seccadeler (beyaz üzerine, nakışlı manend acem, boyu j iki zira’, iki rubu keçe seccade) 1er- di. Ayrıca boyu beş zira’, eni bir buçuk zira’ olmak üzere keçeler de dokunuyordu.
îstanbulda yapılan fağfur âvâni
arasında portakal ismi verilen fin canlar bulunuyor, bunlar devrik ağızlı şişhane portakal fincan ve di ğer isimlerle anılıyordu. îstanbulda ayrıca (billûr iki kuşaklı, altınlı sü- rah şişe) lerin büyük, orta Ve kü
çük boyları (billûr müzehheb na kışlı, kapaklı sultanî şerbet kâse) leri, (billûr altlı, üç emzikli çiçek bardak) lan, (billûr müzehheb na kışlı, kapaklı şişe maşraba) 1ar, (bil lûr şişhane iki kat çiçek şişe) leri, (billûr alaca e sade çiçek şişe) leri, (billûr alaca nar şişe) leri. billûr iki kuşaklı büyük kandiller, beyaz alaca büyük kandiller, mavi billûr üç ku şaklı çiçek şişeleri yapılıyordu.
îstanbulda imal olunan aynaların da nevileri vardı. Büyük boy gümüş direkli, billûrdan, âlâ billûrdan, kü çük mihrablı ve taraflı, iki kapaklı,
deste içi sahtiyandan mukavva, ce viz ağacından iki kapaklı vesair şe killerde ve isimlerde aynalar kulla nılırdı.
1641 yılında îstanbulda Gaşber, Petro, Adem ve Giriyo isimli üstad- ların saatlerine rağbet edilir ve bun ların yaptıkları saatlerin âlâsı dört bin sekiz yüz akçeye satılırdı. .
îstanbulda silâhçılar da mühim bir sanat kolu teşkil ediyorlar, kılıç, tü fek, ok ve yay imalinde biivük bir maharet gösteriyorlardı. 17. asırda îstanbulda kâğıd da imal edi'iyor ve bu kâğıdlar sultanî kâğıd. îstanbul tabağı, şabta kâğıdlan isimlerini alı yordu. Sultanî kâğıdların âlâsı, ed- nası. İstanbul tabağının büyük ve orta kıt’aları vardı. Sabta isimli kâ ğıdlar da ay ve alem damgalıydı. Ayrıca çerçeve kâğıdı, helva kâğıdı isimlerile ambalaj kâğıdlan da imal olunuyordu.
Terziler, kürkçüler, sorguççular, ayakkabıcılar, nakkaşlar, musavverler mühürcüler, pirinç ve teneke işçileri ile muhtelif ev eşvası yapan sanat kârlar da devrin İktisadî hayatında mühim bir rol oynuyorlardı.
1641 yılında İstanbulun, sanatla rında şöhret yapmış üstadları arasında mühür hakkaki Mahmud. kendi saha smda (cümleden mümtaz ve seref- razı), yay üstadları arasında usta Mehmed, Osman. Receb. Oruç ve Sa ban, kalemtraş ustaları arasında Mahmud, saatçiler arasında Adem, divit yapıcılar arasında üstad Meh med, İbrahim, müepllidler arasında Mehmed, makasçılar arasında- da Abdiilkerim bulunuyorlardı.
c : ı . :j___ı______
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi