• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de 2007 milletvekili genel seçimleri ışığında siyasal partiler ve seçmenlerinin Avrupa Birliği’ne yönelik tutumları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye’de 2007 milletvekili genel seçimleri ışığında siyasal partiler ve seçmenlerinin Avrupa Birliği’ne yönelik tutumları"

Copied!
77
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZĠOSMANPAġA ÜNĠVERSĠTESĠ

Bilimsel AraĢtırma Projeleri Komisyonu Sonuç Raporu

Proje No:2008/32

Türkiye’de 2007 Milletvekili Genel Seçimleri IĢığında Siyasal Partiler ve Seçmenlerinin Avrupa Birliği’ne Yönelik Tutumları

Proje Yöneticisi: Yrd.Doç. Dr. Ömer KURTBAĞ Ġktisadi Ġdari Bilimler Fakültesi

AraĢtırmacı Mustafa Ozan ġAHĠN Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi

(2)

ÖZET

Türkiye’de 2007 Milletvekili Genel Seçimleri IĢığında Siyasal Partiler ve

Seçmenlerin Avrupa Birliğine Yönelik Tutumları

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma isteği, genel anlamda batılılaĢma ve özelde AvrupalılaĢma hedefine ulaĢabilme yolundaki en önemli aĢamalarından biri olarak, 1959 yılında baĢlamıĢtır. 1987 yılında gerçekleĢtirilen tam üyelik müracaatını takiben, Aralık 1999’daki Helsinki zirvesinde aday ülke statüsünün verilmesi ve Ekim 2005’te de müzakere sürecinin baĢlamasıyla birlikte Türkiye’nin tam üyelik süreci son aĢamasına girmiĢ görünmektedir.

Bununla beraber uzun yıllardır devam eden süreç, ülke içerisinde farklı Ģekillerde değerlendirilmiĢ ve Avrupa Birliği’ne iliĢkin ortak bir kamuoyu yaratılamamıĢtır. Bunun en önemli sebepleri arasında, siyasal partilerin ve seçmenlerinin konuya yönelik ilkesel bir politika takip etmeleri yerine, ülke içerisindeki konjonktüre göre hareket etmeleri gösterilebilir.

Bu çalıĢmada, Türkiye’de 2007 yılında yapılan Milletvekili Genel seçimleri ıĢığında siyasal partiler ve seçmenlerinin Avrupa Birliği algısı incelenecektir.

Bu çalıĢma GaziosmanpaĢa Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Komisyonu tarafından desteklenmiĢtir. (Proje No:2008/32)

(3)

ABSTRACT

Attitudes Of Political Parties And Voters Towards European Union in The

Lights Of 2007 General Elections in Turkey

Turkey’s desire to become a full member of European Union had started in 1959. It was one of the most important phases of reaching the goal of westernization and specifically to become Europeanized. Following the application for full membership in 1987, Turkey was given the candidate status in December 1999 Helsinki Summit. Together with beginning of the negotiation process in October 2005, full membership process of Turkey seems to have entered the last phase.

This long process of full membership has been evaluated differently in Turkey and a common public opinion related to the European Union could not been created. Among the most important reasons for this, political parties and voters prefer rather than following a fundamental policy towards the issue that they have chosen to act in accordance with the conjuncture in the country.

In this study, approaches of political parties and voters’ towards the European Union will be examined in the lights of 2007 general elections in Turkey.

(4)

ÖNSÖZ

AKÇT adıyla kurulan, daha sonra Avrupa Birliği (AB) adını alan uluslarüstü organizasyon ile Türkiye’nin iliĢkisi 1959 yılında baĢlamıĢtır. Bu süreçte Türkiye, 1963 Ankara AntlaĢması ile “Ortak Üye” olarak kabul edilmiĢ, sonrasında 1987 yılında yapmıĢ olduğu baĢvurusuyla “Tam Üyeliği Talep Eden Ülke”, 1996 Gümrük Birliği ile “AB ile Gümrük Birliği içinde ancak Tam Üye olmayan ülke”, 1997 Lüksemburg Zirvesi ile “Adaylığa Ehil Ülke”, 1999 Helsinki Zirvesi ile “Aday Ülke ancak üyelik müzakereleri açılması kararlaĢtırılmamıĢ ülke”, 2001 Laeken Zirvesi ile “Üyelik müzarekelerinin baĢlama perspektifi yakınlaĢmıĢ ülke, 2002 Kopenhag Zirvesi ile “Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine karar verilmesi durumunda, katılım müzakerelerinin gecikmeksizin baĢlatılacağı ülke”, 2004 Brüksel Zirvesi’nde “3 Ekim 2005 itibariyle Tam Üyelik müzakerelerine baĢlanmasına karar verilen ülke” ve bu tarihten itibaren de “Tam Üyelik sürecinde bulunan ülke” gibi sıfatlar kazanmıĢtır.

Avrupa Birliği ile iliĢkilerin giderek artan önemine bağlı olarak, siyasi partilerin ve iktidarların söylemlerinde ve politikalarında, bu iliĢkilere verdikleri yer, aralarında önemli bir farklılığın göstergesi olmuĢtur. Hemen bütün partiler, tam üyelik hedefinden bahsetmeseler bile, Avrupa Birliği ile iliĢkilerin geliĢtirilmesi ve sürdürülmesine yönelik isteklerini programlarında veya baĢka belgelerinde bir Ģekilde ortaya koymuĢlardır. ġüphesiz, partilerin, Türkiye’deki siyaset ortamında söylemleri ile uygulamalarının her zaman birbirini tutmadığı da alıĢılmadık bir durum değildir. Bununla beraber, siyasal partilerin seçmenlerinin de Avrupa Birliği’ne yönelik yaklaĢımları, gerek onların sosyo-ekonomik özellikleriyle gerekse de destekledikleri siyasal partiye göre farklılıklar göstermektedir

Türkiye’de seçmenlere yönelik çalıĢmalar yapılmakta ve farklı değiĢkenler kullanılarak seçmen davranıĢları analiz edilmeye çalıĢılmaktadır. Bizim çalıĢmamız Türkiye için önemli ve bir o kadar da tartıĢmalı bir konu olan Avrupa Birliği üyeliği konusunda Türk seçmenin düĢüncelerini ortaya koymayı hedeflemektedir.

(5)

ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖZET...i ABSTRACT...ii ÖNSÖZ...iii ĠÇĠNDEKĠLER...iv TABLOLAR...v GĠRĠġ...1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM 1. 1980–2007 Yılları Arasında Siyasal Partilerin Avrupa Birliği’ne Yönelik YaklaĢımları.... 5

1.1.1980-1991 Arası Türkiye-Avrupa Birliği ĠliĢkileri...6

1.2.1991-2002 Yılları Arası (Koalisyon Hükümetleri Dönemi) Türkiye-Avrupa Birliği ĠliĢkileri...7

1.3. 2002 Yılı Sonrası Siyasal Partilerin Türkiye-Avrupa Birliği ĠliĢkileri’ne BakıĢı...10

1.3.1. Adalet ve Kalkınma Partisi ve Avrupa Birliği...12

1.3.2. Cumhuriyet Halk Partisi ve Avrupa Birliği...15

1.3.3. Milliyetçi Hareket Partisi ve Avrupa Birliği...16

1.3.4. BarıĢ ve Demokrasi Partisi ve Avrupa Birliği...17

ĠKĠNCĠ BÖLÜM 2. 2007 Milletvekili Genel Seçimleri IĢığında Seçmenlerin Avrupa Birliği Algısı Üzerine Bir Alan ÇalıĢması...18

2.1. AraĢtırmanın Amacı ve Kapsamı...18

2.1.1. AraĢtırmanın Önemi...19

2.1.2. AraĢtırmanın Modeli...20

2.2. AraĢtırmanın Yöntemi...21

2.2.1. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi...21

2.2.1.1. Örneklem Seçimi Sürecindeki AĢamalar...21

2.2.1.2. Evrene ve Örnekleme ĠliĢkin Ġstatistikî Bilgiler...22

2.2.2. Soru Formunun Hazırlanması...22

2.2.3. Saha ÇalıĢmaları ve Denetim...23

2.2.4. Deneklerin Sosyo-Ekonomik Özellikleri...23

2.2.4.1. Deneklerin Cinsiyeti...24

2.2.4.2. Deneklerin YaĢ Grupları...24

2.2.4.3. Deneklerin Eğitim Düzeyleri...25

2.2.4.4. Deneklerin Bölgelere Göre Dağılımı...25

2.3. AraĢtırma Bulgu ve Sonuçları...26

2.3.1. Avrupa Birliği’ne Yönelik Genel Tutum ve Seçmen Profili ĠliĢkisi...26

2.3.1.1. Demografik Farklılıklar...26

2.3.1.2. Bölgesel Farklılıklar...45

2.3.2. Ġdeolojik, Siyasi ve Kültürel DuruĢ ile AB’ne BakıĢ ĠliĢkisi...56

2.3.2.1. Oy Verilen Siyasal Partiye Göre Avrupa Birliği’ne BakıĢ Açısı...56

SONUÇ...67

(6)

TABLOLAR

Sayfa

Tablo 1. Deneklerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı 24

Tablo 2. Deneklerin YaĢ Gruplarına Göre Dağılımı 24

Tablo 3- Deneklerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı 25

Tablo 4. YerleĢim Yeri Bazında Örneklem Dağılımı 25

Tablo 5. Deneklerin Bölgelere Göre Dağılımı 26

Tablo 6. Avrupa Birliği’ne yönelik genel tutum 27

Tablo 7. Türkiye Avrupa Birliği’ne ne zaman üye olabilir? 29

Tablo 8. Avrupa Birliği nasıl tanımlanıyor? 30

Tablo 9. Hangisi Avrupa Birliği’ni en doğru Ģekilde tanımlamaktadır? 30 Tablo 10. Avrupa Birliği’ne üye olabilmek için sahip olunan en büyük güç 31 Tablo 11. Türkiye’nin AB’ye üye olması konusunda en önemli engel 32 Tablo 12. Avrupa Birliği’ne girme yolunda hangi haktan vazgeçilebilir? 33

Tablo 13. Avrupa Birliği uyum sürecinin etkileri 23

Tablo 14. Avrupa Birliği’ne üye olunması durumunda baĢka bir Avrupa 34 ülkesine göç eder misiniz?

Tablo 15- Avrupa Birliği dıĢında alternatif arayıĢlarına gerek var mı? 35 Eğer varsa kimlerle?

Tablo 16. Yerel ve genel seçimlerde politik tercihler 36

Tablo 17. En Çok Beğenilen Siyasal Parti 37

Tablo 18. Desteklenen Siyasi Partinin Avrupa Birliği’ne yönelik politikaları38 Tablo 19. Desteklenen siyasal partinin Avrupa Birliği politikaları

o partiye oy vermede ne oranda etkili? 39

Tablo 20. Avrupa Birliği’ne yönelik olumlu politikaları olan partiye oy

verir misiniz 39

Tablo 21. Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olursa türban/baĢörtüsü sorunu

çözülür mü? 40

Tablo 22 Avrupa Birliği’ne Yönelik Tutum 41

Tablo 23. Yabancılara mülk satıĢı hakkındaki düĢünceler 41

Tablo 24. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olayları nasıl

tanımlıyorsunuz? 42

Tablo 25.“Etnik grupların kendi dillerini öğrenmesi, konuĢması ve

yayın yapması serbest olmalıdır” fikrine katılıyor musunuz? 43

Tablo 26. Herhangi bir siyasal partinin mahkeme kararıyla

kapatılmasını doğru buluyor musunuz? 44

Tablo 27. DTP’nin mahkeme kararıyla kapatılması hakkında ne

düĢünüyorsunuz? 44

Tablo 28. Türkiye’nin Güneydoğu Sorunu nasıl çözülebilir? 45

Tablo 29. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi konusunda

ne düĢünüyorsunuz? 46

Tablo 30. Avrupa Birliği nasıl tanımlanıyor? 47

Tablo 31. Türkiye’nin AB’ye tam üye olması konusunda en büyük

engel nedir? 48

Tablo 32. Avrupa Birliği uyum sürecinin etkisi en fazla

hangisine olmuĢtur? 49

Tablo 33.Türkiye Avrupa Birliği’ne tam üye olduğunda baĢka bir

(7)

Tablo 34. Seçimlerde oyunuzu politik olarak hangi tarafa yakın olan

partiye verirsiniz? 51

Tablo 35. En çok hangi siyasal partiyi beğeniyorsunuz? 52

Tablo 36. AĢağıdakilerden hangisi size en yakındır? 53

Tablo 37. Devlet kurumlarında görevli kamu personeline getirilmiĢ

baĢörtüsü/türban yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz? 53

Tablo 38. Güneydoğu sorununu nasıl tanımlıyorsunuz? 54

Tablo 39. Herhangi bir siyasi partinin mahkeme kararıyla kapatılmasını

nasıl buluyorsunuz? 54

Tablo 40. DTP’nin kapatılması hakkında ne düĢünüyorsunuz? 55

Tablo 41. Güneydoğu sorunu nasıl çözülebilir? 56

Tablo 42. Avrupa Birliği’ne yönelik genel tutum 57

Tablo 43. Türkiye’nin AB’ye tam üye olması konusunda en büyük

engel nedir? 59

Tablo 44. Avrupa Birliği uyum sürecinin Türkiye’ye etkisi en fazla

hangisinde olmuĢtur? 60

Tablo 45. Türkiye AB’ye tam üye olduğunda baĢka bir Avrupa ülkesine

göç etmeyi düĢünür müsünüz? 61

Tablo 46. Daha önce oy vermediğiniz ancak Avrupa Birliği’ne yönelik olumlu yaklaĢımlarını beğendiğiniz bir partiye oy verir misiniz? 61

Tablo 47. Desteklenen siyasal partinin beğenilme nedeni 62

Tablo 48. Sizce Türkiye’nin karĢı karĢıya olduğu en önemli iki sorun nedir?63 Tablo 49. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde

yaĢananları nasıl tanımlarsınız? 64

Tablo 50. Türkiye’de etnik grupların kendi dillerini konuĢması,

öğrenmesi ve yayın yapmasına katılıyor musunuz? 64

Tablo 51. Herhangi bir siyasal partinin mahkeme kararıyla kapatılmasını

doğru mu yanlıĢ mı buluyorsunuz? 65

Tablo 52. DTP’nin kapatılma davası ile ilgili ne düĢünüyorsunuz? 65 Tablo 53. Sizce Türkiye’nin Güneydoğu sorunu nasıl çözülebilir? 66

GĠRĠġ

Demokrasi bir yönetim biçimi olarak, insanlığın günümüze kadar geçirmiĢ olduğu toplumsal ve ekonomik süreçlere bağlı olarak geliĢme göstermiĢtir. Ġlk çağlarda “köle yığını üzerine kurulu demokrasiden”1, günümüzde “ulusal egemenlik, siyasal eĢitlik ve çoğunluk ilkeleri üzerine”2

kurulan demokratik rejimlere geçilmiĢtir. Demokrasi günümüzün en önemli ideolojisi haline gelmiĢ, dünya üzerinde hemen hemen her rejim demokratik olduğunu iddia etmeye baĢlamıĢtır.3

Demokrasi, farklı ideolojileri ve farklı kimlikleri temsil eden partiler arasından özgürce bir tercih yapılmasını mümkün kılar. Farklı düĢünce sistemlerine, farklı

1Murat Sarıca, 100 Soruda Siyasi DüĢünce Tarihi, 2.bs. , Ġstanbul, Gerçek Yayınevi, 1977, s.10. 2

A. Ranney, Governing: An Introduction to Political Science, USA, Prentice Hall Inc., 1993, p.100.

(8)

kültürel özelliklere sahip bireylerin farklı tercihlerde bulunmaları doğaldır. Siyasi davranıĢın en yaygın ve ölçülebilir biçimi olan oy verme davranıĢına yönelik olarak yapılan örneklem araĢtırmaları ve istatistikî analizlerin amacı da seçmenin tercihlerini Ģekillendiren etkenleri ortaya koymaya çalıĢmaktadır. Seçmeni tanımak, beklentilerini/kaygılarını öğrenmek ve bu doğrultuda politikalar üretebilmek, partiler için seçimi kazanmanın anahtarı olarak görülmektedir. Demokratik siyasi rejimlerin hâkim olduğu toplumlarda halk, farklı seçenekler arasından tercihler yaparak siyasi iktidarı ya da diğer bir ifadeyle kendilerini yönetecek kiĢileri seçerler. Seçim kararının kendisi basit bir karar gibi görülürken, seçim tercihini belirleyen birçok bağımsız değiĢken bulunmaktadır. Bunlar, kiĢisel özelliklerden grup baskılarına, aile ve siyasal geçmiĢten ekonomik koĢullara, parti taraftarlığından aday imajlarına kadar uzanan geniĢ bir yelpazeye sahiptir.

Türkiye’de seçmenlere yönelik çalıĢmalar yapılmakta ve farklı değiĢkenler kullanılarak seçmen davranıĢları analiz edilmeye çalıĢılmaktadır. Bizim çalıĢmamız Türkiye için önemli ve bir o kadar da tartıĢmalı bir konu olan Avrupa Birliği üyeliği konusunda Türk seçmenin düĢüncelerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Türk insanının Avrupa Birliği konusunda farklı düĢüncelere sahip oldukları bir gerçektir. Özellikle, Türkiye’deki muhafazakâr kesimlerle, ulusal kaygıları ağır basan kesimler arasında bu anlamda çok ciddi farklar olacağı muhakkaktır. Bu farklılık, etnik kimliğe dayalı politikalar üretmeye çalıĢan partilerde ve bu partilerin seçmenlerinde daha keskindir.

Türkiye ile o zamanki adıyla AET’nin iliĢkileri, Türkiye’nin üyelik için baĢvurduğu tarih olan 1959 yılında baĢlamıĢtır. BaĢlangıç itibariyle siyasi beklentiler ön planda olmasına rağmen süreç içerisinde ekonomik beklentiler de öne çıkmıĢtır. 1970’li yıllarda ülke içerisinde yaĢanan terör ve ekonomik problemler sebebiyle Avrupa Birliği’ne üyelik yönünde fazla bir çalıĢma yapılamamıĢtır. 1980 yılında yapılan Askeri Darbe sonucunda iliĢkiler daha da olumsuz bir hal almıĢtır. 1983 yılında demokratik hayata tekrar dönüĢle birlikte Türkiye Avrupa Birliği iliĢkilerinde bir hareketlenme yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iliĢkileri bu dönemden itibaren daha planlı ve programlı bir Ģekilde devam etmiĢtir. 1987 yılında yapılan tam üyelik baĢvurusu iliĢkileri farklı bir boyuta taĢımıĢtır. Bunun nedeni, tam üyelik baĢvurusunun yapılmasıyla birlikte Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerinin artık geri dönülmez bir yola girmesi ve bu yolda her iki tarafın da karĢılıklı olarak yükümlülüklerini yerine getirme amacıyla çalıĢmalarına baĢlamalarıydı. Turgut Özal öncülüğündeki Anavatan Partisi’nin 1987 yılında tam üyelik için baĢvurmasının ardından, Türkiye-Avrupa Birliği

(9)

iliĢkileri artan bir Ģekilde geliĢmiĢtir. ĠliĢkiler, Hükümet ve kamuoyu nezdinde bazı dönemlerde bir heyecan dalgasıyla birlikte gündemi fazlasıyla meĢgul etmiĢ, bazen de hiç gündemde olmamıĢtır. Bu biraz da ülkenin konjonktürel yapısıyla alakalı olmuĢtur. Bu tarihten sonra gelen her Hükümet muhalefetteyken Avrupa Birliği ile ilgili söylediklerini bir kenara bırakarak iliĢkileri daha üst bir noktaya getirmek için çalıĢmalara baĢlamıĢtır. 1990’lı yıllardan itibaren ise, dıĢ siyaset çoğunlukla Avrupa Birliği ile iliĢkiler üzerinden yapılmıĢtır. Muhalefette olan bir parti Avrupa Birliği ile iliĢkiler bağlamında iktidarı taviz vermek ya da beceriksizlikle suçlarken, kendisi iktidara geldiğinde benzer politikalar izlemeye devam etmiĢtir. 2000’li yıllardan itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle Türkiye Avrupa Birliği iliĢkileri bir ivme kazanmıĢtır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin Avrupa Birliği ile iliĢkilerini

değerlendirdiğimizde özellikle siyasi kriterlerin yerine getirilmesinde zorlanıldığı görülmüĢtür. Diğer kriterler süreç içerisinde yerine getirilmiĢ olmasına rağmen siyasi kriterler konusunda her iki taraf da ısrarcı olmuĢtur. Bu durumda Avrupa Birliği’nin de Türkiye’ye karĢı çok samimi olmadığı da bir gerçektir. Türkiye ve Avrupa Birliği iliĢkileri, önceden belirlenmiĢ ve zorunlu olarak geçilmesi gereken evrelerden oluĢan bir süreç Ģeklinde düĢünülemez. Aksine bu iliĢkiler, zaman içinde baĢkalaĢan taraflar arasında, baĢlangıçta öngörülemeyen sorunlarla giderek karmaĢıklaĢan bir süreç olmuĢtur. Bu nedenle süreç, basit bir biçimde bir ülkenin bir birliğe katılım süreci olarak değerlendirilemeyecek bir etkileĢimdir. Bu yüzden zaman geçtikçe iliĢkilerin niteliği değiĢmiĢ, buna paralel olarak tarihi, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda tartıĢılan konular birbirine eklemlenerek büyümüĢ ve son derece geniĢ kapsamlı bir sorunsal oluĢmuĢtur. Bunun yanı sıra Türkiye içerisinde Avrupa Birliği ile yürütülen iliĢkiler konusunda ortak bir kamuoyu da yaratılamamıĢ ve iliĢkiler istenilen düzeye ulaĢamamıĢtır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci, herhangi bir aday ülkenin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin bir benzeri ya da tekrarı olmaktan çok uzaktır.

ÇalıĢmamızın temel argümanı, Türkiye’de siyasal partilerin ve seçmenlerin Avrupa Birliği’ne yönelik olarak ilkesel anlamda bir politikaları olmadığı, daha ziyade ülke içerisindeki konjonktüre göre hareket ettikleridir. Bununla birlikte, hem siyasal partiler için hem de seçmenleri için baĢka bazı incelemeler de yapılmıĢtır. Siyasal partilerin Avrupa Birliği’ne olan yaklaĢımları, karĢılaĢtırmalı olarak incelenmiĢtir. Ayrıca, siyasal partilerin bu yaklaĢımlarını etkileyen faktörler ortaya çıkartılmaya çalıĢılmıĢtır. Alan araĢtırmamızda

(10)

seçmenler ve destekledikleri siyasal partilerle ilgili olarak araĢtırma yaptığımız konu baĢlıkları Ģöyledir;

a)Avrupa Birliği’ne Yönelik Genel Tutum

b)Avrupa Birliği’ne Yönelik Tutum ile Seçmen Profili Arasındaki ĠliĢki

c)Ġdeolojik, Siyasi ve Kültürel DuruĢ ile Avrupa Birliği’ne BakıĢ Açısı Arasındaki ĠliĢki

d)Avrupa Birliği üyeliğinin “Güneydoğu Sorunu”nun Çözümüne Etkisi

Alan araĢtırmamız, kantitatif araĢtırma tekniklerinden yüz yüze anket görüĢmeleri yapılarak gerçekleĢtirilmiĢtir. 18 yaĢ ve üstü Türkiye kır/kent nüfusunu temsil eden 2,000 birimlik örnek kitle üzerinde 18 ilde gerçekleĢtirilmiĢtir.

Türkiye’de Avrupa Birliği ile ilgili yapılan çalıĢmaların kapsamını daha ziyade Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerini tarihsel bir süreç içerisinde inceleyen çalıĢmalar oluĢturmaktadır. Bu çalıĢmalarda, taraflar arasında ekonomik, sosyal ve siyasal boyutlar ön plana çıkartılarak sorunlu noktalar analiz edilmeye çalıĢılmıĢ ve daha çok Türkiye’nin üyelik sürecinde karĢılaĢtığı sorunlar incelenmiĢtir. Fakat Türkiye’de Siyasal Partilerin ve seçmenlerin, Avrupa Birliği’ne yönelik politikalarını etkileyen unsurlar üzerine yapılan akademik çalıĢmalar oldukça az sayıdadır. Bu nedenle tezimiz, Türk Siyasal Partilerinin ve seçmenlerinin Avrupa Birliği’ne bakıĢ açılarını ve bunu etkileyen unsurları ortaya çıkarması açısından önem arz etmektedir.

(11)

1. 1980–2007 YILLARI ARASINDA SĠYASAL PARTĠLERĠN AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NE YÖNELĠK YAKLAġIMLARI

Parlamenter demokrasilerde siyasal partiler, devletin iç ve dıĢ politikasının belirlenmesinde önemli roller üstlenmektedirler. KuĢkusuz Türkiye’de de siyasal partiler, Türk siyasal hayatinin en önemli aktörleri olarak, Türk dıĢ politikasının Ģekillenmesinde önemli roller yüklenmektedirler. 1959 yılında baĢlayan Avrupa Birliği süreci, Türkiye’nin genel anlamda BatılılaĢma ve AvrupalılaĢma hedefine ulaĢabilme yolundaki en önemli aĢamalardan birisi olarak, Aralık 1999’daki Helsinki zirvesinde aday ülke statüsünün verilmesi ve Ekim 2005’te de müzakere sürecinin baĢlamasıyla birlikte son aĢamaya geçilmiĢ görünmektedir. Bu doğrultuda, siyasal partilerin Türkiye Avrupa Birliği4

iliĢkilerine yaklaĢımları hem Türk dıĢ politikası, hem de bunun iç politikada ki yansımaları bakımından büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olabilmek amacıyla gerçekleĢtirdiği ekonomik, sosyal ve siyasal reformlar siyasal partiler aracılığıyla olmaktadır ve bu reformlar da toplumun farklı kesimleri tarafından değiĢik Ģekillerde yorumlanmaktadır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iliĢkileri bağlamında, tam üyelik baĢvurusundan bu yana istikrarlı bir politika yürütüldüğünü söylemek zordur. Ülke içerisinde yaĢanan bir takım sıkıntılardan dolayı Türkiye’de siyasal partilerin kısa ömürlü olması, Avrupa Birliği ile iliĢkiler doğrultusunda istikrarlı bir politika çizgisi yakalamalarını da güçleĢtirmektedir.

Siyasal partiler, iktidar ya da muhalefetteki konumlarına göre, Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerinde farklı yaklaĢımlarda bulunmaktadırlar. Bu doğrultuda, iktidarda bulunan siyasal parti ya da partiler, Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerinde daha yapıcı bir politika izleme gereği duyarken, muhalefette bulunan siyasal partiler Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerine daha eleĢtirisel yaklaĢmaktadırlar. Ġktidarda bulunan partilerin konuya ideolojik yaklaĢımları biraz

daha arka planda kalabilmektedir.

4Bu çalıĢmada özel bir vurgu gerekmedikçe Avrupa Birliği (AB) ismi, Birliğin farklı dönemleri Avrupa

(12)

1.1. 1980-1991 Arası Türkiye-Avrupa Birliği ĠliĢkileri

Anavatan Partisinin toplam 8 yıllık iktidarı döneminde AB’ ye tam üyelik müracaatı yapılmakla beraber Türkiye-AB iliĢkileri açısından ciddi bir yol alındığını söylemek zordur. Anavatan Partisi’nin iktidara geldiği 1983 yılı itibariyle; Askeri Yönetim zamanında alınan siyasal partilerin kapatılması kararları, idam cezaları, siyasi yasaklar gibi kararlar ve de AB’nin sürekli vurguladığı azınlık hakları, insan hakları, demokratikleĢme gibi konular nedeniyle Türkiye-AB iliĢkileri donmuĢ ve askıya alınmıĢ bir haldeydi. Yani askeri yönetim tarafından 1983’te iktidara gelen Anavatan Partisi’ne problemli bir süreç devredilmiĢti. Bununla birlikte 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hemen hemen her kesimden insanlar, ülke içerisinde yaĢanılan huzursuzlukların çözüme kavuĢması için Avrupa Birliği’ni en önemli araç olarak görmüĢlerdi. Gerek ihtilâli gerçekleĢtiren Askeri Yönetim, gerekse de diğer siyasi gruplar hareketlerini meĢru bir zemine oturtabilmek için Avrupa Birliği ile iliĢkilere özel bir önem vermiĢlerdir.

Yapılan ilk seçimlerde iktidara gelen Anavatan Partisi iktidarı döneminde, özellikle ülke içerisindeki demokratik kurumların sağlıklı bir Ģekilde çalıĢabilmesini sağlamak için Avrupa Birliği ile iliĢkiler geliĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır. Bununla birlikte Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan karĢısında eĢit koĢullarda hareket sahası bulabilmek için de Avrupa Birliği’ne üyelik gerekliydi. Bu doğrultuda çalıĢan ve kamuoyundan yeterli desteği alan Hükümet 1987 yılında tam üyelik baĢvurusunda bulunmuĢtur. Tam üyelik müracaatı, ekonomik ve siyasal geliĢmelerin, hedeflenen ve uygulanmakta olan politikaların mantıksal bir uzantısı ve gereğiydi. Türkiye’nin ekonomi alanında, serbest piyasaya dönük politika ve uygulamalara sağlam ve güvenli bir Ģekilde devam edebilmesi için, Avrupa Topluluğu pazarında kendisine bir yer bulması, artık zorunluluk haline gelmiĢti. Türkiye’nin tam olarak hazır olmadan ve gerekli düzenlemeleri de yapmadan gerçekleĢtirmiĢ olduğu bu baĢvuru, Avrupa Birliği tarafından uygun bulunmamıĢtır. Tam üyelik baĢvurusunun reddedilmesinden sonra önerilen Gümrük Birliği konusu baĢlangıçta çok soğuk karĢılanarak, tam üyelik gerçekleĢmeden bu yönde bir geliĢme riskli bulunmuĢtur. Fakat AB ile iliĢkiler konusunda baĢka bir yol bulunamaması sebebiyle Gümrük Birliği doğrultusunda hareket edilmeye çalıĢılmıĢtır. Ancak bu dönemde, Avrupa Parlamentosu tarafından önerilen konularda ciddi

(13)

bir çalıĢma yapıldığını ya da süreçte bir yol alındığını söylememiz güçtür.(Tekeli ve Ġlkin,2000)

Muhalefet partileri baĢlangıçta Hükümet’e destek vermekle beraber, tam üyelik müracaatının reddedilmesinden sonra biraz da muhalefet etme gereğince Hükümet’e ciddi anlamda eleĢtiriler getirmiĢlerdir. Muhalefetin baĢlangıçta Hükümet’e vermiĢ olduğu desteğin en önemli sebeplerinden birisi, siyasete yasaklı olan liderlerinin düzgün bir Ģekilde iĢleyecek demokratik mekanizmalar sayesinde tekrar siyaset yapabilecek olmasıydı. Bu konuda da Avrupa Birliği bir itici güç olarak görülmüĢtür. Ayrıca Avrupa Birliği’nden sağlanacak ekonomik destek Avrupa Birliği ile iliĢkilerin geliĢtirilmesi için bir baĢka sebepti.

Kısaca, 1980-1991 yılları arasında ülke içerisinde faaliyet gösteren siyasi grupların Avrupa Birliği konusunda farklı beklentileri olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik bağlamında kamuoyunda ve siyasal partilerde ortak bir bakıĢ açısı olmakla birlikte, hedeflenen sonuçlar anlamında farklılıklar vardı. Gerek Hükümet, gerekse de muhalefet Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iliĢkilerini genellikle siyasi rant sağlama amacıyla değerlendirmiĢlerdir. Yürütülen politikaların ilkesel olmaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz. Daha ziyade siyasal partilerin, ülkenin içinde bulunduğu konjonktüre dayalı bir politika yürüttüklerini söylemek mümkündür.

1.2. 1991-2002 Yılları Arası (Koalisyon Hükümetleri Dönemi) Türkiye-Avrupa

Birliği ĠliĢkileri

1983 yılından beri Anavatan Partisi tarafından tek baĢına yönetilen Türkiye, 20 Ekim 1991 yılında yapılan Genel Seçimler sonucunda 3 Kasım 2002 yılına kadar devam eden bir süreçte koalisyon partileri tarafından yönetilmiĢtir. Süreçte; Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit’in BaĢbakanlığında 9 tane hükümet kurulmuĢtur.

1991-2003 yılları arasında Türkiye, koalisyon hükümetleri tarafından yönetilmiĢtir. Koalisyonu oluĢturan partilerin kendi içlerinde yaĢadıkları fikir ayrılıklarının yanı sıra, Avrupa Birliği’nin ve özellikle Avrupa Parlamentosunun Türkiye’ye karĢı olumsuz yaklaĢımı Hükümetlerin Avrupa Birliği’ne yönelik politikalarını zorlaĢtırmıĢtır. Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki iliĢkiler, özellikle Soğuk SavaĢ dönemi sonrasında, yani 1990’lı yıllardan

(14)

itibaren zayıflamaya baĢlamıĢtır (Larrabee,1997). 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin stratejik öneminin zayıflamıĢ olması bu duruma sebep olan en önemli etkenlerden birisi olmuĢtur. Her ne kadar iki taraf arasında 1 Ocak 1996 tarihi itibarıyla Gümrük Birliği sürecinin tamamlanmıĢ olmasıyla önemli bir aĢama kaydedilmiĢ olsa da, Türkiye ve Avrupa Birliği, siyasi, stratejik ve güvenlikle ilgili konularda birbirine karĢı Ģüpheyle yaklaĢmıĢlardır. Bu Ģüpheciliğin temelinde yatan bir baĢka neden de, iki tarafın sahip olduğu dıĢ politika anlayıĢının farklı temellere dayanmasıdır. AB, Avrupa hinterlandında idealist uluslararası iliĢkiler felsefesine (Arı, 2002) dayalı bir “Güvenlik Toplumu” kurmaya çalıĢırken; Türkiye, Avrasya hinterlandında realist uluslararası iliĢkiler felsefesine dayalı bir “Güvenlik Devleti” kurmaya çalıĢmıĢtır. AB, Avrupa ve çevresindeki bölgelerde demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, piyasa ekonomisi, çoğulcu kültürel ve sosyal düzen gibi değerler üzerine kurulmuĢ bir güvenlik sistemine dayalı bir “Avrupa Birliği” oluĢturmayı amaçlamıĢtır. Türkiye ise, kendi içinde ve Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Akdeniz bölgelerinde, askeri mücadele, güçlü ve etkin devlet, istikrarlı ve üniter devlet-toplum düzeni gibi değerler üzerine oturmuĢ bir ulusal ve uluslararası güvenlik ortamı oluĢturmayı hedeflemiĢti. Türkiye’nin 1990’lı yıllarda yürüttüğü dıĢ politika kendisini ABD ve Ġngiltere’ye yaklaĢtırırken, Avrupa Birliği’nin önemli aktörleri olan Fransa ve Almanya’dan uzaklaĢtırmıĢtır (Gözen,2006). Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bu dönemde birçok konuda fikir ayrılığı yaĢanmıĢ ve bu durum iliĢkileri olumsuz etkilemiĢtir.5

1990’lı yılların sonundan itibaren gerek Türkiye içerisinde, gerekse Avrupa Birliği içerisinde yaĢanan bir takım geliĢmeler ve karĢılıklı olarak atılan olumlu adımlar sonucunda, Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkileri tekrar geliĢme sürecine girmiĢtir. Ülke içerisinde reformlara ağırlık verilmiĢ, ilk olarak 1982 Anayasası’nda önemli değiĢiklikler yapılmıĢtır. Bu çabalar, BaĢbakan Bülent Ecevit’in baĢında olduğu DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde baĢlamıĢ; 3 Kasım 2002 genel seçimleriyle iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti tarafından da devam ettirilmiĢtir.

Türkiye’deki siyasal partilerin büyük bir kısmının, Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik konularında olumlu bir bakıĢ açısı içerisinde olduklarını söylememiz

5Örneğin; Türkiye, Kıbrıs’ta 1974’te kurulan statükoyu devam ettirmeye çalıĢırken, AB ise Adayı

bütünleĢtirmeyi amaçlamıĢtır. Türkiye, Yunanistan’la arasındaki sorunların ikili diyalogla çözülmesi gerektiğini savunurken, Yunanistan ve AB, bu sorunların uluslararası hukuk organlarına götürülerek çözülmesini savunmuĢlardır; Almanya ve Fransa gibi AB üyesi ülkeler ve Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin askeri operasyonlara katılmasını ve Milli Güvenlik Kurulu kararlarını eleĢtirmiĢlerdir. AB tarafının Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri doğrultusunda reformlar yapması konusundaki taleplerine rağmen, Türkiye bu yönde adım atmaktan kaçınmıĢtır.

(15)

mümkündür. Olumlu bir bakıĢ açısı olmakla beraber, Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinde Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı bir muameleye tutulmaması ve onurlu bir Ģekilde Avrupa Birliği’ne katılımı yönünde bir beklenti de vardı.

Gümrük Birliği Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olarak katılımı için araç olarak görülmüĢtür. Ancak ülke içerisinde özellikle de mevcut hükümet, Gümrük Birliği konusunu o kadar abartılı bir Ģekilde kullanmıĢtır ki, bir noktadan sonra tamamen iç politikada avantaj sağlama amacı daha fazla ön plana çıkmıĢtır. Ülkemizdeki siyasal partilerin Avrupa Birliği ile iliĢkileri sürekli olarak iç politikayla izdüĢümlü olarak sürdürmeye çalıĢmaları Birlik ile iliĢkilerde de sıkıntı yaratmıĢtır.

Siyasal partilerin iktidarda ve muhalefette iken Avrupa Birliği’ne karĢı istikrarlı bir politika yürütememeleri ülkenin de bu anlamda istikrarlı bir politikaya sahip olmasını engellemiĢtir.

Bu dönemde dikkat çeken bir baĢka nokta da Avrupa Birliği’ne karĢı olduklarını her fırsatta beyan eden bazı siyasi grupların, ülke içerisinde daralan hareket alanlarını geniĢletebilmek için, Avrupa Birliği’ne bakıĢ açılarının değiĢmesidir. Avrupa Birliği bu konudaki sıkıntılarını gidermek için bir adres olarak görülmeye baĢlanmıĢtır.

Son olarak da bu dönemde sık sık gündeme gelen Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, Ermenistan sorunu gibi bazı konular bu tarihten itibaren Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerini yönlendiren, hatta sürekli sorun çıkmasına sebep olan temel konular haline gelmiĢtir.

1.3. 2002 Yılı Sonrası Siyasal Partilerin Türkiye-Avrupa Birliği ĠliĢkileri’ne

BakıĢı

2001 yılında Fazilet Partisi’nin kapatılmasından sonra partinin devamı niteliğinde Saadet Partisi kurulmuĢ ancak Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın baĢını çektiği “yenilikçiler” olarak adlandırılan grup Saadet Partisi’ne katılmamıĢtır. Yenilikçi gruptan 55 milletvekili Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluĢunda yer almıĢtır.

3 Kasım 2002 yılında yapılan seçimler sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tek baĢına iktidar olmuĢtur. AKP’nin Genel BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan olmasına rağmen,

(16)

kendisinin siyasi yasaklı olması nedeniyle hükümeti kurma görevi Abdullah Gül’e verilmiĢ ve BaĢbakanlık koltuğuna Abdullah Gül oturmuĢtur. 3 Kasım 2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin almıĢ olduğu baĢarılı neticede özellikle bir önceki Hükümet döneminde yaĢanılan ekonomik sorunlar ve siyasal istikrarsızlık kadar, genel olarak “28 ġubat Süreci” olarak bilinen ve 1995 sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasal sürece yoğun bir biçimde müdahale etmesinin önemli bir payı olmuĢtur. Ayrıca, Siyasal Partilerin Avrupa Birliği’ne olan yaklaĢımlarının 3 Kasım 2002 yılında yapılan seçimlerde tek baĢına belirleyici bir rol oynadığını söylemek pek mümkün değildir. 57. Hükümet döneminde Avrupa Birliği konusunda en yoğun çabayı gösteren parti olan Anavatan Partisi % 5,1 oy almıĢ, en sert muhalefet eden parti olan MHP ise % 8,3 oy almıĢtır. Türkiye’de yapılan kamuoyu araĢtırmalarında toplumun Avrupa Birliği’ne tam üyelik beklentisi 2000’li yılların baĢında düĢme eğilimi göstermekle beraber %50’ler civarındaydı. AB’yi reddeden kitlenin bütün olarak MHP’ye ya da diğer radikal partilere yönelmediği 3 Kasım 2002 seçimlerinde çok net olarak ortaya çıkmıĢtır. Seçmenler, özellikle ekonomik çıkarları doğrultusunda kendisine en fazla fayda getirecek adayları ya da partiyi desteklemiĢlerdir. Türk seçmeninin seçimlerdeki önceliğinin, özellikle ekonomik olarak kendisini rahatlatacak politikalara sahip partileri iktidara getirmek ve istikrarlı bir siyasi yapı yaratmak yönünde olduğu söylenebilir. Türk seçmeni bu seçimlerde, daha önce bahsi geçen ve seçmen davranıĢlarını açıklayan modellerden “ekonomik yaklaĢım modeline” yakın bir tavır sergilemiĢtir.6

Türkiye’de uzun süren koalisyon hükümetleri dönemi sonunda AKP’nin tek baĢına iktidar olması ve toplumun geniĢ bir kesimini içine alacak Ģekildeki söylemleri kamuoyu tarafından memnuniyetle karĢılanmıĢtır. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimleri de kazanan AKP yine tek baĢına hükümeti kurmuĢtur. 3 Kasım 2002 yılında yapılan seçimlerde AKP ile birlikte CHP parlamentoda temsil edilebilme hakkını kazanmıĢtır.7

22 Temmuz 2007 yılında yapılan seçimlerde de AKP ve CHP ile birlikte MHP ve bağımsızlar tarafından

6Özbudun’a göre 2002 seçimleri ülkemizde son yıllarda siyasal yaĢamda öne çıkan bazı öğeleri göstermesi

bakımından önem arz etmektedir. Siyasal ayrıĢmalar batı demokrasilerinden farklı bir Ģekilde sınıfsal temelli olmayıp daha ziyade kültürel nedenlere dayanmaktadır. Seçmenler, 2002 seçimlerinde oy kullanırken ekonomik faktörlerin yanı sıra kendi kimlikleriyle özdeĢleĢtirdiği partiler yönünde oy verme eğilimi sergilemiĢlerdir. Batılı ülkelerdeki sağ-sol ayrımı yerine ülkemizde seçmenler kimliklerini tanımlama biçimi 2002 seçimlerinde parlamentodaki temsil dağılımına yansımıĢtır. Daha fazla bilgi için bkz: Ergun Özbudun, 2002 seçimleri

ıĢığında Türk siyasetinde eğilimler, Türkiye bilimler akademisi, akademi forumu 22, Ankara, Tübitak matbaası

2004.

(17)

oluĢturulan DTP Mecliste temsil edilebilme hakkı kazanmıĢlardır.8

ġimdi sırasıyla bu dört partinin Avrupa Birliği’ne yönelik politikaları ve yaklaĢımları kısaca incelenecektir.

1.3.1. Adalet ve Kalkınma Partisi ve Avrupa Birliği

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden önce zaman zaman Avrupa Birliği uyum yasaları ile ilgili düzenlemelere muhalefet etmesine rağmen, 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerden sonra iktidara gelmeleriyle birlikte, önceki hükümetlerden daha kararlı ve radikal bir Ģekilde Avrupa Birliği ile iliĢkileri geliĢtirme çabası içine girmiĢtir. Bunun iĢaretleri 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi hazırlanan Adalet ve Kalkınma Partisinin Seçim Bildirgesinde görülebilir. Bildirgede Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili Ģu ifadeler kullanılmıĢtır:

“Partimiz, ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini, modernleĢme

sürecimizin doğal sonucu olarak görmektedir. Avrupa Birliği kriterlerinin ekonomik ve siyasi hükümlerinin hayata geçirilmesi, devlet ve toplum olarak birlikte çağdaĢlaĢmamız yönünde atılacak önemli bir adımdır. Bu kriterlerin, Avrupa Birliği üyeliğinden bağımsız olarak düĢünüldüğünde bile hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. Avrupa ile bütünleĢmemize karĢı çıkan çevrelerin, milli egemenlik, milli güvenlik, milli çıkar, milli ve yerel kültür konularındaki ideolojik yaklaĢımları, Kopenhag Kriterlerinin hayata geçirilmesini geciktirmektedir”9

Seçim bildirgesinde görüldüğü üzere, Avrupa Birliği çağdaĢlaĢmanın önemli bir unsuru olarak görülmekte, Avrupa Birliği’nin Türkiye’den yerine getirmesini istediği kriterlerin, Avrupa Birliği üyeliği amaç olsun olmasın yerine getirilmesi gerektiği vurgulanmıĢtır. Ayrıca bireysel katılım ve haklara vurgu yapılıp Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda bu konudaki sıkıntıların da giderileceği belirtilmiĢtir.

23 Kasım 2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunan Hükümet programında da benzer ifadeler kullanılmıĢtır.10

Hükümet programında Avrupa Birliği ile ilgili Ģu ifadelere yer verilmiĢtir:

8http://www.ysk.gov.tr/ysk/docs/2007MilletvekiliSecimi/turkiye/milletvekilisayisi.pdf (EriĢim:12 Mart 2010) 9 http://www.belgenet.com/secim/bildirge/akp2002-1.html (EriĢim:1 Mayıs 2010)

10

58.Hükümet Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması sebebiyle Abdullah Gül tarafından kurulmuĢ ve 18-11-2002/14-03-2003 tarihleri arasında görev yapmıĢtır.

(18)

“ Avrupa Birliğine tam üyelik, ekonomik ve demokratik geliĢimin sağlanması bakımından öncelikli hedefimizdir. Öte yandan, Avrupa Birliğinin sunduğu ekonomik ve demokratik standartlar, yasal ve kurumsal düzenlemeler, tam üyelik Ģartına bağlı olmaksızın desteklenecektir. Türkiye'nin gerek coğrafî gerekse tarihî açıdan Avrupa ile yakın iliĢkileri bulunmaktadır. Avrupa ülkeleriyle iliĢkiler Türkiye’nin dıĢ politika gündeminde en üst sıralarda yer almaya bundan sonra da devam edecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği hükümetimizin hedeflerinin baĢında gelmektedir. Bu amaçla, Türkiye’nin adaylığının geniĢleme sürecinde geri çevrilemez bir niteliğe sahip olduğunun tescil edilmesini teminen, katılım müzakerelerinin baĢlatılmasına çalıĢılacaktır. Hükümetimiz, Kopenhag kriterlerini tam olarak yerine getirmek konusunda kararlıdır. Türkiye’nin, Avrupa Birliği ailesi içerisindeki hak ettiği yeri en kısa zamanda almasının iki tarafa getireceği kazanımların yanı sıra, Avrupa kıtasının ötesinde barıĢ, istikrar ve güvenlik yönlerinden olumlu sonuçlar doğuracağı kuĢkusuzdur. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gerçekleĢtirilmiĢ olan uyum yasalarının güçlendirilmesi ve mevzuatımızın temel hak ve özgürlükler açısından bir bütün olarak geliĢtirilmesi sağlanacaktır”.11

Hükümet programında da seçim bildirgesinde olduğu gibi Avrupa Birliği’ne üyeliğin parti olarak, öncelikli hedefleri olduğu belirtilmiĢtir. Ekonomik ve demokratik standartlar düzenlenerek katılım müzakerelerinin en kısa zamanda baĢlamasına çalıĢılacağı ifade edilmiĢtir. Ayrıca, ülke içerisinde yapılması gereken ekonomik ve demokratik düzenlemelerinin, tam üyelik Ģartına bağlı kalınmaksızın yerine getirilmesinin gerekliliği vurgulanmıĢtır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iliĢkilerinde en önemli adımlardan birisi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hükümetleri döneminde atılmıĢtır. Milli GörüĢ kökenli milletvekillerinin ağırlıkta olmasına rağmen bu hükümetler, kısmen ülke içerisinde kendilerini kısıtlayan siyasi alanı, Avrupa’nın demokrasi anlayıĢına paralel olarak geniĢletmek istediğinden, kısmen de Avrupa üzerinden bir baĢarı sağlayarak bunu iç politika malzemesi yapmak istediği için iliĢkilere öncelik vermiĢlerdir. Ayrıca AKP Hükümeti, Avrupa Birliği sürecini canlı tutarak iktidarda kalabileceğini ve meĢruiyet kazanabileceğini düĢünmüĢtür. Kamuoyunun, genel anlamda Avrupa Birliği üyeliğine sıcak bakması da AKP Hükümetinin süreci hızlandırmasında etken olmuĢtur. 2004 yılındaki Brüksel Zirvesi’nde Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesiyle, Türkiye’nin önünde, iliĢkileri farklı boyuta taĢıyan yepyeni bir sayfa açılmıĢtır.

(19)

AKP’ye göre Avrupa Birliği’ne üyelik çağdaĢlaĢmanın önemli bir göstergesidir. Avrupa Birliği’ne üyelik doğrultusunda ülke içerisinde gerçekleĢtirilmesi gereken demokratik düzenlemelerin ivedilikle yerine getirilmesi için çalıĢmalara büyük bir hızla baĢlamıĢlardır. Bu düzenlemelerin yapılması en az Avrupa Birliği üyeliği kadar önemli görülmüĢtür. Bununla beraber ülke içerisinde çözümü zor olan konuların çözülmesi için de Avrupa Birliği üyeliği uygun bir zemin sağlayabilecekti.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, Avrupa Birliği ile iliĢkilerde ekonomik koĢullardan çok siyasi koĢulları yerine getirmekte zorlanmıĢlardır. Bu konuların baĢında da Ģüphesiz Kıbrıs sorunu gelmektedir. Güney Kıbrıs’ın 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren Avrupa Birliği’ne üyeliğinin gerçekleĢmesini sağlayan anlaĢmayı imzalaması, Türkiye’yi ciddi bir dıĢ politika açmazına sokmuĢtur. Avrupa, Kıbrıs sorununda çözüm üretmesi gereken bir mekanizma olarak daima Türkiye’yi görmüĢ, Birliğe en önemli üyelik Ģartlarından birisi olarak Kıbrıs sorununun çözümünü iĢaret etmiĢtir. Türkiye, bu konuyu Avrupa Birliği üyeliği konusunun dıĢında tutmak istese de bu konuda baĢarılı olamamıĢtır. AKP iktidarı bu konuda diğer hükümetlerden farklı olarak tavizkar politikalar uygulamaya çalıĢsa da baĢarılı olamamıĢtır.

AKP Hükümeti, Türkiye’de yaĢanan 28 ġubat sürecinin de etkisiyle Avrupa Birliği’nin en önemli savunucularından birisi olmuĢtur. 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelmesiyle çok sayıda demokratikleĢme reformu ve uyum paketlerinin Meclisten geçmesi sağlanmıĢtır. “Siyasal Ġslamcı” olarak nitelendirilen kesimin, Avrupa Birliği konusundaki tavır değiĢikliğinin daha çok Türkiye’de yaĢadıkları insan hakları ve siyasal özgürlüklerle ilgili endiĢelerden kaynaklandığı söylenebilir. Dindar kesimin önemli bir bölümü, Batı Avrupa’daki insan hak ve özgürlüklerinin geliĢmiĢ olduğu düĢüncesiyle, Avrupa Birliği’ne karĢı eski olumsuz tavırlarını bir kenara bırakıp, daha bütünleĢme yanlısı bir düĢünce yapısı içerisine girmiĢlerdir. Ayrıca, Ġslamcı olarak nitelendirilen bazı aydınlar ve yazarlar da bu sürece ve dolayısıyla AKP Hükümetinin politikalarına destek vermiĢlerdir.

Ülke içerisinde AKP Hükümetinin uyguladığı politikalara kimi çevreler destek verirken, kimi çevrelerde eleĢtiri getirmiĢtir. EleĢtirilerin ortak noktası, AKP Hükümetinin Avrupa Birliği ile iliĢkiler konusunda samimi olmaması, kendisine yakın grupların çıkarları doğrultusunda bir politika yürütmesi ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasi

(20)

konulardaki etkisini azaltmak amacıyla hareket etmesi üzerine yoğunlaĢmıĢtır. AKP Hükümetinin, üyelik sürecini, ülkenin modernleĢmesi ve kendilerine karĢı olan Kemalist elitleri ortadan kaldırma aracı olarak düĢündüğünü savunan geniĢ bir kesim de vardı.

Avrupa Birliği’ni Türkiye’nin siyasi, ekonomik standartlarını yükseltecek bir model olarak görmesi sebebiyle, AKP’yi “Avrupa heveslisi” olarak tanımlamak mümkündür (BaĢkan, 2009). Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iliĢkilerinde tüm iyi niyetine rağmen, Birliğin sürekli olarak Türkiye’yi zor durumda bırakacak taleplerde bulunması ve kendi içerisinde Türkiye’nin durumu ile ilgili net bir görüĢe sahip olmaması sebebiyle ciddi anlamda bir ilerleme kaydedilememiĢtir. Özellikle Kıbrıs sorunu nedeniyle, Avrupa Birliği tarafından müzakere sürecinin durdurulması ile ilgili hamleler nedeniyle, Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkilerinde bir yavaĢlama olmuĢtur. Buna benzer bazı sebepler dolayısıyla yavaĢlayan iliĢkiler bazı yorumcular tarafından AKP hükümetinin “Avrupa yorgunu” olarak tanımlanmasına da sebep olmuĢtur (Usul, 2007).

1.3.2. Cumhuriyet Halk Partisi ve Avrupa Birliği

AvrupalılaĢma ve çağdaĢlaĢma olgusu çerçevesinde, batı dıĢı bir demokrasi modelinin olanaksızlığı, Cumhuriyet Halk Partisini Avrupa Birliği’nin politik kültüründen etkilenen bir pozisyonda tutmaktadır (Çubukçu, 2004). Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği “demokrasi, refah ve teknolojide” Avrupa seviyesine gelmeyi ve sosyal demokrasinin yerleĢmesini sağlayacaktır (CHP Ekonomi Bülteni, 2004). Ancak buna rağmen CHP, Avrupa Birliği’ne Ģartlı destek vermektedir. Yukarıda detaylı açıklandığı gibi; Türkiye’nin ikinci sınıf devlet muamelesi görmemesi, hakkının yenmemesi (Baykal,2002), onurlu ve kiĢilikli bir Ģekilde Avrupa Birliği’ne üyelik kabul edilmektedir.

“Avrupa ġüpheciliği” kavramı Taggard ve Szczerbiak tarafından geliĢtirilen bir kavramdır. Avrupa Ģüpheciliği; Avrupa entegrasyon sürecine tam anlamıyla muhalefet Ģeklinde olabileceği gibi, koĢullu ya da kısmen muhalefet olarak da karĢımıza çıkabilmektedir. Taggard ve Szczerbiak konuyla ilgili “katı” ve “yumuĢak” Avrupa Ģüpheciliği kavramlarını kullanmaktadır. Katı Avrupa Ģüpheciliği; Avrupa’nın siyasal ve ekonomik entegrasyon sürecinin tamamen reddine ve ülkesinin Avrupa Birliği’ne katılmasına kesinlikle muhalefet etmeyi ifade eder. YumuĢak Avrupa Ģüpheciliği ise; Avrupa’nın siyasi ve

(21)

ekonomik entegrasyon sürecine koĢullu ya da kısmi muhalefeti içermektedir. Bu tür muhalefette Avrupa Birliği tamamen reddedilmeyip, ulusal çıkarlara zarar verdiği düĢünülen belirli politikalar eleĢtirilmektedir (Taggard ve Szczerbiak,2002)

CHP’nin yukarıda incelediğimiz Avrupa Birliği’ne yaklaĢımı doğrultusunda, Avrupa Birliği’ne tam üyeliği hedeflediği bir gerçektir. Bununla beraber milliyetçi ve ulusalcı içerik de taĢıdığı düĢünülen bazı yaklaĢımları CHP’nin Avrupa Birliği sürecine Ģartlı destek verdiğini göstermektedir. CHP Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini çağdaĢlaĢma sürecinin son aĢaması olarak görürken, Batılı devletlerin bu süreçte Türkiye’ye zarar verici hareketlerde bulunduklarını düĢünmektedir. CHP’nin Avrupa Birliği’ne yönelik davranıĢlarını incelediğimizde, Taggard ve Szczerbiak tarafından geliĢtirilen kavramlardan “yumuĢak Avrupa Ģüpheciliği” Ģeklinde bir davranıĢ kalıbı içerisinde olduğunu söylememiz mümkündür.

1.3.3. Milliyetçi Hareket Partisi ve Avrupa Birliği

Milliyetçi Hareket Partisi’ne göre Avrupa ile siyasî ve ekonomik bütünleĢme ve Avrupa Birliği üyeliği, Türkiye’nin geleneksel siyasî ve ekonomik yönelimleri ıĢığında büyük önem taĢıyan bir hedeftir (Bahçeli, 2002). MHP için büyük önem taĢıyan bir baĢka konu da, ülkenin milli birlik ve bütünlüğünün korunmasıdır. MHP iktidarda olduğu dönemde Avrupa Birliği’ne karĢı biraz daha ılımlı bir politika izlemekle beraber, özellikle Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla baĢlayan süreçte tavrını değiĢtirmeye baĢlamıĢtır. Parti tabanından gelen baskılar doğrultusunda Abdullah Öcalan’ın idamı ve dolayısıyla idam cezasının kaldırılması konusunda koalisyon ortaklarıyla ters düĢmüĢtür. Avrupa Birliği’nin gerçekleĢtirilmesi için baskıda bulunduğu demokratikleĢme çabalarını da ülke menfaatlerine aykırı bulup eleĢtirmiĢtir. Bu çabaları, ülkenin milli birlik ve bütünlüğü konusunda verilen tavizler olarak nitelendirmiĢtir.

MHP’nin Avrupa Birliği’ne olan tavrını Taggard ve Szczerbiak’ın yaptığı sınıflandırmaya göre “yumuĢak Avrupa Ģüpheciliği” olarak tanımlayabiliriz. MHP, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yönelik politikalarını bir devlet politikası olarak görmekte, fakat bunun ülke birlik ve beraberliğini zedelemeyerek onurlu bir Ģekilde gerçekleĢtirilmesi gerektiği görüĢünü savunmuĢtur. Ancak son yıllarda MHP’nin bu konuda söylemlerinin

(22)

Ģiddetini arttırması Avrupa Birliği’ne karĢı daha “katı” bir tutum alması sonucuna doğru hızla ilerlemektedir.

1.3.4. BarıĢ ve Demokrasi Partisi ve Avrupa Birliği

BarıĢ ve Demokrasi Partisi, Türkiye’nin problemli bir bölgesinde etnik milliyetçiliğe dayalı bir politika yürütmektedir. Genel tezleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu bölgede yaĢayan insanlara karĢı bilinçli bir asimilasyon politikası yürüttüğü üzerinedir. Ülkenin bu bölgesinin bilinçli olarak geri bırakıldığı ve bu bölgede yaĢayan insanların, ülkenin diğer bölgelerinde yaĢayan insanlara göre her bakımdan geri bırakıldığı iddia edilmektedir.

Avrupa Birliği, genel olarak üye ya da aday ülkelerde demokratik mekanizmaların tam olarak iĢlemesini, kiĢi hak ve özgürlüklerinin insan hakları bağlamında sağlanmasını özel bir Ģekilde izlemektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaĢanan hadiselere de her zaman doğrudan müdahil olmaya çalıĢmıĢtır. Avrupa Birliği’nin bölgeye gösterdiği bu yakın ilgi, BDP’li politikacılar tarafından olumlu karĢılanmıĢ, çoğu zaman bu durum Türkiye’ye karĢı koz olarak kullanılmıĢtır. Özellikle, Avrupa Parlamentosundaki grupların bu bölgeye ve insanlarına gösterdikleri özel ilgi, terör gruplarının Türkiye Cumhuriyeti’ne karĢı eylemlerinde onlara cesaret vermektedir. Bununla beraber özellikle Avrupa Konseyi PKK terör örgütünün silahlı eylemlerini sürekli olarak eleĢtirmekte ve BDP ile bu konuda sürekli olarak ters düĢmektedir.

Sonuç olarak bu parti ve mensuplarının Avrupa Birliği’ne karĢı olumlu bir duruĢ içerisinde olduklarını söyleyebiliriz. Avrupa Birliği’nin ülke içerisinde gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı demokratik açılımlar, bu bölge insanının kısıtlandığı düĢünülen hak ve özgürlükleri için referans kabul edilmektedir.

(23)

2. 2007 MĠLLETVEKĠLĠ GENEL SEÇĠMLERĠ IġIĞINDA SEÇMENLERĠN AVRUPA BĠRLĠĞĠ ALGISI ÜZERĠNE BĠR ALAN ÇALIġMASI

2.1. AraĢtırmanın Amacı ve Kapsamı

Türk DıĢ Politikasında Avrupa Birliği çok önemli bir yere sahiptir. Türkiye-Avrupa Birliği iliĢkileri, hem Türk DıĢ Politikasını, hem de bunun bir yansıması olarak Türkiye’nin iç politikasını etkilemesi bakımından Türkiye’de Siyasal Partilerin ve seçmenlerin en önemli gündem konularından birisini oluĢturmaktadır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan iliĢkilerinin önemli bir yönünü, mevcut siyasi karar alma mekanizmaları belirlemektedir. Bu siyasi karar alma mekanizmalarını verdikleri oylarla ve uygulanan politikalara gösterdikleri tepkilerle harekete geçiren de seçmenlerdir. Dolayısıyla seçmenlerin Avrupa Birliği’ne yönelik politikalarını incelemek, bu yönde genel bir kanıya ulaĢmamız açısından son derece önemlidir.

Bu araĢtırmada temel amacımız, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olma sürecinde, Türkiye’deki seçmenlerin Avrupa Birliği’ne bakıĢ açılarını ortaya koymaktır. Seçmenlerin Avrupa Birliği’ne bakıĢ açılarında farklılık olacağı muhakkaktır. Bu farklılığa neden olan unsurları ortaya çıkarmak çalıĢmamızın temel hedeflerinden birisidir. Yaptığımız alan araĢtırması neticesinde seçmenlerin; siyasi parti tercihleri, Avrupa Birliği’ne yönelik tutumları, siyasi parti tercihleri ile Avrupa Birliği’ne yönelik tutumları arasında doğrusal ya da ters yönlü bir iliĢki olup olmadığı incelenmiĢtir. Ayrıca, seçmen profili sosyo-ekonomik ve kültürel yönden incelenerek bu özelliklerin Avrupa Birliği algılamasında ne derece farklı rol oynadığı ortaya çıkartılmaya çalıĢılmıĢtır.

AraĢtırmamızda sonuçları ortaya konmaya çalıĢılan temel konu baĢlıkları Ģöyledir:

 Avrupa Birliği’ne yaklaĢım, yaĢ, cinsiyet, gelir, eğitim durumu ve coğrafi bölgelere göre farklılık göstermekte midir?

 Avrupa Birliği’ne “evet” diyenler neden “evet” demektedir?

 Avrupa Birliği’ne “hayır” diyenler neden “hayır” demektedir?

(24)

 “Ulusal kaygıları ağır basan kesim” Avrupa Birliği’ne karĢı mıdır?

 Siyasal Partilerin, Avrupa Birliği’ne yaklaĢımları ile seçmenlerinin yaklaĢımları arasında doğrusal ya da ters yönlü bir iliĢki var mıdır?

 Seçmenlerin siyasal partilere oy vermesinde, oy verdikleri siyasal partinin Avrupa Birliği’ne yönelik söylemleri etkili midir?

 “Radikal Ġslamcı kesim” ile “ılımlı Ġslamcı kesim” arasında Avrupa Birliği’ne yaklaĢım konusunda farklılık var mıdır?

 Avrupa Birliği’ne girmek, Türkiye’de “Güneydoğu Sorunu”nun çözümü için önem taĢımakta mıdır?

2.1.1. AraĢtırmanın Önemi

Ülke genelinde, seçmenlerin Avrupa Birliği algısına yönelik yapılan çalıĢmaların farklı kiĢi ve kurumlar tarafından sürekli tekrarlandığını görmekteyiz. Ancak yapılan incelemelerde görülmüĢtür ki, seçmenlerin siyasal parti tercihleri ile bu tercihlerinin Avrupa Birliği’ne yönelik algılarını ne derece etkilediğini ortaya koyan çalıĢmalar az sayıdadır. Bahsi geçen çalıĢmalar, bilimsel temel ve objektiflikten uzak, çeĢitli araĢtırma kurumları veya siyasal partiler tarafından yapılan (özellikle de seçim dönemlerinde) halkın bu yöndeki yaklaĢımlarını tespit etmeye yönelik araĢtırmalardır. Bilimsel bir temele oturmayan ve özellikle de tarafsızlığı ile ilgili ciddi kuĢkular taĢıyan bu araĢtırmalar, bilimsel literatüre katkı sağlamamaktadır. Bu nedenle, yapmıĢ olduğumuz araĢtırma bu alanda var olduğu düĢünülen bilimsel araĢtırma eksikliğini gidermek amacını taĢımaktadır.

AraĢtırmamızda seçmenlerin Avrupa Birliği ile ilgili düĢünceleri bilimsel metotlarla değerlendirilmiĢ ve bu anlamda bir bakıma ülkenin fotoğrafı çekilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu bağlamda, araĢtırmamızın bilimsel literatüre katkıda bulunarak, bundan sonra yapılacak çalıĢmalara da ıĢık tutması beklenmektedir.

(25)

ÇalıĢmamızda, seçmenlerin Avrupa Birliği algısını etkileyen faktörler ile seçmenlerin siyasi parti tercihleriyle Avrupa Birliği’ne yönelik tutumları arasındaki iliĢki ortaya çıkartılmaya çalıĢılmıĢtır. Bu maksatla kullanılan model Ģekil 4’de gösterilmiĢtir. AraĢtırma modeli, Avrupa Birliği algısı ile seçmenlerin sosyo-ekonomik özellikleri, siyasi parti tercihleri ve siyasi yönelimleri arasındaki iliĢkilerin Avrupa Birliği’ne yönelik tutumlarını ne ölçüde etkilediğini incelemek üzerine kurulmuĢtur. AraĢtırma modelimiz, 3 farklı değiĢken grubundan oluĢmaktadır. Bunlardan birincisi: sosyo-ekonomik faktörler, ikincisi seçmenlerin siyasal parti tercihleri, üçüncüsü ise seçmenlerin dini yönelimleri ve Güneydoğu sorununa yaklaĢımları Ģeklindedir.

AraĢtırma Modeli Seçmenlerin Siyasal Parti Tercihleri Sosyo-ekonomik özellikleri: YaĢ Cinsiyet Eğitim Gelir Meslek YerleĢim Yeri Seçmenlerin dini yönelimleri ve Güneydoğu sorununa bakıĢ AVRUPA BĠRLĠĞĠ ALGISI

(26)

2.2. AraĢtırmanın Yöntemi

AraĢtırmamız, kantitatif araĢtırma tekniklerinden yüz yüze anket görüĢmeleri yapılarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu bölümde, araĢtırmamızın yöntemiyle ilgili olarak araĢtırmanın evreni, örneklem seçimi, anket sorularının hazırlanması, saha çalıĢmaları ve anketi uyguladığımız deneklerin özellikleri hakkında bilgiler verilmiĢtir.

2.2.1. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi

AraĢtırmamız, Türkiye genelinde gerçekleĢtirilmiĢ olup, anket formlarımız 18 yaĢ üzerindeki kiĢilere uygulanmıĢtır. Örneklemimiz, 18 yaĢ ve üzeri Türkiye kır/kent nüfusunu temsil eden toplam 2000 birimlik bir kitle olarak tespit edilmiĢtir.

ÇalıĢmamız, 18 farklı ilde gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu iller, bölgesel temsil kabiliyetine sahip olmaları nedeniyle tercih edilmiĢtir. Ġl seçiminde temel makro endikatörler (TÜĠK ve diğer resmi kaynaklardan elde edilebilecek nüfus verileri, ekonomik göstergeler ve geliĢmiĢlik göstergesi gibi unsurlar) dikkate alınarak ilin, ilgili coğrafyayı temsil edebileceği varsayılmıĢtır. Mümkün olduğu kadar heterojen iller seçilmeye çalıĢılarak, bölge içinde bir hinterlandı olmasına dikkat edilmiĢtir. Ġlleri seçerken sadece merkezleri değil, çevre ilçe sayısı ve büyüklükleri de dikkate alınmıĢtır. AraĢtırmanın yürütüldüğü iller; Ġstanbul, Ankara, Ġzmir, Adana, Bursa, Konya, Gaziantep, Ġçel, Samsun, Kırklareli, Antalya, Diyarbakır, Manisa, Denizli, Erzurum, Malatya, Kayseri ve Zonguldak’tır.

2.2.1.1. Örneklem Seçimi Sürecindeki AĢamalar:

1. Bölge (Önceden belirlenmiĢ: Tüm coğrafi bölgeler ve Metropoller)

2. Ġller (Önceden belirlenmiĢ: En kalabalık nüfusa sahip, bölgesel temsiliyeti olan 18 il) 3. Mahalleler (2000 yılı nüfus sayımı verileri kullanılarak tesadüfî olarak seçilmiĢtir) 4. Sokaklar-Örnek noktaları (Arsa ve Arazi Asgari Metrekare Birim Değerleri-2006

veritabanı kullanılarak tesadüfî olarak seçilmiĢtir)

(27)

6. Hanelerde görüĢülecek kiĢiler ( Hane seçimine kadar olan kısımda çok aĢamalı tesadüfî örnekleme uygulanmıĢtır GörüĢülecek kiĢiler yaĢ, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü, çalıĢma durumu ve yerleĢim yeri kotaları kullanılarak belirlenmiĢtir.)

2.2.1.2. Evrene ve Örnekleme ĠliĢkin Ġstatistikî Bilgiler AraĢtırmamızda;

N (temsil edilmek istenen toplam nüfus) = 48.276.740 n (araĢtırmada kullanılan örnek büyüklüğü) = 2000

Minimum anlamlı frekans: 43, minimum anlamlı yüzde: %2,3’tür. %95 güven seviyesinde12, güven aralığı13 (hata payı): % 2,2’dir. % 50’de (+/-) 2,19 olarak tespit edilmiĢtir.

2.2.2. Soru Formunun Hazırlanması

Soru formunun hazırlanması sırasında deneklerin dikkatini dağıtmayacak Ģekilde, kısa ve hedefimize uygun sorular sormaya çalıĢtık. ÇalıĢmamızda, 10 adet demografik ve 33 adet araĢtırma konumuzla ilgili olmak üzere toplam 43 adet soru sorulmuĢtur. Anketimizin ilk bölümünde deneklere demografik sorular sorulmuĢtur. Ġkinci bölümde, deneklere Avrupa Birliği ile ilgili genel sorular sorulmuĢtur. Daha sonra deneklerin siyasal parti tercihleri ve siyasal partilerin Avrupa Birliği ile ilgili politikaları hakkındaki düĢünceleri sorulmuĢtur. Devamında, deneklerin özellikle inanç durumları ve yabancılara bakıĢ açıları değerlendirilerek, son bölümde de Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaĢananlarla ilgili düĢünceleri sorulmuĢtur. Anket sorularımız genellikle kapalı uçlu sorulardan oluĢmuĢtur. Bazı sorularda deneklere soruyla ilgili seçenekler okunmayıp, deneklerin soruyla ilgili algıları test edilmeye çalıĢılmıĢtır. Her bir anketin tamamlanması yaklaĢık olarak 20-25 dakika sürmüĢtür.

2.2.3. Saha ÇalıĢmaları ve Denetim

12Güven seviyesi: Gerçek ortalama değerin, belirlenen sınırlar içerisinde olma olasılığını belirleyen büyüklüktür.

Güven seviyesi yüzde değeri olarak ifade edilir ve cevap veren popülasyonun gerçek değerinin ne sıklıkta güven aralığında yer aldığını gösterir.

13Güven aralığı: Standart sapma ve ölçme sayısına bağlı gerçek ortalama değeri içine alan sınırların (güven

sınırları) belirlediği aralık. Güven aralığı yapılan tahminin güvenilirliğini gösterir. Güven seviyesini arttırmak güven aralığını da geniĢletir.

(28)

ÇalıĢmamızda tüm Türkiye hedef alındığından dolayı, kent için il, ilçe, mahalle, sokak; kır için il, ilçe, köy, seçimi yapıldı. Bu seçim, Arsa ve Arazi Asgari Metrekare Birim Değerleri 2006 veritabanı kullanılarak tesadüfî olarak yapıldı ve listede çıkan tüm birimlere gidildi. ÇalıĢma yapmanın imkânsız olduğu veya sorunlu profillerin bulunduğu noktalar (terörün yüksek olduğu, iklimin elveriĢsiz olduğu, girilemeyen çingene mahalleleri vb.) için yedek adresler kullanıldı.

Her anketör, bir örnek noktasında ortalama 10 görüĢme yapmıĢ ve bu 10 görüĢme ortalama 5 kadın, 5 erkek olarak dağıtılmıĢtır. AraĢtırma kapsamında 204 örnek noktası kullanılmıĢtır. Aynı hane içerisinde aranan yaĢ kotasına uygun birden çok kiĢi varsa, görüĢülecek kiĢinin tespiti için doğum günü yöntemi kullanılmıĢtır. Anketlerin tamamı hanelerde gerçekleĢtirilmiĢtir.

Saha çalıĢmaları süresince yapılan anında ve yerinde denetimlere (%30 oranında) ek olarak, sahadan dönen anketler de (%57 oranında) telefon kontrolüne tabi tutulmuĢtur. Telefon kontrolleri esnasında, görüĢülen kiĢilerin temel demografik özellikleri, soru formundan seçilecek olan bazı sorular, görüĢmenin ne kadar sürdüğü, kart gösterilip gösterilmediği ve adresi sorulmuĢtur. Geçersiz olduğu tespit edilen anketler iptal edilerek, yerine yeni anketler yapılmıĢtır. Kontroller sırasında hatalı bulunan 43 anket iptal edilerek yenilenmiĢtir. Ġptal nedenleri arasında ankette içerik hatalarının bulunması ve anketteki bazı sorulara yanıt verilmemiĢ olması nedenleri yer almaktadır. Ayrıca anketlerin tümü veri giriĢinden önce içerik kontrolüne tabi tutulmuĢlardır.

Elde edilen araĢtırma verileri yaĢ, cinsiyet, çalıĢma durumu, yerleĢim yeri il ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinde oy verilen parti üzerinden ağırlıklandırılmıĢtır.

2.2.4. Deneklerin Sosyo-Ekonomik Özellikleri

ÇalıĢmamızın bu bölümünde anketi uyguladığımız deneklerin özellikleri ayrıntılı olarak verilmiĢtir.

2.2.4.1. Deneklerin Cinsiyeti

Yapılan alan çalıĢması toplam 2000 kiĢiye uygulanmıĢtır. Bu 2000 kiĢinin kadın-erkek olarak dağılımına baktığımızda; 1008 kiĢinin kadın, 992 kiĢinin ise kadın-erkeklerden

(29)

oluĢtuğu görülmektedir. ÇalıĢmada, görüĢülen deneklerin cinsiyetleri arasında sayısal anlamda çok büyük bir farklılığın olmaması her iki cinsiyetin siyasal konulardaki cevaplarının alınması ve bu cevapların yorumlanması için faydalı olmuĢtur.

Tablo 1. Deneklerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı

Cinsiyet Sayı %

Kadın 1008 50.4

Erkek 992 49.6

BAZ 2000 100

2.2.4.2. Deneklerin YaĢ Grupları

Deneklerin yaĢ grupları dağılımına baktığımız zaman Tablo 2’de görüleceği gibi 18-24 yaĢ grubundan 361 kiĢi, 25-34 yaĢ grubundan 507 kiĢi, 35-44 yaĢ grubundan 406 kiĢi, 45-54 yaĢ grubundan 317 kiĢi ve 55 yaĢ üzeri gruptan 409 kiĢi ile görüĢülmüĢtür.

Tablo 2. Deneklerin YaĢ Gruplarına Göre Dağılımı

YaĢ Sayı % 18-24 361 18.1 25-34 507 25.4 35-44 406 20.3 45-54 317 15.8 55+ 409 20.4 BAZ 2000 100

(30)

2.2.4.3. Deneklerin Eğitim Düzeyleri

Tablo 3’te görüldüğü gibi, görüĢülen deneklerin 242’si herhangi bir eğitim almamıĢ, 1132’si alt eğitim grubundan, 459’u orta eğitim ve 167’si üst eğitim grubundandır.

Tablo 3- Deneklerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı

Eğitim Düzeyi Sayı %

Eğitim AlmamıĢ 242 12.1

Alt Eğitim Grubu 1132 56.6

Orta Eğitim Grubu 459 23.0

Üst Eğitim Grubu 167 8.3

BAZ 2000 100

2.2.4.4. Deneklerin Bölgelere Göre Dağılımı

AraĢtırmamız, Türkiye genelini temsil edebilecek Ģekilde bir örneklem yapısına sahip olup, ankete katılanlardan 1427 kiĢi kent merkezlerinde oturmakta iken, 573 kiĢi kırsal bölgelerde ikamet etmektedir. ÇalıĢmamızın Türkiye genelinde bölgelere göre dağılımı ayrıntılı olarak Tablo 4 ve Tablo 5’de verilmiĢtir.

Tablo 4. YerleĢim Yeri Bazında Örneklem Dağılımı

YerleĢim yeri Sayı %

Kent 1427 71.3

Kır 523 28.7

BAZ 2000 100

Tablo 5. Deneklerin Bölgelere Göre Dağılımı

Cinsiyet Sayı %

(31)

Ġzmir)

Marmara (Bursa, Kırklareli) 247 12.4

Ege (Denizli, Manisa) 168 8.4

Akdeniz (Adana, Antalya, Ġçel) 250 12.4

Karadeniz (Samsun, Zonguldak) 220 11.0

Ġç Anadolu (Kayseri, Konya) 194 9.7

Doğu Anadolu (Erzurum,

Malatya) 146 7.3

Güneydoğu Anadolu

(Diyarbakır, Gaziantep) 156 7.8

BAZ 2000 100

2.3. AraĢtırma Bulgu ve Sonuçları

Anketimiz, 2009 yılı ġubat ve Mart aylarında, Türkiye’nin 18 ayrı bölgesinde, 2000 kiĢiden oluĢan bir örneklem kitlesi üzerine uygulanmıĢtır. Daha sonra, elde edilen verilerin iĢlenmesiyle birlikte, konuyla ilgili analizler yapılarak raporlar ve tablolar oluĢturulmuĢtur. Bu çalıĢmaların sonucunda, verilerin değerlendirilmesiyle elde ettiğimiz tespitler aĢağıda ayrıntılı olarak açıklanmıĢtır.

2.3.1. Avrupa Birliği’ne Yönelik Genel Tutum ve Seçmen Profili ĠliĢkisi

ÇalıĢmamızın ilk bölümünde, seçmenlerin Avrupa Birliği’ne yönelik genel tutumları tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu doğrultuda, ilk olarak seçmenlerin demografik özellikleri bağlamında Avrupa Birliği’ne yönelik yaklaĢımları ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır. Daha sonra, seçmenlerin yerleĢim yeri (kent, kır), bölgeleri ve sosyo-ekonomik statüleri temel alınarak Avrupa Birliği’ne yönelik yaklaĢımları karĢılaĢtırmalı olarak incelenmeye çalıĢılmıĢtır.

2.3.1.1. Demografik Farklılıklar

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olarak girmesi konusunda, kesinlikle girmesi gerektiğini düĢünenler (%30) ile kesinlikle girmemesi gerektiğini düĢünenlerin (%29) oranı birbirine yakınken; Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda genel tutumun “Türkiye Avrupa Birliği’ne girse de girmese de olur” (%41) yönünde olduğu görülmektedir. Ülkemizde özellikle 2005 yılından sonra, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda kamuoyu desteğinin azaldığı, yapılan çalıĢmalarda karĢılaĢılan bir durum olmuĢtur. Nitekim, çalıĢmamızda da bu

Referanslar

Benzer Belgeler

Talât P aşa’nın önceki yıl ve­ fat eden eşi Hayriye Talât B af- ralı'nın evinde ortaya çıkan belgeler arasında, 1914 yılında yapılan genel nüfus

Bakanlık, "çevre ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen çevre kirlili ği ve gürültünün önlenmesi ile seçimlerde propaganda amacıyla kullanılacak el ilanları,

Çalışma seçimlerin ortaya çıkışı ve İslamcı hareketlerin seçim rekabetinde yer almasını tarihsel olarak inceleyecek, daha sonra Arap ayaklanmaları öncesi ve

a) İlk genel seçimler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp, Başkanlık Divanı oluşuncaya kadar geçecek süre içinde kurulan siyasi partilerin, genel başkan, merkez

ideolojilerin gelişmesine ve yayılmasına izin verilmez. Tek Partili Siyasal Sistemler.. 2) Otoriter tek parti sistemi: Belirgin bir ideolojisi yoktur. Korku, baskı ve kuvvete

Travma sonrasý stres bozukluðu (TSSB), aðýr bir psikolojik trav- ma sonrasýnda ortaya çýkan, travmatik olayýn tekrar tekrar yaþanmasý, olayý hatýrlatan uyaranlardan kaçýnma

DEMOKRASİ, PARTİLER SİYASETİN FİNANSMANI VE... ÖNSÖZ ...VII

Sonuç olarak demokrasi için vazgeçilmez olan, demokrasinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliliği açısından gerekli görülen siyasi partiler, Türkiye’de her ne