Haberci Çocuk Cinayetleri / Perihan_____
Mağden / AFA Yayınları, İst. Şubat 1991
115 s. / 9.000 TL. / CKK Kod No:
0 1 1 . 1 5 4 ___________________ '
BUKET UZUNER
Yeni bir yazarın, hiç tanı madık kalemi kitapçı vitrinin de belirince, biraz merak, bi raz kuşku yaratır. Kimdir, na sıl biridir, ne yazmıştır ve en önemlisi nasıl yazmıştır? Doğrusu; kalemini nasıl kul lanmıştır?
Önce kitabın adı, yazarın ve yayınevinin adına bakılır. Sonra ön ve arka kapak ince lenir. Artık her kitap sımsıkı naylonlandığı için üste lik örnek bir kopya da açılmadığından, ancak eski günlerde atılacak bir başka adım, kitabın sayfalarını çevirip, bu yepyeni yazarın satır aralarında sizi yaka laması için dolaşmaktı.
İyi kit-aplar yayımlayan bir yayınevinin adı, bir gü vencedir. Ön ve arka kapak, hem grafik hem de söz sel yanıyla önemli bir ipucudur. Tabii bir de fiyatına bakarsınız.
Bu aşamada, bir ilk kitap sahibi, yeni yazar olarak Perihan Mağden, şanslı bir başlangıçla kitapçı vitri ninden el sallıyor bize. Bunun yaratılmış bir şans olup olmadığınıysa, ancak kendisi biliyor.
“Kolay anlaşılır şeylerden kaçının. Kolay anlaşılır şeyler kimi zaman anlaşılmayı bile hak etmezler. Hem bazı öyle kolay anlaşılır şeyler vardır ki kolay lıklarıyla düşünceli ve derin insanların kafalarım bu landırırlar. Zira böyleleri her şeyi olduğundan derin lerde ararlar. ” (s. 90)
Özgüvenli ve ciddi bir edebiyatçının
“Yeraltından Notlar” ve Sherlock
Holmes’e uzanan bir yelpazede keyifli,
ısırarak güldüren bir gezintisine
davetlisiniz. Yolculuğunuz bazen at
üstünde bazan da roketle sürecek.
“Haberci Çocuk Cinayetleri”nin üslubunu kendi yazarının ağzından bu alıntıyla tanımlamak olası. Za manı, mekânı, pasaportları, hatta zaman zaman cin siyetleri de olmayan karakterlerin bütün dezavantaj larını, bilinçli bir ustalıkla, evrenselliğin kalıcı doğa sında birer avantaja dönüştüren Perihan Mağden, edebiyatımızda sık rastlanmayan, hatta eksik kalmış bir tat sunuyor okura. Serin, yer yer çok soğukkanlı, belki de soğuk ve çok mesafeli profesyonel bir sena ristin Herzog, Fassbinder ve Woody Allen, özgü venli ve ciddi bir edebiyatçının “Yer Altından N ot lar” ve Sherlock Holmes’e uzanan bir yelpazede ke
kız kıvraklığı, kimi zaman da bir öztürkçe fanatiği kaygısıyla örülmüş, ama asla rahatsız etmeyen, den geli ve rahat bir sentezle akıyor sayfalarda. Sanki Ni hal Yalaza Taluy’un eşsiz çevirisinden bir Dosto- yevski okuyorsunuz ya da Irma Dolanoğlu’nun Türkçesiyle Woody Ailen.
Dil bir edebiyat yapıtının en önemli aracıdır, yapı taşıdır. Ama kötü bir mimarlık, mühendislik çalışma sı üzerine en iyi kalitede yapı taşı, malzeme de kullan sanız, sonuç başarılı olmayacak, binanızın yanlış ve eksikleri sonuna dek sırıtacaktır. Bu nedenle, dil tek başına bir edebiyat eserinin ürününün belirleyicisi olamaz. Kurgu, altyapı, konuyla birlikte, dil bir kri terdir. Bir eseri yalnızca dili nedeniyle yüceltmek ya da mahkûm etmek yetersizliktir.
“Haberci Çocuk Cinayetleri”nin dili, konusu ve konumu nedeniyle uygun bir dil denemesidir.
“Biliyorsunuz, elli yaşında. Hindistan’dan döndü dedemiz. Mesleğinin zirvesindeyken, birden, çekti bürosunun kapısını ve gençlik yıllarını geçirdiği Bombay’a döndü. Hoş, Hindistan’a gidenler bir daha dönmezlermiş. Dönseler bile, bir tarafları hep orada kalırmış.” (s. 84)
Edebiyat da böyledir. İnanç, sevgi ve tutkuyla gencecikken edebiyata bulaşanlar, bir daha asla vaz geçemezler ondan. Vazgeçseler bile bir tarafları hep orada kalır.
Bu yüzden Perihan Mağden’in yeni kitabının ge leceğini sanıyor, okumayı beklerken, yerli edebiyata küskünlere, bıkkınlara ve okuma tembellerine bile, “Haberci Çocuk Cinayetleri”nin evrensel, egzotik baharatlı tadını öneriyorum. Yanında -Mağden vis kiyi tercih etse de- soğuk bir kadeh beyaz şarapla iyi gider. □
Dili, konusu ve konumuyla ilginç bir kitap: Haberci Çocuk Cinayetleri
Kendine rağmen sevgi
çtloif'
yifli, ısırarak güldüren bir ge zintisine davetlisiniz. Yolculuk bazen at üstünde, bazen eski bir tramvayla, bir tren ve roketle sürüyor. Yine de bunca farklı yazar, yönetmen ve serüven ara cı kafanızı karıştırmıyor. Ç ün kü Perihan Mağden bunları kültürel birikiminin ve kişisel deneyimlerinin varsıllığı hane sinde tutuyor, size yalnızca yol culuk yapmak kalıyor. Çünkü karşınızda zeki, gözlemci, du yarlı, alıngan, hınzır, dilini hiç esirgemez, gezgin bir kadın var!
Cüceler, özel dedektifler, mu- tasyona uğramış teknoloji hari kası çocuklar, hadım edilmiş Çin adlı Hintliler, ilgisi ve sevgi siyle yoran, ama o vazgeçilmez ‘anne’ figürü, Bogard, Rolling Stones, Bach, Lina Turner, Hamlet-Sezar ve Mösyö Jakob hepsi aynı uzun öykünün egzo tik müziğinde dans ediyorlar. Zaten bilincimiz ve bilinçaltı- mız, geçmişimiz ve bugünü müz, düşlerimiz, gerçeklerimiz, korku ve sevinçlerimizle bir ara da yaşamıyor muyuz hepimiz?
Üstüne üstlük, “Sevgi budur işte. Kendinize rağmen duydu ğunuz şeydir sevgi. Gerisine eş kenar üçgenlerin sıkıntısı de- nir” ya... (s: 41)
Perihan Mağden’in dili de üzerinde durulması gereken bir nokta. Sözcükler üzerinde ince ince çalışmanın verdiği özgüve ni, kimi zaman görmüş geçirmiş yaşlı başlı bir erkek yazar ağzı (o gençliklerinin kadınsız eksik toplum ‘Beyler/Baylar’ ağzı) ki
mi zaman yeni yetme bir genç Perihan Mağden: "Sevgi budur işte. Kendinize rağmen duyduğunuz şeydir sevgi. Gerisine eşkenar üçgenlerin sıkıntısı denir."
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi