IgâLTAKVİMDEN
YAPMAK
Muallim
N«aeiV<
"Çelenk,, ^
Yazan: VLUNAY
R
efik Halit Karay’ın geçen pazar, “Muallim Naci” hakkında yazdığı müsahabe, üs tatça bir yazı idi; Türk edebiya tında münakaşalı bir devrin, e- debî bir mektebin tarihi, o hare ketin başında bulunan adamın edebî karakteri tahlil edilmek suretile tesbit ediliyor; bu itibar la makaleyi edebiyat tarihimizin en kuvvetli sahifelerinden biri olmak üzere zikredebiliriz. Refik Halidi Muallim Naciye yaklaştı, ran dil bahsidir; Nacinin kale minde Türkçe dürüst va sağlam- dı_ Lisanı bütün varhğile tekellüf lerden kurtarmak, onu Tanzima- tm lüzumsuz tasannu’larından silkelemek istemiş ve sadeliği yal mz terviç değil hattâ tesis eden lerden biri olmuştur. Refik Ha lit de bu fikrin mutaassıp taraf tan, hattâ Havârisidir. Nacinin lisan kavaidine fazla bağlı olma sını hoş görmiyenler var; bunlar dan biri de benim. Bunun, yeni yetişenlerin ayaklarını köstekle diği hakkında bir kanaat mevcut olabilir; fakat lisanm bugün için de yüzdüğü “za’f-ı-telif, Haşv, ta’kid, itnab” 'deryasını görünce merhumun bu vadideki “uzlaş maz” lığım çok doğru buluyo rum. Hakikaten Nacide lisan ha tası ne demek? Hattâ ufak bir şivesizlik, belâgat bakmamdan küçücük kusur dahi bulunamaz. Manzumelerinde vezin ve kafiye uğrunda en müsamaha edilecek bir zarurete katlanmağa tenezzül etmemiştir.Naci ortada “ Osmanlıca” na- mile mevhum bir lisanın mevcu diyetine hiç ehemmiyet verme miş, onca okuduğumuz, yazdığı mız, konuştuğumuz dil “Türkçe” dir. Daha o zaman bütün dillerin genişlemek, zenginleşmek için birbirlerinden edecekleri istifade yi pek güzel anlamış, takdir et mişti. Köksüz kelime uydurma mış; benimsemek tarafına git miştir. Bunu eksik kalan lügati ile de zımnen söyler: O zaman Türkçeye giren, yerleşen Arab ve Fars kelimelerinden başka yi. ne dilimize sokulan, yahut sokul mak istidadını gösteren garp li sanlarından da kelimeler almış tır.
Naci mektebinin “Edebiyat-ı- Cedide” mücadelesinde hakkı tas dik olunmamıştır. İki edebî mek tep er meydanına çıktıkları za man Naci sadelik, Servetifünun cular ise kelime yığmlarile mü cehhez idiler; bütün o me’nûs o. lan olmayan; yanlış, doğru oku nan Arap ve Fars kelimeleri harp meydanını ye’cuc me’cuc’ler gibi kapladılar ve Naci mektebinin yerine geçip oturdular.
Fakat görüyoruz ki, Türk ede biyatının mu’cizeler yapan en bü yük edibi, Nacinin dilimize ya. •idmiş hizmetlerde ördüğü çelen di elli sene sonra onun unutul muş mezarına koyuyor. Var ol sun!
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi