19 KANUNUSANİ— İ M İ y k m k i a i a h S a y fa : 6
■assa?
m at m *G eneral K â zım K a ra b e k irîn l Hatıratı
NASIL
GİRDİK f
:tıumM»;isn«snJ?tsfia3“ wo3ls«J»ıoouaı»>«>»w«««ıetiaBîuiiüîai«!i:i!;c."4yaıii«ıuelHî,ttMI,
Almanların Maksadı
Onlar Göben V e Breslâvı Bize
Memnuniyetle Sattılar, Fakat...
Donanma Amiralliğine Tayin Edilen Alman Amirali
Bizi de Harbe Sürüklemek İçin Elinden Geleni Yaptı
7 Ağustos 1914 de hükümet bh beyanname ile lngilterede yapıl m akta olan Sultan Osman diritna-
vutumuzun son taksit olan 700,000 lirası verilmiş ve yarım saat evel gemilerimize OsmanlI sancağının çekilmesi tak arrü r etmişken Ingliz- lerin bunları gazbettiğini gazeteler le ilân etmişti. Arkasından Reşadi ye zırhlısıle destroyerlerimizin de ayni akibetlere uğradığı ilân ve ga zetelerimizin haklı olarak ağır hü cumları efkârıumumiyemizi îngliz- lere karşı ziyadesile soğutmuştu. Böyle bir zamanda Almanların bize iki harb gemisi sattığının ilânı Al ınanlara karşı kalblerde büyük bir sevgi uyandırmıştı. Zaten Ruslar la harb ettiğinden dolayı herkes o- na karşı müteveccih bulunurken bu nazik zamanımızda bize iki gemi göndermesi tabiatile çok derin te sirler yapmıştı. îstanbula gelişleri, ni 16 (3) Ağustos gazeteleri şöyle yazdılar:
(Birkaç günden ibaret olduğu halde bize birkaç sene kadar uzun gelen bir devrei intizardan sonra paytahtımıza nihayet yeni dritııavu- tumuzla yeni kruvazörümüze kavu şuyoruz: Yavuz dritııavutu ile Mi dilli kruvazörü bugün limanımıza muvasalat ediyorlar...
Elyevm şanlı sancağımızı taşı m akta bulunan yeni gemilerimiz ge ce Büyükkada civarına vasıl olmuş lar, Bahriye Nazırı Cemal paşa da istikbal için gece adaya aziıret ey lemişlerdir. Yavuz ve Midillinin za- bitan ile bir kısım mürettebatı da sefineleri adalarda beklemişlerdir. Bu sabah bunların Alman efrat ve m ürettebatı ile tebdilleri icra kılı nacak, sonra adalardan hareket e- dilerek öğleden evvel 10 la 11 a ra sında limanımıza muvasalat oluna caktır.
Kumandanlık meselesini şöyle kararlaştırılmış ve gazetelerle de i- lân olunmuştu:
Donanmayı Humayun kumandan lığına Bahriye Nazaı-e.ti birinci er- kânıharbiye reisi Arif, komodorlu- ğuna da Muzafer beyler tayin olun muştur. Diyerek bu zatleri senadan sonrfa (Yavuz ve Midilli ile ahiren kesbikuvet eden sevgili donanma mızın böyle muktedir ellerde bulun dukça vezaifini tamamen ifa ile milletin yüzünü güldüreceğine şüp he yoktur.)
Almanlar bu emre itiraz ediyor lar ve Tuzla önünde yatan umum donanma kumandanlığına Amirla Suzan ikinci kumandanlığına da A- rif bey tayin olunuyor. F a k a t iş bu nunla da bitmiyor Yavuzda (Türk bayrağı bulunmasına rağmen Al man amiral bayrağı da indirilmiyor.
G.
Kâzım Karabekirin
Kafkas cephesinde: Kızak üzerinde bir keşif müfrezesinin ateşi
Y azan:
G eneral
Kâzım Karabekir
— 24 —
Bu sırada Reşitpaşa vapuru da Lon- dradan îstanbula geliyor. Cemal paşaya Reşadiye süvarisi Vasıf, beyi Bahriye erkânıharbiye reisi ta yin ediyor. Sultan Osman dritnavu-
tu süvarisi Rauf bey açıkta kalıyor Gelen zabitlerin münasip yerlere ta yini için Arif beyle görüşmesini Cemal paşa Rauf beye emrediyor Rauf bey donanmaya geldiği zaman Alman amiral bayrağım görünce gidip Cemal paşaya şikâyet ediyor. Cemal paşa da şöyle cevab veriyor:
— Ne yapalım herifler ne gemi den çıkıyor, ne de amiral bayrağını değiştiriyor. Gemiler ismen bizim!
Rauf bey de şu cevabı veriyor: — Beni torpido filosu kumanda nı yapın bir gün geminin etrafını sarar zorla tayfayı çıkarırız.
Rauf bey bunu ayni günde ba na da anlattı ve bu gemiler Alman lar elinde kaldıkça istedikleri za man bizi harbe sürüklerler dedi.
Ertesi günü ne gariptir ki to r pido filosuna bir Alman kuman dan tayin olundu. Rauf beyi de E n ver paşa çağırarak diyor:
— EfganEmirine padişahımızın
mektub ve hediyelerini bizzat gö türmeği şeref bilirim. Fakat vazifem müsait değil bu işi sen yap!
Hediye ve mektubu veriyor ve yanına şubei mahsusa müdürü Fev zi beyi de, İran ateşemiliteri olarak, kâtih Rauf beyi birkaç maiyetile B ağdada yola çıkarıyor.
Cemal paşa bidayette Alman a- miralma ve Ahnan mürettebatına aleyhtar görünürken birdenbire fikrinde değişiklik husule gelmesi
•Â\
I
Kafkas cephesinde köpekle rile keşşaf kızakçı müfrezemiz
ve torpito filosuna bile bir Alman kumandan tayin etmesi, Almanlar la birlikte harbe girmek üzere bu günlerde bir k arar verilmiş olduğu nu gösteriyordu. Boğazların müda faası için lâzımgelen kara kuvvetleri hakkında da kısaca malûmat ver dikten sonra artık harbe girişimiz meselesinde bu kararları da görece ğiz.
K ara küvetleri: Hazarda reisi sânî Broıızartin yaptığı ve Harbiv > Nazırı ve erkânıharbiye reisi Enver imzasile ve kendi eleyazısıyle (fikre tamamile iştirak eder ve icras.nı emreylerim.) Diyerek tasdik ettiği proje ile bugünkü vaziyetimizde bo ğazların ve hudutlarımızın itilâf devletlerine karşı müdafaası mese lesi birbirini tutmuyordu.
H azarda pek mahrem tu tu larak bize dahi büdirilmemiş olan bu pro jenin esası Osmanlı devletine karşı, Balkan devletleri ve Rusyanm bir likte harbe kalktıkları faraziyesine göre idi. Hâkim olan mütalea da şu idi: Meydan muharebesini kazan mağa yahut hiç olmazsa kaybet meğe ceht için tekmil kuvvetler ne tice alınacak mahalde birleşmelidir. Bunun için bütün Osmanlı orduları İstanbul ve civarında toplanacak ve diğer hudutlar terk olunacaktı. Yani Irak, Filistin, Suriye, Kafkas cephelerinde yalnız hudut bölükleri kalacaktı. Bronzartin fikrince eğer biz Balkan harbinde bu tarzda h a reket edip Yanya, îşkodra, Edirne gibi kalelerden de vazgeçerek bü tün kuvvetleri Çatalcae hattında topladıktan sonra ahvale göre ka
deme kademe ilerleseydik meydan muharebesini kazandıktan sonra kaybolan yerleri geri almak güç olmazdı.
Cihanharbi vaziyetinde Sırbiya harbe girişmiş olduğu gibi Bulgar ların birlikte hareketi Almanlarca muhakkak ve Romanyanmki de muhtemel görüldüğünden bütün or dularımız Trakyada toplanacaklar ve şimale yürüyüşe hazır bir halde bulunacaklardı.
Tecemmü plânları hakkmdaki tafsilat harekâta ait olduğunda ü- çüncü kitabta göreceğiz; Burada kısaca söyliyeceğim şeyler; o za man bu hususlarla olan münasebe timden ve tesirlerimden ibaret ola caktır.
(D eva m ı var)
M ü ze s in i Z iy a r e t
Çanakkale Harbine Ve Şark Hare
-
kâtına Ait Kıymetli Hatıralar
Sayın İstanbul mebusu GeneralKâzım Karabekirle Yedigün mec muası namına konuşan m uharrir Hikmet Münürün ilk yazısını geçen h afta negretmiştik. Bugün de bu mülakatın ikinci kısmını koyuyo ruz.
Bu yazı, Sayın Generalin büyük tarihî kıymeti haiz harp hatıralari- îe dolu müzesile sanat ve terbiye hakkmdaki fikirlerini anlatm akta dır.
* *
— Bütün hatıralarınıza kıymet verdiğinizi görüyorum. Siz her şey den evvel bir askersiniz, muharebe ler idare etmiş, m uzaffer olmuş bir kumandansınız. Doğrudan doğruya harp meydanlarından getirdiğiniz hatıraları da saklamış olacaksınız, Onları da görebilir miyim?
— Hay hay.. Yukarı çıkalım, size müzemi göstereyim.
General Kâzım Karabekir beni çalışma odasından alarak, evinin en ü st katındaki büyük tarihî müze sine götürdü. Ve o müzeye giderken bütün mazinin gözünde canlanmış olduğunu hissediyordum. Üzerinde sivil elbise bulunmasına rağmen, hüviyetine giyinmiş olduğu ebedî asker üniforması ruhunda parılda- yor; kılıcının şıngırtıları kulağına aksediyor gibiydi. Geniş omuzların çizdiği heybetli silüetinin ardında, müzeye girerken, ben de, bombar dımanları dinmiş, barut kokuları henüz silinmiş, sessiz ve tarihî bir harp meydanına uzanıyormuş ka dar heyecan ve hayal içinde kendi mi kaybetmiştim.
General Karabekir, sol ta ra fta duvaım yüksek bir yerine asılmış olan, kara kalemle yapılmış kendi portresini göstererek şöyle dedi:
— Biz, şarkta harbettik. Fakat medenî bir harp yaptık. Bunu ora da bulunan Amerikalılar da müşa hede etti. Ermeni çocuklarına olan şefkatimi gördüler. Bu tabloyu, E r meni çocukları yaparak bana hedi ye etmişlerdir.
Resme dikkatle baktım. Altında şöyle yazıyordu.
Yetimler babası Kâzım Karabekir Hazretleri,
Trabzon Ermeni yetimleri tarafından, 9 Eylül 338 Okuyucularıma burada, General Karabekirin ilerde yazacağı (Erme- niler) isimli kitap ve diğer eserle rine dair neşrettiği bir risaleden, mevzula alâkası dolayısile bir kaç satır almayı yerinde buluyorum. O risalenin bir yaprağında diyor ki:
(Türk ordusunun büyük zaptı rap ta malik olduğunn, katliâm ya pılmadığını ve Ermeni çocuklarına gösterdiğimiz şefkati cihana ilân eden K arstaki Amerika heyetinin emrinde 6000 fakir veya kimsesiz Ermeni çocuk vardı. Gümrüde de ayni vaziyeti muhafaza ettirdik. Bu Ermeni çocukları şimdi birer deli kanlı oldular. Haklarındaki Tilrk şefkatini unutmamış olduklarını li mit ederim. Bunu, oradaki Ermeni
Kâzım Karabekir, evinin üst katındaki müzesinin başka bir
köşesinde hatıralarını anlatıyor
Yazan :
Hikmet Miiniir
halkı da yakından bilir. Ermeni ye timlerinin hana (Yetimler bahası) hitabile hediye ettikleri kara kalem resmimi samimî bir h atıra olarak hususî müzemde saklıyorum.)
Sayın General kurşunla delin miş bir torpil parçasını eline a la rak :
— Buna askerler, (Karakedi) tâbir ederler, dedi. Çanakkale yadi gârıdır. Nasıl olup ta böyle delik deşik hale geldiğini soracaksınız. Anlatayım: Düşman bu torpillerle, yakın hatlardan döğüyordu. Bizim mukabil silâhımız yoktu. O zaru retle bu torpilleri havada kurşunla patlatm ağa muvaffak olmuştum. Tıpkı tayyareye ateş eder gibi man ga ile bu torpillere ateş ettiriyor dum. Gördüğünüz delikler, kahra man Mehmetçiklerin harikulâde ce saret ve nişancılığının unutulmaz eserleridir.
— Ya bu kurşun ve mermi par çaları?.
— Bu kurşun ve mermi parça ları da girdiğim bütün harplerde hayatımı tehlikeye koyan şeyler dir. Kısmen toplayıp getirdim.
— Şu kılıçlar?
— Yine iştirak ettiğim muhare belerde iğtinam edilmiştir.
Müzenin bir köşesinde avcı çan tası, eğer takımı, bastonlar, m atra, dürbinler ve bayraklar görünüyor du. General Karabekir:
— Onlar da, muhtelif seferlerin hatıralarıdır, diye anlattı. K arar gâh bayraklarım, dağlarda gezdi ğim bastonlar, ve kullandığım dür binler... Dürbinlerden biri Mareşal Golç’undur. Vefatından sonra aile si bana hediye etmiştir. Diğerleri Ruslardan iğtinam ettiğim dürbin- lerdir. Cephede kullanıyordum. Şu gördüğünüz tarassu t dürbini ile şimdi güzel havalarda balkona çı
îstanbul Mebusu General Karabekir, müzesindeki harp
hatıralarını gösteriyor
karak denizi seyrederim. Bazan tayyarelerimize bakarım, Ve yaz geceleri çocuklarıma denizi, ayı, yıldızları seyrettiririm .
— Şurada paraşüt gibi bir şey görüyorum ?
— Evet. Gece fişeklerinin balon larıdır. Bunlar havada düşmeden durur ve projektör gibi tenviri uza tır. Fransızlardan alınmıştır. Ça nakkale yadigârı..
General K arabekirin Şark- cephe sinde işgal ettiği kumandanlık d a i resinin kapısındaki (Kumandanlık)
(Girilemez) ve yaverler odasının kapısındaki (Yaverler) levhası bile burada..
Sonra bir diğer köşeye geçiyo ruz, burada da Şarkta yetiştirdiği çocukların sanat ve askerlik terbi yelerinin birer nümunesi sayılabi lecek hatıralar görülüyor. Meselâ ortasında bir kaç kurşun deliği bulunan, a t resmi merbut bir kahve tepsisi...
— Üzerini okuyunuz, dedi. Tepsinin bir kenarına sıkıştırıl mış olan kartın üstünde şöyle ya zıyor :
(100 metre mesafeden attığım iki kurşundan ikisinin isabetiie vur duğum bu tabloyu, benim gibi kü çük, on üç yaşında bir talebenin muvaffakiyeti olarak hediye ede rim.
Şark cephesi şehit yavrula rından M. Şükrü
26 Eylti 888)
Müzede bir sandalye de bulunu yordu.
— Bunun hatırasını anlatır mı siniz? dedim.
General, hayli uzak bir maziye uzandığını sezdiren bir derinlikle:
— ittih a t ve {Terakki Cemiyeti nin M anastırdaki ilk teşkilâtı ile uğraştığım zamanların hatırasıdır, dedi. Daima bu sandalye üzerinde çalışırdım. Gelirken beraberimd* getirdim.
Şarktaki yetimlerin vücude ge tirdiği diğer eserler.. Oyma oyun caklara, çatal bıçağa, küçük ayak sandallarına varmcıya kadar he men hepsinden birer nümune getir miş: birer h atıra olarak saklıyor. Ve bir çok tarih î kitap.. General:
— Bu neviden kitaplarım daha çoktu; dedi. F ak at büyük bir yan gın geçirmiştik. Meşhur Zeyrek yangını... O vakit yandı.
Kâzım Karabekirin, içiçe büyük bir maziyi andıran müzesinden çı karken her şeyi gördüm ve size her şeyi anlattım diyemem. Onlardan bir çoğunu -dalıa ewelc,e söylediği gibi- diğer kıymetli millî hatıralar la birlikte umumî müzeye verdiği zaman sîzler de teferrüatile göre ceksiniz.
Pırıl pırıl yanan madenî bir kuş kafesinin yanmdan geçiyorduk. î- çerieinde bıcır bıcır konuşan bir ka- narye... General Karabekir:
G.
K â z ım
K a ra b ek irin
M ü zesin i Z iy a r e t
(B a şta ra fı 5 inci s a y fa d a )
— Kuşlar, çiçekler, musiki ve şiir... daima sevdiğim hususî meş galelerim olmuştur, dedi. Yağmurlu ve karlı havalarda bile bahçe ile uğ raşm aktan zevk alırım. Hergün bi raz keman çalarım. Çocuklarıma müzikle terbiyevî oyunlar yaptırı rım... Dimağımı dinlendirmek için baş vurduğum meşguliyetlerden bi ri de elimin alt katındaki hususî tamirhanemde gördüğüm m aran gozluk işleridir. Ben daha Fatih Askerî Rüştiyesine giderken pede rim vefat etmişti. O zaman bir hay li sıkıntı çekmiştik. Esasen muzta- rip olan annemi daha fazla sıkıntı ya düşürmemek için, müzayakamı zın acılarını sezdirmemek için gece leyin su taşıdığım ve bazan avimi- zin damını aktardığım bile oldu. Evin öteberi yapılarım ben yapar, kırık döküklerini tam ir ederdim. O günlerden kalmış olan bir itiyatla bugün bile halâ, marangoz işlerimi basit âletlerle kendim yaparım .A y rıca kitaplarımı kendim ciltler, ced- vel, gönye vesair eşyayı hep ken dim işliyerek vücude getiririm.. Ço cuklarımı da aynen böyle yetiştiri yor, kendi elleriyle beeerebüecekle- ri işleri kendilerine yaptırmak ga yesini güdüyorum.
General Karabekir, çocuklarının -b ir çok terbiyevî hususiyetleri o- lan - odalarını da göstermek isti yordu. F ak at A nkaraya göç ediş
telâşiyle birçok eşya sarılmış, denk ler yapılmıştı; özür diledi. Tekrar çalışma odasma indik.