T'P& Öb
0&G
CUMHURİYET DERGİ
moralimi de bozmuyorum.. diyor. Berkan Karpat, daha önce yazdığı üç rad yo oyunu ve yine iki yıl önce sahnelenen “Pa pa O” adlı tek perdelik oyunuyla bütün ba kışları üzerinde toplamıştı... Tutucu zevkle ri olan, orta yaş üstü tiyatro seyircisine ters gelebilecek, belki de hoşlarına gitmeyecek görsel “şok”lan var K arpat’m sergilediği oyunlarda.
“Nâzım ’ı bambaşka yorumlarla anlatmak ve onun şiirlerinden bir ‘atm osfer’ yarat mak, şaşırtıcı dekorlar ve ses efektleriyle ün lü ustayı 2000’li yıllara taşımak en büyük is- teğimdi ötedenberi..” diyecek kadar kendine güveniyor. Deneysel tiyatronun kuralları içinde koşturuyor ve üretiyor. Aslında fan tastik açılımlara olanak tanıyan bir hayal gü cünün ortaya koyduğu işler gözüyle de baka biliriz Berkan Karpat’m tiyatro anlayışına ve ortaya koyduklarına...
Bilgisayarı konuşturmak
“Nâzım Hikmet Üçlem esi” adlı çalışm a sıyla bir anda dikkatleri çeken Berkan Kar pat’m bu üçlüden sonuncusu olan “Bu gece güneşi içiyorum”u izlemeye giderken nasıl bir oyun seyredeceğimi ve neler göreceğimi doğrusu kestiremiyordum.
Dev bir film stüdyosunu anımsatan karar tılmış salonda, bütün sahneyi boydan boya kesen “gülband”ı ve havadan sahneye sark mış hortumların altında, sahnenin tam orta sında, altlı üstlü bir masada yatan yüzü m as keli erkek oyuncu ile masanın altına bağlı ya rı çıplak bir kadın oyuncu ilgi çekiyordu...
Bilgisayar cızırtılarından ve mekanik ses lerden önce derinden gelen garip bir Doğu müziği ve yanıp sönen ışıklarla oyun başla dı...
Seyirci koltuklarının yanlarına iliştirilmiş kulaklıkları takıp, N âzım ’ın M oskova’dan özel olarak temin edilmiş kendi sesinden şi irlerini dinleyerek oyunu izlemeye başladık. İkibinli yılların “uçuk” oyunlarına tipik bir örnek, diyerek masada yatan “konuşan vü- cut”un ayak kıpırdanışlanna bakışlarımızı toplam ışken masanın altında yatan kadın oyuncu yerinden sıyrıldı... “Özgür ruh”u simgeleyen kadın oyuncunun müziğin ritmi ne uygun, önündeki çok eski bir ses aygıtı üs tüne çıkıp, parmakları üstünde yükselerek yaptığı ritüel dansların görüntüsü çarpıcıy dı. Yer yer dinsel tapınmayı andıran garipsi dansın ardından oyuncunun, göğsüne bağlı dev bir huni ve hortum larla kaçm ak isteyen ama başaramayan bir ruhun çırpınışlarını simgelemesi ilginçti. Yer yer erotik dalgalan malar yaratan oyuncunun müzik eşliğinde yürüyüşü ve bir kapıdan kaçıp kurtulmak is teyip de başaramayan bir insanın çaresizlik lerini anlatması bale ile mimin birlikte kul la- nıldığı biraynntıydı.
Oyunun metnini yine Almanya’da yaşa yan yazarlardan Zafer Şenocak’la birlikte yazan Berkan Karpat’m bu oyununun dra- matuıji çalışmasını Dunia Bialas yapmış. Oyunda, N âzım ’ın dünyası, acı ve umutları, simgelerle, şiirlerle verilmiş...İçinde tek tük Türkçe sözcüklerin de geçtiği oyunun sonun da ise, “Doğrusu hiçbir şey anlamadım...” ya d a“..Nâzım Hikmet’i bilmeden öğrenmeden bu oyunu anlamaya çalışmak bizim için güç..” diyen Alman izleyicilerin kendi arala rındaki konuşmalarınakulak kabartıp dışar- da yönetmenle tekrar buluşuyoruz..
Bilgisayarda Nâzım Hikmet
Üç bölümden oluşan “Nâzım Hikmet Üç- lemesi”nin ilk iki bölümü “Yapraklarım ba lıklar gibi hızl ı” ve “Bu füzeler Mars ’a do ru hareket edecekler” adlarını taşıyor.
İlk bölüm bütünüyle N âzım ’ın F den oluşan ve şairin Gülhane P? ağacı olma isteğinden kayr Nâzım Hikmet Üçlemesi’nde genç yönetmen Karpat, çağdaş tiyatronun bütün olanaklarını kullanıyor...
ER O L ÖZKAN
B
ilgisayarteknolojisi tiyatro sanatına bile girdi, yerleşti, benimsendi ve alışıldı... Özellikle Batı’da bu konuda çok şaşırtıcı denemeler ortaya kondu. İkibinli yılların gösteri sanatla rında kuşkusuz bilgisayar programlarının
yeri -ne kadar yadırgasak da- tartışılmaz ka lıcılıkta olacak gibi... Evet, yanlış değil, artık lazer ışınlarının, bilgisayar sistemlerinin devreye girdiği ve insan yeteneğinin biçim lendirdiği bir tiyatro sanatından söz ediliyor Avrupa’da...
Fantastik imajların, çarpıcı efektlerin ön plana geçtiği “absürd” tiyatronun da bir adım ötesinde oyunlar sahneleniyor. Sürekli arayış içindeki genç tiyatrocular, kendi ku şaklarına ancak bu yolla ulaşabiliyorlar. Ya ni , tiyatroda bir başkalaşım yaşanıyor...
Özellikle Almanya’da şu son aylarda adın dan sık sık söz ettiren, Berkan Karpat adlı genç tiyatro yönetmeni de, çağdaş olanakla rı kullanarak ön plana çıkan bir yetenek... Münih Üniversitesi tiyatro bölümünde öğre nim gören ve ilk kez sahnelediği “Nâzım Hikmet Üçlemesi” projesi ile kültür daire sinden yirmi bin marklık birde ödül kazanan bu genç oyuncu ve yönetmen hakkında kent te yayınlanan gazetelerin sanat sayfalannda peş peşe olumlu eleştiriler çıktı.
Kafasını, yüreğini Türkiye’nin büyük şa iri Nâzım Hikmet’le doldurmuş, onun şiirle riyle kafasını bozmuş denecek kadar büyük ustaya saygı lı bu genç yetenek, çağdaş tiyat ronun ölçüleriyle, teatral bulgular ve yepye ni biryorumla Nâzım Hikmet’i, Alman izle yicilere anlatmayı başardı.
Acaba Nâzım Hikm et’in olağanüstü düş dünyasını, büyük şairin erişilmez güzellikte ki sanatını, kimliğini bu oyunlar tam olarak yansıtabiliyor mu? Ya da ne derecede etkili
aileden geliyor. Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği Almanya’da kendisini ikinci kuşak Türk olarak tanımlıyor... Türkçesinin iyi ol madığını her fırsatta tekrarlayan Berkan Karpat, Münih Üniversitesi’nde tiyatro eği timi gören tek T ürk öğrenci olarak ve de da ha işin başında olmanın heyecanı ve keyfiy le içini döküyor:
“...Yeter ki benim oyunlarımı çalıştırmala rımı eleştirsinler, yeni projelerimi biçimlen dirmemde beni uyarsınlar, bu bana yeter...”
Alman basınında peş peşe olumlu eleştiri leri çıkarken, Münih ’teki yerel T ürk basının da hakkında tek satır çıkmamasını da “ulusal ilgisizliğimize” bağlıyor, “Aldırmıyorum ve
Berkan Karpat “Nâzım
Hikmet Üçlemesi” adlı
oyunuyla, bir anda
Münih’teki sanat çevrelerinin
dikkatini çekti. Genç tiyatro
yönetmeni Karpat, çağdaş
tiyatronun olanaklannı
kullanarak, özellikle
bilgisayar teknolojisi ve
yepyeni bir yorumla Nâzım
Hikmet’i Almanlara tanıttı.
Şimdi “Papa O” oyununu
götürüyor Berlin’e...
olabiliyor? Bu sorulan değişik kesimlerden izleyicilere yöneltip şaşırtıcı yanıtlar alıyo ruz. Ancakyanıtlann çoğu olumlu...
“..Genelde Avrupa’da entelektüel çevre lerde Nâzım Hikm et’i öteden beri en çok Fransızlar tanıyıp sevmişlerdir? Almanya’da genç kuşaklarda ise Nâzım ’ın şiirlerine yö nelen, merak duyan bir kesim var. Bu az ama sevindirici bir ilgi... işte benim amacım bu büyük ustayı Almanlara günümüzün teknik olanaklarını kullanarak, şaşırtıcı ‘şok’larla anlatmak ve bir merak uyandırmak..” diyor genç yönetmen Berkan Karpat.
1965 İstanbul doğumlu bu genç sanatçı, köken olarak Kırım Türklerine dayanan bir
Karpat, Nâzım Hikmet’i yorumluyor...
i-K E R D E R L A T H 11 TEMMUZ 1999. SAYI 694 talasyonlabaşlıyor: “Bu proj e için Alman bil gisayar teknisyeni arkadaşla rımdan biri bana yardımcı ol du ve kollan sıvayıp, birlikte Nâzım’m sesini bir bilgisa yara aktardık. Önce bilgisa yarda seslerin frekanslarını değiştirdik ve küçük bir prog ram hazırladık. Bizim için Nâzım’m sesi ‘doku’ haline gelmişti artık. Daha sonra ha zırladığımız ceviz ağacından bir tahta panoyu N âzım ’ın sesiyle titreştirmek düşünce si ilginç bir buluş olarak dik kati çekti. Ve oyunu Mü nih’ in kültür merkezi Gaste- ig ’de oynadık. Ardından üç lemenin ikinci bölümü geldi. Nâzım’ın bilge kişiliğini an latmaktı amacım...”
Berkan daha sonraki çalış- malannı şöyle anlatıyor:
“Nâzım’ın şiir biçemi ile şiirlerinden büyük bir bölü münü bilgisayara yükledik. 64 dakikalık bir çalışma orta ya çıktı. Hiçbirini değiştir meden sahnede 190 küçük ses yükselticisi kullanarak oyunu Lothringer Cadde sindeki sanat merkezinde oy nadık. Esasında bu üçlünün
en çok ilgi çeken bölümü üçüncübölümdür. ‘Bu gece güneşi içiyorum’ başlığı altında üst üste birkaç kez sergilenen oyunda büyük us tanın hapishane yaşamı anlatılıyordu... Se yircinin ilgisini, makine ile konuşan daha doğrusu bütünleşen insan vücutlarının üs tünde topladık.. Bu kısımda vücut dilini çok iyi kullanan kadın oyuncunun ritüel dansla rının peşi sıra ‘ses’ler de oyunu bütünleyen unsurlardı...”
Berkan, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Günümüzde ‘nasıl ve çarpıcı bir estetik yakalarım’ sorusu, kuşkusuz genç tiyatrocu ların asıl sorunu. Bir telaş bu yaşanan... De ğişik deformasyonlarla, mekân tasarımla rıyla (Bilimkurgu filmlerini anımsatan bir estetik) ve teatral buluşlarla genç tiyatro izle yicisine yaklaşmak zorundayız. Bilgisayar lar da artık devrede ve onları da kullanaca ğ ız ..”
Evet, diyotlara bağlanmış oyuncular, garip efektler, ışık oyunları, günümüz tiyatrosun da yeni arayışların izlerini taşıyor ve şaşırtı yor da. “..Bütün amacım oyunlarımı Türki
Berkatt Karpat ve oyundan bir sahne...
ye’de oynamak, sergilemek..” diyen Berkan K arpat’ m yaptıklarıyla Türkiye ’den bir tek ilgilenen şu sıralardaNâzım Hikmet’in “in sanlarım” oyununu New York’ta sahneleye cek olan Genco Erkal olmuş.
“Genco Erkal gibi bir tiyatro ustasının, da ha doğrusu Nâzım Hikmet yorumcusunun benim çalışmalarımla ilgilenmesi bana güç verdi ancak kendisiyle tanışamadık...
K arpat’la Alman tiyatrosunun son duru munu da konuşuyoruz. “Alman tiyatrosu bu gün büyük birbunalımda” diyor. Sürekli ara yış içindeki genç tiyatrocuları bir bir sayıp “Daha yolun başında olan o kadar çok genç yönetmen var ki” diye ekliyor. Yeni projeleri de var, bunlardan biri “Mevlana” diğeri ise “Atatürk”. Bütün bunların yanı sıra bir yeni radyo oyunu yazıyor:
“Papa O” adlı oyunumu Berlin’e götür mek üzereyim...”
Evet, bilgisayarların ve teknolojinin ya rattığı tiyatro büyüsünü yaşayanlardan biri Karpat... Kim bilir ileride neler yapacak, bel li d e ğ il.^
•nesi’nden bir sahne...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi