• Sonuç bulunamadı

Sultanların yazlığı Beylerbeyi Sarayı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sultanların yazlığı Beylerbeyi Sarayı"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m w Æ k ■ ■

■ A ' Y A ' l W S ' K l --- f

(2)

İ

..

r

j v .

J

B ü y ü k Konstantinus’un diktirdiği bir haçtan dolayı ön­

celeri İstavroz Bahçeleri adıyla anılan Beylerbeyi set bahçelerinin oradaydım. Eski saraylardan kalan büyük havuzun orası. Set bahçelerinin güzelliği malum; bu bölgede Bizans döneminden itibaren görkemli binalar yapılmış, harikulade doğal çevreye bir de mimari

gör-T h e beautiful terraced gardens behind Beylerbeyi Palace

used to be known as the Gardens o f the Cross because o f a cross erected here by Constantine the Great. I stood beside the large pool that belonged to the earlier palace on the same site. From Byzantine times onwards numerous magnifi­ cent buildings were constructed here, enhancing the beauty

(3)

Havi Salon’da İslam motiflerinden türetilmiş sütunlar ve sütun başlıkları kullanılmış (karşı sayfada üstte). Havuzlu Salon'un fıskiyeleri Avrupa’nın barok tarz çeşme­ lerinden esinlenme (üstte). Havuzlu Salon’dan Mavi Salon’a çıkan anıtsal merdiven (altta). / In the Blue Salon the column capitals are composed of Islamic motifs (facing page above). The fountain in the pool of the Pool Salon is in European baroque style (above). The magnificent double staircase curving up from the Pool Salon to the Blue Salon (below).

kem eklenmişti. Havada bahar gibi bir yaz günü tadı vardı. Serin esiyordu rüzgâr. Boğaz’daki dalgaların tuzu vuruyordu yüzüme. Sonrasında tarihe rastladım... Yerli ve yabancı turistler vardı etrafta. Az önce sarayın harem ve selamlık olarak bilinen iki ana bölümünü bir rehber eşliğinde gezmişler, üç katlı bu saraydaki üç gi­ riş, altı salon ve yirmi altı odanın hiç değilse bir bölü­ münü görebilmişlerdi. Bu nazik mekânın rutubete ve

sı-o f nature with that sı-o f architecture. The sun shsı-one brightly and a gentle breeze was blowing, carrying the salty tang of the Bosphorus waves.

A group o f Turkish and foreign tourists arrived. They had just finished a guided tour of the tw o parts of the palace - the pri­ vate harem and the state apartments - and seen -the three halls, six reception rooms and some at least o f the 26 smaller rooms on the three storeys. They had walked over the rush

t

1

( i

11

n I f f 7 * ' v r m w 1 ! ... .

1

:— r r --- - - -— r m --- _ " " m m a <\

(4)

cağa karşı dayanıklı döşemelerinde yürümüş, orijinal olarak Mısır'dan getirtilen hasırlara elbette imrenmiş­ lerdi. Çoğunluğu Hereke yapımı büyük boyutlu halı ve kilimler, Bohemya kristali avizeler, Fransız saatler. Yıldız porseleni vazolar, zamanın bir çırpıda geçmesi, Çin bibloları, Japon vazolar, merdivenler, sütunlar, es­ kinin kokusu, kûfi yazıyla işlenmiş ahşap mobilyalar, o yaz gününü içeri taşıyan pencereler, geçmişin ve şimdinin birbirine kanşan sesleri, kimin olduğu belir­ siz gölgeler...

Rönesans saraylarına özgü ahşap duvar kaplamaları Beylerbeyi Sarayı’nda da kullanılm ış (solda). Fransız İmparatoriçesi Eugenié ipin hazırlanan yatak odası (altta solda). Abdülaziz’in denizciliğe olan ilgisi tavanlardaki gemi resimlerin­ de de kendini gösteriyor (a ltta ). / W ooden pan ellin g, a feature of Renaissance palaces, is used in Beylerbeyi Palace (left). The bedroom where the Empress Eugenié of France stayed in the 19th century (below left). Sultan Abd'dlaziz’s interest in the navy and ships is reflected in the paintings on the ceiling (below).

matting from Egypt that covers the floors o f this summer palace, and seen the enormous carpets made in Hereke, kil­ ims, Bohemian crystal chandeliers, French clocks, Yıldız porce­ lain vases, Chinese and Japanese porcelain, furniture carved with kufi inscriptions, sweeping staircases, richly decorated columns, tall windows giving a glimpse of the sunny day out­ side, the mingled sounds o f past and present and unidentifi­ able shadows.

(5)

H isto ry is co ncealed in details. I know they visited the Yellow Pavilion beside the large pool, the magnif­ icent Palace Stables befit­ ting the imperial horses, and th e ench an ting Marble Pavilion w ith its pool and fountain. Here th e guide had to u ch ed one o f the columns and explained that these were real m arb le w h e re a s those in the palace prop­ er w ere marezzo marble. It is not hard to imagine one o f the visitors asking what the difference was, and th e guide replying, perhaps, that real marble is a petrified substance that when touched conveys its penetrating coldness, a property which is infectious because marble is real and alive.

Beylerbeyi Palace to o k its nam e from Mehm ed Paşa, w ho was Beylerbeyi of Rumelia during the reign of Murad III (1574-1595). The form er wooden summer palace built in the first half o f the 19th centu­ ry by Mahmud II ( 180 8-1839) burned down in the summer o f 1851, Tarih, detaylarda gizliydi. Bir ara büyük havuzun

çevresinde yer alan Sarı Köşk e, saltanat atlarını barındırmak amacıyla inşa edilmiş Ahır Köşk e ve bir av köşkü olarak yapılmış, havuzlu iç me­ kânıyla insanı büyüleyen Mermer Köşk’e doğru uzandıklarını da biliyorum turistlerin.

Detaylar önemlidir... Hayattaki birçok tecrübe bana bunu kanıtlamıştı, biliyor gibiydim... Sarayı gezdiren rehberin mermer sütunlardan birine do­ kunarak, “Gerçek mermer, nasıl diyeyim, taşlaş­ mıştır. Dokundukça soğukluğu ile sizi içine alan, o soğukluğun sizin içinize doğru yürüdüğü, size bulaştığı bir dokuya sahiptir, bu yüzden de ger­ çektir ya zaten, canlıdır mermer” dediğini tahmin etmek güç değil. Beylerbeyi Sarayı canlı bir sa­ raydı. Gerçek mermerdi. Mermer bir saray. Peki, ya soğuk? Oysa, ahşap sıcaktı dokununca... Bir zamanların Istanbulu’nda yapım işlerinde sıkça kullanılırdı ahşap malzeme. Ancak, sık sık çıkan yangınlar yüzünden o günlerde inşa edilen ve dönemin özelliklerini taşıyan nice ahşap saray, köşk, kasır ve evin ancak isim ve öyküleri kaldı günümüze. 19- yüzyılın ilk yarısında inşa ettiri­ len, II. Mahmud’un sahilsarayı, yani eski Beyler­ beyi Sarayı’nın başına gelenler de pek farklı ol­ madı... Geriye tavanı ve duvarları denizkabuğu, denizyosunu gibi desenlerle ince ince işlenmiş bir Mermer Köşk ile bir zamanlar kuğuların sü- züldüğii Büyük Havuz kaldı.

Saray bahçesindeki Deniz Köşkleri’nin önünde sütunlara dayanan bi­ rer revak bulunuyor (üstte). Mermer Köşk’ün içindeki havuz, fıskiye ve sebiller, Osmanlı kültüründe su öğesinin ne denli önemli olduğu­ nu vurguluyor (sağda). / The waterfront pavilions each have a colonnaded portico in front (above). The pool and fountains in the Marble Pavilion at Beylerbeyi Palace illustrate the importance of water in Ottoman culture (right).

(6)

1851 yazında yanan ahşap sarayın yerine Sultan Abdü- laziz'in mimar Sarkis Balyana yaptırdığı, yapımında beş bin kişinin çalıştığı söylenilen bu yeni sarayın Boğaz’a nazır set bahçeleri üzerinde gezerken, tarihin size hük­ mettiği izlenimine kapılabilirdiniz. Öylesine canlıydı Beylerbeyi Sarayı. Dingindi. Sakindi...

Yapımı 1864’te tamamlanan ve adını I I I . Murad döne­ minde Rumeli Beylerbeyi olan Mehmed Paşa’nın bölge­ deki yalısından alan saray gösterişliydi de. Sultan, oda­ ların ağır yaldızlı kalemişleriyle süslenmesini istemiş, bu iş için Mabeyn-i Hümâyun ressamını görevlendirmişti. Sultanın kendisine ait odaların tavan süslemeleri som

Bohemya kristali avizeler gibi Avrupa'dan getirti­ len pek çok değerli eşya, yazlık bir saray olarak inşa ettirilen Beylerbeyi Sarayı’nın odalarını, sa­ lonlarını süslüyor. / The Bohemian crystal chan­ deliers and many other furnishings at this sum­ mer palace were imported from Europe.

yaldızlı olacak, hayvanlar, kuşlar, doğadaki aslına uy­ gun olarak resmedilecekti. Hiçbir masraftan kaçımlma- mışti; sarayın aydınlatılması için Nakkaş Caddesi nde, bir gazhane kurulmuştu örneğin. Mobilyalar özenle se­ çilmişti; ana yapının yanı sıra, Sarı Köşk, Mermer Köşk ve Deniz Köşkleri için de Avrupa'dan eşyalar getirtil­ mişti. Dış görünümüyle Batılıydı saray... Her ne kadar kalbi Doğu’da kalsa da. Geçmiş dönem mimarlıkların­ dan izler taşıyordu; Yunan, Roma, Rönesans, Barok... tç mekân, Türk evi plan anlayışına uygun olarak bölüm­ lenmiş, dış süslemedeki Batı kaynaklı motifler, iç

dü-leaving only the Marble Pavilion with its delicately carved dec­ oration o f shells, seaweed and other marine motifs on the ceiling and walls, and the large pool where swans used to glide. In its place the present palace designed by Sultan Abdulaziz’s architect Sarkis Balyan was built by five thousand labourers and artisans.

The new stone palace, completed in 1864, is ornately deco­ rated on both the exterior and interior. The painted decora­ tion on the interior walls was the work o f palace artists, that in the rooms o f Sultan Abdülaziz himself consisting of natura­ listic scenes with birds and animals, and richly gilded with gold leaf. N o expense was spared in the creation o f a m odern palace o f a sp len d o u r befitting the O tto m an ruler. A coalgas plant was specially constructed on Nakkaş Street to pro­ vide the palace with gas-fired lighting. Many of the furnishings for both the main palace and its pavilions w ere imported from Europe. Although the interior has a strongly eastern flavour with many traditional Turkish and Islamic motifs, and the layout is typi­ cally Turkish, the exterior is

western-66

(7)

İstanbul Boğazfnın çırpıntılı sularına bakan Beylerbeyi Sarayı, İstanbul’un siluetini oluşturan görkemli yapılardan biri (üstte). Sarayın bahçeleri kıyıdan başlayarak setler halinde yukarıya doğru yükselir (altta). / Beylerbeyi Palace on the European shore of the Bosphorus is one of the loveliest buildings in the city (above). The palace gardens rise up behind in terraces (below).

zenlemede yerlerini geleneksel motiflerden türetilmiş süslemelere bırakmıştı.

Mağrurdu saray. Çıt çıkmıyordu. Bir zamanlar nice ya­ bancı devlet başkanı ve erkânını ağırlamıştı. Fransa İm- paratoriçesi Eugenie, Abdülaziz’i ziyaret ettiğinde ken­ disine Beylerbeyi Sarayı tahsis edilmişti. İmparatoriçe haremde 24 numaralı odada kal­

m ış, ken d isi için ö zel olarak yaptırtılan hamamı kullanmıştı. Tarihi ve zamanın geçip gidişini anlamak için somut anlara ihti­ yaç duyuyor insan. Bu yüzden miydi, tam emin değilim, II. Ab- dülhamid’in ömrünün son altı yı­ lım geçirdiği bu yazlık sarayın, tarihin içinde gezinen siluetinin kafamdaki fotoğrafını çekiver­ dim... Arkada muazzam bir sa­ ray, dantel gibi örülmüş Beyler­ beyi Sarayı. Bulunduğumuz ye­ rin altından geçen tarihsel tünel. Tünelin ortasında yer alan çeş­ me. Ç eşm enin y azıtındaki II. Mahmud adı. Kıyı yolunun işle­ vini sürdürmesini sağlayan, aynı zamanda yüksek duvarların öte­ lerdeki bah çelerle bağlantısını kuran tünel. Ve sus. Sonrası ise insana mal edilebilecek tarihî bir

sessizlikti galiba. •

ised in concept, its ornamentation in keeping with western tastes o f the time combining eclectic elements from Greek, Roman, Renaissance and baroque styles.

O ve r the years several foreign statesmen stayed here when they visited Istanbul, the most famous foreign visitor probably being the Empress Eugenie, who stayed in the palace as the guest o f Sultan Abdülaziz in the third quarter o f the 19th centu­ ry. The bedroom she used was number 24 in the harem, and a b a th ro o m w as c o n stru c te d especially for her use. It was also here that Sultan Abdülhamid II spent the last six years of his life, after being deposed in 1909. The photograph I took that day show s the stately and ornate B eylerbeyi Palace against the background o f the Bosphorus. *' Beneath the place where I stood lies the tunnel through which the old road used to pass, and in the c e n tre o f the tunnel is a fountain inscribed with the name o f Sultan Mahmud II. The tran­ quil and evocative atmosphere is w h a t I rem e m b er best about B e y le rb e y i P alace , th ro u g h whose rooms and gardens sul­

tans once strolled. •

* Müge lplikc'i, öykü yazarı. * Müge Iplikçi is a short story writer.

S K Y L IF E A R A L I 1 D E C E M B E R 2 0 0 2

Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

In conclusion, the present study demonstrated that baicalein induces hydroxyl radical formation via 12-LOX and induces semiquinone radical formation via PGHS-peroxidase in

Results showed a significant decrease in the level of pain (β = 1.31, p &lt; .0001) and frontalis m uscle tension (β = .46, p &lt; .001) in participants who received the EMG

Dağlarca’ya bu ödülü daha önce niye vermedik diye üzüldüm. Ama üniversitemizin bu

karşımızda Ahmet Agaoğiu vai l Büyük M ille t Meclisinde de Recep Pekerin bu hayret verici değişmesine işaret edildiğini ga­ zetelerde gördük Şahısdan

hidatik kistli hastalar; en s›k nefes darl›¤›, öksü- rük ve gö¤üs a¤r›s› ile ve radyolojik olarak tek, düzgün s›n›rl›, intakt kist ile baflvurmaktad›r.. En

İzmit Uluslararası Sokak Tiyatrosu Festivali ‘Ballı Ekmek Üzerindeki Sinekler 2’ Kişisel resim sergisi - video film gösterimi (01.08.01).. - 2001

Sendromun major kompo- nentleri; lober agenezi, aplazi, hipoplazi, fleklinde olabilen hipogenetik akci¤er (%69), sa¤ akci¤er anomalisi ve parsiyel anormal pulmoner venöz dönüfl

Maner Kartagener taraf›ndan 1933’de tan›m- lanan Kartagener Sendromu, situs inversus, kronik sinüzit, bronflektazi birlikteli¤inden oluflur ve primer siliyer diskinezi