• Sonuç bulunamadı

Divanyolu'nda bir gün

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Divanyolu'nda bir gün"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İS

T

A

N

B

U

L

C

A

IS

T

A

N

B

U

L

E

N

C

O

U

N

T

E

R

(2)

Veronalı Rahip O. Panvinio’nun fetihten önceki Hipodrom’u, Ayasofya civarını ve Meşe Caddesi'ni gösteren gravürü (solda üstte). Çemberlitaş (üstte). An engraving by the priest 0 . Panvinio of Verona showing the Hippodrome, the Hagia Sophia area and the avenue known as the 'Mese' before the Conquest (left above). Çemberlitaş (above).

Bizans ve OsmanlI eserlerinin elele verdiği meşhur

cadde Divanyolu’nu, kültür tarihçisi Beşir Ayvazoğlu’yla

birlikte gezdik...

Byzantine and Ottoman monuments join hands along the

Divanyolu, famous avenue of Old Istanbul. We strolled It

with cultural historian Beşir Ayvazoğlu.

A B D U L L A H K IL IÇ ® K U R T U L U Ş G Ö K A L P

D

ivanyolu... Beyazıt-Sultanahmet Meydanı arasındaki cadde. 323 yılında tahta geçen ve Bizans’ı Roma’nın yeni merkezi yapmayı amaçlayan K ostantinos’ un, bu hedefi gerçekleştirm ek için işe başladığı İlk yer. O zamanki adıyla Mese Caddesi... Kralın kısa sürede surlar, anıtlar, sarnıçlar, saraylar, hipodrom lar ve ünlü Ç em berlitaş’ı (Konstantinos Anıtı) inşa ettirdiği bu cadde, daha sonra Justlnianos tarafından yaptırılan muhteşem eser Ayasofya ile ayrı bir önem kazandı.

İstanbul’un OsmanlIlar tarafından fethedilmesiyle Divanyolu adını alan cadde, bu kez Osmanlı eserleriyle süslenmeye başlandı. Bizans yapılarıyla Osmanlı eserleri zamanla birbirine öyle alıştılar ki; yangınlara, depremlere, isyanlara karşı birbirlerine kanat gererek bugünlere geldiler. Ayakta kalanlar, hayatta olmanın sevincini yaşadı, aralarından ayrılanlara bir insan misali gözyaşı döktü...

T

he Divanyolu is the avenue

connecting the Beyazit and

Sultanahmet Squares. When he took the throne in 323, Constantine wanted to make Byzantium the new capital o f Rome, and this is where he started, on the avenue then known as the Mese. This avenue, along which the emperor soon had walls, monuments, cisterns, palaces, hippodromes and the famous Qemberlita$ or ‘Hooped Column' (the Constantine monument) erected, took on a special significance with the addition o f the Hagia Sophia, the splendid monument built by Justinian. The avenue, which became the

‘Divanyolu’ with the Turkish conquest o f Istanbul, began to be adorned now with Ottoman monuments. In time the Ottoman and Byzantine structures learned to accom m odate each other, holding their own against fires, earthquakes, and rebellions right up to the present— those still standing glad to be alive though filled with grief for the departed.

4/2004 SKYLIFE 85 E R D A L Y A ZI CI

(3)

1

BEŞİR AYVAZOĞLU YAPILARI

KONUŞTURUYOR

“Taş yapılar, ahşap konaklar nasıl olur da gözyaşı döker!" demeyin. Kültür tarihçisi ve yazar Beşlr Ayvazoğlu, yeni kitabı ‘Divanyolu’nda yapıları konuşturuyor. Özgün üslubuyla bir caddenin yaklaşık 2000 yıllık tarihini kaleme alan Ayvazoğlu'nun kitabında, ‘taşlar dile gelip’ kendi tarihlerini anlatıyor. Eski fotoğraf ve gravürlerle desteklenen kitap, Dlvanyolu'nun biyografisi niteliğinde.

Yahya Kemal'in

gelenekçiliğini, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın modernizmini, Tarık Buğra’nın

muhafazakârlığını yazar kimliğinde buluşturan Ayvazoğlu, Divanyolu’nun gizemli ve her daim keşfe açık tarihine yeni bir kapı aralıyor. Açılan bu kapıdan bir hafta sonu Beşlr Ayvazoğlu ile birlikte girip zaman tünelinde kısa bir yolculuğa çıktık. Şimdiye kadar sayısız kez gezdiğimiz cadde ve

sokaklar, yazarın sayesinde büyülü bir atmosfere büründü. Yapıların bugünkü hallerine aldırmaksızın, Ayvazoğlu İle geçmişe, eserlerin şaşaalı dönemlerine gittik. Yazar, bizi ‘kupkuru bir tarih bllgisi'nin ötesinde, zaman zaman hayal gücünü de kullanarak zevkli bir yolculuğa çıkardı. Eski İle yeni arasında gidip geldik. Nostaljik, coşkulu, ancak çoğunlukla hüzünlü bir yolculuk oldu bu doğrusu... Kitabını da bu üslupla kaleme alan Ayvazoğlu, “Tarihi sevdirmek İçin onu farklı bir üslupla anlatmak, farklı dile kavuşturmak lazım. Bir bakıma tarih bilgisiyle edebiyatı yoğunlaştırdım” diyor. Divanyolu'ndakl yapıları düşünen, duyan ve konuşan bir insanmış gibi tasavvur eden yazar, kimi zaman kendini onların yerine koyuyor ve “Bu taş eğer şu olay cereyan ederken canlı olsaydı, aklı ve'şuuru yerinde olsaydı neler hissederdi?” sorusunun cevabını aramaya koyuluyor.

A TOUR WITH BEŞİR AYVAZOĞLU

"How can stone buildings and wooden mansions feel grief?" you might ask. In his new book, ‘Divanyolu', writer and cultural historian Beşir Ayvazoğlu makes history speak. In the book, in which Ayvazoğlu relates the avenue's almost 2000-year history in his own original style, ‘the stones come to life' and tell their own story. Amplified by old photographs and engravings, the book is a virtual biography o f the Divanyolu.

Ayvazoğlu, who combines the traditionalism o f Yahya Kemal, the modernism of Ahmet Hamdi Tanpmar and

the conservatism o f Tank Buğra in his writerly personality, opens the door onto the mysterious history

o f the Divanyolu, which is ju st waiting to be discovered.

Stepping through this door, we set out one weekend with Be§ir Ayvazogiu on a brief journey back in time. Thanks

to the writer, avenues and streets we had walked countless times before were suddenly permeated with enchantment. Ignoring the present-day condition o f the buildings, we retreated with Ayvazogiu into the past, back to their periods of splendor. A far cry from ‘dry history’, the writer, using his imagination when necessary, took us on an engaging journey, shuttling back and

forth between old and new. It was a journey filled with nostalgia and passion but mostly, to tell the truth, with sadness says Ayvazogiu, who deliberately chose t>

“ Divanyolu cetvelle çizilmiş gibi dümdüz bir cadde değil, zaman zaman daralıp genişleyerek harika sürprizler hazırlayan, kendiliğinden oluşmuş bir ‘yol’du.’’ The ‘Divanyolu’ was not a straight avenue drawn with a ruler but a ‘way’ that developed naturally, narrowing and widening in turns and full of wonderful surprises.

(4)

Firuzağa Camii ve Divanyolu, yıl 1909 (solda). Sultan II. Abdülhamld’in Kılıç Alayı Dlvanyolu’nda (altta). Abdullah Biraderlerin objektifinden Çemberlitaş ve çevresi (en altta).

The Firuzağa Mosque on the Divanyolu in 1909 (left). Sultan Abdulhamid ll's Sword Procession on the Divanyolu (below). Çemberlitaş and the surrounding area as photographed by the Abdullah Brothers (bottom).

this style for his book, “You have to use a different style, employ unusual language, if you want to get people to like history. In a sense I blended knowledge o f history with literature. " This writer, who imagines the buildings on the Divanyolu as thinking, feeling and talking creatures,

occasionally puts himself in their places and tries to answer the question, “If this stone had been alive and conscious at the time o f this incident, what would it have felt?’’

THE COFFEE

TRADITION LIVES ON

Our first stop on the Divanyolu Is the Medrese o f Merzifonlu Kara Mustafa Pasha. We listen as

Ayvazoğlu tells the story— the gay hum o f the pupils hard at their religious studies, tempered by the Pasha's bitter end—and continue on our way. Ayvazoğlu tells us that the Divanyolu has been famous for its coffeehouses since time immemorial. A little nostalgic, a little sad, he says: “Those coffeehouses, principally the Tavukpazan, which once served the city's 'pleasure-seekers’, are gone today. ” And he invites us to the Medrese o f Çorlulu Ali Pasha, which to some small degree still preserves the coffee tradition. We accept with pleasure. The

conversation deepens as we sip our coffee and enjoy our hookahs at Çorlulu. The past comes alive in the pipe's >

KAHVE GELENEĞİ ÇORLULU ALİ PAŞA’DA YAŞIYOR

Divanyolu’ndaki ilk mekânımız Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi. Ayvazoğlu anlatıyor, biz dinliyoruz. Medresede harıl harıl çalışan öğrencilerin neşeli telaşı, Paşa'nın acı sonla biten yaşamına karışıyor. Oradan çıkıp yolumuza devam ediyoruz. Ayvazoğlu, Divanyolu’nun öteden beri kahveleriyle meşhur olduğunu söylüyor. Biraz özlem, biraz da hüzünle “Tavukpazarı başta olmak üzere 'ehl-l keyfe' hizmet veren bu kahvelerin yerinde yeller esiyor” diyor. Kahve geleneğini bir nebze de olsun yaşatan Çorlulu Ali Paşa Medresesi'ne davet ediyor bizi. Kabul ediyoruz memnuniyetle. Çorlulu’da kahvemizi yudumlayıp, nargile çekerken sohbet koyulaşıyor ve nargilenin ateşinde geçmiş yeniden beliriveriyor. Yazarın

Divanyolu’yla bugünkü arasında bambaşka bir cadde karşımıza çıkıyor. Meğer yüzyıllar içerisinde ne kadar talan etmişiz tarihi!

ÇOK BOYUTLU ZAMANDA YAŞAMAK

Ayvazoğlu’nun anlattıkları hep hüzünlü değil tabii ki... Divanyolu’nun eski görkemli, itibarlı günleri konuşmanın merkezini oluşturuyor. Caddenin hem Roma, hem de OsmanlI’da bir gelin gibi süslendiği dönemleri, sanki o zaman yaşarmışçasına içten anlatıyor Ayvazoğlu. "Caddenin yaşadığı coşkuyu görmek isterdim gerçekten" diyerek, Ordu-yu

Hümayun’un buradan geçip sefere çıktığını, alayların resmî geçitlerini bu cadde üzerinde yaptığını anlatıyor. Sultan düğünleri ve padişah cülusları vesilesiyle caddenin bir gelin gibi süslendiğinden bahsederken gözlerinin içi parlıyor.

(5)

estetik zevkine imrenme, yaşam biçimlerine ve caddenin tarihindeki büyük olayları yorumlama’ değil. Yeniye, yani Divanyolu’nun geleceğine dair önermeler de getiriyor. Bir belgeselci hassasiyetiyle yapıların fotoğrafını çekerken, tarihî bilgileri bir romancı gibi kurgulayarak okura sunuyor. Bir de yapılara ‘çok boyutlu’ bakmayı yeğliyor.

Modernitenin

sevimsizleştirdiği, tekdüze hale getirdiği hayatı zenginleştirmek ve renklendirmek için yapılara çok boyutlu bakmanın gereğine inanıyor. İçinde yaşadığımız mekânın zenginliğinin farkına

vardığımız zaman, yaşamdan daha çok zevk alacağımızı düşünüyor: “ Eski tadı aramaktan ziyade, çok boyutlu bir zamanda yaşamayı arzuluyorum. Geçmişte kaybolmak değil amacım, geçmişin

güzelliklerini bugüne getirip, bugünü yaşanır kılmak...’’

İSTANBUL’UN EN GİZEMLİ YERLERİ

Çemberlitaş’ın önünde durduğumuzda, sanki Divanyolu’nun İki bin yıllık

Beyazıt’dan Sultanahmet Meydanı’na uzanan Divanyolu’ndaki ¡ki mimarî şaheser: Sultanahmet Camii (sağda) ve Ayasofya (altta). Two architectural masterpieces on the Divanyolu, which runs from Beyazıt Square to Sultanahmet Square: Sultanahmet Mosque (right) and the Hagia Sophia (below). cc < m or LU *

flame, and we perceive the difference between the writer’s Divanyolu and today's avenue. How we have plundered our own history!

LIVING IN

MULTI-DIMENSIONAL TIME

But not everything AyvazoQiu recounts is sad, o f course. The Divanyolu's ancient and magnificent past becomes the centrepiece o f the conversation. With candor, as if he experienced it all himself, AyvazoQiu describes the days, both Byzantine and Ottoman, when the avenue was decked out like a bride. “I would truly have loved to see it bustling, " he says, describing the procession of the Ottoman imperial army setting out on a campaign and the official cavalcades that once passed down this thoroughfare. His eyes light up as he recounts how the avenue was spruced up for imperial festivals and coronations.

* His is not merely 'a yearning

2 for the aesthetic taste o f the

* past, an interpretation o f life

ÎL styles and o f the significant

if events in the avenue’s

history’. He also has recommendations for the future o f the Divanyolu. In his photographs, taken with the eye o f a documentarían, he offers the reader the historical facts woven together like a novel. He also takes a multi­ dimensional view o f the buildings, believing this is essential in order to color and enrich life, which modernity has rendered flat and unappealing. We will derive far more pleasure from life when we develop an awareness o f the richness o f the space we inhabit, he believes: “More than seeking the taste o f the old, I want to live in a multi-dimensional time. My purpose is not to lose myself in the past, but to bring back its beautiful aspects and keep them alive today. ”

ISTANBUL’S MOST MYSTERIOUS SPOTS

When we stand in front o f the Qemberlita§, the Divanyolu's 2000-year-old history seems suddenly to come alive. The conversation turns to Noah’s ax, which is >

(6)

Özgün üslubuyla Divanyolu’nun yaklaşık 2000 yıllık tarihini ele alan, kültür tarihçisi Beşlr Ayvazoğlu’na (altta) göre İstanbul’un en gizemli yerlerinden biri Yerebatan Sarnıcı (üstte).

According to cultural historian, Beşir Ayvazoğlu (below), who has written up the close to 2000-year history of the Divanyolu in his unique style, the Yerebatan Sarayı cistern Is one of Istanbul’s most mysterious sights (above).

tarihi canlanıyor birden. Anıtın altına yerleştirildiği rivayet edilen Hz. Nuh’un baltası, Hz. Musa’nın suya dönüştürdüğü taş ve Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haçtan açılıyor söz. Biraz ileride Sultan

II. Mahmud Türbesl’ne vardığımızda, yazar ‘‘içeri girelim, burada hangi sultanlar, kadı efendiler, ikballer ve fikir adamları yatıyor bakalım...” diyor. Gerçekten de türbenin bahçesinde kimler yok ki... Sultan II. Mahmud, Abdülaziz ve II. Abdülhamid’in yanı sıra, Muallim Naci’den Ziya Gökalp'e kadar birçok devlet adamı ve edebi şahsiyetin kabirleri yan yana. Oradan çıkıp yolda ilerlerken Ayvazoğlu, bugün yerlerinde olmayan sultan saraylarına, ahşap konaklara dikkati çekiyor. Sultanahmet tramvay durağına geldiğimizde sağımızda Sultanahmet Camii, önümüzde ise Ayasofya Müzesi beliriyor. Az ötede 92 SKYLIFE 4/2004

ise Divanyolu’nun en büyüleyici mekânlarından biri olan Yerebatan Sarnıcı. Yazara göre burası

İstanbul'un en gizemli yerleri. Ayvazoğlu, kısa ama oldukça da keyifli gezimizin sonunda şöyle diyor: “Divanyolu’nda yaşamak bir şans, bir imtiyazdır aslında...’’ Slyah-beyaz fotoğraflar ve gravürler, Beşir Ayvazoğlu’nun Ötüken Yayınları tarafından yayımlanan ‘Dlvanyolu’ adlı kitabından alınmıştır.

rumoured to be buried beneath the monument, the stone Moses turned into water, and the cross on which Jesus was crucified. When we reach the tomb of Sultan Mahmud II a short distance ahead, the writer says: "Let us go inside and see which sultans, military judges, thinkers and sultan's

favorites rest here. " So many people are laid to rest in the garden o f this mausoleum! Besides Sultans Mahmud II, Abdülaziz and Abdülhamid II,

they include numerous men o f state and letters from Muallim Naci to Ziya Gokalp. As we leave the mausoleum and continue on our way, Ayvazogiu draws our attention to where the stately mansions and imperial palaces once stood that are gone today. When we reach the Sultanahmet tram stop, the Sultanahmet or Blue Mosque rises on our right, and in front o f us the Hagia Sophia. Just ahead is the Yerebatan Cistern, one o f the most enchanting places on the Divanyolu. According to the writer, these are Istanbul's m ost mysterious spots. “Living on the Divanyolu is an opportunity, a privilege actually, ” says Ayvazogiu at the conclusion o f our brief but most enjoyable tour. □

The black and white photographs and drawings are taken from Be$ir Ayvazogiu's book entitled

'Divanyolu', published by Otuken Yaymlari.

Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Medical students rapidly learned to use the software tools, and through proper instruction and provision of equipment, they were able to build significant medical resources on

Bu araştırmada da karma- şık organik kimyasal yapıların oluştur- duğu ilkel çorbanın içinde en ilkel ya- şam biçimlerinin yıldızların oluşmasın- dan çok kısa bir

mektupsuz olsun, nesirle olsun, şiirle olsun, içimden her gelişte sana, “ Seni seviyorum” demişimdir.. “Ben

, olumlu dini başa çıkma alt boyutlarından olan; Allah’a yönelme, hayra yorma/dini yalvarma, dini dönüşüm, dini istikamet arayışı, dini yakınlaşma yaşam doyumu

Elementlerin her birinin farkl› bir atom numaras›na sahip olmalar›, ayn› zamanda hepsinin çekir- de¤inde farkl› say›da proton bulundu¤u anlam›na da ge- liyor..

Ahmed İzzet Paşa, Harbiye Nezaretini üzerine al­ mak şartiyle ve sür’atle Kabinesini teşkil etmiş ve Kabinesinde Bahriye Nazırı bu unan Rauf Beyin başkanı

Traditionally, women with hypogonadotropic hypogonadism (HH) were considered to be at lower risk for the development of ovarian hyperstimula- tion syndrome (OHSS), although

Santral MEK’in patogenezi ve kaynaklanabileceği muhtemel orijinleri Tablo 2’de sunulmuştur (9-12). Bizim olgumuzda aynı bölgede kist enukleasyonu da dahil herhangi bir işlem