• Sonuç bulunamadı

Ahmet İzzet Paşa (1864-1937)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet İzzet Paşa (1864-1937)"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AHHED İZZET PAŞA (1864-1937) _ VI. Meh- med devrinde kısa bir müddet Sadareti işgal eden bir asker olup Sadırazamların 211 incisidir. Irkan Arnavut bilinmekle beraber Fetih sırasında ecdadı­ nın Anadoludan o taraflara geçmiş olduğu hakkında da bir rivayet mevcuttur. Eski Manastır vilâyetinin Göriçe sancağına tâbi olan Nasliç kazası merkez kasabasında doğmuş ve çocukluğunun ilk kısmını orada geçirmiştir. Dedesi oranın ayanı Timur Bey olup babası da Mutasarrıflıklarda bulunmuş olan

Haydar Beydir.

1875 den itibaren Istanbulda askerî tahsil görmüş ve 1887 de Er-: kânıharbıye Yüzbaşılı- ğiyle bu tahsili ikmal, etmiştir. İlk memuriye­ ti Harbiye ve Erkânı- harbiye sınıflarında as­ kerî coğrafya öğret­ menliği olup bu mev­ zuda bir de kitap yaz­ mıştır. 1891 de Alman- yaya bilgisini arttırmak üzere yollanarak üç yıl orada vazife görmüş, avdetinde Suriyede, bir müddet de Kâtip unva­ nı altında Bulgaristan- daki Komiserlikte kul­ lanılmış, 1897 Türk - Yunan Harbindeki Ça­ talca ve Domeke mey- : dan muharebelerine ait i plânların tanziminde muvaffakiyeti görül­ mekle beraber hakkın­ da verilmiş jurnallâr yüzünden Şam Redif Fırkası Erkânıharhiyesine ta­ yin edilerek îstanbuldan uzaklaştırılmıştır ki- bu yarı sürgün hayat 1908 de Meşrutiyetin iadesine kadar 11 yıl sürmüş ve bu müddet esnasında Cebeli Düruz- da, üç buçuk sene kadar Yemende bulunmuş, j905 de Liva, 1907 de Ferik olmuştur.

Yemende İmam Yahya’nın/ eline geçen san’- ayı istirdada memur kuvvetlerin Erkânıhar- biye Reisliğini ifa ettikten sonra Ferikliğe terfi ile Hudeyde Fırkası Kumandanı ya­ pılmıştı. Bu vazifede olup tebdilihava için Lübnan- da bulunduğu sırada Meşrutiyet iade edildi ve A 1- manyadaki ikmali tahsil devrindenberi ordunun en parlak Erkânıharp zabitlerinden sayılıp ve

Alm-ın-Ahmed İzzet Paşa

8 8

- r t t- ır>3u1 ? l4

1EŞHURLABI ANSİKLOPEDİSİ

ya İmparatoru il. Vilhelm’in takdir ve teveccühüne sahip bilinişi de şöhretine ayrı bir revnak temin et­ tiğinden, Erkânıharbiyei Umumiye Reisliğiyle İstan- buia getirildi ve 1913 e kadar bu vazifede politikaya kendisini kaptırnııyarak pek dürüst ve faal bir şe­ kilde çakıştı. Bu müddet içinde ve 1910 da, Erkânı- harbiye Reisliği uhdesinde kalmak üzere, İmam Yahya’nın Yemende çıkardığı yeni isyanı bastırmak maksadiyle gönderilen kuvvetlerin kumandanlığına tayin olunup bir müddet İstanbuldan ayrılacaktı ki, bunda Harbiye Nazırı Mahmud Şevket ve askeri ıslahat için celbedilen Fon der Golz Paşalarla ara­ sında çıkmış salâhiyet ihtilâflarının da tesiri yok değildi. Kaldı ki, bu Yemen harekâtı kumandanlığı Ahmed İzzet Paşanın askerî ve siyasî hayatında parlak bir safha teşkil etmiş, Paşa, Yemen ve Asirde yapılan askerî harekâtı idarede gösterdiği muvaffakiyeti İmam Yahya ile müzakerede göster­ diği itidal ve basiretle tetvice muvaffak olmuş, bu sayede de İmam Yahya artık Devlete karşı en kü­ çük bir düşmanlık izhar etmediği gibi hattâ Birinci Cihan Harbi sonlarında Yemenle hiç bir temas ve irtibatımız kalmamışken Yemendeki valimiz da­ ha senelerce orada kalabilmiştir.

Ahmed İzzet Paşa henüz Yemende iken ayan âzalığiyle taltif edilerek Balkan Harbinin zuhuru üzerine İstanbula çağırılmış ve maalesef ordunun Çatalca önlerine geldiği dırada yetişip bü hat üze­ rinde gösterdiği mukavemette de tesiri olmuş, BabI­ âli baskını neticesinde Harbiye Nazırı ve Başku­ mandan Nâzım Paşanın katli ile Mahmud Şevket Paşanın Sadırazam ve Harbiye Nazırı olmasını mü­ teakip kendisine yapılan ısrarlar üzefine de, 1913 İkincikânununda, Başkumandanlığı deruhde etmiştir. Bulgarların mütarekeyi bozarak yeniden harbin başlaması üzerine bir taraftan mevcut tezebzüp ye perişanlığı gidermeğe çalıştığı sırada, askerî hare­ kâtta da gayet müteennî davranmış, BulgaristanlI! müttefikleri arasında muhasamatın başlamasından önce her hangi bir hücuma kalkışılıp yeni bir felâ­ kete. uğranılmasını önlemeğe muvaffak olmuştur. 1913 Haziranında Mahmud Şevket Paşaya suikast yapılarak şahadeti üzerine Mısırlı Said Halim Paşa Sadırazam olunca, onun kurduğu Kabineye Harbiye Nazırı sıfatiyle ¿ştiraki beş senedir devam eden Erkânıharbiye' Reisliğine nihayet vermiş, harbin hitamında da Birinci Ferikliğe terfi edilip kaydı­ hayat şartiyle Yaveri Ekrem payesine, mazhar edil­ miştir. Sulhun akdinden bir müddet sonra da istifa ederek Nezaretten ayrılmıştır ki, ordunun kumanda mevkilerinde bulunan ve Balkan Harbinde acizleri Sabit olan erkân ve ümeranın tekaüde sevkedilme- ■lerinin İttihat,ve Terakkice ve ordunun genç unsur­

larınca ısrarla istenişi ve bundaki zarureti taşdik eder görünen Ahmed izzet Paşanın da bu işi bizzat yapmayı arzu etmiyerek muamelenin kendisi me­ zun iken yapılmasında ısrarı bunun sebebi olarak ileri sürülmüştür. Fakat her halde asıl sebebin bir istiskal olup keyfiyetin orduyu Enver Beye teslim etmek kararlarftıdan ileri geldiğine, (erkân ve üme­ ra arasında tasfiye) meselesinin Paşaca ve İttihnt- çılarca bir bahane teşkil ettiğine hükmetmek yanlış olmaz. Ahmed İzzet Paşa bu tarihten itibaren az ‘ çok küskün bir tavır takınmış, bizzat yazdığı hal tercümesinde söylediğine göre kendisine kaydıhayat şartiyle teklif edilen bir Umumî Müfettişlik veya Başkumandanlık mevkiini de reddetmiştir.

Yine tarafından yazılmış olup bir sureti îbrıül- emin’in (Son Sadrazamlar) eserinde aynen mevcut bulunan hal tercümesinde (Bu tarihlerde Arnavut­ luk Prensliğine tayinim de mevzuubahs oldu. Hükü­ meti Osmaniye ile Dersaaıdetteki Arnavut ekâbıri tarafından teklif ve İsmail Kemal Boy ile şarta

(2)

ta-l U Z E L L İ Y I L I N T Ü R K M E Ş H U R L A R I A N S İ K L O P E D İ S İ

ükan Tiranlı Esat Paşa tarafından dahi kabul ve hattâ Draçta ahali tarafından ihtifalât ile ilân olun­ duğu halde ben, yüzümden Arnavutluğa fenalık ge­ leceği mülâhazası ve ihtirazı ile bu Prensliği ademi kabulde ısrar eyledim)demektedir. Fakat (.ihtifalât ile ilânın) mahiyet ve derecesi malûm olmayıp keyfi­ yetin AlmanyalI Vied Prensinin intihabından önceye Abdülhamid Şehzadelerinden Buıhanettin Efendice vâki redden de sonraya tesadüfü muhtemeldir,

Birinci Cihan Harbine iştirakimiz sırasında bir mes’uliyet mevkiinde bulunmıyan Ahmed izzet Paşa, bu iştirake taraftar olmadığım izhar etmiş bulun­ duğu için harbe girişimiz üzerine kendisine' bir va­ zife teklif edilmemişti. Fakat Sarıkamış hezimeti ve Erzurumun sukutuyla Rusların ilerlemeleri üze­ rine 1916 da Doğuya sevkedilen Ordu Kumandanlığı uhdesine tevcih ve kendisine daha sonra Umura Kafkas Cephesi Kumandanı unvanı ita olundu. Alı- med İzzet Paşa bu vazifede de gayret ve muvaffa­ kiyet göstererek Rus ordularının ilerlemelerini dur­ durmuş, Rus ihtilâli üzerine bu cephenin ehemmi­ yeti kalmadığından istifa ile îstanbula dönmüş, Brest - Litovsk ve Bükreş Sulh Konferanslarına da

askerî murahhas ola­ rak iştirak etmiştir. Bundan bir müddet sonra, yâni 1918 E- kim ayında, Talât Pa­ şa yerine Sadîrazam olarak ilânında hiç bir suç hissesi bulunmı- yan bu harbin netice­ lerine Devlet namına katlanmak ve bu ne­ ticelere ait mes'uliyst- leri yüklenmek Ken­ disine düşmüştür. Bu tarihten itibaren de askerî hayatı nihaye­ te ererek Osman'ı im­ paratorluğunun son günleriyle nihayet bu­ larak tamamen siyasî

hayatı başlamıştır. Fakat şunu evvelâ tasrih etmek icap eder ki, Talât Paşanın ve arkadaşlarının istifaya karar ver­ meleri üzerine Sadarete gelmesi Padişahça kendi­ sine teklif edilen zat eski Sadîrazam ve son Londra Sefiri olup kendisinin de dünürü bulunan Tevfik Paşa idi. Ancak onun İttihatçı hiç bir Nazır alma­ mak şartiyle Kabine teşki ine çalışıp günlerce buna muvaffak olamaması ve bu sırada askerî vaziyetin mütemadiyen fenalaşarak Fransız ordularının Dul- garistanda ilerleyip hududa yaklaşmaları üzerine Padişah Sadareti Ahmed İzzet Paşaya tevcih etti. Ahmed İzzet Paşa, Harbiye Nezaretini üzerine al­ mak şartiyle ve sür’atle Kabinesini teşkil etmiş ve Kabinesinde Bahriye Nazırı bu unan Rauf Beyin başkanı ğmda bir heyeti Moııdrosa yollayıp diğer müttefiklerin temin ettikleri şart'ara nisbetle bir derece daha müsait sayılmaları mümkün şartlar dahilinde mütareke akdini temin etmişti, izzet Pa­ şanın bir kısmını da enflüenzaya tutulup yatakta geçirmiş olduğu ve ancak 27 gün devam edebilmiş Sadareti, mazinin tasfiyesine refakat etmiş iç ve dış gailelerin büyüklüğüyle nihayetsiz derecede buh­ ranlı ve çetin bir devre teşkil etmiştir ve kendisi bu müddet esnasında hakikaten gayret ve hüsnüniyet göstermekle beraber hiç bir taraftan yardım ve mu­ zaheret göstermiş, ilk ve belki en mühim hatâ­ sını işliyen VI. Mehmed’in açıkça düşmanlığı kar­

şısında istifa ve makamım Tevfik Paşaya terke mecbur olmuştur, Ahmed İzzet Paşayı yıpratıp çe­ kilmek zorunda bırakan sebepler de İttihat ve Te­ rakkiyi koruduğu yolunda maruz kaldığı tenkıdler olmuştur ki, Talât, Enver ve Cemal Paşalarla daha bire kaç İttihatçının hesap verme imkânı hasıl olur olmaz döneceklerini bir mektupla temin edip mem­ leketten kaçışları bu mücadeleye başlangıç teşkil etmiştir. Sultan Vahdettin’in eniştesi ve müstakbel Sadırazamı Ferit Paşayı sulh müzakerelerine mu­ rahhas göndermek isteyip Ahmed İzzet Paşanın da buna muhalefet etmesi Padişahın affetmez bir iğ­ birarını dâvet ederek Ahmed İzzet Paşanın Kabine­ sine ittihat ve Terakkinin kirlenmemiş bir kaç uz­ vunu ve bilhassa Hayri Efendiyle Cavit Beyi almış olması kendisini tazyik için sebep teşkil etmiş, Pa­ dişahın Ayan Reisliğine getirdiği ve Meclisi Meb'u- san Reisliğinden atılışını eski arkadaşlarına affodc- miyen Ahmed Rıza Beyin Padişah namına aracdrif edip belki iradelerdeki söz eri kuvvetlendire *uv- vetlendire tasfiyede ısrarı da İzzet Paşayı istifaya şevketmiş tir.

Ahmed izzet Paşa bu istifadan sonra bir hayli zaman bir iktidar mevkii işgal etmeyecek, kendisini istihlâf eden Tevfik Paşa ile — kendisini sıkı bir ta­ rassuda tâbi bırakan— Damat Ferid’in, bundan sonra da Ali Rıza ve Salih Paşaların ve tekrar Da­ madın Kabinelerine girmiyecek, fakat 1920 Ekim ayında Tevfik Paşa son Kabinesini —ve OsmanlI imparatorluğunun son Kabinesini— teşkil ettiği za­ man Dahiliye Nazırlığını İhraz ederek askerlerce büyük sayılışının Anadoludaki zat arı bir anlaşma yoluna sevkedeceği de ümit edilecektir. Bu ümidi şah­ san da besliyerek Ahmed izzet Paşa eski Sadrazam ve Kabinede kendisi gibi Nazır olan Salih Paşa ve Hüseyin Kâzım Bc-yle beraber az sonra Anadoluya geçip Bilecikte Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşla- riyle görüşmeğe gidecekti. Bu görüşmenin hiç bir şey temin edemediği ise malûmdur. Ahmed izzet Paşanın karşısında bir Devlet Reisi görmekten hayli sSkıld ğını, kendisine de eski bir âmir değil, fakat arkasında temsil ettiği bir kuvvet bu unmıyaıı bir misafir muamelesi, hemen hemen bir esir muame­ lesi yapıldığını söylemek yanlış olmaz. Hayli za­ man alıkonulduktan senra nihayet avdetine müsaade edilmeden önce. İstanbul hükümetinin bir daha

r . . .

</ ç/y ?

1

c

■'*’* s *< m } \ t - v f /V r >

-(i/' - X o * ,

Ahmed İzzet Paşanın el yazısı

hiç bir hizmetinde bulunmıyacağı hakkında tahrirî taahhüt istenecek, n hayet Nezaretten istifa ede­ ceği hakkında bir senet vermeleri gerek kendisi ve gerek Salih Paşa' için kâfi görülerek avdet müm­ kün olacaktır. Ankaradaki ikamet esnasında İzzet Paşa için Millî Hükümette mühim bir mevkie geç­ mek mümkün, fakat îstanbulda da daima maruz ka’dığı istirkaplarm kendisini o mühim mevkide ne kadar müddet tutacağı meçhuldü. Ahmed İzzet Paşa Îstanbula gelince verdiği söz mucibince istifa, fa­ kat bir müddet sonra ve Ankaraya malûmat vere­ rek bu sefer de Hariciye Nazırlığiyle Kabineye tek­ rar girmiş ve bu mevkide Tevfik Paşa Kabinesinin 1922 Kasımı başında istlfasiyle Osmanlı Devleti

(3)

Y Ü Z E L H Y I L I N T Ü R K M E Ş H U R L A R I A N S İ K L O P E D İ S İ

kûmetinin nihayet buluşuna kadar kalrruş, bu müd­ det içnde de An’-araya yepılrn silâh vfe mühimmat yardımlarına muzaheret ve muavenette devam et-

m ştir. I

Ahmed İzzet Paşanın 19C2 den J937 ye kat!: jf süren hayatı ise hüzünlü ve üzüntülü geçmişti | Serveti olmadığı için tekaüt maaşiyle muzaytk i içinde geçinmiş ve bu müzayaka kendisini bir arı

S

lık tayin edi diği mütevazı bir meclisi idare âzal ğını huzur hakkı alabilmek için kabule mecbur b rakmıştır.

Ahmed İzzet Paşa, mükemmel tahsilli bir z; i olduğu gibi kuvvetli bir kaleme de sahipti. T ü rk ç ı 1 Arapça, Almanca, Fransızca ve rivayete göre Fan I ça bilirdi. Hâtıratını Atatürk devrinde yazmag I başlamış, fakat ı ncak bir kısm nın neşri müm'.a olmuştur. Bir kısmı da Almanca olarak neşred I mistir. îbnülemin in Sadırnzamlara ait eserin: kendisi tarafından yazı mış uzun hal tercüme: B bıâli üslûbunun en zarif şekliyle kâtip olduğu' gösterir. Ahmed İzzet Paşanın ehliyet Ve liyakat» kadar azmi ve ihtirası bulunup kendisi İkine» Meş­

rutiyete ilk zamanlarından itibaren iktidara gele­ bilmiş ve h ç değilse kaderi VI. Mehmed tarafından takdir ve teslim edilip iş başında bırakılmış olsaydı, vakayı pek başka bir seyir takip edebilirdi. Sadaret makamını ihrazdan ve hattâ bir aral k bir ernıbî dev etin hü'-ümdarlıkla başına geçmesi bahis mev­ zuu olduktan sonra kendis'nden vaktiyle kat kal aşağı derecelerde bulunmuş kimselerle eşitliğe lahi mizacı itibariyle tahammül edemez ve bu sebeple Anadoluda kurulan hükümete katılamazdı, nite­ kim katılmadı. Bununla beraber, askerlik bilgilerin­ den her hrn^i bir seldi ve surette istifade edi mcsl ve meselâ Harp Akademisinde bir kürsüye sahip kılınması elbette ki mümkündü.

AHMED ERSOY (Ersoy’a bkn.)

AHMFD K^MtL EDENDİ, KIRIMLI (ölm. 1820) — Sesinin fevkalâde güzelliği, kendisini Ka- zas'm-üğe kadar yükselttiği gibi, Ösmnnlı İmpara­ torluğunun en mühim bir gününe karıştırmış bir hocadır. Henüz çocukken bu ses sayesinde Etıderuna alınmış, zamanın büyük musikişinasları tarafından yetiştir! miş ve sanatkâr Padişah ITI. Selim tarafın­ dan Başmüezzin yapılıp saray n bütün musikî âlem­ lerine iştirak etmişti. Alemdar Mustafa Paşanın Sultan Selim'i yeniden tahta geçirmek üezre sarayı kuşatıp IV. Mustafa’nın da onu ve Veliahdi öldürt­ mek istediği sırada Şehzadeyi, yâni II. Mahmud’u kaçırıp kurtaranlar arasında bulunmuş ve hizmetine mükâfat olarak Sultan Mahmud tarafından Baş- imamlığa yükseltilip bir müddet sonra da Rumeli Kazaskeri yapılmıştır. Saraydan zengin ayı-tıp Ka- znskerlği sırasında tâundan pek çok insan ö dü­ ğünden bunların miraslarının tesbiti sırasında da servetinin büsbütün arttığını Cevdet Paşa tarihinde yazar.

AHMED KEMAL AKÜNAL (Akünal’a bkn.)

A H IV D KEMALETTlN EFENDİ (Kemalettin Efendiye bkn.)

AHMED KEMAL PAŞA (Kemal Paşa’ya bkn.) AHMED LÜTFî EFENDİ (1815-1907) — Os­

manlI imparatorluğu vakanüvislerinin sondan evvel­

kisi olan bir Kazaskerdir. Istanbulda doğup ölmüş » 0

olup Nalıncı Mehmed ağa isminde binn n cğıudur. Medrese tahs ünden son­ ra ilmiye mesleğine gir.p tedricen yükse miş ve ulema zümresinin en yük­ sek derecesine eriş p bil­ fiil Rumeli Kazaskerliği de etm ş olmakla beraber, -’ eşitli mülk ye hizmetle­ rinde, bu meyanda Zap­ tiye Meclisi Başkâtipli­ ğinde, Takvimi Vaaayi muharrirliğinde, Meclisi Maarif âzaıığ nda da bu­ lunmuş, son vazifesini teşkil eden Şûrayı Dev­ let Maliye Dairesi âza ı- ğında ölümüne kadar kalmıştır. Ahmed Cevdet Paşaya halef olarak ta­ yin edildiği vakanüvisliği de vefatına kadar muha- Ahmed Lûtfi Efendi vakanüvis sıfatiyle İm­ paratorluğun tarihini hikâyeye Cevdet Paşanın bı­ raktığı yerden, 1825 den başlıyarak iddiaya göre 1867 ye kadarki zamanı yazmıştır. Fakat intişar etmiş kısım 1848 senesine kadarki devreyi ihata et­ mekte olup 8 cild teşkil etmiş ve ilk cildi Sultan Aziz'in sen zamanlar nda, 1874 de 'basılmış o an eserin sonuncu cildi de müellif n ölümünden bir müddet senra, 1910 da, vak; nüvislikte halefi bulu­ nan Abdurrahman Şeref Efendi tarafından neşredil­ miştir. Diğer bir ifade ile, Ahmed Lûtfi Efendi, Os­ manlI İmparatorluğunun hayatından belki 43 sene­ nin tarihini yazmış, fakat bundan 24 senesini ver­ miş ve bildirmiştir. Kaldı ki, bir Gaip dili bilmediği gibi vakanüvislikte se efi olan zat gibi ilmiye mes­ leğinden olmakla beraber onun ihatasına, müverrih anlayışına ve devlet adamı görüşüne asla sahip bu- lunmıyan Ahmed Lûtfi Efendinin yapmış olduğu şey, bahsettiği zamanlarda intişar etmekte bulunan bir iki gazetenin koleksiyonlarını karıştırarak tev- cihatı, azil ve tayinlerle rical ölümlerini sene besene kaydetmiş o'maktan hemen hemen ibarettir ve mü­ him mevkileri ihraz etmiş kimseler hakkında da, Devleti işgal eden ehemmiyetli meseleler ve gaileler hakkında da, dünyan n vaziyetini ve dış münasebet­ lerin tahlil ve tetkiki namına en küçük gayret ve endişesi farkedilmez. Lisanında da hiç bir hususiyet görü mez ve bir tehlikeye itinasına ve her hangi bir plâna rastlanmaz. Bu itibarla da kendisine mü­ verrih demek kaabil değildir.

İyi arapça bi en Ahmed Lûtfi Efendi, imam Gazalinin (Talim-ül-Müteallim) isimli eserini (Tef- hinı-ül-.Muallim) namiyle türkçeye çevirmiş, telif ve tercüme bir iki eser daha vücuda getirmiştir. Eski tarzda, fakat kendisine orta dereceli bir şair mev­ kiini de sağlamıyan bir hayli manzumesini muhtevi

bir Divanı dahi vardır.

AHMED MAHİR EFENDİ (1870-1926) — İkin­ ci Meşrutiyette Mebusluk ve Cumhuriyet devrinde de Milletvekilliği etmiş bir hocadır. Kastamonuda

Pg/Tf'i, JşBp x j f

/ :4

s ı

Ah.ned Lûtfi Efendi

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

1 3 o

Referanslar

Benzer Belgeler

Plain radiography has low sensitivity, but high specificity for the diagnosis of knee joint ON in patients suffering from arthralgia and receiving CS

臺北醫學大學活動成效報告表 活動 名稱 臺北醫學大學 品德教育系列活動 活動 時間 98 年 03 月 01 日 至 98 年 04 月 30 日 活動

Venedik’e hiç güvenmediği gibi, açıkça güvenlik nedenleriyle Osmanlı bağlaşıklığını yeğlemiş olan Sırbistan despotuna da güvenmiyordu, öyle ol­ duğu için

Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Antalya, 2000 (Tez Danışmanı: Doç. Ferda Erdem). Çalışanların Örgütsel

Ünlil Türk ressamı Osman Hamdi’nin gönlünü verdiği ve mezarının bulunduğu Gebze’nin Eskihisar köyünde, ölümsüz sa­ natçıya ait 17 dönümlük bahçe

Mefharet Atalay, kitaplığından yeşil ciltli bir hâtıra defteri çıkardı: «Aşkımın, hayatımın bütün gizli tarafları bu defterde yazılı» dedi..

Sıcak para akışının önemli duraklarından biri olan tarihi çar­ şının sırrının, geleneklerde gizli olduğu, Ertaş ve Fırat'la yaptığımız söyleşi de bir kere

Qa[daq insan iginde bulundu[u diinyaya ister yan\ uaglardan, ister televizyon ekantndan bakstn, modern toplumun kitle iletiqim araglan diler bir adryla medyasr,