• Sonuç bulunamadı

Nasıl aktör oldum?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nasıl aktör oldum?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

0

T t - S S5'?

Vasfi Riza İstanbul Efendisi rolünde

Bundan on sekiz sene evvel eski (Darülbedayi) Şehzadebaşında ahşap bir konakta idi. A dın a « L e ­ tafet» apartımanı dedikleri bu lâtif yerde ben ilk ti­ yatro çalışmalarına başlamıştım. Bu eve devamım bir ay sürmüştü. Sonra bir gün dediler ki: «M ektep

Beyoğluna, Hamalbaşına taşınacak. Derslere, provalara paydos!.

A ldığım adrese iki ay sonra gidecektim. Eğer yerleşmişler, prova sahnesini, ders odalarını hazırla­ mış bitirmişlerse devama başlıyacaktım...

v *

Ben mektep talebesiydim. Öğleden evvel Alman, öğleden sonra tiyatro mektebine gidiyordum. Ders­ lerin İkincisini seve seve, birincisini istemiye iste- miye yapmağa başlamıştım. Onun için bu iki ayın geçişi bana çok uzun gelmişti...

Evimden, tiyatro mektebine gittiğimi bilmiyor­ lardı.. Alman mektebine gidiyorum diye çıkar, mek­ tepten sonra da Darülbedayie kaçardım ... Memnu şeylerin insanlara hoş gelmesinden mi, yoksa tiyat­ roculuğun doyulmaz bir zevk oluşundan mı nedir: Letafet apartımanında geçen bir ay, ağzıma çalın­ mış bir parmak bal geldi. Dolaptan süt çalan hırsız

Y a z a n : Vasfi Rıza

kediler gibi yalanıp durmuştum... Nihayet sabırsız­ lıkla beklediğim o gün, o bitmez tükenmez iki ayın son günü geldi çattı. Hamalbaşınm yolunu tutmuş­ tum.. Binanın kapısı önüne geldiğim zaman heye­ candan kalbim çarpıyordu... İhtiyar kapıcı manalı manalı suratıma bakmıştı. İki aylık bir ayrılış beni kapıcıya bile unutturmuştu... Artistler, direktör de­ mek hiç tanımıyacaktı.. Öyle ya, şimdiye kadar ismi, mektebin yoklama defterinden öteye geçmiyen on beş yaşındaki çocuğu kim ve ne için tanıyacaklardı?

K apıcıya selâm verdim.. «Talebeyim . Eskiden Şehzadebaşındaki mektebe de gelirdim!» dedim. B a­ na yol verdi. Merdivenleri korka korka çıktım. Y ü k ­ sek tavanlı salonlardan, dar ve karanlık koridorlar­ dan geçtim. Osmanlı devrinin en büyük şair ve edip­ lerinin teşkil ettikleri «H eyeti edebiye» bu kapalı kapıların arkasındaki salonlara toplanmıştı .. Billûr avizeler altında ışıklanan, uzun, yeşil masa­ nın etrafında çaylarını demlendiren bu lisanı aca­ yip «ü d eb a » tiyatro mektebini «edibane» bir surette idare ediyorlardı. Ben ayağımın ucuna basarak ilerledim.

* v

O zaman büyük aktörler prova ederler, bizler de karşılarına geçer, onları hayran hayran seyrederdik.. H iç unutmam, Hissei Şayia prova ediliyordu. Nured- din Şefkati orada (Tahir B ey) rolünü oynardı.. Bu tarz rollerde eşi bulunmaz bir sanatkâr olan Nured- dini nefes almadan seyrediyordum.. Yanım da bir genç heveskâr daha vardı., ikide bir eğilip bana bir şeyler fısıldıyordu.. Duymuyordum bile.. O kadar dalmıştım ki: Kapının açıldığını, müdürün ora -dan bana işaret ettiğini bile görememiş - dim.. O ilerlemiş, yanıma kadar gelmiş. Bana eğile­ rek: «O ğlum biraz bakar m ısın?» demiş. Neden son­ ra farkına vardığım bu halden kurtularak mahcup bir vaziyette müdürün arkasından ilerlemiştim.. K o ­ ridora çıktığımız zaman, dünyanın en kibar adamı olan eski müdürümüz (Pisalti) bana dedi ki: Oğlum sen eskiden de Darülbedayie gelmiş gitmişsin değil m i?»

İki ay evvel Letafet apartımanına gidişimi dü­ şünerek :

(2)

Vaafi Riza Feriha Tevfikle Va9Íi Riza Behzatla beraber

« E v e t !» dedim. «Çocuğum, üzülme! Heyeti ida­ re senin tekrar devamını münasip görmedi. Seni ka­ bul etm iyorlar!!.»

Y er yarıldı, ben içerisine girdim.. Tavanlar yı­ kıldı, ben altında kaldım.. Gökler yarıldı, ben boş­ luklara daldım !. N e olduğumu, nasıl bir şekil aldı­ ğımı bilmiyorum.. Ben ne düşünüyordum, ne çıktı!. Neler yapacaktım, bana neler yaptılar!. Benden ne istiyorlardı? Ben onlara ne yaptım? Ahlâksız

mı-dip bir şey soramam: Y a

azar-zarlarsa?. Kimseye gidip rica edemem: Y a olmaz derlerse?.

Bütün bunlar bir saniyede beynimin içinden geçmişti.. Başımı kaldırıp ta müdüre: «N için, sebep ne imiş?» diyemedim. Çocuktum. Karşımdaki ak bı­ yıklı adamı istiçvap mı edecektim?.

Gidiyordum., artık bir daha gelmemecesine, dü - şünmemecesine gidiyordum...

Merdivenleri indim. A lt kat salonda bir ses: «Baksana oğlum !» diyordu.. Müdürün sesiydi..

Döndüm : «E fe n d im !» dedim. «Gelsene b ira z?.» Merdivenleri çıktım... Müdür benim çok müteessir olduğumu sezmiş.. Gönlümü almak istiyordu.. D edi ki: «Çocuğum, kabahat sende.. Sen bundan bir sene evvel de gelmiş, sonra sebepsiz devam etmemişsin şimdi yeniden müracaat ediyorsun.. Heyeti idare se­ nin sebatsızlığından dolayı tekrar müracaatini kabul etm iyor!! ? .»

Bunlar da ne?. Kimden bahsediyor?. Ne vakit gelmişim, ne vakit gelmemişim, yeniden müracaat eden kim?. «A m a n efendim» dedim, «B ir yanlışlık olacak! Bu bahsettiğiniz ben olmasam gerek». «N asıl olu r?» «B il­ mem! Ben iki ay evvel Şeh- zadebaş.ndan, taşınıyoruz di­ ye ayrıldım. Şimdi de yerleş­ tik diye geldim.. Y oksa ben­ deniz ne bir sene evvel gelmiş, ne de sonradan devam etme­ miş, ne de yeniden müracaat etmiş bir talebeyim..» Müdür durakladı.. «Sizin adınız n e ?» «V a s fi». «H a .. Y an lış!.. H a ­ di olacak. H adi efendi dedi - ler.» «A m a n efendim bende­ niz değilim.. Bendeniz V a s ­ f i ! » Öyle ise bu karar sizin i- çin değil.. Dur ben H adi e - fendiyi bulayım. Her halde yanınızda duran genç olacak..»dedi ve uzaklaştı!.

Görüyorsunuz ya, baht işi!.

Eğer ben iki adım daha atmış bulunsaydım, eğer müdür bir dakika daha beni teselli etmekte ge- cıkseydi, ben şimdi yoktum. Yanım da oturan gen­ cin yerine ben kovulacak, tiyatrodan olacaktım.

Kim bilir o zaman ben ya bir kalem efendisi, yahut ta mahalle camisinde müezzin olacaktım..

Şimdi aklıma geldikçe fenalık geçiriyorum.

M irn a v operetinden:

yım ? Devamsız mıyım?. Yüzlerini kızartacak bir ha­ lim, haysiyetlerini kıracak bir

tavrım mı var?. Kimin nesine ne dedim.. Kızlarına mı bak­ tım, kadınlarile kur mu yap - tim. Bir sual sordular da ce - vaulıyamadım, bir vazife ver­ diler de hazırlıyamadım mı? Tevekkeli değil, öküz yemek bulsa burnu kanar! derler. Ben de tam yerini buldum derken, başıma zebaniler musallat ol­ du.. Ben şimdi kime dert an- atırım?. Bir dostum, bir ahba- bır, bir hamim yok.. Darülbe- dayie kendi kendime girdim. Kendi kendime çalıştım. Ken­ di kendime devam edip duru - yordum ... Çekingen, ürkek bir

tabiatim vardı.. Kimseye gi- Şehir Tiyatrosunun çok sevilen artisti; Vasfi Riza

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Urfa yakınlarındaki Göbekli Tepe’de yapılan kazılarla, yalnızca dünyanın bilinen en eski ve en büyük kutsal alanı gün yüzüne çıkarılmış olmadı.. Aynı zamanda,

Çiçek Pasajının renkli simalarından biri olan ve 1 9 4 3 yılında komi olarak çalışmaya başladığı pasajda şimdi bir restorant sahibi olan Entellektüel

| Cenaze, bugün öğle namazından sonra Moda Camii’nden kalkacaktır. TÜRKİYE YAZARLAR

Bu yazıda; anamnez, fizik muayene, görüntüleme yöntemleri ve ince iğne aspiras- yon biyopsisi ile detaylı değerlendirilen ve trans-servikal yaklaşımla çıkarılan minör

H3: Halkla ilişkiler mesleğine yönelik öğrencilerin Birey-Meslek Uyumu algısı öğrencinin geldiği yerleşim yerine göre farklılık göstermektedir.. H4: Halkla

Tav- şanlarda ultrasonografiyle gebelik tanısının en erken altı (7), yedi (2, 4, 11) ve sekizinci (15) gün- de embriyonik vezikül izlenerek belirlenebileceği,

Bunun yaklaşık yüzde 12'si, yani 3 milyon tonu geri dönüştürülebilir ambalaj atığı.. Bunların ekonomik değeri ise yaklaşık 150 milyon

Grafik Tasarım / Graphic Design Oya Silbery, Gökhan Okur Çeviri / Translation Jenan Selçuk Baskı / Printing Söylem, Lefkoşa, 2015... GÖKHAN OKUR | görsel notlar visual notes