A h m e t İ N A M 1. Kavramsal Hazırlık
Nereye gitsem hep bir yerdeyim. Mekânın bir yerinde. Bedenim b u m e k a n d a bir yer t u t u y o r .
Oraya gittiğimde orası, burası oluyor. Bedenimin, algılayan, farke-den, k a v r a y a n varlığımın b u l u n d u ğ u yere göre m e k a m a n l a m l a n diriyo r u m . Mekan, b a n a değişmez, m u t l a k özelliğiyle verilmiş değil. Benim, burası, şurası, orası diyen, m e k â n benimle, b u l u n d u ğ u m yere göre önce den biçimleniyor. Nerede diye soruyorlar: " B i r y e r l e r d e " diyorum, " k i m -bilir n e r e d e " (Terrae Incognitae, bilinmeyen yerlerde) diyorum, "hiçbir y e r d e " d i y o r u m . Mekana daha baştan sahip olma eğilimi içindeyim.
Bedenim ayrıcalıklı bir m e k â n b a n a , bedenim sallantıya yer bırak m a y a n biçimde benim. (Erişkin bir kişi olarak, kimi fizyo-nörolojik, psikolojik hastalıklar taşımıyorsam). Öyle algılıyorum bedenimi. Bede n i m i n h e m içinde h e m dışında olabiliyorum. Onunla algılıyorum.1 onu
da Mekândaki k o n u m u m d a en yakın k o m ş u m . E v i m . H e m k o m ş u m , hem e v i m2. Bedenimin belki yalnız benim bilebileceğim yanlarıyla t a r i h i n e
sahibim. Bedenim h e p y a k ı n m e k â n d a . K e n d i m i n bir filmini ya da resmini çok uzaklarda görsem de. - .
Dışımdakiler: Başkaları (başka insanlar), eşya (insanın ürettiği nesneler), doğa. (Bedenim doğanın bir parçası, o n d a n dolayı bedenim h e m bende, h e m dışımda. B e n mekandayım-Bedenimle,- m e k a n d a olma bende. -Salt " d ü ş ü n c e " olarak değil, bedenimle, mekanlılık, m e k â n d a olma özelliğini taşıdığım için-). Başkaları, doğa, eşya ve onların arasında 1 Maurice Merleau-Ponty'e göre, bedenim, onunla nesnelerin var olduğu şeydir. Nesnelerin koşuludur. Phenomenology of Perception, İngilizceye çeviren C. Smith, London: Routuledge and Kegan Paul, 1962 (1945).
2 Mekan hakkında, edebi bir dille, benzetmeler kullanarak konuşmanın felsefi sezgiye feno-menolojik anlamda sağladığı olanaklar için G. Bachelard'ın The Poetics of Space (İngilizceye çeviren, M. Joles, Boston: Beacon Press, 1964 (1958) adlı yapıtına bakınız.
bedenli-ben: Mekândayız birlikte. Şimdi b u r a d a , kaçınılmaz olarak me k a n a bakış açımı belirleyen mekansal gerçeklik bhalkalarını şöyle çize bilirim .
Mekânım, bir anlamda, hiç değişmiyor. " B u r a d a " , " ş u r a d a " , " o r a d a " olup bitenler, b u l u n a n l a r değişiyorsa da, bu halkaların oluşturduğu ya kın mekân, bir form olarak, değişmeden kalıyor3. " B e n " de aynı biçimde
h e m değişiyor hem değişmiyor. Değişiyor: Yaşlanıyorum. Değişmiyo r u m , ç ü n k ü , değişene hep " b e n " d i y o r u m ! Bedenimi (parçalarını) gös-terek, burası, şurası, orası diyebiliyorum. Çizdiğim şekilde, " o r a s ı " , " ş u r a s ı " n d a n daha " u z a k " görünüyor: Bu bir saymaca (kabul ettiğim) bir d u r u m , a l t t a y a t a n bir sebebi yok. H a r i t a d a gördüğüm yer. Orası. Bir gemiden görüyorsam aynı yeri: Şurası. Ara m e k â n y a k ı n ı m d a bulun m a y a n , d o ğ r u d a n ya da bir araç k u l l a n a r a k algılayamadığım, nerede olduğunu tam bilemediğim, a m a belli bir fikre sahip olduğum m e k a n : Malezya, Asyanın bir yerinde. Asyanın orasında d i y e m i y o r u m . Gerçeklik halkalarını algım ve bilgim belirliyor, bir anlamda. Kafdağı, kimbilir nerededir. Atlantis de. Atlantis, eğer keşfedilirse, y a k ı n m e k â n ı m a ya da a r a m e k â n ı m a girebilir. Kafdağı belki hep gizil mekânda k a l m a k zorun dadır. Belki de Kafdağı, " d a h a u z a k " bir yerde, hiç bir yerdedir. Güneş sisteminin henüz bilinmeyen bir gezegeni, hiçbir y e r d e n y a k ı n m e k â n ı m a girebilir. Soru: Elektron, positron quark... nerededir? Donkişot ve diğer r o m a n k a h r a m a n l a r ı ? Yarı y a n ı t : Bu şekil, öncelikle algılayabildiğim gerçeklik içindir. Anlaşılıyor ki, m e k â n ı m yalnızca mekânsal gerçeklik 3 Bir gözlem: Form "gerçekliğin" üstünde değil, içinde. (Bu "içinden" ne anlıyorsak!)
halkalarıyla sınırlı değildir. P e k i , sayılar nerededir, geometrik biçimler? Açıklamaya çalışacağım ileride.
Bedenli-ben dışımdakiler, başkaları, doğa ve eşya algılama açımın içinde. Onlar çevremi oluşturuyorlar. Çevremde oluş v a r : Değişme: H a r e k e t : Z a m a n akışı4. Algılama açımın dışında, başka türlü farkına vardı
ğım bir m e k â n v a r . Çevresel mekânımın dışındaki bir düşünce m e k â n ı . Kavramsal m e k â n . Bu m e k â n d a , başkaları, " t o p l u m " a dönüşüyor örneğin. Bedenli-ben, benim iyice kavramlaştırılmış biçimine, bedenli-b e n i m i n bedenli-bilgisine, k a v r a m s a l bedenli-bilgisine d ö n ü ş ü y o r5. Doğa, eşya değişiyor.
Onların belli bir a n d a k i kavramı hep kendisi olarak kalıyor. Şöyle diye y i m : K a p ı , belli bir " t " a n ı n d a algılanıyor. O n u n k a v r a m ı , diğer k a v r a m larla birlikte, çevrenin dışına t a ş m ı y o r . Ortama aktarılıyor. Taşıdığı bir t ü r l ü belirsizliğin içinde ortamda, düşüncemizde deyin isterseniz, d o n d u r uluyor. B u n u y a p a m a s a y d ı k , " k a p ı y ı " ortama a k t a r a m a y ı p , h e p çevrede t u t s a y d ı k , o, durmaksızın değişecekti; onu, kapı olarak algılama olanağın dan bile yoksun k a l a c a k t ı k . Çevreyi ortama a k t a r m a , çevreyi, bir eli mizde t u t u ş t u r . Sabitleştirmedir. Ölümsüzleştirmedir. Şu a n l a m d a : O n u . o r t a m d a bulabilecek, o r t a m ı yaşayabilecek (iddialı bir söz belki, a m a ) , çev-redeki insanlar oldukça y a ş a y a c a k bir sabitleştirmedir b u . İ n s a n , birey olarak ölümlü olduğu için, "ölümlü ölümsüzdür". Bu anlamıyla, ortam çev reye, çevre de, bedenli-ben'in algılama açısına bir süreklilik sağladığı için, ortama zorunludur. Bu ikisini, birbirinden b u r a d a yaptığım gibi, yalnız ca belli bir s o y u t l a m a n ı n dışında ayıramazsınız. Çevredeki oluş, değişme, o r t a m d a bir " z a m a n " k a v r a m ı n a dönüşüyor, bir " t a r i h " k a v r a m ı n a . D i k k a t : İ n s a n , bedenli-ben'iyle çevresini yasarken, o r t a m ı da yaşıyor. Mekân, yalnızca çevremizde değil, o r t a m ı m ı z d a da.
Algılama a ç ı m d a n b a k t ı ğ ı m d a , bir " k u ş " görüyorum. Doğrusu, o n u n " k u ş " olduğunu bilmem, k a v r a m ı n ı o l u ş t u r m a m , onu t a n ı m a m , o r t a m ı n içinde bir yere k o y m a m l a olanaklı. K u ş , bu anlamıyla, h e m or t a m ı m d a , h e m çevremde b u l u n u y o r . Çevremde, b a n a o n u n " k u ş " ol duğu öğretiliyor. Bu öğrenilen, o r t a m d a k i yeriyle, ne z a m a n bir " k u ş " algılasam çevreme karışıyor. O r t a m ı m d a bir kuş "belleğim" var, kuş h e p o belleğe d a y a n a r a k görüyorum.
4 Bu yanıtımda, benzetmeli bir deyim olan zamana akışı üstünde durmayacağım. 5 Çevre ve çevrede bulunanlarda birer kavram değil mi? Gerçeklik halkaları bilgimize göre çizilmiyor mu? Algımızda bilginin rolü yok mu? Çevrede bulunanlar, bir oluş, bir değişme için dedirler. Peki kavramlar da değişmiyor mu? Kavramların kullanılışı değişiyor. Gerçeklik hal kaların içi, içeriği değişiyor. Yoksa, onlar hep aynı yerdeler. Zamanın "akmadığı" bir yerde. Algımız, bilgimizin kullanılışına göre, değişiyor, nesnesinin değişmesinin yanında burada deği şenle değişmeyen iç içeliğine dikkat edilsin!
Burası F a t i h ' i n İ s t a n b u l ' a girdiği yer diyorum. Bir a n l a m d a yanlış, bu söylediğim, a r a d a n yıllar geçti. Orası, dediğim yer değil. Oysa, ortam daki k o n u m u y l a , t a r i h bilgimle, kavramlarımla, değişmeyeni, değişenin üstüne k o y u y o r u m . " İ s t a n b u l ' u n şehir p l â n ı n a göre, F a t i h , o zaman, bu r a d a n girdi, İ s t a n b u l ' a diyorum. B u n u , o r t a m ı m l a çevremin işbirliği sayesinde yapabiliyorum. Bu k o n u d a zorluklar pek çok, bu yazının üstüne k o y u y o r u m . " İ s t a n b u l ' u n şehir p l a n ı n a göre, F a t i h , o zaman, bu r a d a n girdi, İ s t a n b u l ' a diyorum. B u n u , o r t a m ı m l a çevremin işbirliği sayesinde y a p a b i l i y o r d u m . Bu k o n u d a zorluklar pek çok, bu yazının sınırları içinde bu zorlukları göğüslemeliyim.
Sayılar o r t a m d a . İzleri deney araçlarının üzerinde a m a . Elektron lar, bir fizik k u r a m ı n ı n öğeleri olarak o r t a m d a . Masal k a h r a m a n ı Keloğ l a n d a o r t a m d a . Z a m a n z a m a n bir filim ekranında, t i y a t r o sahnesinde, çevremdeki bir g ö r ü n t ü olarak karşıma çıksa da.
Mekansal gerçeklik halkalarının y a n ı n d a bir de toplumsal gerçeklik halkalarından söz edebiliriz.
Şekil 2. Toplumsal Gerçeklik Halkaları
Çevremdeki " b a ş k a l a r ı n ı " bu halkalar yardımıyla yaşıyorum. l ' d e n 7'ye dek, yakınlık derecelerine göre sıraladığım bu halkaların en içinde, iç-b e n iç-b u l u n u y o r . Sonra iç-bedenli " iç-b e n " (şekilde yalnızca " iç-b e n " diyorum) geliyor. Biz, başkalarını en y a k ı n a k o y d u ğ u m halkadır. Bir insan, deği şik z a m a n l a r d a bu halkalarda yer olabilir, örneğin d o s t u m olmadan önce, 6'da ise, çeşitli ilişkilerden sonra 2'ye geçebilir. Belki de l ' e bile (içimde sin!). B u r a d a da, bu halkaların içindekiler değişebilir,- ama, formu
değiş-mez. Sen ve siz " ( s e n ' l e r d e n oluşabildiği gibi, t e k kişi olarak " s i z " de olabilir!) yaşayışımı paylaşabileceğim insanlardan oluşur. 5-6'da ise (C bölgesi) u z a k insanlar, t a n ı m a d ı k l a r ı m bulunuyor, 7 ise, şu ya da bu biçimde hiç t a n ı m a d ı ğ ı m , t a n ı m a k istemediğim insanlar için. Toplumsal gerçeklik halkları üzerinde fazlaca d u r m a y a c a ğ ı m . B u r a d a bizi ilgilendi ren n o k t a , mekanı algılarken, salt mekansal gerçekliğin değil, toplumsal gerçekliğin de, işin içine girmesi. Ben mekandaki nesneleri, toplumsal ger çekliklerine göre de algılıyorum. B'de iki gerçeklik halkası, iki ayrı boyut olarak, gerçeklik koordinat sisteminde yaşayacaklarımın, yaşadıklarımın olanağını oluşturuyor. (Gerçeklik, salt iki b o y u t l u değil; b u r a d a yal nızca iki b o y u t u n d a n söz ediyorum). Ayrıca, şekil 2'deki şahıs zamirleri, mülkiyet zamirlerine d ö n ü ş t ü r ü l ü p bir b o y u t d a h a elde edilebilir. Be nim, bizim, senin, sizin... gibi, 7 ise, hiç kimsenin olacaktır. Özellikle, gerçeklikteki nesnelerle ilişkimizde bu b o y u t önemlidir.
Peki, bu halkalar, z a m a n ötesi formlar ise ortamda b u l u n m a l a r ı ge rekmez m i ? Gerçeklik halkaları, ortamla çevrenin ara kesitinde bulunurlar] Salt k a v r a m s a l bir y a p ı taşımadıkları sürece, belli bir i n s a n d a belli bir yerde karşılıklarını buluyorlarsa, sadece o r t a m da olamazlar.
Bir de, iç-ben'de, içselleştirilmiş, içimize sindirilmiş, benimsenmiş, iç-ben'e dayalı h a l k a l a r d a n söz edebiliriz. Bu a n l a m d a Ben, içinde t o p lumu, t o p l u m içinde dünyayı, d ü n y a içinde evreni taşır! Bazı okurlara belki çoğunluğuna) ters gelebilecek, bu halkaları şöyle gösterebilirim:
B e n içinde bir t o p l u m taşır. ait olduğunu d ü ş ü n d ü ğ ü t o p l u m u : Di ğer t o p l u m l a r (dünya) bu t o p l u m u n " i ç i n d e d i r " . b u r a d a k i içinde olmayı şöyle anlayabiliriz: Ben, toplumları dünyayı, kendi t o p l u m u açısından görür, kavrar, benimser. T o p l u m u n u da, kendi açısından. Öyle ben'ler v a r d ı r ki, onlarda, örneğin " d ü n y a halkası h e m e n h e m e n boştur. Herşey t o p l u m u d u r , B u " e t h n o c e n t r i c - " t u t u m o n u n "derinleşmesini", içinin " m e r k e z i n e " doğru yürüyebilmesini engeller. Yine, " t o p l u m h a l k a s ı " boş, benler vardır. Onlarda, " m e r k e z e d o ğ r u " ilerleme olsa da, "genişlik" eksiktir. Dolu " b e n " , bu halkalarda ortam ve çevresini oluşturabilmiş insandır.
Öyleyse, m e k a n d a k i nesneler, mekansal, toplumsal, bensel h a l k a l a r d a yerini bulur. Aslında, bu kısa yazıda k o n u y u d a h a fazla k a r ı ş t ı r m a m a k için, b a ş k a halkalar çizmekten çekmiyorum. Çünkü, eşyalar ve doğa için de halkalar çizilebilir. Şimdilik, nesneleri bu üç h a l k a d a düşünelim. Örneğin; " b u r a d a " olan bir nesne, " b i z i m " olabilir, toplumdadır... Bu nesne, bir eşya ise, y a n i bir insanın ürettiği nesne ise, gereçkliği ona göre
Şekil 3. İç-Ben'deki Halkların bir Kesiti
değişecektir. Kullandığım bir nesne, " b e n i m " , " b u r a d a " , " b e n d e " ola caktır, (ya da t o p l u m d a ! ) Şimdilik bu k a d a r l a yerineyim.
Bir bedenli-ben insanoğlu, m e k â n ı edilgin olarak kabul etmiyor. Ona verileni, değişen gerçeklik olarak ya da öğretilen o r t a m içinde verilen bir m e k a n olarak yorumluyor, anlamlandırıyor. E v i m i n bir penceresi, benimle u z a k t a n y a k ı n d a n tanışıklığınız yoksa, bir insan evinin pencere sidir. Bir eşyadır çevrenizde. Oysa, b e n i m için, o n u n yakından yaşantısına sahip olduğum için, anlamlı bir penceredir. Bedenim, rastgele bir doğa parçası değildir; o r t a m ı n d a k i tarihselliği içinde, m e k a n d a g ö r ü n d ü ğ ü m bedenimin ayrılamaz bütünleyicisidir. D e m e k ki a n l a m vermeden, an l a m k o y m a d a n (anlamsız b u l m a da, bir çeşit anlam vermelidir!) çevre mi ve o r t a m ı m ı y a ş ı y a m ı y o r u m .
Şimdi, yetersiz örneklerle açıklamaya çalıştığım a n l a m vermeyi, biraz d a h a ayrıntılı, d a h a düzenli bir biçimde ele a l m a k gerekiyor:
Çünkü T A S A R I M I a n l a m a k için kilit kavram d u r u m u n d a . " A n l a m ver m e " fenomenolojide, Husseri sonrası felsefescilerce üzerinde oldukça durulmuş bir k a v r a m . Ben bu yazıda, ayrıntıları sonraki çalışmalara b ı r a k a r a k , h e m e n kestirmeden, dolayısıyla biraz ü s t ü n k ö r ü biçimde düşüncelerimi söyleyeceğim. Böylece, birkaç t a r t ı ş m a n ı n d a h a eklenme siyle, o k u y u c u n u n belki biraz " s o y u t " ve "sıkıcı" bulacağı (bulduğu) bu k a v r a m s a l hazırlık b ö l ü m ü n ü ister istemez bitirip, " y a ş a n a c a k m e k â n " ü s t ü n e görüşlerime geçeceğim.
Anlam vermenin çeşitleri, basamakları, içerdiği öğelerin ilişkilerin den doğan k a r m a ş ı k bir düzeni var. Kısa konuşacağım için, tez elden bir örnekle a n l a t a y ı m . Bir kapı giriyor algı açıma, O n u n " k a p ı " oldu-" a l g ı l a m a m oldu-" , ancak y u k a r ı d a söylediğim gibi, oldu-" o r t a m ' ı n oldu-" d a yerini bul masıyla, bir kapı "belleği" ile olanaklı. (Soru: İlk kez gördüğüm bir nes ne ise, o n u n belleğinden y o k s u n s a m ? Y a n ı t : 0 z a m a n , " b e n z e r i " , "ya k ı n " bellek y a r d ı m a koşacak, onu birşeye, " b e n z e t e r e k " algılayacağım. Bir sonuç: çevre, o r t a m ı n d a n , k a v r a m s a l geçmişinden, t a r i h i n d e n , o n a k a y n a k l ı k eden, dilinden, " k ü l t ü r " ü n d e n ayrılamıyor). K a p ı y a karşı tür lü anlam verme tavırları içinde olabilirim. Önce, olumsuz bir t a v ı r d a n , a n l a m v e r e m e m e k t e n başlıyayım.
a) "kapı'yı gerçeklik halkaları içinde bir yere k o y a m a m . K a p ı y a anlam v e r e m e m . O n u n " k a p ı " olduğunu, ona " k a p ı " dendiğini bilsem bile, ne içimde, iç dünyalarımda bir yere koyabilirim ne de dışımdaki ger çeklik halkalarına. K a p ı a n l a m c a askıdadır. Sallantıdadır. Saçma bile değildir. (Saçma görmek, anlam vermektir, çünkü). Anlam v e r m e k için yöneldiğim gerçekliğin içinde bir yere k o y a m a m . Gönderdiğim anlam ışığı ulaşamaz ona. Anlamca ıskalarım onu. Bu d u r u m u n değişik neden leri olabilir. Ruhsal bozukluk, böyle bir anlam verememeye götürebilir beni. Fizyo-nörolojik bir rahatsızlık belki. Müthiş sancılı, endişe yaratıcı bir d u r u m d u r , bu a n l a m yoksulluğu içinde olmak. anlamla dokuyama-dığımız bir d ü n y a : Cehennem bu olsa gerek!
b) K a p ı y ı sıradan, olağan bir nesne görür, " m a h m u r bir a n l a m " . tavrıyla geçer giderim. K a p ı " o r a d a " , " b i r yerlerde", " d ı ş ı m d a " bulunu-veren bir nesnedir. Şaşırmam, ü r k m e m . Aldırmam. Alıştığım bir nesne dir kapı, olağaûliği içinde. G ü n l ü k yaşayışın sıradanlığının sesinde; belli belirsiz görünür gider. Açar, kapar, kullanırım onu. Sonunda, herhangi bîr, rastgele kapıdır. uyuşuk bir anlam yüklemedir bu.
c) K a p ı n ı n b e n i m için özel bir anlamı olabilir. Bu özel anlam en azından iki açıdan görülebilir, işin içine zaman b o y u t u n u k o y d u ğ u m u z d a .
1. Geçmişte, o kapıyla özel bir deneyimim olmuştur. Örneğin, ilk sevgilimi o n u n dibinde ö p m ü ş ü m d ü r . Belki, ne z a m a n görsem, içim sız-lıyordur. Ya da, belki de d e d e m d e n kalmıştır. Yıllarım o n u n ö n ü n d e geç miştir. D e m e k ki, a n l a m ı n da belleği v a r . Bu anlam belleğini, ortam belle ğinden a y ı r m a k gerekir, diye d ü ş ü n ü y o r u m . (Çok tartışmalı bir d u r u m , varsın olsun!) o r t a m belleği, ortaklaşa bir bellektir. Paylaşılan, Anlam belleği ise, b a n a özgü, benim t ü m ü y l e o r t a m d a n devşirmediğim, y a r a t t ı ğım bir anlamdır. Anlam, belleğimi, o r t a m belleğine katabilirim. anlamı dile getirerek. A n l a t a r a k . Yazarak, K a y n a k bendedir a m a .
2) Biraz sonra, ö n ü n d e biriyle buluşacağımdan dolayı, kapı benim için özel bir a n l a m taşıyabilir. O r t a m d a , o r t a m ı m d a olmayan, a n l a m bel leğimde de olmayan, belki oradakilere benzer bir anlamdır. Geleceğe dayalı özel bir anlamdır b u ! Gebe bir a n l a m d ı r . E s t e t i k açıdan (Biraz sonra " e s t e t i k " t e n ne anladığımı belirteceğim!) y a ş a n a n , y a ş a n a c a k an l a m l a r ı n en anlamlılarından biridir! Yine, en belalı a n l a m l a r d a n biri. Kaygılar, telaş, sıkıntı h a y a l kırıklığı ile örülmüşse!
d) K a p ı n ı n " t o p l u m s a l " , " t ö r e s e l " a n l a m ı olabilir. Böylesi bir anlam, b e n i m içinde yaşadığım t o p l u m d a k i insanlarla, " b a ş k a l a r ı y l a " ilişkime bağlıdır. O kapı, içinde b u l u n d u ğ u m çevre tarafından, o r t a m ı n a eğitim le ya da o r t a k yaşamayla, şu ya da bu biçimde öğrenmesiyle, geçmiş toplumsal özel bir anlamı taşıyabilir. Örneğin, " k u t s a l bir kapıdır, bir t a p ı n a ğ ı n girişinde olduğu için. İstenirse, toplumsal özel anlam da, geçmi şe dayalı özel toplumsal anlam, geleceğe dayalı özel toplumsal anlam (top l u m u n yüklediği anlamı sonradan öğreneceğim için) olarak ikiye ayrıla bilir.
e) K a p ı n ı n estetik bir anlamı olabilir. K a p ı d a n bir s a n a t ü r ü n ü ola r a k tad alabilirim, algılarken ya da algılama sonrası. " B u r a d a , h a y a l gü c ü m de işin içine giriyor, belki (e) ve (d) de anlattığım anlam v e r m e de. E s t e t i k nesneyi, estetik o l m a y a n d a n ayıran, ilkinin sanal6 (virtual) me
k a n a konulabilmesidir, sanal m e k a n , gerçeklik halkaları içinde "görün m e y e n " bir m e k a n d ı r , örneğin, bir t a b l o d a gördüğüm ağaç, fiziksel ya pısıyla, bir b o y a yığını olarak, gerçeklik halkasındadır; oysa, "resime b a k m a y ı " bilen biriysem, ağacı o r a d a n alıp, sanal mekanımda görebili r i m . Düşsel bir m e k a n d ı r b u . Tıpkı m ü z i k dinlerken (ama, gerçekten dinlemesini becerebiliyorsam) nasıl bir z a m a n d a olduğum gibi. B u n u , 6 Sanal mekan (virtual space) kavramını, kendi görüşüm içinde değişikliğe uğratarak, S.K. Langer'den aldım, bu konuda, özellikle, 'onun şu kitaplarına bakınız. Feeling and From, New York: Scribner's sons, 1953; Miıd, an Essay on Human Feeling, I. ve II. ciltler, Boltimore: The Johns Hopkins University Press, 1967 ve 1972.
estetik anlam vermeyle yaşıyorum. Selimiye Camii, hem E d i r n e ' d e , h e m değildir artık. Selimiye Camii bendedir, sanal m e k a n ı m d a d ı r , a n l a m ve rerek oluşturduğum, y a r a t t ı ğ ı m m e k a n d ı r . (insan, m e k a n yaratabilen, gerçek m e k a n ı n ötesinde, o m e k a n d a n k a l k a r a k , m e k a n y a r a t a b i l e n bir canlıdır). E s t e t i k a n l a m verebilme y o k s u n u insan, yalnızca, gerçeklik halkaları içinde yaşar ve ölür. 0 kafesin ötesine çıkamaz. Belki, " o y u n " , bu, sanal gerçekliği yaşayabilmemize olanak veren, bir insan etkinliği dir. Çocuk sanal m e k a n d a yaşayabilir. T i y a t r o d a , sinemada, televizyonda, sanal m e k a n olanağı vardır. Bu olanağı değerlendirebilme, anlam v e r m e gücümüze bağlı.
f) Ortam-yoğun bir a n l a m : " K a p ı y ı " , elektronlardan, n ö t r o n l a r d a n , pozitronlardan... oluşmuş bir cisim olarak görebilirim. Bir k u r a m s a l bakış sonucu. Bir hekim, hastasını hücrelerden oluşmuş, tedavi edilecek bir " c a n l ı " olarak görebilir...
Bir n o t : A n l a m vermeler bu k a d a r l a bitmiyor. bu yazının sınırları içinde bu kadarla y e t i n i y o r u m . Birçok d u r u m d a birbirilerine karışmış d u r u m d a olabilirler. K a y n a ğ ı n ı "bedenli b e n " d e n alırlar a m a , çevre ve o r t a m ı n etkisindedirler.
2. TASAMDIR TASARIM
M e k a n ı m a t u t s a k olmamalıyım. çevreme, o r t a m ı m a , Kendime, Y a ş a n a c a k m e k a n a n c a k böyle tasarlanabilir. Yaratılabilir. Evimi dü zenleyebilirim. E v i m i : " b u r a d a " , " b e n i m " olanı. A m a tasarlama bağım sızlığına yeterince erişememişsem, evim beni düzenler, Eşyalar h ü k m e der b a n a , çevrem, doğa başkaları evimi düzenler! ( K o m ş u l a r a h a v a at m a k için, hazin bir züppeliğin; bilgisiz, görüşsüz bir bakışın, t o p l u m d a " y ü k s e k " bir yer k a z a n m a isteğinin sonucunda düzenlenen evlerde, için de bir m ü z e gibi dolaştığınız, sizin sandığınız, aslında, gerçeklik halka larında, başkalarının olan evlerde, kendine egemen o l a m a m a n ı n , kendi dünyasını y a r a t a m a m a n ı n sıkıntısı yaparsınız. Bu sıkıntı b ü t ü n bu söy lediklerimin farkında değilseniz, a l t t a n alta, b a ş k a bir sıkıntı ve endişe kılığında yorar sizi!) " M e k a n düzenlemek de bu denli karışık bir iş m i ? diyebilirsiniz. Y a ş a m a k k a d a r karışık. Yaşamanızın düzenlenmesiyle ilgili çünkü, Mekan, çevreye bağlı, o r t a m a . K ü l t ü r ü n ü z e . T o p l u m u n u z a . Bilginize. Kafanızı, günlünüzü, düzenlemenize bağlı. Mekan tutsaklığı, başka bir tutsaklığa b e n z e m e z Nereye gitseniz, daracık, sizin o l m a y a n bir mekandasınızdır. Cenderede. Anlam veremediğiniz ya da u y u ş u k on-lam vermenin sıralanlığında, sıradanlaştığınızı acı acı duyarsınız.
Tasarlamak, çevreye ve o r t a m a t a k ı n ı l a n bir tavırla başlar. Bir eylem (praksis) hazırlığıdır. Eylemdir. Doğayı (bedenim de dahil) d ö n ü ş t ü r m e ye giriştir. Doğa, a r t ı k seyirlik bir nesne, korkulacak, üzerinde yalnızca düşünülecek bir nesne de değildir. Doğa, dönüştürülecek, kullanılacak, yeniden düzenlenecek, yararlanılacak, biriktirilecek bir varlıktır. Doğa, bir bölümüyle, yine doğayı değiştirmek için eşya7 olmakta, araç, gereç,
alete d ö n ü ş t ü r ü l m e k t e d i r . Y a ş a n a c a k bir m e k a n tasarladığımda (bir ev, bir k e n t , bir bahçe...) bu eşyayla, bu insan ü r ü n ü nesnelerle birlikte, onlar aracılığıyla bir m e k a n d ü ş ü n ü y o r u m . Eşya denizinde d ü ş ü n ü y o r u m , aklıma gelen herşeyi, her d u r u m u d ü ş ü n e m i y o r u m . Sınırları, kuralları, yasaları v a r t a s a r ı m ı n . Doğa yasalarını y o k sayarak düşünemem. İçinde y a ş a y a n insanın gereksinmelerini çevrelerini ortamlarını gözönüne al malıyım. Sanal m e k a n peşindeysem, estetik kaygılarım olmalı.
Mekan t a s a r l a m a k , farkında olalım, olmayalım, temelinde, bir in san, o insanın yaşayacağı d ü n y a t a s a r l a m a k t ı r . Bu anlamda, m i m a r , iç-m i iç-m a r , sanatçı olarak çok ilginç biridir. yapıtı bitirir ve içinde oturur! Diğer s a n a t dallarında pek b u l u n m a y a n bu özellik, şaşırtıcı olsa gerek. İ Ç İ N D E YAŞANACAK S A N A L M E K A N L A R T A S A R L A Y A N kişi, m e k a n ı t a s a r ı m ı n müziğinde o y n a t a n kişi! M e r h a b a !
Oysa, çoğu kez, m i m a r , tasarımcı, s t a t ü k o n u n çemberinden çıka m ı y o r . Toplumsal gerçeklik halkalarımızın içeriğini belirleyen güç sa hiplerinin terbiyeli bir t u t s a ğ ı oluyor. Hepimiz de öyle oluyoruz. Evleri mize astığımız resimlerden, üzerinde yazı yazdığımız m a s a y a dek,' eşya, alışılmışın, k o k u ş m u ş u n , eşya üreticilerinin çoğunluğunun egemen liği altına giriyor. Eşyamızı t u t s a k ediyorlar. Kendimize y a r a t a c a k bir m e k a n bırakmıyorlar. " S u ç " t ü m ü y l e onlarda m ı ? Y a ş a m a y a yüklediği miz u y u ş u k anlamlar içinde, kimin kaygısında m e k a n y a r a t m a k ? K i m i n v a k t i v a r ? K i m i n parası v a r ? Yaşanacak m e k a n peşinde olma, sanal m e k a n d a yaşayabilen, b u n u n t a d ı n ı alabilmiş insanların işi. Bu da her z a m a n , çok p a r a gerektirmeyebilir. Odamızın bir köşesine akıllıca kon m u ş bir eşya, y a ş a m a u f k u m u z u genişletecek bir k ü ç ü k düzenleme, baş ka düzenlemelere hazırlık olmak üzere, yetebilir.
Mekana verdiğimiz anlam yetersizdir. Özel anlamlar y a r a t a m ı y o r u z . Toplumsal anlamlar ç a b u c a k kokuşuyor. m e k a n , çevremiz bize isyan ediyor. (Çevre kirliliği, içimizi kirleten çirkinlik, bizi h a s t a eden pislik). 7 Eşya, Arapçada "şey"in çoğuludur. Osmanlıcada, kullanılan, üretilen nesne anlamını kazanmıştır. Giderek dilimizde sözcüğün kökenine göre, yanlış sayılacak biçimde kullanılmakta dır. "Eşyaların hazır mı?" gibi.
Bizse isyanda geciktik. Çevremizin hazır verildiğini, b u n d a n dolayı da, kolay kolay değişmeyeceğini s a n m a g ü d ü k l ü ğ ü n d e n k u r t u l m a l ı . Artık, eşyayı z a p t u r a p t altına alabileceğimiz, sahiplenebileceğimiz, onunla sa nal m e k a n l a r keşfedebileceğimiz, icat edeceğimiz t a s a r ı m l a r a ağırlık v e r m e n i n z a m a n ı ç o k t a n gelmiştir.
3. TASARIMLARI SORGULAMAK
Bu yazımda, " t a s a r ı m k a v r a m ı n d a n , olanca genişliği içinde, insan yaşayışını düzenlemek için gerçekleştirilmesi düşünülen planları, proje leri anlıyorum. B ü y ü k çaplı tasarımlar, örneğin bir k e n t t a s a r ı m ı , t e k t e k bireylerin g ü c ü n ü aşabiliyor. Gücü elinde t u t a n l a r ı n , h ü k ü m e t l e r i n , belediyelerin yetkisi altına giriyor. Evimizi, bahçemizi, adamızı tasar-lamaksa, öte y a n d a n , sanki birey olarak bizlerin kolayca altından kalka bileceği bir işmiş gibi geliyor. Öyle değil oysa; çünkü, y u k a r ı d a da anlat m a y a çalıştım, t a s a r ı m , kimlerle, nasıl bir d ü n y a y a ş a m a l ı y ı m ? "soru suyla ilintili en genel anlamıyla. Bağımsız bir kafaya, iç d ü n y a y a , bi raz da ekonomik güce sahip olamadığımız sürece, y a ş a n a c a k m e k a n a sizi r a h a t s ı z edecek eşya girecektir. E ş y a n ı n t a h a k k ü m ' ü başlıyacaktır. Kullanacağınız eşya sizi kullanacaktır. Şimdi, en genel düşünce t a b a n ı n d a y a ş a n a c a k bir m e k a n ı n t a s a r ı m ı n d a , sorulması gerekli soruları s o r m a y a çalışacağım. Sorularım eksik bulunabilir, u y g u n görülmeyebilir. Mekanı mı zenginleştirip, r e n k l e n d i r m e k sanal m e k a n l a r y a r a t m a k peşinde olan lar için, yine de gözönüne alınması gerekli sorular olacaktır, sanıyorum.
Çevremden b a ş l a y a y ı m : Önce yaşadığım çevrenin iyi anlaşılması gerekiyor. Nasıl bir çevrede y a ş ı y o r u m ? Çevremde beni rahatsız eden n e ? Doğadan, doğanın olumsuz etkilerinden mi geliyor bu rahatsızlık? İ n s a n l a r d a n m ı ? T o p l u m d a n m ı ? E ş y a d a n m ı ? Çevrem b a n a n e ifade ediyor ? Yaşadığım m e k a n a verdiğim a n l a m nedir ? N e d e n ? K e n d i m i bu çevrede nerede g ö r ü y o r u m ? (Şekil l ' e bakınız!) A r a m e k a n d a mı yaşıyo r u m y o k s a ? Gizil m e k a n d a m ı ? H i ç bir yerde mi y a ş ı y o r u m ? Öyleyse, b u n u n , o r t a m d a n gelen, k ü l t ü r ü m d e n , eğitimimden görgümden, bilgim den gelen d a y a n a k l a r ı neler? O r t a m l a , çevrem arasında boşluk mu v a r ? Bildiğim, d ü ş ü n d ü ğ ü m m e k a n l a yaşadığım m e k a n arasındaki kopuklu ğun nedeni n e d i r ?
Yaşadığım m e k a n ı , t o p l u m s a l gerçeklik halkalarının neresinde gö r ü y o r u m ? (Şekil 2). Örneğin, " o n l a r ı n " m e k a n ı mıdır yaşadığım m e k a n ? Ben-dışı bir m e k a n m ı ? Mekan benim neremdedir ? (Şekil 3). Bende değil midir y o k s a ? T o p l u m u n bir rengi var mıdır o n l a r d a ? Yoksa, d ü n y a
kos-koca bir k ö y d ü r de, m e k a n ı m d a k i eşya, o "herkes i ç i n " olan anlamıyla b a n a soğuk soğuk b a k m a k t a madır ? Ya da eşya, yalnızca t o p l u m halka sında t u t s a k , başkaları için pek de anlam t a ş ı m a y a n özellikler mi içeri yor ?
O r t a m ı m d a neler eksik? Neler eksik ki, yanlış ki, çarpık ki mekanı m ı n tutsağı oldum ? Niçin k ü l t ü r ü m e t o p l u m u m a , bilgime k a f a m a u y g u n bir m e k a n d a y a ş ı y a m ı y o r u m ? Niçin doğru d ü r ü s t m e k a n k u r a m ı m ı z y o k ? H a n g i m e k a n , hangi coğrafya beni kafamdaki yaşayışa kavuştu-rabilir? Yaşayacağımız m e k a n ü s t ü n e , neden yeterince düşünmemişiz düşünemiyoruz ?
Niçin a n l a m verişim yetersiz? Anlam verme, gerçeklik halkalarını aşmama yardımcı olan, yaratabileceğin m e k a n ı n en devingen öğesi oldu ğu halde, neden uyuşuk bir anlamla y e t i n i y o r u m ?
B ü t ü n bu soruların ışığında, eldeki t a s a r ı m l a r da benzeri sorgulama l a r d a n geçirilebilir. Eldeki t a s a r ı m , beni çevreme ve o r t a m ı m a t u t s a k edebilir m i ? H a n g i n o k t a l a r d a ? N e d e n ? B u tasarımı hazırlayanlar kimler ? Ne adına, nasıl bir d ü n y a ve insan için hazırlanmış bu t a s a r ı m ? Ve ne z a m a n insan kendi geleceğini, k e n d i m e k a n ı n ı , kendine yakışır bir d ü n y a için düzenleyebilecek ? Yoksa, insanın içinde yaşadığı " m e k a n sız m e k a n " , y a ş a m a y a y a k ı ş m a y a n m e k a n , insanın h a k ettiği bir m e k a n m ı ?
Bu soruları ve diğerlerini okurla birlikte d ü ş ü n ü düşünüverelim. D ü ş ü n c e t e k başına yetmez, m e k a n y a ş a m a k bir eylem (action) ile başlar, eylem de düşünceyle.