• Sonuç bulunamadı

Başlık: ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNİN ZİHİN HAYATIYazar(lar):AYAS, Mehmet RamiCilt: 29 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000648 Yayın Tarihi: 1987 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNİN ZİHİN HAYATIYazar(lar):AYAS, Mehmet RamiCilt: 29 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000648 Yayın Tarihi: 1987 PDF"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜNİvERSİTE GENÇLİCİNİN ZİHİN HA YATI*

Doç. Dr. Mehmet Rami AYAS

Üniversite gençliğimizin zihin hayatı, başka deyişle, idrak (algı) ve düşünme hayatı doğrudan doğruya psikolojik bir süreç olarak anlaşı-labilir. Nitekim, psikologlar idriiki, davranışın gelişmesinde temel süreç diye anlar. Yazılı olan veya işitilen sözler, olaylar ve nesneler alemi id-rak yoluyla teerübemize giriyor. Tecrübe idrak ile ka7.anılıyor; etrafı-. mızdaki dünyanın bütünlüğünü böyle bir bağlılık içinde elde ediyoruz l.

Aneak topluluk halinde yaşamakla varolan ve varlığını sürdürebi-len insanın idrak ve tecrübe olgusu, her zaman insanlar arası eylemler ve kültürel görünüşlerle kuşatılın.ış bulunuyor. Karşılıklı ilişkiler örgüsü bir yandan kişilerin değişik muhteva ve yönlerde yetişmesine yol açar-ken; öte yandan kişilerin, topluluk ve kültür yaşayışını değiştirmelerine imkan veriyor. İç içe oluş gerçeğini bizler de idrak ederek yaşıyoruz.

İdriikle bağlı gerek duygu gerekse düşünme hayatının, böylece, topluluk yaşayışı ve onunla varlık kazanan kültür tezahürleriyle iç İçe bağlanış halinde bulunduğunu ifade etmiş oluyoruz. Burada, duygu-larımızın bir bakıma kısa süreli, bazan da çok etkin yönlendirıneleri yanı sıra; düşünmenin daha derinden yol alan ve iş gören varlığını, top-lulukların bütünlüğünü koruyarak yapı değiştirm.esinde ya da insanlar arası bağlılıkları çözüp, onları birbirinden ayırıpbütünlüğü bozan deği-şik amaçlı bağlılıklar kurmada pek önemli bir etken olarak belirtmek gerekir. Topluluk ve kültür yaşayışunızda gençliğimize, özellikle üniver-site gençliğine bu açıdan bakınca ne görmekteyiz? (Şüphesiz ki gençlik, topluluğun bütününden ayrı bir gerçeklik değildir. Onunla birlikte ele alınması gereken bir konudur. Gençlik içinde üniversite geııçliğ;nin ise, özel bir yeıi vardır).

Şimdi, onbeş dakkayla sınırlı bir sürede, Üniversite Gençliğinıizin, yıllarca içinde yaşıyaLik gÖ7.leyip durduğumu7. ı.:avram.a ve düşünme

• Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü "G1uslarası Terörizm ve Gençlik Sempozyuınıı" (24-26 )Iisan 1985)nda sunulan bildiri.

(2)

264 MEHMET RAMİ AY AS

seviyesi şartlarının sadccc bir yönünü tasvir etmek istiyorum. Ne var ki,

hu

şartların, Millet bütünlüğümüz ve Milletim.izin çağdaş olması yEmi çağın "gelişmiş" sözüyle vasıflarıdırılan m.iIletleri arasında şahsiyetli bir şekilde varolması vc' varlığını devam ettirebiImesi için büyük bir önem taşıdığı, isbatı Ve tartışmayı gerektirmeyecek ~ekilde açıktır. Top-luluk bilgini ve eğitimci İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'yla birlikte, "Adam yetiştirmek için yapılacak ilk iş, ad~mın yetişeceği çıwreyi varetmektir" diyehilmekteyiz2• Üniversite gençliğinı.;zin zihin çevresinin bu bakım-dan ne durumda olduğunu sormak ve dikkatlerİnüzi oraya yöneltmek yerinde olacaktır.

Yalnızca insanbilimleri, hatta onların da arasından toplulukbili-mi'yle ilgili bu zihin şartlarını tesbit ve tasvir etmeğe çalışıyorum.. (Ken-dinüzi öğrcnlm. görmekte olan hu gençlerimizin yerine koyduğumuzu ya da onlara katıldığınuzı varsayalım). Şöyle ki:

Sosyolojinin bilim olarak gelişmesinin, biri Fransız Pozitivist Fel-sefe çığırı ötekisi de Alman İdealist FelFel-sefe Çevresi ve bu çevrede yer alan Hegel Felsefesi olmak üzere başlıca iki farklı kaynaktan kaynaklandığı bilinmektedir. Pozitivizm ve gösterdiği gelişmeleri, Fransız pozitivist filozofları arasında yer alan ve "Sosyoloji"nin isim bab~.sı olan Auguste Comte'un

(1793-1857)

eserlerini, sözgelişi "Pozitif Felsefe Derslcri"ni okuyarak öğrenm.ek ve düşünmek imkanımız yoktur. Auguste Comte'-tan etkilenen İngiliz düşünür ve sosyologu Herbert Spencer'in

(1820-1903)

sosyolojiyle ilgili eserlerini m.i okumak istiyorUJ~? Hiçbir eserini bulam.ıyacağımızı şimdiden söyliyelim. Bununla birlikte, ülkemizde Pozitivizm.in etkileri olmuşt~r4. Bu da, yahancı dil bilen bazı düşünür-lerimizin etkilenmeleri dolayısıyla kendilerince onu tanıtma ve toplu-luğu etkilemeleri şeklindedir. Böylece, bu kişiler Türkiyede Pozitivizmin temsilcileri olm.uşlardır.

Pozitivist düşünce ve bilim doğrultusunda Yurdumuzda belki en çok bilinen sosyolog Em.ile Durkheim'dir

(1858-1917)

ve Durkheim Okulu'nun Türk:yede temsilcisi olarak tanınan Ziya Gökalp'in etkisiyle üç eseri Türkçeye çevrilm.iş,

1920

lerde Arap harfleriyle yayınlanmıştır. Durkheİm'in eserIerini de bir külliyat olarak bulmamıza imkan yoktur. Durkheim ve Durkheim Okulu'nu ancak Sosyoloji Tarihi çcrçcvesinde okuyup öğrenebiliyoruz. (Prof. KilsemihaI'ın "Durkheim. Sosyolojisi"ni de bu çerçevede görebiliriz). Ülkemizde adı Durkheim'İn yanısıra

2 lsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Pedagojide İhtilal, İstanbul, 1964, B. 101

3 Murtaza Korlaelçi, Pozitivizmin Türkiyeye Girişi ve İlk Etkileri, İstanbul,I 986 4 Heinz Maus, A Slıort History of SocioJogy, London, 1962, s. 207

(3)

Ü~tVEHS1TE GENÇL1(;tl'i"tN ZlHl:,{ HAYATI 265

anılagelen topluluk bilgini Le Play'nin

(1806-1882)

de hiçbir eseri Türk-çem.izde bulunmamakla birlikte, bizde Prens Sabahaddin'in temsil ettiği Le Play Okulu'ndan Edmond Demolins

(1852-1907)

in üç eseri Türkçeye çevrilip

1913, 1914

yıllarında yayınlanmıştır. Ne bu eserler ne de Durk-heim'in yine Arap harfleriyle yayınlanm.ış olan kitapları bugünkü al-bemize aktarılmıştır. Durkheim'in aneak "İctimaiyat Metodunun Kai-deleri"

(1943),

"Meslek AWfıkl"

(1949)

ve "Terbiye ve Sosyoloji"

(1950)

adlı kitapları sosyolojiyle ilgilenenlerin belki bazı kitaplıklarda bulabilip yararlanacakları eserlerdir. Durkheim'den sonraki bellibaşlı Fransız sosyologlarından yalnız Raymond Amn ve Maurice Duverger'nin bazı eserlerini okumak imk£lllınasahibiz. Sorbonne'da Sosyoloji Kürsüsü'n-de Durkheim'in yerini alan4 Georges Gurvitch'den ancak biri bazı kon-feransları, biri de Seçmeler olarak iki eser kitap halinde ÇıkmıŞbulunuyor. Gurvitch'in de kü11iyatını veya temel eserlerini okuyamıyaeab'lz.

İdealist Alman Felsefe Çığııı'ndan kaynaklanan sosyologlardan yalnız Kar.! Marx'ı

(1818-1883)

bir külliyat olarak okuyabilme im.kanı-mız vardır. Marx üzerine Marxçı açıdan yazılanla.r, Marxçı felsefe söz-lükIeri ve Marx'ı izleyen bazı düşünür ve ihtilalcilerin eserlerini okuya-biliriz. Bilim çizgisinden ayrılmamış Lorenz von Stein, Wilhelm Heinrich RieW gibi Marx'ın çağdaşi ilk Alman sosyologlarının, hatta toplulukla

ilgili gemeinschaft ve geseııschaft tasnifi lise sosyoloji kitaplarına alına-gelen Ferilinand Tönnies'in

(1885-1936),

Georg Simmcl

(1858-1918),

Max Weber

(18640-1920),

Leopold von Wiese

(1876-1970 ),

Max Sche-ler

(1878-1928),

Alfred Vierkandt

(1867-1953),

Helmut Schclsky

(1912-) ve benzerleri önde gelen Alman toplulukbilginlerinin külliyatlarını veya beııi başlı eserlerini okumak imkanımız yoktur. Türk Üniversite-lerinde ders okutmuş veya konferanslar vermiş olan Hans Freyer, A-lexander Rustow, Gerhard Kessler, Arnold Gehlen gibi tanınmış Alman sosyologlarının bile değil bütün yazdıklarına, önemli eserlerine d:ıhi sahip değiliz.

Üniversite dı~ındaki bilim hareketliliğinin geçtiğimiz a}hrda Max Weber'in "Prctestan Ahlakı ve KapitaFzmin Ruhu" adlı kitabı ile Weber hakkında yazılmış bir kitapçığı Türk okurlarına" e dolayısıyla akademik çevresine sunmasını Üniversite gençliğimizin zihin hayatı bakımından bir katkı sayahiliriz.

Amerikan sosyolojisinin dört büyük kurucusu diye anılan Lester F. Ward

(1841-1915),

William G. Sumner

(1840-1910),

Fi'anklin H. Gid-dings

(1855-1931),

Albion W. Smaıı

(1851-1928)

dan tutunuz da Piti-rİm Sorokin

(1889-1968),

Alfred Schütz

(1899-1959)

vb. gibi Avrupa

(4)

2lili MEHMET HAMi AYAS

kökenli Amerikan topluluk bilginlerini de içine alan büyük sosyolog-lardan hiçbirinin külliyatını hattrı bellibaşlı eserlerini okuyup incelemek imkanına sahip değiliz. Mesela, Howard Beeker

(1899-1960),

Thorstein Veblen

(1857-1929),

Robert K. :Merton

(1910-

?), Taleott Parsons

(1902-1979),

William Thomas

(1863-1947)

ve daha birçok önemli Ame-rikan topluluk bilginlerinin eserIerini ne yazık ki okuyamıyaeağız. So-rokin'in iki eserini, Lundberg

(1895-1966)

ve arkadaşlarının yazdığı bir Sosyoloji kitabını, Wright Mills'in birkaç eserini okuyabilmekle ye-tineceğiz.

Özellikle

1960

dan sonra zengin bir literatür oluşturan İngiliz sos-yologlarının da hemen hemen hi_;bir eserini okuyacak durumda değiliz. Modern sosyoloji teorilerini ancak sosyoloji öğrencileri özet olarak öğ-renebileceklerdir. Sosyolojinin dallarından Siyaset SosyoloJisi alanı bu hakundan hir parça zengin sayılabilir.

Bu konuda sözü uzatmadan diyeceğiz ki, zihin hayatının şartların-dan önemli bir kesimini teşkil eden bilimsel düşünme ortamının bu du-rumu yalnız Sosyoloji ile ilgili olarak böyle değildir. Felsefe, Antropoloji, Psikoloji ve hatta İktisat için de hu türlü bir sergilemeğe giıişebiliriz.

Dikkatlerin özellikle çekilmesi gereken bir durum. da şudur ki: Burada yalnızca sosyoloji alanında tasvir ctmeğe çalıştığımız zilmi ha-yat şartlarından yoksunluk, Türk Tarihi ve İslam Kültürü kaynakları yönünden de höyledir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Üniversite gençliğinin zihin hayatı bi-' limsel kültür şartlarından yoksun bulunmaktadır. Türkçe bu bakımdan bilim. dili olmadıkça, çağdaşlaşma konusu da güç bir sorun olarak kala-caktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Gerçekten Amerika'da zenciler bir yandan horlanıyor, dövü­ lüyor ve öldürülüyorlar öte yandan da birtakım yüksek makam ve memuriyetlere getiriliyor lar: Yüksek

Bu bakımdan anonim şirketler kanunlarını genel olarak ikiye ayırmak mümkündür: Al­ man hukuku ve bu hukuku takip eden hukuklar belli bir azınlığa (esas sermayenin onda

Aynı görüşteki diğer yazarlar : Kalpsiiz, Adi Şirket (Türk Hukuk An­ siklopedisi) 204; Arslanlı, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, Umumi hü­ kümler 83 (İstanbul 1960);

YARGIÇ ADAYLARI, YARGIÇ VE SAVCILAR, AVUKATLAR İLE ANKARA VE İSTANBUL ÜNİVERSİTELERİ HUKUK FAKÜLTELERİ ÖĞRENCİ VE MEZUNLARI HAKKINDA..

İşte burada şöyle bir temel prensip müdahale eder: Üçüncü şahıs hakkında kesin hüküm ancak, tarafların anlaş­ ması neticesinde bu üçüncü şahıs taraflarınkine

mann teorisine) göre ancak neticeye teıkaddüm eden son şart da nedensellik kabul olunabilir (47). Zira neticeyi tâyin eden bu son şarttır. Son şarttan evvelkilerde

Görüldüğü gibi, aile babasının veya efendinin aile evlâdına ve- va kölesine verdiği peculium ancak bunların üçüncü kişilerle olan hukukî ilişkilerinde bir önem ve

Eğer Anayasamız bu konu­ da görevler ayrılığı ilkesine bir istisna getirmek isteseydi, bunu açıkça yapması gerekirdi...» (14) Nitekim, Anayasa Mahkemesi de,