• Sonuç bulunamadı

Hattat Hatib Ömer Vasfi Efendi'nin mimari eserlerdeki yazıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hattat Hatib Ömer Vasfi Efendi'nin mimari eserlerdeki yazıları"

Copied!
186
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYALBİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI ANABİLİM DALI

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI BİLİM DALI

HATTAT HATİB ÖMER VASFİ EFENDİ’NİN

MİMARİ ESERLERDEKİ YAZILARI

Arif ŞAHİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. H. Melek HİDAYETOĞLU

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Celi yazının gelişim sürecinde Rakım Efendi dönemi kendisinden sonraki dönem için asli kaynak olmuştur. Bu dönemi takip ettiren hattatlardan Ömer Vasfi Efendi levhalar, murakkalar ve mimari yazıları olmak üzere çok sayıda eser bırakmıştır. Günümüze ulaşan eserleri arasında mimari yazıları büyük öneme sahiptir. Bu çalışmada Ömer Vasfi Efendi’nin levhalardaki ve mimarideki yazıları ulaşabildiğimiz kadarıyla tespit edilmiştir. Tespit edilen yazıları, plastik ve estetik değer açısından yorumlanmaya çalışılmıştır. Yorumlama ve değerlendirmeler yapılırken yer yer, takipçisi olduğu Mustafa Rakım Efendi’nin yazı uslûbuyla kıyaslamalar yapılmıştır.

Öncelikle teşvik ve tavsiyeleriyle benden desteğini esirgemeyen ve yönlendiren danışman hocam Sayın Doç. Dr. Hafize Melek Hidayetoğlu’ na, çalışma sürecinde bilgi, tecrübe ve önerilerinden istifade ettiğim hocam Sayın Dr. Öğr. Üyesi Ali Rıza Özcan’a, ayrıca bu süreçte fikirleriyle ve eserleriyle kendilerinden istifade ederek kaynaklarından yararlandığım makale ve eser sahibi müelliflere teşekkür ederim. Hassaten rahmet-i Rahmân’a tevdî’ eylediğimiz hocam Prof. Dr. Fevzi Günüç’e minnet ve teşekkürlerimi borç bilip kendisine Allah’tan geniş rahmetini niyâz ediyorum.

Arif ŞAHİN Konya /2019

(5)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ...ii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ...iii

ÖNSÖZ ...iv

ÖZET ...v

SUMMARY ...vii

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ………..…ix

1.GİRİŞ……….………..……….1

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi……….…………...1

1.2. Materyal ve Yöntem………..……….……3

1.3. Konuyla İlgili Kaynaklar………...5

2. HAT SANATI ve TARİHİ SEYRİ………...9

2.1. Hat Sanatı ve Tarihçesi………...9

2.2. Yazı Çeşitleri……….………...14

2.3. Hat Sanatının Mimari Eserlerde Uygulanması………17

3. HATTAT HATİB ÖMER VASFİ EFENDİ, HAYATI ve HAT SANATINDAKİ YERİ...19

4. HATTAT HATİB ÖMER VASFİ EFENDİ’NİN MİMARİ ESERLERDEKİ YAZILARI………....83

4.1. Zâhide Selma Hanım ve Kabir Taşı Kitabesi………...83

4.2.GülhaneÜçyüzlü (Üçüz) Çeşme ve Yazıları………...…87

4.3. İstanbul Nadir Eserler Kütüphanesi (Eski Mekteb-i Kuzat) ve Kitabesi………..………...…..92

4.4. Eyüp Sultan V. Mehmed Reşad Türbesi, Yazıları ve Reşâdiye Numûne Mektebi Kitabesi……….…95

4.5. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (Eski Fatih Belediye Binası) ve Kitabesi……….…114

4.6. Ayazma İbtidâiye Mektebi (Günümüzde Selimpaşa İlkokulu) ve Kitabesi……….…116

4.7. Edirne, Hacı Adil Bey Çeşmesi ve Yazıları………...117

4.8. Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesindeki Müdâfaai Milliye Medresesi Kitabesi ………120

(6)

4.9. Taksim Maksemindeki I. Mahmut Çeşmesi Yazı………..121

4.10. Yavuz Selim Rüşdiye Mektebi (Günümüzde “Sultan Selim Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”) ve Kitabesi………..………..124

4.11. Pendik Hilmi Abbas Paşa Camii ve Celi Sülüs Yazıları………..126

4.12.Amiş Efendi Türbesi Kabirtaşı Yazıları………...130

4.13. Serasker Rıza Paşa Kabri ve Yazısı……….136

4.14. Kısıklı Camii, Yazıları ve Çeşme Yazısı……….142

4.15. Laleli, Eski Türk Hava Kurumu (Teyyare) Evleri ve Yazıları………146

4.16. Konya Sultan Selim Camii ve Yazıları………151

4.17. Celi Sülüs “Su Ayeti” Yazısı………..157

5. DEĞERLENDİRME ve SONUÇ………..……....159

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre n cin in

Adı Soyadı Arif ŞAHİN

Numarası 104254001003

Ana Bilim / Bilim Dalı

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI / GELENEKSEL TÜRK SANATLARI

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Hafize Melek HİDAYETOĞLU

Tezin Adı HATTAT HATİB ÖMER VASFİ EFENDİ’NİN MİMARİ

ESERLERDEKİ YAZILARI

ÖZET

İslâm ile müşerref olan toplumların ilim, sanat ve kültür bakımından gelişme göstererek ileri bir medeniyete sahip oldukları bir gerçektir. İlim ve sanatla yoğrulan medeniyetlerin maddî ve mânevî gücü ve buna paralel olarak huzuru artmıştır. Tabî ki bu gelişmede yazı (hat sanatı)nın rolü çok büyüktür. İlâhî mesajların iletilmesinde önemli bir araç olarak kullanılan Arap yazısı, İslâm yazısı olma vasfını kazanmıştır.

Asr-ı saâdetten günümüze kadar gelişen ve daha geniş coğrafyalara yayılan hat sanatının en çok itibar görüp zenginleştiği topraklar ise Osmanlı coğrafyası olmuştur. Bu durumun sebebi ise geniş coğrafyalarda hakimiyeti elinde bulunduran Osmanlı’nın en az maddî olduğu kadar manevi değerlere de sahip çıkması ve hayat

(8)

anlayışlarını ilim, bilim ve sanat çatal üçgenine oturtmuş olmalarıdır. Bu durumun en çok tezahür ettiği yer Osmanlının başkenti olan İstanbul’dur.

İstanbul’un fethiyle (1453) başlayıp 20. yy. ın ilk çeyreğine kadar devam eden süreçte hat sanatının itibar görüp neşv-ü nemâ bulmasında padişahların ilgisinin çok büyük etkisi vardır. Âdetâ “ilâhî kelâm’ın kâtipleri” olarak kabul edilip hürmet gören hattatların çoğalmasıyla ve bizzat padişahların hat sanatına ilgi duyup yazı öğrenmeleriyle, bu sanat 18. yy. da güzelleşme ve olgunlaşma noktasında zirveye ulaşmış ve Mustafa İzzet Efendi, Mustafa Rakım Efendi gibi dehaların yetişmesine imkan oluşmuştur. Hat sanatı Fatih döneminden günümüze kadar, sadece Mushaf ve kitap yazısı olmaktan çıktığı gibi levhalarla birlikte dini mimarimizin önemli bir unsuru haline gelmiştir.

Dini mimarimizin yazı sanatı açısından en zengin olduğu dönem olarak kabul edilen 19. yy. da Mustafa Rakım Efendi’nin takipçisi olan, Şevki Efendi ve Sami Efendi gibi bir çok Hattat yetişmiş ve 20. yy. ın ikinci çeyreğine kadar yazı saltanatı devam etmiştir.

Bu hatttatlar arasında celi sülüs ve celi ta’lik’i Sami Efendi gibi bir üstaddan çalışarak öğrenen Hattat Hatib Ömer Vasfi Efendi, bu yazı saltanatının son dönemine adını altın harflerle yazdırmıştır. Yaşadığı kırk sekiz yıllık kısa ömründe Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) ve Sultan V. Mehmed Reşad (1909-1918) gibi iki padişâhın saltanatında tesadüf etmiş olan Ömer Vasfi Efendi kısa ömründe murakkalar, levhalar ve kendi yazı döneminin sultanı olan V. Mehmed Reşad türbesi yazıları başta olmak üzere kayda değer sayıda eser bırakmıştır. Fakat ne yazık ki Cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan bir kanun maddesi gereğince bu eserlerden bazısı yok edilmiştir. Bunlar arasında Sultan V. Mehmed Reşad’ın kendi türbesi yanına yaptırdığı mektep kitabesi de vardır. Bu çalışmada, Hattat Hatib Ömer Vasfi Efendi’nin hayatı, hat sanatındaki yeri ve günümüze ulaşan mimarideki eserleri tespit edilip incelenmiştir.

(9)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre n cin in

Adı Soyadı Arif ŞAHİN

Numarası 104254001003

Ana Bilim / Bilim Dalı

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI / GELENEKSEL TÜRK SANATLARI

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Hafize Melek HİDAYETOĞLU

Tezin İngilizce Adı CALLIGRAPHER HATİB ÖMER VASFİ EFENDİ’S WRITINGS IN THE ARCHITECTURAL WORKS.

SUMMARY

It is a fact that the societies which are honoured with Islam have advanced civilization by developing in terms of science, art and culture. The civilizations which are coming along with science and art increased the material and spiritual power. In parallel with this, peace of the civilizations increased as well. Of course, the role of calligraphy in this development is significant. The Arabic script, which is used as an important tool in conveying the divine messages to the servants, gained the qualification of being an Islamic script.

The lands where calligraphy, which developed from the golden age to the present and spread to wider geographies, were the most famous and rich in Ottoman lands. The reason for this situation is that the Ottoman Empire, which has dominance

(10)

in wide geographies, has at least material value and also moral values, and has placed their understanding of life based on knowledge, science and art. İstanbul, where is the capital of Ottoman Empire, is the most seen place for this.

In this process which started with the conquest of Istanbul (1453) and continued to the first quarter of 20th century, the sultan's interest has a great effect in the reputation of the calligraphy. With the proliferation of calligraphers who were regarded as ‘the scribes of divine words’, and even the sultans themselves were interested in calligraphy and learned writing from them, calligraphy reached the peak at the point of beautification and maturation in the 18th century and the opportunity to grow geniuses such as Mustafa İzzet Efendi and Mustafa Rakım Efendi. And now calligraphy has become an important element of our religious architecture with its plaques as well as being only Mushaf and book writing since the time of Fatih.

Religious architecture is considered the richest in terms of the art of writing in the 19th century, Mustafa Rakım Efendi’s followers such as Şevki Efendi and Sami Efendi and a lot of calligraphers trained and script reign continued to the second quarter of 20th century.

Calligrapher Hatib Ömer Vasfi Efendi, who learned celi sülüs and celi ta’lik from the master such as Sami Efendi, wrote his name in gold letters in the last period of this reign. During his short life of forty-eight years, Calligrapher Ömer Vasfi Efendi, who coincided with the reign of two sultans such as Sultan Abdul Hamid II (1876-1909) and Sultan Mehmed Reşad V (1909-1918), was in that short period of life murakkas, plaques and being in the first place the tomb of Mehmed Reşad V has left a significant number of works. However, unfortunately, these works were partially destroyed in accordance with an article issued after the proclamation of the Republic. Among them is the inscription of the school built by Sultan Mehmed Reşad V near his tomb. In this study, the life of Calligrapher Hatib Ömer Vasfi Efendi, his place in the art of calligraphy and his works in the contemporary architecture have been determined and examined.

(11)

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ

Fotoğraf No: 1 Ömer Vasfi Efendi (Uğur Derman’dan) ve Feyhaman Duran’ın

kalemiyle Ömer Vasfi Efendi………...………...…19

Fotoğraf No: 2 Ömer Vasfi Efendi’nin doğduğu ev (Derman 1966: 1)………20

Fotoğraf No: 3 Sami Efendi’den aldığı ta’lik icazetnamesi (Derman 1966: 7)…….21

Fotoğraf No: 4 Laz Ömer Vasfi ve Hatib Ömer Vasfi Efendi imza detayları…...…25

Fotoğraf No: 5 Ömer Vasfi Efendi’nin Kabirtaşı ……….…………26

Fotoğraf No: 6 Kardeşi Neyzen Emin Efendi’nin Kabirtaşı (Arif Şahin, 07.09.2018 )………...26

Fotoğraf No: 7 Celi Sülüs Levha. Fevzi Günüç’ten (Günüç, 1999: 6.9)………...…31

Fotoğraf No: 8 Mimari Yazılarındaki İmzaları………..……….…..33

Fotoğraf No: 9 İlk dönem yazılarından (https://hattatlarsofasi.com/aklam-i-sitte-hattatlari/hatib-omer-vasfi-efendi/hat-eserleri-galerisi/#jp-carousel-2986. 22.07.2019 / 16:06)...36

Fotoğraf No: 10 Albayrak Hat Koleksiyonu Muhakkak Besmele………37

Fotoğraf No: 11 Abdurrahman Kılıç koleksiyonundan……….38

Fotoğraf No: 12 Celi Sülüs Levha. (Hususi bir koleksiyona aittir)……….. 39

Fotoğraf No: 13 Ömer Vasfi Efendi’nin Topkapı Sarayı Müzesin’ndeki sülüs-nesih hat ile yazdığı murakka(Ali Rıza Özcan’dan)...40

Fotoğraf No: 14 Celi Sülüs Levha (İnal, tarihsiz: 267)………...40

Fotoğraf No: 15 Celi Sülüs Levhalar (Hususi bir koleksiyona aittir)…………...….41

Fotoğraf No: 16 Ömer Vasfi Efendi’nin Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki Sülüs Nesih Kasidesi. (Ülker,1987: 267)………..42

Fotoğraf No: 17 Beyzi Formada Celi Sülüs Levha (Ali Rıza Özcan’dan)………... 43

(12)

Fotoğraf No: 19 Müdevver Formda Levha (Uğur Derman’dan)………..….45

Fotoğraf No: 20 Müdevver Formda Levha (Süleyman Berk’ten)……….…... 46

Fotoğraf No: 21 Sami efendi yazısı (Derman, 1966:6)……….47

Fotoğraf No: 22 Sami Efendi’den naklen yazılan yazı. ………....…47

Fotoğraf No: 23 Celi Ta’lik Levha (Özel bir koleksiyondan)………... 48

Fotoğraf No: 24 Hattat Mehmed Es’ad Yesârî’nin yapmış olduğu istif. (Uğur Derman, İslam Kültür Mirasında Hat Sanatı)………..…...49

Fotoğraf No: 25 Hattat Sami Efendi’nin yazısı https://www.ketebe.org/eser/3208?ref=artist&id=747 (22.07.2019 / 02:51)…….…49

Fotoğraf No: 26 “Fetih” Hadis’i (Derman, 1966:8)………..……….. 50

Fotoğraf No: 27 Celi Sülüs Levha (Özel bir koleksiyona aittir). ………...51

Fotoğraf No: 28 “Su Ayeti” yazısının kalıbı (Derman, 1966:2)………52

Fotoğraf No: 29 Hırka-i Şerîf Camii yazısı kalıbı (Uğur Derman’dan)…………....53

Fotoğraf No: 30 Hırka-i Şerîf Camii’ndeki Levha………....54

Orhan Bey’e ait Halim Efendi terekesinden celi sülüs ya……….46

Fotoğraf No: 31 Celi Sülüs yazı (Ceyhun Oydem’den). ………..55

Fotoğraf No: 32 Kuveyt Tarık Recep İslam Sanatları Müzesi’ndeki Levha (Süleyman Berk’ten)………...56

Fotoğraf No: 33 Özel koleksiyondan……….56

Fotoğraf No: 34 Celi ta’lik yazı (Süleyman Berk’ten)……….….57

Fotoğraf No: 35 Müdevver formda Besmele Ayeti. (Derman, 1990 (eser no):50)...58

Fotoğraf No: 36 Müdevver formda celi süslüs yazı (Özel bir koleksiyondan)….... 59

Fotoğraf No: 37 Beyzi formda muhakkak besmele………...60 Fotoğraf No: 38 Beyzi formda celi sülüs besmele. (Özel bir koleksiyondan)….….61

(13)

Fotoğraf No: 39 Celi sülüs yazı. (Özel bir koleksiyondan)………...61

Fotoğraf No: 40 Celi ta’lik yazı. (Özel bir koleksiyondan)...62

Fotoğraf No: 41 Şeyhulislam Hattat Veliyyüddin Efendi’nin, Ayasofya’da mihrabın sol duvarında asılı olan levha halindeki yazısı. (Arif Şahin, 21.08.2019)…………..63

Fotoğraf No: 42 Sikke formunda isim. (Ali Rıza Özcan’dan)………..63

Fotoğraf No: 43 Celi sülüs yazı https://hattatlarsofasi.com/aklam-i-sitte-hattatlari/hatib-omer-vasfi-efendi/hat-eserleri-galerisi/#jp-carousel-2988. 22.07.2019 / 16:33, Zerendud Yazı (Derman, 1992: 177)………...…… 64

Fotoğraf No: 44 Mustafa Râkım Efendi (Arif Şahin, 21.08.2019)………...….65

Fotoğraf No: 45 “Fetih” ayeti. (Muhittin Serin’den)……….………...66

Fotoğraf No: 46 Sülüs karalama. (Özel bir koleksiyondan). ………....67

Fotoğraf No: 47 Sülüs-nesih karalama. (Halim Efendi koleksiyonundan)………...67

Fotoğraf No: 48 Kubbe formunda celi ta’lik yazı. (Özel bir koleksiyondan)……...68

Fotoğraf No: 49 Ömer Vasfi Efendi’nin Rakım Efendi’den naklen yazmış olduğu müsenna formdaki su ayeti levhası (Hüseyin Gündüz Koleksiyonundan)………….68

Fotoğraf No: 50 Mardin Zinciriye Medresesi’nin giriş kapısı üzerindeki istif (Özcan, 2009: 211)……….………...72

Fotoğraf No: 51 Fatih Nakşıdil Sultan İmaret Çeşmesi ve kitabesinin genel görünümü (Arif Şahin, 05.03.2018)………...74

Fotoğraf No: 52 Takriben 55 yıl Önceki Hali (Süleyman Berk’ten), Yazının eski bir görünümü ve Yazının günümüzdeki halinin detayı (Arif Şahin, 05.03.2018)………76

Fotoğraf No: 53 Ömer Vasfi Efendi’nin Rakım Efendiden naklen yazmış olduğu müsenna formdaki su ayeti levhası (Hüseyin Gündüz koleksiyonundan) ………….76

(14)

Fotoğraf No: 55 Vasfi Efendi’nin müsenna formdaki levha yazısının terkip ve

tefrişat detayları………...………...78

Fotoğraf No: 56 Karşılıklı iki “Lâm” harfinin birleşme detayları ………79

Fotoğraf No: 57 Vasfi Efendi’nin nun harfi noktasından detay………80

Fotoğraf No: 58 Rakım Efendi yazısındaki tirfil Detayı………...80

Fotoğraf No: 59 Ömer Vasfi Efendi Yazısındaki İmza ve Tarih Detayı…………...81

Fotoğraf No: 60 Dikey harflerin meyil detayı………...81

Fotoğraf No: 61 Selma Hanım kabrinin, ayakucu tarafından görünümü (Arif Şahin, 28. 05. 2019)……….……..84

Fotoğraf No: 62 Kabir taşının iki yönlü yazıları Cami Yönündeki Yazı Türbe Yönündeki Yazı (Arif Şahin, 28.05.2019)………...85

Fotoğraf No: 63 Çeşmenin eski bir fotoğrafı http://www.degisti.com/index.php/archives/6080, 01 Mayıs 2019 – 00:45………...87

Fotoğraf No: 64 Çeşmenin cepheden genel görünümü (Arif Şahin, 08. 09. 2018)...88

Fotoğraf No: 65 Orta niş içindeki âyet (Arif Şahin, 08. 09. 2018)………89

Fotoğraf No: 66 İmza ve tarih detayları. ………..90

Fotoğraf No: 67 Sol niş içindeki âyet (Arif Şahin, 08. 09. 2018)………...90

Fotoğraf No: 68 Sağ niş içindeki besmele (Arif Şahin, 08. 09. 2018)………..91

Fotoğraf No: 69 Sol kemer üstü alınlığındaki âyet (Arif Şahin, 08. 09. 2018)….…91 Fotoğraf No: 70 Sağ kemer üstü alınlığındaki âyet (Arif Şahin, 08. 09. 2018)……92

Fotoğraf No: 71 Kütüphanenin genel görünümü. (İşpirli, 2003: 343)…………..…93

Fotoğraf No: 72 Yazı alanının cepheden görünümü (Arif Şahin, 28.02.2019).……94

Fotoğraf No: 73 Yazı (Arif Şahin, 28.02.2019) ve yazının kalıbı. (kalıp özel bir kolaksiyondan)………..………. 95

(15)

Fotoğraf No: 74 Sultan V. Mehmed Reşat (Ali Rıza Özcan’dan)……….96

Fotoğraf No: 75 Türbenin genel görünümü (Arif Şahin, 05.03.2018)………..96

Fotoğraf No: 76 Türbe ve Mekteb’in genel görünümü (Derman, 2000: 171)….…..97

Fotoğraf No: 77 Mekteb’in günümüzde restorasyon durumundaki hali (Arif Şahin, 07. 09. 2018).………..97

Fotoğraf No: 78 Reşâdiye Nümûne Mektebi kitâbesinin kazınmış durumu. (Derman, 2000: 175)………...98

Fotoğraf No: 79 Sultan Reşat Türbesi planı (Hakkı Önkal’dan) (Önkal, 2017: 466).………...……….99

Fotoğraf No: 80 Türbe içinin ve yazılarının panoramik görüntüsü (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………..……….100

Fotoğraf No: 81 1. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018).……..……….100

Fotoğraf No: 82 2. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………...101

Fotoğraf No: 83 3. Pafta(Arif Şahin, 09. 08. 2018)………...101

Fotoğraf No: 84 4. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018)……….….. 102

Fotoğraf No: 85 5. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………....102

Fotoğraf No: 86 6. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………...103

Fotoğraf No: 87 7. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………....103

Fotoğraf No: 88 8. Pafta (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………104

Fotoğraf No: 89-96 Alınlık Yazıları (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………106

Fotoğraf No: 97 Kapı alınlığındaki besmele (Arif Şahin, 09. 09. 2018)…...107

Fotoğraf No: 98 Sultan Reşat Türbesi kapısı üstünde bulunan celî sülüs müsenna yazı(Arif Şahin, 05. 05. 2018)………..108

Fotoğraf No: 99 Ömer Vasfi Efendinin Sultan Reşat Türbesi kitabesinin eksen çizgisi detayı……….109

(16)

Fotoğraf No: 100 Kalem ölçüsü detayı………...……….110 Fotoğraf No: 101 Hareke meyli detayı………111 Fotoğraf No: 102 Ömer Vasfi Efendi’nin siyah kağıda zırnık mürekkebiyle ve celi ta’lik hatla yazdığı, Reşâdiye Nümûne Mektebi’nin kitabe kalıbı. (Uğur Derman’dan)……….112 Fotoğraf No: 103 Rektörlük binasının cepheden görünümü (Arif Şahin, 23. 06. 2019)………...115 Fotoğraf No: 104 Kapı üstündeki kitabe (Arif Şahin, 09. 09. 2018).………..115 Fotoğraf No: 105 Mektebin cepheden görünümü (Arif Şahin, 18. 12. 2018).……116 Fotoğraf No: 106 Kapı üstündeki kitabe (Arif Şahin, 18. 12. 2018).…………..…116 Fotoğraf No: 107 Adil Bey Çeşmesinin genel görümü (Arif Şahin, 16. 10. 2018).117 Fotoğraf No: 108 Doğu cephesi yazısı (Arif Şahin, 16. 10. 2018).……….118 Fotoğraf No: 109 Batı cephesi yazısı (Arif Şahin, 16. 10. 2018).……...109 Fotoğraf No: 110 Güney cephesi yazısı (Arif Şahin, 16. 10. 2018)...……….119 Fotoğraf No: 111 Kuzey cephesi yazısı (Arif Şahin, 16. 10. 2018).…..………….120 Fotoğraf No: 112 Güney cephesindeki niş içinde bulunan kitabe (Arif Şahin, 16. 10. 2018)……….120 Fotoğraf No: 113 Medrese kitabesi………...121 Fotoğraf No: 114 Maksemin genel görünümü (Arif Şahin, 09. 08. 2018)………..122 Fotoğraf No: 115 Çeşmenin cepheden görünümü (Arif Şahin, 09. 08. 2018)……122 Fotoğraf No: 116 Çeşme yazısı (Uğur Derman’dan)………..123 Fotoğraf No: 117 Kitabenin karşıdan görünümü. (Kitabe kırmızı ile sınırlanmış alan içerisindedir) (Arif Şahin, 10. 09. 2018).………124 Fotoğraf No: 118 Kitabenin Genel Görünümü (Arif Şahin, 10. 09. 2018).………125

(17)

Fotoğraf No: 119 Kitabe detayı (Arif Şahin, 10. 09. 2018).………...125

Fotoğraf No: 120 Kitabe detayı (Arif Şahin, 10. 09. 2018).………...125

Fotoğraf No: 121 Kitabe detayı (Arif Şahin, 10. 09. 2018).………...125

Fotoğraf No: 122 Caminin genel görünümü (Tayar, 2017:56)………...126

Fotoğraf No: 123 Besmelenin bulunduğu cephenin görünümü (Besmele kırmızı ile sınırlandırılmış alan içerisindedir) (Arif Şahin, 17. 06 2019)………...127

Fotoğraf No: 124 Caminin bânî kitabesi (Arif Şahin, 17. 06 2019)………128

Fotoğraf No: 125 Batı duvarının dış cephesindeki besmele (Arif Şahin, 17. 06 2019)……….129

Fotoğraf No: 126 Harime giriş kapısı üstündeki ayet (Arif Şahin, 17. 06 2019)…129 Fotoğraf No: 127 Sami Efendi yazısı (Arif Şahin, 21.08.2019)………..130

Fotoğraf No: 128 Amiş Efendi kabri. (Soldaki iki kabirtaşı) (Arif Şahin, 07. 09. 2018).………....131

Fotoğraf No: 129 Başucundaki taş (Arif Şahin, 07. 09. 2018).………...132

Fotoğraf No: 130 Ayakucundaki taş (Arif Şahin, 07. 09. 2018).………134

Fotoğraf No: 131 Sümbül Efendi Türbesi’nin genel görünümü (Arif Şahin, 17. 05. 2019)……….136

Fotoğraf No: 132 Serasker Rıza Paşa kabrinin genel görünümü (Arif Şahin, 17. 05. 2019)………...137

Fotoğraf No: 133 Başucu tarafında üst kısımda bulunan isim yazısı (Arif Şahin, 17. 05. 2019)………..….138

Fotoğraf No: 134 Başucu alt kısmı ve ayakucundaki vefat ve ölüm tarihi yazılar. (Arif Şahin, 17. 05. 2019)……….139

Fotoğraf No: 135 Sağ alttaki yazı (Arif Şahin, 17. 05. 2019)……….139

(18)

Fotoğraf No: 137 Üst kısım yazıları (Arif Şahin, 17. 05. 2019)………...140

Fotoğraf No: 138 Üst kısım yazıları (Arif Şahin, 17. 05. 2019)………...140

Fotoğraf No: 139 Abdullah Ağa Camii’nin genel görünümü (Arif Şahin, 08.09.2018)………...142

Fotoğraf No: 140 Abdullah Ağa Camii’nin genel görünümü (Berk, 2012:149)….142 Fotoğraf No: 141 Yazıların genel görünümü (Arif Şahin, 08.09.2018)…………..143

Fotoğraf No: 142 Mihrap yazısı (Arif Şahin, 08.09.2018)………..143

Fotoğraf No: 143 Son cemaat mahallinden harime giriş kapısı üstündeki yazı(Arif Şahin, 08.09.2018)………144

Fotoğraf No: 144 Çeşme yazısı (Arif Şahin, 08.09.2018) ve kalıbı. (Kalıp Uğur Derman’dan)……….145

Fotoğraf No: 145 Apartmanların tramvay yolundan genel görünümü ( kırmızı dikey çizgilerin altı yazı alanıdır) (Arif Şahin, 20.05.2019)……...146

Fotoğraf No: 146 Yazının bulunduğu cepheden detay (Arif Şahin, 20.05.2019)...147

Fotoğraf No: 147 Yazıların konum detayları (Arif Şahin, 20.05.2019)…...148

Fotoğraf No: 148 Yazı detayı (Arif Şahin, 20.05.2019)………...149

Fotoğraf No: 149 Yazının Bodrum Kalesi Müzesi’ndeki benzeri (Ali Rıza Özcan’dan)………150

Fotoğraf No: 150 Konya Sultan Selim Camii’nin genel görünümü…...151

Fotoğraf No: 151 Cami planı ve yazı konumları………....……….153

Fotoğraf No: 152 Kıble duvarı yazıları (Kübra Korkmaz fotoğraf arşivinden) ...154

Fotoğraf No: 153 İsm-i Nebî (Arif Şahin, 30. 03. 2011)……….154

Fotoğraf No: 154 Lafza-i Celâl (Arif Şahin, 30. 03. 2011)……….154

Fotoğraf No: 155 Kubbe ve pandantiflerdeki yazılar (Kübra Korkmaz fotoğraf arşivinden)………...155

(19)

Fotoğraf No: 156,159 Çehâr-i yâr İsimleri (Arif Şahin, 30. 03. 2011)..……..155,156 Fotoğraf No: 160 Hüseyn (Radiyallahü anhu) (Arif Şahin, 30. 03. 2011)………..157 Fotoğraf No: 161 Hasan (Radiyallahü anhu) (Arif Şahin, 30. 03. 2011)………....157 Fotoğraf No: 162 Celi sülüs çeşme yazısı (http.//up.mobda3.com/’dan)………....157

(20)

1. GİRİŞ

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi

Asr-ı Saâdet döneminde Mushaf yazımıyla başlayan ve İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte daha çok kullanılma alanı bulan hat sanatı zamanla Mushaf’ın dışında kitaplarda, levhalarda ve mimaride kendini göstermiştir. Bu süreçte biribirinden farklı ama birbirine ilham kaynağı olan birçok yazı çeşidi ortaya çıkmıştır. Bu yazı çeşitleri arasında en çok kullanılan, mimaride uygulanan celî yazılar oluştur.

Hat sanatının tarihi gelişim sürecini incelediğimizde de mukayeseli olarak en çok ele alınan örneklerin celî yazılar olduğunu görmekteyiz. Celî yazının en çok gelişim gösterdiği, diğer bir tabirle zirveye ulaştığı dönem ise 16.yy 20.yy arasıdır.

Bu gelişim sürecinde, örneklerini çokça gördüğümüz, yazılarındaki estetik, âhenk ve kemâl derecesindeki eserleriyle günümüze kadar ulaşan, Şeyh Hamdullah (d: 0830-0840 / 1426-1437, ö: 0926 / 1520)’ın eliyle ilk adımları atılan ve akabinde Hafız Osman (1052-1110/1642-1698)’la günümüze kadar ulaşan Türk Hat sanatının mümessilleri ve takipçileri olan Mustafa Râkım Efendi (1171- 1241/1758- 1826), Mahmud Celâleddin (ö.1829), ve Kazasker Mustafa İzzet Efendi (1216-1293/1801-1876) gibi mekteb (ekol) sahibi hattatların rolü çok büyüktür. Ama neredeyse kendileri kadar celî yazıda kemâl noktasına ermiş ve günümüze kadar pek çok eserleri ulaşmış talebelerini ve takipçilerini göz ardı etmemek gerekir. Zira Aklâm-ı Sitte’ de ekol sahibi olan Ahmet Karahisârî (ö.953/1555) nin kendisinden sonra mânevi evlâdı Hasan Çelebî ( ö: H. 1002/1594’ten sonra)’den başka ekolünü devam ettirecek talebesi olmadığından ekolü sona ermiştir (Rado, tarihsiz: 69).

Hatib Ömer Vasfî Efendi de döneminin en önemli hattalarından olan Sami Efendi’den celî ta’lîk ve celî sülüs yazılarını meşketmiş ve hocası Sami Efendi gibi celî yazıda kemal derecesine ulaşmış bir hattattır.

Bazı kitâbî kaynaklarda Hatib Ömer Vasfi Efendi, kendisinden neredeyse bir bir önceki asırda yaşamış olan (Laz) Ömer Vasfi Efendi (ö: 15 Şaban 1240 / 4 Nisan 1825) ile karıştırılmaktadır. Bu karıştırılmadan dolayı çalışmamızda Laz Ömer Vasfî

(21)

Efendi ile Hatib Ömer Vasfi Efendi, yazılarındaki tavır ve imza şekli farklılıklarından yola çıkılarak anlatılıp dikkat çekilmek istenmistir.

Hattat Aziz Efendi’den (1288-1353/1871-1934) ta’lîk ve sülüs, sonra Hacı Kâmil Efendi’den (1278-1360/1861-1941) sülüs ve dîvânî, son olarak meşhur hattat Sami Efendi’den (1253-1330/1838-1912) ta’lîk, celî ta’lîk ve celî sülüs meşkederek icazet alan Hatib Ömer Vasfi Efendi celî sülüste Râkım Efendi mektebini devam ettiren önemli hattatlardandır (Derman, 2011:47). Şevket Rado Ömer Vasfî Efendi için Uğur Derman’dan naklen “Celî yazıyla uğraşmayı tercih eden Ömer Vasfî Efendi hocası Sami Efendi’den sonra o yolun en usta takipçisi olmuştur” ( Rado, tarihsiz: 251) demiştir.

Yazı nevilerinin her çeşidine vakıf olan Hatib Ömer Vasfî Efendi vakıflar başta olmak üzere İstanbul’da pek çok yer için celî yazılar yazmıştır. Fakat harf inkılabından sonra bunların bir kısmı yok edilmiştir. Bu sebeple günümüze ulaşan eserlerini kayıt altına alarak muhafaza etmek ve sonraki nesillerin istifadesini sağlamak amacıyla böyle bir konu belirlenmiştir.

Ömer Vasfi Efendi’nin hayatını ve hat sanatındaki yerini Prof. Dr. Uğur Derman çok detaylı bir şekilde ele almışsa da celî yazılarını ve özellikle mimari eserlerde bulunan yazılarını toplu bir şekilde anlatmamıştır. Bu çalışmamızda Ömer Vasfi Efendi’nin çeşitli kaynaklardan ulaşabildiğimiz kayda değer sayıdaki celî yazılarıyla birlikte özellikle çalışmamızın ana konusu olan, biri Edirne’de, biri Konya’da diğerleri ise İstanbul’da olan onyedi mimari eserdeki celî sülüs ve celi ta’lîk yazılarını yazılış tarihleri sırasına göre anlatmaya çalıştık.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Hattat Ömer Vasfi Efendi’nin on yedi mimari eserde toplam altmış dört adet celi yazısı vardır. Bunlardan sekizi celî ta’lîk diğer elli üçü ise celî sülüs yazılardır. Bu yazılar;

1. Zâhide Selma Hanım ve Kaikis Taşı Kitabesi 2. GülhaneÜçyüzlü (Üçüz) Çeşme ve Yazıları

(22)

4. Eyüp Sultan V. Mehmed Reşad Türbesi, Yazıları ve Reşâdiye Numûne Mektebi Kitabesi

5. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (Eski Fatih Belediye Binası) ve Kitabesi

6. Ayazma İbtidâiye Mektebi (Günümüzde Selimpaşa İlkokulu) ve Kitabesi 7. Edirne, Hacı Adil Bey Çeşmesi ve Yazıları

8. Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesindeki Müdâfaai Milliye Medresesi Kitabesi

9. Taksim Maksemindeki I. Mahmut Çeşmesi Yazı

10. Yavuz Selim Rüşdiye Mektebi (Günümüzde “Sultan Selim Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”) ve Kitabesi

11. Pendik Hilmi Abbas Paşa Camii ve Celi Sülüs Yazıları

12. Amiş Efendi Türbesi Kabirtaşı Yazıları Serasker Rıza Paşa Kabri ve Yazısı 13. Serasker Rıza Paşa Kabri ve Yazısı

14. Kısıklı Camii, Yazıları ve Çeşme Yazısı

15. Laleli, Eski Türk Hava Kurumu (Teyyare) Evleri ve Yazıları 16. Konya Sultan Selim Camii ve Yazıları

17. Celi Sülüs “Su Ayeti” Yazısı

Bu kayda değer sayıdaki mimari yazıları, celî yazının gelişim sürecini gözler önüne sermesi sebebiyle konu olarak belirlenmiştir.

1.2. Materyal ve Yöntem

Konuyla ilgili yapmış olduğumuz kütüphane taramasından sonra kaynak araştırması yapılmış ve belirlenen konular teker teker incelenmiştir. Çalışmamıza konu olan Ömer Vasfi Efendi’nin mimari eserlerdeki celî yazıları, araştırılıp yerinde incelenmeye çalışılmış fakat bazı yazıları yok edildiği için daha önce yapılan çalışmalardan istifade edilerek anlatılmaya çalışılmıştır. Bazılarına ise yerinden kaldırıldıktan sonra hiçbir şekilde ulaşılamamıştır. Bu çalışmada ulaşabildiğimiz on yedi mimari eserdeki yazıların, yerinde genel ve detay fotoğrafları çekilmiş, ölçülendirmeler yapılmış malzeme ve uygulama biçimi hakkında notlar alınmıştır. Ayrıca Fatih haziresindeki Amiş Efendi türbesindeki yuvarlak biçimde olan iki kabir

(23)

taşı üzerindeki celî sülüs ve celî ta’lîk yazıların ve Süleymaniye Camii haziresindeki Zâhide Selmâ hanım’ın kabir taşı yazılarının kalıpları, cepheden görüntüsünü almak amacıyla estampajı alınmak suretiyle kalıbı çıkarılmıştır. Daha sonra mimarideki diğer yazıların mukayeseli değerlendirmeleri yapılmıştır.

Yapılan bu araştırmadan sonra eserlerdeki metinlerin Arapça yazılışları Türkçe okunuşları ve manaları açıklanmış daha sonra da bu metinler üzerinde yazı çeşidi, uygulama biçimi, yazılardaki istif düzeni ve yazı-mekan ilişkisi, mânâ ve plastik değer açısından çözümleme ve değerlendirmeye tabi tutulmuştur.

Ömer Vasfi Efendi’nin mimari eserlerdeki altmış dört adet yazısında yazı çeşidi, yazıda kullanılan malzeme ve mekân hakkında bilgi verdikten sonra yer yer yazılardaki kelimelerin konumları değerlendirilmiş, harf anatomileri ve birleşmeleri, imzanın kullanım şekli, harekelerdeki farklılıklar ve leke dengesi açısından istife kattığı plastik değerler anlatılmaya çalışılmıştır.

Bu mimari yazıları arasında, özellikle Sultan Reşat Türbesi kitabesinde bulunan müsenna istifte yazı ve mekân ilişkisi değerlendirilmiş, istifte kullanılan kalem ölçüsü farklılıkları ele alınıp harf anatomileri, hareke yoğunluğu ve yönleri hakkında bilgi verildikten sonra özellikle mimarideki günümüze kadar ulaşan tek müsenna istifli olan bu yazısındaki eksen çizgisine göre kelimeler ve harflerin konumu izah edilmiştir. Ayrıca yazılarda kıyaslama ve değerlendirme yapmak için yazılar üzerinde teknik çizimler yardımıyla vurgulamalar yapılmıştır.

Bu çalışmanın konusu "Ömer Vasfi Efendi’nin mimari eserlerdeki celî yazıları" olduğu için hat sanatının tarihî gelişimi hakkında detaylı bilgi vermek, çalışmanın ana temasının dışında zihinleri fazla meşgul etmemek gayesiyle uygun görmemiştir. Böylece gelişim sürecinde ortaya çıkan yazı çeşitlerini ve uygulandıkları alanları özet niteliğinde anlatılmaya çalışılmıştır.

Eserler ve yazıları anlatılırken, yazıların altındaki tarihlerden yola çıkarak yazıldıkları tarih sırasına göre, kronolojik olarak anlatılmıştır. Konu anlatılırken tez metni içerisinde, hattatın ismi sıfatları ve lakaplarıyla beraber uzun uzun yazılmamış,

(24)

daha akıcı ve kısa tanımlayıcı olması açısında sadece “Ömer Vasfi Efendi” şeklinde kullanılmıştır.

1.3. Konuyla İlgili Kaynaklar

Hat sanatı ile ilgili yapılan mevcut çalışmalar ve biyografilerde Hatib Ömer Vasfi Efendi’nin hayatı ve sanatı ile ilgili çok ayrıntılı bilgiler içeren Prof. Dr. Uğur Derman’ın çalışmalarından başka kaynağa rastlanmamaktadır. Bazı kaynaklarda kronolojik olarak hat sanatından, celî yazının tarihi seyri ve gelişim sürecinden bahsedilirken Hatib Ömer Vasfi Efendi’nin hayatına kısaca yer verilmiş ve bazı eserleri herhangi bir değerlendirilmeye tabi tutulmadan sadece örnek olarak gösterilmiştir.

Ömer Vasfi Efendi’nin hayatı, eserleri ve hat sanatının tarihi seyri ile ilgili ulaşabildiğimiz kaynaklar şunlardır;

Uğur Derman’ın; “50 Sanat Sever Serisindeki - Kardeş İki Hattatımız: Hatib Ömer Vasfi Efendi Neyzen Emin Efendi” DERMAN, Uğur (1966). (“Kardeş İki Hattatımız Ömer Vasfî Efendi (1880 – 1928) Neyzen Emin Efendi (1883 – 1945) ”, s: 1-9, 50 San’at Sever Serisi, 22. İstanbul”) başlıklı makalesinde Ömer Vasfi Efendi’nin hayatına genişçe yer verilmiş, yazılarının bulunduğu mimari eserler açıklanmış fakat yazıları hakkında bilgi ve değerlendirilmeye yer verilmemiştir.

Ali Alparslan’ın; Diyanet İslam Ansiklopedisi’ndeki “Ömer Vasfi Efendi” ALPARSLAN, Ali (2007).(“Ömer Vasfi Efendi. Celî Sülüs Yazıda Tanınmış Türk Hattatı”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C:34, s: 83-84, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul”) başlıklı maddesinde de hayatı hakkında özet niteliğinde bilgi verilmiş fakat yazılarına yer verilmemiştir.

Muammer Ülker’in; “Başlangıçtan Günümüze Türk Hat Sanatı” (ÜLKER, Muammer (1987). Başlangıçtan Günümüze Türk Hat Sanatı, s: 267, Türkiye İş Bankası Külltür Yayınları, Ankara) adlı kitabında Ömer Vasfi Efendi’nin kasidesine örnek verilmiş ve herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.

Süleyman Berk’in; “İstanbul’un 100 Hattatı” (BERK, Süleyman (2012). “İstanbul’un 100 Hattatı” İstanbul’un Yüzleri’00, s:148-149 İstanbul Büyükşehir

(25)

Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul) adlı eserinde Ömer Vasfi Efendi’nin hayatına özetle yer verilmiş ikisi mimari olmak üzere sadece beş yazısına atıf yapılmıştır.

Yine Süleymen Berk’in; “Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı” (BERK, Süleyman (2013). Devlet’i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı, s: 56,60, İnkılab Yayınları, İstanbul) adlı kitabında Sultan Mehmed Reşad Türbesi’ndeki müsenna celî sülüs yazının fotoğrafına ve Edirne Adil Bey Çeşmesi yazılarının fotoğrafına yer verilmiş fakat herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.

Şinasi Acar’ın; “Ünlü Hattatların Mezarları Gelimli Gidimli Dünya” (ACAR, Şinasi (2004). Ünlü Hattatların Mezar Taşları Gelimli Gidimli Dünya, s:97, Gözen Kitap ve Yayınevi, İstanbul) adlı kitabında Hatttat Zahide Selma Hanım’a özetle yer verilerek Ömer Vasfi Efendi’ye atıf yapılmıştır.

Rüknü Özkök’ün; “Günümüz Diliyle İstanbul’un Sessiz Kitabeleri” (ÖZKÖK, Rüknü (2017). Günümüz Diliyle İstanbul’un Sessiz Kitabeleri, s: 223-228, Türkiye İş Babankası Kültür Yayınları, İstanbul) adlı kitabında Sümbül Efendi Camii anlatılırken Sümbül Efendi Türbesine atıf yapılmış fakat Serasker Rıza Paşa kabri ve yazıları hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir.

Örcün Barışta; “ İstanbul Çeşmeleri” (BARIŞTA, H. Örcün (1993) İstanbul Çeşmeleri, s:40, Kültür Bakanlığı/1410 Tanıtma Eserleri/46 Yayınları, Ankara) adlı kitabında Taksim Maksemi’ne geniş yer vermiş ve çeşmedeki Ömer Vasfi Efendi yazısına atıf yapmıştır.

Ali Alparslan’ın; Boğaziçi Üniversitesi Dergisindeki “ Mimârî Yapıların Yazı Sanatı Bakımından Önemi” (ALPARSLAN, Ali (1976-1977). “Mimarî Yapıların Yazı Sanatı Bakımından Önemi”, Boğaziçi Üniversitesi Dergisi, s: 3-14, S: 4-5, İstanbul) adlı makalesinde celî yazının tarihi seyri anlatılmış ve Ömer Vasfi Efendi’nin de mümessili olduğu Râkım Efendi ekolüne atıf yapılmıştır.

Fevzi Günüç’ün; “XV-XX Yüzyıl Osmanlı Dini Mimarisinde Celî Sülüs Hattı” (GÜNÜÇ, Fevzi (1991). XV-XX. Osmanlı Mimarisinde Celî Sülüs Hattının

(26)

Uygulama ve Teknikleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya) konulu doktora tezinde celî yazının tarihi seyri anlatılmış ve Ömer Vasfi Efendi’nin de mümessili olduğu Râkım Efendi ekolüne atıf yapılmıştır.

Fatih Özkafa’nın; “İstanbul’un Meşhur Hattaları” adlı kitaptaki Ömer Vasfi Efendi konusu ve

İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın; “Son Hattatlar” (İNAL, Mahmud Kemal (1955). Son Hattatlar, s: 261-267, Maarif Basımevi, İstanbul) adlı kitabında yine Ömer Vasfi Efendi’nin hayatına ve sanatına yer verilmiş lakin yazıları hakkında değerlendirme yapılmamıştır.

Ali Alparslan’ın; “Ünlü Türk Hattatları” (ALPARSLAN, Ali (1992). Ünlü Türk Hattatları, s:79,98, Kültür Bakanlığı /1390 Yayınları Türk Büyükleri Dizisi /143, Anklara) ve “Osmanlı Hat Sanatı Tarihi”, (ALPARSLAN, Ali (2007). Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, Yapı KrediYayınları, İstanbul) adlı kitaplarında Ömer Vasfi Efendi’nin hayatı, kişiliği ve sanatına özetle yer verilmiş fakat yazılarıyla ilgili bir açıklama ve değerlendirme yapılmamıştır.

Şevket Rado’nun; “Türk Hattatları” (RADO, Şevket (tarihsiz). Türk Hattatları, s:251, Yayın Matbağacılık Ticaret Limited Şirketi, İstanbul) adlı kitabında ve Muhiddin Serin’in; “Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar” adlı kitabında da aynı şekilde Ömer Vasfi Efendi’nin hayatı, kişiliği ve sanatına özetle yer verilmiş fakat yazılarıyla ilgili bir açıklama ve değerlendirme yapılmamıştır.

Müsenna yazıyı, yazıların uygulandığı alanları ve bu alanları bünyesinde barındıran abideleri araştırmak için başvurduğumuz kaynaklar ise islam sanatı ve mimarisi konulu kaynaklardır. Bunları da şu şekilde sıralayabiliriz;

Ali Rıza Özcan’ın; “ Hat ve Tezhip Sanatı” isimli eserdeki “Müsenna yazılar” (ÖZCAN, Ali Rıza (2009). “Müsenna yazılar”, Hat ve Tezhip Sanatı, s.211-219, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara) konulu makalesinde müsenna yazı ve çeşitleri hakkında geniş değerlendirmeler yapılmıştır.

(27)

Ali Rıza Özcan’ın; “Türk Kültür ve Medeniyet Tarihinde Fatih Külliyesi II Hazire“ adlı kitabında (ÖZCAN, Ali Rıza (2007). Türk Kültür ve Medeniyet Tarihinde Fatih Külliyesi II Hazire, s: 204-207, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul) Ahmed Amiş Efendi’nin kabirtaşları ve yazıları metin olarak ele alınmıştır.

Hakkı Önkal’ın; “Osmanlı Hanedan Türbeleri (ÖNKAL, Hakkı (2017). Osmanlı Hanedan Türbeleri. s:462-477, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara) isimli eserinde ise Eyüp’te bulunan Sultan Reşat Türbesi anlatılmış ve yazıları hakkında genel bilgi verilmiştir.

(28)

2. HAT SANATI ve TARİHİ SEYRİ 2.1. Hat Sanatı ve Tarihçesi

"El-Hattu" (طخلا) kelimesi Arapça "çizmek, yazmak, alâmet koymak" manalarına gelen "hatt (طخ)" mastarından türemiştir. "Çizgi, yazı, uzunca yol" manalarında kullanılmıştır. Çoğulu ise "Hutût )طوطخ)" dur. Hat sanatıyla ilgili ileride örneklerini vereceğimiz bazı kaynaklarda çoğul olarak "ahtât (طاطخا)" kelimesi de zikredilmişse de Arapça lugatlarda "ahtât (طاطخا)" kelimesi "kabîlenin karargâhı, cadde, büyük yol manalarında olan "el-huttu (طخلا)" ve "birine âit arâzi parçası, yağmur yağmayan yer, ilk defâ konulan yer" manalarında olan "el- hıttu (طخلا)" kelimelerinin çoğuludur. Bu sanatı icrâ edenlere ise "hattât (طاطخ)" denir (Sarı, 1984: 421).

İslam kültüründen doğan ve bu kültürle beslenen hat sanatının terim olarak târifi ise "Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı (hüsnü'l-hat, hüsn-i hat)" olarak ifâde edilmiştir (Derman, 1997:427) . Yine hat sanatıyla ilgili Arapça bir eser olan Hattat Mehmet Şevki Efendi'nin "Meşk Murakkası"nda Yâkut el-Müsta'sımî'ye atfedilen, mânen "hat, cismânî âletlerle ortaya çıkan rûhânî bir hendesedir..." ifâdesi de hat sanatının sadece müşahhas (somut) çizgi ve şekillerden ibâret olmayıp aynı zamanda mücerred (soyut) olan derin mânâ muhtevâsından müteşekkil rûhânî bir yöne sahip olduğunu gösterir.

Hat sanatının icra edildiği asırlar boyunca hattatlar, bu sanatı geliştirme ve güzelleştirme gayreti içerisinde olmuşlardır. Bu vesîleyle Asr-ı Saâdette ve Hulefâ-i Râşidîn devrinde mushaf kitâbetinde kullanılan ve genel olarak Kûfî diye adlandırılan (Zennûn-Serin, 2002: 343-344) yazı çeşidi, harf bünyelerinde ve yazının imlâsında yapılan tecdîd ve tekmîl hareketiyle birlikte yerini farklı yazı çeşitlerine bırakmıştır. Bunlardan en önemlileri “Aklâm-ı Sitte” diye bilinen altı kalem (yazı) çeşididir. Fakat bu yazı çeşitlerinden bazıları zamanla yerlerini daha kullanışlı, daha estetik ve daha ölçülü olan, çeşitlerini ileride zikredeceğimiz farklı yazı türlerine bırakmışlardır.

Nebatî yazının gelişmiş şekli olarak kabul edilen Arap yazısı (Çetin,1991:276) İslamiyetle müşerref olan bir kavmin elinde İslam sanatı olarak gelişme kaydetmiştir.

(29)

İlim, sanat ve kültürü bir arada yaşatan İslam medeniyetinin en önemli özelliklerinden biri yazı medeniyeti olmasıdır. Asr-ı saâdetten önce, İslamiyetin doğuşuna kadar Mûsevîlerin ve Hristiyanların dînî kitaplarındaki İbrânîce ve Suryânîce metinlerin dışında ticârî hesapların, borçların, köle mülkiyeti senedlerinin ve emânlara dair vesikların yazılmış olduğu Arapça metinler mevcuttur. İslamî devrede ise, Bedir gazâsında esir edilen ve yazı bilen müşriklerin, Ensâr’ın çocuklarından onar kişiye okuma yazma öğretmelerinin esirlikten kurtulmak için fidye sayılması gibi tedbirler alınmıştır. Yapılan bu çalışmadan dolayı Medîne hattın ilk gelişme merkezi olmuştur (Çetin,1992:15).

İslâm medeniyetleri yazıyı sadece bir bilgi aktarım ve iletişim aracı olarak görmemiş aynı zamanda ilâhî mesajların kullara iletilmesinde önemli bir araç olarak kullanmışlardır. Böylece Arap yazısı, İslâm yazısı olma vasfını kazanmıştır.

Asr-ı saâdette ilk halîfe Hz. Ebû Bekir (r.a.) tarafından iki kapak arasına alınarak Mushaf haline getirilen ve üçüncü halîfe Hz. Osman (r.a.)’ ın, emriyle oluşturduğu heyet tarafından imlada yapılan yeniliklerle birlikte Resm-i Osmânî diye adlandırılan Kur’ân-ı Kerîm (Altıkulaç, 2007: 30), son halife Hz. Ali’nin yazıyı güzelleştirme adına yaptığı telkinleriyle hat sanatının en temel ve aslî menşei olmuştur

İslamiyetin yayılmasıyla birlikte Kur-ânı Kerîm çokça yazılmaya başlanmıştır. Kur-ân ayetleri mushafın dışında mimari eserler, abideler ve levhalar gibi daha büyük ve geniş alanlarda mahal bulmuştur. Artık âyetler sadece Kur’ân-ı Kerîm’de kalmamış, dini mimarimizin en önemli unsuru olan, sadece “bir ibadet hane olmayıp aynı zamanda eğitim verilen bir akademi ve adalet mahkemesi” (Alparslan, 1977: 2) olan camilerde de mahal ve aynı amaca yönelik kullanılmıştır. Böylece Kur’ân-ı Kerîm hat sanatının aslî menşei olma özelliğini sürdüregelmiştir.

Bu çalışmada, Asr-ı Saâdetten günümüze kadar hat sanatının tarihî gelişim sürecini ele alırken üzerinde duracağımız kısım, konumuzla daha çok ilgili olan mimari eserlerdeki celî yazılar olacaktır.

(30)

Celî yazının eski örneklerini incelediğimizde kullanım alanı olarak en çok göze çarpan mimari eserlerdeki celî yazılardır. Dolayısıyla celî yazının gelişim sürecindeki örnekleri mimari eserlerden anlatmaya çalışacağız.

Celî yazının tarihi seyrini mimari eserlerde şu şekilde ele alabiliriz;

“İslam yazılarının muhtelif çeşitleri içerisinde binalarda kullanılanları yalnız, Kûfî, Celî Sülüs ve Celî Ta’lîk (Celî Nes ta’lîk) ten ibarettir. Sülüs ve ta’lîk çok az kullanılmıştır. Binalara yazılacak yazıların, yapıların büyüklüğü ile münasebeti ve uygunluğu vardır. Binalardaki yazılar kapı üstünde, duvarlarda, mihrapta ve kubbenin içinde bulunur”(Alparslan, 1977: 2). Bunların dışında kabir taşlarında, çeşme ve sebillerin kitabelerinde görülür.

Bu üç kısma ayırdığımız yazılardan, “Kûfî” ile başlayacak olursak;

Selçuklular döneminin mimari eserlerdeki ana yazı karakteri olan Kûfî yazı; kullanıldığı alana göre hususi uygulama biçimine sahiptir. Konya’da Sultan II. İzzettin Keykavus devrinde devlet adamı Celalettin Karatay tarafından 1251’de yaptırılan Karatay medresesinin kubbe pandantiflerinde bulunan (Alparslan, 1977: 3) Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve selem), Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (Radıyallâhu anhum) yazıları kullanıldığı malzemenin verdiği imkan dahilinde köşeli olarak uygulanmıştır. II. İzzettin Kılıçarslan (1156-1192) zamanında 1180’de Divriği’de yapılan kale camiinin iki satırlık kitâbesinde ise yazı zeminini doldurmak amacıyla çiçekler ve yapraklar kullanılarak yazı tezyin edilmiştir. Konya’da II. İzzettin Keykavus devrinde Vezir Sâhib Ata Fahrettin Ali tarafından 1264’de yaptırılan İnce Minare Medresesi’nde çini üzerine yazılan “Besmele” örgülü (geçmeli) kûfîye güzel bir örnek teşkil eder ”(Alparslan, 1977: 3).

Anadolu Selçukluları dönemine kadar uygulama alanı bulan kûfî yazı Osmanlı döneminde yavaş yavaş terkedilerek yerini celî sülüse bırakmıştır ve Fatih Sultan Mehmed’den sonraki devirde ise hemen hemen ortadan kalkmıştır ve pek ender olarak kullanıldığı yerlerde ise gene bir süs ve dekor karakterini taşımaktan ileriye gitmemiştir”(Alparslan, 1977: 2). “Osmanlılar devrinde kullanılan kûfîlerin en güzeli Bursa’da 822/1419 da inşa edilen Yeşil Cami’nin kapısında ve içinde bulunmaktadır.

(31)

Bunlar tezyini kûfî karakterindedir. Ayrıca bu yazının bir süsleme unsuru olarak Edirne’de II. Murad’ın 1438-1447 arasında inşa ettirdiği “Üç Şerefeli Camii” de de kullanıldığını görüyoruz. İstanbul’da ise, bu yazıya Fatih tarafından yaptırılan Fatih Camii ile Çinili Köşk’te rastlanır. Son devirlerin yapılarından olan Gebze'de Çoban Mustafa Paşa ve İstanbuI'da Kızıltoprak'ta Zühdü Paşa Câmi'lerinin içindeki kuşak yazıları (Câmi'in iç duvarını süsleyen bir şerit halindeki yazı) kûfî iledir” (Alparslan, 1977: 3).

Selçuklulardan önce Anadolu mimari eserlerinde kullanılmaya başlayan celî sülüs Anadolu Selçukluları dönemine kadar aynı tipik özelliklere sahiptir. Harflerin biribirine yakın olması ve dikey harflerin genellikle yanyana dizilerek girift bir hal arzetmesi bu yazının ana karakteristiklerindendir.

Fatih devrinde Ali Sofî ile yeni karaktere bürünen celî sülüs yazı Şeyh Hamdullah ve Ahmet Karahisari’nin talebesi Hasan Çelebi ile ilk güzel örneklerini vermeye başlamıştır. 17. Yy.’ın ikinci yarısından itibaren Selçuklu celîsi tesirinin tamamen ortadan kalktığı ve yerini yavaş yavaş klasik dönem celîsine hazırladığını görmekteyiz. Bu durumu 1074’e (1663) tamamlanan İstanbul Yeni Valide Camii yazıları açık bir şekilde gözler önüne sermektedir (Alparslan, 2002: 80). 17. yy. ın sonuna kadar Hafız Osman eliyle gelişimini sürdüren sülüs yazıda oluşan olgunluk, 19. yy. da Mustafa Râkım Efendi’nin elinde celî sülüse yansımış ve Râkım Efendi ile kemale ulaşan celî sülüs kendisinden sonra ekolünün takipçisi olan Sami Efendi gibi birçok hattatın ulaşmak istediğini zirve haline gelmiştir. Sami Efendi’nin yazmış olduğu bu Yeni Camii sebili kitabesi de kendisinden sonra gelen talebeleri ve takipçileri için çok önemli bir örnek olmuştur.

Ta’lîk yazı, tevkî, rikâ ve nesih karışımında mürekkep olan bir yazı çeşididir (Özcan, 1996: 16). Görünüm itibarilyle iç-içe, girift ve kıvrak hareketlerle yazılan ve okunması zor olan ta’lîk yazı İranlı hattatların elinde bazı değişikliklere uğramış, satır nizamına dikkat edilerek bazı harf birleşmelerinde ve çanaklı harflerde yaptıkları yeniliklerle daha kolay okunur hale gelmiştir (Alparslan, 1990: 503). Yapılan bu değişiklikler sonucunda ta’lîk yazı artık Neshta’lîk ve daha sonra da Nesta’lîk şeklinde anılmaya başlamıştır. Bu iki kelime Farsça gramer kaidesine göre

(32)

Nesh-i ta’lîk şekline geçince yani isim tamlaması (izafet terkibi) olunca “Ta’lîk’in neshi” yani ortadan kaldırılması, hükümsüz bırakılması” manası ortaya çıkmaktadır (Alparslan, 1985: 4).

Asıl güzelliğine ve kemâline Mîr İmâd Haseni’nin elinde ulaşan Nesta’lîk yazı Afganistan ve müslüman Hind’te yayıldığı gibi Türkiye’ de de yayıldı (Özcan, 1996: 21). İstanbul’un fethinden sonra Anadolu’ya yerleşen İranlı hattatlar ve onların yetiştirdiği birçok Türk hattatın elinde yayılan ve gelişen Nesta’lîk yazı asıl gelişim adımlarını Yesârî Mehmed Esad Efendi (ö. 1213/1798) ile atmış, daha sonra Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi (ö. 1849) eliyle iyice olgunlaşmış ve Türk ekolü haline gelmiştir. Sonrasında bu ekolün takipçisi olan Sami Efendi (1838-1912) ile kemâl derecesine ulaşmıştır.

Türkiye’de Ta’lîk adı ile yaygınlaşan Nesta’lîk yazı (Özcan, 1996: 19) nın ufak tefek farklılıklara beraber iri yazılan şekline Celî ta’lîk denir (Özcan, 2009: 139). Bu yazının ilk olarak ne zaman ve hangi yapıda kullanıldığı bilinmemektedir. Fakat sanat değeri olan bu yazının gelişmesine ışık tutacak örneklere ilk önce XVIII. yüzyılda rastlıyoruz. Örnek olarak Lâle Devri’nde Şehzâdebaşı’nda yapılmış olan Damad İbrahim Paşa çeşme ve sebilinin kitabelerini zikredebiliriz (Alparslan, 1976-1977: 13). Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi yazıları arasında ise Nusretiye Camii (1241/1825), Sünbül Efendi Camii, Fatih’te Nakşıdil Sebili (1233/1818) gibi onlarca eser zikredilebilir.

2.2. Yazı Çeşitleri

Yazı çeşitlerini ele aldığımızda ilk olarak “aklâm-ı sitte” (altı yazı) yi zikretmek gerekir. Bunlar ise Sülüs, Nesih, Muhakkak, Reyhânî, Tevki’ ve Rika’ dır.

"Sülüs" arapça bir kelime olup "üçte bir" manasındadır. Sülüs yazı 2-4 mm. kalınlığındaki kalemle yazılan bir yazı çeşididir. Bu ismi almasında ön görülen sebeplerden birisi; Aklâm- Sitte'nin teşekkül ettiği dönemde yazılar, yazıldıkları kağıt boylarına ve bunlara nisbetle ölçülendirilen kalem ağzı genişliğine itibarla isimlendirilirlerdi. Bu yazı da tomar kaleminden üçte bir oranda küçük bir kalemle yazılmasından dolayı "sülüs" diye isimlendirilmiştir. Diğer sebep ise bu yazı

(33)

karakterinde harflerin üçte ikisinin düzümsü üçte birinin ise yuvarlağımsı olmasıdır. Dört mm.den büyük kalemle yazılan çeşidine ise Celî Sülüs denir. "Celî" sözlükte "açık, net, vâzıh" (Mutçalı, 1995: 125) anlamındadır. Bu büyüklükteki bir kalemle yazılan yazı uzaktan rahatlıkla okunabildiği için buna da Celî Sülüs denmiştir.

Sülüs yazı genellikle Nesih ile birlikte Kıt’a formlarında kullanılır. Celî Sülüs özellikle Osmanlı dönemi ve sonrasında dînî mîmârîmizde en çok kullanılan yazılardandır. Câmi yazılarının en önemli unsurlarından olan Lafza-i Celâl, İsm-i Nebî ve Çehâr Yâr (Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz.Osman, Hz. Ali) ism-i şerîfleri, ayrıca kuşak yazıları, kubbe göbeği yazısı, mihrab âyeti ve kitâbeler bu yazı çeşidi ile yazılmıştır. Bunların dışında da genellikle levha olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nesih [Nesh] kelimesi sözlükte "sûret çıkarmak, kopya etmek, bir şeyin hükmünü ortadan kaldırmak, bir şeyin yerine diğerini geçirerek yok etmek" (Mutçalı, 1995: 880) manalarına gelmektedir. Nesih yazı sülüs kaleminden üçte bir oranda küçük bir kalemle yazılan yazı çeşididir. Bu ismi alması hususunda ileri sürülen üç sebep vardır. Bu sebepleri Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli adlı eserinde şöyle açıklamıştır:

"Nesih, yani “bir şeyi kaldırıp onun yerine başka bir şey koymak” manasından “Nasih” nasih yerinde kullanılmış olmasıdır ki, Kûfi’yi Kur’an yazılmak mevkiinden resmen kaldırıp onun yerine geçmiş olmasıdır. “Nüsha çıkarmak” manasından Mushaf nushalarını teksir etmekte veya bu gibi kitab istinsah eylemekte kullanılmak üzere ortaya konulduğunu ifade için Nesih denilmiş olması da uygundur. Yazının san’at bakımından teknik hususiyetini ifade etmektir ki, buda Sülüs’ün üçte ikisini nesih veya tay (kaldırma veya çıkarma) ve üçte birini ibka etme (bırakma) ve bu üçte bir nisbetle Sülüsün yukarıdaki tarifine tabi olmasıdır" (Yazır, 1981: 78).

Nesih yazı mushaflarda, cüzlerde, hilyelerde, kıt'alarda risâlelerde, evrâd-ı şeriflerde ve kitap istinsâhında kullanılmaktadır.

" Muhakkak" sözlükte, “hakikati, doğruluğu, gerçekliği belli olan” (Devellioğlu, 2005: 666), manalarına gelir. Hat sanatındaki ıstılâhî manası ise "

(34)

Kur'ân-ı Kerîm ve diğer kitaplarda, celî tarzı 16. yüzyıla kadar mimari eserlerin kitâbelerinde kullanılmış bir yazıdır" (Serin, 2003: 73).

16. yüzyıldan sonra mimari eserlerde genellikle celî sülüs kullanılmıştır.

Daha çok Kur'ân-ı Kerîm yazımında kullanılmış olan bu yazı çeşidinde çanaklı harflerin sülüsten farklı olarak biraz daha uzunca olması ve derinliğinin az olması şekil itibariyle bu yazıyı sülüsten ayıran en önemli özelliklerdendir.

Muhakkak yazı 'Bir buçuk hissesi düz, bakisi müdevverdir'. Kalınlığı sülüs kalemi kadardır” (Yazır, 1981: 80).

Günümüzde ise muhakkak yazı sadece Hilye-i Şerîf'lerde muhakkak besmele olarak uygulanmaktadır.

Reyhânî kalemi şekil itibariyle muhakkak yazıya benzeyen fakat daha küçük kalemle yazılan yazıdır. Muhakkakla birlikte "Selçuklular devrinde mushaflarda en sık görülen hat nevileri olmakla devam etti" (Çetin, 1989: 279). Yine muhakkakla birlikte mushaf yazımında kullanılma geleneği nesih yazının geliştirilmesiyle sona ermiştir.

"Tevki' " sözlükte, “imza” (Sarı, 1984: 1675) manasındadır. Aynı zamanda "alâmet, nişan, tuğra, ferman, menşur ve beratlara da Tevki' denir. Kalemü'r-riyâsî ve kalemü't-tevkiât diye de isimlendirilen bu yazı diğer yazılar gibi kitaplarda yoğun olarak kullanılmazdı. "Kitap ve risalelerde ferağ, mukabele semâ [semâ'] kıraat, rivayet, mütâlaa vs. kayıtları, asıl metne karışmaması için farklı ve daha işlek bir hatla yazılırdı. Tevki’ ve rika' bu vesilelerle gelişmiş olmalıdır"(Çetin, 1989: 279).

Tevki yazı bunların dışında Dîvânî hattının oluşumuna kadar resmî evraklarda ve padişaha ait olan belgelerde sıkça kullanılmıştır. Sülüse yakın bir kalem kalınlığına sahip olmakla beraber "Harflerin yarısı düz yarısı yuvarlaktır. Sülüse nisbetle harflerin boyları, çanaklar, küpler ve elifler daha küçük ve kıvraktır."(Serin, 2003: 72).

"Rika' " kelimesi, sözlükte "kağıt ve deri parçası" ( Sarı, 1984:640) manasında olan "ruk'a" nın çoğuludur. Bu yazı Tevki'e çok yakın bir yapıya sahiptir fakat nesih

(35)

gibi daha ince bir kalemle yazılır ve yapısı itibariyle süratli yazılabilme imkânına sahiptir. Bazı kaynaklarda "Tevki'in küçük kalemle yazılanı" diye de tarif edilir. Tevki' ile aynı kullanım alanlarına sahip olmakla beraber özellikle ilmiyye icâzetnâmelerinde kullanılmıştır. Günümüzde de icazetnâmelerde ve ketebe satırlarında kullanılmaktadır.

Aklam-ı sitte’ nin dışındaki, günümüzde kullanılan diğer yazı çeşitleri ise Dîvânî, Celî Dîvânî, Ta’lîk ve Rik’a dır. Bu yazıları da kısaca tarif edecek olursak.

"Dîvânî", kelime manası itibariyle, "dîvâna ait, dîvâna mahsus" demektir. "Dîvânî yazı" denilince akla ilk gelen şey fermanlardır. Türklerin Selçuklular döneminden beri kullanıp Osmanlı döneminde geliştirdikleri, Tevk'i ve Rikâa'ın yerini alan bu yazı "biti, buyruldu, hüküm"(Alparslan, 1989:445) gibi çok özel resmi evraklarda da kullanılmıştır. Ayrıca "Osmanlı Devleti'nin kurduğu nizamın kuvvet, ihtişam, asalet, ulviyet ve azametini sembolize eder"(Serin, 2003: 323). Günümüzde ise çeşitli metinlerle yazılmaktadır. Fakat kullanıldığı husûsî bir alan yoktur.

Celî Dîvânî yazı ise dîvânî yazı ile aynı kullanım alanına sahiptir ve bu yazı dîvânî yazının daha da geliştirilmiş şeklidir. Sülüs ve Celî Sülüs arasındaki münasebet gibi anlaşılmaması gerekir. Zîrâ celî sülüs gibi daha geniş bir kalemle yazılıyor olsa da celî dîvânî harflerinin kıvrımları daha fazla ve daha hareketlidir. Dîvânî yazının harekesiz bir yazı olmasının aksine celî dîvânî yazı harekeli aynı zamanda hurûf-ı mühmel ve boşluk doldurmak amaçlı kullanılan küçük noktalarla da zenginleştirilmiştir. Bu yönüyle husûsî bir yazı karakteri olma özelliğini kazanmıştır. Günümüzde genellikle levhalarda âdetâ yazının kendi karakteriyle bütünleşen "kılıç" formunda bazen de serbest formlarda, resmi niteliği olmayan çeşitli metinler (âyet, hadis, kelâm-ı kibâr) le yazılmaktadır.

"Ta'lîk" sözlükte "bir şeyi diğerine geçirip asmak" (Sarı, 1984: 1040) manasındadır. Ta'lîk yazı 13. asırdan itibaren İranda tevki' ve rikâa yazılarından ilham alınarak geliştirilip "resmî dîvânlarda" kullanılan bir yazıdır (Derman, 2010: 507). Bu yazı daha sonra kullanım alanını genişleterek devam etmiş ve 18. asırda Türk bir hattat olan Yesârî Mehmed Efendi (ö. 1798) de Türk üslûbunun oluşmasına

(36)

vesile olmuştur. Oğlu Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi (ö.1849)'nin bu yazıda yaptığı yeniliklerle oluşturduğu ekol ile birilikte günümüze kadar ulaşmış ve günümüzde yaygın bir şekilde kullanım imkânı bulmuştur. Ta’lîk yazı günümüzde şiirlerde, beyitlerde, Hilye-i Şeriflerde ve ayrıca Celî Ta’lîk olarak levhalarda, mimari eserlerde ve kabirtaşlarının yazımında kullanılmaktadır.

"Rik'a " yazısı isim olarak “Rika’ ” yazısınına benzese de biribirinden farklı yazılardır. Kelime kökeni aynı şekilde “Ruk’a” dır.

Rik'a yazı kaleme rahat akış imkânı sağlayan ve bu sebeple çabuk yazılabilen bir yazıdır. Kaynaklarda ortaya çıkış tarihiyle ilgili kesin bir bilgiye ulaşılamazken "18. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlılar'da Dîvân-ı Hümâyun'da belli kurallara bağlanmış ve ana çizgileriyle beliren bir karakter kazanmıştır. 19. yüzyılda günlük hayatta, mektuplarda ve resmî yazılarda yaygın kullanılmış, Bâb-ıâli hükümet dairelerinde işlek hale getirilmiştir"(Serin, 2008:108). Günümüzde de günlük yazışmalarda, mektuplarda ve not yazısı olarak kullanılmaktadır. Özellikle hattatlar tarafından hüsn-i hat ta'liminde ibtidâen öğrenilmesi gereken temel yazı olarak kabul edilmekte ve öğretilmektedir.

2.3. Hat Sanatının Mimari Eserlerde Uygulanması.

Hat sanatı mushaflar, cüzler, hilyeler, kıt’alar, risâleler, evrâd-ı şerîfler ve levhalar dışında mimari eserlere de uygulanmıştır. Celî olarak mimariye uygulanan yazı cami, mescid ve namazgâhlarda mihrab, minber, kubbe, kapı üstü ve pencere alınlıkları gibi mimari elemanlarda uygulanmıştır. Bunların dışında mekteb gibi binalarda kitabe, türbe, mezarlık, mezartaşı, kümbet, çeşme, şadırvan, sebil, selsebil, hamam, bedesten, kervasaray, dâruşşifâ, medrese ve köprülerde sıva, taş, mermer, çini ahşap ve metal yüzeylerde uygulanmıştır.

Yazının mimariye uygulanmasında günümüze kadar klasik hale gelmiş yöntemler vardır. Yazı mimariye uygulanırken mimarinin malzeme yapısı ve türüne göre farklı araçlar ve teknikler kullanılmaktadır. Eğer yazı bir yapının duvarındaki sıva ya da ahşap üzerine uygulanacaksa “sıva ve ahşap üzerine, boyalarla yazı yazma ve şekil yapma “ olarak bilinen “kalemişi” (Özönder, 2003: 100) uygulaması yapılır.

(37)

Kalemişi yapana ise “kalemkâr” denir. Yazı taş veya mermer üzerine uygulanacaksa “taş mermer ve metal gibi sert yüzeylere delici, oyucu aletlerle yapılan oyma sanatı” olarak bilinen “ hâkk” (Özönder, 2003: 61) uygulaması yapılır. Bu işi yapana ise “hakkâk” denir. Eğer yazı ahşap ya da ağacı oyarak ya da yontarak zemine uygulanacaksa “tahta, ağaç oymacılığı ve yontmacılığı” olarak bilinen “naht” (Devellioğlu, 2005: 799) uygulaması yapılır. Bu işi yapana ise “nahhât” denir.

Yazının zemine uygulanma süreci öncelikle hattat eliyle başlar. Hattat yazının uygulanacağı alana göre belirlenen yazıyı, uygulanacağı yere göre ölçülendirerek tasarlayıp yazar. Yazılan bu yazının, en çok bilinen yöntem olan iğneleme usulüyle, kalıbı çıkarılır. Yazı, kalıbı uygulanacağı alana sabitlendikten sonra, zemin açık renkli ise kömür tozu, koyu renkli ise tebeşir tozu gibi tozlarla zemine silkelenerek kopyalanır. Bu aşamadan sonraki işlem yazı alanının türüne, özelliğine ve uygulama biçimine göre kalemkâr, hakkâk ya da nahhât tarafından devam ettirilir. Zemine boyanarak, oyularak ya da yontularak işlenen yazı hâkî yeşil, siyah gibi koyu renkli boyalarla ya da altın yaldız veya altın varak kullanılarak altın renkle boyanır. Son olarak altın renkle boyanan yazıyı ön plana çıkarmak için yazı zemini siyah, hâkî yeşil, bordo gibi koyu renkli boyalarla boyanır.

Günümüzde ise, yazı mimariye taş, mermer, metal ve ahşap oyma yöntemiyle uygulanırken, önce hattatın ölçülendirip tasarlayarak yazmış olduğu yazının, bilgisayar ortamında grafik programları ile vektörel çizimi yapılır. Sonra da çizimi yapılan bu yazı çeşitli siensi makineleri ile zemine oyularak işlenir. Ve son olarak oyulup zemine işlenen bu yazı, yekpâre ya da parçalar halinde, boyanıp mimarideki uygulanacağı alana yerleştirilir.

(38)

3. HATTAT HATİB ÖMER ZİYA VASFİ EFENDİ ve HAT SANATINDAKİ YERİ

Hattat Hatib Ömer Ziya Vasfi Efendi hat sanatında ibtidâen “Zıya” mahlasını kullanırken bilâhare kendi ihtiyarıyla “Vasfi” mahlasını kullandığı (İnal 1955: 262) mümtaz eserleriyle tanınır. Ömer Ziya Vasfi Efendi (Fotoğraf No: 1), 20 Cemâziyelevvel 1297 (30 Nisan 1880) tarihinde Tophâne- Defterdar Mahallesi’nin Türkgücü sokağında, 1967 yılında yıkılıp yerini beton bloklara terkeden 48 numaralı asırdîde bir evde doğmuştur (Derman, 2011: 45) (Fotoğraf No: 2). Babası Hırka-i Saâdet Cami’i şerifi hatibi Eyyüb Sabri Efendi’dir.

Referanslar

Benzer Belgeler

These effects are discussed in the context of a schematic representation of heme pocket wells and barriers that could aid the design of novel hemoglobins with altered ligand

It was positively related to their age, working years in the unit, and working years in the hospital; and (4) The expected job-related empowerment of nurses was significantly

The analytical approximate traveling wave solutions of time fractional Whitham–Broer– Kaup equations, time fractional coupled modified Boussinesq and time fractional approximate

Tablo 4.6.‟ya göre 36-72 aylık korunmaya muhtaç çocukların geliĢim alanları (biliĢsel geliĢim, dil, sosyal-duygusal, psikomotor, öz bakım becerileri) ile koruyucu ailenin

Son olarak İş Bankası Ya­ yınları “Bedri Rahmi Eren Eyüboğ- lu Aşk Mektuplarını üç cilt olarak okurları ile buluşturdu.«. Taha

Gene ayni eserden anlaşıldığına gö - re Manisa Vilâyetinin Salihli ve Kule kazaları arasında Emre köyünde, Er - zurum Vilâyetinde Dutçu kariyesinde, Porsuk

Ba- tı’da ise yazarımız hakkında “Sait Faik veya Yaşama Hırsı” adlı bir makale yayımlayan Belçika Aka­ dem isinden Roger Bodart onun için “Çağdaş