• Sonuç bulunamadı

Bu araştırmada Ömer Vasfi Efendi’nin mimari eserlerdeki yazıları detaylı bir şekilde incelenmiştir.

Hatib Ömer Vasfi Efendi’nin kendisinden neredeyse bir bir önceki asırda yaşamış olan (Laz) Ömer Vasfi Efendi (ö: 15 Şaban 1240 / 4 Nisan 1825) ile karıştırılmaması gerektiği, farklı zamanlarda yaşamış iki hattat oldukları anlatılmıştır.

Ömer Vasfi Efendi’nin hayatı aktarılırken, mimari eserler dışında, tespit edilen dördü celî ta’lîk, üçü nesih, diğerleri ise celî sülüs olmak üzere karalamalar ve levha yazıları olarak kırk bir adet eser kronolojik olarak detaylı bir şekilde akarılmış, Ömer Vasfi Efendi’nin hat sanatındaki yerine ve önemine dikkat çekilmiştir. Bu yazılarla birlikte mimarideki altmış dört adet yazısı hat sanatının yazım özellikleri ve dönem özellikleri gibi unsurlar ele alınarak değerlendirmeye tabi tutulmuştur.

Ömer Vasfi Efendi’nin on yedi mimari eserde toplam altmış dört adet yazısı tespit edilip incelenmiştir. Bu yazılardan sekizi celi ta’lik diğerleri ise celi sülüstür. Yazılardan on üçü çeşme yazısı, on ikisi camii yazısı, on biri kabirtaşı ve örtü yazısı, sekizi mektep, medrese ve bina kitabesi, on sekizi türbe kitabesi ve yazıları biri de teyyare apartmanları yazısıdır.

Mimariye uygulanan bu altmış dört yazıdan Sultan Reşat Türbesi içindeki sekiz paftalı kuşak yazısı ve sekiz isim yazısı çini üzerine işlenmiştir. Kısıklı Abdullahağa Camii mihrap yazısı metal plaka üzerine işlenmiştir. Aynı caminin ana mekana giriş kapısı üstündeki yazı ve çeşmesinin yazısı, Gülhane Üçyüzlü Çeşme üzerindeki beş yazı, Serasker Rıza Paşa kabri örtüsündeki yedi parça yazı, Sultan Reşat Türbesi kapısı üstündeki besmele ve ayet, Sultan Reşat Mektebi kitabesi, İstanbul Üniversitesi Nadir eserler Kütüphanesi kitabesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi kitabesi, Pendik Hilmi Abbas Paşa Camii giriş paısı üstündeki yazı, Taksim maksemindeki çeşme yazısı, Ayazma İbtidâî Mektebi kitabesi, Müdâfaai Milliye Vakfı İbtidai Medresesi kitabesi, Yavuz Selim Rüşdiyesi’ndeki üç paftalı kitabe, celi süslüs su ayeti ve Edirne Hacı Adil Bey çeşmesindeki beş paftalı yazı

mermer üzerine hakkedilmiştir. Konya Sultan Selim Camii’ndeki sekiz isim yazısı sıva üzerine boyanmıştır. Pendik Hilmi Abbas Paşa Camii duvarındaki besmele, Zâhide Selma Hanım kabirtaşı yazıları, Amiş Efendi kabirtaşları yazısı ve Teyyare Evleri yazısı taş üzerine hakkedilmiştir.

Ömer Vasfi Efendi’nin levha yazılarına ve mimari eserlerdeki yazılarına bakıldığında celî ta’lîk yazıları celî sülüs yazılarına oranla daha az olduğu görülmektedir. Ayrıca Ömer Vasfi Efendi celî ta’lîk ile yazıdığı dört levha yazısından ikisini, daha önce farklı hattatlar tarafından yazılanlardan naklen yazmıştır. Diğer ikisi Ömer Vasfi Efendi’nin kendi istifidir. Mimarideki yazılarında ise altmış dört adet yazıdan sadece sekizi celî ta’lîk diğerleri ise celî sülüstür.

Ömer Vasfi Efendi’nin mimari yazılarının ağırlıklı malmezesi mermerdir. Taşa ve mermere uygulanan yazıları zemin oyma tekniğiyle işlenmiştir. Çini sıva ve metal üzerindekiler ise boyanarak uygulanmıştır. Çini dışındaki yazılarında altın yaldız ve altın varak kullanılmıştır. Fakat bu yazıların bir kısmı kazınarak yok edilmiş bir kısmı da tahrip olmuş durumdadır.

Ömer Vasfi Efendi’nin hayat hikayesine ve eserlerine bakıldığında döneminin usta hattatları arasında olduğu görülmektedir.

Osmanlı imparatorluğunun son dönemleri olsa bile Ömer Vasfi Efendi, hat sanatına ve hattatlara değer veren sultanların döneminde yaşamış olma durumunu iyi değerlendirmiştir. Farklı hattatlar eliyle hat nevilerinin her çeşidinin yazıldığı bir dönemde yaşamıştır. Bu vesileyle her yazı çeşidini, günümüzde dahi yazıları hat sanatında şaheser olarak kabul edilen Sami Efendi ve Aziz Efendi gibi mümtaz hattatlardan öğrenme lütfuna mazhar olmuştur. Ömer Vasfi Efendi, hem hocalarından öğrendiklerini lâyıkıyla icra etmeye muvaffak olmuş hem de hocalarının kendi yazılarından feyz aldığı üstadı ve celî sülüs yazının pîri Râkım Efendi’nin üslûbunu çok iyi anlamıştır. O kadar ki; Râkım Efendi yazılarını, taklitten çok ötede, üstadı Sami Efendi’den öğrendikleriyle harmanlayarak yorumlamayı başarmıştır. Kendi yaşadığı dönemdeki hattatların “fenâ fi’s-Sâmî” ve “Asrın Râkım’ı” gibi medhiyelerine mazhar olan Ömer Vasfi Efendi yazmış olduğu

eserleriyle bu medhiyelere liyakatını isbat etmiştir. Dolayısıyla celî sülüste Râkım Efendi’nin yakalamış olduğu zirveyi bihakkın korumaya muvaffak olmuştur. Mimarinin camii, mektep, türbe, çeşme ve köprü gibi neredeyse her alanında eserlerini icra etmiştir.

Ömer Vasfi Efendi Nakşıdil Sultan İmaret Çeşmesi kitabesindeki Râkım Efendi’nin “Su ayeti” yazısını çok iyi tetkîk etmiş, yazıdaki üslûbu çok iyi anlamış ve aynı yazıyı Râkım Efendi üslûbuyla fakat kendi yorumuyla yazmaya muvaffak olmuş bir hattattır. Bu yazıdaki istifte bulun “nûn” harflerinin iki ayrı noktalarını ve tirfilleri tek olarak kullanması Ömer Vasfi Efendi’nin yorum ve tasarım gücünü gözler önüne sermektedir. Yine aynı şekilde hocası Sami Efendi’yi o kadar iyi anlamış ki Sultan Reşat Türbesi yazısındaki harflerdeki olgunluk, terkip ve tefrişattaki düzen, yazıdaki seyyaliyet ve ahenkle birlikte, yazısının altında imzası olmasa adeta Sami Efendi yazısı olma düşüncesini uyandıracaktır.

Yazının, yerleştirileceği kapı alınlığındaki mekânın sınırladığı alana göre, yazılacak olan âyeti kerime’yi müsenna formda tasarlamış olması yazı ve mekân ilişkisindeki oran-orantı, doluluk-boşluk, yazıdaki ağırlık noktası ve leke dengesi gibi plastik değerleri disiplin içerisinde yerli yerinde kullanmaya imkan sağlamıştır. Örneğin bir cami kubbesinin tepe noktasındaki hilalden kubbe eteklerine doğru uzanan eşit aralıklı dış bükey çizgiler ekseninde oluşan hattın oluşturduğu “ağırlık noktası” dengesi aynen yazıya yansıtılmış ve bu durumun zihnimizde yazının müsenna formda yazılmasında tercih sebebi olabilme düşüncesini doğurmuştur.

Ve bunlar gibi birçok mimari yazısında celî yazının kemâl derecesini gözlemlemek mümkündür.

Sonuç olarak;

Ömer Vasfi Efendi’nin Râkım Efendi’nin çeşmedeki yazısından naklen yazdığı su ayeti kerimesi, Râkım Efendi’nin yazmış olduğu yazının net ve sağlam bir görüntüsünün günümüze ulaşamamış olması ve maalesef günümüze kadar ehil olmayan kişi ya da kurumlar tarafından bilinçsizce yapılan restorasyonlarla daha kötü duruma getirilmesiyle istifadenin mümkün olmaması açısından ziyadesiyle

önemlidir. Ömer Vasfi Efendi’nin hâlen, özel bir koleksiyonda olan bu su ayeti levhası Râkım Efendi’nin bu müsenna yazıdaki istif ve tasarım gücünü daha net bir şekilde görüp anlayabilmemiz için ulaşacağımız nadide örneklerdendir.

Ömer Vasfi Efendi’nin Sultan Reşat Türbesi’ndeki yazısı ise günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaşabilmiş olan mimarideki tek müsenna yazısıdır.

Başta bu yazılar olmak üzere Ömer Vasfi Efendi’nin yazılarının örneklerinin ve kalıplarının çoğaltılarak muhafaza edilmesi ve istifadeye sunulması hat sanatının günümüze kadar ulaşmış olduğu zirveyi korumak ve daha ileriye götürmek açısından elzem olduğu kadar, eserlerinden istifade ettiğimiz, rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş olan güzîde hattatlara teşekkür ve vefâ borcumuzun gereğidir. Dolayısıyla Ömer Vasfi Efendi gibi bir mümtaz hattatın nadir olan bu iki müsenna yazısı ve diğer yazılarının örneklerinin çoğaltılıp muhafaza edilmesi kanaatindeyiz.

Benzer Belgeler