• Sonuç bulunamadı

DAVRANIŞ VE UYGULAMALAR

2.1.17. Zekât Vermek:

Zekât, İslâm’ın beş şartından biri ve malî ibadetlerdendir. Zekât’ın biri farz, diğeri vacip olan iki türü vardır. Farz olan zekât, nisabını bulmuş malların yani asli ihtiyaçların dışında olması ve üzerinden tam bir yıl geçmiş malların kırkta birinin fakirlere verilmesidir. Zekat, kuruluşlara verilmez. Haramdan elde edilen malların ise zekâtı olmaz. Vacip olan zekât’a ise “sadaka-i fıtır” denir.171

169

Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimleri Sözlüğü, C. II., Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1976, s. 913.

170

İskender Pala, Tuz Ekmek Hakkını Gözeten Şairler, Tuz Kitabı, Kitapevi Yay., İst. 2004, s.145-152.

171

Şiirde sevgili, ay yüzlü bir güzellik şahıdır. Âşıklara göre sevgilinin bu güzelliğinin zekât sebebi yani nisabı vardır. Sevgilinin bulunduğu mahallenin fakirleri ise âşıklardır. Sevgiliden güzelliğinin zekâtı istense de o, âşıklara zekâtını vermemektedir. Şiirde en müflis yani olgun âşıklar da fakirliklerinin zekâtını, aşkı için iki cihanı da terk ederek ödemektedirler:

İtsün cihânı garka-i ihsân o şâh-ı hüsn

Şart-ı zekât hüsn ü letâfet-nisâb ise G 726/5

İtmez zekat-ı hüsnini ol mah-rû dirîg

Kûyunda irtikâb olınursa gedâlıcuk G 392/2

Biz ol fukarûyuz k'olunur 'add-ı denâ'et

Kevneyni zekât eylemek en müflisümüzde G 685/2

2.2. KUTSAL AY VE GÜNLERLE İLGİLİ İNANIŞLAR 2.2.1. Bayramlar

Ramazan ve kurban bayramlarını Müslümanlar hep birlikte kutlamaktadırlar. Nâbî, dönemindeki bayram kutlamalarını da şiirlerinde birer motif olarak kullanmıştır. Bayram, tıpkı ramazanın başlaması gibi hilalin görünmesiyle başlamaktadır:

Hilâl-i îd kalmış ebr-i gevher-bârun altında

Misâl-i gûş-ı meh-rûyân ham-ı destârun altında G 734/1

Eskiden mahalle bekçileri davul döverek bayramın gelişini haber verirdi. Bu durum şair tarafından âşığın vuslat sevinciyle sinesini dövmesine benzetilmiştir. Yani bayram, şiirlerde âşığın lehine bir motif olarak kullanılmıştır:

Neşât-ı vuslat ile yâre karşu sînemüzi

Turur turur dögerüz tabl-ı 'îdgâh gibi Mf 65

Ramazan bitip de bayrama ulaşıldığı sabah artık oruç tutmak haramdır. Bu sebeple bayram sabahı, bayramı kutlamak için yemek sofraları kurulur:

Ol mâ'ide-cûyan-ı gama çâştgeh-i 'îd

Bî-derd-i şikem-pervere subh-ı ramazân ol G 494/3

Bayramın gelmesi, en fazla çocukları sevindirmektedir. Eskiden bayram sabahı dükkânların kapandığını aşağıdaki beyitten öğreniyoruz:

Sabâh-ı îd ider efvâhını pür-hande etfâlün

Dekâkînün dehânın ser-be-ser bend itmek akfâlün G 414/1

İnsanlar bayramlarını birbirleriyle öpüşerek tebrik ederler. Fakat sevgili, âşığının bayramda dahi elini sıkıp bir merhaba demez:

Birbiriyle öpüşür 'îd olıcak halk-ı cihân

Gâlibâ bozmış aralarını cû'-ı ramazan Mt 39

Gönül çek dest-i ümmîdün ki bin eyyâm-ı 'îd olsa

Bizümle merhabaya nâzdan ol âfet el virmez G 318/3

İnsanlar bayram için sandıklarında sakladıkları elbiselerini veya bayram için aldıkları yeni elbiseleri giymektedirler. Nâbî, baharın gelmesiyle beraber yeşil fidanları ve goncaları, bayramlık elbiselerinde yeşil rengini, destarında ise ateş rengini tercih eden insanlar olarak düşünmüştür. Şair manayı güzellere benzetmiş ve bu güzellere yeni elbise giydirilirse, bayramda giyecek elbiseleri olmayacağını söylemektedir:

Eyledi takdîr sandûk-ı taharrüzde nihân

Mevsim-i eyyâm-ı îde saklanan kâlâ gibi G 850/14

Giyindi taze nihâlân libâs-ı ‘ıydâne

Sarındı başına her gonce âteşîn destâr K 10/7

Hubân-ı ma'ânîyi koyan tâze libâsa

Kudret bulamaz 'îdde tecdîde libâsın G 636/2

2.2.2. Ramazan

Ramazan kameri aylardan dokuzuncu ayın adıdır. İçinde Kur’ân indirilen aydır. Mükellef olan her Müslüman’a ramazan içinde oruç tutmak farzdır. Ramazan hilalin görünmesiyle başlar ve otuz gün sürer. Hilalin tekrar görünmesiyle de sona erer, Şevval ayı başlar. Eskiden aylar, büyük bir dikkatle takip edilirdi. Kadı huzurunda şehadet edilerek çıkan hüküm üzerine ramazan ve bayram, halka davulla duyurulurdu. Ramazanda minarelerde kandiller yakılır, mahyalar kurulurdu. Şaban ayının son gününe yevm-i şekk denir. Yevm-i şekk, ramazanın başlaması hakkında şüphenin bulunduğu gündür. Hilal görünmedikçe Ramazan başlamayacağı için bu günde oruç tutmak mekruhtur. 172

Nâbî, yevm-i şekk adı verilen günün zahidler için bayram günü gibi kutlandığını söylemektedir. Ramazan tövbe ve ibadet ayıdır. Eskiden bu ayda haram olan içkiyi içmek yasaktı. Dolayısıyla meyhaneler kapatılırdı. Şair, ramazanda meyhaneler kapatıldığı için kadehlerin, bu ayda artık kandil olarak kullanıldığını söyleyerek, Ramazanda kandil yakma âdetine de değinmektedir. İnsanlar ramazanda sahura, mahalle davulcuları tarafından kaldırılırdı. Şaire göre; bu davulcular, makam ve usul bilmemekteydi. Gün içinde tutulan oruçlar imsakle başlar, iftarla son bulurdu. Büyükler iftar vakti,

172

çocukların verdikleri sularla oruçlarını açarlardı. Beyitteki bu durum bir terbiyeye de işaret etmektedir. Ayrıca Ramazan ayı, içinde bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadir Gecesi’ni barındırmaktadır. Şair, Kadir gecesinin Cuma gününe denk geldiği bir Ramazan ayının, bu çifte güzelliğini padişahın iki vezirini methetmek için kullanmıştır:

Ol tâ'ife-i zühd-perestüz ki safâdan

'Îd eylerüz evvelki güninde ramazânun Mfr 33

Mihr-i sıyâmı eyledi hal nâhun-ı hilâl

Meyhâneler güşâde olursa ‘aceb midür G 172/3

Feyz-i şehr-i savmdan âlûdegân-ı ma'siyet Şüst ü şûy-ı câme-i cürm ile tebdîl oldılar Bezmlerde devr iden peymâne-i mînâ-yı mey

Şem'-i mâh-ı rûzeyi gördükde kındîl oldılar Kt 36

Bü'l-'acebdür sadâ-yı tabl-ı sahur Tab'a îrâs ider melûl olmak Çünki tabl-ı cihâd-ı ekberdür

Ne revâ böyle bî-usûl olmak Kt 51

O denlü teşne iken rûzedâr-ı tahkika

Virür mi su dem-i iftarda sıyâm-ı dürug G 378/6

Mâlik olmaz böyle iki âsafa her pâdişâh

Olmaz âzîne şeb-i kadre müsâdif her sene G 724/8

Ramazanla ilgili bir başka adette “cer”di. Eskiden medreselerdeki talebeler ramazanla birlikte, vaaz vermek, Kur’ân okumak, namaz kıldırmak için köy köy dolaşırdı. Bunlar köyden ayrılacakları zaman da halk, gücünün

yettiği kadar para, eşya vs. verirlerdi.173 Fakat bu durum zamanla yozlaşmış ve bir nevi dilencilik halini almıştır. Cer artık halktan para koparmak için yapılır olmuştur.174 Nâbî de aşağıdaki beyitte bu geleneğe temas eder:

Şeyhler itmez idi cerde mürîdin hem-râh

Olmasa kasdı mürîdânını irşâd itmek G 455/4

Ramazan, hilalin görünmesiyle biter ve bayram başlar. Bayramda oruç tutmak haramdır. Kutlamalar bayram sabahından başlar, türlü yemek ve tatlılarla sofralar kurulurdu. Nâbî, gamı bir yemek sofrasına benzetir ve gam ile midesine düşkün olarak nitelediği dertsizlere, bayram yemeği olarak ikramda bulunur. Alkollü içki içmenin yasak olduğu ve oruç tuttuğu için içkiye tövbe edenler, şevval ayının gelmesiyle tövbelerini bozmaktadır. Şair sâkîden, ramazanda rindlere sataşmamasını, şevval ayında içkiden ayrılığın verdiği gamın, vadesinin dolacağını söylemektedir:

Ol mâ'ide-cûyan-ı gama çâştgeh-i 'îd

Bî-derd-i şikem-pervere subh-ı ramazân ol G 494/3

İtme rindâna takâzâ ramazânda sâkî

Zimmet-i def'-i gamun va'desi şevvâldedür G 145/3

2.3. KALIPLAŞMIŞ SÖZ VE İFADELER 2.3.1. Beddua Etmek

Beddua ve âh, kişilerin başkaları hakkında yaptıkları kötü dualara denmektedir. Beddua motifi divanda, âşık ile sevgili ilişkisinin yer aldığı beyitlerde işlenmiştir. Şiirde âşığın, sevgiliye beddua etme gibi bir lüksü yoktur. Tam tersine o, sevgiliye dua eder. Âşık; kendine görünmeyen, kendisine daima naz eden sevgilinin bu hasletlerine hasret kalmasını ister

173

Pala, a.g.e., s.89.

174

ama bu bir beddua değil, âşığın vuslat arzusu için yaptığı bir duadır. Hatta dolunaya benzettiği sevgilinin nazarı âşıklarına göründüğünde, âh oku almaması için sakınmasını tembihler:

Bed-du'a itmege kıymam sana ey şûh ancak

Bâguna sebze-i ter çeşmüne sıhhat gelsün G 591/5

Bed-du'â eylemem ancak göresin ol güni kim

Teşne-i nâz olasın gark-ı nigâh olmayasın G 600/6

Nazarun düşmede bâlâlara bedr oldukda

Sakın ey meh hedef-i nâvek-i âh olmayasın G 600/3

Benzer Belgeler