• Sonuç bulunamadı

ZamanaĢımı Sürelerinin BaĢlangıç Anı

4.3. ZamanaĢımı Süresinin GeçmiĢ Olması

4.3.3. ZamanaĢımı Sürelerinin BaĢlangıç Anı, Durması ve

4.3.3.1. ZamanaĢımı Sürelerinin BaĢlangıç Anı

Ayıba karĢı tekeffülden doğan hakların kullanımı için Borçlar Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda öngörülen zamanaĢımı süreleri, iĢ sahibinin kabulünden değil, eserin iĢ sahibince teslim alınmasından itibaren baĢlamaktadır.

Borçlar Kanunu‟nun 363. maddesinde düzenlenen zamanaĢımı süresi eserin tesliminden itibaren baĢlamaktadır. Dolayısıyla, bu sürenin iĢlemeye baĢlaması, iĢ sahibinin ayıpların farkına varması veya haberdar olması Ģartına bağlı değildir.

Eser sözleĢmesinde, iĢ sahibine teslim edilen eserin taĢınır veya taĢınmaz olması yalnızca iĢ sahibinin haklarına uygulanacak olan zamanaĢımı süresinin tespiti bakımından önemlidir. Bunun dıĢında, zamanaĢımının baĢlangıç anı bakımından eserin niteliğinin herhangi bir önemi yoktur. ZamanaĢımı süresinin baĢlangıç anı eserin niteliğinden farklıdır. ZamanaĢımı süresi, taĢınırlarda imal edilen eserin iĢ sahibince teslim alınmasından itibaren baĢlar. Buna karĢılık bir inĢaat eserinde ise, iĢin bittiğinin müteahhit tarafından iĢ sahibine bildirildiği ve iĢ sahibince de iĢin bitmiĢ sayıldığı andan itibaren zamanaĢımı süresi iĢlemeye baĢlar. ĠĢ sahibi nezdinde yapılan tamirlerde ve eserin maddi olmayan bir sonuçtan ibaret olduğu hallerde ise, fiilen bir teslim söz konusu olmadığından, zamanaĢımı iĢin ayıplı da olsa bitimi tarihinden itibaren baĢlar. Bir kısım doktrine göre, bir eser sözleĢmesinin konusunu birçok onarımlar oluĢturuyorsa, tereddüt halinde, zamanaĢımı süresi bütün onarımların bitirilmesi ile baĢlar.

Uygulamada, yasa metninin aksine, böyle hallerde teslime benzer bir eylem

bulunmaması nedeniyle zamanaĢımının ancak gider hesabının bildirilmesi ile baĢlayacağı görüĢü savunulmaktaysa da, bu yorumda doğru olan, zamanaĢımının ilkin müteahhidin belirlenen iradesine göre görevinin bitmiĢ sayılacağı anda baĢlayacağıdır. Bu irade, Ģüphesiz hesabın tebliği ile de ifade edilebilir. Fakat bu daha önceki iĢlemlerden de anlaĢılabilir. Örneğin

çalıĢma gereçlerinin kaldırılması gibi. 84

Keza Yargıtay da bir kararında;

“Dava, tapu iptali tescili, sözleşme dışı fazla yapılan bağımsız bölümlerin inşaat sözleşmesindeki paylaşım oranında davacı aidiyetinin tespiti ve gecikme tazminatının tahsili istemiyle açılmış; mahkemece, dava

84

zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş ve verilen karar davacılar F.K. ve H.K. vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, F.K. tarafından 04.09.1989 tarihli ve 45925 yevmiye sayılı arsa

payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak açılmıştır. Davacı F.K. tarafından adına tescilli (1) numaralı parseldeki B Bloktaki 3. katında bulunan (7) numaralı daire ile (2) numaralı parselde bulunan C Bloktaki 2. kat (11) numaralı daireler, 1/2 oranında F.K. ve H.K.’ya 07.02.2007 tarihinde satılmıştır. 09.06.2009 tarihli oturumda da HUMK’un 186. maddesi hükmü uyarınca, seçimlik hakkını kullanabilmesi için davalıya süre verilmiş ve davalı vekili de 20.07.2009 tarihli dilekçesiyle davanın temlik alanlara karşı mevcut talepler itibariyle devam ettirilmesini istemiştir. HUMK.nun 186. maddesi hükmü, yargılama sırasında, dava konusunun temliki halinde iki tarafa seçimlik hak tanımış; ya temlik eden tarafa olan davadan sarfınazar ederek dava konusunu temellük eden kimseye karşı yöneltmek veya davasını dava konusunu başkasına temlik eden taraf hakkında zarar ve ziyan davasına çevirmek seçeneklerinden birini kullanabilmesini kabul etmiştir. Dava dosyası kapsamındaki tapu kayıtları, bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde ise; sadece az yukarıda belirtilen (7) ve (11) numaralı bağımsız bölümlerin davacı tarafından F.K. ve H.K.’ya temlik olunduğu; davacı ile davalı arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin devrine ilişkin bir sözleşme bulunmadığı

gibi, sözü edilen dairelerin kayden temlikinden başka alacağın temliki

sözleşmesi de bulunmamaktadır.

Borçlar Kanunu’nun 126/IV. maddesi gereğince, yüklenicin bile bile veya ağır kusuru ile sözleşmeyi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi,

özellikle ayıplı malzeme kullanması veya ayıplı iş meydana getirmesi

yüzünden açılacak davalar ayrık olmak üzere; eser sözleşmesinden ve eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan bütün davalarda (5) yıllık zamanaşımı uygulanır. Borçlar Kanunu’nun 106.

maddesi hükmü gereğince, borçlunun temerrüdü halinde alacaklı her zaman onun ifasını talep edebilir ve gecikme nedeniyle maddi tazminat davası da açabilir. Dava dosyası kapsamındaki bilirkişi kurulu raporlarından da açıkça anlaşıldığı üzere, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu inşaatlar tamamlanmamıştır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yürürlükte tutulmaktadır ve yüklenici davalı da yüklendiği edimini ifa etmemiştir. Buna göre, zamanaşımı süresinin dolmuş olduğundan söz

edilemez. Mahkemece, uyuşmazlığın esası incelenerek

varılacak sonuca göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken; yazılı gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle F.K. ve H.K. vekilinin temyiz

itirazlarının kabulüne ve kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz

peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılar F.K. ve H.K.’ya geri

verilmesine, 08.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.” 85

ġeklinde hüküm tesis ederek, zamanaĢımı süresinin baĢlaması için eserin bitirilmesi gerektiğini belirtmiĢtir.

Devlet Ġhale Kanunu ve Bayındırlık ĠĢleri Genel ġartnamesinde ayıba iliĢkin hakların zamanaĢımı süresi eserin teslim alınmasından değil, eserin idare tarafından kesin kabulünün yapılmasından itibaren baĢlamaktadır. Ġmar Kanunu‟na tabi taĢınmazlarda ise, bu süre yapı kullanma izin belgesinin verildiği tarihte baĢlar.

85