• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.9. Yapılan Çalışmalar

2.9.2. Yurtdışında Yapılan Çalışmalar

Chou ve Fen’in (2014) yaptığı çalışmada ailelere BT kullanımında ebeveyn tutum ölçeği (otoriter-hoşgörülü) ve aile ortamı ölçeği (güven-iletişim-destek) uygulanmıştır. Ölçeklerden elde edilen veriler regresyon analizi ile ilişkilendirilmiş ve aralarında anlamlı bir farklılık görülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre ebeveynlerin çocuklarının bilişim teknolojileri kullanımına hoşgörülü yaklaştığı ailelerin otoriter ailelere göre aile üyeleri arasındaki iletişimin ve desteğin daha sağlıklı olduğu, güven ortamının sağlanabildiği görülmüştür. Collins (2000) ve Steinberg ve Silk (2002) ise aile ortamı üzerinde en olumlu etkiye sahip aile tipinin demokratik aile tipi olduğunu belirtmiştir. Collins’e (2000) göre; ailelerin demokratik yaklaşımı aile ortamında adalet ve anlayış duygusunu güçlendirmekte ve çocuklara da başkalarına karşı saygı gösterme bilinci kazandırmaktadır.

Weaver vd.’nin (2012) ebeveynlerin teknolojiye yönelik görüş ve kurallarını öğrencilerin gözünden ele aldığı çalışmada; ebeveynlerin daha çok kısıtlama getirdikleri araçların bilgisayar ve cep telefonları olduğu ve bu araçların ebeveynler tarafından olumsuz olarak görülen teknolojilerin başında geldiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum bilgisayarlar kadar yaygın ve işlevsel hale gelen, kolay kullanım ve taşınabilme özelliğine sahip olan cep telefonlarının, ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişim ve aile içi ilişkilerde de etkili olabildiğini göstermektedir (Çetinkaya ve Sütçü, 2016).

33

Rode’un (2009) çocukların internette içerisinde bulundukları sanal ortamın güvenliğini incelediği çalışmada, ebeveynlerin çocuklarının güvenliğini kısıtlamalar getirerek sağlamaya çalıştıkları ve çocuklarını bilgisayar ve internet kullanırlarken aynı odada oturarak takip ettikleri sonucu ortaya çıkmıştır. Ayrıca riskli ve tehdit içerdiğini düşündükleri web sayfalarına ulaşımlarını engellemeye yönelik filtre yazılımları kullanarak güvenlik noktasında bazı önlemler aldıkları belirlenmiştir.

O'Keeffe ve Pearson’ın (2011) çocukların teknoloji kullanımlarını sosyal ve fiziksel aktiviteleri, aile içi ve sosyal iletişimleri açısından inceledikleri çalışmada; çocukların fiziksel ve sosyal aktivitelere daha az zaman ayırmalarının genellikle başta sosyal medya ortamları olmak üzere sanal ortamda geçirilen zamandan kaynaklandığı belirlenmiştir. Bunun yanı sıra çocukların yüz yüze ilişki kurmakta sıkıntı yaşayabildikleri ve sosyal etkileşimlerinin olumsuz etkilendiğine yönelik sonuçlara ulaşılmıştır. Bu sonuçlara göre ebeveynlerin; çocuklarının diğer sosyal ve fiziksel aktivitelere zaman ayırmamaları ve yüz yüze etkileşim kurmak yerine daha çok sanal ortamları tercih ederek aile ortamından ve sosyal çevrelerinden uzaklaşma eğiliminde olmalarını çocuklarına kısıtlamalar getirme nedenleri olarak gördükleri belirlenmiştir.

Goh, Bay ve Chen (2014) tarafından yapılan çalışmada da aşırı ve problemli teknoloji kullanımlarının ve elektronik oyunlarla aşırı zaman geçirilmesinin, fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan olumsuz etkilerinin olabileceği belirlenmiştir. Ayrıca öğrencilerin teknolojik araçları aşırı bir şekilde kullanmalarının ve elektronik oyun oynamalarının, ebeveynleri tarafından, sağlıkları ile ilgili gerekçeler gösterilerek kısıtlanabildiği sonucuna ulaşılmıştır.

Flash Eurobarometer’in (FE, 2008) “Çocuklar için güvenli İnternet” kaynaklı araştırmasında 27 adet Avrupa Birliği ülkesinden rastgele seçilen 6-17 yaş aralığındaki yaklaşık 12.750 çocuk örneklem olarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen verilere göre; ebeveynlerin çocuklarına internet kullanımına ilişkin çeşitli kurallar koydukları, filtreleme ya da izleme yazılımları kullandıkları ve bazı ebeveynlerin çocuklarının e-posta ve messenger gibi uygulamaları kullanmalarına izin vermedikleri belirlenmiştir. Ayrıca ulaşılan sonuçlar arasında ebeveynlerin %38’inin müzik ve film indirmeye izin vermedikleri bulgusu da yer almaktadır.

Aile Çevrimiçi Güvenlik Enstitüsü (Family Online Safety Institute-FOSI, 2015) tarafından yayımlanan raporda, ebeveynlerin %94’ünün çocukları ile özellikle internet

34

ve internet tabanlı uygulamalar konusunda konuştukları ve %53’ünün çevrimiçi bir takım içeriklere kısıtlamalar getirdikleri belirlenmiştir. Çalışmada özellikle ebeveynlerin metin mesajları noktasındaki tutum ve davranışları araştırılmış ve ebeveynlerin %71’inin gelen giden mesajları kontrol ettikleri, %45’inin ise çocuklarının gönderecekleri mesaj miktarına sınırlama getirdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca ebeveynlerin %88’inin çocuklarının cep telefonu ya da akıllı telefona sahip oldukları ve %73’ünün çocuklarına bu noktada zaman sınırlaması getirdikleri belirlenmiştir.

Alexiou-Ray vd.’nin (2003) yaptığı çalışmada teknoloji entegrasyonu sağlanarak öğretim uygulamalarının değiştirilmesi ile okul personeli, öğrenci ve ebeveynleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Yapılan ankette ebeveynlerin öğretim tarzı farklı olmasına rağmen teknoloji entegrasyonunun çocuklarına birçok yeni olanak sunduğunu ve öğrencilere en iyi eğitimi verme noktasında yardımcı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak ebeveynler teknolojinin bilinmeyen karanlık bir yüzü daha olduğunu ifade ederek bu noktada duydukları rahatsızlıktan dolayı tedirgin olup çocuklarının teknoloji kullanımına direnç gösterdiklerini belirtmişlerdir.

McNaughton vd.’nin (2008) çalışmasında Arttırıcı ve Alternatif İletişim (AAİ) cihazları kullanan çocukların ebeveynleriyle, AAİ teknolojisini öğrenmenin getirileri ve zorlukları üzerine 9 haftalık bir süre boyunca odak grup görüşmeleri yapılmıştır. Araştırmada ebeveynler AAİ teknolojisinin etkin bir şekilde kullanılmasının öğrenmeye yönelik önemli düzeyde destek sağladığı, bireysel araştırmalar için fırsatlar sunduğu, rol etkinliklerinde teknolojinin kullanımının öğretimi organize etme ve toplumsal düzende işlevsel kullanım fırsatlarını içerdiği yönde görüş belirtmişlerdir.

Jeffs, Behrmann ve Bannan-Ritland (2005) yaptıkları çalışmada ebeveynlerin çocuklarının eğitimde yardımcı teknolojileri kullanmaları ile ilgili özellikleri, etkileşimleri ve tutumları üzerine odaklanmışlardır. Araştırmada ebeveynler teknoloji kullanımı yoluyla öğrenme görevinin özelleştirilip bireyselleşmesinin sağlandığı ve bunun karşılığında katılım ve etkileşim için daha fazla fırsat sağlandığı yönünde görüş birliğinde bulunmuşlardır. Ayrıca ebeveynler evde çocuklarıyla birlikte teknoloji tabanlı öğretim uygulamalarına katılım göstererek etkileşim içerisinde bulunmuş ve sonuçları üzerinde olumlu yönde görüş bildirmişlerdir. Ancak yapılan bu uygulamalarda ebeveynlerin teknoloji kullanım ve yönetim becerilerinin yeterli düzeyde olmadığı ve bu konuda bilgilendirilmesi gerekliliği üzerine vurgu yapılmıştır.

35

Clark, Demont-Heinrich ve Webber’in (2005) değişik gelir düzeylerine sahip 52 ebeveyn ile yürüttükleri çalışmada ebeveynlerin BİT' in (bilgi ve iletişim teknolojileri erişimi) çocuklarının başarılarını nasıl etkilediği konusundaki yaygın görüşünü ortaya koymayı amaçlamışlardır. Tüm ebeveynler BİT yeterliliğinin önemli olduğuna karar verirken, ebeveynlerin bilgisayar ve başarı ilişkisini kavramasına ilişkin sosyo- ekonomik çizgide farklılıklar ortaya çıkmıştır. Üst gelir grubundaki ebeveynler BİT' in yeterliliğini ve erişimini sağlamış ve çocuklarının başarı için BİT yeterliliğine ihtiyaç duyduğunu belirtmişlerdir. Düşük gelir grubundaki ailelerin ise BİT yeterliliğine bağımlı olarak ihtiyaç duydukları ve daha geniş kapsamlı başarı tanımlarını benimsedikleri görülmüştür. Bunun yanı sıra tüm veliler, BİT' in eğitsel medya ortamlarının yanında eğlence aracı olarak kullanımından kaynaklı olumsuz nitelikleri hakkında endişelerini de dile getirmişlerdir. Düşük gelirli aileler ve orta gelirli aileler için ise, bu durum çocukların kullanımı veya erişimi üzerindeki sınırlamalarını haklı çıkarmıştır.

Hollingworth vd. (2011) yaptıkları çalışmada çocukların evdeki öğrenmeleri ve ebeveynlerin bu noktada teknolojiye bakış açısı sosyal sınıf farklılıkları dikkate alınarak incelenmiştir. Araştırma sonucuna göre ebeveynlerin çocuklarının teknoloji kullanımlı öğrenmeleriyle etkileşime girme girişimlerinde karşılaştıkları engeller, sosyal sınıf durumuna göre farklılaşmaktadır. Teknoloji bakımından zengin evler ve mesleki yaşamlarında veya resmi eğitimle teknolojiye erişen ve olumlu ilişkilerde bulunan orta sınıf ebeveynlerin işçi sınıfına göre çocuklarının teknoloji ile öğrenmelerine daha olumlu baktıkları ve teknolojinin çocuğunu bilgi ekonomisinde uygun bir öğrenen olarak bilgiyi inşa etmesinde katkı sağladığını düşündükleri belirlenmiştir.

Yapılan çalışmalar incelendiğinde ailelerin bilişim teknolojileri kullanımına yönelik tutumlarının genel olarak olumlu yönde olduğu, çocuklarının bilgisayar, internet ve eğitsel yazılımları kullanmalarını destekledikleri ve bu uygulamaların akademik başarıyı artıracağı görüşünde oldukları görülmektedir. Bu bulgu, teknoloji kullanımı ve etkilerini araştıran literatürde yer alan diğer çalışmalar tarafından da desteklenmektedir (Becker ve Maunsaiyat, 2002; Tanguma, Martin ve Crawford, 2002; Vicario, Henniger, Austin ve Chamblies, 2002; İşman ve Dabaj, 2004). Ancak aileler aşırı kullanımın önüne geçmek ve olası tehlikelerden koruyabilmek adına çocuklarının bilişim teknolojileri kullanımını denetlediklerini, bazı sınırlamalar getirerek kontrol altında

36

tutmak istediklerini de belirtmişlerdir. Getirilen sınırlamalrın da daha çok internet kullanımı ve sosyal ağlar üzerinde olduğu ve daha çok saat sınırlaması ve bazı sitelere erişimin engellenmesi olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Sınırlama getirmelerinin nedenleri olarak da çocuklarının psiko-sosyal ve fiziksel gelişimlerini ve aile içi ilişkileri olumsuz yönde etkileyebileciği, bağımlılık, siber zorbalık gibi durumlarla sonuçlanabileceğini belirterek ifade etmişlerdir. Bu sonuçlar yurtiçinde yapılan araştırma sonuçlarıyla parallelik göstermekle beraber öğrencilerin ve ebeveynlerin teknoloji kullanım oranlarının yurtdışında daha yüksek olduğu da ortaya çıkan sonuçlar arasında yer almaktadır. Yine yapılan araştırma sonuçlarına göre ülkemizdeki ebeveynlerin Avrupa’da ve Amerika’da yaşayan ebeveynlere göre karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı çocuklarını koruyabilecek ve yardım sağlayabilecek donanıma sahip olmadıkları ve aile koruma ve filtre yazılım kullanım oranlarının çok daha düşük olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yurtdışında yapılan çalışmalarda ebeveynlerin olası riskler ve tehlikeler konusunda daha fazla bilgiye sahip olduğu ve bu konuda özellikle aile içi iletişim ve etkileşimin olumsuz etkilenebileceği noktasında daha çok tedirgin oldukları dolayısıyla çocuklarını daha çok kontrol ederek sınırlamalar getirdikleri görülmektedir.

37

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM