• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.7. Bilişim Teknolojileri Kullanımında Olası Riskler ve Güvenlik Önlemleri

Teknolojinin her geçen gün sunduğu olanakları bir adım daha ileriye taşıdığı ve büyük bir hızla günlük hayatımızın vazgeçilmez bir unsusu olduğu göz önüne alındığında bilgisayarlar, mobil cihazlar ve internet teknolojilerinin yaşamımızdaki önemi açıkça görülebilmektedir. Fakat günümüz gelişmiş teknolojilerinden bilgisayar ve internet kullanımının hayatımızda bilgiye anında ulaşabilme, bilgiyi paylaşabilme gibi getirdiği kolaylıklar yanında çok sık ya da bilinçsiz kullanımından kaynaklanan birçok sorunu da beraberinde getirmektedir (Cengizhan, 2005). Şiddet ve cinsellik içeren, yasadışı sitelere tesadüfen ya da kolaylıkla erişilebilmesi, kötü niyetli insanlarla iletişim, bilgisayar ve internet bağımlılığı başta gelen riskler arasında yer almaktadır (Çelen, Çelik ve Seferoğlu, 2011).

Ülkemizde bilgisayar ve internet kullanımı her geçen gün hızlı bir şekilde yaygınlaşmaktadır. Özellikle çocuklar ve gençler yeni teknolojilere ilgi göstermekte, kısa zaman içerisinde internet kültürü ile iç içe olmaktadırlar. İnternetin neredeyse her eve ulaşması, internet erişimi olan ortamların sayısının hızla artması kullanıcıların internete erişimini kolaylaştırmaktadır. Ancak bu teknolojinin, eğitici yönünün olmasının yanı sıra, kullanım amacı ve çocuklar için uygun olmayan içeriğe sahip olabilmesi endişe yaratmaktadır (Yüksel ve Baytemir, 2010). Dünyanın en büyük anti virüs yazılım kuruluşlarından biri olan ESET’in yaptığı araştırmada elde edilen bulgulara göre internet kullanıcılarının %53,7’si çocukların uygunsuz içeriğe maruz kalmasını büyük bir risk ve tehdit olarak gördüklerini belirtmişlerdir (Demirel, Yörük ve Özkan, 2013). Aynı araştırmaya göre, sosyal medya üyeliği 13 yaş sınırı gerektirirken, Türkiye’deki 13 yaş altı çocukların yarısından fazlası Facebook kullanmaktadır. Sosyal medya kullanımının bu kontrolsüz artışı çocukların kişisel bilgi

20

güvenliğini de tehdit etmektedir. E-Marketer’in araştırmasında (2007), Amerika’daki çocukların %75’inin internet ortamında sunulan ürünlere erişebilmek için kişisel bilgilerini paylaşmakta bir sakınca görmedikleri belirlenmiştir. Ayrıca Avustralya’da Australian Communications and Media Authority (ACMA, 2009) tarafından yapılan bir araştırmaya göre 18 yaş altındaki 12533 katılımcının %60,2’si adı ve soyadını, %63,19’u e-posta adreslerini ve %22,8’i telefon numaralarını paylaşmaktadır. Bunun yanı sıra birçok internet sitesi, alıcının yaşı gibi herhangi bir bilgi almadan internet üzerinden tütün ürünleri ve alkol gibi ürünlerin satışını yapmaktadır. Aynı zamanda internet, çocuklar ve gençler arasında yasadışı madde kullanımına teşvik amaçlı da kullanılabilmektedir.

Çocuklar internet ve bilgisayar teknolojilerinin kullanımında teknik, psikolojik, fiziksel ve sosyal olarak şiddete maruz kalabilirler. Bu nedenle internet ve bilgisayar teknolojilerinin ne kadar kullanıldığının yanı sıra ve nasıl ve ne amaçla kullandığı da araştırılmalıdır (Çelen, Çelik ve Seferoğlu, 2011). Nitekim İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, çocukların %33’ünün internette karşılaştıkları bazı sitelerde yer alan uygunsuz içeriklerin psikolojileri üzerinde olumsuz etki meydana getirdiği saptanmıştır (Yiğit vd., 2007).

Çocuklar ve gençlerin bilgisayar ve internet kullanımında karşılaşabilecekleri olası riskler ve tehditler genel olarak aşağıdaki şekilde özetlenebilir (Canberk ve Sağıroğlu, 2007; Ertuğrul ve Keskin, 2012);

• Çocuklar bilgisayar ve internette daha fazla vakit harcayarak kendilerini hayattan soyutlayabilir.

• Aile ve sosyal hayat ile olan ilişkileri zayıflayarak kopma derecesine gelebilir. • İnternet üzerinden pornografik öğe, öfke, şiddet ve düşmanlık içeren yasa dışı

içeriğe maruz kalabilirler.

• Bilgisayar ve internette bilinçsiz bir şekilde fazla zaman harcanması bireylerde psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. • Saatler boyunca bilgisayar karşısında kalan çocuklarda; obezite veya aşırı kilo

kaybı, kas ve iskelet sisteminde ağrılar ve tutulmalar, gözlerde bozukluk gibi sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır (Çelik ve Karaaslan, 2008).

21

• Çocukların çevrimiçi ortamlarda, kendilerini veya ailelerini tehlikeye atacak kimlik bilgilerini ve adres, telefon, kredi kartı numarası gibi bilgileri üçüncü şahıslarla paylaşabilmesi ciddi problemler yaratmaktadır.

• Bağımlılığa bağlı olarak sosyal faaliyetlerde azalma, arkadaşları tarafından anlaşılamama duygusu, günlük yaşamdaki diğer iş ve kişilerin çevrimiçi yaşama engel olduğu düşüncesi aile fertlerine yeterli zaman ayırılmamasına ve aile bağlarının zayıflaması neden olabilmektedir.

• Çocuklar kendilerine gönderilen bir oyun programı, her hangi bir resim dosyası vb. gönderileri iyi niyet göstergesi olarak kabul ettiklerinde farkında olmadan virüs saldırısına, hacklenme gibi bir takım saldırılara maruz kalabilmektedirler. • Çocuklarda Türk dil yapısının bozulması, anlamsız bir yazışma dilinin oluşması

ve kültürel değerlerin geri plana atılmasıyla toplumsal ve kültürel sorunlar ortaya çıkmaktadır.

• Çocukların kendisinden yaşça büyük ve kötü niyetli kişilerle veya suç örgütleri ile iletişime geçmesi gibi durumlar olabilmektedir.

Internet platformunda; ulaşılmak istenen bilgilerin yanı sıra, erişimi uygun olmayan ve kullanımı problem oluşturabilecek bilgilerin yer aldığı ortamlar da bulunmaktadır. “Bu nedenle ebeveynler, ağ üzerinde de belirli düzeyde bir denetim sağlama hakkına sahip olmak istemektedir” (Yiğit vd., 2007). Ancak çevrimiçi güvenliğin sağlanması bir güç savaşı olarak değil bir aile işbirliği olarak algılanmalıdır. Bilgisayar ve internet kullanımı ile ilgili uyulması gereken kuralları aileler çocuklarıyla birlikte belirlemelidir. İnternetin ne zaman, ne sıklıkta, ne kadar süre ve nasıl kullanılabileceği, ne tür bilgilerin paylaşılıp paylaşılamayacağı, hangi sitelere girilmemesi gerektiği gibi internet kullanımı esnasında uyulması gereken kurallara yönelik kararlar açıkça ortaya konulmalıdır.

Ebeveynler; çocuklarının çevrimiçi ortamlarda maruz kalabilecekleri istenmeyen durumlar karşısında güvenliğin sağlanmasında öncelikli sorumlulardır. Buna rağmen yapılan araştırmalarda ulaşılan sonuçlar ailelerin gerekli bilinç düzeyine sahip olmadığını göstermektedir (Aktaş Arnas, 2005; Yalçın, 2006). Bazı ailelerin sahip oldukları birtakım sorunların nedeni olarak teknolojiyi görmeleri ya da teknolojinin neden olduğu problemleri tamamen görmezden gelmeleri söz konusu olabilmektedir (Oravec, 2000). Bazı bulguların daha da ciddi olduğu; ebeveynlerin çevrimiçi risklerin,

22

tehditlerin bazılarını önemsemedikleri ya da gerekli önlemleri almadıkları dikkat çekmektedir. Örneğin, antivirüs programı kullanımının Avrupa’daki ebeveynlerde yaklaşık %72 iken Türk ebeveynlerde sadece %46 olması düşündürücüdür. Çocukların büyük bir çoğunluğu çevrimiçi risklerle ilgili ailelerinden çok akranlarından destek almakta, % 83,4’ü internet kullanımı hakkında gerekli bilgiye sahip olduklarını düşünmekte ve yine %85’i istenmeyen durumlarla tek başlarına baş edebileceklerini düşünmektedirler. Öte yandan ailelerin teknoloji okuryazarlığı bağlamında yeterince bilgi ve farkındalığa sahip olmamaları endişe yaratmaktadır (Akbulut, 2013). Bu nedenle öncelikle ailelerin bu tehditler, riskler ve alınması gereken önlemler hususunda bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ancak izlenen aşırı koruyucu yaklaşım ve sürekli denetim paranoyası, bireylerin uygun başa çıkma stratejilerini geliştiremeyecek kadar sınırlandırılması biçiminde kendini gösterebilmektedir. Kontrol mekanizmaları olası riskleri ancak belli bir ölçüde azaltabileceği için bu riskler ve birey üzerindeki olumsuz sonuçları yapıcı bir yaklaşımla ele alınmalıdır (Akbulut ve Çuhadar, 2011).