• Sonuç bulunamadı

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.2. Yurtdışında Yapılan Çalışmalar

Alwan (2006) “An analysis of English language teachers’ perceptions of curriculum change in the United Arab Emirates” isimli doktora tez çalışmasında Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir önceki ve mevcut uygulanan programa ilişkin deneyimi olan 16 kadın İngilizce öğretmeninin program değişikliğine ilişkin bakış açıklarını anlamak amacıyla nitel desende yorumlayıcı paradigmaya dayalı bir çalışma yürütmüştür. Araştırma tekrarlanan yarı yapılandırılmış yüz yüze görüşmeler, odak grup görüşmeleri ve doküman analizinden yararlanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre programın materyaller ile uyumlu olduğu, katılımcıların kitaplar dışında herhangi bir şeyin değişmediğine ilişkin görüş birliğinde olduğu, program değişikliğine ilişkin öğretmenlerin bazı duygusal tepkiler gösterdikleri, değişiklikteki bazı kısımları onaylarken bazı durumlardan ise rahatsız oldukları ancak zaman içinde programı tanıdıkça bu duyguların olumluya doğru dönüştüğü sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca, araştırmada öğretmenlerin program değişikliklerinde iş garantilerinin olmaması, hiyerarşik bir yapı ve kontrolün olmasından dolayı söz sahibi olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada, öğretmenlerin program geliştirme süreçlerine dâhil edilerek söz sahibi olmalarının sağlanması önerilmiştir. Araştırmada ayrıca programın öğrenci değerlendirme yöntemlerinin güncellenmesi ve uygulanmamış olan ihtiyaç analizi, program

değerlendirme, öğretmenlerin hizmetçi eğitimleri ve program desteği noktalarında programın iyileştirilmesi önerilmiştir.

Nonkukhetkhong, Baldauf Jr. ve Moni (2006), “Learner-centeredness in teaching English as a foreign language” isimli çalışmalarında Tayland’da ortaokul düzeyindeki okul bağlamlarında İngilizce öğretiminde öğrenen merkezli yaklaşımın uygulanması ve buna dönük öğretmen algılarını incelemişlerdir. Beş farklı bağlamdan okuldaki öğretmenler ile yapılan görüşmeler, gözlemler ve kendini tanımlamaları (self-report) yoluyla elde etikleri verilerin sonucunda öğretmenlerin öğrenen merkezli yaklaşımı uygulamaya çalıştıkları, ancak onun altında yatan teori ile ilgili çok emin olmadıkları ve öğretmenlerin bunu uygulama düzeylerinin bu teoriyi kendi uygulamalarındaki bağlamsal sınırlıklar içerisinde nasıl anlamlandırdıklarına bağlı olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Ayrıca yeni politikanın öğretmen ve öğrencilerin yeni öğretme ve öğrenme stratejileri geliştirmesini isterken okulları yeterli olanak, kaynak ve öğrenme ortamları ile donatmadığı veya desteklemediği böylece amaçlananın gerçekçi olmadığı ve başarıya ulaşmasının imkânsız olduğunun görüldüğü de belirtilmiştir. Ayrıca yeni politikanın yaygınlaştırılması aşamasında uygulama sürecinde tüm paydaşların dikkate alınması gerektiği de önerilmiştir.

Graves (2008), “The language curriculum: A social contextual perspective” isimli çalışmasında dil programına sosyal bağlamsal bir bakışla yaklaşarak bu yaklaşımın programın öğretme öğrenme, planlama ve değerlendirme boyutlarına katkılarını ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Hedef dilin gömülü olduğu ve hedef dilin barınmadığı iki farklı bağlamın dil programını planlama ve sürdürme aşamalarındaki farklılıklar ve bu bağlamlarda nasıl program geliştirme çalışmaları yapılması gerektiğini açıklamaya çalışmış, sınıf ortamını bir öğrenme topluluğu olarak ele almıştır. Ayrıca çalışmada Türkiye bağlamına da örnek olarak yer verilmiştir. Başarılı bir program geliştirmenin nelere dayanması gerektiğini ve yenileşmenin de hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarı olmak üzere iki yönlü sağlanması gerektiğini de belirtmiştir.

Lopriore ve Djigunovic’in (2010) ve (2011) ELLIE araştırma projesi kapsamında yaptıkları “What do learners feel about English lessons?” isimli bildiri çalışmalarında ve araştırmanın sonuç raporunun ilgili bölümünde İspanya’nın Katalonya özerk bölgesinde öğrencilerin erken yaş düzeyinde aldıkları İngilizce öğrenimine ilişkin tutumları, motivasyonları gibi bireysel farklılıklarını incelemişler ve genel olarak öğrencilerin İngilizce öğrenmeye ilişkin olumlu tutuma sahip oldukları ve eğitimin ikinci yılı ile dördüncü yılında eğitimleri kıyaslandığında öğrencilerin yarısının benlik algılarının değiştiği, Katalonya

okullarında öğrencilerin tutumları üzerinde özellikle erken yaş dil öğreniminin ilk yıllarında öğretmenlerin açık bir şekilde etkili oldukları, öğrencilerin aldıkları yabancı dil eğitimini az düzeyde zor algıladıkları, kelime öğrenmenin öğrenci motivasyonunu etkileyen birincil faktör olduğu sonuçlarına ulaşmışlardır. Ayrıca öğretmenlerin erken yaş dil öğrenenlerinin tutumları, motivasyonları ve benlik algılarındaki değişimlerinin farkında olmaları gerektiğini önermektedirler.

Nguyen (2011) “Primary English language education policy in Vietnam: insights from implementation” isimli çalışmasında Vietnam’da 2011 yılından itibaren ilkokul 3. sınıflarda uygulanmaya başlanan programın uygulanmasını incelemiştir. Bu programın uygulanmasındaki hedefler açısından bir devlet ve bir özel okulu incelemiştir. Açıklayıcı durum deseninde olan çalışmada sınıf içi gözlemler ve pek çok farklı paydaşla yapılan görüşmeler yoluyla veriler toplanmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre iki okuldaki uygulamada arasında farklılıklar bulunduğu, özel okulda daha iyi sonuçların alındığı bulunmuştur. Programın ilkokul düzeyinde İngilizce’ye yeni bir başlangıç olmasına rağmen bazı alanlarda bu politikanın uygulanması ve geliştirilmesine çok az katkısı olduğu ve okullarda etkili İngilizce öğretimini aksattığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın sonunda mevcut durumda programın uygulanmasında görülen sorunlara yönelik bazı öneriler getirilmiştir.

Stec (2011) “Early language teaching and syllabuses” isimli çalışmasında erken yaş dil öğrenenlerine yabancı dil öğretim sürecini, öğretim programının rolünü, seçimini ve bir ilkokul sınıfında uygulanmasını betimlemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla Polonya’da İngilizce derslerini gözlemiş ve program tasarımı ve programın uygulanmasını etkileyen faktörleri incelemiştir. Araştırmanın sonucunda yaptığı gözlemlerden yola çıkarak bir çerçeve program önerisinde bulunmuş ve bu çerçeve program içerisinde program tasarımının nasıl olması gerektiğini aşamalar şeklinde açıklamıştır. Ayrıca programın uygulanması sırasında öğretmenlere de belli başlı öneriler getirmiştir.

Gimenez ve Tonelli (2013) çalışmalarında Brezilya’daki devlet okullarında erken yaş dil öğretimine ilişkin olarak okulun öğretmenleri, üniversite öğretim üyeleri ve eğitim otoritelerinin katılımıyla bir yerel program geliştirme deneyimini betimlemişlerdir. Sosyokültürel öğrenme yaklaşımı çerçeve olarak temele alınarak eğlenceli ve anlamlı öğrenme, disiplinler arası bilgi yapılandırması, etkileşimli görevler, kültürel farkındalık, sarmal program, bütüncül birey ve bütüncül dil bakış açıları gibi belli başlı ilkeler dikkate

alınarak ortaklaşa geliştirilen program, uygulayıcı gruplar tarafından geçerli kabul edilip uygulanmıştır. Bu programın bu dille işleyen bir dünyaya erişime ilişkin olarak görülen küresel baskıdan dolayı okullaşmanın erken dönemlerinde İngilizcenin tanıtılmasına olan ihtiyaca cevap vermesi beklendiği belirtilmiştir.

Chien (2014) “Integration of school features into Taiwanese elementary school new English curriculum” isimli ve 2010 yılından itibaren New Tapei şehrinde uygulanan ilkokul İngilizce programı ve İngilizce öğretmenlerinin kırsal bölgelerdeki okulların özelliklerini programın uygulanmasına nasıl yansıttıklarını inceleyen bir durum çalışması desenindeki çalışmasında öğrencilerin bu programa ilişkin olumlu tutumlara sahip oldukları, öğrencilerin İngilizceyi pek çok farklı etkinlikte kullanmayı ve alternatif ölçme ve değerlendirme tekniklerini tercih ettikleri bulunmuştur. Ayrıca, araştırmada İngilizce öğretmenlerin uzmanlığı ve eğitimsel yeterliğinin diğer öğretmenlerle işbirliği yaptıklarında geliştiği sonucuna ulaşılmıştır.