• Sonuç bulunamadı

San’at Yurdum İçindir !

( _ _ . / . _ _ . / . _ _ . / . _ _ )

Mefûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün ( Bahr-i Hezec )

San’at, o benim kendim için, ırkım içindir;

Kudsî bir ışık olması âfâkım içindir.

Tanrım, beni Nefî gibi şâir yarataydı, Bir an o dehâdan bana bir damla kataydı,

Dîvânımı İran’a verirdim de süsiyle, Bağdad’ı yazardım o, otuz bin ölüsüyle...

Olmaz, edebiyatın açan gülleri olmaz; Bir memleketin kuşları, bülbülleri olmaz;

Tarihi bir efsâne olup anlatılırken; Karlofça’ya Kaynarca’ya imza atılırken...

Irkım edebiyatını yapmaz iki şeyle: Mahbup ile, meyle.

Hâşa, bu çamurlar, lekeler başkasınındır ! Düşmanların al kanlı yeşil hırkasınındır !

Dördüncü Murad’ın ne duyardım ben atından İnsanlığım ulvîdir onun saltanatından.

Lâkin ne zaman kendimi her yerde bulursam, Lâkin ne zaman ben de yüz on milyon olursam,

San’at o zaman bir kuş için, bir at içindir; San’at o zaman san’at içindir !

Onlar

[1

]

( . . _ _ / . . _ _ / . . _ _ / . . _ )

Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün

Fâilâtün Fa’lün ( Bahr-i Remel )

Buruşuk bir deri, altında pürüzsüz yüzü taş, Bembeyaz bir surat, üstünde çamurdan bir baş.

Tutuşan yurdum uçar kan saçan enzârında; Uçurumdan da karanlık gözünün ka’rında.

Yatar idâmına hükmettiği bir suçsuz ölü; Kolunun sırması maslûbun ipinden örülü 2

Bir yığın kardeşimindir gülerek içtiği kan; Vatanımdır uzanıp kanlı dişinden sarkan.

Pusudur sîması, bıçaktır kılıcı;

Ona asker diyemem: Çünki hazîn, çünki acı !

Çünki serhadde ölenler de birer askerdi; Bu şeritlerle, bu formayla hep ölmüşlerdi.

1

« Onlar » dan maksad, Ankara’daki Milli Mücadeleye karşı cephe alan İstanbul’daki son Bâbıâlî ve son saraydı. Bu manzumeyi İstanbul’dan Ankara’da çıkan Sebil-ür-Reşad

gazetesinde Mehmed Âkif’e imzâm ile göndermiştim. Fakat Âkif, İstanbul’da bulunduğum için, beni muhafaza maksadiyle manzumemden imzamı çıkararak basmıştı. Manzumenin 14 Mayıs 1337 ( 27 Mayıs 1921 ) tarihli Sebil-ür-Reşad’da imza yerine, “ M „ işaretiyle çıkmasının sebebi budur.

2

Gören, ecdadımızın kanları örmüşdü sanır. Bu şeritlerde, evet, çünkü satırlar vardır,

Yumuşak cildinin altında duran çehresi taş; Düşünen bir surat, üstünde düşünmez bir baş.

Bu ne hilkatde adamdır ki fenadır, iyidir. Şimdi âcizler asar tıpkı aşiret beyidir;

Şimdi aylıklar alır, bir köle, bir kul, bir uşak; Şimdi taşdan katıdır, şimdi çamurdan yumuşak !

Demeyin siz: Bu cesedler yiyen aç gözlü herif kim ? Bu bütün gün asacak Türk arayan bir hâkim !

İşte kürsîden alıp attığı kanun kitabı İşte şirâzesi bir yanda, o bir yanda kabı !

Bu da bir hâkim ! Evet süngüsü, sehpâsiyle; Kıpkızıl fıtratının kapkara simâsiyle;

İşte kin serhoşu, tiryakisi mîzânîyle İşte kin höcceti îlâmi perişâniyle,

İşte asdıklarının töhmet olan yâdiyle, İşte ağzında mezarlıkların ebâdiyle,

İşte al kanların üstünde siyah tayfiyle. İşte “ hâin „ gibi “ hırsız „ gibi evsâfiyle;

İşte sırtında yıkık yüz evin enkaziyle, İşte Nemrûd’a tahiyyat okutan ağziyle,

Bu sizin, işte sizin hâkiminiz, mahkemeniz,

Türkün alnında yanan bir leke “ Türküz „ demeniz.

Bu çamurdur, buna hiç nisbeti yoktur belerin; Vurmayan göğsünüzündür bu çürük kan bu irin !

Kimimiz mülke etabek, kimimiz bir dâmâdı... Ben demem öyle tükenmez, upuzun bir feryad

Çok ufak, çok hecesiz, çok kısa bir âh ediniz, Yakılan bayrağınızdır, yıkılan mâbediniz.

Kalbiniz bunlara hiç merhamet etmezse bile, O çamur göğsünüzün taş kesilen kalbiyle,

Acıyın bâri sürüb gittiğiniz saltanata, Acıyın bâri o gerdûne-i ikbâle, ata;

Bâri bir haclede ördükleri som sırmanıza ! Bâri altundan asânızla, gümüş kakmanıza.

Sâde dâmâd olarak bir yüzünüz varsa sizin, Bâri şâhsında tebâh olduğunuz zevcenizin,

Kaybolan isminiz üstündeki mağrur adına, Bâri koynunda Vezîr olduğunuz bir kadına,

Ona merbut olunuz. Bâri O hâtûnu sevin, Çünkü son râşesi vardır sönecek bir alevin,

Bu cilâlarsa, yalandan yaşayan şeylerde; Çünkü Şarkın kocaman nûru akan bir yerde,

Boya çok sürmez erir, sonra muhakkak dökülür; Bir yalandır ki kanar, can çekişir, derken ölür,

Boş saraylarda kavaslar, ağalar, cariyeler, Açılan gözden uçan neşeli rûyaya döner;

O hayâlin tadı kirpiklerinizden damlar,

Bir koşan gölgeyi bir âh-ı müebbet kovalar;

Sırmanız, kordelanız, pullarınız, telleriniz Bu kemerlerle birer hâle olan belleriniz.

Çekmesin ! Çünkü yalandansa da bir şâşâadır. Bu kılıçlar, bu hâmâilli nişanlarla hayır,

Ursunuz, karhasınız hasta olan bir mülke. Belinizden uzanan şey de uzun bir teneke !

Yeter artık, bu cilâlar, bu yalan şâşâalar. El etek öpmeye memûr olan alçak paşalar.

Uçurumlar uyanın, yatmayın artık, kalkın, Ebediyyen doğamaz sandığınız fecre bakın:

Çürüyüp uçtu ufuktan gece ismindeki beş;

Kalkınız, işte güneş doğdu, güneş doğdu, güneş !

Bu büyük vâka bir al kanda güneş doğmaktır, Hani, yırtıldı kıyas ettiğiniz bayraktır.

Neye dalgın eğilen başlarınız, gözleriniz ? Bakınız: Canlanıyor can çekişen minberiniz !

Bakınız: Mâbediniz yükseliyor arşa yine ! Yurdumun hâk ile yeksân edilen sinesine.

Yine doğmuş gibi, gökmüş gibi heybet geliyor ! Yine yer yer tepeler, fırtınalar yükseliyor !

Yine bir hak oluyor, inleterek âfakı Ezilen milletimin haykırabilmek hakkı !

Yine kabil oluyor – işte bakın istersek.

Yerde çiğnenmeyib insan gibi dimdik yürümek.

Yine – lâkin ne büyük mûcizedir yârâbbi Alnımız tertemiz, ecdâdımızın alnı gibi !

Yine başlarda şerefdir fesiniz, püskülünüz; Gülecek günlerimizdir, biraz artık gülünüz;

Gülen ikbâlimiz üstünde muammâ yaşınız ! Siz sıkılmakda, fakat anlıyorum haklısınız;

Başınız böyle eğilmekte evet, haklı biraz. Kamaşan gözleriniz, çünkü, bakıp kavrayamaz:

Şu karanlıkları yırtan bu mukaddes alevi; «Çünkü bayrak denilen olmalıdır masmavi

«Çünkü altunsa, gümüşdense eğer bir zincir, « Ona idrakim ecîr olmalıdır, rûhum esir !

« Çünkü boş ânanedir hür yaşamak, hür ölmek ! « Daha bir başka olur, çünkü kelepçeyle bilek !

« Çünkü mânâsı ne bayrak diyerek ölmemizin ! « Çünkü uğrunda ölünmez ya nihâyet şu bezin !

« Çünkü çarpan yeri yok taş kesilen sînemizin. « Çünkü biz şimdi ölen nâşı sıcak annemizin.

« Arma nâmında gümüş kakmalı altun tasını, « Sancak ismindeki al kanlı ipek hırkasını,

« Kaparız, paylaşırız, her nesi var yoksa... Evet ! « Yemek içmekle biter şey midir ölmüş devlet !

« Çok acıkmışsak, o esnâda da ölmüşse Vatan, « Kanlı tırnaklarımız, dişlerimizden sarkan,

« Et değil, lokma değil, kanlı Vatan parçasıdır. « Kırılan parçasıdır, arta kalan parçasıdır.

« Koşarız ardına düşmüş de beş on tane acın, « Ararız altı asırdır yaşayan bir ağacın,

« Çürümüş dalları hâlinde kemikler, etler, « Çünkü hep böyle olur parçalanan milletler

« Çünkü insan mı kıyâs eylediniz ? Biz ki « şey » iz, « Para ismindeki bir hırsıza müstefreşeyiz.

« Hep buhârında gerindikçe doyan karnımızın « Duymayız âhını binlerce perişan ırzın

« Hepimiz bir kemik almış yalarız, mahkûmuz ! « Doyuran sahibimizdir ! Veren eller: Putumuz !

Kara yüzlerce yüzün işte şefak vaktı sesi... Dinleyin siz bunu kabilse eğer dinlemesi.

Benzer Belgeler