• Sonuç bulunamadı

Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye Karşı Elde Ettiği Diplomatik

BÖLÜM 3: 1999 SONRASI İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNDEKİ YUMUŞAMA DÖNEMİ VE

3.4. Türk-Yunan İlişkilerinde Yumuşamaya Ortam Hazırlayan Nedenler

3.4.4. Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye Karşı Elde Ettiği Diplomatik

Soğuk Savaş döneminde AB’nin Türk-Yunan politikasına baktığımızda dengeli bir politika izlediğini ve sorunlara taraf olmamaya çalıştığını görmekteyiz. Yunanistan’ın 1975’te Avrupa Topluluğuna(AT) başvurduğunda ise Türkiye’ye sahip olduğu hakları etkilemeyeceğinin güvencesi verilmiş; ancak bu güvence sadece sözde kalmış, Yunanistan 1981 ‘de AT’ye üye olmasının ardından üyeliğin kendisine getirdiği tüm avantajları Türkiye aleyhine kullanmaya başlamış ve başarılı da olmuştur (Coşkun, 2003:197).

Yunanistan’ın üyeliğinin ardından 1987’de Türkiye’nin de AB’ye üye olmak için başvuruda bulunması, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların yönelimi etkileyen önemli bir gelişme olmuştur (Aksu, 2007). Türkiye’nin AB içerisinde yer almak istemesi birlik içerisinde veto yetkisine sahip Yunanistan’ın elini güçlendirmiştir. 1999’a kadar Türkiye’nin AB üyeliğini sürekli reddederek üyelik verilmesine karşı çıkmıştır. Ayrıca Türkiye’ye AB’den gelmesi muhtemel ekonomik yardımları veto ederek, gümrük birliğini de engellemeye çalışmıştır (Oran, 2001; Coşkun, 2003:198). Aynı zamanda Türkiye’nin üyeliği konusunda çekinceli olan bazı AB ülkeleri de

77

Türkiye’yi karşılarına almak istememiş ve Yunanistan’ın vetosunun arkasına sığınmışlardır.Yunanistan’ın AB içerisinde Türkiye’ye karşı yürüttüğü düşmanca politika Türkiye’ye zarar vermiş; fakat üye ülkelerin işine gelmiştir (Ünal ve Coşkun, 2001). Yunanistan AB’ye üye olmanın da verdiği rahatlıkla iç ve dış politikalarını Türk düşmanlığı üzerine kurmuş ve bu yöndeki politikaları ile AB’nin desteğini çoğu zaman elde etmiştir.

1990 yılında Kıbrıs birliğe üyelik için başvurduğunda AB, Kıbrıs konusuna dahil olmama politikasını sürdürerek olumlu cevap vermekten kaçınmıştır. Fakat AB üyesi olan Yunanistan Kıbrıs’ın üyeliği konusunda AB üzerinden politikalar yürütmeye başlamıştır (Kurubaş, 2002). Bu çabaların da etkisiyle 1993’te AB komisyonu Kıbrıs’ın olası üyeliğinin AB için sosyo-ekonomik açıdan herhangi bir sorun yaratmayacağını ama Kıbrıs’ın toplulukla entegrasyonunun Kıbrıs meselesine barışçıl çözüm getirilmesine bağlı olduğuna karar vermiştir (Hale, 2002:254). Böylece AB artık Kıbrıs konusunda ki çekinceli durumuna son vererek genişleme dalgasının Kıbrıs Rum kesimini de içereceği mesajını vermiştir. AB bir yandan Kıbrıs sorunun çözümü için Türkiye üzerinde baskılarını arttırmış, diğer taraftan da Kıbrıs ile tam üyelik müzakerelerini başlatma konusunda ısrarlı davranmıştır. 1994’te Yunanistan, AB dönem başkanı olmasının da verdiği cesaretle Kıbrıs Rum kesiminin üyeliğinin gerçekleşmesi yönünde ki çabalarını yoğunlaştırmıştır (Kurubaş, 2002). 1997 Luksemburg zirvesinde ise Türkiye’ye aday ülke statüsü verilmemiş; fakat Kıbrıs Rum kesimi resmen aday olarak kabul edilmiştir (Coşkun, 2003). Yunanistan Kıbrıs konusunda da AB’yi arkasına almayı başarmıştır. Böylece AB burada da Yunanistan’ın yanında olduğunu göstermiştir (Kurubaş, 2002).

Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı AB’den elde ettiği desteğin bir diğer göstergesi de 1997 Kardak krizinde yaşanmıştır. AB Kardak krizi konusuna Yunan tezini benimseyerek tarafsız davranmamıştır. Yunanistan’ı haklı gördüğünü açıklamalarında belirtmiş ve Türkiye’nin AB ile ilişkilerini geliştirmesinin Kardak anlaşmazlığınıUluslararası Adalet divanına götürmesine bağlı olduğunu söylemiştir. AB üyeliği Yunanistan’a her zaman Türkiye karşısında rahatlama ve özgüven vermiştir. Görüldüğü gibi AB’ninsağladığı ekonomik ve parasal olanaklar ile bir dönem Türkiye ile işbirliği konusunu

78

gündeminden çıkaran Yunanistan, bu oluşumu siyasal amaçlarına da yansıtmıştır (Özkan, 1999:165).

Türkiye konusunda 1997’ye kadar sürekli karşı kutupta yer alan Yunanistan bir bakıma Avrupa’nın hırçın çocuğu imajına bürünmüştür. Fakat 1997 sonrasında Türkiye’ye karşı her konuda muhalefet eden ve bu haliyle uluslararası toplumlardan eleştiriler alan politikasından uzaklaşmış daha uyumlu politika yürütmeye başlamıştır. Türkiye’ye karşı barışçıl yaklaşımlarda bulunarak, 1999 Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin AB üyeliğinde ki en önemli engelini kaldırmıştır. Yunanistan bu politikasının AB ile ilişkilerine katkı sağlayacağını düşünmüştür. Böylece Yunanistan, AB nezdinde barış yanlısı gözükerek AB’den elde ettiği ekonomik yardımları hak ettiğini göstermeyi planlamıştır (Oran, 2001). Nitekim bu politikalar sonucu bütün sorunları AB ye ihale ederek sorunları adeta AB’nin sorununa dönüştürmüştür. İki ülke arasındaki sorunların çözümünde AB’nin Türkiye’ye baskı kurmasını sağlamıştır. 1999 sonrası süreçte AB üyeliği önünde ki engeli kaldırılmasıyla Türkiye AB’ye aday gösterilmiş; fakat aynı zamanda Türkiye için AB konusunda yeni engeller çıkmıştır (Kurubaş, 2002). Türkiye’nin AB üyeliği için uyması gereken kriterlerin yanında hem Yunanistan ile olan uyuşmazlıklarını hem de Kıbrıs sorunu çözmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Fuat Aksu ya göre, 1999 yılında Yunanistan’ın Türkiye’nin aday olarak kabul edilmesine ve adaylık sürecine katılmış olmasına karşı çıkmamasının doğrudan sonucu; gerek Kıbrıs sorununun gerekse Ege Denizine ilişkin sorunların Yunanistan tarafından Avrupalılaştırılmış olmasıdır (Aksu, 2004:113). Kıbrıs, Ege Denizi gibi Türkiye Yunanistan arasında sorun yaratan konularda Yunanistan’ın çabalarıyla Türkiye’nin rakibi değişmiş, yerini AB’ye bırakmıştı (Oran, 2001). Yunanistan AB üyesi olmasından dolayı elindeki kozu iyi kullanmıştır (Coşkun, 2003:199). Ayrıca AB, serbest dolaşım konusunda Türkiye politikasını Yunanistan üzerinden yürütmüştür. AB yerine Yunanistan bu konuda itiraz eden taraf olmuştur. Türkiye ve Yunanistan arasında yumuşamanın başlamasıyla Yunanistan aradan çekilmiş serbest dolaşımı istemeyen asıl taraf olan AB, Almanya, öne çıkmak zorunda kalmıştır (Alkan, 2003:83).

Yunanistan’ın 2003’ün ilk yarısında yürüttüğü AB dönem başkanlığı süresince Ege konusunda Türkiye’ye yönelik aktif politika izleyerek inisiyatif elde etmeye çalışmıştır. Yunanistan AB Parlamentosu ve Komisyonuna Türkiye’yi uzlaşmaz bir ülke gibi

79

gösterme çabaları içerisine girerek, bu inisiyatifi 2004 sonuna kadar etkili olarak kullanmıştır. Ayrıca Türk-Yunan sorunlarını AB Dönem başkanlığını İtalya’ya devrettiği AB Selanik Zirvesine taşımayı da başarmıştır (Köse, 2005:274). Yunanistan, Türkiye’nin AB’ye üyeliğini kendi politikaları doğrultusunda yönlendiren bir ülke konumuna gelmiştir.

Tüm bunlardan anlaşıldığı gibi 1999 sonrası Yunanistan’ın Türkiye’nin AB üyeliği önündeki vetosunu geri çekmesini sebebi sadece depremlerle açıklamak mümkün değildir. Nitekim iki ülke arasındaki diyalog depremler öncesinde de gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Depremler sadece ilişkilere halkın manevi desteğini de katarak yakınlaşmayı hızlandırıcı etkiye sahip olmuştur.

80

BÖLÜM 4: TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİNİ ETKİLEYEN TEMEL