• Sonuç bulunamadı

Yoğun Uygulama Döneminde Ekonomik ve Toplumsal Yapıda Modernleşme

SAYISI YILLIK HARCAMA £

3.2. Yoğun Uygulama Dönemi (1919-38)

3.2.1. Yoğun Uygulama Döneminde Ekonomik ve Toplumsal Yapıda Modernleşme

daha fazla hissedildiği görülmektedir. Bu nedenle de, ada tarihinde bu döneme kadar görülmemiş hızda bir değişim yaşanmaya başlamıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında sömürgenin İngiltere Krallığı’na yapabileceği katkının arttırılması ve Kıbrıslıların modernleşen dünyaya katılmasına yönelik çabalar bütününün etkili olduğu düşünülmektedir.

3.2.1. Yoğun Uygulama Döneminde Ekonomik ve Toplumsal Yapıda Modernleşme

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, siyasi alanda oluşan yeni dengeler ve Osmanlı ordusunun müttefikleri ile yenilgiye uğraması, İngiltere’nin beklenen adımları atması için fırsat oluşturmuştur. İngiltere’nin daha önce kiralamış olduğu adayı ilhak etme girişimleri açısından Anadolu’da gerçekleşen Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs’ın 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal sınırlarının dışında bulunması, önemli bir bahane oluşturmuştur. Lozan Antlaşması’nın (1924) ardından 1925 yılında, gelişmelerin doğal bir sonucu olarak Kıbrıs Taç Koloni ilan edilmiştir. Böylece sömürgeleştirme süreci tamamlanmıştır. İngiliz Yönetiminin adadaki konumu netleşmiş, ardından da başlatılmış olan modernleştirme çalışmalarına hız kazandırılmıştır. Söz konusu hızlanma adanın İngiliz sömürgeler zincirinde sahip olması gereken düzeye çekilmesi ve savaş sırasındaki duraklamaların telafi edilmesi ile ilgilidir ve Kıbrıs’ta önemli değişiklikler gerçekleşmesine sebep olmuştur.

İdari Örgütlenme

Yukarıda belirtilen siyasi gelişme öncelikle idari örgütlenmede bazı değişiklikleri çıkartmıştır. Krallık tarafından atanarak Ada’da görev yapan Yüksek Komiser (High Commissioner), bir yürütme konseyinin danışmanlık yaptığı Vali (Governor) ile değiştirilmiştir (Spyridakis, 1964, s.64). Önemli gelişmelerden biri de anayasanın değiştirilmesi ve buna bağlı olarak Yasama Meclisi üye sayılarının revize edilmesidir. Bu yeni anayasa ile Rum üye sayısı 9’dan 12’ye, atanmış resmi üye

sayısı ise 3’ten 6’ya çıkarılmakta, Türk üye sayısı ise eskisi gibi 3 olarak kalmaktaydı (Gazioğlu, 1997, s.60).

Yürütme konusunda ilk yıllarda uygulamaya başlanan örgütlenmenin devam ettiği görülmektedir. Merkez Britanya Krallığı’nın hakimiyeti doğrultusunda erken yıllardan itibaren yerleştirilmeye başlanan yönetim sistemi yeni bir bütünü ortaya çıkarmaktaydı. İlk yıllarda mevcut sistemi devam ettirme eğiliminin korunması, idari yapıdaki dönüşümde ani bir kırılma yerine kademeli bir geçişin öngörüldüğünü ifade etmektedir.

1926-32 yıllarında adada görev yapan Vali Roland Storrs’un (1937) bu yıllara ait anıları arasında idari işleyişe ilişkin aydınlatıcı açıklamaları bulunmaktadır. Storrs (1937, s.588) 1930 dünya mali buhranının bir sonucu olarak Kıbrıs yönetiminin gümrük gelirlerini artırmak istediğini ve bu amaçla Meclis’e yeni bir yasa taslağı sunulduğunu belirtmektedir. Tasarı Meclis tarafından reddedilmiş, fakat yönetim özel yasalarla kararı geçersiz kılmıştır. Yasa’nın meclis kararı yok sayılarak uygulamaya çalışılması ise yönetime karşı mevcut tepkileri arttırmıştır. Özellikle Rum hareketleri dikkat çekici bir boyuta ulaşmış ve 1931 yılında Vali konağı önünde İngiliz idaresinin Kıbrıs’ta istenmediği yönünde bir gösteri yapılmıştır. Gösterinin hararetlenmesi polis ve göstericiler arasında çatışma yaşanması, ahşap vali konağının ateşe verilmesiyle sonlanmıştır. Yaşananlar, yönetimde tutum farklılığına sebep olmuştur. Bu tarihten sonra Ada’da sıkıyönetim ilan edilmiştir. Toplumu temsil eden üyelerin de bulunduğu meclis geçici olarak dağıtılmış ve siyasi partiler kapatılmıştır. Belediye ve muhtar seçimi uygulaması da kaldırılmış, siyasi toplantılar, yürüyüşler yasaklanmış, hatta kilise çanlarının çalması bile izinle gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Bu yasaklama ve kısıtlamalar 1941 yılına kadar devam etmiştir (Gürkan, 2006, s.178-9). Yukarıda anlatılanlardan, emperyal devletleri etkileyen 1929-33 dönemindeki büyük bunalımın (Hobsbawm, 2003, s.77), İngiliz Krallığı ticaret ağının bir birimi olan Kıbrıs’ı da etkilediği görülmektedir. Bunalım, ekonomik boyut yanında büyük toplumsal çalkantıya da sebep olmuştur.

İngiliz İdaresini sonlandırmak isteyen Rum toplumunun 1931 isyanından sonra Yunanistan’la birleşme çabaları, örgütlenerek büyüyen bir hareket haline dönüşmüştür. Bu duruma karşı olan Türk toplumu ise önce mevcut yönetimin devam etmesini desteklemiş, ardından Rum toplumuna karşıt bir istemle Türkiye’ye bağlanma konusunda örgütlenme yönüne gitmiştir. Toplumlar arası gerginlikler çatışmalara dönüşmüştür. İngiliz Krallığı ve ada yönetimi tarafından Türk-Rum toplumlarını bir arada tutma çabalarına yönelik çözüm önerileri yapılmıştır.

Toplumsal dönüşüm karşısında idare tarafından başvurulan kısıtlamaların gerginlikleri yatıştırma konusunda sadece geçici bir çözüm olabildiği anlaşılmaktadır. Tarım ve Sanayi Gelişimi

Bu dönemde tarım gelişimine ilişkin ayrıntılı bilgiye ulaşılamamıştır. Sözü edilen savaş sonrası iyileşmelerin tarım alanında da geçerli olduğu düşünülmektedir. Ağır endüstriye sahip olmayan adanın başlıca ihraç malları arasında tarım ürünlerinin bulunması bu düşünceyi desteklemektedir.

1940 yılında Mağusa suriçinde üretim yapmakta olan Kıbrıs Ürünleri Fabrikası’nın (Cyprus Products Company) bulunduğu tarihi çevreye uyumsuz bir gelişim olması tartışma yaratmıştır. Fabrikanın, sur dışında sanayi gelişimi için tayin edilecek yeni bir bölgede gelişmesi gerektiği vurgulanmıştır. Endüstri üretimi yapılan binaların limandan uzak olmaması gerektiği ve sur dışında Gümrük Dairesi’nin güney ve güney doğusunda bulunan arazinin uygun olabileceği belirtilmektedir (SAI/1275/1935/1). Bu arazi liman ile Maraş arasında bulunmaktaydı. Söz konusu rapor Mağusa’da 1930’lu yıllarda sanayi üretimi yapılmakta olduğunu göstermektedir. Ayrıca Limasol’da üretim yapan şarap fabrikalarının da bu dönemde artan kapasiteyle sürekliliği söz konusu olmuştur. Sanayinin tarım ürünlerine bağlı gelişimi, diğer bazı sömürgelerde rastlanan ağır sanayi girişimlerinin Kıbrıs için uygun bulunmamasından kaynaklanmaktaydı.

Eğitim Sistemi

Erken dönemde oluşturulan temel eğitim sistemi işleyişinin yoğun uygulama döneminde de süreklilik gösterdiği görülmektedir. Sıradışı bir değişim söz konusu olmamış, köy kurulundan başlayarak örgütlenen eğitim sisteminin çalışmaları devam etmiştir. Konunun devamında eğitim konusuna dair birkaç uygulamaya yer verilecaktir.

Toplumdaki dönüşüm karşısında İngiliz Yönetimi’nin kontrolü elinde tutma girişimleri eğitim alanında bazı değişimlere neden olmuştur. Osmanlı Dönemi’nden beri eğitim vermekte olan İdadi okulunun ismi değiştirilerek İslam Lisesi adını almıştır. 1900’lerin başından beri Türkiye’den gönderilen öğretmen ve müdürlerle eğitim veren kurum, 1928 yılında İngiliz Müdür tarafından yönetilmeye başlanmıştır (Gazioğlu, 1997, s.64). Özellikle 1931 yılındaki isyandan sonra her alanda olduğu gibi eğitimde de sıkıyönetim uygulanmıştır.

Kıbrıslı gençlere meslek edindirme ve hatta gerekli alanlarda İngiltere’de yüksek öğrenim imkanı sağlanması girişimlerine rastlanmıştır. Bazı teknik okullarla mesleki gelişim desteklenmekteydi. Resmi kurumlarda çalışmakta olan bazı genç Kıbrıslıların İngiltere’de eğitim alarak mesleki uygulamalara daha faal bir şekilde katılmaları teşvik edilmiştir. Tez çalışmasının konusu olan mimarlık alanında bu nitelikteki bilgiler bulunmaktadır. Kamu İmar Bürosu Müdürü, İngiltere’de eğitim veren bir kurum yetkilisi olan Cecil Humphreys ile Kıbrıslı öğrencilerin mühendis olarak yetiştirilmesi ile ilgili koşulları görüşmüştür. Normal eğitim süresinin üç yıl olduğu fakat önceden eğitim almış kişiler için bu sürenin kısalabileceği ve bir yıllık bir eğitimin yeterli olabileceği belirtilmektedir (SAI/1437/1929). Bu girişimle İngiliz mimarlar arasında çalışmaları ile dikkat çeken bazı Kıbrıslılar da yetişecektir. 1940 yıllarda Kamu İmar Bürosu bünyesinde proje uygulamaları gerçekleştirecek olan mimar Costas Christofides bu kişilerden biridir.

Birçok İngiliz sömürgesinde ele alınan eğitim sistemlerindeki gelişmelerin diğer alanların önüne geçmesinin rastlantısal değil oldukça planlı bir yaklaşımın parçası olduğunu gösteren örnekler bulunmaktadır. 1925’te hazırlanmış olan ve on yıllık zaman dilimlerinde revize edilmesi öngörülen Mısır gelişim planında belli başlı alanlarda 1955 yılına kadar gerçekleşecek durumun projeksiyonu verilmektedir. Eğitim alanında beklenen gelişimin diğer tüm dallardan önde olması planlanmıştır (McLean, 1929, s.7). Sömürge yönetimlerinin birçok ülkede benzer yaklaşımlar sergilemesinin İngiliz Krallığı’nın sömürgelerindeki genel bir tutumu olabileceği ortaya çıkmaktadır.

3.2.2. Altyapı Uygulamaları

Yoğun Uygulama Dönemi kapsamında gerçekleştirilen altyapı uygulamaları temel olarak erken dönemin devamı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeler iş imkanlarının artmasına bağlı olarak kentlere göçü hızlandırmış, madencilik ve bazı sanayi üretim alanlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Ulaşım: Karayolu, Denizyolu, Demiryolu

Karayolu yapımı ve onarımı, erken dönemde oluşturulan sistemin devamı olarak, her yıl bu alan için ayrılan bütçeler dahilinde, belirlenen uygulama planına göre gerçekleştirilmiştir. Kentleri birbirine bağlayan karayolu ve bazı köy yollarının iyileştirilmesi zaten erken dönemde büyük oranda gerçekleştirilmişti. Fakat onu

izleyen dönemde artan motorlu araç trafiği nedeniyle, kent ve dışındaki yolları, bu kez de motorlu araç trafiğine uygun hale getirme çalışmaları ele alınmıştır.

Mağusa limanında 1930’lu yıllarda yapılan iyileştirmeler, buranın adadaki başlıca liman (Coode and Partners, 1956, s.10) ve Mağusa kentinin de ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı başlıca yerleşim olmasını sağlamıştır. Kıbrıs’ın kuzey batısı ile doğusunu birbirine bağlamakta olan demiryolu ile limanın ilişkisi de Mağusa kentinin bu durumunu desteklemiştir. Demiryolunun kuzey batı ucunda bulunan Lefke’de de küçük ölçekli bir endüstri yerleşimi oluşmuştur (Şekil 3.33). Eski çağlara tarihlenen bakır madenciliğinin “Cyprus Mines Corporation” tarafından 1910 civarlarında tekrardan işlenmeye başlaması ile birçok ticari mal yanında bakır madeni de demiryolu vasıtasıyla Mağusa limanına ulaştırılmakta ve dış ülkelere gönderilmekteydi.

Şekil 3.33: İngiliz Dönemi’nde Lefke’nin madencilik dolayısıyla gelişimi.

Madenciliğin Birinci Dünya Savaşı sırasında duraklaması işletmeci şirkette ve bağlantılı olarak yönetimde büyük maddi sıkıntılara yol açtığından bu durumun telafi edilmesine çalışılmıştır. Öncelikle maden cevheri çıkarma kapasitesi arttırılmıştır. Artan üretim miktarının Mağusa limanına taşınması konusunda demiryolu yetersiz

kaldığında Lefke yakınında, Kıbrıs’ın kuzey sahilinde bulunan Gemikonağı’na iskele inşa edilerek maden gemilere taşınmıştır. Kuzey sahilindeki limanların şiddetli fırtınalara maruz kalması nedeniyle kış aylarında gemilere yükleme işlemi gerçekleştirilememiş olsa da, Gemikonağı zaman zaman kullanılmıştır.

Sivil havacılık konularında da bazı gelişmelerin yaşandığına dair bilgiler bulunmaktadır. Denizyolu rotasına paralel olarak İngiltere-Hindistan arasında bulunan düzenli havayolu ulaşımının Limasol ile bağlantılı hale getirilmesi 1932’den 1939 yılına kadar sürmüştür (Castle, 1952, s.76). Posta taşımacılığının gerçekleştirilmesine yönelik bilgilere ulaşılmış, fakat yolcu taşıma konusu ile ilgili durum saptanamamıştır.

Elektrik Enerjisi Üretim ve Kullanımı

Adada elektrik enerjisi kullanımının yaygınlaştırlması çalışmalarıyla da yaşam koşullarındaki değişiklikler devam etmekteydi. 1922 yılında Belediye Elektrik Girişimcilik (Municipal Electricity Enterprises) Mağusa, Larnaka ve Baf kentlerine elektrik sağlarken, Girne belediyesi kente elektrik sağlama amaçlı şirketi 1927 yılında kurmuştur. Yavaş yavaş Güzelyurt, Platres, Pedoulas, Lefkara, Xeros, Lefke ve Geçitkale gibi bazı kırsal merkezler de kendi elektrik şirketlerini kurmuşlardır (www.eac.com.cy). Başlıca kentlerde kullanılmaya başlanan elektrik enerjisi küçük yerleşimlere doğru yaygınlaşmaya devam ederken, buna bağlı teknolojilerle de yaşamı etkilemekteydi.