• Sonuç bulunamadı

II ANAVATAN PARTİSİ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİ (1983 1991)

C) YILDIRIM AKBULUT HÜKÜMETİ (09.11.1989 – 23.06.1991)

1989 sonbaharında Başbakan Turgut Özal’ın, Kenan Evren’in yerine cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Anavatan Partisinin genel başkanlığına ve başbakanlığa Yıldırım Akbulut geçmiştir. Akbulut Hükümeti, Özal’ın başbakanlığı dönemindeki politikalarını genel anlamda devam ettirmiştir.

Bu esnada Avrupa cephesinde de Türkiye’nin başvurusu ile ilgili gelişmeler ağır aksak bir şekilde yaşanmaktadır. Brüksel Komisyonu 1989 Kasım’ında AT karar organı niteliğindeki Bakanlar Konseyi’ne sunacağı ve konseyin Türkiye’nin tam üyelik başvurusuna ilişkin temel oluşturacak “Mütalaa Raporu”nu hazırlamıştır. Türkiye ise Mütalaa Raporu’na karşılık takınacağı tutumu belirlemiştir. Ankara ile Brüksel ve diğer topluluk başkentleri arasında yürütülen dolaylı müzakereler sonucunda oluşan duruma göre üç seçenek ortaya çıkmaktadır. Bu seçenekler arasında Türkiye’nin tercihi; 1993 yılında müzakerelerin başlamasıdır. İkinci seçenek; 1993 yılından sonra belirli bir tarihte müzakerelerin başlamasıdır. Türkiye’nin daha önceden asla kabul etmeyeceğini belirttiği üçüncü seçenek ise; Konsey’den müzakereler konusunda tümüyle belirsiz bir karar çıkmasıdır. Hükümet, AT kaynaklarından edindiği bilgi ışığında, daha Mütalaa Raporu

333 Milliyet, 27 Eylül 1989.

334 Türkiye, 28 Eylül 1989’da; Özal’ın konuşmasını yaptığı gün, Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Avrupa İnsan Hakları Divanı’nın zorunlu yargı yetkisini üç yıl süre ile karşılıklı koşulu ile tanıma kararı almıştır. Konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Adalet Bakanı Oltan Sungurlu; “Avrupa Komisyonunda zorunlu yargı yetkisini tanımayan bir tek Türkiye kalmıştı” demiştir.

çıkmadan kendisi için en iyi seçenek gördüğü “Türkiye ile müzakerelere 1993’ten itibaren

başlanacaktır” ifadesinin yer alması için çalışmıştır336. Rapor çıkmadan önce Türkiye ile topluluk arasındaki görüşmeler de bir yandan ilerlemektedir. AT ile Türkiye’yi ilgilendiren konularla ilgili olarak Türk-AT Karma Parlamento Komisyonu (KPK) toplantısının yapıldığı görülmüştür. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yeni hükümet çerçevesinde Türkiye’deki siyasal gelişmeler, 1992 Tek Pazar hedefleri çerçevesinde AT ve Doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkiler, Türkiye ile AT arasındaki Ortaklık Anlaşması çerçevesinde son durum, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanındaki son gelişmeler, AT ülkelerindeki Türk işçilerin sosyal ve ekonomik hakları ve en önemli konu olan Türkiye’nin AT’ye tam üyelik talebi gibi konuların görüşüldüğü toplantılarda olumlu bir gelişme yaşanmamıştır337. Üç gün süren toplantılarda KPK Eşbaşkanı ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, gözaltı süresinin kısaltılması, AİHM’nin yetkilerinin tanınması, cezaevleri yönetmeliğinin iyileştirilmesi ve TBMM’deki ilgili komisyonlarda bekleyen idam cezalarına ilişkin yeni yasa tasarısını anlatmıştır. Devlet Bakanı Ali Bozer ise; Türkiye’nin Avrupa kıtasının güvenliği açısından sahip olduğu jeostratejik önemi ile aktif ve yapıcı bir rol oynayabileceğini söylemiş ve topluluktan Türkiye’nin tam üyelik başvurusu ile ilgili güçlü bir sinyal beklediklerini belirtmişti338.

Ankara’nın uzun süredir beklediği ve olumlu sonuçlanması için yoğun çaba sarf ettiği tam üyelik başvurusunun cevabı, 18 Aralık 1989 tarihinde gelmişti. Avrupa Topluluğu Komisyonu, tam üyelik başvurusuna verdiği yanıtta, üyelik konusunun 1993’ten önce339 müzakereye bile açılamayacağını belirterek, Türk tarafında tam bir düş kırıklığı yaşatmıştır. Buna rağmen, Türkiye ile işbirliğini güçlendirme niyetini belirterek ve Ankara Anlaşması gereği Türkiye’nin üye olma ehliyetine haiz olduğunu teyit ederek Türkiye’nin gönlünü alma yolunu seçmiştir. Türkiye’ye bekle diyen Avrupa’nın bu kararı almasındaki

336Cumhuriyet, 14 Ekim 1989. 337 Hürriyet, 1 Aralık 1989. 338 Milliyet, 1 Aralık 1989.

339 İki Almanya’nın birleşmesinin gündemde olduğu bu dönemde Topluluk, Tek senet için seçtiği hedeflere varıp varmadığını ancak 1993 yılında yapacağı değerlendirme ile anlayacağını belirtmiş, bu yüzden de genişleme hedefini 1993 yılına dek dondurmuştur.

gerekçeler; Türkiye’nin sahip olduğu aşırı nüfus ve bunun yaratacağı ekonomik problemler ve serbest dolaşım problemleri, geri kalmış ekonomi, demokrasi sorunları, insan hakları problemleri, azınlık hakları ve Kıbrıs ve Yunanistan ile yaşanan problemler olarak görülmüştür340. Konu ile ilgili konuşmasında Ali Bozer, Türkiye’ye kapının kapanmadığını,

Türkiye’nin arzularına tam anlamıyla cevap vermeyen bu raporla birlikte Komisyonun, Türkiye’nin tam üyeliğe ehil olduğunu teyit ettiğini, şimdilik AT Konseyinden Türkiye’nin tam üyeliği konusundaki siyasi iradesini daha somut bir şekilde sergilemesini beklediğini söylemiştir341. Komisyonun yayınladığı raporla ilgili düzenlediği basın toplantısında Turgut Özal daha iyimser bir tutum sergilemiş ve bu raporla birlikte Türkiye’nin AT’ye üye olabileceğinin tescil edildiğini belirtmiştir. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise raporun; kapıların Türkiye’ye kapanması, Ankara’nın dışlanması şeklinde yorumlanamayacağını söylemişlerdir342. Hükümet çevreleri raporu iyimser yorumlamışlardır. Türkiye’nin AT nezdindeki daimi temsilcisi Özdem Sanberk Avrupa’da önemli değişiklikler yaşanırken Brüksel Komisyonu’nun Türkiye ile işbirliğini derinleştirmesi yönünde karar almasının büyük siyasi önem taşıdığını vurgulamıştır343.

Ancak Komisyon raporuna göre, Avrupa Topluluğu 1993 yılından önce Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlamayı düşünmediği gibi, bu tarihten sonra da görüşmelerin ne zaman başlayacağına dair bir karar almamıştır.

1990 yılından itibaren tarafların ilişkileri farklı bir platformda sürdürmek için girişimlere başlamıştır. Brüksel Komisyonu, Türkiye ile AT arasındaki gümrük birliğinin en geç 1995 yılı sonuna kadar sağlanması, 4. mali protokolün serbest bırakılması ve diğer bazı alanlarda öneriler getiren bir paketi 6 Haziran 1990 tarihinde onaylayarak tarafların ilişkilerinde yeni bir pencere açmıştır. Komisyonun Akdeniz işlerinden sorumlu komiseri Abel Matutes tarafından açıklanan öneri paketi344, Türkiye tarafından da olumlu

340 Türkiye, 19 Aralık 1989. 341 Cumhuriyet, 19 Aralık 1989. 342 Milliyet, 20 Aralık 1989. 343 Hürriyet, 22 Aralık 1989.

344 Birand s. 356’da belirtildiğine göre; Matutes Raporu Türkiye’ye tam üyeliği unutturmak için hazırlanmıştı. Benzer bir görüş, Mehmet Uğur, Avrupa Birliği ve Türkiye, Bir Dayanak/İnandırıcılık İkilemi, 2. basım,

karşılanmıştı. Konu ile ilgili yaptığı açıklamada Bozer; “bu komisyonun işbirliği

programının etkin biçimde uygulanması konusundaki kararlılığını göstermektedir” diyerek topluluğun konuyla ilgili gösterdikleri siyasi iradenin önemini vurgulamıştır345.

Türkiye’nin gerek Komisyon raporunun Türkiye ile ilgili verdiği kararı, gerekse de başta gümrük birliğini içeren yeni öneri paketini olumlu karşılamış, buna rağmen Avrupa Topluluğu’ndan üst üste darbe yemiştir. Buna göre; AT Bakanlar Konseyi dönem başkanlığı görevini yürüten İtalya Dışişleri Bakanı Giovanni de Michelis Avusturya’nın topluluğun on üçüncü üyesi olacağını belirtmiş ve Ankara’nın tepkisini çekmişti. Dışişleri Bakanlığından konuyla ilgili yapılan açıklamada; iki Almanya’nın birleşmesi nedeniyle, bu ülkeler ile kültürel bağları çok güçlü olan Avusturya’ya öncelik tanınması düşüncesinin toplulukta oluşması Türkiye’nin imtiyazlı durumunun kaybolmasına yol açmayacak denilmiştir346. İkinci olumsuz gelişme ise Kıbrıs Rum yönetiminin tam üyelik başvurusunun incelenmesi için AT Bakanlar Konseyi için komisyona havale edilmesi olmuştur. Kıbrıs Rum Yönetiminin tam üyelik başvurusuna Ankara’nın ilk tepkisi,

“Türkiye ile AT arasındaki ilişkileri çok olumsuz etkilemez” şeklinde gelmiş yine de hoş karşılanmamıştır347.

1991 yılının Mart ayında Cumhurbaşkanı Turgut Özal, topluluk üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarına birer mektup göndererek uyarılarda bulunma ihtiyacı hissetmişti. Özal mektubunda ilişkileri açmaz olarak nitelemiş ve son gelişmeler karşısında Türk kamuoyunun durumun ciddiyetinden derin rahatsızlık duyduğunu belirtmişti. Özal mektubunda 4. mali protokolün yürürlüğe girmediğini, tekstil kotalarının arttırılma talebinin karşılıksız kaldığını anımsatmış ve Türkiye’ye karşı uygulanan ayrımcı tutumu anlamakta büyük güçlük çektiğini belirtmiştir. Özal’ın Brüksel’deki topluluk çevrelerinde uyarı olarak değerlendirilen 1 Mart tarihli mektubunun, Körfez Savaşı’nın bitiminden

İstanbul, 2004, s. 241’de; Matutes paketi, hem Türkiye’nin üyeliğini geciktirme hem de (üyelik söz konusu olmadığı sürece) Kıbrıs sorunu çözülmeden bile ilişkilerin geliştirilebileceğini gösterme amacına yönelikti şeklinde yer almıştır.

345 Cumhuriyet, 7 Haziran 1990. 346 Türkiye, 14 Temmuz 1990. 347 Hürriyet, 14 Temmuz 1990.

hemen sonra yazılması dikkat çekmiştir. Özal, mektupta, Körfez krizinin başından beri Türkiye’nin toplulukla paylaştığı ortak değerlere bağlılığını bir kez daha kanıtladığını, bunu yaparken çok önemli siyasi ve ekonomik rizikolara girdiğini belirtme ihtiyacı duymuştur. Böylece Körfez krizi boyunca Türkiye’nin takındığı tutumu anımsatmıştır. Ancak tüm bunlardan daha önemli bir gelişme Türkiye’nin Avrupa Komisyonu’nun isteğine uyarak, Gümrük Birliği anlaşmasını yürürlüğe koyma niyetini ifade etmesi olmuştur348.