• Sonuç bulunamadı

Yerli mallar› haftam›z›, Onursal baflkan›m›z

Belgede 22 6 (sayfa 55-59)

rahmetli Kemal Özden’in

2000 y›l›nda kaleme

ald›¤› makalesini tekrar

yay›nlayarak kutluyoruz.

devi olan Pirelli’nin Almanya’daki ku-rulu bulunan Continental’i alması ve çalıştırması gerek teknolojik gerekse pazarlama vb. donanım ve birikime sahiplik anlamında fazlası var eksiği yoktu. Ancak satış son noktada durdu-ruldu. Alman Continental, Alman sa-nayicilerin elinde kalmalıydı! Alman sanayicileri bu işe para ayıramıyor muydu? Çözüm kolaydı. Alman mer-kez bankası devreye girdi ve dağıtılan ucuz ve uzun vadeli kredileri alan Al-man sanayicileri o kaynaklarla gidip Continental’i aldılar. Böylece İtalyan sermayesinin Almanya’da bir alanda söz sahibi olması önlendi... Örnekleri uzatmak olanaklı...

Şimdi sormak gerekir, bizden çok daha güçlü ekonomilere sahip bu ülke-ler, üstelik sadece bir haftaya sıkışmış, sözüm ona kampanyalarla, kuru söz ve demeçlerle, fındık-fıstık, portakal yeme törenleri ile değil, yoğun bir yıla yayıl-mış, yurttaşının beynini yıkarcasına ve bir yurttaşlık sorumluluğu gereğinin mutlak heyecanını örgütleyen kampan-yalar yaparken, Almanya, İngiltere ve İtalya gibi büyük ekonomilere sahip ül-keler bile, bir alanda (bir ekonomik sek-törde) diğerinin egemenliğine, söz sahi-bi olmasına asla ve asla izin vermezken, bizim yıllar önce kurumlaştırmaya ça-lıştığımız YERLİ MALI ve TUTUM HAFTALARININ bugün unutturul-muş olması hovardalıktan öte geleceği-mize ihanet değil midir?

Dünyanın en büyük ekonomisi ol-duğu savlanan ABD, ulusal tekstil üreticisini korumak adına bornoz ve gömlek alımında dahi belli bir adet kısıtlamasını (kotası) koy-mayı gerekli görüyor. ABD’ye Güney Amerika’dan yapılan tarım ürünleri alımlarını ol-madık hile ve düzenbazlık-larla engelleme gayretin-deyken... Biz bin yıllık yoğurdumuzu hatta sü-tü ve suyu (evet! içile-cek suyu) artık mar-ketlerimizden,

ya-bancı markalı alıyoruz.

Yerli Malı Ve Tutum Haftaları Yeniden Ve Günümüz Şartlarına Uyarlanarak Başlatılmalı

Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıllarda ülkede sanayi üretiminin nere-deyse yok denecek düzeyde olması... Ekmeklik undan giyilecek elbise ku-maşına kadar her şeyin dışalım yoluy-la karşıyoluy-lanıyor olması gerçeği karşısın-da büyük önder “kılıçla kazanılan za-ferler, sabanla pekiştirilmezse kalıcı olamaz,, demişti. Yoklar içinden bir ül-ke, yıkılmış, savaşlardan bitkin düş-müş Anadolu insanından bir ulus ya-ratmak ülküsü gereği kendi kendine yetebilen bir ülke yaratmak hedefini ulusun önüne koydu. İktisadi tamami-yet olarak adlandırılan çalışma ile ülke insanına gerekebilecek her türlü mad-denin üretileceği fabrikaların kurulma-sı gündeme geldi. Etibank, Sümer-bank, Şeker fabrikaları vb. girişimler böyle doğdu. 1929’dan itibaren kendi ürettiğimiz ürünlerin tüketilmesinin, kullanılmasının teşviki için Yerli Malı

Haftaları kutlanması kararı alındı. “YERLİ MALI YURDUN MALI, HER TÜRK ONU KULLANMALI,, slogan-ları tüm yurda yayıldı. Kendi ürünü-müzün, bizim insanımızca üretilmesi, dışarıya döviz kaybının önlenmesi, o yılların gurur verici gelişimiydi, ortak heyecanın adı idi. O tarihlerdeki ulusal uyanış ve aydınlık önderliğin sağladık-ları; cumhuriyet tarihimizin en yüksek kalkınma hızı, yabancı paralara karşı TL’nin değerli kılınışı (dikkat edin, de-ğersiz değil), dış ticaret fazlası (açığı değil), açık vermeyen bütçe vb...

Cumhuriyetin ilk yıllarında büyük coşkuyla kutlanan Yerli Malı Haftaları-mız, ulusal sanayi yaratma ülkümü-zün en önemli kilometre taşı ve bayra-ğı olmuştu. Yerli Malı Haftaları bir sim-ge idi. Ve yeni kurulan cumhuriyetimi-zin geleceğine güvenle bakmasını sağ-layacak ışıktı, inançtı. Bu güzel temel-den, 1950’den başlayan süreçle vazge-çildi. Önce içi boşaltıldı. Sonra okullar-da ruhsuz törenlere indirildi. Meyve sergilerinden, tamamen unutturulan bir sürece sokuldu. 1950’den itibaren neden okullarda düzenlenen haftalar-da kuruyemiş, incir, portakal, elma vb. ürünleri sergilediğimizi anlatmadılar. Sanki bu hafta çocuklara meyve yeme töreni idi.! Oysaki genç cumhuriyetin bu ürünleri o günkü ihraç malları idi. O ürünler (meyve, fındık, tütün, vb.) dışarıya satılıyor ve elde edilen döviz-le, Türkiye’de henüz üretilmeyen ürün ve teknolojileri satın almak olanaklı oluyordu. Arap’ın petrolü, Rus’un doğalgazı neyse, bi-zim yerli mallar haftasın-da okula götürdükleri-mizde oydu. Ülkenin dö-viz girdisini sağlayan ih-raç ürünlerimiz... Bu böyle anlatılmadı, son

elli yılda..!

Yerli malı haftası demek hiç yabancı mal almamak de-ğildi. Arada anla-şılmayan, önemli olan alacağınız ya-bancı malı kendi

dö-vizinizle mi, BORÇLA mı alacağınız idi. Kendi dövizinizle alacağınız yabancı malı, teknolojiyi, istediğiniz yerden is-tediğiniz koşullarla ve rekabetin yarat-tığı olanaklarla; iyi koşullarla alırsınız, ya da borçla... Yani borcu verenin sun-duğu şartlarla, onun dayattığı fiyat ve teknolojiye(!) koşulsuz teslimiyetle... Yabancı sermaye ile kalkınabilmiş dün-yada tek bir ülke yokken, ne yazık ki son elli yıldaki yöneticilerimiz yabancı sermaye hayranı kesildiler. Ulusal sa-nayi için olmazsa olmaz; ulusal bilgi bi-rikiminin oluşturulması, ulusal tekno-loji yaratılması gayretindense imam hatip okulları açmayı ken-dilerine iş edindiler. Cumhuri-yetin son elli yılındaki yönetici-ler ilk yirmi beş yılın kazançları-nı yok etmek için ellerinden ge-leni yaptılar. 1940’larda uçak ya-pıp Avrupa ülkelerine satan Kayseri uçak fabrikasının bunla-rın elinde gazocağı fabrikasına dönüştürülmesi her şeyi anlat-mıyor mu?

Bugün Nasıl?

Cumhuriyetin ilk yıllarında İktisadi Tamamiyet diye özetle-nen kendi kendine yetebilen bir ülke yaratmanın yolu olarak gerçekleştirilen “YERLİ MALI ve TUTUM HAFTASI”, bugün amacı daha da genişletilerek ül-ke gündemine alınmalıdır. Ulu-sal sanayiinin güçlendirilmesi bağlamında, ulusal sanayi

ürün-lerinin kaliteürün-lerinin de yükseltilerek tüm dünyaya kendi markalarımızla ürün satmak hedefini önümüze koy-malıyız. Güçlü bir ulusal sanayi için ulusal bilgi birikimini ve ulusal tekno-lojimizi oluşturmak zorundayız. Çok değil yirmi beş yıl önce kurulan ASEL-SAN’ın bugün ulaştığı düzey bunun olabileceğine (üstelik elektronik sanayi gibi önemli bir sektörde) kanıttır.

Bugün ASELSAN’ın elektronikte seksen bir çeşit ürünü (kendi ulusal di-zayn ve patentle) tüm dünyaya (Al-manya,ABD dahil) sattığını kaçımız

bi-liyor... Yine ASELSAN’ın dünyanın birçok ülkesindeki savunma sanayi-elektronik ihalelerinde bir çok ulusla-rarası elektronik devlerini eleyip ihale-ler aldığını basınımız yazıyor mu?

Japon Malı Tapon Malı

Çok değil otuz yıl önce Japon malı tapon malı denirdi. Taklit ürünle başla-yan Japonlar bugün tüm dünyaya Ja-pon malını kalite ile özdeşleştirdiler. Şimdi slogan Japon satın al. Bu bize ders olmalı. Çalışırsak... Ama çalışır-sak, istersek yaparız. Yeter ki “bizden adam olmaz,, teslimiyetini, ihanetini kıralım. Ulusal bilgi birikimi, ulusal teknoloji oluşumunun önemini kavra-yalım. Bilgiyi yaratma uğraşına kay-nak aktaralım. Ülkemizi yarınlara, bu-günden hazırlayalım.

Şimdilerde kullanılmayan TÜRK MALI rumuzu yeniden tüm ürünleri-mizin üzerinde yer almalıdır. Bugün, Yerli Malları Haftaları gündeme; kali-teli ulusal sanayi ürünlerinin tüm ulus-ça sahiplenilmesi şeklinde gelmelidir. Ülkemizde üretildiği halde sırf yabancı marka hayranlığına pirim vermek adı-na yabancı isim koyma, ... dizayn vb. gibi etiketler koyma, ülke geleceğinin hovardaca harcanmasıdır. Üstelik bu ülkede, bu ülkenin insanlarınca üretil-diği halde yabancı isim koyup, sanki dış alım malıymış gibi böbürle-nerek pazar taktiği uygulayanla-rın, İtalyan markalarının protes-to gösterileri sırasında düştükle-ri acıklı komik durum da caba-sı...

Ulusal bütünlüğümüze gele-cek saldırılar karşısında ulusal savunma sanayiimiz için, ulusal bütünlüğümüz içinde tüm yurt-taşlarımızın da ortak gönenç dü-zeyinin yükseltilmesinin sağlan-ması, bu gönençle demokrasi içinde kalkınmanın sağlanabil-mesi için tek temel, ulusal sana-yiinin gelişip güçlendirilmesidir. Ulusal sanayiimizin güçlen-dirilmesiyle ancak, ülkemiz ön-der ülke, büyük ülke olabilir. An-cak ve anAn-cak ulusal sanayisi güç-lü ülkeler, gelişmiş büyük ülke-lerin piyonu olmaktan çıkar, dünya uluslar topluluğunun ba-şı dik, onurlu bir üyesi olur. 

*10 Aralık 2000 tarihinde “Yerli Malı ve Tutum Haftası” etkinlikleri çerçevesinde Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen panelde, USÝAD Onursal Baþkanı rahmetli Kemal ÖZDEN’in yaptıðı açıþ konuþması metnidir.

Deðerli Konuklar,

Ulusal Sanayici ve Ýþadamları Derneði’nce tüm yurtta sürdürülen YERLÝ MALI VE TUTUM HAFTASI etkinliklerimiz-den, Ýstanbul toplantımıza hoþ geldiniz.

Deðerli konuklarımız,

Konuþmamın hemen baþında belirtmeliyim ki; USÝAD’ ın yaptıðı bir nostalji deðildir. Amacımızı eskiyi yad etmek gi-bi anlamak, olayı hiç kavramamak olur. Tam aksine amacımız GELECEÐÝMÝZÝ KURTARMAKTIR.

Çünkü: YERLÝ MALI VE TUTUM HAFTASININ önemi kavrandıðında;

Tüketici deðil üretici toplum olacaðız.

Üretici hale gelmiþ bir toplumda ÝÞSÝZLÝK tarihe karıþır. ÝÞSÝZÝMÝZE ÝÞ BULMUÞ olacaðız.

Ulusal Sanayinin gerektireceði nitelikli iþ gücü için sanat okullarımız, gerçek SANAT OKULU haline gelecek.

 Her geçen gün artan ve azalacaðına dair hiçbir umut ıþıðı görülmeyen dıþ borcumuzun faizinin bir kısmını ödeye-bilmek için YENÝ BORÇ aramak ve ülkemiz için yeni prangalar demek olan YENÝ YÜKÜMLÜLÜKLERE imza atmayacaðız.

Borç dilenmeyen bir ülkenin, onurlu insanları olarak dünya uluslar topluluðunda BAÞI DÝK ÜYE olarak yer alacaðız.

 Ülkemiz ile ilgili kararları aynı Mustafa Kemal dönemi gibi kendi meclisimizde alabileceðiz. Baþkalarının dikte ettir-diði acı ilaçları içmek zorunda kalmayacaðız.

Örnekleri uzatmak olanaklı ancak bu kadarı da yeterli bir fikir verir sanıyorum. Yerli Malı ve Tutum Haftamız ile ama-cımız ulusal sanayisi güçlü bir ülkede, iþsizimize iþ bularak, iþi aþı olan insanlarla gönenç içinde bir ülke yaratmaktır. Ýt-hal ürün, itÝt-halatla terbiye ile geldiðimiz yer, çıð gibi büyüyen ÝÞSÝZLER ORDUSUDUR.

Bugün ülkemizdeki genel manzara tam bir dibe vuruþtur. Dar gelirlimiz, memurlarımız, iþsizlerimiz, üretici köylü-müz, esnafımız, sanayicimiz, iþadamımız, halinden memnun tek bir kesim kaldı mı?

Sanayi sitelerinin hemen hemen hepsinde kepenklerin çoðu kapalı... Açık olan, halen çalıþan iþyerlerinin tamamın-da iþçi azaltılması yaþanıyor. Ýþatamamın-damı; dönen çek ve senetten ve üstüne üstlük her geçen gün gelen yeni vergi yükleri-nin altında eziliyor, bunalıyor.

Toplum hızla rantiyeye itiliyor. Tüketici yapılıyor. Nereye kadar?... “Borç yiyen kesesinden yer” halk deyiþi hepimizin bilineni... Ama artık kesede bir þeyin kalmadıðı ve her türlü ulusal varlıðımızın ve geleceðimizin yabancılara REHÝN EDÝL-DÝÐÝ DE ortada...

Bu kötü gidiþin kader olmadıðı bilinciyle; USÝAD olarak toplumun tüm kesimlerinden, aydınlarımızdan, demokratik kitle örgütlerimizden, ULUSAL PROGRAMA destek vermelerini diliyorum. Çokuluslu þirketlerin siyasi, mali, askeri bü-yük gücünün eseri globalizm programı varsa geliþmekte olan ülkeler için de ulusal çıkarlarını savunacak ULUSAL PROGRAM var.

Deðerli konuklarımız,

Bugün 10 Aralık 2000, iki mutluluðu birden yaþıyoruz. Önce kuruluþ günlerimizdeki globalizmin rüzgarını kırdıðımız ve YERLÝ MALI VE TUTUM HAFTAMIZIN öneminin kavranılmasında, önceki yıllara oranlar çok büyük bir kabul gördüðü-müz için ve ikincisi de USÝAD’ın kuruluþunun bugün 2.yaþgünü. 10 Aralık 1998 günü kırkaltı arkadaþımız ile resmi kuru-luþunu gerçekleþtirdiðimiz ULUSAL SANAYÝCÝ VE ÝÞADAMLARI DERNEÐÝ bugün iki yaþına bastı.

Derneðimizin bugünlere geliþinde; baþta kurucular kurulumuz olmak üzere tüm üye, çalıþanlarımızın ve dostlarımı-zın katkılarına içtenlikli teþekkürü bir borç bilirim.

Derneðimiz kurulmadan önce ulusal ekonomi mücadelesini ülkemizde vermiþ ve USÝAD’a ilham kaynaðı olmuþ iki deðerli büyüðümüzü de burada anmak isterim.

Yirmi yıl önce talihsiz bir trafik kazasının aramızdan aldıðı sanayici Mümtaz Zeytinoðlu ve þu an aramızda bulunan tüm ömrünü ULUSAL EKONOMÝ savunuculuðu ile geçirmiþ Murtaza Çelikel...

Bu iki deðerli büyüðümüzün bize devrettiði bayraðı Cumhuriyetimizin yeni kuþaklarına, taþıyacaðız. Büyük Önderi-miz Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emaneti CumhuriyetiÖnderi-mize NÝCE BÝN YIL YAÞATMAK için bizim üstümüze düþen görev de budur. Halen ithal ürün cehenneminde yaþasak ta unutturulmaya çalıþılan Cumhuriyet kurumumuz YERLÝ MALI VE TUTUM HAFTAMIZI kutluyoruz. Unutturmayacaðız.... Yaþatacaðız....

Çünkü biz bu toprakları VATAN bildik.

Vatanımızı baþkalarının arazisi, ulusumuzu da bu toprakların gecekonducusu sananlara direneceðiz. Bu güzel, ulu-sal uðraþta tüm emekleri birlikte paylaþmak dileðiyle...

KISA KISA

Küresel krizle birlikte yüksek teknolojiye dayalı üretim yapan sektörlerin önemi bir kez daha orta-ya çıktı. 1.53 trilyon dolarlık ihraca-tı ile küresel krize en rekabetçi dö-neminde yakalanan Almanya bile

Belgede 22 6 (sayfa 55-59)

Benzer Belgeler