• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL TEMELLER

2.6 Konu ile İlgili Çalışmalar

2.6.2 Yer duygusu ve alt boyutları ölçme yöntem ve modelleri ile ilgili

William ve Vaske’nin (2002) çalışması, insanların bir takım yerlerle ilgili his ve duygu derecesini ölçmek, ve doğal kaynaklarla ilgili karar vermede yöneticilerin peyzajın daha derin anlamını ve özel sembolik değerleri anlamadaki yeteneğini arttırmak ve yer bağlılığı ölçek tasarımının psikometrik özelliklerini geliştirmek amaçlı tasarımlanmıştır.

Diğer ölçek çalışmaları baz alınarak yapılan bu çalışmada, bağlılığın yer bağımlılığı ve yer kimliği boyutları, yerler ve ölçek öğeleri boyunca geçerlilik ve güvenilirliğini incelenmektedir.

34

Çalışma sonuçlarına göre yer bağımlılığı ve yer kimliği çalışmaya katılan denekler aracılığıyla istatistiksel olarak ayrıştırılmıştır. Bu bağlamda yer kimliği ve yer bağımlılığı farklı iki yer bağlılığı olgusunu ölçmektedir (William ve Vaske 2002).

Nanzer (2004) yaptığı çalışmada, ABD Michigan eyaletinde oturanların yer duygusunu belirlemek için ölçek geliştirmiştir. Bu çalışmada yer duygusunun alt boyutları olarak yer bağlılığı, yer kimliği ve yer bağımlılığını ele almıştır. Veriler Michigan eyaletindeki kayıtlı seçmenler arasından 635 (345 erkek, 290 kadın) katılmıştır. Verileri toplamak için 12 maddeden oluşan ölçek kullanılmıştır ve bu ölçeğin güvenirlilik katsayısı α=0,87 olarak bulunmuştur. Çalışma sonuçlarına rağmen, cinsiyetler arasında yer duygusu açısından anlamlı bir fark bulunamamasına göre, bayanlar erkek katılımcılara göre istatiksel olarak anlamlı bir şekilde yer bağlılığı ve yer bağımlılığında yüksek puanlar elde etmişlerdir. Buna karşın erkek katılımcılar yaşadıkları eyaleti, yer kimliği alt boyutunda bayanlara göre daha yüksek değerlendirmişlerdir. Eğitim değişkeni incelendiğinde, yüksekokul ve üniversite eğitimi alan katılımcıların daha yüksek düzeyde yer duygusu sergiledikleri saptanmıştır. Bununla birlikte yaş değişkeni grup halinde incelendiğinde, 51-60 yaş arası olan katılımcıların en yüksek düzeyde yer duygusuna sahip oldukları belirlenmiştir. Bunlara ek olarak aynı bölgede yaşanan yıl miktarı ile yer duygusu arasında bir ilişki saptanmıştır. Bir yerleşim yerinde 10 yıl veya daha fazla süreli ikamet eden katılımcıların kuvvetli bir yer duygusu geliştirdikleri bulunmuştur. Katılımcıların gelir durumu ve yer duygusu arasındaki ilişkiye gelince;

gelir seviyesi 25.00 ile 100.00 arasındaki katılımcılar en yüksek düzeyde yer duygusuna sahiptir. Bir başka deyişle bu grup gelir seviyesi 100.000’nun üstünde ve 75.000 altında olan katılımcılarda daha fazla yer duygusu geliştirmişlerdir. Bu sonuçlar da bize yer duygusu ve gelir durumunun ters U hipotezi olduğunu göstermektedir (Nanzer 2004).

Shamai ve Ilatov’un 2004 yılında yaptıkları çalışmada yer duygusunun ölçüm farklılıklarından ve bu ölçümlerde olması gereken metotlardan bahsetmişlerdir.

Araştırmacılar ölçüm farklılıklarına değinerek bu yöntemlerin avantaj ve dezavantajları konusunda görüşler öne sürmektedirler. Bu bağlamda yer duygusunun çok boyutlu (birden fazla maddelerin bir boyutu ölçmesi/veya tek boyutlu (bir maddenin bir boyutu ölçmesi) ölçümlerle ele alınabileceğini savunmaktadırlar. Çok boyutlu ölçümler

35

araştırmacıya daha detaylı ve derin bilgiler sağlamasına rağmen, tek boyutlu ölçümler direk sonuçlar üzerinde durmaktadır. Bunların yanı sıra Shamai ve Ilatov (2004), yer duygusunun sadece pozitif bir tutum olmayacağını insanların olumsuz yer duygusu da geliştirebileceklerini savunmaktadır. Bu kapsamda İsrail’de yaşayan 199 yerli halk (İsrail’de doğan) ve 100 göçmen (Başka yerde doğup İsrail’e sonradan yerleşen) katılımcılar telefon görüşmesi yöntemiyle veriler toplanmıştır. Araştırmacılar katılımcılara bir cümle ile onların yerleşim yerine karşı, yerleşim bölgesine karşı ve ülkelerine karşı geliştirdikleri bağlılığı sormuşlardır. Cevaplar -5 ile +5 arasında değerlendirilmiştir. Soruya (-) puan verenler olumsuz bağlılık, (0) puan verenler nötr ve (+) puan verenler olumlu bağlılık geliştirenler şeklinde nitelenmişlerdir (Shamai ve Ilatov 2004).

Sonuçlara göre bir yerde uzun süre yaşayanlar o bölgeye karşı olumlu bağlılık geliştirmektedirler. Bu sonuçlara göre, yaş ilerledikçe de yaşanılan bölgeye karşı bir bağlılık oluşmaktadır. Aynı çalışmada eğitim durumlarına bakıldığında en az 6 yıl eğitimli olan ve 9 yıllık eğitimi olanlar karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Bir başka deyişle eğitim yılı arttıkça bağlılık oranı da artmaktadır (Shamai ve Ilatov 2004).

Yer duygusu Ölçeği 5’li Likert tipi bir ölçek olup katılımcıların yer duygusunu ölçmek için geliştirilmiştir. Bu ölçekte katılımcılar verilen maddeleri 1-Hiç Katılmıyorum ve 5-Kesinlikle katılıyorum şeklinde ifade etmektedirler.

Manning ve More’un (2002) çalışmasında, parkların peyzaj değerlerini belirlemek için yapılmış ve en çok önem arz eden değer rekreasyon değeri olarak saptanırken, ruhani değer en az önem arz eden değer olarak saptanmıştır. Buradan hareketle bu çalışmada kampüs peyzaj değerlerinin de kampüs yaşayanları tarafından belirlenmesi ve önem sıralamasının yapılması en önemli noktalardan birini oluşturmaktadır.

36 2.6.3 Kampüs çevresinde yapılan çalışmalar

Kampüsler çevresinde literatürde ise genellikle öğrencilerin alan tercihleri, ihtiyaçları, çevrenin onlar üzerindeki farklı boyutlar açısından etkileri ve uyum sağlama süreçleri ile ilgili araştırmalara rastlanmaktadır.

Abu-Ghazzeh’da (1999) yaptığı çalışmada, bir üniversite kampüsündeki açık alan kullanım nedenlerini araştırmıştır. Araştırmada aşağıdaki sorulara cevaplar aranmıştır.

1. Tercih edilen açık alan noktalarının anlamları ve değerleri nelerdir?

2. Peyzajın ve fiziksel yapının hangi özellikleri açık alan ortamlarında kullanıcılar için yer duygusunu geliştiriyor?

3. Bireylerin güncel kampüs tecrübelerinde açık alan özellikleri ne kadar ve nasıl önem teşkil etmektedir?

Bu sorulara cevaplar aramak için Abu-Ghazzeh (1999), her fakülteden 10 kişi olmak koşuluyla 140 katılımcı ile çalışmıştır. 10 kişilik her bir fakülte grubunda 1 lisansüstü, 6 lisans, 2 öğretim elemanı ve 1 idari personel bulunmaktadır. Katılım gönüllüler arasından yaşları 18-62 aralığında katılımcılarla yapılmış olup cinsiyetleri eşit olarak alınmıştır. Katılımcılara sıklıkla kampüs içerisinde ziyaret ettikleri yeler sorularak, en çok ziyaret edilen 10 açık alan belirlenmiştir. Ayrıca belirlenen bu alanların ne gibi fiziksel özellikleri (Ağaçlar, gölge, çalışmak için uygunluk, manzara, yaya akışı, sessiz alanlar vb.) olduğu saptanmıştır. Nitel method kullanılarak yapılan bu araştırmada, katılımcıların açık alan kullanım davranışlarının ele alınmasıyla, o açık alanda nelere ihtiyaç duydukları saptanmıştır. Buradan hareketle üniversite kampüslerindeki açık alan düzenlemelerinde ve peyzaj çalışmalarında kullanıcıların ihtiyaçları belirlenerek alan düzenlemelerinin yapılması gerektiği ortaya çıkmıştır (Abu-Ghazzeh 1999).

Banning ve Conard’ın (1986) çalışmasında, öğrencinin gelişimi nosyonunun, öğrencilerin çevrenin birtakım özelliklerine karşılık verdikleri değişken cevaplarla doğduğunu belirtmiştir. Öğrencilerin gelişiminin, üniversite öğrencilerinin gelişimlerinin güçlendirilmesinin genel bir adı olduğunu ve birçok çalışma içinde kişinin kendisinin çevreden daha çok önemsendiğini ve fiziksel çevrenin kullanımının

37

bu güçlendirme çalışmalarında göz önüne alınmayan bir faktör olduğunu belirtmişlerdir.

Fiziksel çevrenin davranış üzerine etkilerini vurgulamak isteyerek bunun bilincinde olan birinin, doğru bir bir planlama yapabileceğini, fakat görmezlikten gelen bir kişinin ancak bunu önemini kavrayamadığı anlamına gelebileceği üzerinde durmuşlardır.

Banning ve Conard (1986), fiziksel çevrenin üniversite öğrencilerinin gelişimine 2 şekilde katkıda bulunabileceğini söylemiştir. İlki; fiziksel çevrenin sahip olduğu özellikler öğrencinin gelişim sürecini cesaretlendirmesi, ikincisi ise fiziksel çevre tasarımı sürecinin öğrenci gelişimlerinin temelini oluşturan becerilerin kazanımlarını desteklemesidir.

Bott vd. (2006) kampüs ekolojisi kavramının, kampüsün; kampüs sakinleri, kampüs çevresi ve kampüs sakinleri davranışları olmak üzere 3 parçadan oluşan ekolojik bir sistem olarak tanımlanabileceğini söylemektedir. En önemlisi, kullanıcılar, çevre ve davranışlar arasındaki sayısız karşılıklı ilişkiler, kampüs ekolojisinin odak noktasıdır.

Bu ilişkiler arasında yer duygusu nosyonunun ve yer duygusunun kampüs ekolojisindeki rolünün tam olarak keşfedilmemiş olduğunu belirtmektedirler. Bu çalışmanın amacı yer duygusunun kampüs ekolojisinde oynadığı rolün, kampüs ekolojisini değerlendirmek ve geliştirmek için kullanılabilecek nicel bir çerçevenin oluşturulması, ve bu çerçevenin içeriğinin nasıl işlediğinin gösterilmesi yoluyla tanımlanmasıdır. Bott vd. (2006)’e göre kampüs çevresinin gelişimi ve değerlendirilmesi için yer duygusu kavramının kullanımı şarttır. Çalışmada adım adım nitel olarak bir çerçeve oluşturmuşlardır. Yer duygusu ile ilgili ilk adım olarak

İlk Adım: çevre psikolojisinin, çevre tasarımı, coğrafya ve kaynak yönetiminin disiplinlerinin geniş bir kaynak sunumu

İkinci adım. Bulunan kaynakları tertip etmek, düzenlemek üzere bir hedef grup toplanması

Üçüncü adım: bir uzmanlar kurulu bir ve ikinci adımdaki materyallerin analizi ve özetini yapması

Dördüncü adım: kampüs ekolojisini geliştirmek için rehber olabilecek çerçeveyi oluşturmak ve düzenlemek ve

38

Kampüs ekolojisinde yer duygusunun değerlendirilmesine rehberlik eden soruların oluşturulması olarak belirlemişlerdir (Bott vd. 2006).

Banning (2002) araştırmasında, öğrenci gelişimi ve binalar arası kampüs çevresi arasındaki ilişkiyi ve bu çevrenin, öğrenci gelişimini destekleyecek şekilde kullanılması üzerine tavsiyelerde bulunmuştur. Banning, birçok araştırmacının öğrenci gelişimiyle ilgili olarak kampüs deneyimiyle öğrencilerin yaşam savaşı sırasında kimlik, moral ve bilişsel gelişim olarak çok farklı tepkiler verdiği konusunda hemfikir olduğunu belirtmiştir. Banning (2002) binalar arası mekanlar ve öğrenciler arasındaki ilişkiyi incelerken; yürüme yolları, meydanlar, park alanları, yeşil alanlar, oturma seçenekleri, posterler, sanatsal yapılar, duvar yazıları gibi özellikleri almıştır. Bu özelliklerin öğrenci gelişimini üzerindeki etkileri ile ilgili iki konsept üzerinde durmuştur. İlki informal öğrenim için olan mekanlar. Bunlar fiziksel çevre içinde aldığı mesajlardır. Diğeri ise informal iletişim konuşmaları sağlayan yerlerdir (oturmak ve konuşmak için yerler).

Öğrencilerin kampüsteki binalar arasındaki alanları deneyimlerken bir takım mesajlar aldığını ve bu mesajların öğrencilerin aitlik, güvenlik, eşitlik, roller konusunda sonuçlara varmalarını sağladığını anlatmıştır. Genelde ırk, etnik köken, cinsiyet, yetenek, inanç gibi konular üzerine odaklanan Banning bu mesajların öğrencilerin gelişiminde katkıda veya tam tersi durumda rol alacağını belirtmiştir. Ayrıca bu perspektiften bakıldığında binalar arasındaki çevrenin öğrencilerin tutum ve inanışlarının gelişiminde direk ilişkili birçok öğrenim taşıdığını söylemektedir (Banning 2002). Özet olarak öğrencinin gelişiminde binalar arasındaki fiziksel yapılar ve binalar arasındaki sosyal iletişimi sağlayanlar, informal öğrenime neden olarak katkıda bulunmaktadırlar.

Banning (2002) bu çalışması sonucunda öğrencinin gelişimi için binalar arasındaki mekanların tasarımına dair birtakım önerilerde bulunmuştur.

1. Farklı öğrenci grupları, fakülte ve çalışanlar kampüs fiziksel yapıları ve bu binalar arasındaki mekanlardaki mesajlarla periyodik olarak denetleme ilişkisi içinde olmalıdır.

Bu denetlemeler yazılı ve sözlü olmayan mesajların öğrenci gelişimine pozitif veya negatif potansiyel etkileri üstünde tartışmalara yön vermelidir.

39

2. Binalar arasında kişisel güvenlik sağlanmalıdır. Öğrenciler ve diğerleri nerde durmaları, nerde oyalanmaları, nereyi ziyaret etmeleri gerektiğini hissetmelidirler.

Örneğin güvenlikle ilgili mesajlar uygun bir ışıklandırma veya acil durum telefonları ile ilişkilendirilebilir.

3. Binalar arasındaki çevreler özürlü konusu düşünülerek tasarımlanmalıdır. Eğer ki mekan fiziksel engelliler düşünülerek planlanırsa bu herkes için daha fonksiyonel olmaktadır.

4. Öğrencileri ve çalışanları oturmaya ve birbiriyle iletişime davet eden yeterli ve güvenli oturma alanları sağla

5. Yemek ve içecek satışı için seçenekler sağla. Bu tip şeyler öğrencileri bir araya getirir.

6. Öğrenci gelişimini sağlayan konuşmaların, muzik programlarının ve diğer programların sunulabileceği mekanlar sağlar

7. Gece görüntüsünü de hesaba katarak binalar arasındaki alanları gecede deneyimleyerek informal öğrenimin günün herhangi bir saati ile kısıtlanamayacağı konusuna dikkati çekmektedir (Banning 2002).

Banning (1988) çalışmasında öğrencilerin, fakültenin, çalışanların ve ziyaretçilerin kampüs çevresini farklı şekillerde kullandıklarını fakat bütün bu kampüs davranışlarını gözlemlemenin imkansız olduğunu belirtmektedir. Davranışların izler bıraktığını ve bu davranışsal izlerin kampüs üzerinde kişi ve çevresi arasındaki ilişkinin farkındalığını arttıracağının ortaya çıkması için izlenebileceği üzerinde durmaktadır (Banning 1988).

Violich (1995) çalışmasında, hem üniversite kampüsunun hem de şehrin benimsediği Berkeley isimli bir yer yapmaya giden özel alan parçalarını oluşturmayı amaçlamaktadır. Amaç geleceğe rehber olabilecek yerle ilgili kimlik fenomeninin nasıl daha iyi anlaşılabileceğini göstermektir. Violich (1995) farklı ölçek ve formdaki kent

40

alanlarının kapsamlı olarak çalışılmasından ortaya çıkan yer kimliğinin 10 özelliğinin özetini göstermektedir. Bunlar;

1. Hiyerarşi ve ölçek

2. Lokal ölçekte deneyimsel temellerin derinliği 3. Kentsel form ve kalitenin eşsizliği

4. Diğer kimlikler için ortak mekan 5. Dinamik topluluğu şekillendiren güç 6. İçerdekiler ve dışarıdakiler

7. İkili veya çoklu kimlik 8. Yerin tekliği

9. Uluslar arası jenerasyona miras olarak devamı 10 Yerin manevi özelliği

Yıldız ve Şener (2006) çalışmasında binalarla tanımlanmış dış mekanlardaki kullanım değerinin önceki araştırma sonuçlarından elde edilen faktörlerle ilişkisini incelemiştir.

Kullanım değeri kavramı, etkinliklerin çeşitliliği, etkinliklerin sıklığı, kullanım yoğunluğu ve mekanda kalış süresiyle tanımlanmıştır. Kullanım değeri üzerinde etkili olabilecek faktörler, fiziksel nitelikler, tanımlanmışlık, estetik-görsel nitelikler, yaya hareketi, bağlam, planlanmış etkinlikler, zaman aralığı ve kullanıcı profili olarak saptanmışlardır. ODTÜ kampüs çevresinde uyguladıkları bu çalışmada etkinlik sırasında rastgele seçilen 209 kişi yapılan yüz yüze ankette, hem çoktan seçmeli hem de açık uçlu sorulara cevap vermişlerdir (Yıldız ve Şener 2006).

Bağımsız değişkenler

• Fiziksel nitelikler kullanıcıların mekanlardaki havuz, yeşil alanlar, banklar, heykeller, merdivenler, yaya yolları, duvarlar ve döşemeler gibi doğal ve yapay peyzaj elemanlarından ne derece memnun oldukları ile ölçülmüştür.

• Tanımlanmışlık, algılanan tanımlanmışlık derecesi, geçiş mekanları, sınır koşulları ve çevreleyen binaların kullanım sıklığı ile ölçülmüştür.

• Estetik-görsel nitelikler, sıfat çiftleri yoluyla kullanıcıların mekanı nasıl algıladıkları saptanarak ölçülmüştür.

41

• Bağlam mekanın tüm kampüs içindeki konumu ve ulaşılabilirliğiyle ölçülmüştür.

• Mekansal düzen, mekanın algılanan biçimi, boyutları ve mekansal düzeniyle ölçülmeye çalışılmıştır.

• Önceden planlanmış etkinlikler, mekanda ne tür önceden planlanmış etkinliklerin düzenlendiği, kullanıcıların bunlara katılıp katılmadıkları ve katılıyorlarsa hangilerine katıldıkları tespit edilerek ölçülmeye çalışılmıştır.• Yaya hareketi, kullanıcıların gelip geçen insanları seyretmeyi sevip sevmedikleri, mekandaki yaya hareketinin kolaylığı ve mekandan gelip geçenlerin sıklığıyla ölçülmeye çalışılmıştır.

• Zaman aralığı, kullanıcıların en çok hangi mevsimde ve gün içinde hangi zaman aralığında mekanı daha yoğun kullandıklarını tespit ederek ölçülmeye çalışılmıştır.

• Kullanıcı profili, kullanıcıların yaş, cinsiyet, kampüsta öğrenci olarak bulundukları toplam zaman ve dış mekan kullanımı eğilimleriyle ölçülmeye çalışılmıştır.

Niceliksel araştırmaların yanında çalışmada alan gözlemlerine de yer verilmiştir.

Özetle; değişkenlerin önem sırasında tanımlanmışlık ilk sırada yer alırken sırasıyla Planlanmış etkinlikler, Mekansal düzen, Kullanıcı profili, Bağlam, Fiziksel nitelikler, Yaya hareketi, Estetik-görsel nitelikler, Zaman aralığı yer almıştır (Yıldız ve Şener 2006).

Yıldız ve Şener (2006) Fiziksel nitelikleri niceliksel analizlerde önem derecesi olarak altıncı sırada bulsalar da, hem gözlemler, hem de açık-uçlu sorulara verilen yanıtların analizine dayanarak çevrenin fiziksel niteliklerinin belirli davranış örüntülerine neden olduğunu açıkça ifade etmişlerdir (Yıldız ve Şener 2006).

2.6.4 Peyzaj değerleri ile ilgili çalışmalar

Zube (1987) yaptığı çalışmanın amacı, insanoğlu ve peyzaj arasındaki ilişkiyi farklı yönlerden kavramsallaştırmak, algılanan farklı değerleri temel alarak peyzaj ilişkilerini incelemek, peyzaj değerlerini deneysel olarak tanımlamak ve peyzaj değerleri bilgisinin kullanımının peyzaj planlama ve yönetim kararlarının oluşumundaki önemini vurgulamaktır. Zube bu çalışmada üç farklı projeyi incelemiş ve sonuç olarak alan kullanım aktivite modellerinin peyzaj algılarının gelişimi için önemli bilgi kaynağı olduğunu, aynı peyzajın farklı deneyimlere sahip insanlar tarafından farklı algılandığını, algının ihtiyaçlar ve istekler, sosyal ve kültürel yapı, ve kişisel faktörler gibi

42

farklılıklarla birlikte peyzaja olan potansiyel tepki ve değer yönelimlerinin oluşumunda payı olduğunu ve kişilerin eğer onların kişisel yararları ve değer yargıları ile uyumlu ise alan kullanım değişimlerine destekçi olduklarını saptamıştır. Ayrıca sosyal sorumluluk ve destek içeren peyzajların gelişimi için birtakım kararlar ve planlama önerileri ile etkilenen kişiler ve gruplar tarafından düzenlenen peyzaj değerlerinin anlaşılmasının da hayati önem taşıdığını belirtmiştir. Kısaca bu tür çalışmalardan elde edilebilecek değer bilgileri peyzajın etkili kullanılması için kullanılabileceği gibi, planlama ve karar verme aşamasında farklı ilgi gruplarının farklı tercihlerine çözüm yolu olabilecek, veya alternatif planlar üretilebilecektir.Manning vd. (1999) çevre değerleri ve etiklerini ölçmüş ve bu değerlerin milli parkların yönetimine olan tutumlarla ilişkilerini araştırmışlardır. Yeşil dağ milli parkı yönetimi ile ilgili olarak Vermont sakinleriyle yapılan çalışmada betimsel analiz sonuçları, Vermont sakinlerine milli parkların maddi olmayan değerlerini korumak, insan odaklı ve biyolojik ve ekolojik odaklı çevresel etiğin çeşitliliği taraftarı olmak, ekosistem yönetiminin geliştirecek konseptin ortaya çıkarılmasını desteklemek önerilerini getirmiştir. Araştırmanın sonucunda çevresel değer ve etiklerin Milli park yönetimlerine karşı çeşitli tutumların %60’ını açıkladığını saptamışlardır.

Beverly vd. (2008) Kanadanın Alberta eyaletinde, 2.4 milyon hektarlık bir çalışma alanı üzerinde, orman peyzaj değerleri ile ilgili verileri toplamak için internet haritalama uygulaması geliştirmişlerdir. Çalışma alanında 4 toplulukla anket yapılmış ve 8053 nokta alanı, 10 peyzaj değeri için haritalanmıştır. Doğal ve kültürel peyzaj özellikleriyle ilişki içinde olan çalışma alanındaki peyzaj değerleri modelini araştırmak için, alansal istatistik modelini uygulamışlardır. Peyzaj değerlerini belirlemek için Brown (2005) çalışması esas alınmış, ve bu çalışmadaki değerleri kendi çalışmaları için tutarlı bir tipoloji yaratmak adına modifiye etmişlerdir. Test katılımcılarından iki değerin çakışıp çakışmadığını, çıkarılması veya eklenmesi gereken değerleri ve tanımlamada zorlandıkları değerleri belirterek tipolojiyi değerlendirmeleri istenmiştir. Ve değerleri estetik, biyolojik çeşitlilik, ekonomik, eğitim, varoluş, tarihi veya kültürel, rekreasyonel, ruhani, geçinme, doğallık değerleri olarak belirlemişlerdir. Hangi peyzaj özelliklerinin değerler için odak noktaları ve çekicilikleri sunduğunu bularak, bazı alanların neden diğerlerinden daha değerli olduğunu ve birtakım peyzaj özelliklerinin değiştiğinde bu

43

değerlerin dağılımının nasıl değiştiğini ortaya koymayı amaçlamaktadırlar. Bu verilerin, orman yangın yönetimi planlamasında değerlerin yüksek yoğunlukta olduğu yerlere göre peyzaj zonlarını belirleyerek, yangının etkilerini minimize etmek için sınırlı kaynakların nerede kullanılması gerektiğini göstermesi açısından kullanılabileceğini planlamışlardır. Peyzaj değerlerinin alan modelinin, değerler için odak noktaları ve çekiciler olarak hizmet eden peyzaj özelliklerini yansıtacağını beklemektedirler. Bunlar;

değerli bulunan alanlara ulaşım sağlaması açısından yollar, değerlere erişim ve yönlendirmesi açısından su kütleleri ve insanların ve değerlerin alansal olarak yoğunlaştığı topluluklardır. Verileri, haritalanmış değerlerle ilişkili olan en yakın topluluk, suya uzaklık, yol yoğunluğunu ve değer türleri arasındaki sonuçları karşılaştırırarak hesaplamışlardır. Rekreasyonel, doğallık, varoluş ve biyolojik çeşitlilik değerlerinin, ekonomik, tarihi veya kültürel ve ruhani değerlere göre daha büyük alan ölçeklerinde kümeleşmiş olduğunu tespit etmişlerdir. Maksimum kümelemenin, peyzaj özelliklerinin değerlerin odak noktaları ve çekicilikleri olmasından hareketle, değerlerin alansal modelini etkiledikleri düşüncesiyle yol yoğunluğu ile pozitif yönde ilişkili olduğu ve suya olan uzaklıkla da negatif yönde ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak bu çalışma ile, ilgi çekici bölgelerin bulunması ve yangın yönetim planı için

Wardell (2005) içinde yaşadıkları peyzajda yer duygusu geliştirerek birbirine bağlanmaktadır fikrinden yola çıkarak bilimsel bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmaya göre katılımcılar 13 peyzaj değerini 3 ana temada gruplamıştır. Bu gruplamalarda peyzaj değerlerinin, sembolik (hayatın devamı, biyolojik çeşitlilik, iyi hissetme, gelecek değeri, terapi, estetik ve ruhani değerler), kültürel ve sosyal (rekreasyon, tarihi, kültürel ve bilgilendirme değerleri) ve somut yarar sağlayan (ekonomik, varoluş) özelliklerini yansıttığını belirtmiştir. Bu çalışmada, zaman içinde peyzajla olan birliktelikle, peyzaj

Collins ve Kearns (2008) yaptıkları çalışmalarında, Yeni Zelanda’nın Hawke’s Bay bölgesinde yaşayan insanların artan taleple birlikte birincil ve ikincil ev almaları sonucunda yeni yerleşim yerlerinin açılmasını incelemişler ve bu yeni yerleşim yerlerinde peyzaj değerlerinin planlama sürecine ne kadar katıldığını araştırmışlardır.

İskana açılan veya açılacak olan bölgelerdeki mahalle sakinleri ile yaptıkları görüşmelerde, peyzaj ve yer duygusu ilişkisinin yaşanılan yeri anlamlandırmada çok

44

önemli olduğunu saptamışlardır. Bu bağlamda, bölge yöneticilerinin gelişim planlarına var olan peyzaj değerlerini mutlaka dahil etmelerini ve doğal peyzaj görünümünün korunması gerekliliğini ileri sürmüşlerdir. Çünkü, bölge sakinlerinin, yaşadıkları yerin peyzaj değerleri ile nostalji, özgürlük hissi ve o mekana ait olma duygusunu geliştirdiklerini saptamışlardır.

Benzer Belgeler