• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM BULGULAR VE YORUM

5.1. Sonuçlar

5.1.1. Yeniden Kabullerin Tanımlayıcı Sonuçları

Bu çalışmada, genelde kadınların, erkeklere oranla daha fazla hastaneye yeniden başvuruda bulundukları sonucuna ulaşılmış olsa da, en çok yeniden kabul gösteren yaş aralığı olan 65 yaş ve üstünün %52,5’ini erkeklerin oluşturması önemlidir. Yeniden kabul sıklıkları yaş açısından irdelendiğinde ise en çok sıklığın %29,7 (122 yatış) ile 65 yaş ve üstünde, sonra çok az bir farkla %29 (120 yatış) ile 50-64 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Yine aynı şekilde 50-64 yaş aralığında ise erkeklerin kadınlardan azda olsa daha fazla tekrar hastaneye başvurduğu görülmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki yeniden kabul hastalarının %58,7’sini 50 yaş ve üstü hastalar oluşturmaktadır. Yine 50 yaş üstü grubun % 50,4’ünü 65 yaş ve üstü grup oluşturmaktadır. Bu durum A.B.D.’de yeniden kabullerin önlenmesinde 65 yaş üstüne odaklanmasını doğrulamaktadır. Literatür bakıldığında, benzer şekilde

Johansen (1994) yaptığı çalışmada da yeniden kabullerin 50 yaş ve üzerinde arttığı sonucuna ulaşmıştır (Johansen, Nair, & Bond, 1994). Yine Krumholz (1997) çalışmasında kalp yetmezliği hastalığı yeniden kabullerinde erkek cinsiyetini risk faktörü olarak tanımlamıştır (Krumholz, ve diğerleri). Chambers (1990) ise bu çalışmanın sonuçlarıyla aynı sonuca ulaşmış ve yaşlı gruplarda erkek cinsiyetinin, yeniden kabul oranının fazla olduğu sonucuna varmıştır (Chambers & Clarke, 1990).

Yeniden kabuller üzerine cinsiyet faktörünü inceleyen bazı çalışmalarda da kadınların erkeklere oranla daha fazla yeniden kabul başvurusu yaptığını ortaya konmaktadır. Nitekim kadınların erkeklere oranla daha fazla tekrar yatış yaptıklarını ortaya konmakta ve bu bir risk faktörü olarak tanımlanmaktadır (Kruse, ve diğerleri, 2013), (Benbassat & Taragin, 2000).

Çalışmanın bulguları incelendiğinde yaş ilerledikçe oransal olarak yeniden kabul hastalarının hastanede kalış süresinin uzadığı görülmektedir. Bu durum aynı zamanda yeniden kabul hastalarının maliyetlerini de arttırmaktadır.

Son tahlilde, bu çalışmanın sonuçlarına göre, kadınların erkeklere oranla yeniden kabul riskinin daha fazla olduğu söylenebilir. Ancak, bu durum yaş ilerledikçe değişmekte ve 50 yaş üstünden itibaren erkeklerin daha önemli risk faktörü olduğunu göstermektedir.

Çalışmada komorbidite durumuna ilişkin “Arındırılmış planlanmamış yeniden kabul hastalarının % 25,2’sinde komorbidite durumu mevcuttur” sonucu elde edilmiştir. Charlson indeksine göre yapılan komorbidite skorlamasında sadece bir ve ikinci gruplarda yeniden kabul hastaları görülmüş olup, üç, dört, beş ve altıncı gruplarda yeniden kabul hastasına rastlanamamıştır. Araştırmanın yapıldığı hastanenin 3. Basamak hastanesi olduğu düşünüldüğünde bu beklenilmeyen bir durumdur.

Komorbidite skoru arttıkça komplikasyonlu diyabet, orta ve şiddetli kronik böbrek yetmezliği, felç, lösemi, malign lenfoma gibi hastalık grupları yeniden kabul sıklığını arttırmaktadır.

Yaş skalası arttıkça komorbidite skoruna sahip hasta sayısı oranı %4,22’ye, önce %9,09’a sonra, %25,83’e en son 65 yaş ve üstü grupta ise %50’ye yükselmektedir. Bu durumda yaş arttıkça komorbidite skoru artmaktadır şeklinde yorumlanabilir. A.B.D.’nin yeniden kabul oranlarını düşürmek için neden 65 yaş üstüne odaklandığını doğrulayan bir veridir.

Sonuç olarak, komorbidite skoru tam dağılımını göstermese de yaşa bağlı olarak artmaktadır. Aynı şekilde, ilerleyen yaşın yeniden kabulü arttıran bir risk olmasında, komorbidite durumunun da bir etken olduğunu göstermektedir. Bu duruma göre, araştırmadaki arındırılmış planlanmamış yeniden kabul hastalarının cinsiyet dağılımının aksine %59,6 oranla erkeklerin daha fazla komorbidite skorunun olması - 1. Grup ağırlıklı olması – önemlidir. Bu durumda erkeklerin komorbidite skorunun daha fazla olması ve 50 yaş ve üzerinde daha çok erkeklerin yeniden başvuru yapması sonucunda; “komorbidite skorunun daha ileri yaş grubunda ve erkekler üzerinde etkisini daha net göstermektedir” denilebilir.

Yatış temelinde taburcu günleri irdelendiğinde ise birinci ve ikinci yatışta en çok Cuma günü taburcu olunduğu görülmektedir. Yani en çok yeniden kabul olan hastaların Cuma günü taburcu olduğu görülmektedir. Bu durumun, haftanın son günü olan Cuma günü yapılan taburculuk süreci sırasında eksik bilgilendirme ve eğitim yapılabileceği riskini arttırmaktadır. Yine uygulamada hafta sonu eve gitmek isteyen hastaların hafta sonuna doğru taburcu edildikleri gözlemlenmektedir.

Yeniden kabul hastaları %61,2’lik oranla daha çok sıfır ile yedi gün arasında hastanede kalmışlardır. Bu durum yeniden kabul hastalarının büyük komplikasyonlara maruz kalarak uzun süre hastanede kalmadığını göstermektedir. Ancak ortalama maliyet düşünüldüğünde ise yeniden kabullerin maliyetli işlemlerle sonuçlandığı şeklinde yorumlanabilir.

Yeniden kabullerin en çok 645 yatış ile cerrahi branşlarda gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun en temel sebebi çalışmanın yapıldığı hastanenin üçüncü basamak hastanesi olmasıdır. Servis bazında bakıldığında ise en çok yeniden kabul kadın hastalıkları sevisinde gerçekleşmiştir.

Yeniden kabul hastalarının ise en çok iki kez yeniden kabul sıklığı gösterdiği görülmektedir. Bu durum kronik hastalıklardan kaynaklı planlı yeniden kabullerin mümkün olduğu kadar arındırılmasından kaynaklanmaktadır.

Bazı durumlarda, hastaların ilk yatışlarının dahili branşta olup, ikinci yatışlarının ameliyatla sonuçlanması nedeniyle yeniden kabullerin cerrahi branşlara kaymasına neden olmaktadır. Yeniden kabullerin sebeplerinin en çok ilk yatıştan sonra medikal durumlarının devam etmesi yada bunu yakından ilgilendiren durumların oluşmasından kaynaklandığı görülmüştür. Bunun sebebi ise hastalığın teşhis ve tedavi sürecindeki eksikliklerden kaynaklı ya da erken taburcu olmaktan kaynaklı olabilir.

Yine aynı şekilde ikinci en çok yeniden kabul sebebi ise ilk kabulün nedeni olan cerrahi problemin devam etmesidir. Bunun sebebi ise yanlış yada yetersiz teşhis ve ameliyat olabilir. Tabiki idrar yolu daralması, böbrek taşı operasyonu gibi tekrarı olan hastalıklarda göz önünde tutulmalıdır.

Ancak en dikkat çekici husus yeniden kabul sebeplerinin %7’sini oluşturan, ilk kabuldeki cerrahi işlem sonrası bakımdan kaynaklanan komplikasyonlardır. Burada ise en çok enfeksiyon durumları dikkat çekmektedir. Enfeksiyona maruz kalmış hastaların maliyetlerinin daha yüksek olması bu sonucu iki kat önemli yapmaktadır. Bu sebeplerin alt faktörlerinin ise daha detaylı ve farklı veri setleri ile araştırılması gerekmektedir. En önemlisi hastanın evde bakımından mı kaynaklı olduğu ya da hastanenin verdiği bakım ve bilgi yetersizliğinden mi olduğu prospektif çalışmalar aracılığı ile ortaya konabilir. Ancak her koşlda

Yeniden kabul hastalarının taburcu olduktan sonra ortalama 13 gün sonra yeniden hastaneye başvurduğu görülmüştür. Bu durum erken taburcu olmaktan kaynaklı yeniden kabul risklerini azaltmaktadır. Ancak, hastanın başka kurumlarda tedavi görüp görmediği konusunda veri elde edilememektedir.

Arındırılmış planlanmamış yeniden kabul hastalarının maliyetlerine ilişkin sonuçlar şunlardır;

 Bir yeniden kabul hastasının ortalama toplam hizmet bedeli 4.012,13 TL’dir.

 Bir yeniden kabul hastasının ortalama toplam fatura bedeli 3.658,12 TL’dir.

 Bu tabloya göre her arındırılmış planlanmamış yeniden kabul hastasına verilen hizmetin maliyeti ile fatura edilen bedel arasındaki fark 354,01 TL olarak gerçekleşmiştir.

Bu veriler yeniden kabul bazında incelendiğinde ise;

 Her yeniden kabulün ortalama toplam hizmet bedeli 1.760,38 TL’dir

 Her yeniden kabulün ortalama toplam fatura bedeli 1.605,06 TL’dir

 Her yeniden kabulde oluşan hizmet bedeli ile fatura edilen bedel arasındaki fark 155,33 TL olarak gerçekleşmiştir.

Toplam 939 yeniden kabulün maliyetleri incelendiğinde toplam hizmet bedelinin 1.653.000,03 TL, toplam fatura bedelinin 1.507.147,58 TL olarak ortaya çıkmıştır. Bu durumda toplam 145.852,46 TL’lik bir fark ortaya çıkmaktadır.

İki yatışı olan bir yeniden kabul hastası ile beş ila on yatışı olan bir yeniden kabul hastasının ortalama toplam hizmet bedeli maliyeti arasında yaklaşık %133, ortalama toplam fatura bedeli maliyeti arasında yaklaşık % 120, ortalama farkta ise yaklaşık %278 artış söz konusudur.

İlaç ve malzeme bedelleri birbirine yakın rakamlar olmasına rağmen ilaç bedelinde malzeme bedeline göre yaklaşık 17 kat daha fazla fark oluşması önemli bir sonuçtur. Bunun sebepleri arasında temelde S.G.K’nın ilaç bedellerinde ciddi kesintiler yapması olduğu düşünülmektedir. Ancak bu durumun hizmet kalitesine yansıması ayrı bir çalışma ile irdelenebilir.

SGK açısından bakıldığında ise SGK’nın ödememesi gereken ikinci yatış ve sonrasının maliyeti 1.282.462,92 TL’dir.

Toplam bedel açısından en maliyetli bölüm kadın hastalıkları servisi iken bunun sebebi hasta sayısı bakımından da kadın hastalıkları servisinin önde olmasıdır. Hasta başı ortalamasına göre ise, en maliyetli servisin hem fatura bedeli hem de

hizmet bedeli kısımlarında ortopedi ve travmatoloji servisidir. Verilen hizmet bedeli ile faturalandırılan bedel arasındaki en çok fark yine kadın hastalıkları servisinde oluşmuştur. Fark ortalamalarına göre ise hasta başına en çok fark oluşan servisin beyin cerrahisi servisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Sonuç olarak, yeniden kabul hastalarının maliyetlerinin yüksek olduğu ve gelir azaltıcı sonuçlarının olduğu söylenebilir. Yatış sıklığı arttıkça ortalama maliyetin artması da oldukça önemlidir. Düşünülenin aksine çok hasta girişinin olması çok fazla kar anlamına gelmemektedir. Bu durumda, hem yeniden kabul hastalarının zararı arttırdığı yeniden kabul sıklığı arttıkça ortalama maliyetin giderek arttığı sonucuna ulaşılmıştır.