• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE İSLAM’IN ÖRGÜTLENME SÜRECİNDE KENTSEL

2.2. Ak Parti Öncesi Dönemde İslami Cemaatler ve Siyasi Örgütlenme Sürec

2.2.4. Yeniden Fethin Kalesi: Sultanbeyli

İstanbul 1453 yılında Sultan 2. Mehmet tarafından fethedilmiş, 2. Mehmet fatih unvanını almıştır. Böylece İstanbul bir Osmanlı kenti olmuş, Cumhuriyetin kurulmasına kadar başkent görevini üstlenmiştir. Erbakan da bir fetih metaforu yaratarak, İstanbul’un Müslümanlar tarafından yeniden fethinden bahsetmiş21

ve Muhammed’in bahsettiği güzel askerleri göreve davet ederek kendini mücahit olarak tanımlamıştır22.

Bu fetih için gerekli olan kalelerden ilki Sultanbeyli olmuştur. Sultanbeyli, kentin çeperinde yoksul nüfusuyla elbette İstanbul’un temsili niteliğinde değildir; ancak Cumhuriyet döneminden beri İslamcıların mekânı taşra olmuştur ve İstanbul’un taşrasının İstanbul’un fethinin kalesi olması bu bağlamda ilginçtir.

Yeni bir hegemonya kurmak isten Milli Görüşçüler için mekânda da dönüşüm gereklidir. Hegemonyanın kurulmasında kent mekânı güçlü bir belirleyici olmaktadır (Harvey, 1973). Var olan merkez ve yeni çevre ilişkileri dönüştürülürken, kentin belleksizleştirilmesi ve yeni bellek oluşturulmasında, dini sembollere ve camilere büyük görev düşmektedir23. Lefebvre’in (1992) de belirttiği gibi sınıf mücadelesi veren grupların, mekânda da aynı mücadeleyi vermesi önemli ve gereklidir. Siyasi hedefleri belirgin bir şekilde İslami yaşam biçimini yerleştirmek olan Milli Görüşçülerin kent mekânını yeniden işlevlendirmesi de yine bu yönde olmuştur. Kentin belleğinde önemli olan

21 IŞİD “Konstantiniyye” isimli yayın organı ile aynı metaforu kullanarak, İstanbul’un Müslüman

olmadığını, fethetmek için yola çıktıklarını ifade etmiştir.

22 Erbakan, başta kendini mücahit olarak adlandırmamış ancak kurduğu fetih metaforunun

uzantısında kendisine verilen bu unvanı kabul etmiştir.

23

2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 12. Cumhurbaşkanı seçilen, 2002-2014 yılları arası Başbakan olan Ak Parti eski genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, Siirt’te bir mitingde okuduğu ve hapis cezası aldığı Ziya Gökalp şiirinden bir alıntı: “Minareler süngü kubbeler miğfer,/ Camiler kışlamız/ müminler asker,/Bu ilahi ordu dinimi bekler,/Allahu Ekber,Allahu Ekber.” Bu şiirde de görüldüğü gibi camiler tahayyül edilen İslami kentin odağıdır. Aynı zamanda İslami örgütlerin eylemlerini başlattıkları yer olarak camiler politik çıkış noktası olarak da anlamlıdır. Siyasal örgütlülük ve eylem düzeyinde mekân kurucu bir öğe olarak öne çıkmıştır (Lefebvre, 1992).

59

mekânlara yerleştirilen dini semboller, yapılan camiler, İslamcı hegemonyanın kurulmasında kent mekânının işlevini göstermektedir.24

Harita 1: İstanbul İlçeler Haritası, Sultanbeyli İlçesi

Sultanbeyli; İstanbul Anadolu yakasında, Ümraniye’nin güneyinde, Kartal’ın doğusunda bulunan, 2016 ADNKS verilerine göre 324700 nüfusu bulunan, 2885 ha alan yüz ölçümüne sahip bir ilçedir. Eski bir yerleşim yeri olmayan Sultanbeyli’de yerleşimin köy ölçeğinde başlaması, kırdan kente göçün yoğun yaşandığı, gecekondulaşmanın başladığı, emek gücünün kentleştiği 1950-1980 yılları arasındaki döneme denk gelmektedir. 1950’li yıllarda tek tük yerleşimin başladığı bölge, 1957 yılında artık köy yerleşimidir. İstanbul’un diğer gecekondu bölgelerinden farklılaşmayan alan, ithal ikameci sanayinin gelişimi için gerekli ucuz iş gücünün barınma alanlarındandır. Hazine arazisi konumundaki kent

24 Gezi eylemlerini başlatan Taksim Meydanına büyük bir cami ile lüks konut ve alışveriş merkezlerinin yapılmak istenmesi, bu bağlamda değerlendirilmelidir. Diğer taraftan Topçu Kışlasının yıkılması ve Taksim Meydanına bir cami yapılması MSP’nin eski bir projesidir. Topçu Kışlası Nakşibendilerin bulunduğu 31 Mart Ayaklanmasının bastırılması sırasında etkili bir mekân olmuştur.

60

arazilerinde gecekonduların üretim süreci, devletin görece rızası ile üretilmiştir. Zira bu dönemde büyük çoğunluğu Türkiye’nin Batı’sındaki kentlerde birikmiş olan fabrikalar için gerekli iş gücüne konut üretme konusunda devletin ürettiği gerçekçi bir çözüm yoktur. Önce hemşeri, akraba ve cemaat ilişkilerine göre yapılanmış, sonraları mafyavari25

ilişkilerle üretilen gecekondu alanları, kısa vadede devletin ve işverenin işini kolaylaştırmıştır. Çıkarılan imar afları, devletin kısmi rızasını destekler niteliktedir. 1948 ve 1988 yılları arasında Türkiye’de toplam 14 tane imar affı yasası çıkarılmıştır. Bu yasalar dönemlerine göre; ilk olarak konut sorunu çözmeye yönelik göz yumma (1948-1960), gecekonduyu bir sorun olarak görmeye başlayıp, gecekondulara hizmet sağlamaya yönelik yasallaştırma (1960-1980), gecekondu tanımının genişletilmesi ile gecekonduya rant aktarma (1980-1988) biçimde içerik değiştirerek devam etmiştir (Çavuşoğlu: 2014: 215). Fakat Sultanbeyli’deki gecekondulaşmayı devletin görece rızasına indirgeyerek açıklamak hatalı olacaktır. 1987’de Sultanbeyli’nin belediye olması ile birlikte kaçak yapılaşma dikkate değer biçimde artmıştır. Hazine arazilerinin ve Sultanbeyli’de mevcut bulunan sayılı tapu sahiplerinin arsalarının talanı göz yummakla tanımlanamayacak düzeyde olmuştur. Işık ve Pınarcıoğlu’nun (2005: 266) çalışmasından anlayabiliyoruz ki, ilk zamanlar muhtarlık, daha sonra belediye eliyle kaçak yapılaşma teşvik edilmiştir.

25

Çalışma dahilindeki tüm görüşmeciler Sultanbeyli’de arazi mafyasına tanık olmadığını ifade etmiştir. Işık ve Pınarcıoğlu’nun (2005: 254) çalışmasına göre; Sultanbeyliler bölgeye mafya sokmadıklarını ifade etmişler, bu da çalışmada Sultanbeyli’nin ilk arsa sahiplerinin diğerlerine mafyalık yaptığı biçiminde yorumlanmıştır.

61 Fotoğraf 1: 1970 Yılında Sultanbeyli'de Yerleşim Kaynak: Sultanbeyli Belediyesi İmar Müdürlüğü

1970 tarihli Sultanbeyli uydu görüntüsünden anlaşılabildiği gibi, Sultanbeyli’de yerleşim daha sonra yapılacak olan TEM otoyolunun güneylinde bugünkü adıyla Fatih mahallesi dolaylarında başlamıştır.

62 Fotoğraf 2: 1982 Yılında Sultanbeyli'de Yerleşim Kaynak: Sultanbeyli Belediyesi İmar Müdürlüğü

1982 yılına ait uydu görüntüsüne bakıldığında yine açılacak olan TEM otoyolunun güneyindeki yerleşimin yoğunluğunun arttığını ve kuzeye doğru bir yerleşim aksı oluşmaya başladığı görülmektedir. 1985 yılında Sultanbeyli nüfusu 3741 kişidir. Oysa 5 yıl sonra 1990’da Sultanbeyli’nin nüfusu 82298’i bulmuştur. Bu kadar kısa bir sürede nüfusun artış hızına bağlı olarak Sultanbeyli sınırları hızla genişlemeye başlamıştır.

63 Fotoğraf 3: 2006 Yılında Sultanbeyli'de Yerleşim Kaynak: Sultanbeyli Belediyesi İmar Müdürlüğü

2006 yılı uydu görüntüsüne bakıldığında, Sultanbeyli bugünkü sınırlarına yaklaşmış yaklaşık 270 bin nüfusuyla büyük bir ilçeye dönüşmüştür.

64 Fotoğraf 4: 2010 Yılında Sultanbeyli'de Yerleşim Kaynak: Sultanbeyli Belediyesi İmar Müdürlüğü

2010 ve 2015 yılları arasında Sultanbeyli’nin büyüme hızına oranla kayda değer bir nüfus artışı yaşanmamakla beraber, nüfus artmaya devam etmiştir. Yapılı çevreye baktığımızda ise ilçenin sınırlarında mühim bir değişiklik olmamış, ancak lüks konut projeleri, alışveriş ve iş merkezleri ilçenin yapı yoğunluğunda artış yaşanmıştır.

65 Fotoğraf 5: 2015 Yılında Sultanbeyli'de Yerleşim Kaynak: Sultanbeyli Belediyesi İmar Müdürlüğü

İstanbul 1950’li yıllarda başlayan yoğun göç ile nüfusunu büyük oranda artırmıştır. Hedeflendiği gibi ucuz emek fabrikalara yığılmıştır. Kadınlar da emeğin yeniden üretimiyle ilgili alanlarda erkekler gibi çoğu kez enformel işlerde kendilerine yer bulmaktadırlar. Bu sistem, gecekondusuyla, dolmuşçusuyla, yapsatçı ve işportacısıyla Türkiye’de kapitalist kentleşmenin belli bir aşamasını oluşturmuştur (Tekeli, 1991: 171). Ancak kent yeni kullanıcıları ile birlikte yeni yollara, yeni teknik donatılara gerek duymaktadır. 1980’li yıllarda bölgeden geçeceği duyulan TEM Otoyolunun bölgeye kattığı dışsallıklar, bölgenin kısa zamanda rant değerinin ve buna bağlı nüfusunun artmasına neden olmuştur. Bir köy yerleşimi olarak kurulan Sultanbeyli 1989 yılında belediye, 1992 yılında ilçe olmuştur. 1989 yılında belediye olana kadar nüfusu yalnızca 3700’dür. 1990 yılında Sultanbeyli’nin nüfusu 80000’i geçmiştir. Çok kısa bir zamanda artan nüfus, arsa ve konut edinmede sağlanan kolaylıklar ve bölgenin Tem bağlantı yollarından sonra göç alma hızının artışı ile de ilişkilendirilebilir. 2000 yılında ilçe

66

nüfusu 175 bini bulmuştur, ancak Sultanbeyli İstanbul’un en yoksul ilçesidir. Sultanbeyli’nin 2016 ADNKS ile belirlenen güncel nüfusu 324709 kişidir.

Grafik 1: Sultanbeyli'de Nüfus Değişim Grafiği

Sultanbeyli çeşitli göç tipleri ile nüfusu büyümüş bir ilçedir. Bu göçler, ithal ikameci sanayicin gerektirdiği iç gücünün 1950’lerde biriktiği dönem, 1970’lerde TEM Otoyolunun köyün içinden geçmesi ile değerlendiği dönem, 2000’lerin sonuna doğru İstanbul’un başka ilçelerinde ikamet edenlerin ucuz konut nedeniyle Sultanbeyli’ye göç ettikleri dönem olarak sınıflanabilir. Bu farklı göç tipleri ile Sultanbeyli farklı etnik kimlikten kullanıcıları biriktirmiştir. Tuğal’ın da belirttiğine göre (2010: 73), Sultanbeyli genişlediği dönemde özellikle Karadeniz ve Kürt illerinden yoğun göç almıştır. Sultanbeyli’nin muhafazakâr ve İslamcı yapısı homojenliğini Kürt - Türk ikiliği ile kaybetmektedir. Öte yandan Kürt

67

nüfus da kendi arasında homojen değildir. Kaya’nın aktardığına göre (2009: 80) eski adıyla Gazi Mahallesinde, Şırnak, Siirt ve Hakkâri’den son göç dalgasından önce gelen (1970-1980) Kürtlerle en son göçlerle gelenleri (1990’lı yılların başları) gelenleri karşı karşıya koyma eğilimi hâkimdir. İstanbul Sultanbeyli örneğinde “nöbetleşe yoksulluk” çalışmasına göre, 1990 sonrası kente en son gelenler Kürt göçmenler ilk gelenler kadar şanslı değildir. Konut, iş ve dayanıklı tüketim malları sahipliği açısından durumları ilk gelenlere göre daha kötüdür. Işık ve Pınarcıoğlu’nun (2005) bulduğu nöbetleşe yoksulluk kavramı ile açıklanan kentsel yoksulluk el değiştirmektedir.

2.3. Ak Parti Döneminde İslamcı Hareket ve Ekonomik Alanda