• Sonuç bulunamadı

KISALTMALAR CETVELİ

1.2. Ayaş İlçesinin Coğrafi Konumu, Tarihçesi, Ayaş Kültürevi ve Envanter

1.2.2. Ayaş İlçesinin Tarihçes

1.2.2.3. Yazılı Kaynaklara Göre Ayaş

AyaĢ ile ilgili Osmanlı devri yazılı belgeleri H. 929 / M. 1523 tarihli “ Ankara Tahrir Defteri”, H. 938 / M. 1532 tarihli “ Ankara Evkaf Defteri”, H. 979 / M. 1571 tarihli “ Ankara Livası Mufassal Defteri” ve yine 979 / M. 1571 tarihli “ Ankara Livası Vakıf Defteri” dir.

Bu kaynaklardan Ankara Livasına bağlı bir kasaba olan AyaĢ‟ta 48 köyün bulunduğu anlaĢılmaktadır. Bu köylerin birçoğu adlarını ve varlıkları koruyarak günümüze kadar ulaĢmıĢtır.

H. 1308 – 1309 / M. 1890 – 1891 tarihli Ankara Vilayeti salnamesinde Ģu bilgilere yer verilmektedir. AyaĢ, batıdan Beypazarı ve Mihalıççık, güneyden Zir ve Sivrihisar, doğudan Ankara ve Yabanabad kazaları ile çevrilidir. Kaza merkezinin, Dersaadet (Ġstanbul) caddesi üzerinde, Ankara‟ya dokuz saat mesafede ve iki dağın arasında, 1949‟u erkek, 794‟ü kadın nüfus olmak üzere, 819 haneden meydana gelmiĢ olduğu seklinde bahsedilmektedir. Kaza dâhilinde 44 köy, 4637 hane, 10 han, 1 hamam, 15 kahvehane, 45 cami, 15 mescit, 7 medrese, 1 telgrafhane, 1 belediye dairesi, 2 derbent, 1 mektep-i rüĢtiye, 45 sübyan mektebi, 25 su değirmeni, 2 büyük ahĢap köprünün mevcut olduğu belirtilmektedir(Aldan,1965:25).

Kaza‟nın Karakaya mahallesinde; cilt hastalıklarını iyileĢtiren, cildi güzelleĢtiren, bedeni kuvvetlendiren ve demir madeni ihtiva eden bir kaplıcanın varlığından söz edilmektedir(Karaman,2006:23).

Kaza‟da; Bünyamin-i Veli hazretlerinin Cami-i Ģerifleri yanında, kaza büyüklerinden Vecihi PaĢazade Kemal Pasa vakfı olan bir kütüphane, burada da 325 cilt matbu kitabın muhafaza edildiği ve kazada tiftikten dokunan gayet güzel el isi çorap imal edildiğinden bahsedilmektedir. Aynı salnamede; ilçe merkezinde 19 erkek, 6 kadın olmak üzere toplam 25 gayr-i müslim nüfusun varlığından söz edilmektedir. H. 1311 –

1318 / M. 1893 – 1900 tarihli Ankara Vilayeti Salnamelerinde de; hemen hemen aynı bilgiler bulunmaktadır. H. 1320 / M. 1902 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesinde yukarıdaki bilgilere ek olarak; H. 1318 / M. 1900 yılında AyaĢ‟ta 5 cami, 1 medrese, 3 çeĢme, 4 sübyan mektebinin inĢa ve tamir edildiği, salnamenin yazıldığı tarihte; ilçedeki rüĢtiye mektebine 70, sübyan mektebine ise 1530 erkek, 764 kız öğrencinin devam ettiği belirtilmektedir(Karaman,2006:23).

AyaĢ‟a çok yakın olan Beypazarı ilçesinde Osmanlı döneminde tiftikten sof imal edilmekteydi, XVII. Yüzyılda yılda 1000 kantar sof ipliği üretildiği belirtilmektedir (Ġnalcık, 2008, 285). AyaĢ ilçesinde de sof dokuma tezgâhlarının bulunduğu ve bu mıntıkaya ait damga eminliğinin bir yahudiye verilmiĢ olduğu açık bir Ģekilde belgelenmektedir. Ankara ġeri‟ye siciline ait 14 numaralı defterin 997 sayılı vesikasında 1023h. 1614 tarihli fermanda tiftiğe yapağı yünün karıĢtırılması sebebiyle kalitenin bozulduğu eskiden olduğu gibi sofların tiftikten dokumanın gerekliği ferman edilmiĢtir. Ankara yöresindeki dokuma sofları parlaklığı, inceliği, renk çeĢidi ile dünyanın dört bir yanında rağbet görmüĢtür(Aldan,1965:32). Sofu tezgâhlarda dokuyan ve iĢleyen ustalar genellikle müslüman; yıkama, cendereleme ve boyama yapan ustalar ise gayri müslimlerdi(Ġmer,1997:65).1839 yılına kadar Osmanlı, iĢlenmiĢ tiftik ihracatında yeryüzünde rakipsiz iken, izlenen yanlıĢ politikalar, özellikle Ankara‟daki iç karıĢıklıklar, otorite boĢluğu ve dünya ticaretinin baĢka ülkelere kayması, Ġngiliz dokumacılığının geliĢmesi gibi nedenlerden etkilenerek tiftik ve sof üretiminde gerileme kaydetmiĢtir. Bu geliĢmeler Ankara ve civarındaki dokumacılığı etkilemiĢ, 1827 yılında toplam 565 sofçunun kaldığı tespit edilmiĢtir(Ġmer,1997:65). Ankara ve çevresinde dokumacılığı Ġsa‟dan önceki yüzyıllara, Frigler‟e kadar dayandıran Ġnalcık “Avrupalıların XVII. Yüzyılda Ankara‟dan satın aldıkları tiftik ipliği ve yünü ile bu pahalı lüks kumaĢı imale baĢladıklarını fakat boyacılıkta uzun zaman rekabet edemediklerini söylemektedir. Sof kumaĢına özelliğini kazandıran kırmızı boyasını bir süre Anadolu‟dan ihraç eden Avrupalılar, kumaĢın sırlarını Hıristiyan ustalardan öğrenerek(Ġnalcık,2008:7) sof kumaĢı üretmiĢlerdir.

AyaĢ ve civar köylerinde sof dokumacılığın dıĢında 1880–1950 yılları arasında ipek böceği yetiĢtirilmiĢ ve ipekçilik yapılmıĢtır. AyaĢ‟ta dut ağacının bol olması ipekçiliğin geliĢmesi için zemin hazırlarken, bu ağaçların aĢılanması ve meyvesini elde etmek için tarım ürününe dönüĢtürülmesi ipek böceği yetiĢtiriciliğinin azalmasına ve bir

süre sonra tamamen yok olmasına neden olmuĢtur. 1950‟li yıllara kadar AyaĢ‟ta keçe üretimi de yer almaktaydı(Ġmer,1997:70).

Osmanlı döneminin son yıları ve Cumhuriyet yıllarında AyaĢ‟ta yaĢayan insanlar kendi dokumalarını kendileri üretmiĢ, iç çamaĢırı, gömlek, çarĢaf, yatak örtüsü, yastık yüzü, ceket, kefen bezi, pamuklu dokumalar AyaĢ ve civar köylerinde dokunmuĢtur. Günümüzde ise AyaĢ‟ta ipek, pamuk ve yün dokumacılığı ve keçe üretimi tamamen yok olmuĢ durumdadır(Ġmer,1997:69-70).

1909 yılında AyaĢ kaymakamlığında bulunan Ekrem Engür Isparta Valiliği sırasında Salim Ağa adında biri ile AyaĢ‟ta Isparta tipi halı üretilmesi için teĢebbüslerde bulunmuĢ fakat sonu getirilememiĢtir. 1957 yılında ise Ġlçe merkezinde halıcılık kursları açılmıĢ ve bunların baĢarıya ulaĢması sağlanmıĢtır(Aldan,1965:33)

Resmi kayıtlardan baĢka Kâtip Çelebi'nin (1609 – 1656) "Cihannüma‟sında, Evliya Çelebi'nin (1611–1681) „Seyahatname‟sinde “Engürü sancağı toprağında Haameyn vakfıdır. Darüssade ağası tarafından zapt olunur. 150 akçelik kazadır, kalesi harapkır, Kethüda yeri vardır. 1000 hane 10 mihraptır. ÇarĢu içindeki cami, mescit, han ve hamamları, hünkar hamamı, suk-u Muhtasarı mü-ferrahtır. Cabeca bağ ve bahçesi vardır. Lakin dere ve tepeli yed vaki olmakla havası sakildir. AyaĢ hakkında bazı bilgiler vardır. Ama Ģehri mamur, cevanib-i ervası bayırdır” (Evliya Çelebi,1986:456) diyerek 14. yy AyaĢ‟ı hakkında bizlere bilgi vermektedir.

Defter-i Hakanilerdeki kayıtlardan, yerli ve yabancı yazarların yapıt ve seyahatnamelerinden anlaĢıldığına göre; AyaĢ 15. ve 18 yy. arası parlak dönemini yaĢamıĢ ve geliĢime açık bir yerleĢkedir. AyaĢ‟ın tarihi ipek yolu güzergâhında bulunması kültür ve sanatının zenginleĢmesine, mimaride farklılıklara ve ticarette geliĢmiĢliğe ve tahsil düzeyinin yükselmesinde önemli etkenleri olmuĢtur.

AyaĢ, Osmanlı Ġmparatorluğu zamanında coğrafi özellikleri ve yönetim durumunun kendisine sağladı olanaklardan yararlanarak ekonomik, sosyal ve kültürel yönden önemli aĢamalar yapmıĢ ve bunu sonucu olarak da bilimde, sanatta ve devlet yönetiminde önemli insanlar yetiĢtirmiĢtir. Bunlardan Bünyamin-i AyaĢi, Vezir-i Azam NiĢancı Ġsmail PaĢa, Hekim ġaban ġifai, Seyit Ġsmail PaĢa, AyaĢ Müftüsü Hasan Efendi Zade Es‟ad Muhlis PaĢa, oğlu Sadullah PaĢa ve Muallim ġakir Efendi en çok tanınmıĢ kiĢilerdir(Sözen,1981:43).

Osmanlı Ġmparatorluğunun son dönemlerinde devlet ve toplumda görülen sosyal hastalıklar, kötü etkilerini AyaĢ‟ta da belirtmekle gecikmemiĢ, geliĢme duraklamıĢ tiftik ve sofuculuk gibi gelir getiren el sanatları ile küçük sanatlar gerilemiĢ, XIX. Yüzyılın sonuna doğru ilçe merkezi canlılığını yitirmeye baĢlamıĢtır. Bunda özellikle SüveyĢ kanalının açılması ve Ġstanbul-Ankara demiryolunun yapılmasından sonra AyaĢ‟tan geçen eski transit yolun öneminin azalması önemli bir etken olmuĢtur(Sözen,1981:43– 44).

Benzer Belgeler