• Sonuç bulunamadı

2.1. YAS SÜRECİ

2.1.4. Yas Tepkileri

Yakın birinin ölümü sonucunda her bireyde duygusal, fiziksel, davranışsal ve bilişsel tepkiler ortaya çıkar ve bu tepkilere dair yoğunluk bireylerde farklı şekilde seyreder (Worden, 2008). Şiddeti farklılık gösterse de tepkiler konusunda herkesin ortak olarak karşılaştıkları durumlar olabilmektedir.

Fiziksel anlamda ağız kurulukları, kuvvetin kaybedilmesi, midede boşluk hissiyatı, tükenmiş hissetme ve seslere ilişkin hassasiyet gibi tepkiler ortak tepkiler olarak ifade edilebilir. Bilişsel anlamda

konsantrasyon sorunları, bilinç bozuklukları, karar vermekle ilgili zorluklar, yoğun düşünsel uğraşlar, unutmalar, vb. tepkiler ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan endişeli ruh hali, hasret, aşırı üzülme, şaşırma, öfkelenme, suçlu hissetme, yalnızlaşma, çaresiz hissetme gibi

duygusal tepkiler ile karşılaşılabilmektedir. Son olarak sosyal içe

dönüklük, uyuma bozuklukları, davranışların bozulması, madde kötüye kullanımı, yineleyici rüyalar, hareketliliğin artması ve tepki bozuklukları yasın davranışsal tepkileri olarak vurgulanmaktadır. (Schwab, 1996).

Yas tepkilerini inceleyen başka bir çalışmacı olan Lindemann (1944) yaslı bireyin tepkilerini ölmüş kişiye dair düşüncelerle fazlasıyla meşgul olma, agresif eğilimler, bedensel şikayetler, suçlu hissetme ve normalde var olan davranış örüntülerinin kaybolması olmak üzere beş başlıkta incelemektedir. Bu tepkilerle beraber yas yaşayan bireyin yas evrelerini tamamlayarak kayıp öncesi döneme dönülmesi gerektiği belirtilmektedir (Akt. Ertem, 2019).

Yas, vefattan sonra yer alan ve kimi zaman zorlu geçen bir iyileşme sürecidir (Moorey, 1995). İyileşmek ve ölüme adapte olabilmek için bu süreçten geçmek gereklidir. Yas, sadece duygusal bir süreç değil, aynı zamanda kaybın sonuçlarına gösterilen bilişsel ve davranışsal bir uyumdur (Worden, 2008). Yasın insan üzerinde çok boyutlu etkileri vardır; duygusal, fiziksel, bilişsel, davranışsal, kişilerarası, manen ve ruhen. Duygusal boyut incelendiğinde üzüntü, korku, yalnızlık, öfke, huzursuzluk ve suçluluk ölüm karşısında hissedilen en muhtemel duygulardır. Hatta öyle ki, kişinin üzülmesine ve depresyona girmesine

saygı duyulur. Kaygı, ölen kişinin ardından hayata nasıl devam edileceğini bilmemekten kaynaklanan bir başka duygudur (Schwab, 1996). Ölenin ardından kalan kişiye eskisinden daha fazla sorumluluk yüklenir ve kişi bu sorumluluğu nasıl üstleneceğini bilmediği için endişeye kapılır (Akt. Ertem, 2019). Kaygıya eşlik eden fiziksel duyumlar nefes darlığı, göğüste sıkışma, yutkunamama, kas ağrısı, baş dönmesi, kalbin hızlı çarpması, terleme, ağız kuruluğu, yorgunluk, bitkinlik ve ani irkilme şeklinde olabilir. Yoğun bir şekilde yaşanılan bir diğer duygu ise öfkedir (Zara, 2011). Öfke, hastane ve ölen kişiyi iyileştiremeyen doktorlara yöneltilebilir. Kişi, kaybettiği sevdiğinin olmadığıhayata devam ettiği için kişi hem kendine hem de kendisini terk ettiği için ölen kişiye kızmaktadır. Bowlby'nin bağlılık teorisinde, yetişkinlerin yaşadıkları kızgınlık, çocukların anneden ayrılmamak için gösterdiği protestoya benzetilmektedir (Ringdal ve ark., 2001). Ölümün ardından hissedilen üzüntü ve acıdan farklı olarak kendini ölen sevdiğinin ardından rahatlamış hissetmekte mümkündür. Özellikle ölen kişinin sağlık durumu geride kalanların gözü önünde günden güne kötüye gidiyorsa, üzüntüden ziyade ölen kişi acı çekmekten kurtulduğu için geride kalan kişi bir rahatlama hissedebilir.

Volkan (2018) yası kayıp yaşantısına verilen olağan ve doğal bir tepki olarak ifade etmektedir. Ölüm olmayan kayıp yaşantılarında dahi ortaya çıkan tepkiler bir düzeye kadar psikolobiyolojik ve refleksif olmaktadır.

(Volkan, 2018). Ölüme karşı verilen ilk tepki haberin reddedilmesi ile

başlar ve yasın bilişsel yanını ortaya koyar. Yaslı kişi başına böyle bir şeyin geldiğine inanamaz ve geride kalan kişi olarak kendi baş etme

becerilerinden şüphe duyar ve geleceğe dair umut ışığı söner. Kişi, kaybettiği sevdiğinin varlığını evde ve odalarda hisseder ve rahatlar çünkü bulunduğu yer onunla ilgili anıları hatırlatmaktadır (Volkan, 2018). Bazıları için bu durum katlanılmaz bir hal alır ve kişi kaybettiği sevdiğini çağrıştıran mekanlardan uzak durmayı tercih eder. Her iki durumda da sözel ve görsel halüsinasyonlar eşlik edebilir ve kişi bundan yine bir rahatlama ya da korku hissedebilir. Ölen kişiyle konuşmak ya da sesini duymak vefattan sonraki aylarda devam edebilen bir durumdur ve ölen kişiyle olan ilişkinin devam ettiği inancını yansıtmaktadır. Dikkati toplama, hatırlamada güçlük, düşünce ve imgelerle meşgul olma sık görülen yas belirtileridir. Davranışsal alanda

matemli insan davetlerden ve aktivitelerden olabildiğince uzak

durmaya çalışır. Hem kendini baskı altında hisseder hem de varlığıyla diğer insanları huzursuz edip üzmekten çekinir. Kişilik özelliklerinden bağımsız olarak eskiden şakacı, insan sever, ilgi alanları geniş olan biri kendini insanlardan soyutlayarak, içe kapanık biri haline dönüşebilir (Zisook, Dutton, 2005).

Ölen kişiyi çağrıştıran hatıralar, insanlar, mekanlar, durum ve nesnelerden kaçınma söz konusudur. Bazı bireyler ise ölen kişinin davranışlarını taklit eder, onu hatırlatan şeylerle kendini oyalar ve daha iyi hisseder ve bu yüzden evin düzeninin muhafaza etmeye çalışır. Kişilerarası alanda ise kişi çevreden ve insanlardan izole bir şekilde hayatına devam eder, insanların kendi varlığından rahatsızlık duyduklarını zanneder veya durduk yere insanlara ani tepkiler verebilirler. Manevi alanda ise kişi hayatın anlamını sorgulayabilir,

ümidini kaybedebilir veya kendini hayatın akışına kapılmış hissedebilmektedir (Worden, 2008).

2.1.4.1. Yas Tepkilerinin Bedensel Boyutu

Lindemann (1944)’a göre ölüm nedeniyle kayıp yaşayan bireylerin yas

sürecinde fizyolojik değişimlerin olduğu incelenmektedir. Bu tepkiler ile kişilerin somatik şikayetlerinin de arttığını gözlemlemektedir Yas yaşayan bireylerde fizyolojik yakınmalar olarak baş ağrısı, göğüs ağrısı, yutkunma güçlüğü, çarpıntı, midede boşluk hissi gibi yakınmalara rastlanılmaktadır.

Yastaki kişide yeme bozuklukları ve uyku düzensizliği de görülmektedir. Kişi, ölen bireyin sevdiği yemeklerden uzak durmayı

tercih edebilir. Az yemek yeme ya da çok yemek yeme bozuklukları

görülebileceği gibi sıklıkla yemede azalmalar meydana gelmektedir. Uyku düzensizliklerinde kişinin yalnız uyuma korkusu, uykuya dalmada güçlük ya da ölen kişiyi rüyada görme korkuları yaşayabilmektedir. Aynı zamanda kayıp yaşayan bireylerde enerji düşüklüğü de bedensel boyutta verilen bir tepkidir (Bildik, 2013).

2.1.4.2. Yas Tepkilerinin Bilişsel Boyutu

Yas çalışması bilişsel boyutta birçok tepkiyle yanıt bulmaktadır. Ölüm karşısında kişiler genellikle inanmama ve inkâr boyutunda bu gerçeği kabullenmekten kaçabilirler. Bu acı gerçeğin karşısında kişi, kendini

gerçekliğin değerlendirmesinden uzaklaşmış bir noktada

bulabilmektedir. Yas sürecinde kaybı kabullenmenin önündeki engellerden biri kişinin bu kayıp ile birlikte kendi ölümü ihtimalini

hatırlamasıdır. Özellikle ebeveyn veya kardeş kaybı kişi tarafından kendi genlerini taşıyan birinin yaşamının son bulması olarak yorumlanmakta ve bu durum kişinin kendi ölümünü düşünmesine güç katmaktadır. Kişi, yas döneminde uzun bir süre dikkatini toplamada güçlük çekerek unutkan ve dağınık hissetmektedir. Kayıpla ilgili flashback ler bilişsel boyutta sürekli ve canlı anılar olarak kişinin yaşamını kesintiye uğratabilmektedir (Lindemann, 1944; Zisook, Dutton, 2005).

2.1.4.3. Yas Tepkilerinin Duygusal Boyutu

Yasın duygusal boyutunda ani, beklenmeyen veya doğal olmayan ölüm olgularında kişide şok ve donukluk hissi yaşanmaktadır. Yalnızlık ve özlem duygularının da yas sürecinde farklı boyutta duyumsandığı araştırmalarla bulunmuştur. Üzüntü, yasın en olağan tepkisidir. Bunlar dışında kişilerde öfke, suçluluk, sıkıntı ve çaresizlik gibi birçok duygusal tepkinin yas sürecine eşlik ettiği bilinmektedir. Yas sonrasında kişilerde görülen suçluluk duygusunun ise zihinde bir sanal

kontrol mekanizması oluşturduğu fark edilmektedir. Önlenemeyecek

olan bir gerçeği önlenebilir kılmak için kişiler tarafından senaryolar kurularak sanal bir kontrol yaratılmaktadır (Bildik, 2013).

2.1.4.4. Yas Tepkilerinin Davranışsal Boyutu

Yas sürecindeki kişilerin üzüntü duygusunda davranışsal boyutta ağlama davranışı ile kendini göstermektedir. Bu tepkilerin, kültürler arasında davranışsal boyutta değişiklikler göstermektedir. Aynı

zamanda davranışsal boyutta toplumsal ve dini ritüeller de yasa eşlik etmektedir.

Kişinin kayıp sonrasında taşınma eylemi, mezar ziyaretleri, madde ve alkol kullanımı, kaybedilen kişiyi arama gibi davranışsal tepkiler göstermektedir (Bildik, 2013).

2.1.4.5. Yas Tepkilerinin Sosyal Boyutu

Yas süreci kişide sosyal boyutta da değişikliklere yol açmaktadır. Kaybedilenin ardından kişi, sosyal aktivitelere katılmakta, işe gitmek ve çalışmakta, akraba ve arkadaş ziyaretlerinde güçlük yaşayabilir. Sosyal geri çekilme yaşayan bireylerin yaşama yeniden alışması için hayatın içinden ve eski düzenini hatırlatıcı aktiviteler önemli rol oynamaktadır. Ölen birey ile birlikte yaşamında bazı rutinler değişecek olabilir. Yaşam tarzı değişikliği dışında ölen yakını nedeniyle bireyde rol değişimi ya da rol kaybı olabilir. Tüm bu sosyal boyuttaki reaksiyonlara adapte olmak adına kişiye destek önemli bir rol oynamaktadır (Bildik, 2013).

Belgede YAS SÜREÇLERİ VE KİŞİLİK (sayfa 47-53)

Benzer Belgeler