• Sonuç bulunamadı

2577 s. Kanun’un 20/A maddesi uyarınca “ihaleden yasaklama kararı hariç ihale işlemleri”nden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulü uygulanacaktır. İvedi yargılama usulü, Kanun’da öngörülmüş belli durumlara ilişkin davalarda uygulanacak olan özel bir yargılama usulü olup, yazılı yargılama usulüne göre daha basit ve çabuk işlemektedir777.

2577 s. Kanun herhangi bir ayrıma gitmeden, ihaleden yasaklama kararı hariç, tüm ihale işlemlerini kapsama aldığı için, 4734 s. Kanun hükümlerine tabi olmayan ihalelere ilişkin açılacak davalarda da ivedi yargılama usulü uygulanacaktır778. Buna göre ivedi

yargılama usulünde;

 Dava açma süresi otuz gündür.

777 İvedi yargılama usulü hakkında bkz. SANCAKDAR, Oğuz, İdari Yargılama Usulünde İvedi Yargılama ve

Grup Davaları, Danıştay ve İdari Yargı Günü Sempozyumu (12 Mayıs 2014), 146.Yıl, Ankara 2014, s.109 vd.; KASAPOĞLU TURHAN, Mine, İdari Yargıda İvedi Yargılama Usulü, Ankara Barosu Dergisi, S. 2015/3, 2015, s. 185 vd.

182

 2577 s. Kanun’un 11. maddesi hükümleri uygulanmaz. Bu bakımdan zorunlu idari başvuru sürecinin öngörüldüğü durumlarda, başvuru ehliyeti olan kişilerin yapacağı şikâyet ve itirazen şikâyet başvuruları sonucu Kurul tarafından alınacak karar kesin olup, bu kararın düzeltilmesi ya da geri alınması talebiyle herhangi bir başvuru yapılmadan dava açılması gerekmektedir. Zorunlu idari başvuru yollarına gitme ehliyeti olmayan ve fakat tesis edilen işlemden dolayı menfaati ihlal edilmiş olanlar ile zorunlu idari başvuru yapılması gerekemeyen ihale işlemlerine karşı da doğrudan idari yargıda dava açılması gerektiğinden, bu durumda da dava açılmadan önce 2577 s. Kanun’un 11. maddesi kapsamında bir başvuru yapılamaz, yapıldığı düşünülürse, dava açma süresine etkisinin olmayacağı söylenebilir779.

 İlk inceleme yedi gün içinde yapılır ve ilk incelemeden geçen dilekçe ve ekleri tebliğe çıkarılır.

 Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara

karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri

gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir. Temyiz istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır. Karar en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır.

İlgili düzenleme uyarınca ivedi yargılama usulünde temyiz incelemesini yapan Danıştay’a, vereceği karar kesin olmak üzere, esasa ilişkin inceleme ve tahkikat görevi verilmiştir. Danıştay’ın, sadece ilk derece mahkemesi tarafından ilk inceleme üzerine verilen

kararlar yönünden kararı bozmanın yanında dosyayı ilgili mahkemeye gönderme yetkisi

bulunmaktadır. Bu durumda, örneğin; temyize konu mahkeme kararında, aslen yetkisiz olan mahkemece yürütülen ilk incelemede hatalı olarak yetkili olunduğu kanaatiyle uyuşmazlığın esasının incelenerek bir karar verildiği durumda, Danıştay, ilk inceleme aşamasında mahkemece hukuka aykırı bir karar verildiğinden bahisle kararı bozarak dosyayı yeni bir karar vermek üzere ilgili mahkemeye mi gönderecektir; yoksa ilk derece mahkemesi işlemin

183

esasına ilişkin bir karar verdiği için, kararı bozduktan sonra işin esası hakkında kendisi mi bir karar verecektir?

Danıştay’a göre ivedi yargılamaya tâbi bir uyuşmazlıkta "görevsiz ve yetkisiz" bir mahkeme tarafından verilen esastan kararların bozularak yerine yine Danıştay’ca bir karar verilmesi mümkün değildir780,“aksi bir düşüncenin kabulü; 2577 s. Kanun'un 32.

maddesindeki, yetkinin kamu düzeninden olduğu kuralına ve yine aynı Kanun'un ‘Dilekçeler üzerine ilk inceleme’ başlıklı 14. maddesinin 6. fıkrasındaki, ilk inceleme üzerine verilebilecek kararların, ilk incelemeden sonra tespit edilmesi hâlinde de davanın her safhasında verilebileceği kuralına aykırılık oluşturur. Bu hâliyle; ‘yetkisiz’ mahkeme tarafından verilen esasa yönelik kararların yetki yönünden bozulmasında 2577 s. Kanun'un 20/A maddesine aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır781.”

Danıştay bu kararında, işin esası hakkında bir inceleme yapabilmesi için dosyanın öncelikle “yetkili ve görevli” mahkemeden gelmesi gerektiğini ifade ederek, kimi özellikli işlerin hızlı biçimde çözülmesi için ihdas edilmiş, daha basit ve çabuk bir usulü ifade eden ivedi yargılama usulü uğruna kamu düzeninden olan ve bu nedenle davanın her aşamasında denetlenmesi gereken görev ve yetki kurallarının esnetilemeyeceğine karar vermiştir782.

İvedi yargılama usulü bağlamında üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin olarak iptal ve tam yargı davalarının, 2577 s. Kanun’un 12. maddesi uyarınca, bir arada açılıp açılamayacağıdır. Bu sorunun cevaplanması için tam yargı davalarında ivedi yargılama usulünün uygulanabilir olup olmadığı hususu

780 D. 13. Dairesi, E. 2016/169, K. 2016/1458, T. 06.05.2016, (Yayımlanmamış Mahkeme Kararı).

781 Kararın karşı oyunda ise, 2577 s. Kanun’un lafzı incelendiğinde Danıştay’ın sadece “ilk inceleme üzerine

verilen kararlara karşı yapılan temyizi” haklı bulduğu hallerde bozma kararından sonra dosyayı ilgili mahkemeye geri gönderme yetkisinin olduğu, bu durumda, ilk derece mahkemesince ilk inceleme hususlarında sorun görülmeksizin, işin esası hakkında bir karar verilmesi hâlinde, Danıştay’ca yetkisiz yargı yeri tarafından verilen karar bozulmakla birlikte, temyize konu karar “ilk inceleme üzerine verilen” bir karar olmayıp, esasa ilişkin bir karar olması nedeniyle, dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmek yerine, işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Danıştay 13. Dairesinin E. 2016/169, K. 2016/1458, T. 06.05.2016 künyeli kararının karşı oyunda da ayrıca ivedi yargılama usulünde asıl kuralın, Danıştay’ın esas hakkında karar vermesi olup, kararı bozduktan sonra dosyayı ilk derece mahkemesine gönderme halinin sadece ilk inceleme üzerine verilen kararların temyiz incelemesinde mümkün olduğu ifade edildikten sonra idare hukukunda istisnaların dar yorumlanması gerektiği belirtilmiştir.

782 Anayasa Mahkemesi de benzer bir tutumla somut norm denetimi için kendisine gönderilen yasa maddesinin

ilk incelemesinde, somut norm denetimine başvuran mahkemenin o uyuşmazlığı çözmeye görevli olması şartını aramaktadır. Aksi durumda başvuru reddedilmektedir. Bkz. AY Mah. E. 2013/59, K. 2013/68, T. 28.05.2013, (http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr, E.T.: 22.03.2018).

184

açıklanmalıdır. Zira eğer tam yargı davalarında da ivedi yargılama usulü uygulanabilir ise, iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılmasına engel bir durum oluşmayacaktır.

Öğretide, ivedi yargılama usulünün Kanun’da tahdidi sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanabileceğinin düzenlendiği ve bu düzenlemede sadece “uyuşmazlık” kavramının kullanıldığı; bu nedenle hem bu işlemlerden doğan iptal davalarının, hem de bu işlemlerden doğam tam yargı davalarının ivedi yargılama usulüne tabi olduğu ifade edilmektedir783.

Danıştay ise önüne gelen bir davada, ivedi yargılama usulünün getiriliş amacına ve Kanun’un madde gerekçesine atıf yaptıktan784 sonra, ihaleyle bağlantılı tüm işlemlerin değil,

yargısal sürecin süratle sonuçlandırılması yönünden özel önem taşıyan ihale uyuşmazlıklarının bu yargılama usulüne tâbi olduğunu belirtmiştir. Şu halde, örneğin; “davacı şirketin ihale dışı bırakılarak geçici teminatının gelir kaydedilmesi” ve “ihalenin iptali” işlemlerin iptali ve buna bağlı olarak geçici teminat bedelinin gelir kaydedildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile iadesi istemine ilişkin uyuşmazlıklar 2577 s. Kanun’un 20/A maddesi uyarınca ivedi yargılama usulüne tâbi olacak iken; söz konusu işlemlerden doğduğu iddia edilen maddi ve manevi zararların tazmini taleplerine ilişkin uyuşmazlıklar ise, “öncelikle sonuçlandırılması özel önem taşıyan uyuşmazlık olarak nitelendirilmesine” imkân bulunmadığından, ivedi yargılama usulü kapsamına giremeyecektir. Bu durumda, farklı yargılama usullerine tâbi istemler hakkında, ayrı ayrı dava açılması gerektiği hâlde tek dilekçe ile dava açılması785 halinde, idari yargı yerince “dilekçe ret” kararı verilmesi gerekecektir786. Başka bir deyişle Danıştay’a göre ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda iptal davası ivedi yargılama usulüne tâbi iken tam yargı davası genel usule tâbidir ve bu nedenle iki ayrı dava açılmalıdır.

783 KASAPOĞLU TURHAN, s. 191.

784 Gerekçede bulunan ifadelere ilişkin olarak bkz. YEŞİLYURT, Nazile İrem, İdari Yargıda Yürütmenin

Durdurulması ve İvedi Yargılama: Hukuka Sermayeye Koşut Hız Ayarı, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C. 70, S. 2, 2015, s. 406.

785 İptal ve tam yargı davalarının bir arada açılabilmesi 2577 s. Kanun’un 12. maddesinde düzenlenmiştir. Bu

madde hükmü, 2577 s. Kanun’un 5. maddesinde genel olarak düzenlenen “tek dilekçe ile dava açma” hakkının özel bir görünümüdür. Bkz. SANCAKDAR, Oğuz, İdari Yargıda “Tek Dilekçe ile Dava Açma” (Karşılaştırmalı Hukukî Analiz), DEÜHFD, C. 9, S. 2, 2007, s. 225.

185

İhaleden yasaklama kararının iptali ve bu işlemden doğduğu iddia edilen zararların talebiyle iptal ve tam yargı davaları ise birlikte açılabilecektir787. Zira “ihaleden yasaklama”

kararları ivedi yargılama usulünün kapsamı dışında tutulmuştur.

C) ESAS İNCELEMESİ