• Sonuç bulunamadı

DAVALARA İLİŞKİN GENEL ESASLAR

V. YARGILAMA GİDERLERİ

Yargısal koruma faaliyetinin yürütülebilmesi için ödenmesi gereken ve bu sebeple ortaya çıkan yargılama giderleri181; harçlar, masraflar ve vekalet ücreti olmak üzere üçe ayrılır.

Tespit davaları da harca tâbidir. Dava açarken davacıdan peşin olarak alınan, maktu bir harç olan başvurma harcı (Harçlar Kanunu m. 27), davanın niteliğine göre özellik göstermez. Taraflar veya vekillerinden ertelenmesine neden oldukları

181

Bkz. Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 638 vd.; Aldemir, H., Hukuk Davalarında Yargılama Giderleri, Ankara 2000.

oturumlar için alınan celse harcı (m. 12) da diğer dava türlerinde olduğu gibi tespit davasında da alınabilecek bir harçtır. Ancak iş mahkemesinin 2822 sayılı Kanun 15. madde uyarınca evrak üzerinden incelemeyle karar vereceği hallerde celse harcı uygulama alanı bulmaz. Karar ve ilam harçları ise, konusu parayla ölçülemeyen, malvarlığıyla ilgili olmayan davalarda maktu olarak alınır (m. 15)182. Bireysel ve toplu iş hukukunda inceleyeceğimiz muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin tespiti, işkolu tespiti, sendika üyeliğinin kabulü ve üyelikten çıkarılma ile ilgili uyuşmazlıklar hakkındaki tespit davaları, sendika genel kurul kararlarının ya da toplu iş sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespiti, yetki tespiti, yasa dışı grev ve lokavtın tespiti gibi davalar, konusu belli bir değerle ilgili olmadığından maktu harca tâbidir. Aynı sebeple, vekalet ücretinin de maktu olarak alınması gerekir. Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez (m. 28/a). Alınacak harç ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla birlikte bu para dava sonunda ayrıca bir talebe gerek bulunmaksızın hükümde dikkate alınır (m. 32).

Davadan feragat, davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır (m. 22). Davalı, davanın açılmasına kendisi sebebiyet verdiyse yargılama giderlerine mahkûm edilir183.

Yargıtay feshin geçersizliğinin tespiti (işe iade) davaları184 bakımından da maktu harç alınması ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi görüşündedir. İçtihatlar bu yönde yerleşmiştir185. Özekes, işe iadenin gerçekleşmemesi ihtimali dikkate 182 Kuru, C. V, s. 5307. 183 Bkz. HUMK m. 94/II. 184 Bkz. § 5, II; § 9, VII. 185

“Feshin geçersizliğinin sonucuna bağlanan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağı, davacının başvurusu ve davalının işe başlatmaması halinde uygulanması gereken tespit niteliğinde hükümler olduğundan, miktar belirtilmeksizin karar altına alınmalıdır …Keza tespit niteliğindeki bu hüküm nedeni ile karar harcı ve vekalet ücretinin maktu olarak takdiri gerekir. 9. HD. 7.2.2005 T., 1606/3297 (Çankaya/Günay/Göktaş, s. 1054); “Mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılmasına…karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 450.-YTL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” 9. HD. 25.12.2006 T., 27238/33878 (Kılıçoğlu, M./Şenocak, K., İş Kanunu Şerhi, C. 2, İstanbul Temmuz 2008, s. 116). Aynı görüş, Süzek, s. 571; Akı, E., İş Sözleşmesinin Feshi, Feshe İtiraz ve Geçersiz Nedenle Yapılan Feshin Hukukî Sonuçları, İş Hukuku

alınarak talep edilen tazminat miktarı değerle ifade edilebildiğinden karar ve ilam harcı olarak bu miktarın göz önünde tutulması, harcın bu tazminat miktarı ile işçinin kararın kesinleşmesine kadar çalışmadığı süre için belirlenecek ücretin toplamı üzerinden nisbî harç şeklinde hesaplanması gerektiği görüşündedir186.

Harcın belirlenmesine yarayan müddeabih, neticei talepten anlaşılabilir ise de dava dilekçesinin bu iki unsuru esasen özdeş kavramlar değildir. Dava dilekçesinde harca esas olmak üzere parayla ölçülebilen bir hakkın değerinin gösterilmesi, neticei talepte de para alacağının tahsilinin talep edileceği, mahkemenin müddeabihte gösterilen değeri ödemeye dair bir eda kararıyla hüküm vereceği anlamına gelmemektedir. Bir diğer ifadeyle, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davası ile dava değerinin parayla ölçülebilir olması aynı şey değildir187. Karar ve ilam harcının nisbî şekilde alınması, dava değerinin parayla belirlenebilir olmasına bağlıdır ve böyle olduğu müddetçe, bir tespit davasında da nisbî harç alınması gereklidir188. Ancak işçinin 21. maddede öngörülen süre içinde işverene başvurusu ve işverence işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken iş güvencesi tazminatı, Yargıtay’ın sürelilik kazanan içtihatlarında da benimsendiği gibi “işe başlatmama tarihindeki ücret üzerinden” ödenecektir189. Yargılamanın ne kadar süreceği, hükmün hangi tarihte kesinleşip işçiye tebliğ edileceği ve işçinin işe iade başvurusunda bulunacağı tarih, bu başvurunun ardından işverence işe başlatılmayacağının ne zaman bildirileceği gibi hususların hiçbiri henüz bilinmemektedir. Dolayısıyla, söz

ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi 30. Yıl Armağanı, Ankara 2006, s. 320. Ayrıca bkz. Çankaya/Günay/Göktaş, s. 238.

186

Özekes, M., İş Kanunu’nun 20. ve 21. Maddelerinin Medeni Yargılama ve İcra Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi, 75. Yaş Günü İçin Prof. Dr. Baki Kuru Armağanı, Ankara 2004, s. 488-489. Aynı yönde Yılmaz, İşe İade Davaları, s. 25; Duran, A., Yargı Kararları Doğrultusunda 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 21. Maddesi “Geçersiz Sebeple Yapılan Feshin Sonuçları”, LEGAL İSGHD, 2004/3, s. 811.

187

“tapu iptal ve tescil davası(nın), taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır” 1. HD. 2.4.1998 T., 3855/4380; “El atmanın önlenmesi davası ve muarazanın men’i konusunu oluşturan isteğin para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır…Hal böyle olunca, davacıya; dava değerinin açıklattırılması gerekirken, değer belli edilmeksizin maktu harç alınmak suretiyle yetinilmesi isabetsizdir” 1. HD. 10.6.1996 T., 7247/7121 (İnal, C. II, s. 1913-1914).

188

“Para ile değerlendirilmesi mümkün olan salt tespite yönelik davalar dahi, bilahare açılması gereken eda davalarının öncüsü olması nedeniyle değer üzerinden nisbi harca tâbidir” 13. HD. 18.5.1993 T., 3050/4336 (Kuru, C. II, s. 1416).

189

Akyiğit, E., 4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi, 1. Cilt, Ankara 2006, s. 810; Akı, s. 314; Sarıoğlu, H.İ., Türk Hukukunda İş Güvencesi, Hukuk Dünyası, 2006/Ocak-Mart, s. 68; Günay, İş Davaları, s. 1216; Çankaya/Günay/Göktaş, s. 306; 9. HD. 7.7.2005 T. 2004/30922 E., 2005/23248 (Kılıçoğlu, M./Şenocak, K., İş Güvencesi Hukuku, İstanbul Mart 2007, s. 484).

konusu iş güvencesi tazminatı miktarının ana hesap unsurunu teşkil eden aylık ücret tutarı, dava tarihinde belli ve belirlenebilir olmadığından nisbî harca esas matrah da tam olarak tespit edilemeyecektir. Aynı şekilde feshi izleyen ve kararın kesinleşmesine kadar boşta geçen en çok dört aya kadarki ücret ile diğer haklar bakımından da, bu alacağa esas süre, ücret ve ekleri belli değildir. Örneğin bu sürede ücret zammı, Bakanlar Kurulu’nca ilave tediye ödeme döneminin kararlaştırılması, yeni bir toplu iş sözleşmesinin yürürlüğe girmesi vs. yollarla ücret ve eklerinde artışların, değişmelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Ayrıca harca esas dava değerinin gösterilmesinde öncelikle ücretten hareket edilmek gerekeceğinden fesih tarihindeki ücret miktarı hakkında dahi taraflar arasında uyuşmazlık çıkabilecektir. Birçok işçi alacağı davasında karşılaşılan bu çekişme, feshin geçersizliğinin tespiti davasında esası etkilemediği halde ayrıca ispata ve incelemeye muhtaç kalacaktır. Bu durum ise, davadaki ana hukukî sorunun çözümünü, yargılamayı geciktirecektir. Oysa bu davaların olabildiğince kısa sürede görülmesi gerekmektedir. Bu nedenden kaynaklanabilecek gecikmeler göze alınsa dahi, neticede yine de dava değeri ve harç miktarı yukarıda belirttiğimiz nedenlerden ötürü tam olarak belirlenemeyecektir. Tüm bu durum karşısında, feshin geçersizliğinin tespit edilmesinin parasal sonuçları, davanın sona erip hükmün kesinleşmesini ve 21. madde uyarınca bunu izleyen başvuru, işe başlatmama aşamalarını izleyen gelecekteki sürecin sonunda ortaya çıkıp buna bağlı olarak şekilleneceğinden henüz dava ve hüküm tarihinde dava değerinin usûlünce miktar itibariyle gösterilemeyeceği kanaatindeyiz.