• Sonuç bulunamadı

2. YAPAY ZEKÂNIN ASKERİ SAHADAKİ YANSIMALARI

3.1. Yapay Zekâ Silahlanması Yarışı

58

çevikliği sağlarken etik ve hukuki sorunları da beraberinde getirmektedir. Devletler ve devlet dışı aktörler tarafından hızla sistemlere sahip olmak için körüklenen bir “yapay zekâ silahlanması yarışı” oluşmakta, bu yarışta temel hedef sistemlere diğer aktörlerden önce sahip olmak olduğu için düzenleme ve denetleme ihtiyacı bir kenara bırakılmaktadır.

Bu konudaki çalışmaların henüz yeterince olgunlaşmadığı, bu nedenle bir düzenleme gerçekleştirilmesinin etkin sonuçlar sağlamayacağı düşüncesi mevcut çalışmaların boyutu düşünüldüğünde (Bkz. Ek-1, Ek-2) bir önerme olarak görünmemektedir.

59

kullanımına yönelik yatırımlar artırılmaktadır.135 Güvenlik ikilemi yeni dijital teknolojilerle birlikte derinleşmekte ve bu durum, devletlerin başta yapay zekâ olmak üzere dijital teknolojilerle ilgili yatırımlarında hızlı bir büyümeyi ve artışı beraberinde getirmektedir. Çalışmaların devletler arasında giderek yaygınlaşması akla, yapay zekâ silahlanması yarışı ihtimalini getirmektedir.

Tam otonom silahların sağladığı bir üstünlük gibi görülen büyük bir hızla alınan kararların büyük yıkımlara neden olma potansiyeline sahip olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu yönüyle yapay zekâ silahlanması yarışı ile nükleer silahlanma yarışı arasında bir korelasyon kurulmakta ve her iki durumun da temel nedeninin devletler arası rekabet ve rakibinden önce yeni yıkıcı teknolojiye ulaşmak olduğu düşünülmektedir.

Yapay zekâ silahlanması yarışı ile nükleer silahlanma yarışı, barışçıl amaçlarla kullanılabileceği kadar yıkıcı sonuçlara neden olma potansiyeline sahip oldukları için de benzerlik taşımaktadır. Bir kez geliştirildikten sonra üretimi düşük maliyetle gerçekleştirilebilen ve benzerleri yapılabilen sistemler dolayısıyla yapay zekâ silahlanması yarışı, nükleer silahlanma yarışına göre çok daha kısa sürede temposunu artırabilecek ve daha yıkıcı sonuçlara sebep olacak bir potansiyele sahiptir.

Devletler tarafından özellikle insansız hava araçlarının giderek daha fazla farklı amaçlarla ve diğer devletlerin egemenliğini ihlal eder şekilde kullanıldığı gözlemlenmektedir. 2013 yılında Çin’in Doğu Çin Denizi’nde yer alan Senaku Adaları’na gönderdiği insansız hava aracı Japonya ile ihtilafın körüklenmesine neden olmuş; Kuzey Kore, Güney Kore’ye insansız hava aracı göndermiş; Pakistan, Hindistan’ın Keşmir’in Pakistan’ın kontrolü altındaki bölgesine insansız hava aracı gönderdiği öne sürmüş; 2015 yılında Suriye hava sahasına giren ABD’ye ait insansız hava aracı düşürülmüş ve 2015 yılında Türkiye tarafından Suriye üzerinden Türkiye’ye giriş

135 Eromo Egbejule, “Which Military Has The Edge In The A.I. Arms Race?”, Ozy, 2020, https://www.ozy.com/the-new-and-the-next/which-military-has-the-edge-in-the-a-i-arms-race/358014/

(erişim tarihi: 10.04.2021).

60

yapan Rusya’ya ait olduğu düşünülen insansız hava aracı vurulmuştur. Anılan örneklerde geçen bölgelerin kısmen ihtilaflı olması, bir ülkenin hava sahasında devletlerin münhasır egemenliği doğrultusunda angajman kurallarını uygulayabilmesi bu olaylarda yıkıcı sonuçlar yaşanmasını engellemiştir.136 Ancak ihtilaflı bölgelerde bu araçların kullanılması çatışmayı körükleyebileceği gibi uzaktan yönlendirilebilen bir araç yerine tam otonom silah sistemi entegre edilmiş bir cihazın kasti olarak bir bölgeye yönlendirilmesi veya kaza sonucu kaybedilerek kumanda edilememesi gibi durumlarda, sadece meşru müdafaaya yönelik programlanmış bir robotun bile başka bir devletin sivil veya askeri görevlilerinin hayatlarını kaybetmelerine sebep olacak eylemler gerçekleştirebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.137

Dünya genelinde çalışmalar sürdürülmesine rağmen otonom sistemlerin düzenlenmesine yönelik girişimlerde bulunan ve bu konuyu tartışmaya açan devlet sayısının sınırlı olduğu gözlemlenmektedir. 2013 yılından bu yana; Fas, Arjantin, Avusturya, Bolivya, Brezilya, Şili, Çin, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Cibuti, Ekvador, Mısır, El Salvador, Gana, Guatemala, Vatikan, Irak, Ürdün, Meksika, Cezayir, Namibya, Nikaragua, Pakistan, Panama, Peru, Filistin, Uganda, Venezuela ve Zimbabve tarafından tam otonom silahların geliştirilmesinin, üretilmesinin ve kullanılmasının yasaklanması çağrısında bulunulmuştur. Tam otonom silahların yasaklanmasını isteyen devletler incelendiğinde; Afrika, Ortadoğu ve Latin Amerika ülkelerinin ağırlıklı olduğu görülmektedir. Bu devletlerin askeri kapasiteleri, tam otonom silah çalışmaları yürüten devletlerin askeri kapasiteleri ile kıyaslanamayacak kadar düşük profildedir. Öte yandan, yapay zekâ alanındaki yeni silahlanma yarışı alanının; Avustralya, Fransa, Japonya ve İsveç gibi “orta büyüklükte güçlere” rekabet alanı sağlayacağı ve bu devletlerin, günümüzde kullanılan askeri yöntemlere kıyasla rekabet kapasitelerinde büyük bir

136 Scharre, op. cit., s. 272.

137 Ibid, s. 274.

61

atılımda bulunacakları düşünülmektedir. Nitekim, İsrail ve Güney Kore’nin tam otonom askeri sistemlere yönelik büyük yatırımlarda bulunması, bu ihtimalin son derece güçlü olduğunu gösterir niteliktedir.

Tam otonom silah çalışmaları yürüten devletler arasında yasaklanması yönünde fikir beyan eden tek büyük devlet Çin olmuş ancak Çin tarafından yapılan açıklama tam otonom silah sistemlerinin yalnızca kullanımın yasaklanması yönünde bir ifade beyanıyla sınırlı kalmış, üretimi ve geliştirilmesine yönelik bir açıklamada bulunulmamıştır. 2018 yılında, Avusturya, Brezilya ve Şili tarafından tam otonom silah sistemlerinin yasaklanmasına yönelik bağlayıcı bir hukuki metin üzerine görüşmelere başlanması önerisini gündeme getirmiştir. Tam otonom silah sistemlerine büyük yatırımlar yapan iki aktör olan ABD ve Rusya tarafından, tam otonom silah sistemlerinin henüz yeterince olgunlaşmadığı ve dolayısıyla bu konuda bağlayıcı bir anlaşmaya ilişkin müzakerelerin anlamlı olmayacağı belirtilmiştir.138

Devletler arasında tam otonom silah sistemlerine yönelik yaklaşımlardaki farklılığın yanı sıra genel olarak yapay zekâya yönelik benimsenen politikaların ve girişimlerin temel amaçlarındaki farklılık da çatışma kaynağı olma potansiyeline sahiptir.

Bu konuda özellikle ABD ve Çin arasındaki rekabet ön plana çıkmakta, ABD tarafından yayınlanan strateji belgelerinde Çin’in yapay zekâ çalışmalarından açıkça bir tehdit olarak bahsedilerek ABD’nin yapay zekâ alanında dünya liderliği pozisyonunda olması hedefi dile getirilmektedir. Bu kapsamda, özellikle askeri sistemlere de yatırım yapan ABD’nin konuyu Çin ile rekabet üzerinden ele aldığı ve yapay zekâ ile ilgili gelişmelere daha etik pencereden bakan Avrupa Birliği ile ABD arasında bu konunun tartışmalı bir alan haline gelebileceği, özellikle NATO bünyesinde devam eden savunma alanında işbirliği düşünüldüğünde farklı yaklaşımların sorunlara neden olabileceği

138 Human Rights Watch, Stopping Killer Robots: Country Positions on Banning Fully Autonomous Weapons and Retaining Human Control, 2019, s. 5.

62

değerlendirilmektedir.139 Bu doğrultuda, yapay zekânın savaş alanında neden olabileceği değişimler, kolektif güvenlik anlayışını da derinden etkileme potansiyeline sahiptir.

Devlet dışı aktörler tarafından askeri alandaki teknolojik gelişmeler yakından takip edilmektedir. Mevcut durumda, tam otonom silah sistemlerinin devlet dışı aktörler tarafından kullanımına dair henüz bir örneğe rastlanılmamış olsa da devlet dışı aktörlerin devletler tarafından geliştirilen diğer askeri teknolojilere sahip olma ve kullanım konusunda kaydettikleri ilerlemeler doğrultusunda önümüzdeki dönemde otonom sistemlerde de benzer bir durum yaşanabileceği güçlü bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır. Günümüzde, insan kontrolünde bulunan insansız hava araçları silahlandırılarak devletlere karşı taktiksel üstünlük sağlamanın yanı sıra terör eylemleri ve suikastlar gibi toplumsal güvenliği tehdit edici amaçlarla da kullanılmaktadır. 1995 yılında Japon Aum Shinrikyo (2000 yılından sonraki ismiyle Aleph) örgütü tarafından Tokyo’da düzenlenen sarin gazı saldırısının 1994 yılında uzaktan kontrol edilen helikopterlerle yapılması test edilirken helikopterlerin düşmesinden 2014 yılında Hizbullah tarafından Lübnan’a silahlandırılmış insansız hava araçları ile gerçekleştirilen saldırılarda 23 El-Kaide bağlantılı teröristin öldürülmesine kadar gelen süreçte, devlet dışı aktörler devletlere yönelik ve kendi aralarındaki silahlı çatışmalarda yeni teknolojilerin kullanımı konusunda önemli bir ilerleme kaydetmişlerdir.140

2016 yılında Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD), silahlı insansız hava aracı kullanımıyla Kuzey Irak’ta istediği hasara ulaşan ilk devlet dışı aktör olmuştur. Dünya genelindeki devlet dışı silahlı grupların benimsediği temel bir eğilim olarak, IŞİD’in teknolojik gelişmeleri takip ederek savaş alanına yansıtması anılan saldırıdan sonra da devam etmiştir. 2017 yılının Ocak ayında IŞİD tarafından insansız hava araçlarının geliştirilmesi ve kullanımı için "Mücahitlerin İnsansız Hava Aracı” (Unmanned Aircraft

139 Ulrike Esther Franke, “Artificial Divide: How Europe and America Could Clash Over AI”, European Council on Foreign Relations, 2021, s. 11.

140 Robert J. Bunker, “Terrorist and Insurgent Unmanned Aerial Vehicles: Use, Potentials, and Military Implications”, Strategic Studies Institute US Army War College, 2015, s. 13.

63

of the Mujahedeen) adlı bir birim kurulduğu duyurulmuş ve örgütün aynı yıl Irak ve Suriye’deki kayıplarına rağmen insansız hava aracı üretim ve geliştirme çalışmaları devam etmiştir.141

Devlet dışı aktörler, askeri teknolojilere ilişkin kendi gerçekleştirdikleri çalışmaların yanı sıra devletlerle işbirliğinde bulunabilmektedir. Bu durumun, asimetrik savaşların yapısında bir dönüşüm potansiyelini bulundurmakla birlikte devlet dışı aktörlerin devletlere saldırı kapasitesini daha da artıracağı düşünülmektedir. Öyle ki bu durumda saldırı altında olan devletin bu konuda ilerleme kaydetmiş bir aktör olması da herhangi bir avantaj sağlamamaktadır. Örnek vermek gerekirse, Hizbullah, 2006 yılında misket parçaları içeren ve her biri yaklaşık 10 kilogram patlayıcı taşıyan en az üç Mirsad insansız hava aracı ile İsrail’e saldırmış ve İsrail, herhangi bir devlete ait olmayan insansız hava araçları tarafından saldırıya uğrayan ilk devlet olmuştur.142 Örgüt tarafından aksi yönde açıklama yapılsa da Hizbullah tarafından kullanılan insansız hava araçlarının örgüt tarafından üretilmediği, İran’dan satın alınan insansız hava araçlarının Mirsad-1 olarak isimlendirildiği dile getirilmektedir. İran’dan alınan insansız hava araçlarının Ababil-2 veya Mohajer-4 olduğu düşünülmekte, İsrail tarafından Hizbullah’ın açıkladığı uçuş süresi ve hız limitinden yola çıkılarak Mohajer-4 olduğu öne sürülmekte, analistler ise Ababil-2’nin 40 kilogram yük taşıma özelliğinin kullanılan patlayıcı miktarıyla uyum göstermesinden yola çıkarak Ababil-2’nin kullanılmış olabileceği belirtilmektedir.143 Yemen iç savaşında Husiler tarafından kullanılan Qasef-1 insansız hava araçlarının seri numaralarının ve ürün kodlarının Ababil-2 ile aynı olduğu ve İran tarafından sağlandığı öne sürülmektedir.144

141 Jacob Ware, “Terrorist Groups, Artificial Intelligence, And Killer Drones”, War on the Rocks, 2019, https://warontherocks.com/2019/09/terrorist-groups-artificial-intelligence-and-killer-drones/ (erişim tarihi:

17.04.2021).

142 P.W. Singer, op. cit. , s. 311.

143 Eugene Miasnikov, “Terrorists Develop Unmanned Aerial Vehicles: On "Mirsad 1" Fight Over Israel”, Center for Arms Control, Energy and Environmental Studies, 2004, s. 5.

144 Conflict Armament Research, “Iranian Technology Transfers to Yemen”, 2017, s. 8.

64

Devlet dışı aktörler tarafından askeri teknolojilere yönelik gelişmelerin yakından takip edildiği, özellikle vekalet savaşlarında insansız hava araçlarının çatışma dinamiğini değiştirici etkin bir araç kullanıldığını gözlemlenmektedir. Devlet dışı aktörler tarafından insan kontrolünde ve tekli insansız hava araçlarının lojistik ve saldırı amaçlı kullanımı, yakın gelecekte insansız hava araçlarının gruplar halinde insan kontrolünde veya yarı otonom olarak kullanımına, önümüzdeki 20 yıl gibi orta vadede ise otonom ve sürü halinde hareket eden insansız hava araçlarının kontrol edilmesine dönüşebileceği bir senaryoyu güçlendirmektedir.145 Halihazırda devlet dışı aktörler tarafından kullanılan insansız hava araçlarının mühimmat yüklenerek saldırı amacıyla kullanıldığı bir ortamda teknolojik gelişmelerin takibinin ve ekipman tedarikinin askeri alanda yapay zekâ teknolojilerine ve otonom silah sistemlerine hızla yansıyabileceği göz önünde bulundurularak öngörülen operasyonel ve stratejik değişimlerin neden olabileceği yıkıcı sonuçların en aza indirilmesine yönelik bir çabaya ihtiyaç duyulmaktadır. Nitekim, 2018 yılında Suriye’de bulunan iki Rus üssüne yönelik kaynağı belirlenemeyen 13 adet ev yapımı insansız hava aracından oluşan sürü ile gerçekleşen saldırı, bu konudaki ileri adımların çok da uzak olmadığını gösterir niteliktedir.146

Yapay zekâ alanındaki silahlanma yarışı arttıkça gözlemlenecek olan bir diğer bağlantılı konu, otonom silah sistemlerinin siber güvenlik ile iç içe geçmiş yapısıdır.

Altyapı güçlendirildikçe daha hızlı ve verimli çalışılacağı düşünülen yapay zekâ sistemleri aynı zamanda “nesnelerin interneti” (internet of things – IoT) ve 5G teknolojisi ile daha fazla bağlantılı hale geldiği için saldırıya da daha açık hale gelmektedir. Yapay zekâ temelli askeri sistemlere yönelik düzenlenebilecek olan yazılım saldırıları, sıcak çatışma olmadan ciddi sonuçlara neden olabilecek savaşları da beraberinde getirmektedir.

Bu kapsamda, bilgi ve istihbarat savaşlarının yanı sıra bir aktörün askeri yapay zekâ

145 Bunker, op. cit., s. 25.

146 David Reid, “A swarm of armed drones attacked a Russian military base in Syria”, CNBC, 11 Ocak 2018, https://www.cnbc.com/2018/01/11/swarm-of-armed-diy-drones-attacks-russian-military-base-in-syria.html (erişim tarihi: 18.04.2021).

65

sistemlerine siber saldırıda bulunularak aslen öyle bir niyet olmamasına rağmen casus belli niteliğindeki eylemlere yönlendirilebilecektir.

Devlet dışı aktörlerin yanı sıra günümüzde insansız hava araçlarının ticari amaçlarla, bireysel kullanım için satışının gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu durum, video kayıtları için kullanım gibi zararsız hobiler için kullanılabileceği gibi herhangi bir insansız hava aracına otonom bir silah sistemi entegre etmek son derece kolay bir hale geldiği için aslen bir bireysel silahlanma sorunu da beraberinde gelmektedir. Özellikle üç boyutlu baskı sistemlerinde yaşanan gelişmeyle zararsız alanlarda ilerleme kaydedilirken internet üzerinde silah sistemlerinin çevrimiçi ortamda rahatlıkla erişilebilen şablonlarının yer alması ve üç boyutlu yazıcılar ile herhangi bir denetime tabi olmadan kısa sürede silah elde edilebilmesi toplumsal güvenliğe yönelik riskleri de beraberinde getirmektedir. Zararsız olduğu düşünülen ve tüm dünyada basitçe erişilebilir durumda olan insansız hava araçlarının, bireysel olarak da gözetleme, takip etme ve konum belirleme gibi amaçlarla kullanılarak gizliliği ihlal etmesinin yanı sıra geliştirilebilir yapısı doğrultusunda mühimmat eklenerek bir silah haline dönüşebilmesi sorunlu bir duruma neden olmaktadır.

Mevcut durumun incelenmesinden görüleceği üzere, devletlerin yapay zekâ sistemlerini geliştirmede lider pozisyonda olma mücadeleleri askeri alanda yapay zekâ sistemlerinin kullanılmasına fazlasıyla yansımış durumdadır. Devletler, bu yarış içerisinde ön plana çıkmak amacıyla tam otonom silah sistemlerine ağırlık verirken rakiplerinden önde olma hedefi doğrultusunda sağlanması gereken etik ve hukuki düzenlemeleri ikinci plana atmakta ve tam otonom silah sistemlerinin getirdiği riskleri ele almaktan kaçınmaktadırlar. Bu konudaki uluslararası literatür incelendiğinde Çin ve Rusya’nın politikaları ve girişimleri eleştirilip liberal ve şeffaf olmamakla suçlansa da ABD’nin uygulamalarının da benzer yönde olduğu, herhangi bir düzenleme ihtiyacını

66

fazla ele almadan uluslararası sistemde liderlik hedefi doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğü gözlemlenmektedir.

Bu kapsamda, askeri alanda yapay zekâ kullanımı, uluslararası sisteme ve güç dengesine yönelik değişim potansiyeline sahip yeni bir değişken olarak ortaya çıkmaktadır. Devletlerin askeri alanda yapay zekâ kullanımına yönelik ulusal politikaları ve bunun bir yansıması olarak uluslararası platformlardaki pozisyonları, uluslararası sistemle karşılıklı bir etkileşim süreci dönüşmekte ve güç dengesinde değişikliklere neden olma potansiyelini bulundurmaktadır. Askeri alanda yapay zekâ kullanımındaki farklılaşan ulusal yaklaşımlar, bu alandaki yatırımlarını ve Ar-Ge faaliyetlerini hızlandıran devletlerin lehine, teknolojik gelişmelerin hızına ayak uyduramayan devletlerin ise aleyhine yönelik bir süreci beraberinde getirmektedir.

Yapay zekâ alanında, uluslararası alanın önde gelen aktörleri olan ABD, Çin ve Rusya gibi geleneksel aktörlerin yanı sıra İsrail ve Güney Kore örneklerinde görüldüğü üzere alışılagelmişin dışındaki devletlerin bu konudaki ileri düzey çalışmaları, bu devletlerin uluslararası platformlarda daha belirleyici bir konumda olmalarını sağlamaktadır. Birleşik Krallık, İsrail, Brezilya, Avustralya, Güney Kore, Türkiye ve İran gibi farklı bölgelerde bulunan devletlerin bu alandaki artan yatırımları, önde gelen aktörler söz konusu olduğunda coğrafi bir çeşitliliği beraberinde getirirken, geleneksel araçlar düşünüldüğünde orta büyüklükte olarak nitelendirilebilecek devletler, dijital teknolojilerde ve özellikle yapay zekâda kaydettikleri ilerlemeler doğrultusunda büyük güçler karşısında daha belirleyici ve etkin bir konuma sahip olmaktadır. Bu durum, statükoyu korumak isteyen mevcut büyük güçlerin, geleneksel üretim yöntemlerinin ve diplomatik araçların yanı sıra inovatif süreçleri daha yakından takip etmesini bir zorunluluk haline getirmektedir.

Devletler arasında bu yarışın gittikçe hızlanması ile uluslararası alanda güç dengesinde meydana gelmekte olan değişimler ve geleneksel savunma sistemlerinden

67

farklı olarak yazılım temelli ve kolay erişilebilen yeni teknolojilerin devlet dışı aktörler tarafından benimsenmesiyle ulus devletler arası çatışmalar kadar asimetrik savaşlarda da yaşanabilecek dönüşümler, aktörlere sağladığı taktiksel üstünlüğün yanında insan hayatını tehlikeye atan, etik ve hukuki olarak düzenleme ihtiyacının benimsendiği önemli riskleri ve sorunları da beraberinde getirmektedir.