• Sonuç bulunamadı

Yapılandırmacı yaklaşıma göre birey nasıl öğrenir

Belgede Lineer Cebir Tutum Testi | TOAD (sayfa 40-43)

1.6. Yapılandırmacı Öğrenme Kuramı

1.6.5. Yapılandırmacı yaklaşıma göre birey nasıl öğrenir

Yapılandırmacılık bilginin nasıl öğretileceğinden ziyade, bilginin nasıl öğrenileceğini açıklamaktadır. Đnsanların nasıl öğrendiği bilinirse, uygun öğrenme ortamları hazırlanabilir (Durmuş 2001). Yapılandırmacı öğrenmenin en önemli özelliği, öğrenenlerin bilgiyi yapılandırmasına ve geliştirmesine imkân vermesidir (Şaşan 2002). Yapılandırmacı teori; dışarıda bir yerde öğrenenden bağımsız bir bilgi olmadığını, sadece öğrenirken kendi kendimize yapılandırdığımız bilginin var olduğunu savunur (Özden 2005). Bilgi, duyularımızla ya da çeşitli iletişim kanallarıyla pasif olarak alınan ya da dış dünyada bulunan bir şey değildir. Bilgi, bilenden bağımsız olmadığı için,

bireyin çevresiyle etkileşimiyle, deneyimleriyle ve bunları kendine göre anlamlandırmasıyla oluşur. Dolayısıyla “bilme” bir yorum meselesidir (Tezci ve Gürol 2003). Bilgi öğretmenden ya da ders kitabından çocuğun beynine taşınmaz. Bireyin bilgiyi oluşturabilmesi için, yaşantılarının ve çevreyle etkileşiminin olması gerekir. Ancak birey kendi bilgisini kendi aktif çabası sonucunda zihninde oluşturur. Bu nedenle, öğrenme de bireyin kendi deneyimleri sonucu oluşur. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için de bireyin öğrenme ortamına aktif olarak katılımı şarttır. Öğrenenin amacı bilgiyi inşa etmek ya da yeniden kendi inançlarını ve deneyimlerini var olan şemalar yoluyla oluşturmaktır.

Yapılandırıcı öğrenmede bireyin önceki bilgileri önemli rol oynar; çünkü öğrenme, var olan ön bilgilerle yeni bilgiler arasında bağ kurma ve her yeni bilgiyi var olanlarla bütünleştirme sürecidir. (Tezci ve Gürol 2003). Birey yeni öğrendiklerini önceki öğrendiklerinin üzerine yapılandırır. Her kazanılan bilgi, bir sonraki bilgiyi yapılandırmaya zemin hazırlar; çünkü yeni bilgiler önceden yapılanmış bilgilerin üzerine inşa edilir (Şaşan 2002). Birey karşılaştığı durumu ya da problemi sahip olduğu bilgi ve deneyimlerle açıklamaya çalışır. Birey başlangıçta bir bilişsel dengesizlik durumuna girer. Yani problemin ya da durumun yarattığı belirsizlik ve rahatsızlığı ortadan kaldırma çabası içine girer. Eğer eski bilgileriyle bu yeni bilgileri arasında bir ilişki kurarak açıklamalar getirebiliyorsa birey öğrenmeyi gerçekleştirir.

Davranışçılara göre öğrenme; yaşantı yoluyla gerçekleşen az ya da çok kalıcı izli davranış değişikliği iken bilişselcilere göre ise öğrenme anlama, tutum, bilgi, yetenek ve beceride yaşantı yoluyla meydana gelen ve belli bir süre kalıcılığı olan değişikliklerdir. Yapılandırmacılık, Piaget’in bilişsel gelişim kuramına dayanır ve öğrenmeyi bu kurama göre açıklar. Piaget, temel olarak gerçekliğin bir bireyden diğer bir bireye doğrudan aktarılamayacağını, bireyin kendi gerçekliğini kendi deneyimleri sonucunda kendisinin oluşturacağını savunur. Bilginin bireyin çevresi ile aktif olarak etkileşimi sırasında kurulduğunu varsayar. Piaget bu varsayımını düzenleme (accommodation), özümseme (asimilation) süreçlerinden oluşan uyum (adaptation) ile açıklamaktadır. Piaget’nin özümseme ve düzenleme kavramları, yapılandırmacı öğrenmeyi açıklamada önemli yer

tutmaktadır. Çünkü Piaget bu iki kavramdan faydalanarak öğrenme kavramını açıklamıştır. Piaget’ye göre öğrenme iki farklı yolla oluşmaktadır. Bunlarda birincisi, var olan şema ya da model içine yeni bilginin özümsenmesi; ikincisi ise, var olan şema ya da modellerin yeniden yapılandırarak yeni bilgi/yaşantıya uygun şekilde düzenlenmesidir.

Kişinin zihninde oluşturduğu bilişsel yapı bir denge içindedir. Bireyin karşılaştığı durumu veya problemi önce açıklamaya çalışması bir dengesizlik durumudur. Yani yeni karşılaşılan bir nesne, olay ya da durum bu bilişsel dengeyi bozmaktadır. Eğer kişi yeni bilgiyi önceki bilgileriyle çelişmeden ilişkilendirebiliyorsa, karşılaştığı durumu önceki öğrendikleriyle açıklayabiliyorsa, yeni bilgiyi mevcut bilişsel yapının içine yerleştirir (özümser). Yeni bilginin özümlemesiyle, kişi yeni bilişsel yapısıyla çelişmiyorsa, yeni bir bilişsel dengeye ulaşılır ve öğrenme gerçekleşir. Piaget, bu süreci tamamlamada düzenleme (accommodation) kavramını kullanmaktadır. Düzenleme yeni yaşantılar için zihni değiştirmeyi gerektirir. Bazı durumlarda bilginin özümsenebilmesi için var olan yapıların değiştirilmesi gerekmektedir. Yani özümseme, şemada yeniden yapılanmayı ya da değişikleri gerektirmektedir (Byrnes 2001). Yeni karşılaşılan bilgi önceki bilgilerin içine özümsenemiyorsa, bu durum kişide bilişsel dengesizliğe neden olur ve yeni bilgiyi bilişsel yapısına özümleyebilmek için bilişsel yapısında bir düzenlemeye gitmek zorunda kalır. Kişi eski bilgilerini düzenleyerek ve yeni ilişkiler kurarak, yeni bir kavram ve bilişsel yapı oluşturur (Bağcı-Kılıç 2001; Özden 2003). Bu sayede bilişsel denge tekrar sağlanır.

Bilişsel denge zihinsel gelişimi sağlar. Bilişsel dengenin kurulmasını sağlayan uyum (adaptasyon) süreci özümseme ve düzenleme ile gerçekleşir. Her iki durumda da yeni bilgiyle karşılaşıldığında ortaya çıkan bilişsel dengesizlik ortadan kalkar ve tekrar bir bilişsel dengeye ulaşır (Olkun ve Toluk 2003). Birey, karşılaştığı yeni durumu eski bilgi ve deneyimleri yardımıyla tanımaya çalışır ve bu tanıma sürecinin arkasından yeni durumu özümser. Bu süreçler tamamlandığında birey yeni durumla ilgili bilgisini kurmuş olur (Arslan 2004). Piaget’nin araştırmasına göre bilginin, şemaların dünya ile giderek daha karmaşık etkileşimler kurma sonucunda geliştiği görülmektedir. Eski şemalar yeni şemaları etkileyerek eski bilginin yerini yeni bilgiler almaktadır (Olssen 1996).

Belgede Lineer Cebir Tutum Testi | TOAD (sayfa 40-43)